Yargıtay Büyük Genel Kurulu 2013/1 Esas 2013/1 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 2013/1
Karar No: 2013/1
Karar Tarihi: 21.01.2013

Büyük Genel Kurulu         2013/1 E.  ,  2013/1 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu


Taraflar arasındaki tazminat davasında yapılan yargılama sonunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca ;
“Davacı, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca Kadastro Komisyon Kararına itiraza dair Kadastro Mahkemesinde açmış olduğu davanın hukuka aykırı olarak reddine dair verilen kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nce onanması ve karar düzeltme isteminin de reddedilmesi nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek, 60.000 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine vekili, tazminat koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
14 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren 09 Şubat 2011 tarih ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici Madde 2/c bendinde yer alan, “Bu davalar ilgili hâkime resen ihbar edilir…” hükmü gereğince dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 25.05.2010 gün ve E:2009/9047 K:2010/6172 sayılı kararına katılan ve yukarıda adları yazılı bulunan ilgili hakimlere usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ve anılan hakimlerin davalı yanında davaya müdahale taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Fer’i müdahiller ....14.07.2011 havale tarihli dilekçelerinde; dava dilekçesinde husumetin yanlış tevcih edildiğini ve devlet aleyhine açılan tazminat davasında kanunda tahdidi olarak sayılan sorumluluk sebeplerinden hangisine dayanıldığının açıkça belirtilmediğini, belirtilen nedenlerle işin esasına girilmeden dilekçenin reddi gerektiğini, 14.04.1998 tarihinde kesinleşen mahkeme kararı ile halen ve eylemli olarak Devlet Ormanı olduğu belirlenen bir yerin Anayasanın 169 ve 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi hükümlerine göre 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybettiğini iddia etmenin, hukuk, akıl ve mantık dışı olduğunu, temyiz incelemesi neticesinde vermiş oldukları karar nedeniyle hakimin sorumluğu sebeplerinden hangisinin olayda gerçekleştiğinin davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, oysa ispat bir tarafa yasal sebeplerin dilekçede dahi zikredilmediğini savunarak, davanın öncelikle husumet tevcihi ve dilekçedeki eksiklik nedeniyle reddine, tazminat koşulları oluşmayan davanın esastan reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Davacı tarafından ibraz edilen Mudurnu Kadastro Mahkemesi’nin 28.05.2010 Gün Ve E:2008/28 K:2010/5 sayılı Kararı ile Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2010 gün ve E:2010/11740 K:2010/13410 sayılı onama kararı ve 02.03.2011 gün ve E:2011/1391 K:2011/1952 sayılı karar düzeltme isteminin reddi kararı ve tüm dosya içeriğindeki bilgiler itibariyle; eldeki davanın davacısı ile dava dışı şahısların Kadastro Mahkemesinde 3 numaralı parselin 6831 sayılı Kanunun 2/B şartlarını taşıdığını ileri sürerek, orman sınırları dışına çıkarılmasını ve adlarına tescili istemiyle açtıkları davada bidayet mahkemesince,
“Davacı gerçek kişilerin, dava konusu taşınmazın 6831 SY Orman Kanununun 2/B md.sine göre orman sınırları dışına çıkarılması şeklinde yönetimi zorlayıcı nitelikte talep öne süremeyecekleri, zira 6831 SY’nın 2/B md. uygulaması ile orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazların Hazine adına çıkarılacağı tartışmasız olduğundan, gerçek kişilerin 6831 SY.nın 2/B md.uyarınca bu yönde dava açmakta hukuki yararlarının ve dolayısıyla aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı…”
Gerekçesiyle “davanın reddine” karar verildiği; anılan kararın davacı tarafça temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 01.11.2010 gün ve E:2010/11740 K:2010/13410 sayılı kararıyla,
“…Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, altı aylık süre içinde açılan 2/B madde uygulamasına itiraz niteliğindedir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına” karar verildiği ve yine davacı tarafın karar düzeltme isteminin, Daire’nin 02.03.2011 gün ve E:2011/1391 K:2011/1952 sayılı kararı ile reddedildiği belirgindir.
Eldeki davada davacı; bahse konu kararın, dava dosyası incelenmeden ve hukuka aykırı olarak verilmiş olduğunu ileri sürerek davalı Hazine’den tazminat isteminde bulunduğuna göre, davanın dayanağı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573. ve 6110 sayılı Kanunla değişik 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa eklenen 93/A maddesi hükümleri olup; bu durum öncelikle, davanın dayanağını oluşturan hakimlerin sorumluluğunda öteden beri kabul gören ilkelerin açıklanmasını, ardından hâkimin sorumluluk sebeplerini düzenleyen Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573. maddesi ile hakimlerin hukuki sorumluluğuna dair yeni genel düzenlemeler içeren ve sorumluluk davalarında husumetin ilgili hakim yerine Devlete yöneltilmesinden sonra rücu esasını benimseyen, 09 Şubat 2011 tarih ve 6110 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” hükümlerinin irdelenmesini gerektirir.
Hemen belirtilmedir ki; genel olarak kamu hizmetlerinin ifasından dolayı Kamu Tüzel Kişilerinin sorumlulukları hizmet kusuruna, ajanlarınki ise, onların kişisel kusurlarına tabi tutulmuştur. Hakimlerin Anayasa teminatı (m.138/1-2) altında bulunan bağımsızlığı, idare hukukunda Devletin ajanların faaliyetlerinden sorumluluğunu tayin eden hizmet kusuru ölçüsünün hakimler yönünden uygulanmasına olanak vermez.
Yargı yetkisinin özellikleri, hakimlerin kişisel sorumluluğunda özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira, yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hakimlerin diğer Devlet Memurlarının tabi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir.
Şu da belirtilmelidir ki; adaletin gerçekleşmesi, Hakim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hakimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hakimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuz, bu düşüncelerin ışığı altında Hakimin bağımsızlığı kadar, tarafsızlığını da güvence altına almak amacı ile onun Hukuki sorumluluğunu sınırlı hallerde kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tabi tutmuştur.
Bu bağlamda, Hakimlerin sorumluluğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun 14.11.1970 gün ve 186/623 sayılı kararında da belirtildiği üzere, anılan yasa hükümlerinde, dava sebepleri tahdidi olarak gösterilmiştir.
Kanunun 573. maddesinde yer alan düzenleme gereğince, hâkimin hukuki sorumluluğu için; iki taraftan biri ile olan dostluk veya düşmanlık sebebiyle diğer taraf aleyhine kanuna ve adalete aykırı bir hüküm veya karar vermiş olması (m.573/1) veya tevil veya tefsire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olan bir kanun hükmüne aykırı karar vermiş bulunması (m.573/2) yahut da yargılama tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanarak hüküm verilmiş olması (m.573/3-4) veyahut da verilen veya sağlanan yada vaat edilen bir menfaat dolayısıyla kanuna aykırı bir hüküm verilmiş olması (573/5) gerekir.
Buna göre, Hâkimlerin görevlerini yaparken yargısal faaliyetleri sebebiyle, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olmaları durumunda, vermiş oldukları zararlar için Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573. maddesinde sayılan hallerde haklarında tazminat davası açılabilir.
Açıklanan hükümler, Hakimin vicdani kanaatindeki bağımsızlığını, yargı erkinin herhangi bir etki altında kalmamasını ve adalete güven duygusunun sarsılmamasını temin amacıyla Yasa’ya konulmuştur.
Yine bu amaçla, 14 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren 09 Şubat 2011 tarih ve 6110 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” la, hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri kararlar nedeniyle açılacak tazminat ve rücu davalarında yeni düzenlemeler getirilmiş ve hak

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Üyelik

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350
199
Kazancınız 151₺
7 Gün Ücretsiz Dene Ücretsiz Aboneliği Başlat Şimdi abone olmanız halinde indirimli paket ile özel fiyatımızdan sürekli yararlanırsınız.