Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1991/6 Esas 1993/1 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1991/ 6
Karar No: 1993 / 1
Karar Tarihi: 19.11.1993

(3154 S. K. m. 10) (2004 S. K. m. 196) (506 S. K. m. 80) (233 S. KHK. m. 3, 35)

Elektrik satış tarifeleri hükümlerine göre, ibrazından itibaren onbeş gün içinde ödenmeyen elektrik faturalarının ödenmeyen kısımları üzerinden abonelerden istenilen ve ayrıca 506 sayılı Yasada yer alan gecikme zammı ile temerrüt faizinin birlikte alınıp alınamıyacağı, gecikme zammı ile temerrüt faizinin mahiyetleri; aynı mı, yoksa farklı hukuki müesseseler mi oldukları hususunda; Hukuk Genel Kurulu, Onikinci ve Onüçüncü Hukuk Daireleri ile Onbirinci Hukuk Dairesi kararları arasında meydana gelen içtihat aykırılığının giderilmesi Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 17.10.1991 günlü ve 51 sayılı kararı ile istenilmiş bulunduğundan; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nda 15.5.1992 tarihinde yapılan müzakere sonunda; Raportör Üyenin açıklamaları ve söz alan üyelerin konuşmaları dinlendikten sonra;

Hukuk Genel Kurulu ve Onikinci Hukuk Dairesi ile Onbirinci Hukuk Dairesi’nin kararları arasında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın 80. maddesinde öngörülen prim alacaklarına uygulanan gecikme zammının, iflasın açılmasından sonra da işlemeye devam edip etmiyeceği konusundaki içtihat aykırılığı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22.11.1991 günlü ve Esas 1990/5, Karar 1991/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile giderilmiş bulunduğundan ve iflasın açılmasından sonra da işlemeye devam edecek olan gecikme zammının nasıl tahsil edileceği, diğer bir ifade ile İcra İflas Kanunu’nun değişik 196. maddesindeki faizler gibi işleme tabi tutulup tutulamıyacağı konusunda kararlar arasında henüz bir içtihat aykırılığı belirmediğinden, bu yönlerden, gecikme zammı ile faizin aynı nitelikte olup olmadığının incelenmesine yer olmadığına; çeşitli yasalarda yer alan gecikme zammının, bu yasal düzenlemelerden soyutlanarak, genel olarak, faizle aynı nitelikte olup olmadığının incelenmesi de sağlıklı bir sonuç vermiyeceği gibi, esasen kararlarda da sorun, belli konularla sınırlı olmak üzere incelenmiş bulunduğundan, soyut bir incelemeye girişilmesine yer olmadığına;

Bu nedenlerle konunun sadece elektrik tüketim bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte temerrüt faizi de istenip istenemiyeceği, sorunu ile sınırlandırılmasına; bu konuda sadece Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi ile Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi’nin kararları bulunduğundan, konunun İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı Genel Kurulu’nda görüşülmesine; görüşmenin Birinci Başkanlık’ça belirlenecek ileri bir tarihte yapılmasına İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nca 15.5.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.

Yukarıdaki karardan sonra İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı Genel Kurulu’nda görüşülmüştür.

Büyük Genel Kurul, görevsizlik kararı verdiği için, Daire kararları arasında içtihat aykırılığı bulunup bulunmadığı ve içtihatların birleştirilmesine gerek olup olmadığını incelemediğinden, İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nca öncelikle bu hususun incelenip karara bağlanması gerekmiştir.

Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin 6.10.1987 günlü ve 1987/4854-5057 sayılı kararında; tüketilen elektrik bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle gecikme zammı talep edilmesi halinde ayrıca temerrüt faizi istenemiyeceği, zira gecikme cezası (zammı) işlemekle borçluya vade verilmiş sayılacağı kabul edilmiştir. Bu kararda, gecikme zammı ile temerrüt faizinin aynı nitelikte olup olmadığı sorunu üzerinde durulmamıştır.

Onbirinci Hukuk Dairesi’nin 25.12.1989 günlü ve Esas 1988/10022, Karar 1989/7475 sayılı ve aynı Daire’nin 15.10.1990 günlü ve Esas 1989/5957, Karar 1990/6508 sayılı kararında; gecikme cezasının özel bir temerrüt faizi niteliğinde olduğu, icra takip tarihine kadar sadece gecikme cezası hesaplanarak, takip tarihinden itibaren sadece asıl alacağa reeskont faizi yürütülmesi gerektiği görüşü benimsenmiştir.

Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi’nin 21.12.1990 günlü ve 1990/4196-9072 sayılı kararında ise; elektrik tüketim bedelinin süresinde ödenmemesi halinde hem cezai şart niteliğinde olan gecikme zammına ve hem de temerrüt faizine hükmedilebileceği kabul edilmiştir.

Aynı konuda iki ayrı Dairenin karar vermesinin nedeni; tarafların tacir olması halinde verilen kararların, ticari dava olması nedeniyle, Onbirinci Hukuk Dairesi’nce incelenmesi ve sadece bir tarafın tacir olması halinde verilen kararların Onüçüncü Hukuk Dairesi’nce incelenmesinden ileri gelmektedir. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 30.5.1991 günlü ve 3749 sayılı Kanunla değişik 5. ve 14. maddeleri ile Yargıtay’da yeniden kurulan dairelerden Ondokuzuncu Hukuk Dairesi’ne, Yargıtay Başkanlar Kurulunun 23.1.1992 günlü kararı ile, evvelce Onbirinci Hukuk Dairesinin görevine giren tacirler arasındaki ticari satımdan doğan davalarda verilen kararların temyiz incelemesi görevi de verilmiştir. Ancak, konu içtihadı birleştirme gündemine alındığından, Ondokuzuncu Hukuk Dairesince henüz bu konuda bir karar verilmediği, içtihadı birleştirmenin sonucunun beklendiği ifade edilmiştir.

İcra takibi dolayısıyla aynı konuda çıkacak uyuşmazlıklarda verilen kararların incelenmesi Onikinci Hukuk Dairesi’ne ait ise de; elektrik tüketim bedelleri ile ilgili olarak Onikinci Hukuk Dairesi’nin bir kararı ibraz edilmemiştir.

Yargıtay Onbirinci ve Onüçüncü Hukuk Daireleri’nin kararları arasında beliren görüş ayrılığının, Elektrik Satış Tarifesindeki gecikme zammının hukuki niteliğinin farklı yorumlanmasından ve bu konuda yoruma gidilmesinin nedeninin de; Tarifede, elektrik tüketim bedelinin süresinde ödenmemesi halinde, gecikilen her ay için belli oranda gecikme zammı alınacağının öngörülmesine karşın, aynı süre içinde ayrıca temerrüt faizi alınıp alınmıyacağı hakkında herhangi bir hükme yer verilmemiş olmasından ileri geldiği anlaşılmaktadır.

Görülüyor ki, gecikme zammının yasal ve hukuksal dayanağı elektrik satış tarifesidir. Tarifede gecikme zammı alınacağına dair bir hüküm olmasa idi, böyle bir içtihat aykırılığı da doğmayacaktı. Öyle ise, elektrik satış tarifesinin ve tarifede yer alan gecikme zammının yasal ve hukuksal dayanağı nedir sorusuna da burada kısaca yanıt vermek gerekir.

8.6.1984 günlü ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye ekli listeye göre Türkiye Elektrik Kurumu (TEK), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ilgili bir Kamu İktisadi Kuruluşudur. Bu KHK.’nin 35. maddesinde; teşebbüs, müessese ve bağlı ortaklıkların, işletmelerinde üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını serbestçe tesbit edebilecekleri hükme bağlanmıştır. 19.2.1985 günlü ve 3154 sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 10. maddesinin (e) bendinde, Enerji fiyatlandırma esaslarını tesbit etmek ve uygulanmasını denetlemek görevi Enerji Dairesi Başkanlığı’na verilmiştir. 12.8.1993 günlü ve 505 sayılı KHK.’ni 4. maddesi ile, yukarıda anılan 10. maddenin (e) bendi (Enerji fiyatlandırma esaslarını tesbit etmek, kamu yararı ve piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak tüketicilere yapılan her türlü enerji satışında taban ve tavan fiyatlarını belirlemek ve uygulanmasını denetlemek) şeklinde değiştirilmiştir.

Bakanlar Kurulu’nun 12.8.1993 günlü ve 1993/4789 sayılı kararı ile, Türkiye Elektrik Kurumu’nun, 233 sayılı KHK.’nin 3. maddesine dayanılarak; Türkiye Elektrik Üretim, İletim Anonim Şirketi ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi unvanı ile iki ayrı iktisadi devlet teşekkülü şeklinde teşkilatlanmasına, bunların statülerinin yürürlüğe girmesine, aktif ve pasiflerin devrine kadar TEK’in görev ve yetkilerinin devam etmesine karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan düzenlemeye göre; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca hazırlanacak yönetmelikte enerji satış fiyatlarının tespiti esasları belirlenecek ve TEK Yönetim kurulu tarafından, bu esaslar dairesinde elektrik satış fiyatları tesbit edilecektir.

3 Ekim 1990 günlü ve 20654 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca hazırlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinde, hazırlanarak elektrik satış tarifelerinin esasları tesbit edilmiştir. Bu Yönetmeliği’nin 7/A maddesinde, elektrik satış tarifelerinin TEK Yönetim Kurulunca hazırlanarak uygulamaya konulacağı ve yönetim kurulu kararının bir kopyasının bilgi için Bakanlığa gönderileceği hükme bağlanmış; aynı yönetmeliğin 73 ve 89. maddelerinde; faturaların aylık olarak düzenleneceği, teslim tarihinden itibaren üzerinde yazılı tarihe kadar ödenmeyen fatura bedelinin kanuni faiz ve masraflarla birlikte tahsil olunacağı; 94. maddesinde de bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile, daha önce yürürlükte bulunan yönetmeliğe göre TEK veya şirket ile sözleşme yapmış olan abonelerin, sözleşmelerindeki bu yönetmelik hükümlerine aykırı tüm hükümlerin yürürlükten kalkacağı açıklanmıştır. Bu yönetmelik 3 Ekim 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

İncelemeler sırasında bazı üyelerce, TEK Yönetim Kurulunun konu ile ilgili 17.6.1988 günlü ve 1004 sayılı bir genelgesinin bulunduğu bildirildiğinden, Yargıtay Birinci Başkanlığı’nın 3.2.1993 günlü ve 183 sayılı yazıları ile, söz konusu genelgenin, elektrik satış tarifesinin ve değişikliklerinin onanlı birer örneğinin gönderilmesi TEK Genel Müdürlüğü’nden istenmiş; Genel Müdürlük tarafından, sözü geçen genelge ve dayanağı olan 11.5.1988 günlü ve 16-336 sayılı TEK Yönetim Kurulu Kararı ile 10.12.1987 tarihinden beri uygulanan Elektrik Enerjisi Satış Tarifesinin onanlı örnekleri gönderilmiştir.

Tarifenin 12. maddesi aynen şöyledir:

Madde 12 - Faturaların Ödenmesi

Tarımsal sulama ve meskenler dahil tüm faturalar aylık olarak düzenlenir. Faturaların teslim tarihinden itibaren 15 gün içinde olmak üzere, üzerinde yazılı tarihe kadar ödenmesi şarttır. Faturalarını tamamen ödemedikleri takdirde fatura bedelinin ödenmemiş kısmı üzerinden ilk ayı için % 10, takip eden 5 ay (İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci ve Altıncı aylar) için aylık % 7 ve sonraki aylar için aylık % 5 ilaveten (gecikme zammı) alınacaktır, Gecikme zammı hesabında, izleyen ayın aynı tarihli gününe kadar geçen süre bir ay kabul edilir. Gecikme bir gün dahi olsa, gecikme zammı hesabında bir ay olarak dikkate alınır. Gecikme zammının hesabında fatura bedelinin faturada belirtilen bankaya veya ilgili TEK veznesine yatırıldığı tarih esas alınır denilmiştir. Sonrada Yönetim Kurulunun 15.12.1992 günlü ve 40/744 sayılı kararı ile 1.1.1993 tarihinden geçerli olmak üzere gecikme zammı oranı aylık % 7’den % 10’a çıkarılmıştır. Tarifede, gecikme zammı dışında ayrıca temerrüt faizi de alınıp alınmayacağına dair herhangi bir hüküm yer almamıştır. Bu durumda iş yoruma kalmakta ve yorum farklılığından dolayı, aynı konuda 11. ve 13. Hukuk Daireleri’nden farklı kararlar verilmiş bulunmaktadır.

Ancak, TEK Genel Müdürlüğü’nden celbedilen 17.6.1988 gülü ve 1004 sayılı genelgede sözü edilen 11.5.1988 günlü ve 16-336 sayılı Yönetim Kurulu kararında; Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin kararları doğrultusunda; borcunu süresinde ödemeyen müşterilere temerrüt faizi uygulanmaması, sadece gecikme zammı tatbik edilmesi, borcunu süresinde ödemeyen müşterilerden alacağın tahsili için yasal yola başvurulduğunda; başvurma tarihine kadar gecikme zammı uygulanması ve yasal yollara başvurulurken elektrik borcu ile gecikme zammı toplamı üzerinden temerrüt faizi talep edilmesi; eldeki işlerde de bu şekilde işlem yapılması kabul edilmiştir. Böylece gecikme zammı ile birlikte temerrüt faizi de talep edilip edilmiyeceği konusu açıklığa kavuşturulmuş, bu konuda artık bir yoruma gerek kalmamıştır. Bu karar, tarifeler yapmaya ve tarifelerde değişiklik yapmaya yetkili Yönetim Kurulu tarafından alınmış olduğu için, yargısal uygulamalarda dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerekir. Ne var ki gerek mahkeme kararlarında, gerekse Yargıtay kararlarında bu yönetim kurulu kararı incelenmemiş ve değerlendirilmemiştir. 1988 yılından beri mevcut olduğu halde, yargısal uygulamaya yansımayan bu kararın değerlendirilmesi halinde dahi içtihat uyuşmazlığının devam edip etmiyeceği bugünden bilinemiyeceğinden, bu durum ilk defa içtihadı birleştirme görüşmeleri sırasında ortaya çıktığından ve bugün için görevli Onüçüncü Hukuk Dairesi ile Ondokuzuncu Hukuk Dairesi’nin kararları arasında bu konuda henüz bir içtihat aykırılığı da bulunmadığından, şimdilik içtihatların birleştirilmesine karar verilmesine gerek görülmemiş; öncelikle dairelerin bu yeni durumu değerlendirmeleri uygun görülmüştür.

Tarifedeki gecikme zammına ilişkin hükmün, kanun ve yönetmeliğe aykırı olup olmadığı ve bu konunun incelenmesinin adli yargının görevine girip girmediği hususu içtihadı birleştirmenin kapsamı dışında kaldığından, bu konu görüşülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Elektrik tüketim bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte temerrüt faizi de istenip istenemiyeceği konusunda şimdilik içtihatların birleştirilmesine karar verilmesine gerek olmadığına; 3.6.1992 ve 24.2.1993 günlerinde yapılan birinci ve ikinci müzakerelerde gerekli 2/3 çoğunluk sağlanamadığından, 19.11.1993 günlü üçüncü müzakerede 36 oya karşılık 39 oyla ve oyçokluğuyla karar verildi.


KARŞI OY YAZISI

Elektrik tüketim bedellerinin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen gecikme zammı ile birlikte, temerrüt faizinin de istenip istenemeyeceği konusunda, Yargıtay 11, 12, 13. Hukuk Daireleri kararları arasında, içtihat aykırılığı bulunduğu ve devam ettiği, açık seçik ortadadır.

Bu konudaki davalardan bir bölümünün işbölümü çevresinde yüksek 19. Hukuk Dairesi’ne verilmesi ve o Dairenin bu konuda henüz bir içtihat oluşturmaması, içtihadı birleştirmeye gidilmesine engel teşkil etmez. Aksine, bu davaları İçtihadı Birleştirme paralelinde çözmesi yönünde kolaylık yaratır.

TEK Yönetim Kurulu’nun bu konuda bir uygulama biçimi kararlaştırıp teşkilatına tamim etmesi de içtihadı birleştirmeye gidilip gidilmemesinde dayanak yapılamaz.

TEK Yönetim Kurulu kararı, idari bir karardır. Her zaman kaldırılabilir, değiştirilebilir. Böyle bir karar, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu gibi, bir yüksek Yargı Organının Karar merciini ve kararlarını, şu veya bu yönde etkilemez. Bu gibi idari kararlara dayanılarak ve güvenilerek ve bu kararlar yasal belgelerden sayılarak, İçtihadı Birleştirmeye gidilmesine gerek olmadığına karar verilmesi, fevkalade hatalıdır ve iki seneyi aşkın zamandan beri Yargıtay’ın, İçtihadı Birleştirme ile ilgili kurullarını ve çok daha uzun bir süreden beri Yargıtay Özel Dairelerini uğraştıran böyle bir güncel konuda, bunca müzakereden sonra, İçtihadı Birleştirmeye gerek olmadığının sayın çoğunlukça, 36’ya 39 oyla kararlaştırılmış olması, Anayasal dava ekonomisi kuralına ve Yargıtay’ın saygınlığına da ters düşmüştür.

Bu nedenle sayın çoğunluğun kararına karşıyım.


MUHALEFET ŞERHİ

İçtihatları birleştirmenin konusu, elektrik faturalarının ödenmeyen kısımları üzerinden abonelerden istenen gecikme zammı ile temerrüt faizinin mahiyetleri; ayrı mı, yoksa farklı hukuki müesseseler mi oldukları, TEK yönünden gecikme zammının faizden ayrı olarak tahsilinin mümkün olup olmadığı konusudur.

Bu konuda 11, 12, 13. Hukuk Daireleri arasında içtihat aykırılığı bulunduğu ve sürdürüldüğü tartışmasızdır.

Buna rağmen, içtihatların birleştirilmesine mahal bulunmadığı görüşüne gerekçe olarak aşağıdaki hususlar ileri sürülmüş ve o görüş 3 oy farkla benimsenmiş ise de bu ve benzeri görüşler içtihatların birleştirilmesine engel olmamalı idi.

1 - Bu tür davaları yeni incelemeye başlayan 19. Hukuk Dairesi’nin görüşü henüz belli olmamıştır...

Oysa, ileride ortaya atılması muhtemel görüşler eldeki sınırlandırılmış konu içi bir nevi bekletici mesele olamaz. Muhtemel görüşler beklenecek olursa hiçbir içtihadın birleştirilmesine gitmek mümkün değildir.

2 - Her ne kadar Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği (m. 73, 89, 93) münhasıran kanuni faiz alınmasına cevaz veriyor ise de yönetmeliğin geçerliğini yorumlamak idari yargının işidir.

Oysa, bir yönetmeliğin iptali başka yorumu başkadır. Yürürlükteki yönetmeliği yorumlamak adli yargının da işidir.

3 - TEK Yönetim Kurulu’nun 11.5.1988-16/336 tarih ve sayılı kararı meseleyi halletmiş, taleplerini gecikme zammına inhisar ettirmiştir...

Oysa, söz konusu yönetim kurulu kararında duruma göre yönetmeliğe aykırı da olsa gecikme zammı veya temerrüt faizi istenebilecek durumlar belirlenmiş, her ikisinden de vazgeçilmemiş, durum daha da karmaşık hale getirilmiştir. Yani, bu karar konuyu çözmemiş, çözülmezliğe götürmüştür. Kaldı ki, değiştirilmesi, kaldırılması her zaman mümkün bir yönetim kurulu kararına dayanılarak içtihadı birleştirmeye artık mahal kalmadığı sonucuna nasıl varılabilir?

Özetlediğim sebeplerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.


MUHALEFET (KARŞI OY) YAZISI

İçtihat-ı Birleştirmenin konusu Elektrik satış tarifeleri hükümlerine göre, ibrazından itibaren onbeş gün içinde ödenmiyen elektrik faturalarının, ödenmeyen kısımları üzerinden abonelerden istenilen ve ayrıca 506 sayılı Yasada yer alan gecikme zammı ile temerrüt faizinin mahiyetleri, aynımı, yoksa farklı hukuki müesseseleri oldukları hakkındadır. 19.11.1993 tarihinde toplanan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihatların birleştirilmesine mahal olmadığı sonucuna 36’ya karşı 39 oyla ve oyçokluğu ile karar vermiştir.

Aşağıda arzedeceğim açıklama ve sebeplerle çoğunluğun kararının yerinde olmadığı, içtihat-ı birleştirme yoluna gitmekte kesin zaruret olduğu kanaatindeyim.

Şöyle ki, Yüksek İçtihat-ı Birleştirme Kuruluna katılan arkadaşlarında malumu olduğu üzere, Yüksek 11. Hukuk Dairesi, Elektrik faturalarının tahsili ile ilgili 15.10.1990 tarih, 1989/5957 esas, 1990/6508 sayılı kararında asıl alacak için hem temerrüt faizi hem de gecikme zammının birlikte istenemiyeceğine karar vermiştir. Bu kararı teyit eden 25.12.1989 tarih 1988/10023 esas, 1989/7475 karar sayılı diğer bir kararında ise gecikme zammının hukuki yönden özel bir temerrüt faizi niteliğinde olduğunu belirtmiştir. 11. Hukuk Dairesi’nin bu kararlarından açıkça anlaşılacağı üzere gecikme zammı bir nevi faizdir. Borç ödeninceye kadar asıl alacağa gecikme zammı uygulanacaktır.

Yüksek 13. Hukuk Dairesi ise, 21.12.1990 tarih, 1990/4196-1990/9072 sayılı kararında, (gecikme zammı Borçlar Kanunun 158/11. maddesindeki ifaya eklenen cezai şart niteliğindedir. Alacaklı hem borcun hem cezanın ödenmesini talep edebilir. Faiz ise kısaca paranın kirasıdır ... bu bakımdan dava hem cezayı hem de faizi talep etmekte haklı olduğuna) şeklinde karar vermiştir. Bu kararın niteliğinden ise, alacaklının icraya ve mahkemeye başvurması halinde asıl alacak gecikme zammı toplamı üzerinden faiz istiyebileceğinin kabul edildiği anlaşılmaktadır ki, 11. Hukuk Dairesi’nin kararı ile açıkça çelişkilidir. Karara aykırıdır. Hukuk Genel Kurulundaki içtihadı birleştirmeye gerek olup olmadığı hususunda yapılan tartışmalar sırasında TEK’in Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin görüşüne uygun olarak uygulamaları olduğuna dair gerekçe gösterilen yönetim kurulunun 11.5.1988 tarih, 16-336 sayılı kararının 2. maddesinde ise Borcunu süresinde ödemiyen müşterilerden alacağımızın tahsili için yasal yola başvurduğumuzda, başvurma tarihine kadar gecikme zammı uygulanması ve yasal yollara başvurulurken elektrik borcu ile gecikme zammı toplamı üzerinden temerrüt faizi talep edilmesi gerekir şeklindedir. Bu yönetim kurulu kararının ise, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yukarıda belirtilen kararları doğrultusunda olmadığı ise açık ve seçik olarak anlaşılmaktadır. Zira, Yüksek 11. Hukuk Dairesi’nin mezkur kararlarında elektrik alacağının muaccel olduğu tarihten itibaren asıl alacağa ancak tahsil tarihine kadar gecikme zammı uygulanacağı ve gecikme zammının bir nevi temerrüt faizi olduğu belirtilmekte, icraya veya mahkemeye başvurulması halinde sadece asıl alacağa gecikme zammının uygulanacağı kabul edildiği halde TEK’in adı geçen yönetim kurulu kararında elektrik alacağı için icraya veya mahkemeye başvurulması halinde asıl alacak + gecikme zammı toplamı üzerinden temerrüt faizi isteneceği belirtilmiştir. TEK’in Yönetim Kurulu kararı ve uygulaması 11. Hukuk Dairesi’nin kararı ile de çelişkilidir. Bütün bu açıklamalardan görülüyor ki, 11. Hukuk Dairesinin kararları ile 13. Hukuk Dairesi’nin kararları birbirine zıttır. Ayrıca TEK’in yönetim kurulu kararı ve uygulaması da 11. Hukuk Dairesi’nin görüşüne ters ve aykırıdır. Bu durumda Hukuk Daireleri arasında görüş aykırılığı olduğu açık olduğu gibi, çoğunluğun gerekçe yaptığı TEK Yönetim Kurulu’nun mezkur kararı da 11. Hukuk Dairesi’nin görüşü doğrultusunda değil ve ona aykırıdır. Diğer taraftan TEK’in yönetim kurulu kararı idari bir karar olup, içtihat-ı birleştirme konusunda Yargıtay’ın vereceği kararı da etkilemez. Ayrıca bir konudaki idari kararlar sık sık değişebilir. Bu itibarla yukarıda belirtilen açıklama ve arz ettiğim nedenlerle İçtihat-ı Birleştirme Konusu hakkında içtihat-ı birleştirmeye gidilmesine kesin zaruret olduğu açık iken aksi düşüncelerle içtihat-ı birleştirmeye gidilmesine gerek olmadığı yolundaki çoğunluk kararına karşı olduğumu arz ederim. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy