Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1958/28 Esas 1959/17 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1958/ 28
Karar No: 1959 / 17
Karar Tarihi: 18.02.1959

(818 S. K. m. 1, 11) (3008 S. K. m. 6, 16) (1086 S. K. m. 287)

Dava: İş akdinin işveren tarafından, İş Kanununun 16 ncı maddesine, yani muhik sebebe dayanılarak, akdin sonu veya ihbar süresi beklenilmeksizin feshi halinde fesih iradesinin işçiye yazı ile bildirilmesinin ihbarın muteberliği için şart olup olmadığı, daha umumi bir ifade ile İş Kanununun ihbarın ne şekilde yapılacağını gösteren 6 ncı maddesinin kabul ettiği şeklin bir muteberlik şekli mi, yoksa bir ispat şekli mi olduğu hususunda Temyiz Mahkemesi Umumi Heyetinin 8/1/1958 tarih, esas; 4/7, karar: 1 sayılı kararı ile 12/2/1958 tarih esas; 4/17, karar: 10 sayılı kararı arasında içtihat aykırılığı olduğu bildirilerek bunun giderilmesi istenilmekle Temyiz Mahkemesi Tevhidi İçtihat Büyük Heyetinde mesele müzakere edildi.

Hukuk Umumi Heyetinin 8/1/1958 tarih, esas: 4/7/, karar: 1 sayılı kararında İş Kanununun 16 ncı maddesine dayanılarak iş akdinin muteber bir şekilde feshedilebilmesi için işverenin feshe müteallik iradesinin, İş Kanununun 6 ncı maddesine uygun olarak, yani bahis konusu madde ile kabul edilen şeklin sadece bir ispat şekli olduğunu kabul edilmiştir. Şu hale göre Hukuk Umumi Heyetinin bu iki kararı arasında giderilmesi icap eden açık bir içtihat aykırılığı vardır.

Borçlar Kanunu, kaide olarak, akitlerin muteberliğini hususi bir şekle tabi tutmamıştır. Tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun surette rızalarını beyan etmeleriyle akit tamam olur (Borçlar Kanunu madde 1. madde 11 fıkra 1). Vazıı kanun yalnız hususi surette ehemmiyetli veya tehlikeli saydığı bazı muamelelerin muayyen şekilde yapılmasını emretmiştir.Bununla da muamelenin yapılmasından önce alakalıların iyi düşünmelerinin, muameleye vuzuh ve katiyet vermelerinin ve nihayet ihtilaf halinde muameleyi ve bunun hükümlerini kolayca ispat edebilmelerinin temini arzu edilmiştir. kanunun emrettiği şekil halkın esasına taalluk ve tesir ediyorsa hukuki muameleye ancak emredilmiş olan şekle riayet edilmesi halinde muteber olur. Bu takdirde muteberlik şeklinden bahsolunur. Bazı hallerde ise şekil bir muhakeme usulü kaidesidir. Bu takdirde de şekil hukuki muamelenin bir muteberiyet şart değil sadece ispat için aranan bir şarttır.

İş Kanunun esas itibariyle iş akdinin muteberliğini her hangi bir şekle tabi tutmamıştır. Yalnız 9 uncu maddesi ile müddeti bir sene veya daha fazla olan sürekli iş akitlerinin, 11 inci maddesi ile de takım mukavelelerinin muteber olabilmeleri için yazı ile mukaveleye bağlanmalarını mecburi kılmıştır.

Yine İş Kanununun 6 ncı maddesi ile de mezkûr kanunda zikrolunan (İhbar) veya (Tebliğ) lerin alakadar kimseye imza karşılığında yapılmasının, ihbar ve tebliğin muhatabının bunu kabul etmemesi halinde de keyfiyetin o yerde zabıt varakasiyle tespitinin gerektiği kabul olunmuştur.

Borçlar Kanununun (akitlerin şekli) matlabını taşıyan 11 inci maddesinin ikinci fıkrası da "Kanununun emrettiği şeklin şumül ve tesiri derecesi hakkında başkaca bir hüküm tayin olunmamış ise akit bu şekle riayet olunmadıkça sahih olmaz" hükmünü ihtiva etmektedir.

Hukuk Muhakemeleri usulü Kanununun 287 nci maddesinin birinci cümlesinde de aynen "Kanunun muayyen bir delil ile ispatını emreylediği hususlar başka suretle ispat olunamaz" denilmektedir.

Kanun vazıı esas itibariyle iş akdinin muteberliğini hususi bir şekle tabi tutmadığına göre bunun feshi hakkındaki irade beyanını, muteber olabilmesi için, yazılı şekilde yapılmasını emrettiği düşünülemez. Kanun vazıı, İş Kanununun 6 ncı maddesi hükmünü kabul etmekle sadece İş Kanununa göre yapılacak (İhbar) ve (Tebliğ) lerin, bu arada iş akdinin feshi hakkındaki irade beyanının mezkur maddede gösterilen yazılı delilden başka bir delil ile ispatını emreylediği hususlar başka suretle ispat olunamaz" denilmektedir.

Kanun vazıı esas itibariyle iş akdinin muteberliğini hususi bir şekle tabi tutmadığına göre bunun feshi hakkındaki irade beyanının, muteber olabilmesi için, yazılı şekilde yapılmasını emrettiği düşünülemez. Kanun vazıı, İş Kanununun 6 ncı maddesi hükmünü kabul etmekle sadece İş Kanununa göre yapılacak (İhbar) ve (Tebliğ)lerin, bu arada iş akdinin feshi hakkındaki irade beyanının mezkur maddede gösterilen yazılı delilden başka bir delil ile ispatına imkan vermemek ve bu suretle, ihtilaf halinde, ihbar ve tebliğlerin yapılıp yapılmadığı yollu iddia ve müdafaaların kolayca ispat ve hallini sağlamak istemiştir.

Mevzuatımızda Borçlar Kanununun yukarıda zikri geçen 11 inci maddesinin yanında bir de Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunun yine yukarıda söz konusu edilen 287 nci maddesi hükmü mevcut olduğuna göre İş Kanununun 6 ncı maddesinin koyduğu şeklin muteberlik şekli mi yoksa ispat şekli mi olduğunu meselesinin halli istenilirken yalnız Borçlar Kanununun 11 inci maddesi hükmünün değil, usulün 287 nci maddesi hükmünün de gözde bulundurulması iktiza eder. borçlar Kanununun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak her hangi bir kanun hükmü ile kabul edilmiş olan şeklin istisnasız olarak muteberlik şekli olduğunu iddia ve kabule imkan yoktur; esasen bahis konusu fıkradaki (Kanunun emrettiği şeklin şumül ve tesiri derecesi hakkında başkaca bir hüküm tayin edilmemiş ise...) sözleri de kanunun emrettiği her şeklin mutlaka sıhhat şartı olmadığını göstermektedir. bu sebeplerle, yukarıda da izah olunduğu gibi, esas itibariyle iş akdinin muteberliği dahi hususi bir şekle tabi tutulmamış olduğuna göre bunun feshinin yazılı şekle tabi tutulduğunun dolayısiyla İş Kanununun 6 ncı maddesiyle kabul edilen şeklin bir muteberlik şekli olduğunu kabulü doğru olamaz. Bilakis, mezkur madde ile benimsenmiş bulunan şeklin sadece bir ispat kaidesi olduğunun kabulü işin icaplarına, menfaatler ihtilafına, nihayet hukuk muteberiyet şekli olduğunun kabulü halinde iş akdinin feshinin sözle ihbar ediliş ve tarafların da ihbarın yapıldığında söz birliği etmiş olmalarına rağmen akdin hukuken devam ettiğinin ve bu sebeple de, akit fiilden sona ermiş olmasına rağmen, işçinin iş verenden kıdem ve ihbar tazminatı ile takdirî tazminat istemeyeceğini kabulü gerekir ki böyle bir hal tarzı da hiç bir suretle terviç edilemez. Türk iş hukuk nazariyatında da iş akdinin feshinin şekle tabi olmadığının, İş Kanununun 6 ncı maddesi ile kabul edilen şeklin muteberlik şekli olmayıp sadece bir ispat kaidesi olduğunun kabul edilmekte bulunması da bu görüşü teyid etmektedir. (Prf. Dr. Ferid H. Saymen, Tük İş Hukuku, İstanbul 1954, sahife 554, Dr. M. Kemal Oğuzman, Türk Borçlar Kanunu ve İş Mevzuatına Göre Hizmet İş Akdinin Feshi, İstanbul 1955, sahife 176-178; Turgut Sızmazoğlu, İş Akdinin Feshi ve Kıdem Tazminatı, İstanbul 1953, sahife 61).

Sonuç: İş Kanunun 6 ncı maddesi ile kabul edilen şeklin muteberlik şekli olmayıp sadece bir ispat şekli olduğuna, bu itibarla da iş akdinin işveren tarafından, İş Kanununun 16'ncı maddesine dayanılarak feshi halinde, feshin muteber olması için, fesih hakkındaki irade beyanının işçiye yazı ile bildirilmesinin şart olacağına 18/2/1959 tarihinde, ilk toplantıda, üçte ikiyi aşan ekseriyetle karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy