Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1945/ 9
Karar No: 1947 / 23
Karar Tarihi: 26.11.1947
(743 S. K. m. 633, 643)
Bir gayrimenkulu kamulaştıran dairenin kamulaştırmadan vazgeçip geçemeyeceği hakkında Yargıtay Kararları arasındaki içtihat uyuşmazlığının mevcudiyeti Ankara avukatlarından Kemal Büke imzasiyle verilmiş olan 374/1945 Tarihli dilekçe ile bildirilmiş ve getirtilip incelenen ilamlara nazaran, kamulaştırma işlerinde idarenin kamulaştırmadan vazgeçip geçemeyeceği hususunda Birinci Hukuk Dairesinin 7/12/1938 Tarih ve 1751/2114 sayılı ve istimlak bedeli ile bir gayrimenkulu istimlak eden belediyenin tescilden evvel dahi malik olacağına ve Hukuk Genel Kurulunun 01.04.1931 Tarih ve 4/24 esas ve 20 karar sayılı ve tescil vuku bulmadıkça müddeinin istimlakten rücu edebileceği hakkındaki asliye kararının ısraren onanmasına mütedair kararlariyle Dördüncü Hukuk Dairesinin 09.02.1945 Tarih ve 809/419 sayılı ve istimlak muamelesi hakkında mahkemece bir hüküm verilmemiş olduğu gibi istimlak bedelinin mülk sahibine veya onun adına yatırılmamış ve bu suretle muamele tekemmül etmemiş olduğundan istimlakten vazgeçilebileceğine ve 21.01.1944 Tarih ve 57/134 sayılı ve istimlak muamelesi tekemmül ettikten sonra Belediyenin vazgeçmesiyle istimlakin hükümsüz kalamayacağına dair kararları arasında içtihat uyuşmazlığının mevcudiyeti anlaşılmış, olmakla zikri geçen ilamların örnekleri çoğaltılarak 12.11.1947 Tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 9,30 da müzakarenin başlıyacağı Genel Kurul Üyelerine bildirilmişti.
Bugün toplanan kurula (elli dört) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra Birinci Başkan Halil Özyörük'ün Başkanlığında müzakereye başlanarak uyuşmazlık konusu kağıtlar okunup olayın özeti anlatıldıktan sonra söz alan;
Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Vaktimiz çok dar olmakla beraber hadise hakkında kısaca maruzatta bulunmaklığım gelecek celse için hazırlık olması bakımından faydadan hali değildir.
İstimlak muameleleri hakkında sayısı otuz altıyı bulan kanun vardır, ihtilafa mevzu olan 3887 sayılı Milli Savunma istimlakine mahsus kanundur, ihtilafın mevzuu istimlak meselesi olduğu için mesele prensip şeklinde hallolunacak ve verilecek karar hepsine şamil olacaktır. Dairemizde verilecek karara intizaren bekleyen belediye istimlak dosyalarıda vardır. Kanunların hepsinden anlaşıldığına göre vazgeçme keyfiyeti üç safhada tecelli etmektedir.
1- Tebliğden evvel vazgeçmek, bu cihet ihtilaf mevzuu değildir.
2- Tebliğden sonra ve hükümden evvel vazgeçmek.
3- Hüküm ve karardan sonra vazgeçmek.
Bu hususta bir Hukuk Heyeti Umumiyesi Kararına tesadüf ettim, (Hukuk Genel Kurulu Kararını okudular). Okunan karara göre ihtilaf barizdir. Malumdur ki, istimlak idari bir tasarruftur. Ancak, kamulaştırma ile mülkiyetin iktisabı, zevali ve rücu keyfiyeti hukuku medeniyeye göre halledilmek icap ederse de Medeni Kanunun 643. maddesi gereğince özel kanunlara yani halen yürürlükte bulunan kamulaştırma kanunlarına göre ihtilafın halli icap eder. Şu halde Medeni Kanunun sözü geçen maddeleriyle, Anayasa'nın yetmiş dördüncü ve 1295 tarihli istimlak Kararnamesinin üçüncü ve 3710 saydı Belediye istimlak Kanununun on altı, on sekiz, yirmi iki, yirmi üçüncü maddelerini hep birlikte gözden geçirmek lazımdır. Gelecek oturumda bu maddeler hakkında izahat vererek noktai nazarımı arzedeceğim.
İkinci Hukuk Dairesi Başkanı A. Himmet Berki; İstimlak bedelinin verilmesi mülk sahibinin yedinin nezi için mi, yoksa istimlakin tekemmülü için mi şarttır, istimlak kanunlarında bu hususta bir sarahat yoktur, sarahat olmayınca umumi hükümlere göre meseleyi halletmek lazım gelir. Medeni Kanun mevzuumuzla alakalıdır, parayı vermemek keyfiyeti, müşteri parayı vermedikçe malın teslimini isteyemez, bedel verilmedikçe gayrimenkulun tescili istenemez esaslarını gözönüne alırsak istimlakte bedeli bu noktai nazardan mütalaa etmek muvafık gibi görünür. Bunları tetebbua vesile olmak için söylüyorum. Asıl düşüncelerimi gelecek celsede arzedeceğim.
- (İkinci Oturum: 19.11.1947 Çarşamba Saat 9,30)
Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Kamu faydası için bir gayrimenkulu kamulaştıran Devlet veya Belediyenin kamulaştırmadan vazgeçebilip geçemeyeceği hakkında daireler arasında çıkan anlaşmazlığı hal için yüksek kurulunuza başvurulmuştur. Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi, "bir gayrimenkulu istimlak eden belediyenin tescilden evvel dahi ona malik olacağı" ve Dördüncü Hukuk Dairesi bir kararında "muamelenin tekemmülünden sonra feragat ile istimlakin hükümsüz kalmayacağı" ve diğer bir kararında da "mahkemece bir hüküm verilmedikçe veya kamulaştırma bedeli mülk sahibine yahut onun adına bir bankaya yatırılmış olmadıkça kamulaştırmadan vazgeçilebileceği" ve İcra ve İflas dairesi "kamulaştırma muamelesinden bir taraflı olarak vazgeçilemeyeceği" ve nihayet Hukuk Genel Kurulu da "tescil vuku bulmadıkça istimlakten vazgeçilebileceği" içtihadında bulunmuşlardır. Bu kararlardan hususiyle Dördüncü Hukuk Dairesi karariyle Genel Kurul kararı arasında açık ihtilaf mevcut olmakla keyfiyetin içtihat birleştirme müessesince halli zaruridir.
Malumdur ki, kamulaştırma meselesi, idari bir tasarruftur. Fakat kamulaştırma ile gayrimenkul mülkiyetinin iktisap ve zevali meselesi bir hukuku medeniye meselesidir. Medeni Kanunun 633. maddesi gereğince, gayrimenkul mülkiyetinin iktisabı için tescil şarttır. Ancak, bu maddenin ikinci fıkrasında gösterilen bazı hallerde gayrimenkul mülkiyeti tescilsiz dahi iktisap olunur. Bunlardan biri de kamulaştırma meselesidir.
Bu fıkrada (istimlak ile bir gayrimenkulu iktisap eden kimse tescilden evvel dahi ona malik olur) diye mutlak surette istimlakten bahsolunup kamulaştırmanın nasıl ve ne şekilde vücut bulacağından bahsedilmediği ve bilakis Medeni Kanunun 643. maddesinde "menfaati amme için istimlak halinde, mülkiyetin ne vakit zail olacağı kanunu mahsusla muayyendir" denilerek özel kanunlara atıf yapıldığı cihetle anlaşmazlığın çözülmesi için özel kanunlara baş vurmak zarureti vardır. Özel kanunlardan maksat da; istimlak kanunları olduğu şüphesizdir.
Bugün yürürlükte, bulunan istimlak kanunları hükümlerine göre kamulaştırma işi iki safhaya ayrılır.
1- İdari muamele,
2- Adli muamele,
İdari muamele, kamu faydası kararından başlıyarak kamu bedeline itiraz davasına kadar devam eden işlemlerden ibarettir.
Adli muamele dahi kamulaştırma bedelinin arttırılması veya indirilmesi talebiyle mahkemeye müracaat tarihinden bu hususta verilecek hükmün kesinleştiği tarihe kadar devam eden yargı işlerinden ibarettir.
İstimlak kanunları, hemen umumiyetle kamulaştırma bedeline müteallik davanın ikamesi için on beş günlük bir süre tayin etmiştir. Bu süre; kamulaştırma kararının (kanunda belli edilen şekilde mülk sahibine tebliğ edildiği tarihten başlar. Kamulaştırmayı yapan makam, tebliğ tarihine kadar kendiliğinden kamulaştırmadan vazgeçebilir. Ancak, süresi içinde mahkemeye müracaat olunmayarak kamulaştırma muamelesi kesinleştiği takdirde bir taraflı olarak kamulaştırmadan vazgeçemeyeceği şüphesizdir, esasen bu hususlar hakkında, daireler arasında bir ihtilaf mevcut değildir.
Yargı safhasına gelince; Yargı Safhasında eğer gayrimenkule el konmamış ise bu hususta verilecek hüküm kesinleşinceye kadar kamulaştırmayı yapan makam, bundan vazgeçebilir, her ne kadar yargı safhasındaki ihtilaf; bedele münhasır ise de, Anayasa'nın yetmiş dördüncü maddesinde "kamu faydasına gerekli olduğu usulüne göre anlaşılmadıkça ve özel kanunları gereğince değer pahası peşin verilmedikçe hiç kimsenin mal ve mülkünün kamulaştırılamayacağı" ve 1295 tarihli istimlak Kararnamesinin üçüncü maddesinde "istimlak olunacak mülkün takdir olunan kıymeti sahibine tamamen tediye olunmadıkça ve dava vukuunda ait olduğu mahkemeden ilam verilmedikçe kendileri o mülkte ikamet veya intifadan men olunmayıp akçesi tamamen verildikte hukuku mülkiyetinin ıskat olunacağı" yazılı bulunmuş ve 3710 sayılı Belediye istimlak Kanununun on altı ve on sekizinci maddeleri sarahatiyle de bu hüküm teyit edilmiş olmasına binaen bedel hakkındaki dava ve ihtilaf kesin hüküm ile hallolmadıkça mülkiyet hakkının sakıt olmayacağı ve şu suretle de kamulaştırma işinin kesinleşmiş sayılamayacağı şüphesizdir.
Her ne kadar 3710 sayılı kanunun yirmi üçüncü maddesinde "bu kanun hükümlerine tevfikan yapılacak istimlak muamelesinin on ve on birinci maddelerde, yazılı tebligat ile cereyana başlıyacağı ve tebliğ tarihinden itibaren gayrimenkul sahibinin yerinde yeni inşaat vücuda getirmek veya mevcut inşaatta esaslı değişiklikler yapmak haklarının takyit edileceği ve ancak bu takyidatın tebliğ tarihinden itibaren bir seneden fazla devam edemeyeceği" yazılı ise de bu maddede, kamulaştırma işinin tebliğ tarihinden itibaren cereyana başlıyacağı ve tebliğ ile mülkiyet haklarının takyit edileceği beyan olunup tebliğ tarihinden itibaren cereyana başlamış olan kamulaştırma işinin kesinleşmiş sayılmasına imkan olmadığı gibi mülkiyet haklarının takyit edilmesi dahi mülkiyet hakkının sakıt olması demek olmayacağına binaen bu maddede zikrolunan hallerinin kamulaştırma işini kesinleştirici sebeplerden madut olamayacağı tabiidir.
Gayrimenkule el konma meselesine gelince; İstimlak kanunu hükümlerine göre kamulaştırmayı yapan makam; lüzüm ve zaruret halinde bedelini % 20 fazlasıyla peşin vererek hükümden evvel gayrimenkule el koyabilir. Yukarıda arz ve izah olunan kanun hükümlerine göre bedelin peşin verilmesiyle mülkiyet hakkı "sakıt olacağı ve bu suretle kamulaştırmanın kesinleşmiş sayılacağı cihetle artık kamulaştırmayı yapan makamın bundan vazgeçmeye hakki olmaması lazım gelir.
Beyana hacet yoktur ki, kamulaştırma bedeli hakkında verilecek hüküm kesinleştikten sonra kamu makamları kamulaştırmadan vazgeçemezler; çünkü, bedel hakkındaki anlaşmazlık kesin hüküm ile hallolunup kamulaştırma işi kesinleşmiş ve Medeni Kanunun 633. maddesinin ikinci fıkrası gereğince kamulaştırmayı yapan, makam tescilden evvel dahi ona malik bulunmuş olduğuna göre bu makamların tek taraflı olarak kamulaştırmadan vazgeçmelerine kanun hükümleri müsait değildir.
Gerçi 3710 sayılı Belediye İstimlak Kanununun yirmi ikinci maddesinde "istimlak olunan yerlerde yapılmaması mukarrer olan inşaat ve tesisattan belediye vazgeçer ve muameleyi iptal ederse veya istimlak muamelesinin katileşmesinden itibaren üç sene içinde belediyece birinci maddede yazılı istimlak lüzumunu icap ettiren her hangi bir tesisat yapılmıyarak istimlak olunan yer olduğu gibi bırakılırsa sahipleri istimlak bedelini iade ederek o yeri geri alabilirler" diye yazılı ise de, belediyenin inşaat ve tesisattan vazgeçmesi yahut belli süre için de her hangi bir tesisat yapmıyarak kamulaştırılan yeri haliyle bırakmış olması hallerinde Belediyenin kamulaştırmadan vazgeçmek hakkı olmayıp ancak, mülk sahipleri kamulaştırma bedelini iade ederek, o yeri geri alabilirler.
Netice şudur ki, kamulaştırmayı yapan makam; 1Kamulaştırma kararının mülk sahibine tebliği ile belli süre içinde bedele itiraz edilmeyerek kamulaştırmanın kesinleştiği, 2Bedele itiraz olunup da % 20 fazlasıyla mülk sahibine verilerek veya bir Bankaya yatırılarak gayrimenkule el konduğu, 3Bedele müteallik hükmün kesinleştiği hallerde kamulaştırmadan vazgeçemez. Bundan maada hallerde vazgeçebilir.
Beşinci Hukuk Dairesi Başkanı Y. K. Arslansan; Mülkiyet esası kabul olunan memleketlerde dahi, olağanüstü hallerde özel kanunlarla istimvale (menkul mallara el koymak) ve kamu menfaati bahis mevzuu olan hallerde de değer pahası ödenmek şartiyle devlet veya devlet müesseseleri tarafından, bir gayrimenkulun istimlakine cevaz gösterilmektedir.
Anayasa'mızın yetmiş dördüncü maddesine de "kamu faydasına gerekli olduğu usulüne göre anlaşılmadıkça ve özel kanunlar gereğince değer pahası verilmedikçe hiç bir kimsenin mal ve mülkü kamulaştırılamayacağı" bir esas olarak konulmuştur.
Anayasa'mızın koyduğu bu esas kaideye uygun olarak kamulaştırma hüküm ve usulleri mevzuatımıza ilk önce Fransız kanunlarından mülhem olarak 1295, tarihinde istimlak Kararnamesiyle girmiştir.
Kamu menfaatine istimlak karariyle istimlak bedeline ait esas ve usullerden bahis olan işbu kararnamede hangi hallerde ve şekillerde hangi mercilerce, istimlak kararı verileceği, mahiyeti itibariyle kesin olan istimlak kararının mevzuu gayrimenkulun değer pahası için de istimlak tarihindeki alım ve satım pahasının esas olacağı, bilirkişi marifetiyle takdir ettirilen değere itiraz hakkı kabul olunan. Belediye Reisinin itirazı Belediye Meclisince incelenerek karara bağlandıktan sonra bu kararı kabul etmeyen mal sahibinin itirazı üzerine de mahkemece seçilecek yediden on bir kişiye kadar olan Hakem Encümeninin vereceği mazbata ile değer pahanın taayyün edeceği gösterilmiş ve istimlakine karar verilen, gayrimenkul üzerindeki mülkiyet hakkının da bedeli tamamen sahibine verildiğinde sakıt olacağı kararnamenin üçüncü maddesinde tasrih kılınmıştır.
3710 sayılı istimlak kanununda: İstimlakin kamu menfaatlerine "uygun olduğu hakkındaki kararların kesin olduğu gösterildikten sonra kanuni müddet içinde istimlak bedeline itiraz olunmıyan gayrimenkul mülk sahibi tarafından tapuda rızaen ferağ edilmediği surette takdir olunan bedel tamamen ve istimlak bedeli hakkında mahkemeye itiraz olunduğu hallerde takdir olunan değer % 20 fazlasiyle milli bankalardan birine yatırıldıktan sonra gayrimenkule el konulacağı gösterilmiştir. Bu kanuna göre de mülkiyet hakkı gösterilen usuller; dairesinde milli bankalardan birine yatırıldığı veya mülk sahibine ödendiği surette sakıt oluyor.
İstimlake dair olan diğer kanunlarda işbu kanunlardaki esas ve usullerden ayrı ve farklı hükümler bulunması gözetilmesi lazım gelen birliği bozmuştur. Bir gayrimenkul Belediyece istimlak olunduğu surette takip olunan hüküm ve usullerle Milli Savunma ve Devlet Demir Yolları ihtiyacı için istimlak olunan hallerde uygulanan hüküm ve usuller birbirinden ayrıdır, çiftçiyi topraklandırma ve ormanları devletleştirme kanunlardaki mali hükümlerde Anayasa'mızın yetmiş dördüncü maddesi hükmü ile telifi mümkün bulunmamaktadır. İstimlake mütedair esas kanunlar ile tamamlayıcı hükümleri ihtiva eden istimlake müteallik diğer mevzuatta birbirinden ayrı ve farklı olan esas ve usuller arasında birlik temin edilmesi hak ve nasfet kaideleri icaplarındandır.
Medeni Kanunumuzun 633. maddesinde gösterilen gayrimenkul iktisap sebeplerinden biri de istimlaktir. Gayrimenkul mülkiyetinin izaası hakkındaki 643. maddenin son fıkrasında "amme menfaati için yapılan istimlak halinde mülkiyetin ve vakit zail olacağı hususi kanun ile mukayyettir" denilmiştir. Anlaşmazlık; konusu olan olayda Medeni Kanunun 643. maddesinin koyduğu esas dairesinde istimlake dair hususi kanunlarımızdaki hükümleri gözönünde bulundurmak lazımdır;
İsviçre şarihlerinden Viland ayni haklara dair olan eserinin 643. madde şerhinde "istimlak nakli değil mülkiyetin ve gayrimenkulu takyit eden diğer ayni hakların sükutunu istilzam eder. Aynı zamanda istimlakten istifade eden lehine yeni bir mülkiyet hakkı doğar. Kanton kanunlarının çoğuna göre mülkiyetin sükutu ve yeni iktisabın tahakkuku, istimlak kararının verildiği anda değil fakat tazminat tutarının tediye veya bir yere tevdi edildiği anıda husule gelir" ve yine İsviçre şarihlerinden Kürti -Forer'in eserinin ikinci cildinde 643. madde şerhinde (istimlak olunan gayrimenkulün mülkiyeti istimlak bedelinin bir Bankaya tevdi veya mülk sahibine tediye edildiğinde sakıt olur) denilmektedir.
Medeni Kanunun 643. maddesi hükümlerini açıklayan şarihlerin beyanından ve bir çok kantonlarda cari hususi kanun hükümlerinden anlaşıldığı üzere istimlak olunan gayrimenkulun istimlak bedeli tevdi veya tediye edildiği anda mülk sahibinin mülkiyeti sukutu ederek yeni iktisap tahakkuk edecektir. Bu itibarla istimlak bedeli tevdi ve tediye edilinceye kadar istimlak muamelesinden vazgeçilebileceği anlaşılmaktadır.
Memleketimizde istimlake müteallik mevzuata göre istimlak bedeli milli Bankalardan birine kanunlarda gösterilen surette tevdi veya sahibine tediye edilinceye kadar istimlak muamelesinden vazgeçilebileceği görülmektedir.
3710 sayılı Belediye İstimlak Kanununa göre de mahkemeden verilen hüküm, yalnız istimlak bedeline mahsus ve münhasırdır. İstimlak olunan gayrimenkulun mahkemece verilen ve kesinleşen hükümde gösterilen bedel üzerinde istimlak olunması lazımdır. Yoksa istimlak bedeline mahsus ve münhasır olan bu hükümden sonra istimlak muamelesinden vazgeçilmeyeceğini bir suretle tazammun etmez, İstanbul'da yapılacak adliye binası için münasip görülen İstanbul Vilayeti Umran Dairesi civarında bir takım gayrimenkullerin istimlakine karar verildiği gazetelerde görüldü. Sonradan da bazı idari mülahazalarla adliye binasının orada yapılması münasip görülmedi. Şimdi devleti buraları istimlake mecbur tutmak doğru olur mu? Olsa olsa verilen istimlak kararı münasebetiyle mülk sahibi bir zarara uğramış ise onu isteyebilir. Başka bir istemde bulunamaz.
Binaenaleyh mevzuatımıza göre de istimlak bedeli Milli Bankalardan birine tevdi veya mülk sahibine tediye edilinceye kadar istimlakten vazgeçilebilir. Mahkeme kararı yalnız istimlak bedeline mütedair ve münhasırdır. Ancak hükmedilen bedel üzerinden gayrimenkulun istimlak olunabileceğini gösterir.
Vehbi Yekebaş, Müzakere mevzuu olan istimlakte Sayın Fevzi, Bozer ve Kemal Arslansan'ın fikirlerinden ayrılmamın başlıca sebebi şudur: Bir malın mülkiyeti diğerine nasıl intikal eder. Kanunu Medeni ve "diğer kanunlara göre bir uhdeden diğerine geçmesi sebepleri arasında bir de akit vardır. Peki! akitler nasıl inikat eder. Bendenizin bildiğim nazariyat itibariyle akitlerin bir çok şekilleri vardır. Hadisemize taalluku bakımından keyfiyeti tetkik edecek olursak akitler tamamiyeti itibariyle iki nevidir: İki taraflı akitler; bir taraflı akitler. İki taraflı aktin meselemize taalluku yoksa da şevki kelam için bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu kabil akitler bir tarafın icabı diğer tarafın da, kabulü suretindeki beyanı rızalarıyla tekemmül eder. Bundan sonra makudunbihi teslim etmek etmemek veya teslim için bir bedeli peşin vermek, vermemek gibi haller aktin inikadı için lazım gelen şartlardan değildir. Akit mevzuu olan, şeyin sahibin elinde bulunması ona bedel için bir teminattır. Makudunbihin menfaat ve hasarı müşteriye aittir. Şu halde demek oluyor ki, iki taraflı akitte beyan rıza ile ve bu rızaların tetabuku ile akit tamam olur. Bir taraflı akit demek bir tarafın rızasını beyan ile aktin hasıl olacağı, diğer tarafın rıza beyanına hacet olmaması halidir ki bunun en bariz misali istimlaktir. İstimlakte bir akittir. İstimlakin mümasili akitlerin bir taraflı akit olduğunda ekser müelliflerin fikirleri birleşiyor. Sayın Fevzi Bozer de beyanlarında bir taraflı akit olduğunu ima ettiler. Bendeniz de diyeceğim ki, talip olan aktin rızasını beyan etmesi ile akit tehassül eder. Şimdi bunun bir taraflı akit olduğu kabul olunursa rıza ne zaman beyan edilmiş addolunmak lazımdır. Kanunu mahsus bunu tayin etmiştir, istimlak kararının mektup olarak diğer tarafa tebliği ile rıza beyan edilmiştir. İstimlak için verilen karar bir şeyi tazammun etmez. Karar henüz mülahaza devresidir. İzharı rıza kararın tebliği ile hasıl olur. Ancak karnındaki sarahata göre istimlak bedeli tediye edilmedikçe malik ikamet ve intifadan men olunmaz. Bundan başka hakkı yoktur. Geniş bir tamir yapamaz. Hatta bendenize kalırsa onu satamaz da. Gayrimenkulden intifa etmek, onu mülk sahibinin elinde bırakmak bedel için bir nevi teminattır. Sahibinin elinde kalması aktin tamamiyetine mani değildir. Akit tamamdır neticesi bedeli verilmekle istihsal olunabilir.
Efrat arasındaki akitiler de böyledir. Sayın Kemal Arslansan akit değildir dediler. Kanunu Medenideki sarahat akit olduğunu gösterir (633. maddeyi okudular) istimlak de iktisap sebeplerinden biridir. 1295 tarihli istimlak Kararnamesi ve diğer muadili kanunlardan ve Teşkilatı Esasiye Kanununun maddelerinden bunun aksini istidlal buyurdular. Bir defa vazu şartları ve tarihi tekamülü gözönünde tutulursa; Anayasa hukuku asliyeyi tayin eder bu hükümdar zorbalığa karşı konmuş bir müeyyidedir. 1295 tarihli kanundan yapılacak istidlale gelince: İlk önce unutmamak gerektir ki, o zaman hukuki bir lehce teşekkül etmemişti; hukuki mefhumlar bugünkü şekilde muayyen değildi. Kanunlar rasgele yapılırdı bu itibarla hukuki bir istinat olmaz bununla beraber "istimlak olunacak mülkün kıymeti sahibine tamamen tediye olunmadıkça ve dava vukuunda hakkında ait olduğu mahkemeden ilanı verilmedikçe o mülkte ikamet ve intifaden men (Madde: 3) olunamaz. Kanunun bu ibaresi nihayet takdir veya kazaen tayin olunan bedel ödeninceye kadar mal, sahibinin elinde teminat olarak mahfuzdur demekten başka bir şey değildir. İstimlak tamam olmuştur. Çünkü; ona karşı vukubulacak itiraz istimlake lüzum yoktur mahiyetinde olamaz. Yalnız bedelin takdiri yolunda yapılmadığına veya noksan olduğuna taalluk edebilir. (İstimlak Kararnamesi fasıl 3) Şu halde zatı istimlake itiraz kabil ve caiz değildir. O halde kararname nin mal sahibine tebliği ile o tekemmül etmiştir. Nitekim itiraz vukuu üzerine mahkemece takdir olunacak kıymet bu kararnamenin tebliği zamanındaki kıymettir ondan sonra mal bedelinde tehassül edecek tereffü ve tenezzül nazara alınmaz. Eğer ileri sürüldüğü veçhile mal bedeli ödendiği zaman istimlak tamam olmuş addedilse o zamanki kıymetin ödenmesi lazım gelir. Usulden bir madde bahis buyurdular. Bu da hakkı mülkiyetin sübutuna taalluk eder bir madde değildir. Bir taraflı akittir. Hak sahibinin beyanı rızasiyle akit vücut bulur. Ondan sonra tamamlayıcı bazı muamelata tabi kılınır. Akit vücut bulunca Belediyenin ancak hakiki rücuu mal sahibinin rızasiyle olur aksi halde malı almaya mecburdur. Telakkim budur dedi.
Beşinci Hukuk Dairesi Başkanı Kemal Arslansan; Bir akit akitlerin birleşen rızalariyle vücut bulur. Medeni Kanunun 633. maddesinde iktisap sebebi olarak gösterilen istimlak idari bir tasarruf cümlesindendir. Denildiği gibi mecburi bir akit suretiyle tavsif edilemez. Esasen Devlet organlarından birinin kanunen kendilerine tanıtan bir hakkın kullanılması idari bir tasarruf mu? Yoksa bir taraflı bir akit midir. Müellifler arasında ihtilaflıdır. Bu noktanın olayda tartışma mevzuu olabilmesini istilzam eder kanuni bir sebep de yoktur.
İcra ve İflas Dairesi Başkanı Abdullah Aytemiz; Belediye yaptığı istimlakten hangi; muameleye kadar vazgeçebilir. Yani kesinleşme ne zaman hasıl olur. Bu hususta salim bir mütalaa yürütüp isabetli bir sonuca varabilmek için Belediye istimlak Kanunu hükümlerini gözden geçirip bunların bir hulasasını yapmak lazımdır.
İstimlakine lüzum görülen yerin haritası yapılarak Belediye Encümenine tevdi edilir. Encümen istimlaki muvafık görürse tanzim edeceği mucip sebepleri ihtiva eden mazbatayı mahallinin en büyük amirine verir. O yerin umumi menfaate uygun olduğuna dair verilen karar kati olup aleyhine Devlet Şurasına müracaat olunamaz. Bundan sonra teşkil olunacak üç kişilik bir komisyon o yerini istimlak tarihindeki emsali gayrimenkullerin alım ve satımı rayicine göre kıymetini takdir eder. Gerek yapılan harita gerek istimlak keyfiyeti ve takdir olunan kıymet noter marifetiyle o yerin sahiplerine alakalılarına tebliğ edilir. Tebliğ "tarihinden itibaren on beş gün içinde sahipleri veya alakalıları veyahut belediye takdir olunan kıymetin azlığı veya çokluğu hakkında asliye mahkemesine müracaat edebilirler. Mahkemeye baş vurularak dava açıldığında üç veya beş kişilik vukuf ehli seçilir. Vukuf ehli heyeti o yerin emsalinin alım ve satım rayicini gözönünde tutarak kıymetini takdir edip mazbatasını mahkemeye takdim eder. Mahkemenin bu hususta vereceği karar on gün içinde temyiz olunabilir.
Ve temyiz istimlak muamelesini durdurmaz.
Bunlardan başka hadise ile ilgili ilki madde daha var bunlardan biri on altıncı, maddedir. Bu, maddeye göre belediye istimlak edeceği yere hemen el koymayı lüzumlu görürse takdir olunan kıymeti % 20 fazlasiyle milli bankalardan birine tevdi edip "kaydına şerh verilmesinin Tapu Sicil Muhafızlığına yazılmasını mahkemeden ister. Mahkemeden yazılacak müzekkere üzerine keyfiyet tapu kaydına şerh verilir. Ve belediye dairesi bu şerhe dayanarak istimlak olunacak yerin icra marifetiyle tahliye edilip kendisine teslimini isteyebilir. Diğeri de on sekizinci maddedir ki, bu maddeye göre de tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde mahkemeye başvurulmadığı halde belediye takdir olunan bedelin tamamını milli bankalardan birine tevdi edip kendi namına tescili için tapuya müzekkere yazılmasını mahkemeden talep ve mahkeme de keyfiyeti tapu sicil muhafızlığına tebliğ eder.
Tescil muamelesi yapılıp tapu senedi alındıktan, sonra belediye icra marifetiyle istimlak olunan yeri tahliye ettirebilir.
Şimdi hükümlerini sıraladığımız maddeleri tahlil edip bir neticeye varmaya çalışalım. Haritanın istimlak keyfiyetinin ve takdir olunan, kıymetin tebliğinden evvel istimlak muamelesi tekemmül etmiş olur mu? Belediye bu husustaki rıza yani alım iradesini mülk sahibine henüz bildirmemiş olduğundan tebliğinden evvel istimlak muamelesinin tamamlanmış olması mümkün görülemez. Acaba tebliğ yapılmasiyle istimlak keyfiyeti tekemmül etmiş sayılır mı? Bu suale cevap verebilmek için yirmi üçüncü maddeyi okumak ve bunun üzerinde durmak lazımdır. Bu madde aynen şöyledir. Bu kanun hükümlerine tevfikan yapılacak istimlak muamelesi tebliğ tarihinden itibaren cereyana başlar, Ve tebliğden itibaren mülk sahibinin o yerde yeniden inşaat ve esaslı değişiklikler yapmak hakları takyit edilmiş olur. Ancak bu takyit bir seneden fazla devam edemez. Ve bu tarihten itibaren bir sene içinde istimlak muamelesi ikmal ve bedeli verilemezse mutlak tasarruf hakkı avdet eder. Eğer tebliğ ile istimlak muamelesi kesinleşmiş olaydı bu maddenin birinci fıkrasının yani istimlak muamelesi cereyana başlar ibaresinin manası kalmazdı. Çünkü bar şeyin cereyan halinde olmasının beyan edilmesi o şeyin henüz sona ermemiş olduğunu ifade eder.
İkinci fıkra ile inşa ve tamir hususundaki tasarruf hakkının takyidi mülk sahiplerinin lehine bir kayıttır. Rızası olmaksızın malı elinden alınan mülk sahibi himaye edilmek istenmiştir. Çünkü, Yukarıda geçen madde gereğince istimlak tarihindeki kıymet esas tutulacağı cihetle bu tarihten ziyadei kıymet nazara alınamayacağından Kanun vazu mülk sahibini zarardan vikaye mülahazasıyla böyle bir takyide lüzum görmüştür. Yoksa, tebliğ istimlak muamelesi kemale erdiğinden dolayı değildir. Üçüncü fıkra gereğince bu müddet içinde istimlak muamelesi ikmal edilmezse mülk sahibinin mutlak tasarruf hakkı avdet edeceğinden mücerret tebliğ ile istimlak muamelesinin tekemmül etmiş olmasına ihtimal verilemez. Çünkü, ikmal tabiri istimlakin henüz tekevvün etmemiş olmasını gösterir. Eğer tebliğ ile istimlakin kesinleşmiş olduğu kabul edilecek olursa belediyenin istimlak sebebiyle malik olduğu yerde evvelki sahibinin mutlak surette tasarruf hakkı