Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1939/22 Esas 1939/31 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1939/ 22
Karar No: 1939 / 31
Karar Tarihi: 29.03.1939

(765 S. K. m. 102, 103, 104, 105) (2004 S. K. m. 336, 337, 342, 347)

Türk Ceza Kanununun 105 inci maddesinde bir sene zarfında verilmesi şart edilen hükmün kat'i olup olmadığı hususunda hasıl olan içtihat ihtilafı üzerine 9/3/939 tarihinde toplanan Tevhidi İçtihat Heyeti Umumiyesine (49) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra hadise Birinci Reis İhsan Ezgü tarafından izah edilmekle beraber kanunun metnini okumak suretiyle şikayete tabi olan suçlarda müruruzaman müddeti bir sene iken bu sarahati kanuniyeye muhalif olarak İcra ve İflas Dairesi karar vermiştir.

Halil İbrahim ; Burada ika ettiği suçtan takibata tabi tutuyor, bir hüküm veriliyor. Bu dakikaya kadar husumete taalluk eden usuli muamele bittikten sonra, hüküm verildikten sonra artık Hükümet ve mahkeme bu işe müdahale edebilirini ?

Başmüddeiumumi; Müddeti kanuniyesi zarfında hükme rabtedilmiş ve Temyize gelmiş, beş altı ay beklemiş ve sonra ele alınmış. Müruruzaman vardır, deniliyor. Mesele, mahkumiyet kararı tabiri her halde Mahkemei Temyizden verilerek kat'ileşmiş olması mı lazımdır? Temyize geldikten sonra artık diğer ahkam cereyan etmek lazımdır. Mahkumiyet kararını istisna haller müstesna Temyiz karar vermez, adalet noktai nazarından da doğru değildir.

1 - Bir senelik işlerde içtihada mahal yoktur. İcra kanunu sarihtir.

2 - Bir seneden az müruruzamana tabi olanlar hakkında mahkumiyet hükmü mahalli hükmüdür.

3 - 104 üncü maddeye giderek bir buçuk misli şeklinde de mütalaa edemeyiz, çünkü bunlar kabahattir.

Vehbi Yekebaş ; Hüküm demek, hükmü kat'i demek değildir, İtalya kanunundaki izahata göre kabili itiraz ve istinaf olan bidayet ve kanunumuzun bu maddesi müruruzamanı kesen sebeplerden bahsettiğine göre, asli mahkeme hükmüdür. Bu hüküm ile kesilerek müruruzaman hasıl olmayınca ne olur? Tabii yeni müruruzaman başlar.

Birinci Reis ; Evvelki tevhidi içtihat müzakeresinde benim istinat ettiğim noktayı burada Vehbi Yekebaş noktai nazarına memsek ittihaz etmektedirki evvelki karara göre bu noktai nazar yerinde değildir.

Şemsettin ; Cezada kıyas caiz olmadığı kaidesi elyevm carimidir? Caridir, demeleriyle müzakereye devam olunmak üzere başka bir güne bırakılması tensip kılındı. 9/3/939

29/3/939 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye (49) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve evvelki celsede cereyan eden müzakere Birinci Reis tarafından hulasa edildikten sonra söz alan :

Akil; Hüküm, hükmü kat'imidir? Yoksa mahkemedeki hüküm müdür? 102, 103 ve 104 üncü maddeleri anlattıktan sonra 105 inci madde bir seneden aşağı müruruzamanlarda müddetin kısalığını gözönünde tutarak her türlü muamele müruruzamanı keser demiş amma her halde bir sene içinde hüküm verilmesini şart koymuştur. Bu hüküm, hükmü kat'idir.

Ahmet Asım : Heyeti celilelerince müzakereye zemin teşkil eden meselenin mahiyeti İcra ve İflas Kanununda takibi şikayete bağlı olmayan ve tetkik ve rüyeti icra tetkik mercilerine ait olan 337 inci maddesinde mal beyanında bulunmayan borçlular hakkında bir aya kadar hafif hapis cezası tayin edilen kabahat ef'alinin müruruzamanından ibarettir. Gerçi mezkur kanunun diğer 336 ve 342 inci maddeleri de şikayete bağlı olmayan ve rüyeti icra tetkik mercilerine ait bulunan hafif kabahatlardan bahis ise de bu iki maddedeki cezaların miktarları itibariyle Ceza Kanununun 102 inci maddesinin beşinci bendine dahil iki senelik müruruzamana tabi kabahat ef'alinden bulunmaları itibariyle bu iki madde mevzuumuzdan hariçtir. Şu halde müzakerenin mevzuu İcra Kanununun yalnız 337 inci maddesi üzerinde temerküz etmektedir.

Halbuki vazııkanun bu misillu kabahat ef'alinin dava müruruzamanını Ceza Kanununun 102 inci maddesinin 6 ıncı bendinde altı ay olarak kabul etmiş ve bilumum kabahatları da şamil olmak üzere müruruzamanı kesen sebepleri de bir bir tadatla kesildikten sonra ne suretle hesap edileceğini de 104 üncü maddede göstermiş ve bu suretle bilumum suçlara şamil olmak üzere tayin ve tesbit etmiş olduğu işbu kavaid ve zavabiti umumiyeye muhalif olarak 105 inci maddede, (kanunun bir seneden aşağı müruruzaman tayin ettiği hallerde her türlü usuli muameleler müruruzamanı keser. Ancak 103 üncü maddeye göre müruruzaman işlemeğe başladığı günden itibaren bir sene içinde mahkumiyet hükmü verilmemiş olursa hukuku amme davası müruruzamana uğrar.) demekle bu misillu hafif kabahat ef'alini 104 üncü madde ile vaz'edilen kavaid ve zavabitten istisna ederek ayrıca kat' sebeplerini her türlü usuli muamelelere teşmil etmek suretiyle tevsi etmiş ve burada hükmü kat' sebepleri meyanında göstermemiş, buna mukabil de, (ancak müruruzaman işlemeğe başladığı günden itibaren bir sene içinde mahkumiyet hükmü verilmemiş olursa hukuku amme davasının müruruzamana uğrayacağını) kabul etmiş olmasına göre vazııkanun hükümden evvel ve sonra cereyan edecek müruruzamanları bir maddede mezcederek bir sene müddetle takyit etmiş olması itibariyle artık bu maddedeki hükümden maksadı kanuni hükmü kat'i olacağı kendiliğinden tezahür eder. Artık bu hükmün hükmü kat'i olduğunu da kabul ve bu maddeyi bu suretle imal zaruridir. Zira hükümden maksud hükmü kat'i değildir, diyecek olursak işbu hüküm iktisabı kat'iyet edinceye kadar cereyan edecek dava müruruzamanı için ne Ceza Kanununun 102 inci maddesinin 6 inci bendine ve ne de 104 üncü maddesine ve ne de İcra ve İflas Kanununun takibi .şikayete bağlı kabahat ef'aline mahsus olan 347 inci maddelerine tatbik imkanı yoktur.

Şu halde tatbikte görülen imkansızlık ta gösteriyor ki vazııkanun bu misillu hafif kabahat ef'alinin vukuu tarihinden itibaren (müruruzaman kaç defa kat' edilirse edilsin) hüküm kesbi kat'iyet edinceye kadar bir sene geçmiş ise artık ezhanı ammede tesirini kaybetmiş olduğundan takibine ve ceza tertibine mahal olmadığını kabul etmiş demektir. Burada hükmü kat'iden maksat, hüküm vermek salahiyetini haiz olmayan Temyiz Mahkemesinin tasdiki havi verdiği hükümmüdür, sualine karşı cevaben Temyiz Mahkemesi hüküm mahkemesi değildir. Burada (mahkumiyet hükmü verilmemiş ise) tabiri kanunisinden maksat verilen hüküm iktisabı kat'iyet etmemiş ise, demektir. Tabiri aharla, verilen hüküm iktisabı kat'iyet etmeden bir sene geçmiş ise demektir. Malumu alileri bir hükmün iktisabı kat'iyet etmesi ya temyiz müddetinin müruru ile veyahut Temyiz Mahkemesinin tasdiki ile tahassül eder. Hadisede Temyiz Mahkemesi kararı mevzuubahis olamaz. Binaenaleyh Ceza Heyeti Umumiyesinin (suçun tekevvün ettiği tarihle tetkikatı temyiziye icra edildiği bugünkü tarih arasında Ceza Kanununun 105 inci maddesi mucibince bir seneden ziyade müddet geçmesinden ve müruruzaman hasıl olmasından dolayı tetkikatı temyiziye icrasına mahal olmadığına) dair 13/haziran/938 ve 12/kanunuevvel/938 tarihli kararları ahkam ve ruhu kanuna ve vazııkanunun maksadına daha muvafık bulunduğu kanaatındayım.

Vehbi Yekebaş ; İtalya'daki kanunun geçirdiği tekamül itibariyle alelade hüküm manasına almak lazımdır. Binaenaleyh hükümden sonra haddi zatında kanunda mevcut olmayan istisnai bir müddet olmak itibariyle bir sene uzatırız. İkinci bir sene zarfında mutlaka nihayete ermek lazımdır.

Fahrettin; İtalya Kanununun son metni elime geçti, okudum. Kanunumuzun son tadili italyanın son kanun şekline istinat etmemiştir. İtalya kanununa istinat ederek bir neticeye vasıl olmak imkanı yoktur. Akıl ve mantık dairesinde halli meseleden başka bir çare yoktur. Hükmü müddet olarak bir sene zarfında kat'i bir neticeye varmak lazımdır.

Akil; Bir sene içinde hüküm verilmek lazımdır, verilmezse dava ortadan kalkar.

İbrahim ; 105 inci madde hükmü esbabı inkita'iyeden olarak gösterilmemiştir. 104 üncü madde üzerine kurduğumuz esasa muhaliftir.

Birinci Reis ; Hüküm kat'i değildir. Kanun hükmün kesbi kat'iyetini mevzuubahis etmediğine ve bir sene zarfında hüküm vermek şarttır, dendiğine göre bence burada dava müruruzamanıdır. Hüküm, hükmü iptidaidir. Temyiz kararı hükümmüdür? Tevhidi İçtihat kararına göre hiç kabahati tarife lüzum yoktur. Cürümlerde nısfım zam ettiğimiz halde kabahatta iki ve hatta dört misline iblağ edelim. Usuli muameleler kat' ettiği halde hüküm niçin kat' etmesin? Gerek tabiratı kanuniye ve gerek mantık itibariyle kanun müntehayı gösterir.

Başmüddeiumumi; Gerek italya kanun ve şerhinde ve gerek kanunumuzdaki sarahata göre buradaki hüküm, hükmü kat'i değildir. Hüküm kestiğine göre hüküm verildikten sonra yeniden bir müruruzaman başlaması lazımdır. Birincisi 104 üncü maddede kabul ettiğimiz esas ki yarım misli zammı esasıdır, bu esası burada tatbik edemeyiz. O halde 105 inci maddedeki bir sene meselesidir. Kanunda sarahat olmayınca kanun prensiplerinden ilham almak lazımdır.

ibrahim ; Geçen celsede, (105 inci maddedeki bir sene içinde mahkumiyet hükmü verilmemiş olursa hukuku amme davası müruruzamana uğrar) fıkrasına verilmesi lazım gelen mananın hudut ve şümulünü tayin ile uğraştık, iki celse süren müzakere sonunda, evvelemirde bu fıkradaki (mahkumiyet hükmü) (hükmü kat'imidir) yoksa (mahalli mahkemesinin hükmümüdür) hususunun halledilmesi tercihan münasip görüldü ve bu cihet reye konuldu, ekseriyet hasıl olamadı. Meselemiz bir seneden aşağı müruruzamana tabi kabahat suçlarının, kat' sebepleriyle ne miktar uzatılacağını tayindir.

Bir seneden aşağı müruruzamana tabi kabahat suçlarının müruruzamanının ne kadar uzayabileceğini tayin emrinde 105 inci maddedeki (mahkumiyet hükmü) ile kanun vazımca (mahalli mahkemesinin hükmü) murat edilmiş olduğu kabul edilmekle meselemiz halledilmiş olmaz. Varsın öyle olsun, asıl mesele bu hükmün yapacağı te'siratı tayindedir. Bu hükmün te'siri ne olacaktır? Bu hüküm ile biz 105 inci maddede gösterilen (bir sene) müruruzamanı uzatabilecekmiyiz? Ve uzayan müruruzamanı hangi tarihten hesaplayacağız? Bir an için bu babdaki (mahkumiyet hükmü) mahalli mahkemesi hükmüdür, deyelim ve bu hususta yüksek heyetinizce ekseriyet hasıl olduğunu da farzedelim ve müruruzamanın bu hüküm ile kesildiğini de kabul eyleyelim ve işi müruruzamanın uzatılmasının hesabına yaklaştıralım. Eğer bulacağımız netice bize bir faidei ameliye verecek ise hiç durmadan o neticenin esas tutulması karar altına alınsın. Bu hüküm müruruzamanı kesince tekrar işleyecek olan müruruzaman hakkında iki ihtimal vardır :

1 - Tekrar işleyecek müruruzaman bir seneden aşağı müruruzamana tabi kabahat suçlarının asli müruruzamanımı ?

2 - Tekrar işleyecek müruruzaman 105 inci maddede bahsi geçen bir senelik müruruzamanmı ? Bir defa 105 inci maddedeki gösterilen bir senelik müddet o kabahat suçunun asli müruruzamanı olmadığı için bu bir seneyi müruruzamanın uzatılması bahsinde esas tutamayacağız. Çünkü bu bir senelik müddetin esas tutulmasına 104 üncü maddenin kat'i sarahati manidir. Zira bir seneden yukarı suçlar hakkında kaidei umumiye vaz'eden 104 üncü maddenin son fıkrasında aynen : (ancak bu sebepler müruruzaman müddetini 102 inci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesile baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.) denilmiştir. Demekki bir buçuk misil uzatılma esasını koyan bu maddede

102 inci maddeye atıf var. 102 inci madde asli müruruzamanları gösteren madde olunca 105 inci maddede bahsedilen bir seneyi bu sarahat dışına çıkılarak ve bu bir senelik müddet 102 inci maddede gösterilen müruruzamana katılarak müruruzamanı uzatmaklığımıza imkanı kanuni yoktur. Böyle aleyhe bir tefsir yapmak için hiç bir mesnedi hukuki elimizde mevcut değildir. Şu halde 102 inci maddede gösterilen asli müruruzamandır. 102 inci maddede ise bir seneden aşağı kabahat suçlarının tabi olduğu müruruzaman müddetinin altı ay olduğunu görürüz. Altı ayı esas tutup buna yarım misli de 104 üncü maddenin kabul ettiği esas dairesinde zam edilince bu kabil suçlarda (dokuz ay) miktarında müruruzamanın uzatılabileceği neticesine varırız. Sıra bu dokuz ayın hangi tarihten hesap edilmesi lazım geldiği noktasına geliyor. Bu noktayı hal için de 105 inci maddenin metnine nazar edelim. 105 inci maddede aynen: (Her türlü usuli muameleler, müruruzamanı keser. Ancak

103 üncü maddeye göre müruruzaman işlemeğe başladığı günden itibaren bir sene içinde mahkumiyet hükmü verilmemiş olursa hukuku amme davası müruruzamana uğrar) denilmektedir. Bu fıkra, bize kesilen müruruzamanın, 103 üncü maddeye göre hesap edileceğini gösteriyor. 103 üncü madde şudur, aynen : (Müruruzaman başlangıcı tamamile icra olunmuş cürüm ve kabahatlar hakkında fiilin vukuu gününden, tesbit (teşebbüs) olunan veya icra ve ikmal olunamayan cürümler hakkında son fiilin işlendiği tarihten ve mütemadi ve müteselsil cürümler hakkında dahi temadi ve teselsülün bilindiği (bittiği) günden itibar olunur.) Mademki müruruzamanı suçun işlendiği tarihten itibaren hesaplamak mecburiyetindeyiz,

bir senelik müruruzamana tabi kabahat suçları hakkında farzedelim bu hüküm bir senelik müddetin ihtidalarında çıksın. Ne olacak ? Müruruzaman kesilecek, yeniden işlemeğe başlayacak, fakat bu yeniden işlemeğe başlayan müruruzamana mebde, 105 inci maddenin matufu olan 103 üncü maddenin sarahati veçhile suçun işlendiği tarihi esas tutacağız. Asli müruruzaman yarım misli ilavesile dokuz ay eder. İşte bu dokuz ayı müruruzamana esas tutmak lazım gelecektir. 105 inci maddedeki müruruzaman bir sene olduğu halde biz bu davanın intacını (dokuz) ay zarfında mecburi kılmak gibi makus bir netice ile karşılaşmış oluruz. Bu hüküm, ister bir senelik müruruzamanın ihtidalarında, ister ortalarında ve ister sonlarına tesadüf etsin, mademki mebde sabittir, mademki müruru zamanın mebde'i hüküm tarihi demeğe imkan yoktur, şu halde bunun hiç bir (faidei içtimaiye) olmadığı gibi 105 inci maddedeki bir senelik müddet bazı ahvalde bir seneden aşağıya da düşecektir. Bir seneden yukarıya çıkmasına imkan yoktur. Geçen celsede Kazım Berkerin verdiği misali alalım. Mahalli mahkemesinin hükmü bir senenin bitmesine iki gün kala çıkmış olsun. Hüküm çıktı, umumi kaidemiz mucibince müruruzamanı uzatalım ve bu uzatmayı asli müruruzamana göre yapalım. Ne olacak? Suçun vukuu tarihinden itibaren dokuz ay uzatmak lazım. Halbuki 105 inci madde suçun vukuu tarihinden itibaren bir sene uzatmağa cevaz veriyor. Şimdi yaptığımız bu mukayese sonunda görüyoruzki, mahalli mahkemesi hükmü, ister (bir sene) ihtidalarında ister sonlarında çıksın asli müruruzamanın yarım misli ilavesile baliğ olacağı dokuz ay müddet esas müruruzaman oldukça bu şekli kabul, daima ve daima hukuku ammenin aleyhinde tecelli eder. Yok, yüksek heyetinizce bambaşka bir prensip olarak müruruzamana mebde hüküm tarihi tutulursa ve 105 inci maddedeki müruruzamanın mebdeini gösteren 103 üncü madde hükmü mühmel bırakılırsa o vakitte dahi hüküm, 105 inci maddenin gösterdiği bir senenin ihtidalarında çıktığı takdirde bir buçuk misil uzatılacak olan dokuz aylık asli müruruzaman (bir senenin) dununda kalır. Eğer hüküm, (bir senenin) sonlarına doğru çıktığı farzedilirse ve müruruzamanı da hüküm tarihinden itibaren asli müruruzamanın bir buçuk misli uzatılması kabul olunursa ancak bu takdirde bir seneden fazla müruruzamanı uzatmak imkanını bulmuş oluruz. Fakat kesilen müruruzamanı hesabında (hükmün) müruruzamana mebde olacağını geçen celsede karar altına aldığımız için bu esası kabule hem 104 üncü madde hükmü ve hem de evvelce verdiğimiz karar manidir. Şu halde, 105 inci maddedeki mahkumiyet hükmü bir defa değil on bir defa tekerrür etse, (mahkumiyet hükmü) de müruruzamanı kesmekte devam eylese mademki kesilen müruruzamana suçun vukuu tarihi mebde tutulacak ancak asli müruruzamanı bir buçuk misil uzatabilir. 105 inci maddedeki (mahkumiyet hükmünün), mahalli mahkemesi hükmü olmasının ve mahalli mahkemesi hükmü olmakla bu hükmün müruruzamanı kesmesinin mezkur maddede gösterilen bir sene müddeti uzatmak hususunda hiç bir kuvveti ve kıymeti olmadığını verdiğim izahat ile yüksek nazarlarınızda tebarüz ettirdiğime kaniim. Bence 105 inci maddedeki (mahkumiyet hükmüne) (mahalli mahkemesi hükmü) demekle müruruzamanı bir seneden fazla uzatmak imkanı te'min edilmiş olamıyor, işte bu neticeler gözönünde bulundurulunca ve hükmün de kesilen müruruzamana mebde tutulmasına cevaz olmayınca kanunun bir seneden aşağı müruruzamana tabi kabahat suçları hakkında 105 inci madde ile müruruzamanın ancak bir sene uzatılması esası kabul edilmiş olduğuna karar vermekliğimizde isabet vardır.

Esasen bu 105 inci maddede mahkumiyet hükmü ile müruruzaman kesilmeyeceğine ve kesilecek müruruzamanın 104 üncü madde mucibince hesap olunacağına dair hiç bir kayt ve işaret yoktur.

Bu maddede kesilen müruruzamanlar hakkında hiç kayt ve işaret olmamasına rağmen deniliyorki; 104 üncü maddedeki umumi kaide bir seneden aşağı müruruzamana tabi kabahat suçlarına teşmil edilsin. Teşmil edilecekse 104 üncü maddedeki kaide olduğu gibi teşmil edilsin, 104 üncü maddedeki kayıtlara bakmak ve bu kayt ve şartlar ile kendimizi mukayyet tutmak icap eder. Bu maddede ise kesilen müruruzamanda hükmün, müruruzamana mebde olamayacağı tasrih edilmemiştir.

104 üncü maddenin kabul etmediği bir esası 105 inci madde dolayısiyle 104 üncü maddeye atıf ve isnat edemeyiz. Mademki 104 üncü madde bilumum kesilen müruruzamanlar hakkında bir zabıta ve kaidei umumiye koymuş ve bu kaideyi koyarken suçun işlendiği tarihi kesilen müruruzamana mebde tutmuştur, bu mebde hiç bir sebep ile değiştirilemez. Nerede kaldı ki 105 inci madde metninde 103 üncü madde tasrih edilmektedir. Bu 103 üncü madde hakkında yüksek heyetinizin tekrar tekrar nazarı dikkatini celbederim. Bu 103 üncü madde ise kesilen müruruzamanın mebdeini tayin için sağa sola sapmaklığımıza asla imkan bırakmamakta ve kesilen müruruzaman için müruruzamana suçun vukuu gününü mebde göstermektedir. Şimdiye kadar müstakar bir surette devam eden içtihat dairesinde 105 inci maddedeki (bir senelik müddeti) bir seneden aşağı müruruzamana tabi kabahat suçları için uzatmak hususunda (münteha bir had) olarak kabul etmek zarureti mevcuttur. İşin çıkmaza sokulmaması için bu dairede reylere müracaat edilmesini arz ve teklif ederim.

Halil İbrahim; Ben eski reyimden dönüyorum. Esasen bu iş safha safha reye konduğuna ve o reyler üzerinde bir karar verilmediğine göre hakikati göremedik. Rücu etmek ta'yib edilir bir hareket değildir.

Kaidei esasiyeden inhiraf ederek bir sene demek lazımdır. Başka çare de yoktur. İbrahim Ertemin buyurdukları gibi altı aylık müruruzamana yarım mislini zam etmeyerek bir sene demekten başka çare yoktur, çünkü çıkmaza giriyoruz. Bunu hükmü kat'i demekten başka çare yoktur.

Başmüddeiumumi ; Bu mesele hakkında sülüsan ekseriyet hasıl olamadığından ikinci celse ve bu celsede ekseriyet hasıl oldu. Ekseriyeti mutlaka hasıl olduktan sonra dönülemez. Teşkilat Kanununa da muvafıktır.

İlerde kararlarımız emniyet bahşolmak için dönmemek lazımdır.

Birinci Reis ; Bu reyler ara kararı gibidir. Esasından dönülmek gibi bir mevkide değiliz, reye koyacağım.

Şefkati; Bir sene içinde hüküm verilmemiş ise hukuku amme davası düşer, verilmiş ise hükümden sonra bir sene uzatılır. 104 ün cü madde ayrı kaidedir. İtalyanlar bunu böyle mütalaa etmişler.

Aziz Yeğen ; Ceza Kanunumuzun 102 inci maddesinin 6 ıncı bendinde yazılı fiiller için dava müruruzamanı müddeti altı ay, 5 numaralı bendinde iki senedir.

Bu maddenin İtalya son Ceza Kanununda mukabili olan 157 inci maddesinin altı numaralı bendinde yazılı fiiller için müruruza man müddeti onsekiz ay ve beş numaralı bendinde (üç) senedir.

3038 numaralı ceza kanunu tadilatımızın 104 üncü maddesi İtalya son ceza kanununda 160 ıncı maddenin hemen tamamen aynidir.

Bizim kanunumuzda mevcut 105 inci madde hükmü son İtalya Ceza Kanununda yer almamıştır.

Bu mevzulara bakılarak bizim ceza kanunumuzla İtalya ceza kanunu arasında bir mukayese yapılırsa İtalya Kanununda 157 inci maddenin 6 numaralı bendinde yazılı en az dava müruruzamanı müddeti onsekiz ay olduğundan ve bu sebeple bu kanunda artık bizim 105 inci maddemizde ve bu maddenin İtalya eski ceza kanununda mukabili olan 93 üncü maddesinin ikinci fıkrasında olduğu gibi bir seneden aşağı müruruzamanı olan hallere ait ayrı bir hüküm bulundurmanın yeri ve lüzumu kalmadığından İtalya son ceza kanunu 160 ıncı maddesi hükmü ile müruruzaman müddetlerinin kanunda yazılı sebepler ile kat'ı hallerinde kat' gününden itibaren yeni bir müruruzamanın başlayacağı ve fakat hiç bir halde müruruzamanın 157 inci maddede tesbit edilen müddetlerin nısfından fazla uzatılamayacağını bildirerek bütün müruruzaman müddetlerinde cari tek bir kaide koymuş ve onunla meselesini kolayca halletmiştir.

Fakat bizde hal böyle değildir. Bir kerre 102 inci maddenin altı numaralı bendinde gösterilen dava müruruzaman müddeti İtalya son ceza kanunu tadilatına tabi tutulmayarak olduğu gibi muhafaza olunmuştur. Sonra 104 üncü maddemiz İtalya son ceza kanununun 160 ıncı maddesinin ayni olarak yeniden alınmıştır. Ve yine 105 inci maddemiz İtalya eski ceza kanununun 93 üncü maddesinin ikinci fıkrasının benzeri olarak kanunumuz hükümleri arasına konmuştur. Kanunumuzun bu hükümleri gözönüne alınınca sözü geçen madde hükümleri veçhile kanunun bir seneden aşağı müruruzaman müddeti tayin etmediği hallerde kesilecek müruruzaman müddeti hakkında 104 üncü madde hükümlerinin tatbiki ve bir seneden aşağı müruruzaman müddeti tayin olunan hallerde ise 105 inci maddenin hükmünün cari olması icap ederken İtalya kanununun yukarda yazılan tek kaidesi yerine bizde şimdi söylediğim veçhile bir tefrik yer almıştır. Bu halde bizim için hadis ihtilafın hallinde bu maddelerin tamamile esas vaz'ılarındaki kast ve mana ve bu madde hükümlerinin birbirlerini ne dereceye kadar tadil ve tahdit etmiş oldukları gözetilerek tatbike esas ittihaz edilmeleri lazımdır. Bu suretle muhakeme edilince bir kerre 105 inci maddenin şümulü haricinde kalarak 104 üncü madde hükmüne gi ren fiiller için müruruzamanın kat'ı sebepleri ve kat' halinde takip olunacak muamele hakkında bu madde hüküm ve mevzuu dairesinde muamele olunur. Bu cihet ihtilaf mevzuu değildir.

105 inci madde şümulüne giren hallerde ise her türlü usuli muamele müruruzamanı keser. Bu noktada 105 inci madde 104 üncü maddenin tahdidi mevzuu karşısında teşmili bir hükmü muhtevi bulunuyor. Bundan sonra 105 inci maddenin ikinci fıkrası hükmünce 102 inci maddenin altı numaralı bendi şümulüne giren fiillerde 103 üncü maddede tayin olunan başlama tarihlerinden itibaren bir sene içinde mahkumiyet hükmü verilmek icap edip şayet bu müddet içinde hüküm verilmemiş olursa hukuku amme davası müruruzamana uğrayacağından altı numaralı bentte yazılı altı aylık müruruzaman müddeti velev sair usuli muamelelerle kesilmiş olsun, her halde hüküm verilinceye kadar bir sene müddetle uzatılmış oluyor.

Bu da 104 üncü madde hükmünden ayrı bir mevzudur. Sonra yine ihtilaf mevzuu olduğu için burada hemen söylemek icap ederki bu fıkrada bahsolunan hüküm ilk verilecek mahkeme hükmüdür. Maddede yazılı olan (mahkumiyet hükmü verilmemiş olursa) ibaresinden bir kısım arkadaşlarımızın düşünüşleri gibi madde şümulüne dahil memnu fiiller için her nevi takip ve tahkik muamelelerinin ta hüküm kat'ileşinceye kadar bir sene içinde ikmal ve itmam edilmesi lüzumunu çıkarmak kabil olmaz. Madde ibaresi bu kadar geniş bir manayı asla müfid değildir ve esasta madde bu geniş anlayışı ifade için yazılmamıştır. Çünkü yukarda söylediğim gibi 105 inci maddemiz İtalya eski Ceza Kanununun 93 üncü maddesinin ikinci fıkrasının tamamen aynidir, İtalya Ceza Kanunu sarihi Manyo bu fıkrayı şerh ederken bu hükmün bir bidayet mahkumiyet kararı olduğunu, bu kararın tefhiminden sonra yeni bir müruruzamanın başlayacağını açıkça söylüyor. Aslında bu maksat için konulan ve yazılan bir söz aynen kanunumuza alındığında bizde de ayni maksat ve manayı müfid olması pek tabii görülür. Tarafımızdan bu ibareye mana verilirken aslının bu maksudundan tegafül ile başka hüküm ve manalara gidilmek doğru olmaz. Hulasa maddeden kat'i mahkumiyeti anlamağa ne madde ibaresi ve ne de madde maksudu müsait değildir. Buraya kadar söylediklerimizi hülasa edersek, 105 inci maddeye dahil fiiller için muayyen müruruzaman her türlü usuli muamelelerle kesildiğinde ilk hüküm verilinceye kadar ancak bir sene uzatılabilir. Bu bir sene içinde ilk hüküm verilmemiş olursa dava müruruzamana uğrar, ilk hüküm verilmiş olunca müruruzaman kesilmiş olur. Şimdi sıra halli muktazi ikinci noktaya gelir.

İlk hüküm ile müruruzaman kesilince bundan sonra cereyan edecek müruruzaman ne olmalıdır ? 105 inci maddemizin aslı olan İtalya Ceza Kanununun 93 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmünü takiben üçüncü fıkrasında (kesilen müruruzaman kesilme tarihinden itibaren tekrar cereyana başlar) beyanını görüyoruz. Bu hüküm bizim kanunumuzda 104 üncü maddenin ikinci fıkrası olarak mevzudur. Orada (müruruzaman kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlayacağı) yazılıdır. Bu fıkra bizde aslında olduğu gibi 105 inci maddenin altına yazılmamış olmakla beraber 104 üncü maddede bir umumi kaide olarak mevzu olduğundan bu fıkra ahkamına istinatla halli mesele edilmek icap eder.

Evvelce de söyledim, bizde 104 ve 105 inci maddelere, yekdiğeri hükümlerini tahdit ve talil ettikleri nisbette hüküm ve mana vermek ve hükümlerini bu ölçü ile hadiselere tatbik etmek icap eder.

İtalya son Ceza Kanununda olduğu gibi bizim kanunumuzda da 105 inci madde mevzu bulunmasa idi, 104 üncü madde hükmü, müruruzaman müddeti bir seneden aşağı veya yukarı olsun, her fiilde cari umumi tek bir kaideyi müfid olurdu.

Fakat bizde 105 inci madde vardır. Ve bu madde 104 üncü maddenin koyduğu umumi kaideyi bir seneden aşağı müruruzamanı olan fiillerde her nevi usuli muamelelerin müruruzamanı kesme noktasından ve ilk hüküm verilinceye kadar müruruzamanın bir sene uzayabileceği keyfiyetinden tahdide uğratmıştır. Bu iki tahdit haricinde 104 üncü maddenin umumi kaidesine uyularak halli mesele edilmek lazımdır. O halde 105 inci maddeye uyan fiillerde ilk hüküm ile müruruzaman kesilince 104 üncü maddenin ikinci fıkrası mucibince müruruzamanın yeniden bir sene olarak işlemesi lazımdır. Bu lüzum 105 inci maddenin İtalya Ceza Kanununda mukabili olan 93 üncü maddenin ikinci fıkrasına ait Manyo şerhindeki açık beyan ve ifade ile te'yit ve tasdik olunmaktadır. Bu kısmında da fikrimce varılması icap eden netice budur.

Bundan sonra acaba yine 105 inci maddeye giren fiillerde ilk hüküm ile müruruzaman kesilip yeniden işlemeğe başladıktan sonra 104 üncü maddenin son fıkrası hükmü tatbik olunabilirini ? Yani bu fiillere ait müruruzamanın uzatılması 104 üncü madde son fıkra mucibince esas müruruzaman müddetlerinin yarısından fazlayı geçmemekle mukayyetmi ?

Buna evet, diye cevap verilemez. Çünkü 105 inci madde şümulüne dahil fiiller içinde 104 üncü maddenin son fıkrasının tatbikini caiz görmek esasta 105 inci maddenin koyduğu müruruzamanın bir sene uzaması kaidesine zıt bir hükmü kabul demek olur. Çünkü tatbikatta öyle haller olabilirki mesela müruruzaman müddeti 105 inci madde şümulüne giren bir suçun işlenmesinden bir ay sonra faili mahkum edilir de bu hüküm tarihinden sonraki müruruzamanın, yeniden cereyanda 104 üncü maddenin son fıkrası mucibince esas müruruzaman müddetinin yarısının ilavesile baliğ olacağı müddetten fazla uzamaması kabul edilirse 105 inci maddenin hükümden evvel bir sene olarak koyduğu müruruzaman uzama müddetine mukabil o fiile ait müruruzaman bir kerre hüküm ile kesilmiş olması halinde daha aşağı bir müruruzamanı kabul etmek neticesine varılırki bundaki ahenksizlik aşikardır. Bu vaziyette denilebilirki 105 inci maddede konulan bir senelik müruruzaman uzatma müddeti ile 104 üncü maddenin son fıkrası hükmü adeta takyit ve tahdit olunmuştur. 105 inci madde müruruzamanı cari olan ahvalde 104 üncü madde son fıkrası tatbik olunamamak icap eder. Bu noktada fikrimi hulasa edersem, 105 inci madde şümulüne dahil fiillerde ilk hüküm ile müruruzaman kesilince ondan sonra yeniden tam bir sene müruruzaman cereyan etmelidir.

Ferit; 105 inci maddedeki bir sene müruruzaman bu maddedeki suçlar hakkında kabul edilmiş bir hükmü istisnaidir. Binaenaleyh bu müruruzamanı 104 üncü maddedeki umumi hükümler dairesinde uzatmak icap eder. Şu halde cürmün vukuu veya ıttıladan itibaren bir sene müruruzamanın nihayet bir buçuk mislini geçmemek üzere müruruzaman uzatılır.

Başmüddeiumumi; 102 inci maddenin altıncı fıkrasındaki üç ayı zam edelim, deniyor. Buna muhalifim. Takibat başladıktan sonra artık müruruzaman 105 inci maddeye tabidir,

demeleriyle neticede ;

Mezkur 105 inci maddede bir seneden aşağı müruruzamana tabi kabahat suçlarında her türlü usule ait muamelelerin müruruzamanı keseceği tasrih edilmekle beraber hükme kadar kesen muamelelerin taaddüdü istisnaen müruruzaman müddetini bir seneden fazla uzatamayacağı kabul ve her halde müruruzamanın cereyana başladığı tarihten itibaren bir sene zarfında hüküm verilmesi şart edilmiş olmasına göre bu maddedeki (hüküm) kelimesinden anlaşılan mana kat'i olmayıp bidayeten verilen mahkumiyet kararı olduğu ve mezkur 105 inci maddenin bu tarzı kabulü 104 üncü maddede olduğu gibi kesme sebepleri meyanında hüküm mevcut olsa bile kesilen müruruzamanın hesabında mebde suçun işlendiği tarih olduğunu kabule mani bulunduğu ve bu maddede hüküm için tayin olunan müddetin gerek iptidalarında ve gerek sonlarında hüküm verilmiş ve müruruzaman bu suretle kesilmiş olduğu takdirde mutlak surette hüküm tarihinden itibaren asli müruruzamanın işlemeğe başlayacağı cihetle kanunun bir seneden aşağı müruruzaman müddeti tayin ettiği kabahat suçlarında bu hükümden başlamak üzere asli müruruzaman üddetinin geçmesile davanın düşeceğine ekseriyetle karar verildi.

AYKIRI GÖRÜŞLER:

Şemsettin Temizer:

Ekseriyetin muhterem reyini, cezada kıyas cari olmaz ve suçlunun aleyhine gidilmez, kaidesine muhalif gördüğüm ve bu ekseriyet kararı üzerine ikinci bir rey vermek mecburiyetinde kaldığım için suçlunun lehine olmak üzere hükümden sonra bir senelik müruruzaman cari olması hakkında rey vermek ıztırarındayım.

Kazım Berker:

105 inci maddeye göre müruruzaman usuli muamelelerle kat' edilmiş olsa bile bir sene içinde dava neticelenmiş olmak lazımdır. Fakat ekseriyet bu noktai nazarı kabul etmediği için mecburen bir sene içinde hüküm verilmiş olduğu surette hükümle vaki kat' tarihinden itibaren asli müruruzamanın tamamı yani altı ayın mürur etmesi lazımdır.

Vehbi Yekebaş:

105 inci madde mucibince usuli muamelelerle kesilen hallerde müruruzamanın tahassülüne mani bir hüküm verilmek üzere tayin olunan bir sene o maddedeki fiiller için asli müruruzaman olmasına ve müruruzamanı kesen muamelelerden sonra kanunda 104 üncü maddede olduğu gibi, aksi tasrih edilmedikçe yeni bir müruruzaman başlamak lazım gelmesine göre bir sene zarfında esas hakkında ve rilen hükümden sonra bir seneden ibaret olmak üzere yeni ve tam bir müruruzaman başlamak ve o müddet zarfında dava mutlaka hitam bulmak 105 inci maddenin metni ve maksudu itibariyle zaruri olduğu reyindeyim.

Akil Aksöz :

105 inci maddenin son fıkrasındaki kabahat suçlarında bir sene içinde mahkumiyet kararı verilmiş olsa dahi bu hüküm kat'ileşmedikçe bir sene içinde amme davasının müruruzamana uğrayacağı reyindeyim.(¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy