Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1935/111 Esas 1935/7 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1935/ 111
Karar No: 1935 / 7
Karar Tarihi: 26.05.1935

(1412 S. K. m. 402)

Dava: Ceza mahkemelerince verilen kararlarda masarifi muhakemenin karar yerinde gösterilmesine lüzum olup olmadığı ve gösterilmeyen masarifi muhakemeden dolayı temyizen yapılan tetkikatta bu cihetin bozma sebebi sayılıp sayılmayacağı ve yalnız masarifi muhakemeye münhasıran temyiz olunan hükümlerin temyizi kabil işlerden madut olup olamayacağı şeklinin usul ve kanun kaideleri bakımından bir sonuca bağlanmak ve bu husus Genel Heyette konuşulup hal olunmak üzerer 3. Ceza Dairesi Başkanlığının vaki teklifi üzerine 26.05.1935 tarihine müsadif pazar gününde toplanan Heyeti Umumiyeye ( ) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı hasıl oduğu anlaşıldıktan sonra dairenin bu husustaki tezini müdafaa etmek üzere söz alan 3. Ceza Dairesi Başkanı Fahrettin: -Yüksek heyetinize arzolunan mesele iki noktanın hallini istihdaf etmektedir. Biri, muhakeme masraflarının ceza hükümlerinede tasrihi lazımmı, değil mi?

Diğeri de temyiz olunan bir ceza hükmanda temyiz tetkikleri masarifi muhakeme cihetine de teşmil olunarak bozma sebebi yapılabilir mi, yapılamazmı?

Dairemiz, ceza muhakeme masraflarının kanunda istisnaen tasrih olunan hallerin maadasından ceza hükümlerinde tasrihi lazım gelmeyeceği ve temyiz tetkiklerinin de yine kanunda istisnaen tasrih edilen hallerin maadasında masarifi muhakeme cihetine teşmili icap etmeyeceği neticesine varmıştır. Bu neticeye vardıran sebepler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu bahse ait hükümleridir. Bunlardan birincisi, ceza usulünde muhakeme masrafları hukuk usulünden farklı olmak üzere kanununu asıl mevzuundan hariç olarakda sonunda cezaların infazına tahsis etmiş olduğu kitapta gösterilmiş olmasıdır. Halbuki hukuk usulünde masarifi muhakemeye dair hükümler murafaa babının bir faslını teşkil ediyor. İki kanun aralarındaki bu fark her şeyden evvel şunu gösteriyorki hukukta masarifi muhakem hüküm sırasında nazara alınacak şeylerden iken cezada masarifi muhakeme ancak infazda nazara alınacak şeylerdendir.

Bu far ve netice tesadüfi değildir. Belki her iki marsarifi muhakemenin mahiyetlerindeki farktan ileri gelmektedir. Filhakika hukukta masarifi muhakeme haklı çıkan tarafın evvelden sarfetmiş olduğu veya sarfına mecbur bulunduğu paraların heyeti mecmuası olmak itibarıyla hakkına iltihak eden bir alacak mahiyetinde iken cezadaki hukuku amme davalarında haklı çıkan tarafın önceden yapmaya mecbur kalmış olacağı hiç bir masraf yoktur. Cürüm işlendiğinden itibaren amme hakları namına amme uzuvları kendiliğinden yürümeye başlar. Ve hatta bazı hallerde henüz suçlu diye ensesinden tutulacak bir şahsı meydana çıkmamış iken de yine yürür.

Saniyen, hukukta masarifi muhakeme esas ve kaide itibarıyla haksız çıkan tarafa tahmil olunacak bir masraf silsilesi iken cezada hukuku amme davalarında yine esas ve kaide itibariyla haksız çıkan taraf yoktur. Yalnız ceza mahkumu vrdır. Mahkumun beraati halinde müdahilin masarifi muhakeme ile mahkumiyeti bir esas değildir. Bu mahkumiyet yalnız bir hal ve ihtimalde kabili mülahazadır ki o hal ve ihtimal de hukuku amme takibatında bir istisna teşkil eder.

Binaenaleyh cze muhakeme masraflarının hukuka nisbetle bir hususiyet ve istisnaiyeti vardır. O hususiyet ve istisnaiyetin ilk icabı cezada muhakeme masraflarının infaz sırasında nazara alınacak şeylerden olmasıdır. Ceza usulünde bu cihetin infaz bahsinde zikredilmiş olmasının delalet ettiği mana budur.

Pey iyi ama cezada masarifi muhakemenin kimden alınacağı hükümde tasrih olunmazsa bu nasıl alınabilir?

Hayır, öyle değil; ceza masarifi muhakeme esas ve kaide itibarıyla yalnız ceza mahkumuna yükletilecek bir külfet olunca ceza hükmünün yalnız mahkumiyete mütedair olması kafidir. Onun zımnında masarifi muhakemenin ödenmesi mecburiyeti de mündemiçtir. hükümde tasrih olunmasa dahi o mahkumiyet tahakkuk etmiştir. Çünkü cezada muhakeme masrafı ceza mahkumunun kanuni neticelerinden biridir. Ceza mahkumunun diğer kanuni neticelerini hükümde tasrih etmek nasıl şart değilse masarifi muhakemenin de mahkuma aidiyetini hükümde tasrih etmek öylece şart değildir. Mesela bugün beş seneden fazla ağır hapse mahkumiyet, amme haklarından müebbeden mahrumiyeti müstelzimdir. Fakat bu neticenin ceza hükmünde tasrihi şart değildir. O netice ceza hükmünün zımnında mevcuttur. Hükmün kanuni icabıdır. İşte masarifi muhakeme de amme namına açılmış olan davalarda böyledir.

Bu esasa karşı hatıra gelecek ikinci bir mülahaza da şu olabilir:

Masarifi muhakemenin tahsili zımnında bir yanlışlık yapılırsa, kanunda denilenden çok veya az tahsil olunmaya kalkışılırsa bu hataya meydan vermemek ne suretle kabil olacaktır. Ceza usulünün bu hususta dahi koymuş olduğu hükümler karşısında böyle bir korkuya da mahal yoktur. Çünkü ceza usulü infaz safhasında nazara alınacak şeyler üzerinde tahaddüs edecek ihtilafların ne suretle halledileceğini de yine o safhada koymuş olduğu hükümlerle ayrıca göstermiştir.

402, 403, 404 ve 405. maddelerine göre infazı lazım gelen bir hükmün tefsirinde temerrüd olunursa veya cezanın kısmen veya tamamen infazı lazım gelmeyeceği iddia edilirse yahut ayrı ayrı verilerek katileşmiş müteaddit hükümler hakkında içtima kaidesi tatbik olunmak icap ederse müddeiumumi meseleyi asıl hükmü vermiş olan mahkemeye sevk ile bu bapta bir karar ister. Ve mahkemece de karar verilir. Bu kararı müddeiumumi beğenmezse acele itiraz yoluna başvurur ve itiraz makamından verilecek karar da iyi veya kötü ne mahitte olursa olsun o işi kati surette halletmiş olur.

İmdi, masarifi muhakeme bahsinde Harç Kanununun şu maddesi mi, bu maddesi mi tatbik olunmak lazım geleceği, harcın suçlulardan ayrı yarımı, yoksa paylaştırılmak suretiyle mi alınacağı, alınacak paranını ne bilirim 100 kuruşu mu alıncağı meselesinde tereddüt etmek ceza hükmü neticesi olarak mahkuma tatbik olunan Harç Kanunu hükmünün tefsirinde tereddüt etmektir. Böyle olunca bu tereddüdün halini yine kanun sarahatiyle hükmü veren mahkemeye ve itiraznamenin itiraz merciine aittir. Yoksa temyize değildir. Ceza hükümlerinden masarifi muhakemenin tasrihi lazım gelen noktalar yok mudur?

Vardır. Fakat onlar ceza usulünün esas hükümleri karşısında istisna teşkil eden hallerdir. bunların birincisi şahsi davalarda suçlunun beraat etmesi veya davacının kısmen haklı, kısmen haksız çıkması halleridir.

Şahsi dava faslı ceza usulünde ancak 8 maddei cürmiyeye inhisar eden bir daireye maksurdur. Bu nokta nazara alınırsa Ceza Kanununun 580 küsür maddesinin ve hususi kanunların bunca maddelerinin ihtiva ettikleri binlerce cürümle karşısında yalnız sekiz cürmü ayırıp da bir faslı mahsusi halinde bir usulü mahsusuna tabi tutulması bu mevzuun umumi usul ve kaide karşısında ne derece ehemmiyetsiz bir istisna teşkil ettiği meydana çıkar. İşte marasifi muhakeme bahsinde de kanunun kabul ettiği bir istisna şudur. Bu istisnanın tazammun ettiği şahsi davanın cereyanında müddeiumumiler bulunmadığı için amme hakları da esas itibarıyla mülahaza olunmamış demektir. Böyle olunca münhasıran kendi sevk ve tahrikleriyle hareket gelen, vazgeçenlerse ortadan kalkan şahsi bir davada davacıların vasfını aynile hukuk davalarındaki davacıların vaziyetidir. Binaenaleyh hukukun davacıları davalarının neticelerini nasıl tahmil ediyorlarsa şahsi dava davacısının da öylece tahammül etmesi lazımdır. İşte bunun içindirki bu noktada ceza usulü 410, 412 ve 413. maddelerdeki hükümlerini hukuk usulüne benzetmiştir. Fakat dediğim gibi bu şaz ve müstesnadır.

2. istisna; hukuka amme davasını açmaya mahal olmadığına müddeiumumi karar vermiş iken bu kararına davacının itiraz etmesi üzerine itiraz mercii müddeiumumiyi dava açmaya mecbur etmiş ve bu suretle açılan dava beraatle neticelenirse muhakeme masraflarının davacıya tahmil onumasıdır. Usulün 414. maddesinde mevzuu bahsedilen bu istisnanın da amme davalarında ne kadar nadiren vukua geldiği ceza arkadaşlarımızın malumudur.

3. istisna da suçlunun beraatine veya meni muhakemesine karar verilmiş olmasına rağmen şayet kendisine isnat edilebilecek bir ihmalden ileri gelmiş bir masraf varsa o masrafı vermeye mahkum olması halidir. 409. maddede zikredilen bu istisnanın da taalluk ettiği hallerde hükümde nazara alınması lüzumu mahiyeti mahsusasından ileri gelmektedir. Bu üç istisnadan başka bir de müfterilerin ve yalancı muhbirlerin şerrine uğrayan kimselerin isnat ve iftiraya uğradıkları anlaşılması halinde tahkikatı tahrik etmiş olan yalancıların gerek Devlet Hazinesine ve gerek maznuna iras etmiş oldukları zararları da ödemeye mahkum olmaları halidir.

İşte ceza hükümlerinde mevzuu bahsedilmesini kanunun iltizam etmiş olduğu haller bu dört ihtimale maksur olan hallerdir. Bunlar haricinde masarifi muhakeme ceza mahkumununun kanuni ve tabii bir yüdüdür ki o mücerret ceza mahkumiyetiyle birlikte sırtına yüklenmiş olur.

Ve ceza hükmünde ayrıca tasriha ihtiyaç kalmaz.

Bu maruzatım kanunun hükümlerinden sade istidlal yoluyla çıkarılabilen manada değil, kanunun doğrudan doğruya kendi hükümlerine dayanıyor. bunun böyle olduğunu ispat için kanunun sade bir maddesini okumam kafidir.

Masarifi muhakeme faslının esasını teşkil eden başındaki 406. madde metni şudur: Hükümler ve kararnamelerle tahkikatın düşmesine dair olan kararlar muhakeme masraflarının da kime tahmil olunacağını tayin eder. Masrafların miktariyle iki taraftan birinin diğerine ödemesi lazım gelen paranın miktarını hakim veya reis tayin eder. Bu iki fıkranın kısaca ifadesi hükmü mahkeme verir. Muhakeme masraflarını reis veya hakim tayin eder, demektir. 1. fıkra metni nazarı dikkati celbe şayandır. Hüküm ve kararda tayin olunur, diyor. Hüküm ve karar tayin eder, diyor. Bundan anlaşılacak mana masarifi muhakeme mahkumiyette, ceza mahkumiyetinin zımnında mündemiç olmasıdır. Masarifi muhakeme miktarına taalluk eden hüküm ise çok açıktır. Hükümden tamamen ayrı bir şeydir. Hükümden ayrı olan ve hükümden sonra mevzuu bahsedilen bir şeyin ise temyiz tetkikatında yeri yoktur. Temyiz tetkikatı hükme matuftur. Hükümde olmayan ve ondan ayrı bulunan bir şeyden dolayı hükmü bozmak, temyizin hududu haricine çıkmaktırki bu ihtiyar, kanun maksadının da hududu haricindedir.

Halbuki bugün Temyizin bütün ceza daireleri müddeiumumilerin ancak infaz ve icra safhasındalüzum ve icap halinde mahkemelere yaptıracakları işleri kendiğimizden yapmaya birbirimazle adeta müsabaka ediyoruz. Her gün verdiğimiz kararların çoğu yalmız masirfi muhakemeden dolayı bozmaya mütedair olduğunu söylersem ne usul kanununun, ne harç tarifesi kanununun akıl ve hayaline getirmediği bir netice yüzünden bütün ceza mahkemelerinin ne büyük bir mazuriyete uğramakta oldukları meydana çıkmış olur.

Bugünkü fiş usulü hakimlerimizin her hüküm ve kararını adeta bir imtihan sualinin cevabı mahiyetine koymuş, mukadderatı meslekiyelerine bizatihi müessir olacak bir kuvvetle pekleştirmiştir. Böyle olunca esasen hükmünde dahil olmaması lazım gelen bir işten dolayı hükümlerini bozmak, hele bugünkü harç kanunu muvacehesinde onlardan hakimlik değil bir hesap memurluğu, bir muhasibi mesullük vasfını aramak olur. Halbuki mesleğin hakimden aradığı şey hakimin vasfı, hakimin şiarı, hakimin kudret ve liyakatıdır. Hesap yanlışlığı ne zaman mevzubahis olursa o zaman düzeltilir. Bunda Mahkemei Temyizin harekete gelmesinde ne lüzum ve ne mesnet yoktur.

Binaenaleyh cezada masarifi muhakeme ciheti temyiz tetkikatının haricinde kalması lazımdır. Dairemin vasıl olmuş olduğu netice budur. Ve celil heyetinizden ricası da bunun kabulüdür.

Bay Raşit Konuk: -Bay Fahrettin'in yüksek etüt eseri olarak kanunlarımızın sarahatına istinaden dermeyan buyurdukları noktaları ben da hem ceza ve hukuktaki kanunlarımızın sarahatiyle, ceza usulü muhakemeleri kanunlaramızın aslı olan Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile Harç Tarifesi Kanunu üzerinden bir mukayese yapmama yüksek heyetin müsaadesini diliyorum.

Mesaili cezaiyemizde idam, 15 sene ve ondan yukarı hükümler resen temyize tabidir. Kabahat hükümleri hariç olarak mütebakisi 10 lira depozito veyahut fakirlik ilmuhaberi vermek şartıyla kabili temyizdir. Umumi ve hususi kanunlar mucibince 20 lira dahil hafif para cezaları idarei hususiye ve belediye işlerinde boğaz tokluğuna çalışmak ve diğer hususi kanunlarda kati olduğu yazılı hükümler kabili temyiz olmayarak yalnız yazılı emirle ıslah yolu gösterilmiştir. Şimdi, bu cezaların temyizen tetkiki için Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununumuzun 308. ve aslı bulunan Alman usulü cezaiyesinin 338. maddeleri (8) noktaya hasretmiştir. Bunlar da kanun dairesinde mahkemenin teşekkül etmemesi, hakimliğe iştirakten memnu bir hakimin hükme iştiraki, makbul şüpheden dolayı red talebinin kabulünde veya ademi kabulünde hükme iştiraki muhalifi kanun olarak davaya vazifeli veya salahietli görülmesi, müddeiumumi veya kanunen bulunması lazım gelen şahsın gıyabında muhakeme yapılması, şifahi duruşma neticesi olarak aleni muhakeme kaidesinin ihlali, hükmün esbabı mucibeyi ihtiva etmemesi, hüküm için mühim olan noktaların mahkeme kararıyla hakkı müdafaanın tahdit olunması, kezalik Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 313. maddesinde temyiz için bir de istinat edilen esbabda muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideyemi yoksa kanuna, diğer hükümlere mi muhalefet edildiği gösterilmek lazımdır.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzun masarifi muhakemeye ait faslın 406 ila 415. maddesine kadar yazılı bulunan hususat Alman Usulü Cezaiye Kanununun 7. kitabının 464. maddesinden 474. maddesine kadar olan maddeler tamamen bizim maddelerimizin aynıdır. Ve masarifi muhakemenin sureti tahsil, taksim ve aidiyetini göstermektedir.

Bizim kanunumuzun 406. maddesinde (hakim ve reisin) masarifi muhakemeyi tayin edeceği yazılı ise de: Alman usulü cezaiyesinin bizim kanunumuzun maddesine muadil olan 464. maddesinde bu fıkra yazılı değildir. Bizim kanunumuza vazıı kanunun bu noktayı ilavesi Alman hakimlerinin masarifi muhakeme ile alakası olmadığı ve bunun vesaikini tanzim eden ve masrafları tahsil ve hesap eyleyen salahiyettar adli idarenin bizde ihdasına halen imkan bulunmadığı nazarı teemmüle alınarak sırf bizim başkatiplerimizin tanzim edecekleri masarifi muhakeme cetvellerini kontrola tabi tutmak ve mümkün olabildiği kadar harç kanununa uygun bir şekilde masarifi muhakeme alınmasını temin eylemek maksadına matuf bulunduğu istidlal edilebilir. Bu itibarla mesaili cezaiyede masarifi muhakemenin esbabı nakziyeden addolunabileceği hakkında kanuni bir kayt ve sarahat bulunmadığı anlaşılmata ise de, bu noktoi nazarın daha kuvvetli bir esasa iptinası zımnında H.U.M.K.'nun temyiz sebepleri ve masarifi muhakeme kısmı da izah edilecek olursa faideli olacaktır.

H.U.M.K.'nun 428. mddesinde esbabı nakziye olarak altı bend gösterilmektedir. Bunlar da, iki taraf arasındaki mukavelenin yanlış tatbiki, mahkemenin vazifedar bulunmaması, iki tarafı ve sebebi müttehit bir davada yekdiğerini mütenaksız kararlar verilmesi, usulü muhakemeye muhalefet, meselei maddiyede hata, iki taraftan birinin davasını ispat için serdettiği delillerin sebebi kanuniye müstenit olmayarak kabulü,

Alman usulü hukukiyesinin 551. maddesinde esbabı nakziye olarak bizim kanunumuzda gösterilen altı bendden bir fazla olarak (hüküm esaslı bir hataya müstenit ise) bendi ilave edilmek suretiyle esbabı nakziyeyi mesaili esasiyeye hasr ve kasreylemiştir.

Bu iki kanunun esbabı nakziyeleri arasında masarifi muhakemenin nakız sebebi olacağına dair bir sarahat konmamış ve masarifi muhakemelerin nelerden ibaret olduğu da ayrı ayrı gösterilmiştir. Bizim H.U.M. Kanunumuzun 423. maddesinde nelerin masarifi muhakememeden olduğu altı bendde icmal edilmiş ve Alman usulü hukukiyesinde de 91. maddeden 107. maddeye kadar bizim kanunumuzdaki masarifi muhakemeye dahil bulunan bendlere şebih ve aşağı yukarı ayni esasları gösteren sarahatı havi ayrı ayrı maddelerle alınacak masraflar tasrih edilmiştir.

Ceza ve hukukta bu masarifi muhakemeler Almanya'da hüküm kesbi katiyet etmeden kabili tahsil değildir. Peşin alınması lazım gelen harçlar istisna edilmek şartıyla bizde de öyledir. Şu kadar ki Alman usulü hukukiyesinin 704 ila 802. maddelerindeki gibi sarahata göre icrai tahsilat daireleri bunları hem tahsil hem de hesabatını tanzim ve ilamın zirine geçirmekle mükelleftirler. Mahkemelerin, masarifi muhakemeyi hükümle birlikte tefhim ve tebliğine ihtiyaçları yoktur. Hakimler usulü muhasebe ile meşgul olamazlar. Bizde de bu usul evvelce mevcut olduğu halde itiyaden hükümlerin nihayetinde masarifi muhakemenin gösterile gelmesiyle son intişar eden kanunlarla bu itiyat kanunlarımızda kabul edilmiş bir şekii almıştır, bu ise asıllarına muhaliftir.

Nitekim Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzdaki 406. maddeye ilave edilen (Reis ve hakim) fıkrası ile 320. maddesinde temyiz istida ve layihalardaki esbap ile kanuna muhalif noktaları görürse talep de olmasa tetkik eder, diye kanuna muhalif cümlesinden ihtimal masarifi muhakeme de kanunen alınması icap etmesi itibarıyla bundaki noksanlık veya ziyadelik de temyiz heyeti muhteremesince tetkik olunarak doğrultmak veya doğru hesap edilmesi zımnında ait olduğu muhakemesine iade etmek hakkı bulunduğunu kabul ettirebilir.

Ancak Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzun 322 ve ana kanunumuz olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun 438. maddeleri yüksek temyiz heyetine oldukça salahiyet vermiş bulunmaktadır.

Cezada vakıanın daha ziyade tenvirine hacet kalmaksızın beraatine veya tahkikatın tatiline Başmüddeiumumiliğin iddiasına mutabık olarak cezanın en aşağı derecesinin tatbik etmeyi muvafık bulursa, kanun yanlış tatbik edilmiş ise, bizzat davanın esasına hükmedebileceği hukukun temyiz olunan karar (yönünden) kanuna uygun olup da kanuni tatbikte bir yanlışlık yapılmış veya kanuna uymayan husus hakkında yeniden tahkikat ve muhakeme yapılmasına Temyiz Mahkemesince lüzum görülmemiş olursa bundan ötürü temyiz olunan kararı bozmayıp bu cihetleri değiştirerek ve düzelterek tasdik eder.

Bu sarahat karşısında masarifi muhakemenin hükümlerin nihayetinde bulunması esas hükümle kabili temyiz olduğu kabul edilmiş olsa bile hükmün esasındaki doğruluk karşısında hesap hatasının cezada Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322. maddesine veyahut Hukuk Usulünün 438. maddesine tevfikan esbabı nakziyeden addedilmemek suretiyle hükmün tasdiki imkanı Yüksek temyiz Heyetinin sahahiyeti cümlesinden bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar, C.M.U.K.'nun 322. maddesinin Yüksek Heyeti Umumiye kararıyla duruşmalara ait bulunduğu, aslı bulunan Alman usulü cezaiyesine tevfikan kabul edildiği anlaşılmakta ise de ana kanun olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunundaki sarahatın ceza mesailinde de tatbiki için hiç bir memnuiyet farz olunamaz. Hatırımda kaldığına göre harç alınır.

Para cezasına hükmedilen hallerde hükmedilen miktarın yüzde onu asgari beş mark olmak üzere alınır. Bu harç 10.000 markı ve hükmedilen cezanın miktarını tecavüz edemez. Harç tarifesinin Ceza Usulü Muhakemeleri Kanununun 467. maddesi mucibince masrafların tahsili salahiyettar adli idareye terettüf ettiği Harç Kanununun 72 ve 79. maddelerinde gösterilmiştir. Binaenaleyh Ceza ve Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunlarımızın asıllarındaki sarahata nazaran masarifi muhakemenini esası dava ile hiç bir alaka ve irtibatı olmadığının meydanda bulunması ve bizim usullerimizde de masarifi muhakemenin yanlışlığı, azlığı veya çokluğu hakkında esbabı nakziyeden olacağına dair bir sarahat da gari mevcut olması karşısında hakimlerimizi muhasipliğe mecbur tutmak şeklindeki yeni harç tarifesinin sureti tatbikindeki güçlük ile hakimler kanununda asıl mesleki mesailerinin ölçüsüne hasrettiği nakız ve tasdik esaslarının esas davanın haricinde hesap işlerine de teşmili suretiyle aleyhlerine fiş doldurulması mecburiyetinin Yüksek Temyiz için çok ağır bir yol olduğu ve bütün hakimlerimizin mesleği kaçakçılık kanununda bu cihet tasrih edilmiştir. Maruzatımı da teyit edebilir.

Heyeti muhteremelerine harç tarifesinden de bahset isterim. Harç Tarifesi Kanununun esbabı mucibesinde hukukta Nöşatel, cezada alman, İcra ve İflasta İsviçre federal harç tarifelerinin nazara alındığı muharrerdir.

1924 tarihli Alman Harç Tarifesi Kanununun 52. maddesindeki cetvel 927 senedinde tezyid edilmek suretiyle tadil edilmiştir.

Temyizde harçlar kesbi katiyet etmiş hüküm ile tanılan cezanın miktarına göre hesap edilir. son tahkikat icra edilmiş isa, hürriyeti tahdit eden cezalarda bir haftaya kadar olanlardan 5, bir haftadan iki haftaya kadar dahil 10, iki haftadan fazlı bir aya kadar 50, bir aydan altı aya kadar 80, altı aydan bir seneye kadar 100, bir seneden iki seneye kadar 200, iki seneden beş seneye kadar ve daha ağır cezada 300 altın mark mesailerinin itilasına aksi tesir verebileceğini yüksek nazarlarınıza arzeder ve bu hesapçılık noktasından ya yeni bir esas içtihat edilerek hakimlerin aleyhine nakız fişi doldurulmamasını temin etmek veyahut salifülarz Ceza ve Hukuk Usulü Muhakemelerindeki saragata göre ıslah ve düzetme yollarının kabulü yolundaki bir içtihadın mesleğimizin yükselmesi emrinde kararlaştırılmasını saygılarımla dilliyorum.

Birinci Başkan Bay İhsan : - Ceza dairelerinin bir çok bozma kararları vardır, bu kararları neye müsteniden verdiklerini anlayalım. Bay Fahreddin'in izahıta ve Raşit Beyin Alman kanununa müsteniden izahatı harcın bozma sebebi olmaması mekezindedir.

Başkan Baş Mecdi : - Harç tarifesi cezalar nisbetinde taksim edilmesini amir iken bu kanuna muhalif olarak harç alındağını görünce bittabi bozuyoruz. Heyeti umumiyede de müddeiumumilerin bu cihete mütedair hakkı temyizi olduğunu da kabul ettik ve hatta bununla da kalmadık, yazılı emirle de bozuyoruz.

Üye Bay Raşit : - Temyizen ıslah etmek imkanı da vardır.

Başkan Bay Sait : - Masarifi muhakeme meyanında keşif ücreti, yol ücreti ve bir çok şeyler de vardır. Bunlar hükümde tasrih edilmezse bir çok yolsuzluklar oluyor. Bunu her halde Temyizen tetkikinden geçirmek lazımdır.

Başkan Bay Vehbi : - Masarifi muhakemenin hükmedileceği kanunda yazılıdır. Ve bu yüzden bir çok yanlışlıklar temyiz layihalarında da yazılıyor. Bu itirazları Temyiz tetkik etmezse kim tetkik edecektir. Mahaza muhtaca muhakeme olmayan mesailde masarifi muhakemeye müteallik kısmı tetkik ve ıslah ediyoruz.

Başkan Bay Fahreddin : - Ceza usulü ile hukuk ususü arasındaki farkı evvelce söylemiştim.

Başkan Bay Fuat Hulusi : - Dairemizde icrai muamelelerin cezai kısımları hakkında tetkikat yaparken alacaklı 1000 lira istemiş, hakim 100 liraya hükmetmiş ve hakim bu hususta harç alamam demiş. Biz harç kısmından bozduk. Bu işi tahhih ederlerse belki olur.

Üye Bay S. Nafiz : - 406. madde gayet sarihtir ve bu ciheti kanun tayin etmiştir. Ancak alınması veya alınmaması lazım gelen bir harçtan dolayı yanlış karar verilmiştir. Bunları Temyiz tetkik eder, yoksa 402. madde ile ıslahına imkan yoktur. Hükümde tasrih edilmiş. Bunda 402. maddenin tatbik kabiliyeti yoktur. Binaenaleyh hükümde gösterilen masarifi muhakeme doğru değilse temyizin tetkikinden geçmesi lazımdır.

Başkan Bay Fahreddin : - Masarifi muhakemenin az veya çok olduğuna değil hükmedip etmediği hallerde temyiz tetkikatı yaplam lazımdır. Yoksa tatbikattaki hata infaz sırasında tetkik edilir.

Başkan Bay Mecdi : - Harç tarifesi kanunundan evvel biz bu hususta meşgul olmazdık. 20 kuruş istintak harcı hükmedilmiş bozuyoruz ve bunun için 500 kuruş da harç alıyoruz. Bu da hatalıdır. Almanya'da beşkatiplere aitmiş. ancak alakalıların itirazı üzerine tetkik edilirmiş, bizde öyle değildir. Müddeiumumi veya alakadarların temyizin kabul edecek miyiz?

Bay Osman Remzi : - Temyiz esası tetkik eder. Hükmün mazmunu olan suçtur. Harç bu çerçeve haricindedir. Temyiz dairelerinde böyle bir mecburiyeti kendimiz kabul ettik. Bu nakız mahkemelerin mesleki haysiletlerine dokunduğu gibi bizim de işlerimizi çoğaltmaktan ibarettir.

Birinci Başkan : - Fahreddin ve Raşit Beylerin dedikleri masarifi muhakemenin hükme iktiranı şart değildir, dediler. Bendeniz o fikirde değilim. Masarifi muhakeme mahkumiyetin neticesidir. Hatta diğer bir kısım masraflardır. Kanunun sarahatı hilafına verilmiş bir karar verildiğini görürsek tetkik etmeyecek miyiz? Evet, mahkumiyetin neticesidir. Bir kere hükümde dahildir. 402. maddeye gitmeye hacet yoktur. Muhakeme masrafı miktarını değil, aidiyetin göstermek lazımdır.

Bay Ali Rıza : - Hukuk, müctemi hkimler tarafından verilen masarifi muhakemeler usuli midir?

Hakim veya reis tarafından verilen kararlar her zaman tetkik edilebilir.

Birinci Başkan : - Esas hükümle beraber masarifi muhakeminin lüzum ve ademi lüzumuna dair olan kısım kabili temyiz midir?

Bay Fuat Hususi : - Kanunen tayin edilen harç mahkeme tarafından tayin edilir. Ancak diğer keşif ve sair masrafları reis ve hakim tayin eder. kanundaki kaydı böyle anlamak lazımdır. Binaenaleyh temyizen tetkik etmek lazımdır.

Bay Raşit : - Her davanın bir masrafı vardır. Hükümde gösterilen masarifi muhakeme tabii olarak tetkik edilir.

Bay Akil : - Hükümde kime tahmil edileceğini gösterecektir. Bunu Temyizen tetkik ederiz. Aykırı ise bozarız. Miktara gelince hakim veya reise aittir. Bunu da mahkeme tayin etmiş ise bunu tetkik etmeyiz.

Bay Ali Himmet : - Masarifi muhakeme hüküm neticesi değildir. Masarifi muhakeme yarı bir kanun ile alınacağına göre tasrih olunmaması lazımdır. 3 ihtimal varidi hatırdır. Lazım gelen yerde lazım gelmez, lazım gelmez denen yerde lazım gelir. bendenizce de ıslahan tasdik etmek lazım gelir.

Bay Şefkati : - Eski usulü cezaiyede masarifi muhakeme gösterilmesi zaruri idi. Bu itiyat tesiriyle olsa gerektirki tamamen eskisi gibi olmamakla beraber bazı ahkamı mani etmiştir. Ayrıca reis ve hakim tarafından verilen bu kararlar temyiz edilebilir mi?

Birinci Başkan : - Temyize gelmezse tetkik mercii neresidir, merci gösteriniz.

Bay Fahreddin : - Harç Tarifesi Kanununun 97. maddesi (aynen).

Giritli A. Rıza : - Tahmil için hüküm lazım gelir. Miktardaki ihtilafa gelince bu müttefikan gösterilmek uretiyle düzeltilsin.

Müzakerenin kifayeti kabul edilerek sonucunda:

Sonuç: Ceza davalarında Harç Tarife Kanununa tevfikan alınacak ve miktar ve müfredatı reis veya hakim tarafından hesap ve tayin edilecek olan muhakeme masrafları, hükmün cüz'ü mütemmimi olduğu cihetle ilamda tasrih ve kime tahmil olunacağı tayin edilmek lazım geleceği.

Bir ceza hükmüne karşı yapılan temyiz, o ceza hükmüne dahil olan muhakeme masraflarına da şamil olmakla muhakeme masraflarına müteallik kararlar da temyiz tetkikatına tabi olacağı ve bu kabil kararların resen de temyiz kabiliyeti bulunduğu.

Temyiz olunan ilamın esas davaya taalluk eden kısmı usul ve kanuna muvafık olup yalnız Harç Tarife Kanunu yanlış tatbik edilmiş ise asıl hükmün tasdiki ve masarifi muhakeme kısmında gösülen hatanın neticeye müessir ve tekrar tahkikat icrasını müstelzim olması itibarıyla Temyiz Mahkemesince ıslahı ve tadil ve tahih suretiyle kararın tasdiki kabil olmadığı takdirde yalnız harç ve masarifi muhakeme noktasından bozulması lüzumu ekseriyetle takarrür etmiştir.

Full & Egal Universal Law Academy