Yargıtay Büyük Genel Kurulu 1935/111 Esas 1935/7 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: Büyük Genel Kurulu
Esas No: 1935/ 111
Karar No: 1935 / 7
Karar Tarihi: 26.05.1935

(1412 S. K. m. 402)

Dava: Ceza mahkemelerince verilen kararlarda masarifi muhakemenin karar yerinde gösterilmesine lüzum olup olmadığı ve gösterilmeyen masarifi muhakemeden dolayı temyizen yapılan tetkikatta bu cihetin bozma sebebi sayılıp sayılmayacağı ve yalnız masarifi muhakemeye münhasıran temyiz olunan hükümlerin temyizi kabil işlerden madut olup olamayacağı şeklinin usul ve kanun kaideleri bakımından bir sonuca bağlanmak ve bu husus Genel Heyette konuşulup hal olunmak üzerer 3. Ceza Dairesi Başkanlığının vaki teklifi üzerine 26.05.1935 tarihine müsadif pazar gününde toplanan Heyeti Umumiyeye ( ) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı hasıl oduğu anlaşıldıktan sonra dairenin bu husustaki tezini müdafaa etmek üzere söz alan 3. Ceza Dairesi Başkanı Fahrettin: -Yüksek heyetinize arzolunan mesele iki noktanın hallini istihdaf etmektedir. Biri, muhakeme masraflarının ceza hükümlerinede tasrihi lazımmı, değil mi?

Diğeri de temyiz olunan bir ceza hükmanda temyiz tetkikleri masarifi muhakeme cihetine de teşmil olunarak bozma sebebi yapılabilir mi, yapılamazmı?

Dairemiz, ceza muhakeme masraflarının kanunda istisnaen tasrih olunan hallerin maadasından ceza hükümlerinde tasrihi lazım gelmeyeceği ve temyiz tetkiklerinin de yine kanunda istisnaen tasrih edilen hallerin maadasında masarifi muhakeme cihetine teşmili icap etmeyeceği neticesine varmıştır. Bu neticeye vardıran sebepler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu bahse ait hükümleridir. Bunlardan birincisi, ceza usulünde muhakeme masrafları hukuk usulünden farklı olmak üzere kanununu asıl mevzuundan hariç olarakda sonunda cezaların infazına tahsis etmiş olduğu kitapta gösterilmiş olmasıdır. Halbuki hukuk usulünde masarifi muhakemeye dair hükümler murafaa babının bir faslını teşkil ediyor. İki kanun aralarındaki bu fark her şeyden evvel şunu gösteriyorki hukukta masarifi muhakem hüküm sırasında nazara alınacak şeylerden iken cezada masarifi muhakeme ancak infazda nazara alınacak şeylerdendir.

Bu far ve netice tesadüfi değildir. Belki her iki marsarifi muhakemenin mahiyetlerindeki farktan ileri gelmektedir. Filhakika hukukta masarifi muhakeme haklı çıkan tarafın evvelden sarfetmiş olduğu veya sarfına mecbur bulunduğu paraların heyeti mecmuası olmak itibarıyla hakkına iltihak eden bir alacak mahiyetinde iken cezadaki hukuku amme davalarında haklı çıkan tarafın önceden yapmaya mecbur kalmış olacağı hiç bir masraf yoktur. Cürüm işlendiğinden itibaren amme hakları namına amme uzuvları kendiliğinden yürümeye başlar. Ve hatta bazı hallerde henüz suçlu diye ensesinden tutulacak bir şahsı meydana çıkmamış iken de yine yürür.

Saniyen, hukukta masarifi muhakeme esas ve kaide itibarıyla haksız çıkan tarafa tahmil olunacak bir masraf silsilesi iken cezada hukuku amme davalarında yine esas ve kaide itibariyla haksız çıkan taraf yoktur. Yalnız ceza mahkumu vrdır. Mahkumun beraati halinde müdahilin masarifi muhakeme ile mahkumiyeti bir esas değildir. Bu mahkumiyet yalnız bir hal ve ihtimalde kabili mülahazadır ki o hal ve ihtimal de hukuku amme takibatında bir istisna teşkil eder.

Binaenaleyh cze muhakeme masraflarının hukuka nisbetle bir hususiyet ve istisnaiyeti vardır. O hususiyet ve istisnaiyetin ilk icabı cezada muhakeme masraflarının infaz sırasında nazara alınacak şeylerden olmasıdır. Ceza usulünde bu cihetin infaz bahsinde zikredilmiş olmasının delalet ettiği mana budur.

Pey iyi ama cezada masarifi muhakemenin kimden alınacağı hükümde tasrih olunmazsa bu nasıl alınabilir?

Hayır, öyle değil; ceza masarifi muhakeme esas ve kaide itibarıyla yalnız ceza mahkumuna yükletilecek bir külfet olunca ceza hükmünün yalnız mahkumiyete mütedair olması kafidir. Onun zımnında masarifi muhakemenin ödenmesi mecburiyeti de mündemiçtir. hükümde tasrih olunmasa dahi o mahkumiyet tahakkuk etmiştir. Çünkü cezada muhakeme masrafı ceza mahkumunun kanuni neticelerinden biridir. Ceza mahkumunun diğer kanuni neticelerini hükümde tasrih etmek nasıl şart değilse masarifi muhakemenin de mahkuma aidiyetini hükümde tasrih etmek öylece şart değildir. Mesela bugün beş seneden fazla ağır hapse mahkumiyet, amme haklarından müebbeden mahrumiyeti müstelzimdir. Fakat bu neticenin ceza hükmünde tasrihi şart değildir. O netice ceza hükmünün zımnında mevcuttur. Hükmün kanuni icabıdır. İşte masarifi muhakeme de amme namına açılmış olan davalarda böyledir.

Bu esasa karşı hatıra gelecek ikinci bir mülahaza da şu olabilir:

Masarifi muhakemenin tahsili zımnında bir yanlışlık yapılırsa, kanunda denilenden çok veya az tahsil olunmaya kalkışılırsa bu hataya meydan vermemek ne suretle kabil olacaktır. Ceza usulünün bu hususta dahi koymuş olduğu hükümler karşısında böyle bir korkuya da mahal yoktur. Çünkü ceza usulü infaz safhasında nazara alınacak şeyler üzerinde tahaddüs edecek ihtilafların ne suretle halledileceğini de yine o safhada koymuş olduğu hükümlerle ayrıca göstermiştir.

402, 403, 404 ve 405. maddelerine göre infazı lazım gelen bir hükmün tefsirinde temerrüd olunursa veya cezanın kısmen veya tamamen infazı lazım gelmeyeceği iddia edilirse yahut ayrı ayrı verilerek katileşmiş müteaddit hükümler hakkında içtima kaidesi tatbik olunmak icap ederse müddeiumumi meseleyi asıl hükmü vermiş olan mahkemeye sevk ile bu bapta bir karar ister. Ve mahkemece de karar verilir. Bu kararı müddeiumumi beğenmezse acele itiraz yoluna başvurur ve itiraz makamından verilecek karar da iyi veya kötü ne mahitte olursa olsun o işi kati surette halletmiş olur.

İmdi, masarifi muhakeme bahsinde Harç Kanununun şu maddesi mi, bu maddesi mi tatbik olunmak lazım geleceği, harcın suçlulardan ayrı yarımı, yoksa paylaştırılmak suretiyle mi alınacağı, alınacak paranını ne bilirim 100 kuruşu mu alıncağı meselesinde tereddüt etmek ceza hükmü neticesi olarak mahkuma tatbik olunan Harç Kanunu hükmünün tefsirinde tereddüt etmektir. Böyle olunca bu tereddüdün halini yine kanun sarahatiyle hükmü veren mahkemeye ve itiraznamenin itiraz merciine aittir. Yoksa temyize değildir. Ceza hükümlerinden masarifi muhakemenin tasrihi lazım gelen noktalar yok mudur?

Vardır. Fakat onlar ceza usulünün esas hükümleri karşısında istisna teşkil eden hallerdir. bunların birincisi şahsi davalarda suçlunun beraat etmesi veya davacının kısmen haklı, kısmen haksız çıkması halleridir.

Şahsi dava faslı ceza usulünde ancak 8 maddei cürmiyeye inhisar eden bir daireye maksurdur. Bu nokta nazara alınırsa Ceza Kanununun 580 küsür maddesinin ve hususi kanunların bunca maddelerinin ihtiva ettikleri binlerce cürümle karşısında yalnız sekiz cürmü ayırıp da bir faslı mahsusi halinde bir usulü mahsusuna tabi tutulması bu mevzuun umumi usul ve kaide karşısında ne derece ehemmiyetsiz bir istisna teşkil ettiği meydana çıkar. İşte marasifi muhakeme bahsinde de kanunun kabul ettiği bir istisna şudur. Bu istisnanın tazammun ettiği şahsi davanın cereyanında müddeiumumiler bulunmadığı için amme hakları da esas itibarıyla mülahaza olunmamış demektir. Böyle olunca münhasıran kendi sevk ve tahrikleriyle hareket gelen, vazgeçenlerse ortadan kalkan şahsi bir davada davacıların vasfını aynile hukuk davalarındaki davacıların vaziyetidir. Binaenaleyh hukukun davacıları davalarının neticelerini nasıl tahmil ediyorlarsa şahsi dava davacısının da öylece tahammül etmesi lazımdır. İşte bunun içindirki bu noktada ceza usulü 410, 412 ve 413. maddelerdeki hükümlerini hukuk usulüne benzetmiştir. Fakat dediğim gibi bu şaz ve müstesnadır.

2. istisna; hukuka amme davasını açmaya mahal olmadığına müddeiumumi karar vermiş iken bu kararına davacının itiraz etmesi üzerine itiraz mercii müddeiumumiyi dava açmaya mecbur etmiş ve bu suretle açılan dava beraatle neticelenirse muhakeme masraflarının davacıya tahmil onumasıdır. Usulün 414. maddesinde mevzuu bahsedilen bu istisnanın da amme davalarında ne kadar nadiren vukua geldiği ceza arkadaşlarımızın malumudur.

3. istisna da suçlunun beraatine veya meni muhakemesine karar verilmiş olmasına rağmen şayet kendisine isnat edilebilecek bir ihmalden ileri gelmiş bir masraf varsa o masrafı vermeye mahkum olması halidir. 409. maddede zikredilen bu istisnanın da taalluk ettiği hallerde hükümde nazara alınması lüzumu mahiyeti mahsusasından ileri gelmektedir. Bu üç istisnadan başka bir de müfterilerin ve yalancı muhbirlerin şerrine uğrayan kimselerin isnat ve iftiraya uğradıkları anlaşılması halinde tahkikatı tahrik etmiş olan yalancıların gerek Devlet Hazinesine ve gerek maznuna iras etmiş oldukları zararları da ödemeye mahkum olmaları halidir.

İşte ceza hükümlerinde mevzuu bahsedilmesini kanunun iltizam etmiş olduğu haller bu dört ihtimale maksur olan hallerdir. Bunlar haricinde masarifi muhakeme ceza mahkumununun kanuni ve tabii bir yüdüdür ki o mücerret ceza mahkumiyetiyle birlikte sırtına yüklenmiş olur.

Ve ceza hükmünde ayrıca tasriha ihtiyaç kalmaz.

Bu maruzatım kanunun hükümlerinden sade istidlal yoluyla çıkarılabilen manada değil, kanunun doğrudan doğruya kendi hükümlerine dayanıyor. bunun böyle olduğunu ispat için kanunun sade bir maddesini okumam kafidir.

Masarifi muhakeme faslının esasını teşkil eden başındaki 406. madde metni şudur: Hükümler ve kararnamelerle tahkikatın düşmesine dair olan kararlar muhakeme masraflarının da kime tahmil olunacağını tayin eder. Masrafların miktariyle iki taraftan birinin diğerine ödemesi lazım gelen paranın miktarını hakim veya reis tayin eder. Bu iki fıkranın kısaca ifadesi hükmü mahkeme verir. Muhakeme masraflarını reis veya hakim tayin eder, demektir. 1. fıkra metni nazarı dikkati celbe şayandır. Hüküm ve kararda tayin olunur, diyor. Hüküm ve karar tayin eder, diyor. Bundan anlaşılacak mana masarifi muhakeme mahkumiyette, ceza mahkumiyetinin zımnında mündemiç olmasıdır. Masarifi muhakeme miktarına taalluk eden hüküm ise çok açıktır. Hükümden tamamen ayrı bir şeydir. Hükümden ayrı olan ve hükümden sonra mevzuu bahsedilen bir şeyin ise temyiz tetkikatında yeri yoktur. Temyiz tetkikatı hükme matuftur. Hükümde olmayan ve ondan ayrı bulunan bir şeyden dolayı hükmü bozmak, temyizin hududu haricine çıkmaktırki bu ihtiyar, kanun maksadının da hududu haricindedir.

Halbuki bugün Temyizin bütün ceza daireleri müddeiumumilerin ancak infaz ve icra safhasındalüzum ve icap halinde mahkemelere yaptıracakları işleri kendiğimizden yapmaya birbirimazle adeta müsabaka ediyoruz. Her gün verdiğimiz kararların çoğu yalmız masirfi muhakemeden dolayı bozmaya mütedair olduğunu söylersem ne usul kanununun, ne harç tarifesi kanununun akıl ve hayaline getirmediği bir netice yüzünden bütün ceza mahkemelerinin ne büyük bir mazuriyete uğramakta oldukları meydana çıkmış olur.

Bugünkü fiş usulü hakimlerimizin her hüküm ve kararını adeta bir imtihan sualinin cevabı mahiyetine koymuş, mukadderatı meslekiyelerine bizatihi müessir olacak bir kuvvetle pekleştirmişti

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Üyelik

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350
199
Kazancınız 151₺
7 Gün Ücretsiz Dene Ücretsiz Aboneliği Başlat Şimdi abone olmanız halinde indirimli paket ile özel fiyatımızdan sürekli yararlanırsınız.