Yargıtay Büyük Genel Kurul 2017/6 Esas 2018/9 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 2017/6
Karar No: 2018/9
Karar Tarihi: 05.10.2018


(2709 S. K. m. 48) (1136 S. K. m. 1, 2, 34, 35, 63, 163, 164, 165, 169, 173) (2797 S. K. m. 45) (1086 S. K. m. 299) (6098 S. K. m. 1, 26, 129, 162, 163, 165, 206, 207, 502, 649) (4721 S. K. m. 5, 1009) (6100 S. K. m. 140, 313, 315, 323, 326, 330, 332) (ANY. MAH. 03.03.2004 T. 2004/8 E. 2004/28 K.) (YHGK 07.11.2012 T. 2012/13-218 E. 2012/759 K.) (YHGK 29.03.2017 T. 2017/13-772 E. 2017/564 K.) (YHGK 22.06.1983 T. 1980/4-2329 E. 1983/699 K.) (3. HD. 19.01.2009 T. 2008/21276 E. 2009/9 K.) (3. HD. 26.09.2011 T. 2011/9308 E. 2011/13607 K.) (3. HD. 14.03.2012 T. 2012/1999 E. 2012/6771 K.) (4. HD. 19.02.2015 T. 2014/5696 E. 2015/1801 K.) (4. HD. 13.01.2016 T. 2015/2525 E. 2016/299 K.) (4. HD. 06.04.2016 T. 2015/5783 E. 2016/4593 K.) (13. HD. 26.06.2012 T. 2011/14007 E. 2012/16661 K.) (13. HD. 05.02.2013 T. 2012/5183 E. 2013/2304 K.) (13. HD. 12.09.2013 T. 2013/16282 E. 2013/21326 K.) (13. HD. 25.02.2015 T. 2014/14383 E. 2015/5900 K.) (13. HD. 08.12.2016 T. 2015/10952 E. 2016/22981 K.)

 

 

I. GİRİŞ

 

A. İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDAKİ BAŞVURULAR

 

Av. Y. T. 30.06.2016 tarihli dilekçesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesindeki "İş sahibinin birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar." şeklindeki düzenlemeye bakıldığında her iki tarafın sorumlu olacağı avukatlık ücretinin kapsamı konusunda bir açıklık bulunmadığını, anılan hüküm uyarınca her iki tarafın müteselsilen sorumlu olacağı avukatlık ücretinin yargılama gideri olarak karşı tarafa yükletilen avukatlık ücreti mi, yoksa iş sahibi ile vekil arasında sözleşme ile belirlenen akdi vekalet ücreti mi olduğu yada her ikisini birden mi kapsadığı hususunun belirsiz olduğunu, bu hususta Yargıtay 4. ve 13. Hukuk Daireleri tarafından verilen kararlar arasında çelişki bulunduğunu belirterek görüş aykırılıklarının içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi isteminde bulunmuştur.

 

E. Ö. tarafından sunulan 11.09.2017 tarihli dilekçede de; Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinin uygulanmasında her iki tarafın müteselsilen sorumlu olacakları avukatlık ücretinin kapsamı konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ve 13. Hukuk Dairesinin kararları ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kararları arasında aykırılık bulunduğu belirtilerek, bu görüş aykırılığı konusunda 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca içtihatların birleştirilmesi istenilmiştir.

 

T. Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. vekilleri Av. B. E., Av. N. O., Av. F. S. ve Av. G. M. tarafından sunulan 27.02.2018 ve 14.03.2018 tarihli dilekçeler ile de Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesine göre her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücretinin kapsamı hakkında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile 13. Hukuk Dairesinin kararlarının birbirine aykırı olduğu belirtilerek, görüş aykırılığının Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kararları esas alınarak giderilmesi talep edilmiştir.

 

B. YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULUNUN KARARI VE İÇTİHADI BİRLEŞTİRMENİN KONUSU

 

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 11.05.2017 tarihli ve 166 sayılı kararı ile;

 

Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolayısı ile müteselsil sorumluluk" kapsamında karşı tarafın da sorumlu olacağı "avukatlık ücreti" nin mahiyeti bakımından 4. Hukuk Dairesi ile 13. Hukuk Dairesi tarafından verilen kararlar arasında görüş aykırılığı bulunduğu sonucuna varıldığından; bu aykırılığın İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca giderilmesi gerektiğine, görüşme tarihi daha sonra Birinci Başkanlıkça belirlenmek üzere, raportör üye olarak H. K.'ın görevlendirilmesine karar verilmiştir.

 

Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 26.02.2018 tarihli ve 72 sayılı kararı ile de; konularının benzerlik göstermesi nedeniyle E. Ö. imzalı 11.09.2017 tarihli içtihadı birleştirme başvurusunun Av. Y. T. imzalı 30.06.2016 tarihli içtihadı birleştirme başvurusuyla birleştirilmesine karar verilmiş, aynı konuyu kapsayan Av. B. E. ve Av. N. O. imzalı 15.03.2018 havale tarihli dilekçe de bahsi geçen talep ile birleştirilmek üzere gönderilmiştir.

 

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, içtihadı birleştirmeye konu uyuşmazlığın Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk kapsamında karşı tarafın sorumlu olacağı avukatlık ücretinin mahiyetine ilişkin olmakla birlikte, belirlenen bu konunun gerçek ihtilafı saptamaya yeterli olmadığı ileri sürülmüş, yapılan değerlendirme sonucunda içtihadı birleştirme konusunun "Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk" hallerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği" şeklinde belirlenmesine, birinci toplantıda üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verilmiştir.

 

C. İÇTİHAT AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları

 

07.11.2012 tarihli ve 2012/13-218 E., 2012/759 K.

 

29.03.2017 tarihli ve 2017/13-772 E., 2017/564 K.

 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Kararları

 

19.01.2009 tarihli ve 2008/21276 E., 2009/9 K.

 

26.09.2011 tarihli ve 2011/9308 E., 2011/13607 K.

 

14.03.2012 tarihli ve 2012/1999 E., 2012/6771 K.

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Kararları

 

29.01.2015 tarihli ve 2014/3149 E., 2015/1190 K.

 

19.02.2015 tarihli ve 2014/5696 E., 2015/1801 K.

 

30.06.2015 tarihli ve 2015/5285 E., 2015/8861 K.

 

13.01.2016 tarihli ve 2015/2525 E., 2016/299 K.

 

06.04.2016 tarihli ve 2015/5783 E., 2016/4593 K.

 

25.05.2017 tarihli ve 2017/690 E., 2017/3270 K.

 

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Kararları

 

06.12.2011 tarihli ve 2011/2217 E., 2011/18142 K.

 

26.06.2012 tarihli ve 2011/14007 E., 2012/16661 K.

 

05.02.2013 tarihli ve 2012/5183 E, 2013/2304 K.

 

12.09.2013 tarihli ve 2013/16282 E., 2013/21326 K.

 

10.06.2014 tarihli ve 2013/23299 E., 2014/18539 K.

 

25.02.2015 tarihli ve 2014/14383 E., 2015/5900 K.

 

11.06.2015 tarihli ve 2014/12481 E., 2015/19258 K.

 

28.06.2016 tarihli ve 2015/22054 E., 2016/15710 K.

 

08.12.2016 tarihli ve 2015/10952 E., 2016/22981 K.

 

D. HUKUK GENEL KURULU VE DAİRELERİN GÖRÜŞ ÖZETLERİ

 

1. Akdi Vekalet Ücretinin İş Sahibi ile Karşı Tarafın/Hasmın Müteselsil Sorumluluğu Kapsamına Girdiği Yönündeki Görüşler:

 

a. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Görüşü:

 

"...Belirtilen konuda Hukuk Genel Kurulunun 07.11.2012 gün ve E:2012/l30-218. K:2012/759 sayılı ilamına atıf yapıldığı anlaşılmaktadır. Anılan ilamın incelenmesinde... Hukuk Genel Kurulunca "1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinin, mahkeme içi ve mahkeme dışı sulh ayrımı yapılmaksızın sulh ile sonuçlanan işlerde her iki tarafın avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılacaklarını hükme bağladığı, ödenecek ücretin hem avukatın vekil eden ile yaptığı sözleşmede belirli ücreti ve hem de yargılama gideri olan ve mahkemece Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca karşı tarafa yükletilecek olan vekalet ücretini kapsadığı, aynı ilkelerin Hukuk Genel Kurulunun 10.03.1982 gün ve E:4-l468, K:259; 22.06.1983 gün ve E: 1980/4-2329, K: 1983/699 sayılı ilamlarında da benimsendiği",

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2014/3149 E., 2015/1190 K„ 2015/5783 E., 2016/4593 K„ 2015/2525 E, 2016/299 K. ve 2014/5696 E., 2015/1801 K. sayılı ilamlarında "Avukatlık Kanunumun 165. maddesi uyarınca; her iki tarafın müteselsilen sorumlu olduğu avukatlık ücretinin, davanın kazanılması ya da takibin sonuçlanması halinde, yargılama gideri olarak hasma tahmil edilecek olan ücret olduğunun, davacının kendi müvekkili ile arasındaki vekalet ilişkisine göre hak ettiği akdi vekalet ücretinden, bu ilişkinin dışında bulunan davalının sorumlu tutulamayacağının Avukatlık Kanunumun 165. maddesinin, vekalet ilişkisine göre alınacak ücreti kapsamadığının" ifade edildiği,

 

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2012/5183 E., 2013/2304 K., 2014/14383 E., 2015/5900 K„ 2013/23299 E.. 2014/18539 K. sayılı ilamlarında “Avukatlık Kanunu’nun 165. maddesi gereğince dava sulh ile sonuçlandığında avukatın müvekkilinden aralarındaki ücret sözleşmesinde kararlaştırılan miktarı isteyebileceği gibi davada sulh olunan miktara göre karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini de isteyebileceğinin, müteselsil sorumluluk gereğince aynı sorumluluğun, müvekkil ile sulh olan karşı taraf için de geçerli olduğunun, avukatla müvekkil arasında ücret sözleşmesi bulunmaması halinde ise, müvekkilin ve müvekkille sulh anlaşması yapan hasmın, sulh olunan miktar üzerinden. Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesinde düzenlenen (hasma tahmili gereken) vekalet ücretinden ve 164/4 maddesinde düzenlenen (müvekkilin avukatına ödemesi gereken) vekalet ücretinden müteselsilen sorumlu olduklarının" ifade edildiği belirtilerek,

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanlığı ve Hukuk Genel Kurulu kararları arasında içtihat aykırılığı olduğu anlaşılmakla, içtihatların birleştirilmesinin uygun olacağı” bildirilmiştir.

 

b. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin Görüşü:

 

“Avukatlık Kanunu 165. maddesi 4667 sayılı Kanun ile 2001 yılında yapılan değişiklikten önce “İş sahibinin birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh ile sonuçlanan işlerde ise her iki taraf avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar.” şeklinde iken, değişiklikten sonra “İş sahibinin birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar.” şeklinde düzenlenmiştir.... Avukatlık Kanunu, Avukatlık Sözleşmesinden doğan ücret ile karşı taraf vekalet ücreti yönünden bir ayrım yapmamış olup, bu konuda gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay kararlarında tereddüte yer yoktur. Dairemizde Av. K. m. 165 kapsamına “akdi vekalet ücreti” ile yargılama giderlerinden olan ve hasma yüklenen "yasal vekalet ücretimin girdiği, ancak tarafların vekilleriyle yaptıkları vekalet ücreti sözleşmesinden karşı tarafı müteselsil sorumlu tutabilmek için yapılan sözleşmenin mahkeme önündeki yargılamayı sona erdiren taraf işleminden önce yapıldığının HUMK m. 299 da öngörülen koşullarda ispat edilmesi aksi takdirde ise AAÜT hükümlerine göre davaya konu edilen müddeabih üzerinden hesap edilecek vekalet ücreti üzerinden sorumlu tutulması görüşündedir.” şeklinde bildirilmiştir.

 

c. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin Görüşü:

 

“Avukatlık Kanunun 165. maddesinde 4667 sayılı Kanun ile 2001 yılında yapılan ... değişiklikten önceki düzenlemede avukatlık ücretinden her iki tarafın (müvekkil ve onun hasmının) müteselsilen sorumlu oldukları husus “Sulh ile sonuçlanan işlerde” denilmek suretiyle belirtilmiş iken, değişiklikten sonra ise “Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde” denilmek suretiyle madde kapsamı genişletilmiştir. Böylece taraflar arasındaki anlaşma, bir sulh protokolüne bağlanmamış olsa da, anlaşma ile takipsiz bırakılan işlerde de, avukatın ücret alacağından dolayı tarafların müteselsil sorumlu olmaları gerektiği kabul edilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin görev alanları farklı olup, Dairemiz sözleşme hukuku kapsamında vekalet sözleşmeleri ve bundan dolayı Avukatlık Ücret Sözleşmelerinden kaynaklanan ihtilaflarda görevlidir. Tarafların vekalet ücretinden müteselsil sorumluluklarının bulundukları hususlar iki ayrı durumdan kaynaklanmaktadır. Bunlardan birincisi ’İş sahibinin birden fazla olması”, diğeri ise “müvekkilin hasım ile sulh olması” durumları olup, bunların ayrı ayrı gerçekleşmesi müteselsil sorumluluk için yeterlidir. Bu durumda avukatın talep edebileceği vekalet ücreti, gerek müvekkil ile aralarındaki sözleşmeden kaynaklanan “akdi vekalet ücreti”, gerekse yasadan kaynaklanan ve yargılama giderlerinden olan “karşı taraf vekalet ücreti”dir. Kanun, avukatlık sözleşmesinden doğan ücret ile karşı taraf vekalet ücreti yönünden bir ayrım yapmamış olup, bu konuda gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay kararlarında genelde bir tereddüdün bulunmadığı açıktır.. Dairemizde Av. K. m. 165 kapsamına “akdi vekalet ücreti” ile yargılama giderlerinden olan ve hasma yüklenen “yasal vekalet ücreti’nin girdiği, ancak tarafların vekilleriyle yaptıkları vekalet ücreti sözleşmesinden karşı tarafı müteselsil sorumlu tutabilmek için yapılan sözleşmenin mahkeme önündeki yargılamayı sona erdiren taraf işleminden önce yapıldığının HUMK m. 299 da öngörülen koşullarda ispat edilmesi aksi takdirde ise AAÜT hükümlerine göre davaya konu edilen müddeabih üzerinden hesap edilecek vekalet ücreti üzerinden sorumlu tutulması görüşündedir.” şeklinde bildirilmiştir.

 

2. Akdi Vekalet Ücretinin İş Sahibi ile Karşı Tarafın/Hasmın Müteselsil Sorumluluğu Kapsamına Girmediği Yönündeki Görüş:

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin Görüşü:

 

“Avukatlık Kanunu madde 165 birden fazla iş sahibinin bulunması halinde iş sahiplerinin kendi iç ilişkilerinde avukatlık ücretini hangi oranda paylaştıklarına bakmaksızın, yazılı bir sözleşme bulunsun veya bulunmasın, avukatın ücret alacağı yönünden müteselsilen sorumlu olduğunu düzenlemektedir. Birden fazla iş sahibinin müteselsilen sorumlu olduğu ücret, sözleşme ile belirlenen ücret olabileceği gibi Avukatlık Kanunu m. 164/IV’e göre yetkili merci tarafından belirlenen ücret ile yargılama gideri olarak karşı tarafa yükletilen ücrettir.... Birden fazla iş sahibinin, avukata karşı avukatlık ücreti yönünden müteselsil sorumlu olmasının dışında Avukatlık Kanunu m. 165 hasım ile iş sahibinin müteselsil sorumluluğuna da yer vermektedir. Buna göre sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde, avukatlık ücreti yönünden avukata karşı hem hasım hem de iş sahibi müteselsilen sorumludur Ancak avukat ile iş sahibi arasında yazılı sözleşmeyle kararlaştırılan ücretten dolayı sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişi konumundaki hasmı sorumlu tutmak borçların nispiliği ilkesi ile bağdaşmaz. Bu nedenle hasmın yazılı sözleşme ile kararlaştırılan ücretten değil yalnızca Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nden aşağı olmamak üzere tayin edilecek ücretten sorumlu olması gerekir. Aksi takdirde Kanunun bu hükmü kötüye kullanıma açık bir hüküm haline gelir.... Avukatlık Kanunumun 165. maddesinde “İş sahibinin birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar.” hükmü düzenlemiştir. Bu hüküm uyarıca; her iki tarafın müteselsilen sorumlu olduğu avukatlık ücreti, davanın kabulü veya reddi ya da takibin sonuçlanması halinde, yargılama gideri olarak hasma tahmil edilecek olan ücrettir. Davacının kendi müvekkili ile arasındaki vekalet ilişkisine göre hak ettiği akdi vekalet ücretinden, bu ilişkinin dışında bulunan davalı sorumlu tutulamaz. Avukatlık Kanunu’nun 165. maddesi vekalet ilişkisine göre alınacak ücreti kapsamamaktadır.” şeklinde bildirilmiştir.

 

II. KAVRAM, KURUM VE YASAL DÜZENLEMELER

 

1. Genel Olarak

 

Borçlar hukuku, kişiler arasındaki özel borç ilişkilerini düzenleyen bir hukuk dalıdır. Borçlar hukukunun konusu, özel borç ilişkileridir. Borç ilişkisi, iki veya daha çok kişi arasında kurulan ve bunlardan birine (alacaklıya), diğerinden (borçludan) belirli bir edimi isteme yetkisi veren, diğerini de böyle edimi ifa ile yükümlü kılan bir hukuki ilişkidir (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22.b, Ankara 2017, s.1).

 

Borç ilişkisi, daha geniş bir kavram olan hukuki ilişkinin çok önemli bir türüdür. Borç ilişkisi alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki olup, hukuki işlemden doğabileceği gibi doğrudan doğruya kanundan da doğabilir. Hukuki işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı, sözleşmedir.

 

Doktrin ve uygulamada sözleşme yerine "akit", "mukavele" veya "bağıt" kelimeleri de kullanılmaktadır.

 

Sözleşme; hukuki bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile uyuşmasını ifade eder (Kocayusufpaşaoğlu. N.: Borçlar Hukukuna Giriş, 7. b.. İstanbul 2017. s. 95).

 

Sözleşme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) borç ilişkisinin kaynakları arasında sayılmış ve sözleşmenin, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulacağı (TBK. m. 1) hüküm altına alınmıştır.

 

Türk Borçlar Kanunu iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci Kısımda (1-206. maddelerde) borç ilişkisinin kaynakları ile birlikte özel borç ilişkilerine uygulanacak genel ilke ve kurallar düzenlenmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca Borçlar Kanunu'nun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.

 

İkinci Kısımda (207-649. maddelerde) ise "Özel Borç İlişkileri" başlığı altında çeşitli sözleşme türleri ele alınarak ayrı ayrı düzenlendiği gibi nitelikleri itibariyle sözleşme ilişkisi kurmayan bir kısım borç kaynakları öngörülmüştür.

 

Borç ilişkilerini düzenleyen başlıca kaynak Türk Borçlar Kanunu olmakla birlikte, sözleşme türleri sadece TBK'nda hüküm altına alınanlar ile sınırlı olmayıp, bu Kanun dışında başka genel ve özel nitelikli kanunlarda da çeşitli borç ilişkilerine ve sözleşme türlerine dair düzenlemelere yer verilmiştir.

 

Nitekim avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisi de özel kanun niteliğinde bulunan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu Onbirinci Kısımda "Avukatlık Sözleşmesi" başlığı altında düzenlenmiştir.

 

2. Avukatlık Mesleği

 

Savunma, yargının kurucu unsurlarından biri olup avukatlar savunmayı temsil eden meslek mensuplarıdır. Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder (Avukatlık Kanunu m. 1).

 

Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder (Avukatlık Kanunu m.2).

 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yargılamada avukatla temsil zorunluluğuna ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Dava açma ehliyeti olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir. Ancak, bir uyuşmazlıkta taraflardan biri davasını bir başkası ile takip etmek isterse bu kişinin kural olarak baroya kayıtlı bir avukat olması gerekmektedir. Bu kural doktrinde "avukatlık tekeli" olarak ifade edilmektedir. Kaynağını Avukatlık Kanunu'nun 35 ve 63. maddelerinden alan bu tekel hakkı uyarınca, kanun işlerinde ve hukuki meselelerde görüş bildirmek; mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek yalnız baroda kayıtlı avukatlara aittir.

 

Avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle avukatlara belli sorumluluklar yüklenmiş, mesleğin yapılış tarzına ilişkin kural ve ilkeler konulmuştur.

 

Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler (Avukatlık Kanunu m. 34).

 

Avukat, iş sahibinin temsilcisi olarak onun hak ve menfaatlerini koruyacağı gibi yargının unsurlarından biri olarak da hukukun uygulanması ve adaletin sağlanması için yardımcı olacaktır.

 

Belirtmek gerekir ki avukatlık kamu hizmeti olmakla birlikte, bir ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki, özel hukuk ilişkisidir.

 

3. Avukatlık Sözleşmesi

 

19.03.1969 tarih ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda 02.05.2001 tarih ve 4667 sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda ilk kez "Avukatlık Sözleşmesi" kavramı kanunda yer almasına karşın, avukatlık sözleşmesine ilişkin açık bir tanıma yer verilmemiştir.

 

Avukatlık Kanunu'nun "Avukatlık sözleşmesinin kapsamı" kenar başlıklı 163. maddesinin birinci fıkrasında;

 

"Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukuki yardımı ve meblağı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir." şeklindeki düzenleme ile yalnızca sözleşmenin taşıması gereken unsurlara yer verilmiştir.

 

Bu unsurlar dikkate alındığında avukatlık sözleşmesi; avukat ile iş sahibi arasında, avukatın hukuki yardımda bulunmayı üstlendiği, iş sahibinin de kural olarak yapılan iş karşılığında avukata ücret ödeme borcu altına girdiği tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak tanımlanabilir.

 

Avukatlık sözleşmesi rızai bir sözleşme olup öneri (icap) ve kabul ile diğer bir anlatımla 6098 sayılı TBK'nın 1. maddesine göre tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. Avukattan hukuki yardım almak isteyen iş sahibi seçtiği avukat ile serbestçe sözleşme yapabilir.

 

Avukatlık sözleşmesiyle avukat, iş sahibine karşı belli bir hukuki yardımda bulunma, iş sahibi de bunun karşılığında bir meblağı yahut değeri ödeme borcu altına girdiğinden, sözleşme iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir.

 

Sözleşmenin belli bir hukuki yardımı kapsaması gerekir. Bu sözleşmenin zorunlu unsuru olup, böylece avukatlık sözleşmesinde avukatın asli edimi belli bir hukuki yardımda bulunmaktır. Hukuki yardımın içeriği ise sözleşmede açıkça belirtilmiş olabileceği gibi duruma göre işin niteliğinden de anlaşılabilir.

 

Avukatlık sözleşmesinin belli bir meblağ yahut değeri de kapsaması gerekir. Kanunda avukatlık hizmetinin ücret karşılığında yapılması zorunlu tutulmuştur.

 

Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesinde avukatlık sözleşmesinin geçerliliği yazılı bir şekil şartına bağlanmamış; yazılı olmayan anlaşmaların genel hükümlere göre ispatlanacağı düzenlenmiştir.

 

Avukatlık sözleşmesinin taraflarını avukat ile iş sahibi/müvekkil oluşturmaktadır. Sözleşmenin tarafı bir ya da birden fazla avukat olabileceği gibi Avukatlık Kanunu'nun 44. maddesi uyarınca bir avukatlık ortaklığı da olabilir. Sözleşmenin diğer tarafındaki iş sahibi/müvekkil ise avukattan hukuki yardım talep eden kişi olup, iş sahibi; fiil ehliyetine sahip gerçek kişi veya tüzel kişi olabilir. Buna göre, iş sahibinin avukatlık sözleşmesi yapmaya ehil bir kişi olması gerekmektedir.

 

4. Avukatlık Sözleşmesinin Hukuki Niteliği

 

Avukatlık sözleşmesinde avukat tarafından bir ücret karşılığında hukuki yardımda bulunma edimi üstlenildiğinden, bu sözleşmenin iş görme amacına yönelik sözleşmelerden olan ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen "vekalet sözleşmesi"nin özel bir türü niteliğinde olduğu görülmektedir.

 

Vekalet sözleşmesi, TBK'nın 502. maddesinin birinci fıkrasında; vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasında vekalete ilişkin hükümlerin, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmemiş olan iş görme sözleşmelerine de uygulanacağı belirtilmiştir. Bu yasal düzenleme, vekalet sözleşmesinin iş görme sözleşmeleri bakımından kapsayıcı nitelikte olduğunu ve vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin iş görme niteliğinde olmakla birlikte TBK'nda düzenlenmemiş bulunan diğer tüm sözleşmelere de uygulanacağını göstermektedir.

 

Avukatlık sözleşmesi, vekalet sözleşmesinin özel bir türü olmakla birlikte avukatlık ücreti bu sözleşmeyi vekalet sözleşmesinden ayıran en önemli unsurdur. Zira, TBK'nın 502. maddesinin son fıkrasında, sözleşme veya teamül varsa vekilin ücrete hak kazanacağı belirtilerek, vekalet sözleşmesinde ücretin zorunlu olmadığı öngörülmüşken, avukatlık sözleşmesinde asıl olan vekalet görevinin bir ücret karşılığında yapılmasıdır. Sözleşmenin ücretsiz yapılması halinde durumun baro yönetimine bildirilmesi gerekmektedir.

 

Avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki özel kanun niteliğindeki Avukatlık Kanunu'nda düzenlendiğinden, avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda öncelikle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, burada bir boşluk bulunması durumunda ise 6098 sayılı TBK'nın vekalet sözleşmelerine ilişkin hükümleri ve yine TBK'nın genel nitelikli hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur.

 

5. Avukatlık Ücreti ve Çeşitleri

 

a) Genel Olarak

 

Vekalet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları gerekir (Anayasa Mahkemesi, 03.03.2004 tarih, 2004/8 E., 2004/28 K.).

 

Ücret, Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinde;

 

"Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.

 

Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

 

İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.

 

Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir, Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uygulanır.

 

Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez." şeklinde hüküm altına alınmıştır.

 

Madde metninden de anlaşılacağı üzere avukatın iki çeşit ücret alacağı bulunmaktadır. Bunlar, avukat ile iş sahibi arasındaki sözleşme ilişkisinden doğan avukatlık ücreti ile yargılama sonunda haklı çıkan taraf yararına Tarife hükümlerine göre hükmedilen ve yargılama gideri niteliğinde olan avukatlık ücretidir.

 

Her iki ücretin kaynağı farklı olup, uygulama ve yargısal kararlarda bunlardan ilkine sözleşmeden doğduğu için "akdi vekalet ücreti", İkincisine ise kaynağını kanundan aldığı ve yargılama sonunda dava ya da takibin karşı tarafından tahsiline karar verildiği için "yasal vekalet ücreti" ya da "karşı taraf vekalet ücreti" denilmektedir.

 

b) Akdi Vekalet Ücreti

 

Avukat ile vekil edeni arasındaki sözleşmeden doğan ücret alacağıdır. Bu nedenle, taraflardan avukat için vermiş olduğu hukuki yardımın karşılığı olarak öncelikle hak, iş sahibi bakımından ise bir borçtur.

 

Akdi vekalet ücretini belirlemede kural olarak serbesti söz konusu ise de bu serbestinin kanun tarafından getirilen bazı sınırları vardır. Başka bir deyişle, taraflar avukatlık ücretini kanun koyucunun getirdiği sınırlar içinde serbestçe belirleyebilirler.

 

Tarafların avukatlık ücretini serbestçe belirleyebileceklerine ilişkin "tavan sınır", Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiş ve avukatlık ücretinin yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi olarak kararlaştırılabileceği öngörülmüştür. Buna göre tarafların belirleyebilecekleri oran yüzde yirmi beşin üzerinde olamayacaktır. Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin ise geçersizliği ileri sürülemez.

 

Avukatlık ücretine getirilen "taban sınır" ise 164. maddenin dördüncü fıkrasında düzenlenmiş ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi altında vekalet ücreti kararlaştırılması yasaklanmıştır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 1. maddesine göre, Tarife hükümleri altında kararlaştırılan akdi avukatlık ücretleri Tarife hükümleri üzerinden yapılmış olarak kabul edilir.

 

Diğer taraftan 164. maddenin üçüncü fıkrası da uygulamada "davanın sonucuna katılma yasağı" olarak adlandırılan bir sınırlamayı içermektedir. Bu sınırlama uyarınca, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.

 

Ücret, sözleşme yapılırken ya da yapıldıktan sonra kararlaştırılabileceği gibi taraflarca herhangi bir ücret kararlaştırılmamış da olabilir. Bazen de taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı, tartışmalı ya da sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı haller olabilir. Bu gibi durumlarda akdi vekalet ücreti, değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde Tarifemin altında olmamak koşuluyla davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi, arasındaki bir miktar olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uygulanır.

 

Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa kararlaştırılan avukatlık ücreti yalnızca avukatın üzerine almış olduğu işin karşılığı olup, mukabil dava, bağlantı ve ilişki bulunsa bile başka dava ve icra kovuşturmaları veya her türlü hukuki yardımlar ayrı ücrete tabidir (Avukatlık Kanunu m. 173/1).

 

e) Yasal Vekalet Ücreti

 

Yasal (karşı taraf) vekalet ücreti, bir davada avukatla temsil edilmesi koşuluyla yargılama sonunda haklı çıkan taraf lehine Tarife hükümlerine göre hükmedilen vekalet ücretidir. Karşı taraf vekalet ücreti, haklı olduğu davada kendisini mahkemeler önünde avukat ile savunmak zorunda kalan kişinin yapmış olduğu masrafın, haksız olan karşı taraftan alınarak zararın giderilmesini hedeflemektedir.

 

Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 323. maddesinin l/ğ bendinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretinin yargılama gideri kapsamında olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle yasal vekalet ücreti, dava sonunda haklı çıkan taraf lehine hükmedilen yargılama giderlerinden biridir.

 

Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (HMK. m. 326/1). Yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedilir (HMK. m.332/1).

 

Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz (Avukatlık Kanunu m. 169).

 

Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekalet ücreti, taraf lehine hükmedilir (HMK. m. 330).

 

Ancak. Avukatlık Kanunu'nun 164/son fıkrasına göre dava sonunda, kararla Tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez. Söz konusu fıkranın birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle iptali isteminde bulunulmuş ise de Anayasa Mahkemesi'nin 03.03.2004 tarihli ve 2004/8 E., 2004/28 K. sayılı kararı ile madde hükmü, Anayasa'nın 2, 5 ve 36. maddelerine aykırı görülmediğinden iptal istemi reddedilmiştir.

 

6. Avukatlık Ücreti Dolayısıyla Müteselsil Sorumluluk

 

a) Genel Olarak

 

Birden ziyade kimse, alacaklıya karşı aynı sebepten dolayı ve her biri borcun tamamı için "asıl borçlu" sıfatıyla borçlu olurlarsa, müteselsil borçtan bahsedilir (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7.b., İstanbul. 1993, s. 285).

 

Başka bir deyişle, birden çok borçludan her birinin alacaklıya karşı borcun tamamından şahsen sorumlu olduğu ve içlerinden yalnız birinin borcu ifa etmesiyle diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borca, müteselsil borç denir (Eren, F.; Borçlar Hukuk Genel Hükümler, Ankara 2017, 22.b., s. 1229).

 

Müteselsil borçluluk, 6098 sayılı TBK'nda borç ilişkilerindeki özel durumlar arasında düzenlenmiş ve Kanun'un 162. maddesinde;

 

"Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.

 

Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hallerde doğar." hükmü ile müteselsil borçluluğun hukuki işlemden (sözleşmeden) veya kanundan doğacağı belirtilmiştir.

 

Müteselsil borçlarda alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder (TBK. m. 163 ).

 

Alacaklı, alacağım herhangi bir borçludan talep eder ve bu borçlu tarafından ifada bulunulmazsa, diğer borçlulara yönelebilir. Müteselsil borçlulukta birden çok borçlu arasındaki teselsül, alacaklının hukuki durumunu kuvvetlendirmektedir.

 

Avukatlık ücreti dolayısıyla müteselsil sorumluluk durumu ise Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde hüküm altına alınmıştır.

 

Maddeye göre iş sahibinin birden çok olması halinde bunlardan her biri, sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar.

 

Görüleceği üzere, avukatlık ücreti nedeniyle müteselsil sorumluluk iki halde düzenlenmiştir. Bunlardan ilki iş sahibinin birden fazla olması durumunda iş sahiplerinin avukata karşı olan müteselsil sorumluluğu, İkincisi ise iş sahibinin hasmı ile sulh olması veya her ne suretle olursa olsun anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde, iş sahibi ile karşı tarafın/hasmın avukata karşı olan müteselsil sorumluluğudur.

 

Belirtmek gerekir ki, her iki durumda da kanundan doğan bir müteselsil borçluluk durumu söz konusudur.

 

b) Birden Çok İş Sahibinin Müteselsil Sorumluluğu

 

Bir davada birlikte hareket etmek durumunda olan kişiler aynı avukata vekalet vermiş olabilirler. Böyle bir durumda birden fazla olan iş sahibi, avukatlık ücreti nedeniyle avukata karşı müteselsil borçlu durumundadır. Kanunda avukatlık ücretinden dolayı müteselsil sorumluluğun kabul edildiği bu ilk durum, içtihadı birleştirmenin konusu dışındadır.

 

c) İş Sahibi İle Karşı Tarafın/Hasmın Müteselsil Sorumluluğu

 

İçtihadı birleştirmenin konusu, avukatlık ücretinden dolayı müteselsil sorumluluğun kabul edildiği ikinci durumla ilgilidir. Bu ikinci halde, sadece tarafların sulh olması değil, her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde iş sahibi ile karşı tarafın, avukatlık ücretinden dolayı müteselsil sorumluluğu öngörülmüştür.

 

Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir (HMK. m. 313/1).

 

Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir (HMK. m. 315/1).

 

Uygulamada tarafların aralarındaki uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmalarına rağmen mahkemeye bildirmeyerek dava veya icra dosyasını takipsiz bıraktıkları, ya da anlaşmalarının bir sonucu olarak davacının davadan feragat ettiği ya da davalının davayı kabul ettiği durumlar ortaya çıkabilmektedir. Açık bir sulh sözleşmesinin bulunmadığı bu gibi hallerde gizli (örtülü) bir sulhun varlığından söz edilir ki; gizli sulhun bulunduğu durumlarda da kanun tarafından avukatın ücret alacağından dolayı iş sahibi ile birlikte karşı tarafa müteselsil sorumluluk yüklenmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, gizli bir sulh durumunun söz konusu olabilmesi için davanın takipsiz bırakılması, davadan feragat ya da davanın kabulü gibi işlemlerin taraflar arasındaki anlaşmanın bir sonucu olarak, diğer bir anlatımla sulhun bir şartı olarak yapılmış olması gerekir. Çünkü taraflardan birinin karşı tarafla bir anlaşması olmadan da özgür iradesiyle davayı takipsiz bırakması ya da feragati mümkün olup, bu gibi durumlar madde kapsamında bulunmamaktadır.

 

III. GEREKÇE

 

İçtihadı birleştirmenin konusu; Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolayısıyla müteselsil sorumluluk" hallerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği hususudur.

 

Bu bağlamda belirtmek gerekir ki; içtihatların birleştirilmesine sebep olan görüş aykırılıkları, iş sahibi ile hasmın müteselsil olarak borçlu sayılacakları ücret hususunda yasa maddesinin metninde "avukat ücreti" denilmekle birlikte, bu ücretin akdi vekalet ücretini kapsayıp kapsamadığı noktasında bir açıklık bulunmamasından kaynaklanmaktadır.

 

Yukarıda belirtildiği üzere avukatlık bir kamu hizmeti olmakla birlikte, ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisidir.

 

Özel hukukta ise haklar çeşitli açılardan ayrımlara tabi tutulmaktadır. Bir ayrıma göre haklar, "mutlak haklar" ve "nispi haklar" olmak üzere iki kısımdır. Mutlak haklar herkese karşı ileri sürülebildiği halde, nispi haklar sadece borç altına giren kişi ya da kişilere karşı ileri sürülebilmektedir. Bir borç ilişkisinden (sözleşmeden) doğan alacak hakkı da "nispi hak" niteliğindedir. Böyle olunca alacak hakkı ancak o borç ilişkisi nedeniyle borçlu olan kişi ya da kişilere karşı ileri sürülebilir. Borç ilişkisi alacaklı ve borçlu arasında nispi sonuçlar doğurduğundan, bunun ilke olarak üçüncü kişiler tarafından ihlali de söz konusu olmaz. Diğer bir anlatımla, borç ilişkisinin dışında kalan kişiler (üçüncü şahıslar) borç ilişkisinden doğan haklara yabancıdırlar ve alacak hakkı onlara karşı ileri sürülemez.

 

Yargısal kararlarda ve doktrinde "borç ilişkilerinin nispiliği ilkesi" denilen bu ilke uyarınca sözleşmeler, kural olarak yalnızca sözleşmenin tarafları bakımından hüküm ve sonuç doğururlar. Nispi nitelikteki borç ilişkisine üçüncü kişiler, alacaklı veya borçlu olarak dahil edilemez. Ancak, borç ilişkilerinin nispiliği ilkesi mutlak olmayıp, kanun koyucu tarafından sınırlı sayıda istisnalar öngörülmüştür. Özellikle, 6098 sayılı TBK'nın 129. maddesinde düzenlenen "Üçüncü kişi yararına sözleşme" bu istisnalardan biri olduğu gibi 4721 sayılı TMK’nın 1009. maddesi ile de taşınmaz mallarda, bir kısım sözleşmelerden doğan kişisel hakların tapu siciline şerh edilmek suretiyle o taşınmaz üzerinde sonradan hak kazanan üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilme olanağı sağlanmıştır.

 

Diğer taraftan borçlar hukukuna hakim olan en temel ilke "irade özerkliği" ilkesidir. İrade özerkliği, hukuk düzeninin bireylere kişisel ilişkilerini özgür iradelerine göre diledikleri gibi düzenleme hususunda tanımış olduğu genel yetkidir. Kişilerin yasal sınırlar içerisinde istedikleri hukuki sonuca bu yöndeki iradelerini açıklayarak ulaşabilmelerini ifade etmektedir.

 

İrade özerkliğine işlerlik kazandıran en önemli hukuki araç ise sözleşmedir. Bu nedenle, irade özgürlüğünün doğal sonucu olarak borçlar hukukunda "sözleşme özgürlüğü ilkesi" kabul edilmiş ve TBK'nın 26. maddesinde: tarafların, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilecekleri hüküm altına alınmıştır.

 

Bu ilke uyarınca bireyler, sözleşme yapıp yapmamakta, sözleşmenin karşı tarafını seçmekte, seçtiği kişi ile hukuk düzeninin sınırları içinde dilediği konu, şekil ve koşullarda sözleşme yapma özgürlüğüne sahiptirler. Sözleşme özgürlüğü ilkesi, taraflara yapmış oldukları sözleşmeyi diledikleri takdirde değiştirme ya da kısmen veya tamamen ortadan kaldırma yetkisi de vermektedir.

 

Nispilik ilkesinin temeli de sözleşme özgürlüğünde aranmalıdır. Zira, sözleşme özgürlüğüyle bizzat taraflar kendilerini, yaptıkları sözleşme ile bağlamakta, sözleşmenin hükümlerini kendi özel alanlarıy

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Üyelik

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350
199
Kazancınız 151₺
7 Gün Ücretsiz Dene Ücretsiz Aboneliği Başlat Şimdi abone olmanız halinde indirimli paket ile özel fiyatımızdan sürekli yararlanırsınız.