Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 2016/6
Karar No: 2017/5
Karar Tarihi: 15.12.2017
(2797 S. K. m. 16, 45) (4857 S. K. m. 1, 2, 3, 8, 22, 28, 32, 37, 59, 67) (6100 S. K. m.107, 109, 119)(2004 S. K. m. 67) (9. HD. 23.01.2012 T. 2011/51609 E. 2012/1072 K.) (9.HD. 06.11.2013 T. 2013/10344 E. 2013/28364 K.) (9. HD. 26.11.2014 T. 2014/31734 E. 2014/35646 K.) (YHGK 17.10.2012 T. 2012/9-838 E. 2012/715 K.) (YHGK 14.07.2010 T. 2010/19-376 E. 2010/397 K.)
I. GİRİŞ
A. İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KONUSUNDAKİ BAŞVURU
Avukatlar İ. G., U. D., A. Ş. 29.08.2014 tarihli dilekçesinde; işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olmayacağı hususunda Yargıtay 9., 22. Hukuk Daireleri ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları arasında çelişki bulunduğunu,
Av. A. D. 31.10.2014 tarihli dilekçesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin kararları arasında fark kıdem tazminatı alacağı yönünden ortaya çıkan içtihat farklılığının içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesini,
Av. M. E. K. 03.11.2014 tarihli dilekçesinde; Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin alacaklarını belirli, fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücretlerini ise belirsiz işçilik alacağı olarak kabul ettiğini, oysa Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ise iş davalarının tamamını belirsiz alacak davası olarak kabul ettiğini,
Av. D. D. 07.05.2015 tarihli dilekçesinde; HMK'nın 107’inci maddesinin uygulanması konusunda Yargıtay 7. ve 9. Hukuk Daireleri ile 22. Hukuk Dairesinin kararları arasında farklı sonuçların doğduğunu.
Av. R. B. 05.08.2015 tarihli dilekçesinde; işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı ile ilgili olarak Yargıtay 7. ve 9. Hukuk Daireleri ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin kararları arasındaki içtihat aykırılığının giderilmesi gerektiğini,
ileri sürerek içtihatların birleştirilmesini talep etmişlerdir.
B. YARGITAY BİRİNCİ BAŞKANLIK KURULUNUN KARARI VE İÇTİHADI BİRLEŞTİRMENİN KONUSU
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca 23.11.2016 tarihinde “İşçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı konusuyla ilgili olarak görüş aykırılığı bulunduğu, farklı uygulamaların sürdüğü sonucuna varıldığından; aykırılığın İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca giderilmesi gerektiğine” karar verilmiştir.
C. GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 12.05.2104 gün ve 2014/6541 E.- 10401 K.; Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.10.2011 gün ve 2011/47206 E.- 2011/39092 K., 23.01.2012 gün ve 2011/51609 E, - 2012/1072 K. 27.02.2012 tarih ve 2012/1757 E. - 2012/5742 K., 06.11.2013 gün ve 2013/10344 E. - 28364 K., 26.11.2014 gün ve 2014/31734 E. - 2014/35646 K.; Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 11.02.2014 gün ve 2014/442 E. - 2014/2051 K., 24.04.2014 gün ve 2014/9751 E. - 2014/9687 K., 25.04.2214 gün ve 2013/32365 E. - 2014/9970 K. 25.04.2014 gün ve 2014/6867 E. - 2014/9971 K., 25.04.2014 gün ve 2014/6871 E. 2014/9975 K„ 25.04.2014 gün ve 2014/6872 E. - 2014/9976 K., 25.04.2014 tarih ve 2014/6869 E.-2014/9973 K.; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2012 gün ve 2012/9-838 E. 2012/715 K. sayılı kararları.
D. GÖRÜŞ AYKIRILIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU YARGITAY DAİRELERİNİN GÖRÜŞLERİNİN ÖZETLERİ
1. Kapatılan Yedinci Hukuk Dairesinin Görüşü:
Kapatılan Yedinci Hukuk Dairesi konuyla ilgili olarak Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirdikleri görüşlerinde özetle, konunun Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 17.10.2012 tarih ve 9-838/715 sayılı dosyasında da tartışılıp karara bağlandığını, HGK'nın ilgili dosyasında da belirlendiği üzere işçilik alacaklarına esas hizmet süresi ve ücret miktarı gibi hesaplamaya ilişkin unsurların tartışmalı olduğu durumlarda alacağın likit olması hususundaki ölçütlerinin bu tür dosyalarda da benimsenmesi ve alacağın belirsiz olduğunun kabul edilmesi ve özellikle kayıtların işverenin elinde bulunması hâlinde işçinin, alacağın miktarını veya değerini tam ve kesin olarak belirlemesi kendisinden beklenemeyeceğinden, alacağın belirsiz olduğunun kabulünün gerektiğini, bu hususta Yargıtay Yirmiikinci Hukuk Dairesi içtihatları ile diğer Daire ve HGK içtihatları arasındaki aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
2. Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesinin Görüşü:
Dokuzuncu Hukuk Dairesi tarafından konuyla ilgili olarak Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirilen görüş yazısında özetle, işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerektiği, alacağın hesabının yapılmasının işçiden beklenemeyeceği hâllerin belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, kıdem ve ihbar tazminatlarının hesabı için çalışılan süre, fasılalı çalışma, uzun istirahat raporu, ücretsiz izin, grevde geçen süre, alınan son ücret vs. değişkenlerin bilinmesinin gerektiği, bu değişkenlerden birinin dahi taraflar arasında çekişmeli olması hâlinde talep edilebilecek tazminatın tam ve net olarak belirlenmesinin mümkün olmayacağı ve bu durumun alacağı belirsiz kılacağı, bununla birlikte, ücret ve ek ücretlere ilişkin tartışma olmasının, kıdem tazminatı tavan sınırlaması nedeniyle sonuca etkili olmaması durumunda istenecek kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu olamayacağı;
İşçinin aldığı ücreti ve çalıştığı süreyi bilmesi gerektiği varsayımından yola çıkılarak yıllık izin ücreti, ihbar ve kıdem tazminatı alacaklarının belirli alacak olduğunu söylemenin isabetli olmadığı, işverenin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 3, 8, 22, 28,32, 37 ve 67’nci maddeleri uyarınca yasal yükümlülüğe rağmen çalışma süresi, ücret ve ek ücretlere ilişkin kayıt ve belgeleri işçiye vermemiş olması hâlinde iş sözleşmesi haksız olarak feshedilen işçinin alacağını tam ve net olarak hesaplamasının veya bu amaçla masraf yaparak uzman görüşü almasının ondan beklenilmesinin, hak arama özgürlüğünün önünde engel olacağı, bununla birlikte anılan unsurlara ilişkin belgenin işçiye verilmiş olması veya işçinin ulaşabileceği belge ve kayıtlarla alacağın kesin olarak belirlenebildiği durumlarda alacağın belirli olduğunun kabul edilmesi gerektiği;
Fazla çalışma, hafta tatili çalışması ile bayram ve genel tatil çalışmalarının karşılığı olarak ödenen ücretler için açılan davalarda, hâkimin belirlenen ücret miktarından takdiri indirim yapabileceği yerleşik Yargıtay içtihadı olup, bu tür alacaklar için açılan davaların belirsiz alacak davası olduğu hem Yargıtay 9. Hukuk Dairesi hem de Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından kabul edildiği için bu tür alacaklar yönünden içtihat farklılığı bulunmadığı, yine iş sözleşmesi ile işçilere sağlanan sosyal haklara ilişkin alacakların da sözleşmede zikredilen alacaklar olması nedeniyle belirsiz alacak olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu hususta da Yargıtay 9. ve 22. Hukuk Daireleri arasında bir görüş ayrılığı bulunmadığı;
Hakkın özünün tartışmalı olması veya yargılamayı gerektirmesi, bir alacağın belirsiz sayılması için yeterli olmayıp, alacağın hesaplanmasındaki güçlüklere ve bu hesabı yapmasının işçiden beklenip beklenmeyeceğine göre belirli/belirsiz alacak niteliğinin belirlenmesi gerektiği;
Bütün yasal yükümlülüklere uyan işverenden talep edilen işçilik alacaklarının belirli alacak olduğunun kabulünün gerektiği, zira ücret ve çalışma süresinin tam olarak kayda geçirildiği ve ücret pusulası ile diğer gerekli belgelerin tamamının işçiye verildiği, özellikle kamu işyerlerinde çalışan işçilerin işçilik alacaklarının belirli alacaklar olduğu;
Belirsiz alacak davasını düzenleyen HMK’nın 107’nci maddesinin gerekçesinde, keşif ve bilirkişi raporu ile alacağın miktarının tespitinin gerektiği hâller belirsiz alacak davasına örnek olarak gösterilmiş olup, işçilik alacaklarının tespitinde de bilirkişi raporu alınmasının çok yaygın bir uygulama olduğu, bu nedenle bazı tür işçilik alacaklarının belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi gerektiği;
Belirsiz alacağın tespitinde objektif ve sübjektif unsurlar bulunduğu, objektif unsurun alacağın veya dava değerinin belirlenmesinin objektif olarak imkânsız olması (iş kazalarına dayalı alacak davasında kusur oranının tespitinin gerekmesi vs.), sübjektif unsurun ise alacaklının talep konusu miktarı belirlemesinin alacaklının şahsından beklenilememesi olduğu, söz gelimi sendikasız çalışan ve yasal işçilik hakları konusunda hiçbir bilgisi olmayan işçinin alacakları doğru şekilde adlandırması dahi mümkün değil iken, alacaklarını tam ve doğru hesaplamasının kendisinden beklenilemeyeceği belirtilmiştir.
3. Yargıtay Yirmiikinci Hukuk Dairesinin Görüşü:
Yargıtay Yirmiikinci Hukuk Dairesi konuyla ilgili olarak Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirdikleri görüşlerinde özetle, işçilik alacakları yönünden belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olup olmadığının her somut olaya göre ayrı ayrı değerlendirilmesi ve davacının alacağını belirleyebilmesi için ihtiyaç duyduğu bilgi ve belgelere sahip olmaması yanında, dava açma hazırlığı döneminde bu belgelere ulaşmasının mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla gerçekleşmesi gerektiği;
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu hâllerde belirsiz alacak davası açılması için yeterli olduğu ancak herhangi bir davada bilirkişi raporu alınmış olmasının belirsiz alacak davasının varlığı için yeterli olmadığı, şayet davacı, davayı açarken alacağın miktarını belirleyebiliyor ise mahkemece bilirkişi raporu alınmış olmasının alacağı belirsiz hâle getirmeyeceği; Alacağın miktarının tayin ve tespitinin hâkime bırakılmış olduğu hâllerde, alacak miktarının tespitinde hâkimin takdir hakkı bulunuyorsa, hüküm olunacak miktar hâkimin takdir hakkı sonucu belirleneceğinden, bu gibi durumlarda alacağın belirsiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği;
Taraflar arasında sadece alacak miktarı konusunda uyuşmazlık olmasının alacağın belirlenmesinin işçiden beklenmeyeceği anlamına gelmeyeceği ancak objektif imkânsızlığın varlığı hâlinde alacağın belirsiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği;
Alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirlik kavramlarının ayrıştırılması gerektiği, davacının objektif olarak alacağını belirleyebilmesi mümkün ancak davanın ispat edilebilirlik derecesinin düşük olması hâlinde belirsiz alacak davasından söz edilemeyeceği, aksi durumun kabulü hâlinde, ispat edilebilirliği düşük olan bütün davaların belirsiz alacak davası olarak kabulünün gerekeceği;
Çalışma süresi ve ücret miktarı yönünden uyuşmazlık bulunması hâlinde dahi işçinin çalışma süresini, ücretini ve işverence kendisine sağlanan para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatlerini belirleyebileceği, işçinin bunları bilmemesinin hayatın olağan akışına ters olduğu, işçinin bilmediği çalışma süresi ve ücret miktarını tanıkların veya bilirkişinin bileceğini düşünmenin hayatın olağan akışına ters olduğu;
İşverenin maddi hukuktan doğan bordro düzenleme ve işçiye belge verme gibi yükümlülüklerini yerine getirmemesinin veya düzenlemiş olduğu belgenin gerçeği yansıtmamasının, davadan önce işçinin alacaklarını inkâr etmesinin, kural olarak işçiye belirsiz alacak davası açma imkânı vermeyeceği, işçinin bu durumda dahi alacağın varlığını belirleyebiliyor ise belirsiz alacak davası açamayacağı,
Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi ile olan diğer bir görüş ayrılığının da şartları bulunmadığı hâlde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı yazıyor ise, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine ilişkin olduğu, Dairenin bu noktada herhangi bir süre vermeden davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini düşündüğünü, buradaki dava şartının tamamlanabilir nitelikte bir dava şartı olmadığını, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesinin ise bu konuda gerekli düzeltmeyi yapması için davacıya süre verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
4. Hukuk Genel Kurulunun Görüşü:
Hukuk Genel Kurulunun konuyla ilgili olarak Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirdikleri görüşlerinde özetle, başvuruda belirtilen 2012/9-838 E. - 715 K, sayılı dosyada, kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacakları kısmi dava yoluyla dava edildiği, HMK'nm sonradan ilga edilen 109/2’nci maddesinde yer alan "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli ise kısmi dava konusu yapılamaz" hükmü uyarınca davanın yerel mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından kararın alacağın belirli/belirlenebilir olmadığı, bu nedenle kısmi dava konusu yapılabileceği gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozma kararma direnilmesi ve bu kararın temyizi üzerine HGK tarafından yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verildiği;
1086 sayılı HUMK'da açıkça düzenlenmeyen ancak içtihatlarla varlığı kabul edilen kısmi dava müessesesinin 6100 sayılı HMK'nın 109’uncu maddesinde açıkça düzenlendiğini, yeni düzenlemede, alacak miktarı tartışmasız ise veya tartışmalı olmakla birlikte objektif olarak talep konusu miktar herkes tarafından anlaşılabilecek şekilde belirli ise bu alacağın kısmi davaya konu olamayacağı, Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında alacağın belirli olması kavramının tespitinde, İcra ve İflas Kanunu’nun 67’nci maddesinde öngörülen “likit alacak” kavramının yol gösterici olabileceği, likit alacağın tutarı belli, bilinebilir, hesaplanabilir alacak olduğu, bir alacağın likit olarak kabulü için ya alacağın belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilmeli veya bilmesinin gerekmesi olgusunun arandığı, başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerektiği, mahkemenin alacağı bizzat kendisi tespit edebilecek iken bilirkişiden rapor alarak miktarı tespiti hâlinde, likit olan alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı için likit sayılmamasının doğru olmayacağı (YHGK. 14.07.2010 tarih ve 2010/19-376 E. - 397 K),
İşçilik alacaklarının özelliği dikkate alınarak, miktarın tartışmasız veya açıkça belirli olduğunu söylemenin mutlak doğru olmadığı gibi aksinin kabulünün de doğru olmadığı, bu nedenle alacağın belirli olup olmadığının somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği,
Kıdem tazminatı alacağının belirlenmesinde hizmet süresi ve ücret miktarının yanında işçinin aldığı ek ücretlerin, yani giydirilmiş ücretin de dikkate alınması gerektiği,
Fazla çalışma ücreti alacaklarının tespitinde ise alacağın kesin delillerle ispat edilememesi hâlinde takdiri delillerle belirlenmesi ve belirlenen süreden de hâkim tarafından bir miktar sürenin indirilmesi gerektiğinin kabul edildiği, somut davada, fazla çalışma ücreti yönünden kesin deliller bulunmadığına göre alacağın takdiri delillerle ispatı ve bundan da hâkim tarafından indirim yapılması gerekeceğinden, alacağın dava açma tarihinde belirli olduğundan söz edilemeyeceği,
Sonuç olarak Yargıtay 7. ve 9. Hukuk Daireleri ile 22. Hukuk Dairesi içtihatları arasındaki aykırılığın giderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5. Diğer Dairelerin Görüşleri:
Yargıtay Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü, (Kapatılan) Altıncı, Sekizinci, Onbirinci, Onüçüncü Hukuk Daireleri Yargıtay Birinci Başkanlığına bildirdikleri görüşlerinde özetle Yargıtay Dokuzuncu, Yirmiikinci Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulu arasındaki görüş farklılığının içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesinin uygun olacağını;
Yargıtay Onuncu, (Kapatılan) Onsekizinci, Yirminci, Yirmibirinci ve Yirmiüçüncü Hukuk Daireleri ise somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle içtihadı birleştirme kararı alınmasına gerek bulunmadığını;
Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesi, işçilik alacaklarının genel ve soyut bir ifadeyle belirli veya belirsiz alacak olup olmadığını söylemenin mümkün olmadığını, her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılması gerektiğini, işçilik alacaklarına esas ücret ve süre hesabı asli unsurlar olduğundan ve tam olarak bilinmesi alacağın belirlenmesi için zorunlu olduğundan, bu unsurların tartışmalı olduğu durumlarda alacağın belirsiz olduğunu kabul etmek gerektiğini,
Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesi, HGK ve Yargıtay Dokuzuncu Hukuk D