Yargıtay Büyük Genel Kurul 1991/7 Esas 1992/4 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1991/7
Karar No: 1992/4
Karar Tarihi: 10.04.1992

(1086 S. K. m. 382, 388) (2004 S. K. m. 18, 97, 363)

Dava: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi Üyesi Cahit Kadılar, kısa karara aykırı şekilde yazılmış gerekçeli kararın esasa girilmeden sırf bu çelişki nedeniyle bozulması gerekip gerekmediği konusunda 10. Hukuk Dairesi ile diğer daireler ve Hukuk Genel Kurulu kararları arasında aykırılık bulunduğunu ileri sürerek, bu aykırılığın içtihadı birleştirme yolu ile giderilmesini istemiş; Birinci Başkanlık Kurulu'nca 17.10.1991 gün ve 51 sayı ile kararlar arasında aykırılık bulunduğu sonucuna varılarak konunun İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda görüşülmesine karar verilmiştir.

10 Nisan 1992 günü toplanan İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda raportör üyenin açıklamaları dinlenerek gereği görüşüldü:

Karar: Önce, kararlar arasında aykırılık bulunup bulunmadığı yönü ezirende durulmuştur.

Hukuk Genel Kurulu'nun 1.2.1969 gün ve 776/74 sayılı kararında ilamın tefhim olunan karara uygun olması gerektiği; bunun kamu düzeni ile ilgili bulunduğu belirtilerek karar, gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunmaması sebebiyle bozulmuştur.

Hukuk Genel Kurulu'nun 30.9.1970 gün ve 847/464 sayılı kararında: Konu İcra ve İflas Kanunu'nun 18, 97 ve 363. maddeleri uyarınca basit yargılama usulü açısından ele alınıp incelenerek tutanağa geçirilip tefhim edilen ilk kararın geçerli olduğu, sonradan dosyaya konulan kararın ise bir örnek niteliğini taşımakta olup, bu kararın tefhim olunan esas kararla çelişmesi halinde hukuki sonuç doğurmayacağı; hukuki değeri taşımayan bu karar örneğindeki yanlışlıkların düzeltilmesini ilgili tarafın her zaman isteybileceği belirtilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nun 10.2.1988 gün, 520/89 sayılı kararı: Bu karara esas olan usulü durum şöyle gerçekleşmiştir: Yerel mahkeme 27.12.1984 günlü son oturumda ittihaz ettiği kısa kararda "Davanın kabulüne" karar vermiş, gerekçeli kararda ise davayı reddetmiştir. Temyiz üzerine 2. Hukuk Dairesi kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olmasına değindikten sonra gerekçeli kararın tefhim edilen kısa karara uygun düzenlenmesinin zorunlu bulunduğu gerekçesiyle kararı bozmuş; yerel mahkeme bozmaya uymuş, ancak bu defa kısa kararda davanın reddine karar verdiğini açıklamış gerekçeli kararı da buna uygun olarak davanın reddi şeklinde oluşturmuştur. Temyiz üzerine 2. Hukuk Dairesi davanın kabulü doğrultusunda gerekçeli karar düzenlenmesine ilişkin bozma kararına uyulduğu halde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararı yeniden bozmuştur. Yerel mahkeme önceki kısa kararın maddi hataya dayandığı; bu maddi hatayı düzeltmek amacıyla bozmaya uyduğunu bozmadan sonra verdiği kısa kararla daha sonra yazılan gerekçeli kararın aynı doğrultuda olduğu gerekçesiyle kararında direnmiştir. Hukuk Genel Kurulu, bozmaya uyulmakla, bozma kararında açıklanan biçimde araştırma ve inceleme yapılma ve gene bozmada benimsenen hukuki esaslar uyarınca karar verilme konusunda taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğacakğını; ancak maddi hata halinde bu kuralın uygulanmayacağını açıkladıktan sonra olayın özelliği itibariyle usuli kazanılmış hak doğmayacağını bu itibarla direnme kararı verilebileceğini belirtmiş; bozmadan sonra mahkemece öncekinden farklı yeni bir kısa karar oluşturulduktan sonra mahkemece öncekinden farkıl yeni bir kısa karar oluşturulduktan sonra buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasını da usul ve yasaya uygun bulmuştur.

Birinci Hukuk Dairesi'nin 11.2.1988 gün, 11944/1415 sayılı; 24.2.1964 gün, 952/1008 sayılı; 2. Hukuk Dairesi'nin 12.12.1990 gün, 7840/12913 sayılı kararları Hukuk Genel Kurulu'nun yukarıda açıklanan 1.2.1969 günlü kararı doğrultusundadır.

Üçüncü Hukuk Dairesi 27.9.1973 gün ve 4007/4016 sayılı kararında Hukuk Genel Kurulu'nun 1.2.1969 günlü kararıdaki esası benimsemiş ancak bunun yanında mahkemece yapılacak işi de göstererek gerekçeli kararın duruşma tutanağına yazılı kısa karar uygun olarak düzenlenip taraflara tebliğ edilmesi gereğine değinmiştir.

Dördüncü Hukuk Dairesi'nin 28.4.1986 gün ve 3054/3674 sayılı kararında gerekçeli kararın tefhim olunan kısa karara uygun olarak yazılmamış bulunması bozma sebebi sayılmış ve aynen şu husus eklenmiştir: "Mahkemece yapılacak iş, tefhim olunan kısa karara göre ve ona uygun olarak yazılacak gerekçeli kararın taraflara tebliğ ve bu karara karşı kanun yoluna başvurulması halinde dosyayı diğer temyiz itirazlarıyla birlikte incelenmek üzere Yargıtay'a göndermekten ibarettir". 4. Hukuk Dairesi'nin 24.12.1987 gün ve 7427/9508 sayılı kararı da aynı doğrultudadır.

Altıncı Hukuk Dairesi'nin 12.1.1962 gün ve 7638/149 sayılı kararında "Mahkemenin son muhakeme celsesinde tarafların yüzlerine karşı tehfim ettiği kararla sonradan yazdığı gerekçeli karar birbirine uymamaktadır. Halbuki gerekçeli kararın kısa karara uygun şekilde yazılması iktiza eder" gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

Yedinci Hukuk Dairesi'nin 23.2.1976 gün ve 1732/2863 sayılı kararı Hukuk Genel Kurulu'nun 1.2.1969 günlü kararı doğrultusundadır.

Sekizinci Hukuk Dairesi'nin 16.3.1987 gün ve 2760/2830 sayılı ve 20.2.1989 gün, 1425/1666 sayılı kararlarında kısa karara aykırı gerekçeli karar tesis edilmesinin bozma sebebi oluşturacağına değinilmiştir.

Dokuzuncu Hukuk Dairesi'nin 21.11.1991 gün ve 10137/14580 sayılı kararında "..kısa kararla gerekçeli karar farklıdır. Bu şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir" denilmekle yenitinlimiştir.

Onuncu Hukuk Dairesi'nin 18.11.1986 gün ve 5997/6166 sayı ve 9.3.1987 gün, 1239/1283 sayılı karalarında tefhim olunan kararda davanın reddine; gerekçeli kararda ise davanın kabulüne karar verilmesinin hükmün bozulmasını gerektirebileceği de düşünülebilirse de denildikten sonra dava ekonomisi ve uyuşmazlıkların en kısa yoldan ve en az masrafla çözümlenmesi ilkesi dikkate alınarak hükmün sırf bu çelişki nedeniyle bozulmaması gerektiği esası benimsenerek temyiz itirazları incelenerek işin esasına girilmiştir.

Onuncu Hukuk Dairesi'nin 5.5.1987 gün ve 1652/2732 sayılı kararında, kısa kararda davanın kabulüne, gerekçeli kararda ise davalılardan biri hakkında tamamen, diğeri hakkında ise kısmen redde karar verilmiş olan bir dosyada temyiz üzerine bu yönden bir bozma yapılmadan gerekçeli karara itibar olunarak işin esası yönünden temyiz incelemesi yapılarak sonuca gidilmiştir.

Onuncu Hukuk Dairesi'nin 23.11.1987 gün ve 6250/6369 sayılı kararında kısa kararla gerekçeli karar arasında açık çelişki bulunması bozma sebebi sayılarak mahkemece kısa karara uygun gerekçeli karar yazılmak üzere hüküm bozulmuştur.

Onuncu Hukuk Dairesi'nin 3.10.1989 gün ve 6327/5279 sayılı kararında, mahkemece yapılacak işleme değinilmeksizin "kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki bulunması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir" denilmekle yetinilmiştir.

Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 27.1.1992 gün ve 5193/334 sayılı kararında, HUMK.na göre uygun olarak yazılması gerekir. Mahkemece, kısa kararda dayalılarda A aleyhine karar verildiği halde, gerekçeli kararda diğer davalı aleyhine karar verildiği ve A hakkında ise yetkisizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. Kısa kararla gerekçeli kararın farklı olması önemli bir usul yanlışlığıdır. Bu itibarla mahkemece gerekçeli kararın kısa karara uygun olarak yazılması gerekirken bu yönün gözden kaçırılması doğru görülmemiş ve hükmün sadece bu yönden bozulması gerekmiştir" denilmiştir.

Onikinci Hukuk Dairesi 18.9.1989 gün ve 1327/1760 sayılı kararda, "Gerekçeli kararın kısa karara uyması zorunludur" gerekçesiyle bozma yapılmıştır.

Onikinci Hukuk Dairesi'nin 16.10.1991 gün ve 9963/10620 sayılı kararında, "Gerekçeli kararla kısa karar arasında çelişki vardır. Asıl olan kısa karardır. Gerekçeli kararla kısa karar arasında çelişki vardır. Asıl olan kısa karardır. Gerekçeli karar kısa karara uygun olmak gerekir. Kısa karara uygun gerekçeli karar yazılmak üzere merci kararı bozulmalıdır" görüşü benimsenmiştir.

Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 3.4.1975 gün ve 3110/2150 sayılı kararında, "Anayasa'nın koyduğu yargılamanın aleniyet kuralı ve HUMK.nun 382. maddesi gereği olarak kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Kısa kararla gerekçeli kararda belirtilen kararın başka nitelikte olması aleniyet kuralına aykırı düşer ki bu da mahkemelere olan güveni sarsar. Davanın tamamen reddine karar verildikten sonra bundan dönülerek davanın kabulüne aksettiren bir ilam düzenlenemez. İlamın tefhim edilen karara uygun olarak Düzenlenmesi zorunludur. Bu yön kamu düzeni ile ilgili olduğundan mahkemenin davanın reddine karar verildikten sonra bundan dönüp davanın kabulü şeklinde ilam düzenlemesi açıklanan ilkelere aykırı olup bozma nedenidir" görüşüne yer verilmiştir.

Onbeşinci Hukuk Dairesi'nin 4.10.1990 gün ve 660/3842 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişkiliğe değinildikten sonra "...geçerli bulunan kısa karar doğrultusunda hüküm kurulmak üzere karar bozulmalıdır" denilmiştir.

Onsekizinci Hukuk Dairesi'nin 11.2.1992 gün ve 139/408 sayılı kararında, "Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre tefhim edilen karar esas olup gerekçeli karar tehfim edilen bu kısa karara aykırı olamaz. Bu husus kamu düzeni ile yakından ilgili olup mahkeme kararlarında duyulan güvenin gereğidir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, yeniden duruşma açarak kısa karara uygun gerekçeli kararı yazıp taraflara tebliğinden ibarettir" denilerek karar bozulmuştur.

Birinci Hukuk Dairesi'nin 24.2.1964 gün, 952/1008 sayılı, 8.Hukuk Dairesi'nin 20.2.1989 gün ve 1425/1666 sayılı ve 20.2.1975 gün, 4228/1057 sayılı; 13. Hukuk Dairesi'nin 13.9.1973 gün, 135/138 sayılı kararlarında ise kısa karar - gerekçeli karar çelişikliğine ilişkin bozma yanında diğer yönlerden de bozma yapılmıştır.

Birinci Başkanlık Kurulu'nun 17.10.1991 gün ve 51 sayılı kararında içtihadı birleştirmenin konusu hakkında herhangi bir açıklamada bulunulmamış; sadece kararlar arasında aykırılık olduğuna değinilmekle yetinilmiştir. Burada usul yönünden öncelikle şu hususun açıklanmasında yarar görülmüştür; Kural olarak içtihadı birleştirme kurulları ve Birinci Başkanlığık Kurulu kendilerine yetkililerce başvurulmadan re'sen içtihadı birleştirme kurumunu harekete geçiremezler. Yasada öngörülenlerce bu konuda başvuru gerekir. Ancak, kararların kapsamında kalmak kaydıyla aralarında aykırılık bulunan hukuki konuları belirleme ve özetleme yetkisini içtihadı birleştirme kurulu haiz olup bu konuda raportör üyenin özetilmesi dahi kurulu bağlamaz.

O halde, yukarıda özetlenen kararlar arasında aykırılık doğuran noktalar öncelikle berilnmelidir.

Aykırılık, evvela kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olmasının bir bozma sebebi oluşturup oluşturmadığı noktasında belirmektedir. Kararlardan bir kısmında bu aykırılığın bozma sebebi oluşturacağı kabul edilmişken diğer bazılarında bozma sebebi oluşturmayacağı esası benimsenmiştir. Bu yöndeki uyuşmazlık çok uzun yıllar boyu devam etmiş ve etmektedir. Herhangi bir nedenle kısa kararda benimsenen sonucu, gerekçeli kararı yazarken vicdanına ve hukuki görüşüne uygun bulmayan hakim gerekçeli kararlarda, az önce açıklanan aykırılık durumu ile sıkı sıkıy

Paket Özellikleri

Programların tamamı sınırsız olarak açılır. Toplam 9 program ve Fullegal AI Yapay Zekalı Hukukçu dahildir. Herhangi bir ek ücret gerektirmez.
7 gün boyunca herhangi bir ücret alınmaz ve sınırsız olarak kullanılabilir.
Veri tabanı yeni özellik güncellemeleri otomatik olarak yüklenir ve işlem gerektirmez. Tüm güncellemeler pakete dahildir.
Ek kullanıcılarda paket fiyatı üzerinden % 30 indirim sağlanır. Çalışanların hesaplarına tanımlanabilir ve kullanıcısı değiştirilebilir.
Sınırsız Destek Talebine anlık olarak dönüş sağlanır.
Paket otomatik olarak aylık yenilenir. Otomatik yenilenme özelliğinin iptal işlemi tek butonla istenilen zamanda yapılabilir. İptalden sonra kalan zaman kullanılabilir.
Sadece kredi kartları ile işlem yapılabilir. Banka kartı (debit kart) kullanılamaz.

Tüm Programlar Aylık Üyelik

9 Program + Full&Egal AI
Ek Kullanıcılarda %30 İndirim
Sınırsız Destek
350
199
Kazancınız 151₺
7 Gün Ücretsiz Dene Ücretsiz Aboneliği Başlat Şimdi abone olmanız halinde indirimli paket ile özel fiyatımızdan sürekli yararlanırsınız.