Yargıtay Büyük Genel Kurul 1988/5 Esas 1990/1 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1988/5
Karar No: 1990/1
Karar Tarihi: 29.01.1990

(765 S. K. m. 491, 492) (YİBK 1939/42E 1939/61K 6.12.1939)

Dava: Yargıtay 6. Ceza Dairesi Başkanlığının 26.9.1988 günlü yazısında; Türk Ceza Kanunu'nun 491/4. maddesinin "Gündüzün bina içinde ya da duvarla çevrilen eklentisinde" 492/1. maddesinin "Geceleyin bina içinde ya da oturmaya özgülenmiş bir yer ya da eklentisinde" 492/9. maddesinin ise "oturulan bir evin doğrudan doğruya ekletisinde" hırsızlık cürmünün işlenmesini ayrı ayrı ağırlaştırıcı neden olarak benimsediği; bu maddelerde geçen "bina" kavramının, öğreti ve yasa koyucunun amacına göre, "başkalarının girmesine izin verilmediğini gösterecek biçimde dış dünyadan ayrılmış yerel" olarak tanımladığı ve bu tanımının öbür maddelerin uygulanmasında tutarlılık sağlanması için bina kavramının bu tanımı çerçevesinde yorumlanması zorunlu olduğu halde, 6.12.1939 gün ve 42/61 sayılı içtihadı birleştirme kararının, hırsızlığın salt ve mekanik anlamda bina içinde işlenmesini yeterli bulduğu ve rıza kavramını tanımdan çıkardığı ileri sürülerek yasanın özüne, amacına ve öbür maddelerle tutarlı biçimde uygulanması için 6.12.1939 gün ve 42/61 sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesi istenilmiştir.

Yargıtay 1. Başkanlığının, 17.11.1988 gün ve 3417-7308 sayılı yazısı ile gündeme alınan konu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda 26.5.1989 ve 22.12.1989 günlü ilk iki oylamada yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 26.1.1990 günlü üçüncü toplantıda aşağıdaki sonuca varılmıştır.

Önce usul sorunları üzerinde durulmuştur:

İçtihadı birleştirme müsessesi, Temyiz Mahkemesi Teşkilatına Dair Kanunun değişik 8. maddesinde şu şekilde yer almıştır: "Temyizin iki dairesi veya bir dairenin iki kararı arasında aynı meselede tezat ve mübeyenet görüldüğü veya takarrür etmiş bir içtihadın tebdiline ihtiyaç hasıl olduğu takdirde birinci reis, tezat ve mübeyenet şeklinde mütebayın ilamları ve içtihadın tebdili lüzumu halinde içtihadın tebdiline saik olan sebepleri mutazammın evrakı alakadar daire veya dairelerden celp ve telhis ve nüshalarını taksir ile içtimadan en aşağı üç gün evvel temyiz mahkemesi heyeti umumiyesine tevzi ve içtima gününü tayin eder. "Bu hükümlerde yer alan"... Takarrür etmiş bir içtihadın tebdiline ihtiyaç hasıl olduğu takdirde" sözlerinin, yerleşmiş bir içtihadın veya çıkarılmış bulunan bir içtihadı birleştirme kararının gerektiğinde değiştirilebileceğini amaç edindiği kuşkusuzdur.

İçtihadı birleştirme müessesesi, 1730 sayılı Yargıtay Kanunu'nda benimsendiği gibi 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nda da yer almıştır. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 45. maddesi 1 ve 2. fıkralarında içtihadı birleştirme müessesesini açıkladıktan sonra 3.fıkrada "içtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır" denilmiş ve açıkça içtihadı birleştirme kararlarının değiştirilebileceği veya kaldırılabileceği esası benimsenmiş ancak, hangi hallerde değişiklik yapılabileceği konusunda bir hüküm getirilmemiştir. Bununla beraber genel olarak denilebilir ki, mevcut bir içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesi veya kaldırılması için ortada haklı nedenler bulunmalıdır. Şu husus da belirtilmelidir ki içtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılması görüşmelerinde o kararların çıkarılması sırasında ortaya konulan düşüncelerin, gerekçelerin yeniden gündeme getirilerek tekrar bir değerlendirmenin yapılması ve sonuca gidilmesi sözkonusu değildir. Zira İçtihadı Birleştirme Kurullarının toplanma usulleri dikkate alındığında, kurulların yeni oluşumu değerlendirme farklılıklarına yol açacağından içtihadı birleştirme kararlarının sık sık değiştirilmesi veya kaldırılması durumu ile karşılaşılacaktır ki bunun hukukta istikrarsızlığa yol açacağı ve içtihadı birleştirme usulunun kabulündeki amaçla çelişeceği tartışma götürmeyecek kadar açık bir gerçektir.

O halde, bu esasların sonucu olarak yukarıda da açıklandığı gibi bir içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesi veya kaldırılması için ortada bu durumu haklı gösteren bir neden mevcut olmalıdır. Kuşkusuz, haklı bir nedenin var olup olmadığı sorunu objektif bir kurala bağlanamaz; bunun her konuda ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.

Konu açıklanan yöntem dahilinde değerlendirilip tartışılarak şu sonuca varılmıştır:

Değiştirilmesi istenilen 6.12.1939 günlü ve 42/61 sayılı içtihadı birleştirme kararı şöyledir: "Türk Ceza Kanunu, hırsızlık cezasının çalınan malın keyfiyetine ve hırsızlığın ikaı için kullanılan vasıtaya ve vuku bulduğu mahalle ve hırsızlığın yapıldığı zamana göre teşdit edilmesi esasını kabul etmiş ve 2275 numaralı kanun ile tadilat yapılırken bina içinde yapılan hırsızlıklar hakkında 491,492,493. maddelerle ayrı ayrı cezai hükümler vazedilmiş olmasına ve bina içinde yapılan hırsızlıklar; ika olunduğu zamana ve ikaı şekline göre aynı derecede vehamet arz etmediği için hırsızlığın gündüzün bina içinde yapılması halinde, 491. maddenin 4. fıkrasıyla teşdiden altı aydan iki seneye kadar ve geceleyin yapılması halinde de 492. maddenin 1. fıkrasıyla bir seneden üç seneye kadar ve bu yerlere sun'i vasıtalar ile veya şahsi çeviklik sayesinde manialar kaldırılıp girilmek ve aşılmak suretiyle hırsızlığın işlenmesi halinde dahi 493. maddesinin 1. fıkrasıyla üç seneden beş seneye kadar hapis cezaları tayin edilmesine ve binadan madud olan bir dükkana gündüzün alış veriş etmek aksadıyla girip de alış veriş ettiği sırada hırsızlık yapan şahıs ile alış veriş niyeti olmaksızın girerek dükkan içinde hırsızlık yapan şahsın hareketlerini takip edilen kast ve niyet noktasından birbirinden tefrik etmeye ve hırsızlık cezasını tayin sırasında binaya izinli veya izinsiz girilmiş olması cihetinden bir tasnif yapmaya veya bina içinde ika edilen bir şirkati bazı mülahazat ile açıkta işlenmiş farz ve telakki eylemeye 491.maddenin 4. fıkrasında mevcut (hırsızlık bina içinde işlenirse) yolundaki mutlak sarahat mani olduğu gibi bu fıkra hükmünün; yalnız izinsiz girilen binalara hasr ve kasredilmesi; gerek (sirkat mahallinin) başlı başına cezanın teşdidi için sebep tutulması hakkındaki kanun vazımın maksadı ve gerek hırsızlık cezasının teşdidine sebep tutulan mezkur 491. maddenin diğer fıkralarındaki hükümler ile kabili telif bulunmamasına göre dükkan ve kahvehane gibi yerlerde gündüzün yapılan sirkat suçları hakkında 491. maddenin 4. bendinin tatbiki icap ettiğine sülüsan ekseriyetle karar verildi". Görüldüğü üzere bu içtihadı birleştirme kararı yasa hükmünün uygulanmasına açıklık getirmiş ve yorumlamış bulunmaktadır. Tartışılacak husus bu yorumun değiştirilmesinin gerekip gerekmediği yönüdür.

1221 sayılı Temyiz Mahkemesi Teşkilatına Dair Kanunun içtihadı birleştirme müessesine ilişkin değişik 8. maddesinin 2. fıkrası içtihadı birleştirme müessesesine atfen şu hükmü getirmiştir: "Bu Karar; Temyiz dairelerince mümasil işlerde mabihilimtisaldir", 2797 sayılı Yargıtay Kanunu da aynı yönde şu hükmü getirmiştir; "İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar," Bu hükümlerin taşıdığı anlam, içtihadı birleştirme kararlarının adliye mahkemeleri için benzer hukuki konularda adeta objektif hukuk kuralı niteliğinde bulunduklarıdır.

İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında gerek me'haz metin ve bununla ilgili yorumlar ve gerekse uygulamada sözkonusu içtihadı birleştirme kararının çıkarılışından bu güne kadar içtihadı birleştirme kararına aykırı yönde muhtelif kararların bulunması hatırlatılarak içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesi gereği ileri sürülmüş ise de çoğunluk şu gerekçelerle bu görüşlere katılmamıştır: İçtihadı birleştirme kararı yasa hükmüne açıklık getirerek ona bir anlam vermiştir. Yasanın açıklığa kavuşan hükmü bir tarafa itilerek içtihadı birleştirme kararı ayakta iken me'haz metne dayanılarak hükmün anlamının değiştirilmesi benimsenemez. Diğer taraftan içtihadı birleştirme kararının hukuki gücü dikkate alındığında aykırı yöndeki kararların bu konuda herhangi bir suretle etkili olamayacağı da açık bir keyfiyettir. Kaldı ki içtihadı birleştirme kararının çıkarılışından itibaren geçen uzun yıllar boyu, Türk Ceza Kanunu'nda pek çok değişikliği gerçekleştiren yasa koyucu da bu konuda herhangi bir değişiklik gereği duymamış; değişikliği gerektirir başkaca haklı bir neden de görülmemiştir.

Bu nedenlerle halen uygulanma kabuliyeti bulunan yukarıda değinilen 6.12.1939 günlü ve 42/61 sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararının kaldırılmasına veya değiştirilmesine, yer olmadığı sonucuna varılmıştır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Türk Ceza Kanunu'nun 491 ve 492. maddelerinde sözü edilen "bina" kavramı ile ilgili 6.12.1939 gün ve 42/61 sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesine yer olmadığına, ilk iki toplantıda üçte iki çoğunluk sağlanamadığından, 26.1.1990 gününde yapılan üçüncü toplantıda salt çoğunlukla karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy