Yargıtay Büyük Genel Kurul 1977/3 Esas 1977/2 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1977/3
Karar No: 1977/2
Karar Tarihi: 14.11.1977

(1412 S. K. m. 307, 308, 322, 343) (765 S. K. m. 89, 91, 93) (647 S. K. m.6) (2. CD. 10.09.1976 T. 1976/7147 E. 1976/7432 K. ) (4. CD. 05.11.1976 T. 1976/6990 E. 1976/6883 K.) (YCGK. 20.12.1976 T. 1976/4-509 E. 1976/534 K.)

Dava ve Karar: Erteleme istekleri hakkında olumlu yada olumsuz bir kararı kapsamayan veya yasal gerekçe gösterilmeden bu isteklerin reddine veya kabulüne ilişkin olan ve temyiz edilmeden kesinleşmiş bulunan hükümlere karşı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 343 üncü maddesi gereğince Adalet Bakanlığı tarafından yazılı emir yoluna gidilip gidilemeyeceği ve bu olağanüstü yasa yoluna başvurulduğu takdirde verilecek karar kapsamının ne olacağı hakkında, Yargıtay Yedinci ve Sekizinci Ceza Daireleri ile İkinci ve Dördüncü Ceza Daireleri ve Ceza Genel Kurulu kararları arasında oluşan çelişikliğin giderilmesi ve içtihadın birleştirilmesi için, C.Başsavcılığının 15.10.1976 tarihli ve 196 sayılı yazısına ilişki olarak ilâm örnekleri Birinci Başkanlık makamına gönderilmiş bulunduğundan 14.11.1977 günü toplanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kuruluna 88 üyenin katıldığı görülerek; Yargıtay Birinci Başkanlık Divanın "İçtihat aykırılığının varlığına" ilişkin 13.10.1977 gün 72 sayılı kararı ile Yargıtay Yedinci Ceza Dairesinin 7.9.1976 gün ve 6856/6856, 15.10.1976 gün ve 7069/7027, 23.9.1976 gün ve 7339/7295, 11.10.1976 gün ve 7677/7670, 12.10.1976 gün ve 7676/7737 sayılı "Yazılı emre dayalı tebliğnamenin kabulüne, hükmün bozulmasına ve cezanın çektirilmemesin", Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesinin 15.9.1976 gün ve 6375/6204 sayılı "C.Başsavcılığının yazılı emre dayalı tebliğnamesinin kabulü ile hükmün bozulmasına", dair kararlar ile bunlara karşı olan Yargıtay İkinci Ceza Dairesinin 6.6.1972 gün ve 3594/4880 sayılı, 10.9.1976 gün ve 7147/7432 sayılı ve Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesinin 5.11.1976 gün ve 6990/6883 sayılı "C.Başsavcılığının yazılı emre dayalı tebliğnamelerinin reddine" ilişkin kararları ile Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesinin kararına karşı vukubulan itirazın reddine dair olan Yargıtay Ceza Genel kurulunun 20.12.1976 günlü ve 4-509/534 sayılı ilâmları okunarak uyuşmazlık konusu anlaşıldıktan ve Birinci Başkan tarafından anlatıldıktan sonra içtihat aykırılığının bulunduğuna ve bu aykırılığın içtihadı birleştirme yolu ile giderilmesi gerektiğine oybirliği ile karar verilerek raportör üyenin açıklamalarından sonra yapılan görüşmelerde:

Yazılı emir; Hâkimlerin veya mahkemelerin kesin suretteki yada temyiz edilmesi mümkün olup da ancak bu yola başvurulmadan kesinleşen kararlarının, ayrık biçimde Yargıtay'ca denetlenmesini sağlayan, yasa yararına konulmuş olağanüstü bir kanun yoludur. Böylece yasal hatalarından dolayı hükmün bozulan mahkeme bir bakıma benzer olaylar için uyarılmış olur.

Davanın esasını halleden mahkeme karar ve hükümlerinde yapılan hatalardan ötürü bu hüküm ve kararın yazılı emir yolu ile Yargıtay'ca bozulması üzerine, ancak sorgu hâkimi kararlariyle davanın esasını halletmeyen mahkeme kararları için geçerli olan "tekriri muhakeme", yapılamaz ve bozma ilgilinin aleyhine etkili olamaz. Lehe olan bozmalarda da; varit görülen bozma sebepleri mahkûm olan kimsenin, 1) Cezasının tamamiyle kaldırılmasını gerektirici ise, Yargıtay evvelce hükmolunan cezanın çektirilmesini kararında ayrıca yazacak, 2) Cezasının tamamiyle kaldırılmasını değilde hafif bir cezanın uygula masını gerektirici ise Yargıtay uygulanması icabeden cezanın neden ibaret olduğunu kararında gösterecektir. Şu halde bozma ister lehe ister aleyhe olsun artık doğal mahkemece yapılacak hiç bir işlem yoktur. Çünkü bozma sanığın aleyhine ise hükmün bozulması ile yetinilecek, lehine ise yeni hükmü düzelterek Yargıtay verecektir. Bu kural Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 343 üncü maddesinin emredici hükmü gereğidir.

Böylece; bu yasa yoluyla hükmün sanık lehine bozulabilmesi için diğer unsurlar arasında şu üç esaslı koşulun bir arada olması gereği açıkça belli olmaktadır : A) Hükümde (yasaya aykırılık) hali olmalıdır, B) Bu aykırılık kesinlikle sonucu etkilemelidir ve C) Hükmün, bu sebeple Yargıtay tarafından bozulmakla beraber, (düzeltilebilme olanağı) var olmalıdır.

20.6.1932 gün ve 29/11 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Adalet Bakanının uyglamalardaki yanlışlıklardan başka esas ve hükme etkili usul yanlışlıklarından dolayı da hükmün bozulması için Yargıtay'a başvurulmak üzere C.Başsavcılığına yazılı emir vermeye yetkisi bulunduğu kabul edilmiştir.

Bir hükümde erteleme istekleri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi veya gerekçesiz olarak red veya erteleme karı verilmesi halinin 647 sayılı yasayı ve sonucu itibariyle usul hukukunu ilgilendiren bir hata olduğu da gerçektir. 7.6.1976 gün ve 3/4-3 sayılı içtihadı birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı ile erteleme isteklerinin gerekçesiz olarak reddedilmiş bulunması bu yüzden yasaya aykırılık olarak kabul edilmiştir. Ancak ertelemenin söz konusu olduğu bir yerde sonuç belli olmuş,hükmün esası halledilmiş ve özellikle buna ilişkin isteğin red veya kabulünde bu yönden mahkemenin takdiri de ayrıca belirtilmiştir. Erteleme yönünden ve böyle bir hata ileri sürülerek yazılı emir yolu ile hüküm bu eksiklikten ötürü bozulursa Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 343 ücnü maddesinin son fıkrası uyarınca tekriri muhakeme yapılamıyacağından, Yagrıtay'ın düzeltme suretiyle vereceği karar nasıl olacaktır, sorusunabir cevap bulmak mümkün bulunmamaktadır. Şöyleki;

Aslolan suç işleyerek kamu düzenini bozan kişilerin yasaların öngördüğü cezaları çekmeleridir. Adalet burada kamu adına ceza tertipçilerini eşit davranmaya zorlar. Gerek TCK.nun 89 uncu maddesindeki ve gerekse cezaların yerine getirilmesine ilişkin 647 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin 1 nci fıkrasının son cümlesindeki "cezanın tecili halinde sebebinin karara yazılmasını" emreden hükmün gerekçesini de işte bu zorlama oluşturur.

Erteleme ise cezaların kişiselleştirilmesi yönünden uygulanması hâkimin takdirine bırakılmış ayrık bir kuraldır (...... ilerde cürüm işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında mahkemece kanaat edilirse bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir. 647 sayılı K.M. 6/1-). Erteleme bir af olmadığı gibi sanık için bir hak da oluşturmaz. Sadece cezanın yerine getirilmesini bazı koşullarla bir süre için geri bırakılan bir karardır. Mahkemeler bu yolda yapacakları uygulamalarda suçlunun durumuna göre bazı hususları da örneğin TCK.nun 91 ve 93 üncü maddelerini de gözönünde bulundurabileceklerdir. Bu maddeleri uygulamak ise kesinlikle Yargıtay'ın yetkisi dışındadır.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322 inci maddesinin 1 inci fıkrası son değişiklikle Yagrıtay'ın esas hakkında hükmedebilme yönünden uygulama alanını biraz daha genişletmiştir. Şu kadarki maddede sayılan dokuz halden herbiri hâkimlerin takdir yetkileri dışında kalan hususlara ilişkindir. Kesinleşmemiş bir hükmün aleyhine temyiz yoluna başvurulması halinde bile ancak uyarma bozması yapabilen ve bozma üzerine Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322/1. madde ve fıkrası gereğince erteleme kararı veremeyen Yargıtay'ın kaziye,i mahkeme halini alan, kesin yada kesinleşmiş bir hüküm aleyhine yalnızca erteleme yönünden yapılmış bir hata yüzünden Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 343 üncü maddesi çerçevesinde bozma yaparak doğal hâkimin takdirine bırakılmış olan ertelemeye karar vermesine ise hiç olanak yoktur. Esasen maddenin Yargıtay'a tanıdığı iki tür kararla ilgili katı hükümleri de buna engeldir.

Sanığa ceza tertibinin yersizliği anlaşıldığı halde verilebilecek olan (cezanın çektirilmemesi) kararının ise; ertelemenin sonuçlarını hiç bir zaman doğuramıyacağı gibi onun sınırlarını aşan, kesinleşmiş esas hükmün mahiyetini değiştiren, eşitlik esasını bozan, bozma gerekçesine de ters düşen bir sonuç olacağı cihetle Yargıtay'ın bu tür bir karar vermesi de olanaksızdır.

Ters bir düşünüşle Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 343 üncü maddesi kapılarını bu ve buna benzer hatalara yol açar ve bozma üzerine erteleme yada çektirmeme kararları Yargıtay'ca verilebilir denirse bu görüş; "erteleme isteği cevaba bağlanmayan veya gerekçesiz redde ilişkin olan" bir hükmü temyiz etmekten ise bu yola başvurmadan kesinleşmesini bekleyip olağanüstü yasa yoluna başvurarak umduklarının da üstünde kararlar almayı sağlamak, hâkim ve mahkemeler önünde olumlu etki bırakmamış suçluların seçeceği bir yol ve hakların kötüye kullanılmasına ve istenmeyen uygulamalara neden olacaktır.

Bu itibarla; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 307/2 ve 308/7 inci maddeleri karşısında hukuki bir kuralın uygulanmasının yasaya aykırılığı, hüküm gerekçesiz olması ise kesin surette yasaya aykırılığı oluşturmasına, 7.6.1976 gün ve 3/4-3 sayılı İçtihadı birleştirme Genel Kurulu kararı kapsamına, erteleme isteği hakkında olumlu yada olumsuz bir kararın hükümde yokluğu veya var da gerekçe gösterilmemesinin bu duruma nazaran (yasaya aykırılık) sayılmasında herhangi bir tereddüt söz konusu olmamasına, kesin veya temyiz edilmeden kesinleşmiş bu yönden hatalı bir hükmün, yerine getirilmesindenise cezanın ertelenebilmesi olanağının ve çaresinin aranmasının doğmuş bir haksızlığı önleyebileceğine göre; ertelme isteği hakkında bir karar vermeme veya verilmiş gerekçesiz bir karar bu bölümü ile esası halletmeyen kararlardan sayılarak hükümdeki boşluğun doldurulması için Usulün 343 üncü maddesindeki denetim yolunun açık tutulması gerektiğine ilişkin bir kısım üyelerin karşşı görüşlerine rağmen çoğunluk; yukarıda anlatılan gerekçeler karşısında, esası halledilmiş bir hükümde, ancak hâkimlerin takdir hakları alanlarınagiren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen, objektif esaslara dayanan ve fakat son çözümde objektif bir karar ve bu özelliği yüzünden ilgili yasa hükmündeki açıklık nedeniyle ilk mahkemelerce gözetilebilen ortalama konusunda, isteklerin karara bağlanmaması ya da gerekçesiz karar verilmesi üzerine hüküm bozulduğu takdirde Usulün 343 üncü maddesindeki karar türlerinden birinin Yargıtay'ca verilemeyeceği ve tekriri muhakemeye de olanak bulunmadığı cihetle, Adalet Bakanının böyle bir kanuna muhalefeti haber alması üzerine hükmün bozulması için C.Başsavcılığına vereceği yazılı emre dayanılarak düzenlenecek ihbarnamelerin kabul edilemeyeceği üzerinde tam bir görüş birliğine varmış bulunmaktadır.

Sonuç: Erteleme istemi hakkında olumlu yada olumsuz bir kararı kapsamayan veya yasal gerekçe gösterilmeden bu isteklerin reddine veya kabulüne ilişkin olan ve temyiz edilmeden kesinleşmiş bulunan hükümlere karşı, yasaya aykırılıkta bulnulduğundan söz edilerek Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 343 üncü maddesindeki yetki ile Adalet Bakanlığınca verilen yazılı emre dayalı ihbarnamenin kabule değer bulunmadığına Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 14.11.1977 günlü oturumunda üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.

Full & Egal Universal Law Academy