Yargıtay Büyük Genel Kurul 1972/4 Esas 1972/6 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1972/4
Karar No: 1972/6
Karar Tarihi: 11.04.1972

(506 S. K. m. 2)

Dava: Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi Başkanlığının 25/3/1972 günlü ve 86 sayılı yazısında: 772 sayılı Kanuna göre hizmete alınan çarşı ve mahalle bekçilerinin iş mevzuatı karşısında işçi sayılması grektiği yolunda takarrür eden içtihattan dönme temayülü hâsıl olduğu bildirildiğinden Yargıtay Teşkilât kanununun 8 inci maddesi uyarınca İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurlunca, doğan görüş aykırlığının İçtihadı Birleştirme yolu ile çözümlenmesinde zorunluk bulunduğu, oybirliği ile kararlaştırıldıktan sonra; gereği konuluşup düşünüldü:

Karar: İş hukukunun düzenlenen kanunların, kendilerine özgü amaçlara göre işçi tanımında bulunduğu bir gerçektir. İçtihadın konusu; fazla çalışma, hafta ve genel tatil paralarına ilişkin davaların çözümünden doğmuş olmakla çarşı ve mahalle bekçilerinin, İş Kanununun öngördüğü anlamda ve iş mevzuatı karşısında işçi sayılıp sayılmayacağı, öncelikle İş Kanunun koyduğu esaslara diğer iş mevzuatı ve özellikle 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçiler hakkındaki Kanununun vazetiği hükümlerin mukayeseli bir yoldan incelenmesiyle bir sonca varılması gerekir.

Gerek 931 sayılı İş Kanununda, gerekse bu Kanunu yenileyen 1475 sayılı İş Kanununda işçi; bir hizmet aktine dayanarak, herhagi bir işte, ücret karşılığı çalışan kimse olarak tarif edilmiştir. Bu tarife göre; bir kimsenin işçi sayılabilmesi için öncelikle istihdam düzeyinde, işveren ile işçi deruhte eden kişi arasında bir hizmet aktinin var olması genel bir şarttır. Bu nedenledir ki salim bir sonuca varabilmemiz için herşeyden önce hizmet akdiin tanımlanması ve kapsamı üzerinde durmamız lâzımdır.

Bir görüşe göre hizmet akdi de statü hukuku alanına giren bir müessedir. Ancak bu görüş, uygulama alanında tutunmuş değildir. Yargıtay Hukuk Genel kurulu Kararıyla Dokuzuncu Hukuk dairesi kararlarında (Statü Hukukuna) daha ziyade kamu hukuku düzeyinde yer verildiği bilinci yerleşmiş ve kökleşmiş bulunmaktadır. bu nedenle işçi ve memur ayırımında, biri için (Hizmet akti) diğeri için (Atama) sözleri kasıtlı olarak kullanılagelmiştir. Hizmet akti deyiminde bir özellik (Hususilik) ve bir irade bağımsızlığı sezinlenirken atama deyiminde, kamu yararına hazırlanıp tespit edilmiş bir pozisyona (Statüye) razı olma anlamı vardır.

Çarşı ve mahalle bekçilerine ait 772 sayılı Kanun, bir kamu Kanunudur. Kapsamına aldığı personelin de kamu personeli statüsüne tabi olması, kanundan doğan bir zorunluktur. Örneğin; bu Kanunun 6 ncı maddesinde; çarşı ve mahalle bekçisi olabilmenin şartları arasında; Türk uyruklu, ilk okulu bitirmiş, askerliğini yapmış, 30 yaşını aşmamış, görevini engel hastalık e sakalığı olmadığını sağlık krulu raporu ile belgelendirmiş, ağır hapis veya altı aydan fazla hapis veya affa uğamış olsa bile zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs veya yüzkızartıcı bi fiilden dolayı hükümlü bulunmamış, Türk toplum telâkkilerine göre kötü şöhretli olarak tanınmamış olmas gibi nitelikler sayıldıktan sonra 7 nci ve 8 inci maddelerinde; İçişleri Bakanlığınca düzenlenecek Yönetmeliği göre yapılacak sınavı kazanma şartı konmuştur. Ancak bu şartları haiz olan kişi en büyük mülkiye âmirinin inhası ile aday olarak atanabilir; en çok iki yıl süren adaylık süresinde başarı gösterirse asaleten tayin edilebilir.

Görülmüyor ki; mahalle ve çarşı bekçilerinin göreve alınmalarında genel idare esasları gözönünde tulumuş olup madde menitlerinde de (atama) ve (tayin) terimleri kasıtlık olarak kullanılmış bulunmaktadır.

Öteyandan; bunların göreve alınhmalarında olduğu gibi görev sürelerince de bilcümle özlük hakları, meslekte ilerlemeleri, yetki ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri, izin ve sosyal hakları aynı Kanun metinlerinde tam bir statü hukukuna bağlanmıştır.

Çarşı ve mahalle bekçileri, kamu görevlisidiler. Öyle ki; 2559 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde gösterilen hallerde silâh kullanma yetkisi ile vatandaşın can, mal ve ırzına saldırma tehdilerini önleme, sanık ve faillleri yakalama, kamu düzen ve güvenine ilişkin genel kolluk işleriyle ilgili vak'alarda muhafaza tedbirleri alma, genel kolluk kuvvetlerine yardımcı olma gibi Anayasa'nın öngördüğü mânada devamlılık arz eden ve kökünü kamu kudretlerinden alan bir hizmet ile görevlendirilmişlerdir. Bundan dolayıdır ki; görevleri sırasında kendilerine karşı suç işleyenler, genel zabıta mehsuplarına karşı suç işlemişler gibi cezalandırılırlar. Ayrcı bunlar, görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işleyecekleri suçlardan dolayı memurun Muhakemat Kanunu hükümlerine tabi tutulmuşlardır.

Özel dairenin önceki kararlarıda, çarış ve mahalle bekçilerinin, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bağl oldukları esasından hareketle aksi bir sonca varıldığını anlaşılmaktadır. Oysa her devletin sosyal yapısı, ona vücut veren fertlerin ssyal yapılarıyla ölçülüdür. Devletler, kendi olanak ve yeteneklerine, çalışanların iş güçlerine özgü ve geleceğin kötü eihtimallerini gözönünde tutularak, çeşitli organları vasıtasıyla fertlerin gelecekteki sosyal güvenliklerini, Sosyal Sigortalar Kurumuna tevdi eylemiş olması, yrılcağın tabiî bir sonucudur. Nasıl ki Emekli sandığına bağlı olma hali, bazı ahvalde işçilik sıfatını yitirmez ise, Kanun koyucunun bu tür görevlileri Emekli sandığı yerine Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlanmış olması, bunları genel idare esaslarından ayırmış olma anlamına gelmez ve kamu personeli olma niteliinden çıkarmaz.

772 sayılı Kanuun 17 nci maddesindeki çarşı ve mahalle bekçilerinin, sendika kuramayacaklarına, kurulmuş sendikalara giremeyeceklerine mütedair hüküm devlet memurlarına ilişkin yasağın bir tekrarında ibaret olup bunun ayrıca tasrih edilmiş oluşu, bekçilerin mutlaka işçi sayılmalarını gerektirmez. Kanunkoyucu, 772 sayılı Kanunu vaz ederken bekçilerin yukarıda izah edilenniteliklerini gözönünde tutularak kamu kudretine taallûk eden hizmtlerin, her ne suretle olursa olsun aksatılmadan tarafsızlık kurallarına uygun olarak yürütülmesini istemiştir. Bu amacı belirlemek içni de bekçilerin topluca veya münferiden görevden çekilmelerini sendika kurmalarına veya kurul sendikalara, siyasî parti ve teşekküllere girmelerini, görev yapmaları tereddüde yer vermeyecek şekilde, kesinlikle yasaklamayı öngörmüştür. Bu itibarla madde metninde geçen sendika ve görev kelimeleri, münferiden ele alınarak, bu kelimelerden istiane ile bekçilerin işçi oldukları manasını çıkarmaya çalışmak, en azından madde metnni zorlama olacağı gibi Kanunkoyucunun maksadına ve 772 sayılı kanunun tüm ilkelerine aykırı düşer.

Öteyandan, özle kanunla göreve alınan ve yukarıda beri izah edilen görev e yetkileri özel kanunla tayin ve tespit edilen haiz oldukları nitelikleri ve herhalûkârda 1475, 506, 274 ve 275 sayılı Kanun hükümleri açısından işçi sayılamayacağına aşikâr bulunan çarşı ve mahalle bekçilerini, 1317 sayılı Kanun ve özellikle bu kanunun 2 nci maddesinin 4 üncü bendi hükmü gözönünde tutularak bu sıfatlarından sıyırmaya imkân yoktur.

Yukarıdan beri izahına çalışılan esalara göre çarşı ve mahalle bekçileri, genel idare esaslarına tabi ve genel güvenliğe yardımcı, silâhlı bir kurulşun kamu görevlileridir. Göreve alınmaları özel kanunla atama tasarrufuna dayanır. Yetki ve yükümlülükleriyle aylık ve ödenekleri ve her türlü özlük hakları, 772 sayılı Özel kanunla tayin ve tespit edilmiş olmakla tam bir kamu statüsüne bağlıdırlır. Bu nitelikleri itibariyle iş mevzuatı karşısında işçi değildirler.

Sonuç: Anılan esaslara ve gösterile sebeplere göre; çarşı ve mahalle bekçilerinin iş mevzuatı karşısında işçi olmadıklarına ve konuya ilişkin içtihadın bu şeklide birleştirilmesine, birinci toplantıda üçte ikiyi aşan çoğunlukla, 8/4/1972 gününde karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy