Yargıtay Büyük Genel Kurul 1967/3 Esas 1968/10 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1967/3
Karar No: 1968/10
Karar Tarihi: 20.05.1968

(492 S. K. m. 13, 15, 21)

Birden fazla müdahil yararına ayrı ayrı tazminata hükmedilmiş olması halinde nispi, harcın, bu tazminatın toplamı üzerinden mi, yoksa her müdahil yararına hükmedilmiş tazminattan ayrı ayrı mı hesaplanacağı hususunda Birinci Ceza Dairesinin 28/10/ 1967 gün ve 2458/2524, 11/10/1968 gün ve 2432/2319 sayılı ilamları arasında görüş ayrılığı bulunduğundan bahisle Birinci Ceza Dairesi Başkanlığının yazısına ve Birinci Başkanlığın bildirmesine binaen keyfiyet (içtihadı Birleştirme Ceza Genel Kurulunda) görüşülmüş, ancak bahse konu içtihat aykırılığı Yargıtay Hukuk Dairelerini de ilgilendirdiği, aynı kanun hükümlerinin hukuk dairelerinde daha uygulandığı cihetle, işin Büyük Genel Kurulda görüşülmesi uygun bulunmuş, bu defa getirtilen Ticaret dairesinin 15/7/1963 gün ve 1958/3132 sayılı ilamı ile Birinci Ceza Dairesinin 11/10/1967 gün ve 2432/2313 sayılı ilamı arasında yukarıda açıklanan konuda içtihat uyuşmazlığı bulunduğu görüşü ile iş Büyük Genel kurula verilmiştir. Kurulumuzca Ceza ve Ticaret Daireleri ilamları arasında harcın hesaplanmasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğuna oybirliği ile karar verildikten sonra işin esası görüşüldü:

Müzakerenin konusu bakımından özet olarak;

A- Kasten adam öldürmekten ve mütecaviz sarhoşluktan sanık hakkında (Türk Ceza Kanununun 448, 59, 31, 33, 572. 74 üncü maddelerle mahkumiyetine... ve maktulün karısı A. Akdura için 3000, kardeşi N. Akdura için, 1000 lira ki ceman 4000 lira manevi tazminat, 600 lira maktu ve 400 lira nispi vekalet ücretinin sanıktan alınarak adı geçen müdahillere verilmesine ve 90 lira nispi harcın, sanıktan, tahsiline dair olan hüküm Birinci Ceza Dairesinin 11/10/1967 günlü kararıyla hükümdeki 90 lira nispi harcın, her müdahil yararına hükmedilen tazminat ayrı ayrı nazara alınarak nispi harç 80 liraya indirilmek suretiyle düzeltilerek onanmıştır.

B- İstanbul Ticaret Mahkemesinin 17.10.1962 günlü ilamına göre, deniz kazası sonucunda K. Yasal'ın ölümü dolayısıyla babası C. Yasal için 20.000 lira manevi, annesi N. için 6000 lira maddi, 20.000 lira manevi, kardeşi için 7000 lira manevi tazminatın ki ceman 53.000 lira tazminatın faiziyle birlikte Denizcilik Bankasından tahsiline karar verilmiş ve işbu karar davalının temyizi üzerine Ticaret Dairesinin 15/7/1963 günlü ilamıyla hüküm onanmış ve eski harç tarif esi tazminatın toplamı üzerinden onama harcı alınmıştır.

492 sayılı Harçlar Kanununda, müdahillerin taaddüdü halinde bunlar yararına ayrı ayrı tazminata hükmolunduğunda nispi harcın, tazminat toplamı üzerinden mi, ayrı ayrı hükmolunan her tazminat miktarına göre mi hesaplanacağına dair açık bir fıkra bulunmamaktadır. Her ne kadar kanunun 16 ıncı maddesinde harcın, (...gayrimenkulun değeri, ile talep olunan tazminat ve ecrimisil tutan üzerinden) Ve 17 inci maddede, (gayrimenkulun tahliyesi davalarında yazılı mukavele olsun olmasın bir yıllık; kira bedeli üzerinden karar ve ilam harcı) alınacağı yolunda hükümler bulunmakta ise de bu hükümler işin özelliği itibariyle alınacak harcı göstermektedir. Gerçekten bu maddeler, türlü değerlerin birleşmesinde ve tahliye davasında alınacak harca ilişkin olup, müteaddit davacı, davalı, müdahillerin mevcudiyeti ile ilgili bulunmadığından olay ile ilgili bir kural niteliğini taşımamaktadır. Bahis konusu hususun, genel hukuk kuralları. Harçlar Kanununun 15 inci, 21 inci maddeleri ve 1 sayılı tarife ve harcın bir nevi hazine alacağı olduğu nazara alınarak çözülmesi icap eder. Davalı veya sanığın tek eyleminden müteaddit kimseler zarar görmüş ve bu sebeple davacı veya müdahil sıfatım iktisap ederek kendilerine tazminat tayin kılınmış ise sanık veya davalı o eylemi yüzünden o kadar miktar tazminata mahkum olmuş demektir. Nitekim içtihat aykırılığına dayanak olan ilamlarda bahis konusu bir eylem ve hareketten dolayı müteaddit, müdahil ve davacının zarar görmesi hali vardır. Şu suretle sanık veya davalı, davacı ve ya müdahillere hükmedilen tazminatın toplam miktarı kadar para ödemekle yükümlüdür. Sanık veya davalının tek eyleminden doğan zarar yüzünden tayin kılınan tazminatın ayrı ayrı harca tabi tutulması işini oluşuna ve niteliğine de uygun düşmez. Zira sanık ve davalı tek eyleminden dolayı tek mahkumiyet ile sonuçlanan bir olayda tazminat takdiri bu tek mahkumiyetten ve eylemden ileri, gelmektedir. Diğer bir deyimle sanık veya davalı tek suçun veya tek olayın sorumlusudur. Hükmedilecek tazminat da bu tek suça veya olaya dayanmaktadır. Bu itibarla harcın ödenmekle yükümlü, bulunulan tazminat toplamına matuf olması lazımdır. Harçlar Kanununun 1 sayılı, tarifesinin s. III bendinde açıklandığı, üzere asıl olan hüküm altına alınan tazminat olduğuna göre davacı veya müdahilin birden fazla kişi olması harca esas olan tazminatın bölünmesine sebep olmaması icap eder.

Bu arada Harçlar Kanunun 13/a maddesi gereğince harçtan (müstesna) bulunan bir hal ile harç tayini lazım gelen tazminat bahis konusu olduğunda ne suretle alınacağı hususu ileri sürülebilirse de bu takdirde yalnız harca tabi tazminat veya tazminat yekununun müstakil olarak nazara alınıp nispi harcın tayini, harçtan (müstesna) tazminatın toplama ilave edilmemesi gerekir.

Sonuç: Davalı veya sanığın tek eyleminden doğan zarar dolayısıyla müteaddit davacı veya müdahil yararına ayrı ayrı tazminat hükmedilmiş olması halinde, tazminatın toplamı üzerinden nispi harcın hesaplanması lazım geldiğine, 20 Mayıs 1968 gününde ve ikinci müzakerede hazır bulunanların oyçokluğuyla karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy