Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1960/5
Karar No: 1960/8
Karar Tarihi: 09.05.1960
(743 S. K. m. 295, 296, 298)
Dava: Temyiz Mahkemesi Hukuk Umumi Heyetinin 9.9.1959 tarih 2/35-35 sayılı kararı ile İkinci Hukuk Dairesinin 4.11.1959 tarih 4397/5006 sayılı kararı arasındaki içtihat ihtilafının halli İstanbul Barosunda kayıtlı avukat İhsan Tezel'in 15.12.1959 tarihli arzuhalle vaki olan müracaatına atfen Birinci reislik makamınca istenmekle toplanan Tevhidi İçtihat Büyük Heyetinde mesele müzakere edildi;
Karar: Hukuk Umumi Heyetinin yukarıda tarih ve numarası yazılı kararıyla: (Evlilik haricinde doğan çocuğun ikame edeceği babalık davasına ait Medeni Kanunun 296. maddesinde yazılı bir senelik müddetin kayyım tayini tarihinden başlayacağına dair kanunda bir hüküm bulunmadığından mezkur maddenin sarahati veçhile müddetin doğumdan itibaren başlayacağı) içtihat edilmiş olduğu halde İkinci Hukuk Dairesi kararıyla: (bir yıllık müddetin çocuk namına dava açmaya selahiyetli kimsenin tayininden itibaren başlayacağı) neticesine varılmış olduğundan bu iki karar arasında açık ve bariz bir içtihat ihtilafının mevcudiyeti müşahade edilmekle ihtilafın halli lüzumuna ittifakla karar verildikten sonra cereyan eden müzakerelerde:
Heyet azasından bazıları Medeni Kanunun müddetin mebdeini tayin eden 296. maddenin sarahati sebebiyle Hukuk Umumi Heyeti kararının kanuna uygun buna mukabil daire kararının isabetli bulunmadığı kanaatini izhar etmişlerdir. Ekalliyetin görüşünü ifade eden bu telakkiye göre, çocuk namına açılacak davada müddetin mebdeinin kayyım tayini tarihi olarak kabulü Medeni Kanunun 296 ve 298. maddelerinin ihlal ve ihmali olacaktır.
Umumi Heyet ekseriyetince ekalliyetin bu görüşü aşağıda izah olunan sebepler dolayısıyla varit görülmemiştir. Şöyle ki; Medeni Kanunun 295. maddesine göre babalık davasını ikame hakkı, anaya ve çocuğa tanınmış haklardır. Ana ve çocuğun bu dava hakları yekdiğerinden müstakildir. Öyle ki bunlardan birinden feragat, diğeri üzerinde tesir husule getirmez. Zira korunmak istenen hak ve menfaatlerin hususiyeti bunu zaruri kılmıştır. Filhakika ananın menfaatleri kadar çocuğun menfaatleri de bahis konusudur. Türk ve İsviçre Medeni Kanunlarının sarih metnine dayanan bu görüş İsviçre'de ilmi içtihatlar ve mahkeme kararları ile kabul edilmiştir. (Egger. Çaga ter. sa. 231-232; Tuor. Artus ter. Sa. - 261, No. 3 ve Sa. 262 Not 35; J. D t - 1939 2 587).
İlmi içtihatların ittifakla kabul ettiği diğer bir hususta evlilik haricinde doğan çocuğun anasının çocuk üzerinde velayet hakkını haiz bulunmaması keyfiyetidir. (Egger - Çaga ter. Sa. 231 - 232; Tuor - Artus ter. sa. - 256; Gönensay 1940 Cilt ve kısım 2 Sa. - 102). Bu cih