Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1960/2
Karar No: 1960/17
Karar Tarihi: 15.02.1961
(1475 S. K. m. 110) (743 S. K. m. 2)
Aylık iş parası almakta olan işçilerin işverenlerinden, iş sözleşmelerinde kararlaştırılan maktu aylıklarından başka 5837 ve 6734 sayılı kanunlara göre, hiç bir çalışma karşılığı olmaksızın hafta tatilleri için, ayrıca iş parası isteyip isteyemeyecekleri konusunda Temyiz Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 11.4.1957 gün ve 1068-1999, 15.7.1958 gün ve 4376-6048 sayılı kararları arasındaki içtihat aykırılığının çözülmesi Mobiloil Türk Anonim Ortaklığı adına vekili avukat R. Kayıhan tarafından verilen 16.1.1958 günlü dilekçe üzerine Birinci Başkanlık tarafından verilen 16.1.1958 uyuşmazlığa ilişkin, dairenin 11.3.1958 gün ve 1307-1009, 11.3.1958 gün ve 1309-774, 3.6.1958 gün ve 38504469 ve 6.6.1958 gün ve 4021-1001 sayılı kararları da birleştirilerek mesele içtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunda konuşulup tartışıldı:
Temyiz Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Başkanlığının Birinci Başkanlığa yazdığı 10.12.1959 günlü yazıda da bildirildiği gibi dairenin 11.4.1957 günlü kararında aylıklı işçinin ayrıca hafta tatili parası almayacağı ve 15.7.1958 günlü kararında da alabileceği, sözü edilen diğer kararlarda ise iş akdine hafta tatili paralarının aylığa dahil bulunduğu açıklanmış ise bu paranın alınamayacağı ve bu cihet açıkça kabul edilmiş olmadığı takdirde işçinin 5837 sayılı kanunun 7. maddesi hükmünden faydalanacağı görüşleri benimsendiği tespit edilip bu kararlar arasında giderilmesi gereken içtihat uyuşmazlığı bulunduğuna oybirliğiyle karar verilmiştir.
5837 sayılı kanun bilhassa 7. maddesiyle gündelik, saat, parça başına veya götürü iş parası alan işçilerin hafta tatili paraları için açık hükümler koyduğu halde aylıkla çalışan işçilerin hafta tatilleri için açık bir hüküm, sevketmemiş ve bu durum 6734 sayılı kanunun getirdiği değişiklikten sonra da sürüp gitmiştir. Uyuşmazlık konusunda bir anlaşmazlığı önlemek için önce (aylık maktu iş parası) üzerinden yapılan anlaşmalarla (ay hesabiyle iş parası) alan işçilerin durumunu birbirinden ayırmak gerekir. Gündelik, saat, parça başına veya götürü olarak çalışan işçilerin iş paraları İş Kanununun 19. maddesi hükmüne göre ve yapılacak anlaşma çerçevesinde ayda bir kere toplu olarak ödenebilir. Bu gibi hallerde iş parası aylık gibi ödendiği halde işçi, çalıştığı günler veya saatler tutarına yaptığı parça sayısına göre para alacağından aylık sayılamaz. O halde ay hesabıyla, ücret, yalnız ödeme bakımından ay sonlarında verilmesi kararlaştırılmış ücrettir ve bu yolda para alan işçilerin çalışmadıkları hafta tatilleri için alacakları 4 paralarının ilişkin bulundukları devrelere göre 5837 ve 6734 sayılı kanunlardaki zam miktarında ve 5837 sayılı kanunun 7. maddesine göre hesaplanması gerekip bu akitler uyuşmazlık dışında kalmaktadır. Aylık esasına göre kararlaştırılmış iş paralarında ödeme, ay sonlarında (veya anlaşmaya göre ayın belli bir gününde yahut ay başlarında) yapıldığı gibi bir aylık çalışma tutarının toptan ve maktu karşılığı olan iç parasıdır. Uyuşmazlık akitte bir şart bulunmayan hallerde bu iş parasına çalışılmayan hafta tatilleri için 5837 sayılı Kanun bakımından bir iş karşılığı olmaksızın ödenmesi gerekli gündeliğin dahil olup olmadığının tespiti konusundadır.
Gerçekten iş akti karşılıklı borçlar doğuran rızai bir akit olduğundan bu akitlerde tarafların bu yolda iç parası ödenmesine ilişkin olan irade beyanlarının şumulünü tayin etmekle uyuşmazlık çözülmüş olacaktır. (Hukuki muamelenin hükmü tarafların açıkladıkları iradeye göre tayini olunur. Kanun, irade izharından istihraç edilen iradeyi istihraç edilen hal üzerine takviye etmek suretiyle hukuki muameleye kuvvet müeyyide verir. Kanun tarafların irade izhar etmekle elde etmek istedikleri hukuki hüküm ve neticeyi tanımakla kalmaz; bunların çok defa esaslı noktaları tespit etmekle iktifa eden irade beyanlarını tamamlar.) (V. Tur, Borçlar Kanunu umumi hükümleri, Cevad Edige Tercümesi C. l. S. 153 Nr. VIII).
5837 sayılı kanunun yürürlüğünden önce bu beyanların şümulü belli olup uygulanmasında tereddüt bulunmadığı halde bu kanunun yürürlüğünden önce yapılmış irade beyanlarının bu kanunun ve 6734 saydı kanunun yürürlüğünden sonra yukarıda belirtilen şekilde tefsire müh Saç duruma düşmüş bulunmaktadır. Bu irade beyanların şümulünü sözü edilen kanunların koydukları amir hükümlere, halin icaplarına ve tarafların gerçek maksatlarına göre tayin etmek gerektir. Her irade beyanını açıklandığı andaki kanunlar hükümleri çerçevesinde şumullendirmek ve bu sebeple işi doğru bir sonuca ulaştırmak için üç ayrı safhada incelemek gerektir.
1- 5837 sayılı Kanundan önce yapılan akitlerde