Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1957/13
Karar No: 1959/5
Karar Tarihi: 11.02.1959
(1086 S. K. m. 7)
Hukuk Umumi Heyetinin 47187 E. 185/ K. sayılı ve 12/9/1956 günlü ve 3/129 E. 130 K. sayılı ve 20 10/1954 günlü kararıyla Dördüncü Hukuk Dairesinin 6516/5269 sayılı ve 30/11/1955 günlü ilamlarında bir dava hakkında verilen kararın Temyiz Mahkemesince vazife cihetine dokunulmayarak başka cihetlerden bozulmasından sonra mahkemece davada vazifesizlik kararı verilmesinin aykırı olduğu kabul edildiği halde Dördüncü Hukuk Dairesinin 360/3636 sayılı ve 28/5/1957 günlü ilamında dava devam ettikçe vazife cihetinin göz önünde tutulabileceği ve ilk bozma kararında mahkemenin bozmaya uymasından sonra vazifesizlik kararı vermesine engel olmayacağı esası benimsenmiştir. Bu itibarla kararlar arasında birbirini tutmazlık bulunduğuna İçtihadı Birleştirme Büyük Heyetince ittifakla karar verildikten sonra mesele incelendi, gereği konuşuldu:
Başka başka adli mahkemeler, gerekse adli mahkeme ile idare mahkemeleri arasındaki vazife bölümlü, tarafların hukuki durumlarını belli bir teminat altında bulundurmak gayesiyle kabul edilmiştir. Bu itibarla bir konunun ancak vazifeli kaza mercii tarafından karara bağlanmasını sağlamak, usul kanununun ana prensiplerinden sayılmıştır. Nitekim Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununun 7. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında (Rüyet ve etkili diğer bir mahkemeye veya İdare makamlarından birine ait bir dava mahkemeye arzolunursa mahkeme vazifedar olmadığına resen karar verir. Vazife iddiası, muhakeme bitinceye kadar dermayan edilebilir) denilmekle mahkemede dava görüldükçe resen vazifesizlik kararı verilebileceği kabul edilmektedir ki, bu hüküm, amme intizamı hükümlerindendir. Bir mahkeme kararının her ne sebeple olursa olsun temyizce bozulması sonunda mahkemenin bozma kararına uymasıyla dava yeniden duruşma (muhakeme) safhasına girmiş olacağı cihetle duruşma henüz bitmemiş demektir. O halde vazife cihetinin bozmaya uyularak, yapılan muhakeme sırasında da resen gözönünde tutulması, kanunun 7. maddesinin açık hükmüne uygun bulunmaktadır.
Temyizce bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin şümulü dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş, sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usuli hükümdür. Bir cihetin bozma kararının şümulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o cihet, açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz