Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1945/12
Karar No: 1946/5
Karar Tarihi: 28.03.1946
(2004 S. K. m. 4, 16, 49, 50, 134, 349, 363, 364) (818 S. K. m. 231) (1086 S. K. m. 1) (1412 S. K. m. 1)
Dava: Ziraat Bankasına veya Emniyet Sandığına merhun olup 3202 sayılı kanun gereğince muvakkat ihalesi Banka veya Sandıkça, kati ihalesi de icra tetkik merciince yapılmış olan gayrimenkule ait satışın feshi isteğiyle ileri sürülen şikayetin incelenerek karara bağlanması Tetkik merciine mi yoksa mahkemeye mi ait olduğu hususunda Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 3.5.934 tarih ve 1089/1486 sayılı ilamı ile İcra ve İflas Dairesinin bunun tersi olan yerleşmiş içtihadı arasında meydana gelen aykırılığın tevhidi içtihat yoluyla halli İcra ve İflas Dairesi Başkanlığının 4.5.945 gün ve 321 sayılı tezkereleriyle istenilmesi üzerine adı geçen ilam ve müzekkere çoğaltılarak Genel Kurul Üyelerine dağıtılmıştı.
Müzakere için kararlaştırılan 6.2.946 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 9,30 da toplanan Genel Kurul Birinci Başkan Halil Özyörük'ün başkanlığı altında müzakereye başlıyarak ihtilafın esasını teşkil eden noktalar Birinci Başkan tarafından anlatıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra söz alan :
İcra ve İflas Dairesi Başkanı A. Aytemiz : Evvel emirde hadiseyi ve iki dairenin birbirine aykırı kararlarını arzederek müdafaamı sona bırakacağım. Ziraat Bankası Kanununu tadil eden 1697 sayılı kanunun dördüncü maddesi Ziraat Bankasına ipotek edilen gayrimenkullerini satışına müteallik hükümleri ihtiva edip bunu ilga eden 3202 numaralı kanunun kırkıncı maddesi mezkur dördüncü madde hükmünü aynen ipka ederek onun yerine kaim olmuştur.
2004 sayılı İcra Kanununun bazı maddelerini değiştiren 3890 numaralı kanun yürürlüğe girinceye kadar Ziraat Bankasıyla bu hükümde tutulan Emniyet Sandığına ipotekli gayrimenkuller hakkındaki ihalenin feshi hakkındaki şikayetinin ret veya kabulüne dair kararların temyiz kabiliyeti kabul olunmamakta ve çünkü bazı istisnalar hariç merci kararlarının kesin olduğu dördüncü madde hükmü iktizasından olup tadilden evvel temyize tabi tutulan maddelerin sonlarında "merciin bu kararı kabili temyizdir" cümlesi yazılı bulunmakta ve Ziraat Bankasıyla Emniyet Sandığının ihalelerine müteallik maddede temyiz kabiliyeti hakkında bir fıkra mevcut olmadığından ve istisnalar da kıyas yolu kapalı olduğundan bu kabil kararların da temyiz kabiliyeti kabul olunmamakta idi. 3890 sayılı kanun yürürlüğe girinceye değin böyle devam edip gitti. Ve bundan sonra temyize tabi tutulan bütün kararlar bu kanunun 363. maddesinde toplandı. Ve dokuzuncu bendinde de ihalenin feshi hakkında ki şikayetlerin ret veya kabulüne dair kararların mutlak surette temyiz kabiliyeti kabul olundu ve Emniyet Sandığının ihaleye mütedair bulunan kararları da bu bendin şumulüne girdi.
Son bir işi incelerken Birinci Hukuk Dairesinin dairemiz içtihadına uymayan kararlarından bahsolundu. Celp ettiğimiz ve bir suretini de sunduğumuz ilamdan anlaşılacağı üzere Ziraat Bankasınca satılığa çıkarılan merhun bir gayrimenkul hakkında açılan davanın reddine dair verilen karar 30.Mayıs.1934 tarihinde Birinci Hukuk Dairesince onanmış ve araştırma üzerine elde edilen ve bir örneği sunulan Genel Kurulun 9.11.1932 tarihli bir kararında da Emniyet Sandığınca yapılan satışın feshi ve tescilin iptali hakkında açılan dava mahkemece görev bakımından reddedilmiş Birinci Hukuk Dairesi görevli gördüğü mahkemenin bu kararını bozmuş Genel Kurulca da murafaa yapılarak cebri arttırmalarda ihale anında mülkiyet intikal edeceğinden ve İcra Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra ihalenin feshine varan uyuşmazlıkların incelenmesinin icra tetkik mercilerine ait olduğundan bahsile mahkemenin ısrar kararı onanmıştır. Şu halde uyuşmazlık yalnız iki daire kararlarına münhasır olmayıp Birinci Hukuk Dairesiyle dairemiz içtihadına uygun bir surette karar vermiş bulunan Genel Kurul kararları arasında da mübayenet hasıl olmuştur.
Arzettiğim gibi son tadilden evvel merciin bu işlerde görevli olduğu bu hususlara mütealik kararların temyiz kabiliyeti kabul olunmamak suretiyle kapalı ve tadilden sonra da temyiz tetkikatına "tabi tutularak açık bir şekilde kabul edilmiş ve evvel ve ahir dairemizin içtihadı bu yolda olup bundan asla inhiraf edilmemiştir.
Ticaret Dairesi Başkanı F. H. Demirelli: İcra ve İflas Dairesinin aralarında aykırılık bulunduğundan bahsile Yüksek Kurulunuza sundukları kararlar 934 veya 1932 tarihlidir; yani eski senelere aittir. Fakat ben işin safhalarının hatırladığım kadarını anlatacağım : Bizim memleketimizde imtiyaz sahibi olmak arkasından koşulan bir şeydir; Emniyet Sandığı da imtiyaz arkasından koşanların başında gelir. Evvelce Emniyet Sandığı "ben işlerimi nizamnameme göre yapıyorum" diyerek davalarına icra dairesinde değil mahkemelerde bakılmasını istedi. 932 de bir sebeple uzun teşrihatta bulunmuştum ve ekseriyetle şikayet mercii icra mercidir diye karar verilmişti. Emniyet Sandığı bu karardan memnun olmadı ve İcra ve İflas Dairesine geldi. O zaman biz dedik ki, yeni İcra ve İflas Kanununun ruhuna göre ihaleyi katiyeyi icra memuru yapacaktır ki mafevk mercie şikayet edilebilsin. Emniyet Sandığı bu kararı da beğenmedi ve Meclis'ten bir tefsir kararı istedi ki tefsir kararına göre de bu muameleyi icra reisi yapacaktır; Emniyet Sandığının nizamnamesine göre böyle olması lazımdır denildi.
Son İcra ve İflas Kanununa Emniyet Sandığı kırk ikinci maddeyi koydurmaya muvaffak oldu. Üzerinde durduğumuz bu konu hakkında Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin bir kararı daha mevcuttur: tefsir kararına göre madem ki, ihaleyi katiyeyi icra reisi yapacaktır o halde icra memurunun bunda bir işi kalmamıştır dedik; fakat bir hadise oldu; şöyle ki: İcra hakimi ihaleyi yapmış; bu ihale kararının feshi için doğrudan doğruya Yargıtaya baş vuruldu; yani mercie şikayet edilmedi. Fakat Yargıtay neyi nakzedecekti? Bu suretle adeta Yargıtay'ı tetkik, şikayet mercii yerine koymuş oldular. Yargıtay böyle şey olamaz dedi. Bunlardan sonra belki Birinci Hukuk Dairesi mahkemelerden verilen ihalenin feshi hakkındaki bir kararı onamıştır; bunu hatırlamıyorum.
Şimdi Sayın Başkan Abdullah Aytemiz demek istiyorlar ki ihaleyi yapmış; bunun hakkında mercie şikayet edilmiş. E. bu olur mu efendim? Yolsuzluk, hakkında onu yapana şikayet edilir mi? İlgililer doğrudan doğruya temyiz ediyorlar. Bu da kabul olunamaz. Zira şikayet yapılıp da bir karara bağlanmamıştır. İhale bir karar değil muameledir. Binaenaleyh kabili temyiz olamaz. İcra Kanunu icra yargıcına ihale görevini vermemiştir. İhale icra memurunun görevidir. Aksi halde ortada şikayet mercii kalmayacaktır. İcra Kanunu Yargıtayı icra tetkik mercii mevkiine indirmemektedir. Binaenaleyh daire işin rengini değiştirip de temyiz, kabiliyetini nasıl kabul etmiş anlıyamıyorum. Şikayet hakkında verilen kararlar Yargıtay'a gelebilir. Yargıtay merci olamayınca mahkemenin merci olması lazımdır. Emniyet Sandığının imtiyazı Yargıtay'ı mercii şikayet yapamaz; o mercii temyizdir;
Demeleriyle vaktin darlığına binaen müzakere gelecek oturuma bırakıldı. 6.2.946
( İkinci Oturum : 13.2.946 )
Söz alan :
Nuri Köni: İhtilaf konusu şudur: Ziraat Bankası Kanununun kırk altı ve kırk yedinci maddeleri icabı olarak Emniyet Sandığı tarafından satılan gayrimenkullerin ihalesinin feshi davası nerede görülecektir? Mercide mi mahkeme mi?
Ziraat Bankası ve Emniyet Sandığı kendi işlerinde imtiyaz sahibidir. Hiç icraya baş vurmadan ihbar yapar müddet verirler ve müddet sona erdiği zaman satış yaparlar. Kanun bu imtiyazı kendilerine vermiştir. Yargıcı adeta memur derecesine indirircesine yapılan bu satışları ona tasdik ettirmeyi amir olan da kanundur. Birinci Hukuk Dairesinden 934 veya 935 yılında merhum Bay Vehbi zamanında bir karar verilmiş. O kararda bu umumi hükümlere dahil olduğu için ihalenin feshi davalarına, mahkemeler bakmalıdır denilmiştir. Ben Birinci Hukuk Dairesinin son zamanlara ait 26.3. 941 tarihli bir kararında merhum Bay Vehbi zamanında olduğu gibi feshi ihalenin mahkemelerin görevi içinde olduğuna dair kayıt gördüm. Binaenaleyh Birinci Hukuk Dairesi müstakirren böyle düşünmektedir. Kanaatımca bu iş icra muamelesi değildir; icra işi değildir. Birinci Hukuk Dairesinin kararları doğrudur. Zira :
İki türlü icra vardır : a ) İlamlı; b ) İlamsız.
İcra ve İflas Kanununda "takibin muhtelif tarzları" adlı bir fasıl vardır. Davanın da muhtelif yolları vardır : Ceza, hukuk, ticaret davaları ve idari davalar gibi ki bunların hepsi ayrı ayrı mahkemelere gider. Gerçi konumuz olan iş de icra işi ise de İcra ve İflas Kanunu alanına gitmesi icap etmez. Tahsili Emval Kanunu alanına giren işler. Kaçakçılık Kanununa giren işler hep birer icra işi olduğu halde müsadere edilmiş Bulunan eşya o kanuna göre satılır; muameleleri o kanuna göre cereyan eder.
Emniyet Sandığı kendi işlerinde doğrudan doğruya mahkemeye gider; icranın semtine bile uğramaz, İcra ve İflas Kanununa göre yapılan satışları ise icra tetkik merciine gider. İcra işlerinde Ziraat Bankası ve Emniyet Sandığı borçluya ne ödeme emri yollar ve ne de diğer muamelelerini İcra ve İflas Kanununa göre yürütür; o kendi kanununu tatbik eder. O halde bu şekilde gelişen bir dosya nasıl olur da İcra İflas Dairesine gidebilir. Emniyet Sandığı kuvveti delillerle tetkik hakiminin ise bakmasını ileri sürüyorsa da dayandığı deliller zannedildiği kadar "kuvvetli değildir. Tatbikatta bunun misalleri çoktur. Yargıtay Başkanları hakem işlerine bakıyorlar; bu bir vazifeyi munzammadır. İşte tetkik hakiminin bu alanda gördüğü iş de bir vazifeyi munzammadır. Vazifeyi munzamma koca bir teşkilatı arkasından sürükleyemez. Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkanları kömür havzasındaki kıymetleri hakem sıfatiyle tayin ediyorlar. Bu işleri mezkur teşkilatların diğer başkan ve üyelerini ilgilemez. Tevhidi İçtihat Genel Kurulunda mahkemenin verdiği muvakkat haciz kararları takip hukukuna aittir diyerek bunları tetkik görevi İcra ve İflas Dairesine verildi. İflas kararını da asliye mahkemesi verir ve İcra İflas Dairesinde tetkik olunur; çünkü takip hukukundadır.
Sayın muarızlarımız bir noktayı söylemediler. Emniyet Sandığı Kanununa ait bir nizamname vardır; orada sarahat olmayan yerlerde umumi hükümler tatbik olunur denilmektedir. Sayın muarızlar umumi hükümlerden maksat İcra ve İflas Kanunu hükümleridir dediler. Hayır; hukuk alanında umumi hükümler tabiri alem olmuştur ve buradan umumi mahkemelerin tatbik ettiği kanunları tenavül eder. İlamsız icra usulü meriyete girmeden evvel bu işler için mahkemelere gidiliyordu. İlamsız icra usulü kanunumuza girdi ve şu madde bu arada yer aldı ( İcra ve İflas K.nun 134. maddesini okudular ) Binaenaleyh artık bu kabil maddeler Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin görevi dışındadır. Maruzatımı teyit edecek olan üç-dört maddeyi okuyacağım. ( İcra ve İflas K.nun 42, 47, 48, 49. maddelerini okudular ). İşte kırk dokuzuncu madde bu işleri İcra ve İflas K.nun çerçevesi dışına çıkarmaktadır.
Y. Kemal Aslansan: 3202 sayılı Ziraat Bankası Kanunu ile İstanbul Emniyet Sandığı Nizamnamesi hükümleri dairesinde bu müesseselerin ipotekli alacaklarının istifasını teminen rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibi sonunda muvakkat ihaleleri banka ve sandıkça ve kati ihaleleri de icra hakimleri tarafından yapılmakta olan gayrimenkuller hakkındaki ihalenin feshini alakalılar şikayet yoluyla icra tetkik merciinden istemek ve tetkik merciince bu hususlara mütedair olarak verilen kararlar aleyhine temyiz yoluna gidilmek mi yoksa umumi hükümler dairesinde dava açılmak mı lazım geleceği hakkındaki düşüncelerimi açıklayabilmek için evvel emirde 1929 tarihinde İsviçrenin "Para Borcu için Takip ve İflas" hakkındaki federal kanundan iktibas olunan 1424 Sayılı İcra ve İflas Kanunumuzdan sonra bu hususi ve istisnai hükümlerin ne suretle kanuni mevzuatımızda tekrar yer bulduğu hakkında toplu malumat vermeyi işin aydınlanması ve çözülmesi bakımlarından lüzumlu ve faydalı görüyorum.
İcra ve İflas Kanunumuz hükümlerince rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takiplerinde gayrimenkullerin alıcı uhdesine ihalesi icra memuru tarafından yapılır. Alakalılar ihalenin feshini şikayet yoluyla icra tetkik merciinden isterler. Tetkik merciinden bu hususta verilen kararlar 1424, 2004, 3890 saydı kanunlar uyarınca temyizi kabil bulunmaktadır. 1930 senesinde yürürlüğe giren Ziraat Bankası hakkındaki 444 sayılı kanuna ek 1697 sayılı kanunun dördüncü maddesine, İcra ve İflas Kanununun gayrimenkullerin satışı hakkında kabul eylediği usul ve esaslara aykırı olarak 28/Nisan/1330 tarihli mülga icra Kanunun 105. maddesi esaslarına göre Ziraat Bankasına ipotekli gayrimenkullerin satışı hakkında bir hüküm koymuştur. Bu madde uyarınca Ziraat Bankasına ipotek irae olunan gayrimenkullerin muvakkat ihalesi hakkında bankaca ve kati ihalesinin de icra reisi tarafından yapılması gerekmektedir. 1424 sayılı kanunun tadili sırasında 1697 sayılı kanunun dördüncü maddesinde yer bulan bu istisnai usul ve hüküm iktisadi mülahazalarla 2004 sayılı kanunun kırk dokuzuncu maddesiyle teyit edilmiş ancak bu istisnai hüküm Ziraat Bankası ile Emlak ve Eytam Bankalarına hasredilmişti.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu emriyete girdikten sonra Adalet Bakanlığınca 1697 sayılı kanunun dördüncü maddesinde icra reisi tarafından yapılacağı yazılı kati ihalenin feshi emrinde alakalılar evvela şikayet yoluyla tetkik merciine gitmek mi? Yoksa doğrudan doğruya temyiz yoluna gidilmek mi? lazım geleceği noktası üzerinde bihakkın durularak yetkili Yüksek Temyiz İcra ve İflas Dairesinin mütalaası alındıktan sonra bahis konusu 1697 sayılı kanunun dördüncü maddesiyle icra reisine bırakılan işbu vazife kazai olmayıp sırf idari mahiyette olması itibariyle icra reisi tarafından yapılmış olan kati ihalelerin feshini alakalıların evvel emirde tetkik merciinden istemleri ve tetkik merciinden bu hususta verilecek kararlardan sonra temyiz yoluna gidilmesi İcra ve İflas Kanununun esas prensiplerine uygun düşeceği ve bu suretle alakalılar derece teminatından da bırakılmamış olacaklar düşüncesiyle tefsir yoluna gidilmiş ise de bu istisnai usulü İstanbul Emniyet Sandığının ipotekli alacaklarına da teşmil eden 3202 sayılı Ziraat Bankası Kanununun yürürlüğe girmesiyle tefsir mevzuu ortadan kalkmış olduğundan tefsir talebinin sonuçsuz kaldığını öğrendim.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun kırk dokuzuncu maddesinde rehin mukabilinde yapılan ödünç verme işlerinde Medeni Kanun ile Ziraat ve Emlak ve Eytam Bankalarının hususi kanunlarında paraya çevrilmeye müteallik olarak mevcut hükümlerin mahfuz olduğu gösterilmek suretiyle kabul ve teyit olunan istisnai usul ile memleketin zirai istihsaliyle imarında önemli rol alan bu müesseselerin ipotek mukabili verdikleri ödünç paraların süratle tahsilini temin istihdaf edilmiş olmasına göre 3202 saylı kanunun kırkıncı maddesi ile istanbul Emniyet Sandığı Nizamnamesinin otuz sekizinci maddesindeki "şikayet halinde umumi hükümler cereyan eder" fıkrasının İcra ve İflas Kanununun esas prensipleri gözönünde bulundurulmak suretiyle üç müessesenin lehine tefsir olunması icap eder. Nizamnamenin otuz sekizinci maddesinde kullanılan umumi hükümlerden maksut İcra ve İflas Kanunu hükümleridir.
Binaenaleyh icra memurlarına mevdu bulunan ihale işinin icra hakimi tarafından yapılması ihalenin mahiyetinde hiç bir fark tevlit etmez. İcra hakiminin yaptığı ihalede -icra memurunun yaptığı ihaleler gibiidari bir işlemdir, kazai değildir. Bu itibarla icra hakiminin yaptığı kati ihalelerden dolayı doğrudan doğruya temyiz yoluna gidilmek doğru olmaz. Alakalılar evvel emirde şikayet yoluyla tetkik merciine başvurmaları ve ancak tetkik merciinden verilecek karar üzerine temyiz yoluna gitmeleri İcra ve İflas Kanununun esas prensiplerine uygun düşer. Bu suretle alakalılar derece teminatından da mahrum kalmamış olurlar.
Netice : Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra reisi tarafından yapılan ihaleler takip hukukuna müteferri bir işlem olmak itibariyle dava mevzuu olamaz. Temyiz İcra ve İflas Dairesinin kararı İcra ve İflas Kanununun hükümlerine tamamen uygundur.
Aziz Yeğer: Doğan içtihat uyuşmazlığında düşüncemiz ve iddiamiz hukukun bir ana kaidesine dayanır "kanunsuz vazife olmaz" uyuşmazlıkları çözmeye izinli olan ve bu suretle kaza hakkını haiz bulunan mahkemelerin "iş görme" hak ve mükellefiyetleri kanun ile tayin olunur. Bu ana kaideyi hukuk ve ceza ve icraya ait bütün kanunlarımızda en başta görürüz.
HUMK.nun birinci maddesinin ilk fıkrası ( Mahkemelerin vazifeleri teşkili mehakim kanunu ile muayyendir. )
CMUK.nun birinci maddesi ( mahkemelerin vazifesini kanun gösterir ).
İcra kanununda da teşkilata vazife tevcihine ve tayine dair maddeler vardır. Arzedeceğim.
Vazife meselesi mahkeme teşkilatıyla tamamiyle ilgilidir. Teşkilat kanunlarıyla kaza mercilerinin, mahkemelerin nerelerde ve nasıl kurulacakları bildirilirken görecekleri işleri de bildirmek, göstermek genel olarak gözetilen bir usuldür. Onun için vazife beyanları teşkil kanunlarında bulunur. Vazifenin usul kanunlarında söylenmesini münasip görenler, müdafaa edenler de vardır. Bizde vazife beyanı teşkil kanununa bırakılmıştır.
295 tarihli Mehakimi Nizamiye Teşkilatı Kanunumuz, 469 sayılı Mehakimi Şeriyenin İlgasına Ve Mehakimin Teşkilatına Ait Ahkamı Muaddil Kanun ile değişikliğe uğramıştır. Üzerinde durmaya mahal yoktur. Sonra bu 469 sayılı kanunun birinci maddesi 825 Sayılı Ceza Kanununun Mevkii Meriyete Vazına Müteallik Kanunun yirmi beşinci maddesiyle değiştirilmiştir. Bu maddede de ( Türkiye Cumhuriyetine evvela; salahiyet derecesi kanun ile muayyen Sulh Mahkemeleri, saniyen, bulundukları kazanın namiyle anılan ve bir reis ile iki azadan terkip olunan Asliye Mahkemeleri vardır. Bunların fevkinde Temyiz Mahkemesi bulunur ) deniyor. Sonra diğer kanuni mevzuat ile asliye mahkemelerinin teşekkül tarzı başka surete intikal etmiş ve tek hakim ile kurulması kabul ve tensip olunmuştur. Yine 469 sayılı kanununun üçüncü maddesi sözü geçen 825 sayılı kanunun yirmi altıncı maddesiyle değiştirilmiştir. Bu maddede ( Asliye mahkemeleri, sulh mahkemelerinin salahiyetleri haricinde kalan bilcümle hukuk, ceza, ticaret davalarını usul ve kanuna tevfikan kabili temyiz olmak üzere görür ) diye yazılıdır.
Teşkil kanunumuzun son şekli olan bu hüküm, asliye mahkemelerinin hukuk, ceza, ticaret işlerinde vazifesini bildirir. Bu vazife kısa ve toplu olarak sulh mahkemelerinin vazifeleri dışında kalan bütün hukuk münazaalarıdır. Bir asliye hukuk mahkemesinin vazifesini tayinde kısa düstur, genel kaide budur. Bu esas hükümden eğer mevcut ise özel kanun hükümleriyle ve istisnai surette vazife alınır. Böylece vazife alınmış oldukça az kudretli asliye mahkemelerinin vazifeleri; iş görme kudretleri alınan vazife mahiyeti kadar daralır. Eğer böyle bir vazife ayıran ve alan açık ve istisnai bir hüküm yoksa mahkemenin asıl vazifesine hiç halel gelmemiştir. Vazifesi tam ve bakidir.
İcra Kanununun teşkilata ve bunların vazifelerini tayine dair olan hükümlerine gelince; Bu kanunun birinci maddesinde ( Her asliye mahkemesinin kaza dairesinde lüzumu kadar icra dairesi bulunur. Her icra dairesinde bir icra memuru ile lüzumu kadar katip, mübaşir ve müstahdem bulunur ) deniyor. Bu madde icra dairesi kurumunu bildirir. Bu kurumun başında icra memuru vardır. Kanunun ikinci maddesi; yukarıdaki birinci madde hükmüne muvazi olarak her asliye mahkemesinde lüzumu kadar iflas daireleri bulunacağını yazar. Kanunun dördüncü maddesi ( icra ve iflas dairelerinin muamelelerine karşı yapılan şikayetler ile itirazların tetkik merci, mahkeme reis veya hakimi -Not: şüphesiz bu hakimler yanlarında bu daireler bulunan asliye mahkemesi reisi ve hakimidirler"ve bulunan yerlerde müstakil icra hakimleriyle muavinleri veyahut kanun mucibince bu vazife kendilerine verilmiş olan hakimlerdir. ) diyor. Bu maddeler hükmüne göre her asliye mahkemesinde icra işleri için bir icra dairesi vardır. Ve sonra bunların muamelelerine karşı bir şikayet ve itiraz mercii olarak maddede sayılan hakimler vardır. Bu hakimler kuruluna kanun ifadesiyle tetkik mercii de denir. Bunlar icra kovuşturmalarını yürütecek kurullardır.
Bundan sonra sıra vazifeye gelir. İcra dairelerinin vazifelerini kanun bütün hükümleriyle bildiriyor. Bir icra müracaatı olunca İcra memuru ne yapar. İşi nasıl neticelendirir. İcra kanunu baştan aşağı bunu söyler, izaha mahal yok.
Tetkik merciine gelince; Bu merciin toplu olarak vazifesini kanunun onaltıncı maddesi belirtir. Bu maddede ( kanunun halini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı tetkik merciine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir ). denir. Buna göre tetkik merciinin vazifesi; kısaca icra dairelerinin muamelelerine karşı vukubulan şikayet ve itirazları tetkiktir. Bu şikayet ve itirazlar içinde kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesnadır.
Gerek asliye mahkemelerinin ve gerek icra hakimlerinin esas vazifelerini bu suretle hulasaladıktan sonra üzerinde uyuşulamıyan meseleye geliyorum. Bunu layikiyle açıklayabilmek için önce İcra Kanununun gayrimenkul satışlarında normal olarak kabul ettiği usul ve muameleyi gözden geçirmek icap eder.
Bir alacağın tahsilini temin için bir gayrimenkul haczolunursa önce el koyma, kıymet takdiri ve arttırma ilanı gibi gerekli muameleler yapılır. Arttırma günü ve saati geldiğinde İcra Kanununun 129. maddesi beyanı veçhile arttırma yapılır. Ve gayrimenkul en çok arttırana ihale olunur. Bu ihaleyi yapan icra memurudur ihaleyi icra memurunun yapacağını 134. madde daha açık bildirir. Bu maddede aynıyla ( icra dairesi tarafından gayrimenkul kendisine ihale edilen alıcı o gayri menkulün mülkiyetini iktisap eder. İhalenin feshi yalnız tetkik merciinden şikayet yoluyla istenebilir ) diye yazılıdır.
Maddedeki icra dairesi sözünün delaleti, yukarıda icra Kanununun ikinci maddesinin ayniyle nakl olunanın beyanından aşikar olur ki icra memurudur. Bu hükümler icabınca icra memuru ihaleyi yapar. Ve icra memurunun yaptığı ihalenin feshi tetkik merciinden şikayet yoluyla istenilebilir. Tetkik merciinin bu husustaki vazifesi ancak icra memurunun yaptığı bir ihalenin bozulması için bir şikayet vaki olunca onu incelemektir. Tetkik merciinin gayrimenkul malların ihale kararlarının feshine veya fesih talebinin reddine müteallik kararları yine kanunun 363. maddesinin dokuzuncu bendi mucibince temyiz olunabilir.
Arzolunan bu usul ve muamele tarzı İcra Kanununun hükümlerine dayanan normal bir satış usulü ve inceleme halidir.
Şimdi bir de Ziraat Bankası ve Emniyet Sandığı için kabul olunan satış usulüne bakalım. Buralardaki satış usulünü İcra Kanunu usullerinden farklı görürüz. 3202 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Kanununun kırk altıncı maddesi mucibince İstanbul Emniyet Sandığı, gayrimenkuller ile menkul mal ve kıymetler terhini mukabilinde yaptığı ikrazattan mütevellit alacaklarını takip ve paraya çevirme hususlarında borçlunun gayri merhununa müracaat hali umumi hükümlere tabi olmak kaydiyle Ziraat Bankası Kanununun kırk, kırk üç ve kırk beşinci maddelerinin istisnai hükümlerinden istifade eder. Merhun gayrimenkul malların borç ödenmemesinden dolayı paraya çevrilmesinde Ziraat Bankasınca nasıl bir usul takip olunuyorsa Emniyet Sandığı da o usulden faydalanır.
Ziraat Bankasının, bir alacağın tahsili için yapacağı merhun gayrimenkul satışını; Ziraat Bankası Kanununun kırkıncı maddesi nizamlar. Bu maddeye göre Bankaya ipotekle temin edilmiş bir alacağın vadesi geldiğinde borcun ödenmesi için borçluya ve kefiline otuz günlük bir ödeme ihbarnamesi gönderilir. Tebliğ olunur, ihbarnamenin tebliğinden başlamak üzere otuz gün içinde borç ödenmezse ipotekli gayrimenkul el koyma ve kıymet takdiri muamelesine tabi tutulmaksızın Banka tarafından bir buçuk ay müddetle açık arttırmaya çıkarılır. Alıcı çıkmazsa veya umulan pey borcu tamamiyle kapamazsa arttırma müddeti onbeş gün daha uzatılabilir. Müddet bitince Bankaca-talibine muvakkaten ihale edilir. Veya icabında tefevvüz olunur. Bundan sonra Banka borçluya on beş günlük bir ihbarname gönderir. Borcu ödemeye davet eder. Ve eğer borç ödenmezse kati ihale kararı verilmek üzere evrakı icraya vereceğini bildirir. Bu ihbar üzerine yine borç ödenmezse evrak mahalli icra dairesine verilir. İcra hakimi üç gün içinde karar vermeye mecburdur. Hakim kati ihale kararı verirse artık bir daha borçluya ihbarname gönderilmez. Doğrudan ipotekli gayrimenkulun talibi namına tescili tapuya bildirilir.
Tamamiyle kanun beyanı olan bu usule göre Ziraat Bankası alacaklarından dolayı arttırma muameleleri Bankada olur. Muvakkat ihale usulü var. Bu da Bankaca yapılır. Yalnız kati ihale için evrak icraya verilir. Kati ihaleyi yapan icra hakimidir.
Yukarıda beyan olunan icra kanunu hükümlerince takip olunan bir borçlu hakkında gayrimenkul satışında ihaleyi yapan icra memurudur. Ziraat Bankası, Emniyet Sandığı işinde ise icra hakimidir.
İcra kanununa göre, icra memurunun yaptığı kati ihaleye karşı bu ihalenin feshi tetkik merciinden istenecektir. Fakat Ziraat Bankası ve Emniyet Sandığı alacakları için merhun gayrimenkul satışlarında, hakimin vereceği kati ihale kararının bir takım sebeplerle bozulması istenilirse bu, kimden istenilecek buna kim karar verecektir. Mesele buradadır. Yüksek Yargıtay İcra Dairesi; Emniyet Sandığına merhun bir gayrimenkulun paraya çevrilmesinde icra hakiminin verdiği, kati ihale kararına karı vukubulacak fesih talebi ve şikayetlerinin yine aynı hakim tarafından görülmesi icabedeceği ve Yüksek Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi de bu kabil taleplerin bir dava konusu olarak asliye mahkemelerinde hal ve tetkik olunmak gerektiği içtihadındadırlar. İçtihat uyuşmazlığı bu noktadadır.
Bu uyuşmazlığın, halli suretine ait düşündüklerime gelince; Yukarıda arzolunduğu üzere uyuşmazlığın halli için kanunların asıl vazife hükümlerine bakılmak gerektir. Bir kerre genel bir kaide ile bütün ihtilafları görmeye kudretli bir asliye mahkemesi vardır. Sulh mahkemelerinin vazifeleri dışında kalan bütün hukuk ve ceza ve ticaret işlerinin asliye mahkemelerinde görülmesi 825 sayılı kanunun yirmi altıncı maddesi hükmü icabıdır. Özel kanunlarla asliye mahkemesinin bu genel vazifesinden bir vazife ayrılmış ve alınmış bulunursa ayrılan vazife mahiyetinde bu mahkemenin vazifesi kısalır.
İcra tetkik mercii, icra kanunu hükümlerine göre icra memurunun verdiği katı ihale kararları aleyhindeki şikayeti görecektir. İcra Kanununun on altıncı ve 134. maddeleri bu ciheti bildiriyor. Bu halde incelenmesi gereken nokta acaba, asliye mahkemesinin genel vazifesinden üzerinde uyuşulamıyan hususa ait bir vazife ayrılmış ve diğer bir mercie verilmişmidir. Bunun cevabı uyuşmazlığı çözmeye yeter. Görüyoruz ki, icra işlerinde icra memurları kararlarına karşı bir şikayet mercii kurulmuştur. İcra memurlarının ihale kararları aleyhindeki şikayetlerin bir dava konusu yapılarak asliye mahkemesine arzına artık imkan yoktur. Mahkemeden bu vazife, alınmış icra tetkik merciine verilmiştir. Fakat icra hakiminin verdiği kati ihale kararları aleyhindeki şikayet yine kendi göreceği hakkında ne icra kanununda ve ne de diğer bir kanunda bir hüküm ve beyan yoktur. Bu halde bu noktada asliye mahkemeleri vazifesinden bir şey alınmamıştır. Asliye mahkemesinin genel, vazife formülü içinde kabil ihtilaf da dahildir.
Hulasa edilince; Ziraat Bankasına ve Emniyet Sandığına ipotekli gayrimenkul hakkında icra hakimi tarafından verilen kati ihale kararının feshi için vukubulacak talep ve davaları gö