Yargıtay Büyük Genel Kurul 1944/38 Esas 1945/2 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1944/38
Karar No: 1945/2
Karar Tarihi: 31.01.1945

(2644 S. K. m. 6)

2644 sayılı Tapu K.nun altıncı maddesi ikinci fıkrasına 8.5.944 günlü yorumun şumulü olup olmadığı hususunda Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 20.10.944 gün ve 2414/3242 sayılı kararına aykırı olarak yeni bir çoklukla içtihat ayrılığı hasıl olduğundan bahsile keyfiyetin tevhidi içtihat yoluyla halli Birinci Hukuk Dairesi Başkanlığının 14.11.944 gün ve 761 sayılı yazısıyla istenilmesine mebni ihtilafın mevzuunu teşkil eden ve zikri geçen yazı ile ilişiği karar örneği teksir edilerek Umumi Heyet Azasına tevzi olunmuştu.

Müzakere için tayin olunan 10.1.945 gününe rastlayan Çarşamba günü saat 9.30 da toplanan Umumi Heyet Birinci Başkan Halil Özyürükün Başkanlığı altında müzakereye başlıyarak ihtilafın esasını teşkil eden noktalar hulasatan Birinci Başkan tarafından izahedildikten sonra söz alan :

Birinci Hukuk Dairesi Başkanı Cevat Gücün: ihya meselesi eski ahkamda da vardı. Ve arazii mevatda cari idi. Mecelle ve arazi kanunundaki arazii mevata müteallik hükümler Tapu K.nun altıncı maddesi kaim olmuştur. (Bu altıncı maddeyi okuduktan sonra bu husustaki Büyük Millet Meclisinin yorumunu ve Encümen Mazbatalarını okudu).

Ve dedi ki: Büyük Millet Meclisi'nin bu yorumundan sonra Mecidiyeköyü'ne ve civarına ihyadan mütevellit salahiyetler gelmeğe başladı. Esas hazinei hassadan maliye hazinesine intikali etmiş olan böyle yerleri ihya edenlere tefviz edilmek üzere 936 tarihinde Vekiller Heyetince ittihaz olunan bir kararla yerinde komisyon teşkil edilmiştir. Bu komisyon mukarreratından sonra ilgililerin başvurmasiyle işler mahkemelere intikal etti. Ve Temyiz Birinci Hukuk Dairesi Tapu K.nun altıncı maddesine taalluk eden bu işleri mahkemeler baksın dedi. Hakiki muhyi mahkemece anlaşılır ve ona tefvizinde mahzur olmadığına dair kaza idare meclisince karar alınırsa mahkeme % 8 bedel mukabilinde muhyisi adına tesciline karar verir. Büyük Millet Meclisi'nin bu tefsiri mutlak değildir. Bu yorum sahipsiz araziden bahseden birinci fıkraya aittir. Tapulu araziye şamil değildir. Devletin tapu ile tasarrufu altındaki bu yeri belediyenin imar edebilmesine ve bu yerleri Belediye K.nun 109. maddeye sokmasına imkan yoktur. Onun için bu yorumun müfit olmasını kabul etmek lazımdır.

Mutlak ıtlak üzere cereyan eder. Alt tarafında bir takyit yoksa bu işin şevki sebebi elbette nazara alınmak lazımdır. Aklen de böyledir. Kısa yazılmış bir şeyi mutlak olarak kabul etmek doğru olmaz. Bu tefsirde mevzuubahis olan sahipsiz yerlerdir.

Tefsirin sebebi birinci fıkraya maksurdur.

İkinci Hukuk Dairesi Başkanı A. Hikmet Berki: Meclis, belediye hududu dahili demek ümran dahili demektir diyor. Bu tefsir birinci fıkra hakkındadır. İkinci fıkraya şumulü yoktur. İkinci fıkra kanun mevzuudur. Şahsi hükmi olan ve Devletin tahtı tasarrufunda olan bu yeri tefsirle belediyeye bırakılamaz.

Birinci fıkra böyle bir tefsire muhtaçtır. İkinci fıkraya böyle bir şey demek hukuku tasarrufiyeye muhaliftir.

Cevat Gücün: Mecidiyeköy'ü kırk-elli senedenberi ihya görmüş bir yerdir. Devlet altıncı madde ile muhammen kıymetinin % 8 ini verirse kendilerine verilecektir demiştir. Belediyenin imarı tapusuz yerlere şamildir. Ve tefsir de buraya maksurdur. Tefsiri böyle tefsir etmek lazımdır dedi. Vaktin darlığına binaen gelecek toplantıda devam olunmak üzere talik kılındı. 10.1.945

- (İkinci Oturum: 17.1.945) Söz alan:

Birinci Hukuk Dairesi Başkanı Cevat Gücün: Geçen toplantıdaki demecim zapta geçmediğinden bugün yazılı olarak sunmak istedim. Geçen oturumda bulunmayan arkadaşlarıma da meseleyi biraz anlatmak isterim. 2644 sayılı Tapu K.nun altıncı maddesi üç konu üzerine kurulmuştur. Bir kerre daha olduğu gibi okuyayım. (Tapu K.nun altıncı maddesini okur).

Görülüyor ki birinci fıkrası sahipsiz yerlerin adi ihyaları hakkında bir iskan haddi konulmuş,

İkinci fıkra: Açılan Sahipsiz yerler taşlık ve pırnallıktan emek ve para harcanmakla olmuş ise parasız adlarına tapulanacağını söylüyor.

Üçüncü fıkra ise sahipsiz olmayan devletin tapu ile mülkiyetinde bulunan yerleri ihya edenler hakkında müstakil bir hükmü göstermektedir. Bu fıkranın anlamı şudur: Devlet adına tapulu olan yerleri bir kimse bayındırlarsa ve o yerin idare meclisi bir mahzur görmezse tapuda yazılı değerinin % 8 i kadar bir para alınarak bayındırlayan adına tapulanır.

Son fıkrada bu işler hakkında tapu idaresine nasıl başvurulacağını bildirir İmdi: bir yerde belediye sınırı içinde sahipsiz diye bir yer bayındırlanmış mahkemeler, bu maddenin mutlak olan İbaresine bakarak bayındıran adına tapulanabileceği içtihadında oldukları görülmüş iki Sayın Saylav'ın düşüncesine uygun gelmemiş sahipsiz yer bir belediye sınırı içinde ise onu bayındırlamak belediye idaresinin ödevlerinden bulunduğundan bahsile yorumlanmak için Büyük Millet Meclisi'ne bir takrir vermişler. Takrir ilk olarak Dahiliye Encümeni'ne gitmiş orası yalnız sahipsiz arazinin bayındırılması üzerine konuşulmuş tartışma ve görüşmeler yapılmış fakat Tapu K.nun altıncı maddesinin üçüncü fıkrası yani devletin tapulu arazisi hakkında hiç bir görüşme ve tartışma yapılmamış yalnız belediyelerin ödev ve görevleri hakkında sözler söylenmiş ve yalnız sahipsiz yerlerin bayındırılması hususunda belediye sınırını şart koyarak oyçokluğuyla yaptıkları mazbatanın üstüne (Tapu K.nun altıncı maddesi hükmü, belediye sınırları içindeki topraklara şamil değildir.) ibareli bir (yorum) projesi yazarak Adliye Encümenine yollamıştır. Adliye Encümeninde de: yalnız sahipsiz araziden bahsolunmuş ve sırf belediyenin kasabaların bayındırlanması hakkındaki ödevlere dayanılarak yalnız bu konu üzerine görüşmeler yapılarak Devletin tapulu arazisine hiç geçilmemiştir. Her iki encümende de tapulu araziden bahsedilmemiş olmasının sebebi vardır. Çünkü iki Sayın Saylav'ın takriri yalnız sahipsiz araziye ilişkindir.

Bu takririn açıkça maddenin sahipsiz arazi ile ilgili olan fıkraları amaçlanmakta yorum dileği yalnız o bölüm hakkındadır. Ondan dolayıdır ki: Encümenin ve Kamutay, takririn dışına çıkmak istememiştir. Adliye Encümeni de belediye sınırı içinde olanların kimseye (ihyadan tescile) müsaade olunmaması düşüncelerini sunarak bir mazbata yazmış ve bunlar heyetiyle Kamutaya sevkedilmiştir.

Orada itiraz etmek isteyenler belki aşağıdaki fıkraların iltibas düşüncelerini ileri sürerek itiraz edeceklerdi. Bu itiraz hazırlıklarını gören mazbata yazan : (aynen: Efendim, tefsir mülga arazi kanunundaki arazii mevatın) mukabili olmak üzere Tapu K.nun altıncı maddesiyle tesis edilen bir vaziyete mütealliktir. demiştir. Bu ibareyi analiz edelim. Arazi Kanunundaki (Arazii mevatın) karşılığı olarak altıncı maddesinin tamamı değil yalnız iki fıkrasıdır. Devletin tapulu arazisi ise Arazi K.nun miri arazi karşılığıdır. Yoksa arazii mevat karşılığı değildir.

Şundan anlaşılıyor ki: Büyük Millet Meclisi'nin ne encümenlerinde ve ne de Kamutay'da bu madde tapulu araziye ait fıkrası asla bahse konu olmamıştır. Bu fıkra görüşülmemiş ve tartışılmamıştır.

Eğer mazbata yazan: Bütün fıkraların görüşme konusu olduğunu söyleseydi, öyle sanılır ki yorum teklifi kabul olunmazdı.

Sayın F. Hulusi Demirelli: Geçen oturumda (tefsirin ibaresi mutlaktır. Mutlak ise ıtlakı üzere caridir. Bu tefsir ibaresini encümenlerin mazbatalarından mücerret ve müstakil olarak nazara almak lazımdır) buyurdular.

Ben bu düşüncede değilim: Ben diyorum ki Büyük Millet Meclisi'nin yasama hakkı olduğu gibi yorumlamak yetkisi vardır. Fakat onların yaptıkları kanunları yargılama sırasında hadiselere uygularken mahkemeler gereği gibi ve bağımsız şartsız kendi görüşlerine göre yorarlar (yani tefsir ederler) buna kazai tefsir denilir. Yeni delil ile (yargılı yorum).

Kanun hakkında bu böyle olunca Büyük Millet Meclisi'nin (Yasalı yorumları) yani (Teşrii tefsirler) içinde mahkemelerin ve yargıçların ve Yargıtay'ın da bu yoruma (tefsiri) yorumlamak (tefsir) etmek yetkisini haizdir. Ve biz de yani Yargıtay evleviyetle bu yetkiye sahiptir.

Bizde bunun benzeri geçmiştir. Hatırlatayım: 1331 sayılı Temlik K.nun yedinci maddesi hakkında Büyük Millet Meclisi'nin 146 sayılı bir yorumu (tefsir kararı) vardır. Bu tefsire göre firari ve mütegayyip sayılarak Hükümetçe el konulmuş olan malların hükmen tahakkuk etmiş veya edecek müstehiklerine aynen iadesine cevaz verilmiyerek onlara 1331 senesi iptidasında mukayyet kıymetin nakden verilmek lazım gelir. Bu mutlak ibareden halin delaletiyle yanlışlıkla el konulmuş olan Türk, Müslüman veya Ecnebi mallarına bu hükmün ve tefsirin şumulü yoktur. Demek ki bu ıtlak delaleten mukayyettir.

Bundan başka bu tefsir hükmünün mutlak ibaresinde muhkem kaziyye teşkil edenler, icradan evvel ve icradan sonra bedele tahvil edilmek lazım gelir. Diyelim icra olunmuş olanlar fiilen bu tefsirin dışında kalsınlar, ya bu tefsiri lühukundan sonra henüz icra edilmemiş olan bu kabilden istihkaka ait hükümler infaz olunacak mı?

Sudan bir bakışa göre (hükmen tahakkuk etmiş) ibaresine göre bunların da infaz olunmaması lazımdır. Bu tefsiri bu suretle şumüllendirmek hukuk kurallarını altüst edeceğini düşünen Temyiz Tevhidi İçtihat Sayın Kurumu 25.11.936 tarihinde büyük bir çoklukla ve çok Sayın Fuat Hulusi Demirelli'nin pek güzel kalemiyle yazılan bir karar ile Büyük Millet Meclisi'nin zikri geçen 146 numaralı kararının ıtlak ve şumulüne muhkem kaziyyeleri çıkarmak suretiyle kısıtlamıştır. Fena mı oldu? Bu şimdiki konumuz da buna çok benzer.

Çünkü kaidei külliye olarak dilimizde virdolan (mutlak ıtlakı üzere cari olur) kuralı kaldırılmış olan Mecellenin altmış dördüncü maddesindedir. Bu maddede terdif edilmiş bir fıkra vardır. O fıkranın o maddeye hemen eklenmesi lazımdır. (Eğer nassan yahut delaleten takyit delili bulunmazsa). Yani (bu kaide bu ek ile tamamlanır. Ve birçok mutlak ibareler vardır ki takyidi kabul eder.

Delaleten takyide misal: Bir mekkareci mutlaka birim at satın almağa tevkil etse o kimse Arap atı alamaz. Ve kış yaklaşırken bir kimse diğerini odun satın almağa tevkil etse o adam kış geçtikten sonra odun alamaz.

Mutlak ile mukayyet bahsi tefsir usulüne çok yarayan (usulü fıkıh) da çok etraflıdır. İşi medreseye düşürmemek için ondan bahse lüzum görmedim. Bununla beraber tartışmaya konu olan bu yorum kararının ibaresi (Usulü fıkıh) terimine göre zahir değil (müfessir) dir. O kadar ki buna (mücmel) de denebilir. Bunun (Mesukunlehine) göre tefsir ve izahı gerekir. Mesukunlehi: Tefsirlerde sahipsiz arazinin bayındırılması belediyelerin görevleriyle ilişkin olmasından oralara kimsenin ihya salahiyeti olmadığından tapunun altıncı maddesinin (Belediye sınırı) le kısıtlanması istenmiş: talep bu.

Dileğin bu olduğunu hem takrirden hem de encümenlerin mazbatalarından anlıyoruz. Kamutay, ihtisarı iltizam etmiş ve yalnız suale cevap vermiş. Maddenin tapulu arazisinden bahis kısmını karıştırmamış olması karinesiyle (Belediye sınırlayımı) kaydının hiç yakışık almadığı fıkraya şumullendirmemek yönü yoktur.

İşte bu kısa yorumun mutlak olan ibaresinin arzeylediğim bu karineleriyle delaleten mukayyet olduğunda hiç şüphe olunamaz. Bu bahis ile ilişkin beyanların ve ezcümle beyanı tefsirin izahını bilgin arkadaşımız Bay Sabice bırakıyorum.

Müsaadenizle garpteki tefsir usulüne azıcık temas etmek istiyorum. Meşhur eski Fransız hukukcusu Portalis : (Vazukanun her şeyi evvelden görmeğe kadir değildir. Ve görmek de istemez. Vazukanun zamanın cereyanına ve ahlak ve adetlerine pek de mahsus olmayan temayüllerine karşı gelemez. En güzel kanunların da boşlukları vardır ve bunları tefsir edenler dolduracaktır) demiştir. Kanunu ve Meclis tefsirlerini tefsir edenlerin basında şüphe yoktur ki mahkemeler gelir.

Kanunu ancak sarih ve mutlak ibaresinden, metninden anlamak metin ve ibarenin dışına çıkmamak mesleğine Ecole de l'exegese (ibarecilik, metincilik) mesleği derler. Bu mesleğe göre hukuki her hal tarzı, kanunun ibaresinden ya doğrudan doğruya yahut deduction yani külden cüze varma (istintac), yahut induction yani cüzden küle intikal (istikra) yoluyla bulunmalıdır.

Bu meyanda (Montesquoeu) Kanunların Ruhu nam meşhur eserinde (Milletin hakimleri, kanunun lafızlarını söyleyen ağızlardır. Onlar yani hakimler, kanunun kuvvetini ve şiddetini tadil edemiyen cansız ve hareketsiz mevcudiyetlerdir.) demiştir.

İşte bu telakki Fransa'da yarım asırdan fazla bir zaman kanunların tefsir ve tavzihinde hakim olmuştur. Ve Fransa'da bu müddet zarfında (kanunları) gökten inmiş bir şey telakki ederlerdi.

Fransız Profesörü Geyni ibarelere sıkı sarılışa bir nevi fetişisime legal yani kanun putperestliğidir der. Bu ekol erbabı, ibarenin zaten pek az olan kelimelerinin dışına çıkmak istemiyorlardı.

Metne sıkıca esir olmak, onları kuru kuru şerhetmek, tarihi hadiselere hiç önem vermemek, mevzuu hukukun içtimai, iktisadi ehemmiyetini hiç görmiyerek münakaşa ve tenkit yapmıyarak ibareleri anlamak, işte tatbik ve tefsir hakkında eski telakki bu idi. Fakat yarım asırdanberi bu telakki çok değişmiştir.

İbare ve metin ile şerh ve tefsir usulünden, serbest ilmi tetkik ve teharri usulüne geçilmiştir. Serbest ilmi tetkik ve teharri usulü ile hukuk, dahi tetkik ve müşahedeye müstenit bir ilim olmuştur. Metin ve ibareye göre kupkuru bir tefsir yerine tefsirin yeni bir felsefesi kaim olmuştur.

Bunların saiki da budur: Hukuk ilmi, mukavemet edilmez içtimai zaruretlerin tesirleriyle tekamül etmiştir. Onu tatbik eden hakim manken derekesine inemez. Çünkü hareketsiz duran, kımıldamayan bir kanun karşısında değişen cemiyet ve onun yeni ihtiyaçlarıdır.

İşte bundandır ki Türk Kanunu Medenisi ve aslındaki İsviçrede olduğu gibi kanunun noksanının ikmalini hakime bırakmıştır. Ve Kanunu Medenimizin bu kadar muhtasar olması, meselelerin mahiyetlerine göre icap eden neticelerin çıkarılmasını hakimlere terkedilmek suretiyle telafisi kastedilmiş olmasındadır. Vazukanun hukuku yaratmakta hakime bir pay ayırmıştır.

Hakimin kanunun yalnız lafzına değil ruhuna göre de tefsir eylemesi Kanunu Medeni'nin birinci maddesiyle bizde de sağlanmıştır. Bir ibareden bir mesele için kanunda bir hüküm bulunup bulunmadığını kanunun yalnız lafzından değil, ruhundan da çıkarmak gerekir.

Belçikalı hukukşinas ve tefsirin ikinci ekolüne mensup olan Laurane'e göre: Vazukanun bir kanunu yaptıktan sonra anasının vücudundan ayrılarak doğan bir çocuk gibidir. Doğunca vazukanun rabıtası kopar. Binaenaleyh kanunun vazındaki konuşulan laflara bakarak tefsir etmek bazan faideli olur. Fakat buna da behemehal bağlanılmaz. Çünkü bu malzemenin kıymeti kesin (kati) değildir. Hakime yalnız akıl ve mantık yardım etmelidir. Ve kanun mantıki olarak tefsir edilince tefsir ile elde edilen hal tarzları mümasıl bütün hadiselere tatbik edilmelidir. Ve kanun bugünün fikirleri, telakkileri ve ihtiyaçları esas ittihaz olunarak tefsir edilmelidir. Lafız ve kelime tefsiri çok zararlı ve tehlikeli bir yoldur.

Mantıki tefsirde ise neticeyi kelime ve ibarelerden değil heyeti mecmuasından kastedilen manadan çıkarmalıdır.

Lafzi tefsirler, doğru bir istidlal sayılmayan Argümenta Contano mefhumu muhalif ile istidlale sevkeder. İşte arzettiğim tefsir usulü hakkındaki eskimiş ve yeni telakkiler karşısında yalnız Kanunu Medeni'yi değil, her kanun ve nizamla teşrii tefsirlerin indettatbik tefsirinde de bu kaideler nazara alınmalıdır.

Gelelim: Devletin tapulu arazisine ilişkin olan fıkranın neden tefsirin şümulünden dışarı kalması gereklidir? Bunu izah ve ispat edeyim.

Bu kabil tapulu arazinin imar edenlere bazı kayıt ve şartlarla verileceğini gösteren fıkrada ahkamı amiredendir. Hükümetin atıfeti kabilinden değildir.

Bu şartlarla ihya edenin hakkı fıkrada sarih iken mücerret belediye sınırı içindedir diye bu hüküm müphem bir tefsirle nasıl ortadan kaldırılabilir? Bu ancak usulü dairesi tay ve tadil ile kalkabilir. Tefsirin sarahaten kaldırmadığı ve belki delaleten ipka eylediği bir hükmü biz tefsirin şümulü içindedir nasıl diyebiliriz?

Dersek hem hukuk kaidelerine hem Mecidiyeköy'ü halkının bugünkü durum ve ihtiyaçlarına münafi düşmüş, olmaz mı?

Sevkin illet ve sebebi olan belediyenin imar ödevleri, Mecidiye'nin Devlet namına tapulu olan gayrimenkullerine şümulü olabilirmi. Belediye bu yerleri kamulaştırmadıkça onlara el süremezki bayındırlayabilsin. Rast geldiğim Saylavlara soruyorum. Tapulu ve sahipli arazi görüşmemizde hiç konu olmadı; onlar hariçtir deyip duruyorlar. Mecidiyeköy'ü arazisi bir Bakanlar Kurulu Kararı ile muhyilerine veriliyor. Bir komisyon da işlemektedir.

Yorum bundan sakittir. Yüksek heyetimiz nasıl bunu Mecidiyeköy'üne de şumullendirebilir? Netice itibariyle Devletten tazminat ve Kanunu Medeni'nin 650. maddesinin her biri tarafından tatbikini istemeye bilalüzum sebebiyet verilmiş olur.

Rey yüksek kurulunuzdur.

İcra ve iflas Dairesi Başkanı Abdullah Aytemiz: Tapu K.nun maddesi belli başlı iki hükmü ihtiva eder. Bunlardan biri Devletin hususi mülkiyetinde olmayan sahipsiz ve ham toprakları imar edenlerdir ki bu kabil topraklar işletenlere parasız verilir ve namlarına da tescil yapılır. Diğeri de Devletin hususi mülkiyetinde olan yerlerdir ki bu gibi yerleri bağ ve bahçe haline getirenlerden vergi kıymetinin % 8 i alınmak suretiyle adlarına tescil muamelesi ifa edilir. Bu altıncı madde şöyle tefsir edilmiştir. (Tapu K. nun altıncı maddesi hükmü Belediye sınırları içindeki topraklara şamil değildir). Uzun boylu mütalaa ve münakaşalara zemin ve mevzu teşkil eden bu tefsir kararı da tefsire muhtaç gibi görünüyor. Halbuki kararın ibaresi gayet açıktır. Kanun vazunın kastettiği manaya göre kabul edilmelidir.

Eğer bu tefsirin sebep ve saikleri kapalı kalmış veya haddi zatında sebebi gösterilmemiş olsa idi mutlak olan ibareyi ıtlakı üzere imal zaruri olurdu. Yani bu tefsir maddenin her iki fıkrasına da şamil tutulurdu. Ve Devletin hususi mülkiyetinde olsun veya ham ve sahipsiz bulunsun her iki surette de imar olunan, mahallin belediye sınırı içinde bulunup bulunmadığına bakılırdı. Halbuki tefsire bahis olan müşterek takrirle Encümen mazbatalarının mucip sebeblerinden anlaşılıyor ki bu tefsir maddenin umumuna ait olmayıp yalnız birinci fıkraya yani ham ve sahipsiz araziyi imar edenler hakkındaki hükme mahsustur. Ve Devletin hususi mülkiyetinde dahil olan yerlere taalluku yoktur.

Cümlenin malumudur, ki bir kanun lafzıyle değil vazukanunun kastettiği ruh ve manasiyle temas ettiği hadiselere tatbik edilir. Umumi heyette müzakeresi yapılırken mebuslardan bir zatın vaki olan itiraz ve istizahına karşı mazbata muharriri yani encümenin noktai nazarını temsilen izah eden Bay Feridun Fikri'nin verdiği cevap aynen şöyledir. (Bu tefsir, mülga Arazi Kanunundaki arazii mevat mukabili olmak üzere kanunun altıncı maddesinde tesis edilen vaziyete yani mamureler haricinde kalan sahipsiz ve ham mahallere mütealliktir), suale cevap teşkil eden bu beyan ile tefsir kararının ifade ettiği mana yani bundan ne kastedildiği tebaruz ettirilmiştir.

Mazbata muharririnin bu açık beyanını dinleyen ve tefsir kararında birleşmiş bulunan üç Encümen Üyeleri bunu itiraz etmemek suretiyle kabul ve tastik etmişlerdir. Eğer mazbata muharririnin sırf şahsi bir mütalaasından ibaret bulunmuş ve bu karardan böyle bir mana kastedilmemiş olsaydı muhatapları meyanında bulunan Encümen Üyeleri tarafından derhal tashih veya tenkide uğrardı. Şu halde üç encümen tarafından tanzim ve teyit olunan bu tefsir kararı bu manaya alınarak umumi heyetçe tasvip edilmiştir. Eğer böyle olmamış olsaydı ona göre müzakere cereyan ederdi veya ihtilaf hasıl olmasına binaen tefsir kararı bir kerre daha tetkik olunmak üzere ait olduğu encümene geri çevrilirdi.

Hulasa: Verilen takrirden ve encümen mazbatalarından ve umumi heyet muvacehesindeki müzakerelerden anlaşılıyor ki bu tefsir kararı yalnız ham ve sahipsiz topraklar hakkındadır. Maddenin küllünü beyan ve cüzünü kast kabilinden bir ifade olarak kabul edilmesi iktiza eder. Çünkü takyit edici deliller mevcut olunca mutlak gibi görünen tefsir kararının mukayyeden imali lazım gelir.

Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Şemsettin Temizer : Kanunlar bir ihtiyacı karşılamak için yapılır. İhtiyacı karşılayan kanun payidardır. Bu işin hareket noktası yanlıştır. Tefsirde yanlıştır. Hususi bir mazarratı def için umumi bir tefsir çıkarılmıştır. Biz hakimlerin vazifesi kötü bir kanunu dahi hüsnü tefsir ederek iyi neticeler almaktan ibarettir. Tefsir haddi zatında bir mesire mahalli içindir. Esasen mesire mahalleri belediyenindir. Bu itibarla tefsire lüzum yoktur altıncı maddeyi meclis tam okumamıştır. Bu da okuduğumuz mazbatalardan anlaşılıyor. Güya altıncı madde yalnız sahipsiz arazi imiş gibi anlaşılmıştır. Bu itibarla tefsiri mahalline kasretmek ve o suretle tatbik etmek doğru olur.

Şefkati Özkutlu: Tapu Kanunu yapılırken Kanunu Medeni'deki hükümleri anlamadan bazı maddeler konmuştur. Medeni Kanun'daki sahipsiz arazi ziraata ve intifaa salih olmayacak ve Devletin mülkiyeti hususiyesinde bulunan bir arazinin ihyası mevzuubahis değildir. Meclis altıncı maddeyi yanlış yaptığını anlayınca umumi bir tefsirle hiç olmazsa belediye hududu dahilindeki kısımları kurtarmak istemiştir. Ve tefsir açıktır. Kanunun altıncı maddesini böyle amm ve şamil olarak tatbik edemeyiz.

Galip Karayalçın: İdare meclisi tarafından karar verildikten sonra verilmesi mevzuubahis olacağına göre Bay Şefkati'nin endişeleri varit değildir.

Vehbi Yekebaş: Asıl mevzuun neden ibaret olduğunu sordular.

Birinci Reis: Tefsir ile teklif birbirine aykırıdır. Tefsir usulü bize tefsir isteğinin gözönünde tutulmak suretiyle tefsire mana vermek lazım geleceğini gösterir. Tereddüdü izale etmek üzere Tapu K.nun altıncı maddesini tekrar okumak lüzumunu hissettiği ve hatta sekizinci maddeyi okumak da faideden hali bulunmadığını ve mazbatadaki iki Millet Vekilinin teklifini de okudular.

Görüyoruz ki mevzu ve istek tamamen birinci fıkraya maksurdur. Ve daima sahipsiz arazi gözönünde tutulmuştur.

Birinci Hukuk Dairesi Başkanı Cevat Gücün: Mesele Fuat Hulusi Bey'in muhalif mütalaalarına göre bu müfesserdir açık değildir. Okuyanı düşündürür. Bu tefsiri tefsir etmek mantıki olur. Hükümetin bir toprak siyaseti vardır. İşte bu düşünce ile Tapu Kanunu tedvin edildi. Ve bu siyasetle hali araziyi bayındırlamak lüzumunu hissetmiştir. Mecidiyeköy'ü bir kanun iktizası olarak verilmiştir. Yoksa bir ihsan ve atıfet olarak verilmemiştir. Bu birrıza temliktir.

Bu işe memur edilen komisyonların yaptığı hatalar yüzünden iş mahkemeye intikal etti. Ve hazine temyizinde tefsire istinat ediyor. İki karar da verdik. Bilahara yapılan müdafaalar üzerine keyfiyeti tetkik ettik. Hata ettiğimizi anladık buraya müracaat ettik.

Vehbi Yekebaş: Anladığıma göre Tapu K.nun altıncı maddesi gerek belediye hududu içinde ve gerek dışında tatbik ediliyordu. Görülen mahzur dolayisiyle tefsire gidilmiştir. Bu tefsir daha ziyade Ankara'daki vaziyet dolayisiyle gidilmiştir. İki tatil gününde bir çatı yapıp meydana getirenlerin maksatlarını önlemek gayesi takip edilmiştir. İkinci fıkrasındaki arazi esasen belediyeye geçmiyeceğine göre esasen şumulü yoktur.

Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer: Bu tefsir çok kısa yazılmıştır. Korkduğumuz kadar da mühim değildir. Bu maddedeki belediye hududu dahilinde deyince bazı hususi kanunları da tetkik etmek lazımdır. Belediye imar kanunları yapıldıktan sonra bu fertlerin imar salahiyeti kaldırıldı. işte tefsiri yapanlar bu kanunları nazara alarak fertlerin imar hakkını kaldırmak istemiştir. Demeleriyle reylere müracaat olunarak neticede karar nisabı hasıl olamadığından gelecek toplantı da gereği konuşulmak üzere talik kılındı. 17.1.945

- (Üçüncü Oturum: 24.1.945 Çarşamba)

Söz olan:

Birinci Hukuki Dairesi Başkanı Cevat Gücün: Bu tefsirin mutlak olup olmadığını anlamak için etrafındaki delilleri, vesaiklerini tetkik etmek lazımdır. Hadisemizde bir kaç fıkralı tapu K.nun altıncı maddesi vardır.

Bu maddeye göre alelıtlak ihya edenler bir hak kazanmazlar. İdare heyetleri kararı lazımdır.

Altıncı maddenin birinci fıkrasını tefsir edin dendi. Encümenlerde yalnız ve yalnız birinci fıkra konuşuldu ve Mecliste de birinci fıkra hakkında söz söylendi. Nihayet mazbata muharriri ve takrir sahibi Feridun Fakri'nin ifadesi de böyledir. Tefsire ait son telakkilere göre yorumun mesnetleri ikidir. Birinci hukuk kurallarına ikincisi mantık icaplarına Hadisemizde asıl temessuk ettiğimiz illet mantıktadır. Tapulu mallar belediyenin elindemidir? Belediye bunları kamulaştırmadıkça nasıl imar edebilir?

Ticaret Dairesi Başkanı F. Hulusi Demirelli: Büyük Millet Meclisi'nin yorum kararı açık ve kesindir; Tapu K.nun altıncı maddesi hükmü belediye sınırları içindeki yerlere şamil değildir, diyor. Bu karar maddenin hiç bir fıkrasını dışarda bırakmıyor. Bundan daha açık söz olur mu? Maddenin yalnız birinci fıkrasına mahsus bir karar yazılması istenmiş olaydı: Tapu K.nun altıncı maddesinin birinci fıkrası hükmü belediye sınırları içindeki yerlere şamil değildir denirdi. Bunda bir güçlük yahut aşırı uzunluk mu vardı? Hazinenin belediye sınırları içindeki tapulu toprağına kendiliğinden girip yapı yaptıran yahut ağaç veya çubuk dikenler bu karara göre maddenin ikinci fıkrasından faydalanamazlar. Aksi kabul edilse belediyelerin bayındırlık planları hükümsüz kalır. İllet sahipsiz toprakta ne ise Devletin toprağında da aynıdır. Fazla olarak Devlet Tapu K.nun altıncı maddesinin ikinci fıkrasiyle ancak bayındırlık olmayan semtlerdeki topraklarının şenlendirilmesini teşvik etmek istemiştir. Yoksa mesela bir kentin yanı başında veya kararda söylendiği gibi belediye sınırları içinde malik olduğu toprak için böyle bir teşvike lüzum yoktur. Böylelerini isteyen çok olur. Onlara 2490 sayılı kanuna göre artırma ile satması her yönden memleket için daha faydalıdır. Hem Devletin sadece hükmü altındaki sahipsiz toprağa Meclis Kararı uygulanır da mülkü altındakine nasıl uygulanmaz? Yorumlama kararındaki (Belediye sınırları içinde) sözünden yorumlamanın yalnız bayındırılması belediyeye ait sahipsiz topraklara mahsus olduğu manasını çıkarmak nasıl mümkün olur ki maddenin bu sınırlar içindeki topraklara şamil olmadığı anlatılmak için belediye sınırları içinde olanlara şamil olmadığını söylemekten başka yol yoktur. Maksat başka türlü nasıl ifade olunabilirdi ki öyle ifade edilmediği için yorumlamanın birinci fıkraya mahsus olduğuna bu sözler delil olabilsin? Bu bakımdan Büyük Meclis'in kararı maddenin ikinci fıkrası hakkında daha bile çok yerinde sayılır ve nihayet, elimizdeki yüce karar pek açık olduğu için onun her hangi bir yorumlamaya ihtiyacı yoktur. Onun için yüksek dairenin birinci kararını doğru buluyorum. Demeleriyle reylere müracaat olunma sonucunda aşağıdaki karar tespit olundu.

2644 sayılı Tapu K.nun altıncı maddesi ikinci fıkrasına 8.5.944 günlü yorumun şumulü olup olmadığı hususunda Yargıtay Birinci Hukuk Dairesinin 20.10.944 gün ve 2414/3242 Sayılı kararına aykırı olarak yeni bir çoklukla içtihat ayrılığı hasıl olduğundan bahsile keyfiyetin tevhidi içtihat yoluyla halli Birinci Hukuk Dairesi Başkanlığının 14.11.944 gün ve 761 sayılı yazısiyle istenilmesine mebni toplanan tevhidi içtihat genel kurulunda incelenerek:

Sonuçta:

2644 sayılı Tapu K.nun altıncı maddesi, her ne kadar araziyi ihya hükümlerini tamamiyle içine almakta ise de; bu maddeye konu olan ihyanın ilişkin olduğu arzın nevine göre bu hükümler değişmekte olup esas itibariyle halen bizde sahipli ve sahipsiz olarak iki kısma ayrılan araziden yalnız sahipsiz arazide ihya cari olacağından sözü geçen madde, sahipsiz arazide ihyanın ne suretle vaki ve ne miktar için muteber olacağı ve sahipsiz arazide emek ve masraf ihtiyariyle ihya vaki oldukta o yerin ihya edenin adına nasıl tescil edileceğini beyan ettikten sonra ikinci fıkra ile Devletin tapulu yerlerinde ihyanın hangi kayıt ve şartlarla muteber sayılarak ihya edenin adına tapuya geçirileceğine dair istisnai bir hüküm koymaktadır.

Sahipsiz yerlerin ihyasından bahseden bu maddenin birinci fıkrasının mutlak olmasına dayanarak bunu (uygulamakta olan mahkemelerce belediye sınırı içinde olan sahipsiz yerlere de şumullendirmek temayülü görülmesinden ve bir şehir sınırı içindeki yerlerin imarı özel kanun hükümleriyle Belediye idarelerine verilmiş olması hasebiyle fertlerin belediyeler sınırları içindeki yerleri ihyaya tasaddi etmeleri belediye görevlerine tecavüz mahiyetinde olacağından sahipsiz yerlerin ihyasına ait kanun hükmünü belediyeler sınırı içindeki yerlere şumüllendirmeye imkan bırakmamak için bu hükmün takyidini mutazammın bir yoruma lüzum gösteren teklif takririnin havale olunduğu Büyük Millet Meclisi'nin müteaddit encümenlerinde, yalnız sahipsiz yerlerin ihyası konusu üzerine görüşülmüş ve sözü geçen maddenin Devletin tapu ile mutasarrıf olduğu araziye ait fıkra ve hüküm üzerinde durulmayıp ve o hususta hiç bir görüşülme yapılmıyarak yalnız sahipsiz arazinin ihyası konusu üzerine tanzim olunan mazbatalar ve yorum tasarısı Kamutay'a sevkolunmuş ve orada da görüşülme konusu münhasıran maddenin birinci fıkrasını teşkil eden sahipsiz yerlere ait gerekçeler üzerine cereyan ettikten sonra 8.5.944 tarihli yorum çıkarılmıştır.

Yorumlamanın saiki ve yorumun illet ve sebebi olan belediyelerin imar görevinin, Devletin tapulu arazisiyle ilgililiği ve belediye idarelerinin Devletin tapulu yerlerine müdahale hakkı bulunmadığından ve Devletin tapulu arazisini ihya edenlerden idari mahzuru görülmiyenlere kanunen muayyen bedel ile tefviz etmek hak ve yetkisini belediye sınırı kaydiyle takyit etmek ve hukuki ve ne de mantıki kurallara uygun düşmiyeceğinden sözü geçen Kamutay yorumunun Tapu K.nun altıncı maddesindeki sahipsiz araziye ilişkin olup Devletin tapulu arazisinden bahseden ikinci fıkrasının şumulü olmadığına birinci oturumda oyların üçte iki çokluğu hasıl olamadığından ikinci oturum olan 24.01.1945 gününde salt çoklukla karar verildi.

AYKIRI GÖRÜŞ

2644 sayılı Kanunun altıncı maddesindeki Büyük Millet Meclisi'nin yorumu mutlak ve açıktır. Maddenin her iki fıkrasına da şamildir. Yorumun birinci fıkraya münhasır sayılmasına hukuken imkan ve cevaz yoktur. (¤¤)



Full & Egal Universal Law Academy