Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1943/28
Karar No: 1946/15
Karar Tarihi: 08.01.1947
(743 S. K. m. 623, 624, 625, 627)
Şayi hissesinin hissedara kiralanabileceğine dair olan Yargıtay İcra ve İflas Dairesinin 27.6.1935 tarih ve 2972 ve Dördüncü Hukuk Dairesinin 7.3.1942 tarih ve 740 sayılı karariyle, kiralanamıyacağına dair olan Ticaret Dairesinin 24.9.1941 tarih ve 2175 sayılı ve Hukuk Genel kurulunun 26.9.1934 tarih ve 3 sayılı kararları arasında aykırılık bulunduğu hakkındaki Emlak ve Eytam Bankası Umum Müdürlüğünün 20.7.1943 tarihli ve 9410 sayılı yazısı üzerine Birinci Başkanlıkça sözü geçen kararlara ait ilam örnekleri çoğaltılarak 27.11.1946 Çarşamba günü için müzakerenin başlıyacağı Genel Kurul Üyelerine bildirilmişti.
Bugün toplanan kurula (eli beş) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra Birinci Başkan Halil Özyörük'ün Başkanlığında müzakereye başlanarak uyuşmazlık konusu ilam örnekleri Birinci Başkan tarafından okunduktan ve hadise telhisen anlatıldıktan sonra söz alan;
Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Müşterek şeyin icarı: Medeni Kanunun 624. maddesi gereğince icar daha ziyade mühim olan idari tasarruflardandır. Binaenaleyh müşterek şey; adet ve hisse itibariyle ekseriyeti teşkil eden hissedarların reyleri ictima etmedikçe kiraya verilemez meğer ki hilafına mukavele ola. O zaman mukavele hükümlerine göre hareket olunur. Bundan başka 624. madde hükmü; müşterek şeyin ecnebiye hissedarlardan gayrisine kiraya verilmesi haline maksurdur bu maddenin, hissedarlar arasındaki kira bağıtlarına şumulü yoktur.
Hissedarlar iki veya daha ziyade olabilir. İki hissedardan biri, hissesini diğerine kiraya verirse muteberdir zaten bu hususta dairemizle Yüksek Ticaret Dairesi arasında ihtilaf yoktur. Gerçi Ticaret Dairesi iki hissedardan birinin hissesini diğerine kiraya vermesi de muteber olmadığına karar vermiş ise de, bilahara bu kararından dönmüştür.
İkiden ziyade kimseler arasında müşterek olan şey, hissedarlardan biri, geri kalan hissedarların hepsine kiraya vermiş ise bu da muteberdir. Ancak hissedarlardan biri geri kalan hissedarlardan yalnız birine kiraya vermiş ise, ihtilaf buradadır. Yüksek Ticaret Dairesi bu bağıtın muteber olmadığını içtihat etmesine rağmen biz aksi reydeyiz. Çünkü yeni hukuk sistemlerine göre birden ziyade kimselerin bir şey üzerinde mülkiyeti, şirketlere benzetilmektedir. Şirketlerde şeriklerden biri, diğer şeriklerin muvafakatı olmadıkça, şirkete hariçten bir aza alamaz. Şirketlere müteaillik bir hüküm, kıyas yoluyla burada da tatbik olunmak lazımdır. Bundan şu netice çıkar ki, hissedarlardan biri kendi hissesini diğerlerinin muvafakatı olmadıkça ecnebiye kiraya veremez. fakat hissedarlardan herhangi birine kiraya verebilir.
Sayın arkadaşlar, kiraya verilen hissenin teslimindeki imkansızlığı ve hissedarlar arasında husule gelmesi muhtemel nizaı nazara alarak, bunun ademi cevazına kanidirler.
Halbuki teslimde imkansızlık tasavvur edilemez. Çünkü, müstecir de hissedardır, o da kendi hissesinin zilyedidir. Yani mecur zaten onun elindedir. Niza ihtimali de, haklı bir sebep değildir. Zira bağıt dışında kalan hissedarın bu bağıta itiraz etmesi, iyi niyetle telif edilemez. Binaenaleyh bir şey, ister iki kimse, isterse ikiden ziyade kimseler arasında müşterek olsun şeriklerden biri, kendi hissesini diğer şeriklere icar edebileceği gibi diğerlerinin muvafakatı olmaksızın içlerinden her hangi birine de kiraya verebilir.
Y.K. Arslansan; Medeni Kanunun 623. maddesinde gayrimenkulün hissedarlarından her biri hissesini ahara temlik ve terhin edebileceği gösterildiği halde icar edebileceğine dair bir kayıt olmamasına ve şayi hisse gayrimenkulün her cüzüne sari ve şamil olup tayin ve ifrazı mümkün olamamasına göre şayi hisse sahibinin hissesinin icarı caiz görülmemektedir. Bu noktada bütün dairelerin görüş ve düşünüşleri birleşiyor, ancak tatbik tarzında ihtilaf bulunmaktadır. Ticaret Dairesi hissedar olan ve olmayan suretinde bir tefrik yapmaksızın mutlak surette şayi hissenin icarı caiz olmıyacağı rey ve içtihadındadır. Halbuki Dördüncü Hukuk Dairesi hissedarlar arasında şayi hisse sahibinin hissesinin icarına cevaz vermektedir. Yalnız son zamanlarda açıkta hisse kalmadığı için nısıf hisse sahibinin zilyedi bulunan diğer nısıf hisse sahibine icarını caiz görmüştür.
Verilen izahata göre İcra ve İflas Dairesi de şayi hisse sahibinin hissesini icar eylemesini caiz görmüyor. Ancak bu hükmün tatbik tarzında ayrılıyor. Bu itibarla Ticaret Dairesi karar ve içtihatları ile Dördüncü Hukuk ve İcra ve İflas Dairesi karar ve görüşleri arasında fark vardır.
Bir de dairemizce bütün hissedarların bir akitle kiraya verdikleri bir yerden dolayı hissedarların şayi hisseleri için ayrı ayrı yapmış oldukları kira sözleşmelerine müsteniden açtıkları dava kabul olunmuştur. Çünkü olayda bütün hissedarların muvafakatiyle gayrımenkulün kiraya verildiği tahakkuk eylemişti,
Şayi hisse sahibinin hissesinden intifaı içtimai ve iktisadi önemli bir meseledir. İncelemeye bihakkın değer bir mevzuudur. Şayi hisse sahipleri hisselerinden bihakkın istifade edemediklerinden hisselerini elden çıkarmak zaruretinde kalıyorlar. Binaenaleyh şayi hissesahiplerinin kira karşılıklarına ve tahliyeye mütedair haklarının açık surette belirtilmesi ihtiyaca uygun düşer.
İkinci Hukuk Dairesi Başkanı A.Himmet Berki; Şayi hissedarları şirkete teşbih etmek bence varit değildir. Şeriklerden birisi oturmak diğeri anbar olarak kullanmak üzere icar ederse burada icarın hükmünü yerine getiremeyiz. Mecelleye göre olamıyacağı gibi garp kanunları da hissesi şayianın icarını muvafık görmemişlerdir. Hissedarların birisine icarı sahih olmak lazımdır. Hisselilerden biri diğer hissedarlardan birisine diğerlerinin muvafakatı olmaksızın icar ederse aynı mahzur bunda da vardır dedi.
Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Esasta ittifak ediyoruz illiyette ihtilaf ediyoruz sebep ve illeti nedir. Hukukçular hissei şayiayı şirkete teşbih ediyolar. Hakikaten de böyle olmak lazım gelir. Mucir müstecire teslim ile mükelleftir. İntifaını temin ile mükelleftir. Müşterek şeyde buna imkan yok, kendisinden başka daha hissedar olduğu için başkasına teslim edemez. Sayın Ali Himmet Berki istimal ve intifada tehalüf olacağını buyurdular. İlleti bu olsaydı istimal tarzı değişmemek şartiyle icarı tecviz etmek lazım gelirdi. İlleti burada aramamalı, illeti şirkete müşabihetten ve teslim imkanının diğerlerine zarar iras etmesindendir dedi.
İkinci Hukuk Dairesi Başkanı A.Himmet Berki; Geçen celsede mesele üzerinde durmamıştım. Şimdi mutalaamı arzedeyim: Kanunu Medeni hissei şaianın hissedarlardan birine icarına temas etmiyor. Fakat bunun hükmünü diğer esaslardan anlamak mümkündür. Meseleyi eski hukukun ışığı altında tetkik edebiliriz. Hissedarlardan biri hissesini hariçten birisine icar ederse bu hisseden intifa mümkün değildir. Onun için Mecelle bunu yani hissei şayianın icarını fasit addetmişti. Fasit olmasına rağmen müstecire teslim edilirse (taksim suretiyle) akit sahih ve muteber olur. Hatta hissedarlardan biri muhayee yaparak bunlara malını icar etse yine muteberdir. Şerike icara gelince; Hissedar ya iki kişi veya daha fazladır. İki şahıs olup da biri diğerine icar ederse muteberdir. Çünkü, bunda mahzur yoktur ve intifa mümkündür. Müteaddit olup da birine icar halinde yine teslim mümkün olmadığından diğerleri icazet verse de sahih değildir. Eski hukuk, akitlerde daima münazaayı mucip olmamayı nazara alıyordu. Kanunu Medeniye gelince burada bu meseleye temas edilmemiştir. Ancak, Borçlar Kanunu icar olunan şeyin intifa edilebilecek bir şekilde teslimi lazım geleceğini söyler bazı arkadaşlar Kanunu Medeniye göre muhayee yoktur buyurdular. Bence muhayee bazı ahvalde zaruridir. Hissei şayia hiç biri hariç kalmamak üzere hissedarlara icar olunursa muteberdir. Hissedar müteaddit olup da bazısına icar olunursa teslim mümkün olmadığından diğerleri muvafakat etse bile muteber değildir. Bu itibarla hariçten birine icarla hissedara icar arasında fark yoktur dedi.
İcra ve İflas Dairesi Başkanı Abdullah Aytemiz; Evvela dördüncü Hukuk ve Ticaret Daireleri kararları arasındaki sonra da dairemizin 1935 tarihli karariyle Ticaret Dairesinin ve bunu tasdik edene Genel Kurulun kararları beynindeki ihtilaf hakkında mutalaamı arzedeceğim: Dördüncü Hukuk Dairesi şayi hissenin diğer bir şerike icarı sahih olduğuna ve Ticaret Dairesi de bunun aksine şerik veya yabancı olsun şayi hissenin ahara icarı mutlak surette muteber olmadığına karar vermişlerdir.
Şayi hisse icarının muteber olmadığında bütün daireler müttefikdirler. Çünkü, şayi hissenin icarı nizaı müeddi olup kiraya verilen şayi hissenin diğerlerinin haklarından hali olarak teslimi gayri mümkün olduğundan kanun vazıı böyle fesat ve nizaı davet edenbir muameleyi muteber addetmemiştir. Ancak şeriklerden her biri müşadaki hisselerini ayrı ayrı bir kimseye aynı müddet ve maksatla icar ederlerse böyle bir akit muteber olur. Zahir hale göre bunda hisselilerin her biri şayi hissesini icar etmişlerse de hakikatte şeriklerin cümlesi birleşip müşaın tamamını icar etmiş olacaklarından böyle bir akitte niza ve fesat hatıra bile gelmez. Eğer ayrı ayrı müddet ve maksatlarla vermişlerse o vakit şayi hisse icar edilmiş olacağından nizaı badi olması hassebiyle bu şekildeki akit hüküm ifade etmez.
Şu halde iki kişi arasında müşterek bir gayrimenkulün hisselerinden biri hissesini diğer şerike kiraya vermiş ise bundan hiç bir mahzur doğmıyacağından böyle bir icarın sahih olduğuna şüphe yoktur. Fakat üç kişi arasında müşterek bir gayrimenkulün hisselilerinden biri hissesini iki şerikden yalnız birine kiraya vermiş ise yabancıya icar halinde hatıra gelen niza ve ihtilaf bunda da melhuz olduğuna göre bu icar muteber değildir.
Dairemizin 1935 tarihli karariyle Ticaret Dairesi ve bunu teyit eden Genel Kurul kararları arasındaki ihtilafa gelince; Dairemizin kararında da açıkça şayi hissenin icarı sahih olmadığı beyan edilmiş ve ancak alacağı ikrar eden borçlunun itirazının reddi hakkındaki merci kararı sonuç itibariyle muvafık görülerek onanmıştır. Dairemizin bu kararını muhayyel bir ihtimal halinde tevil ve sonra da takibin hakiki konusu itibariyle de tenkit edeceğim. Eğer şayi hissesini icar eden kimse bedeli icarı istemiş ve borçlu da bunu kabul ve ikrar etmiş olsaydı o vakit daire kararının doğruluğunu müdafaa mümkün olurdu. Çünkü, şayi hissenin icarı sahih olmayıca ecrimisil lazım gelir, yoksa mecur bedava kullanılmış olur. menfaati istihlak eden borçlu mecurun ecrimislini vermekle mükellef olur. Şu hale göre mucir alacaklı bedeli icarı istemiş ve borçlu da bunu aynen kabul etmiş olduklarından tarafların ecrimislin miktarında zımmen tesaduk etmiş olmalarına binaen böyle bir kararın onarılması sonucu itibariyle doğru ve ameli olurdu.
Halbuki dairemizin bu kararında takibin mevzuu bu değildir. Şayi hissesini icar eden alacaklı hapis hakkına dayanarak içindeki eşyanın paraya çevrilmesini istediği ve borçlu da yalnız şayi hissesine mutasarrafı bulunan mucir alacaklının buna hakkı olamıyacağını beyanla itiraz eylediği ve mercice de borçlunun akti ve kira bedelini kabul ve ikrar ettiğine dayanılarak itirazın reddine karar verilmiş olduğu halde dairemizce şayi hissenin icarı sahih olmadığına ve hapis hakkı ancak kanunun kabul ettiği yerlerde cari olup mümasil hadiselerde kıyas yoluyla tatbiki caiz olmadığına göre muteber sayılmıyan bir icar akti zımnında hapis hakkına istinat olunamıyacağından bahsile bu kararı bozması lazım gelirken yukarıda beyan olunduğu üzere sonucu doğru görülerek onanmıştır. Ticaret Dairesi ise şayi hissenin icarı muteber olmayıp sahih olmıyan böyle bir akit hasmı ilzam etmiyeceğinden davanın reddine karar vermiş ve şu suretle dairemizle Ticaret Dairesi kararları arasında açık bir mübayenet hasıl olmuştur. Dairemiz muteber olmıyan bir kiraya dayanan kararın neticesini doğru bularak tasdik ettiği halde Ticaret Dairesi mutlak surette şayi hissesini icar eden şerike icar akdine dayanan bir dava hakkı tanımamıştır. Filhakika mademki şayi hissenin icarı kanunen muteber sayılmamış ve muteber olmıyan bir akitle hasmın ilzamına da cevaz bulunmamıştır, Ticaret Dairesinin içtihadı kanun hükümlerine uygundur.
Şayi hissenin icarı meselesinde de gayrimenkul iki kişi arasında müşterek olup da biri diğerine kiraya vermiş ise Dördüncü Hukuk Dairesinin, üç kişi arasında olup bunlardan biri yalnız bir şerike icar etmiş ise Ticaret Dairesinin içtihadı doğrudur.
İkinci Hukuk