Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1942/34
Karar No: 1944/21
Karar Tarihi: 07.06.1944
(2004 S.K. m. 138)
İcra ve İflas Kanununun 138 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmünün ilamsız takiplere münhasır olduğu ve ilamların icrası talebinde ayrıca icra muameleleri için vekalet ücreti istenmiş olsa bile ilamsız takibe mahsus olan mezkur fıkra hükmünün tatbik edilerek icra memurluğunca ayrıca bir vekalet ücreti takdir olunamayacağı ve ilamların icrasında yalnız mahkemece takdir edilen vekalet ücretinin tahsili lazım geleceği takarrür etmiş içtihat cümlesinden iken ahiren mümasil bir hadise hakkında yapılan tetkikat sırasında, ilamların icrasında mahkemece takdir edilen vekalet ücretinden başka icra muameleleri için de zikredilen fıkraya müsteniden icra memuru tarafından ayrıca vekalet ücreti takdir edilebileceğine dair yeni bir ekseriyet hasıl olmuş olduğundan bu suretle meydana gelen içtihat ihtilafının halli Temyiz İcra ve İflas Dairesi Reisliğinin 8/9/942 tarihli ve 556 sayılı yazısiyle istenilmesine mebni ihtilafın mevzuunu teşkil eden 1/7/935 tarih ve 3163/3051 sayılı ilam ile zikri geçen yazı suretleri teksir olunarak Umumi Heyet azasına tevzi edilmişti.
Müzakere için tayin olunan 31/5/944 tarihine rastlayan çarşamba günü saat 9.30 da toplanan Umumi Heyet Birinci Reis Halil Özyörük'ün başkanlığı altında müzakereye başlayarak ihtilafın esasını teşkil eden noktalar, hulasaten Birinci Reis tarafından izah edildikten sonra söz alan:
Şemsettin Temizer: Bu tevhidi içtihat münasebetiyle tetkik yaparken İcra ve İflas Dairesinin 934 tarihinde bir ilamına tesadüf ettim. Bu ilama göre vekalet ücreti tayinine dair tetkik merciince ittihaz olunan kararın temyiz kabiliyeti olmadığını Yüksek Daire içtihat etmiş olduğu anlaşılıyor. Şimdiki tevhidi içtihadın mevzuu ise, temyiz edilen bu kabil kararların temyiz kabiliyeti kabul ediliyor. Ancak ilamlı icralarda vekile ücret lazım gelip gelmediğinde ihtilaf edilmiş bulunuyor. Şu halde evvelce temyiz kabiliyeti yoktur, sonra da temyiz kabiliyeti vardır, diye yekdiğerine mübayin olan içtihattan dolayı tevhidi içtihat müessesesine müracaat edilmiş midir? Çünkü Yüksek Daire içtihatlar ve kararlar arasındaki ihtilafa çok ehemmiyet veriyor ve asabiyet gösteriyor, tevhid içtihat için müracaat ediyor. Şu halde bu kabil vekalet ücretine dair kararların temyiz kabiliyeti yoksa, bu ihtilaf da halledilmemiş ise şimdiki ihtilafın halline sıra gelmemiş bulunuyor.
Abdullah Aytemiz: Eski bir kararımızda böyle demişiz. Fakat şimdiye kadar bütün kararlarımız temyiz kabiliyetini kabul etmektedir. Filhakika hangi madde altında sarahat varsa onlar temyiz edilebilir. Maadanın temyiz kabiliyetini kabul etmemek lazım değil ise de daire son tadilde bunun bir maddede toplanmış olması hasebiyle, ilamın sureti icrasına dair kararlar temyiz edilebileceğine göre biz de bunu kabul ettik.
Şemsettin Temizer: Vekil ile müvekkil arasındaki şartlar -kanunun sarahati müstesna- üçüncü şahıslara yani davada haksız çıkacak tarafa müessir değildir. Alacaklının davasını takip için bir kaç avukat tutması onları azledip yerlerine başkalarını ikame etmesinin ve her vekile dilediği gibi ücret vermesinin hasma tahmil edilecek ve masarifi muhakeme cümlesinden sayılacak olan ücreti tesir ve şümulü yoktur. Böyle hareket eden alacaklı kendi fiilinin hukuki neticelerine katlanır, hasmı bundan müteessir olmaz.
Mantık bunu icap ettirdiği gibi nasafet ve adalet de bundadır. Kanunun hükmü de böyledir. Binaenaleyh Sayın Abdullah Aytemiz'in alacaklının müteaddit vekillerine vekalet ücreti vermesinin borçluya tahmil edilecek vekalet ücretinde nazara alınması adalet ve mantık iktizası olduğu hakkındaki fikir ve mütalaalarına iştirak kabil değildir.
İlk İcra ve İflas Kanununda borçluya tahmil edilecek vekalet ücreti hakkında bir sarahat yoktu. 932 senesi tadilinde Bu ücret kanuna geçmiştir. Bunun ne için kanuna konmuş olduğunun sebeplerini tetkike vakit bulamadım ve bilemiyorum. Ancak müzakereye başlarken Başreisimizin izah buyurdukları veçhile ilamlı icralarda vekalet ücreti lazım gelmiyeceği hakkındaki İcra ve İflas Dairesi müstakar içtihadının istinat ettiği istidlaller yerinde değildir. Çünkü İcra ve İflas Kanununda (takip) kelimesi hem ilamlı icralarda kullanılmakta ve hem ilamsız icralarda kullanılmaktadır. Binaenaleyh mücerret (icra) ve (takip) kelimeleri bu ihtilafı halle kafi gelmez. Bununla beraber 935 senesinde teessüs eden birinci içtihat, yani ilamlı icralarda alacaklı vekili için hasma vekalet ücreti tahmil edilmez, tarzındaki içtihat o tarihteki hukuki mevzuata uygun gelmektedir. Çünkü, H.U.M.K. nun altmış ikinci maddesi sarahatına göre avukat bir davanın vekaletini mutlak olarak kabul edince o davayı son safhasına kadar mahkemelerde takibe ve icrada da hükmü infaz ettirmeğe ve masarifi muhakemeyi de tahsil için mesai sarfını kabul ve taahhüt etmiş olur. Böyle olunca hükmü müvekkili lehine almış olan avukata hasma müvekkili lehine kanunen lazım gelen vekalet ücretini de hüküm altına aldırmış ise bir koyundan iki post çıkmaz meşhur meseli mucibinde icradaki mesaisinden dolayı da ayrıca icra hakimine müvekkil lehine ücreti vekalet takdir ettiremez. 138. madde sırf ilamsız icralar için vaz olunmuştur. Çünkü bunlarda hasım aleyhine daha evvel bir dava açılmamış ve ilk takip icrada başlamıştır. Bu takip için vekil tutan şahıs lehine icra dairesi vekalet ücreti hükmeder.
Bu maruzatım Avukatlık Kanununun ve bu kanuna tevfikan yapılan avukatlık ücret tarifesinin ve izahnamesinin neşrine kadar olan müddet zarfındaki İcra ve İflas Kanununun 138 inci maddesinin tatbikatı şekline aittir.
Son vaziyeti hukukiyeye göre yani Avukatlık Kanunu ve ücret tarifesi ve izahnamesi bakımından meselenin tahliline gelince, Yeni Avukatlık Kanununun dava ve takip için avukat ücretleri hakkında altıncı babın ikinci faslında yeni hükümler vaz eylemiş bulunmaktadır. Bu kanunun 130 uncu maddesinde kaza mercilerindeki muameleler diğer işlerden alınacak ücretin asgari haddini gösteren tarifenin nası yapılacağı tayin kılındıktan sonra 131. maddesinde de ücret mukavelesi yapılmamış olan hallerde asgari tarifenin tatbik olunacağı ve mahkum aleyhine de tahmil olunacak ücretin tarifede yazılı hadden aşağı ve üç mislinden yukarı olamayacağı tasrih kılınmıştır.
Bu kanun mucibince hazırlanıp Adliye Vekaletinin tasdikine iktiran eden ve 15/9/941 tarihinden itibaren muteber bulunan mezkür tarife izahnamesinin onuncu maddesinde ise (Mahkemelerde davanın müdafaasını deruhte etmeksizin icra takip yollariyle borçlu aleyhinde takip icrasını deruh