Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1941/37
Karar No: 1942/6
Karar Tarihi: 01.04.1942
(818 S. K. m. 248) (1086 S. K. m. 443) (2004 S. K. m. 275)
Muhacirlerin mukavelename müddetinin hitamına istinat ederek yaptıkları icra takibine karşı müstecirlerin Milli Korunma Kanununun 28/12/1940 tarihinde meriyete giren 3954 sayılı kanunla tadil olunan otuzuncu maddesi hükümleri dairesinde icar müddetinin bitmesinden on beş gün evvel mukaveleyi yeniledikleri hususunda dermeyan eyledikleri iddianın tahriri beyyine ile isbat ve tevsiki müstakar içtihat icabından bulunmuş iken bu kerre mümasıl hadiselerin tetkik ve müzakeresinde böyle bir iddianın mucir tarafından ademi kabulü takdirinde ve yazılı beyyinesi bulunmadığı surette ait olduğu mahkemeye müracaat için kendilerine mehil verilerek bu müddet içinde dava açtıklarında neticesine kadar icranın tehiri lazım geleceği şeklinde yeni bir ekseriyet tahassül etmiş ve şu suretle iki içtihat arasında muhalefet ve mübayenet husule gelmiş olduğundan işbu mübayyenetin tevhidi içtihat suretiyle halli Temyiz Mahkemesi İcra ve İflas Dairesi Reisliğinin 16/12/941 tarih ve 1111 sayılı yazısiyle istenilmesine mebni 11/3/942 tarihli toplanmada müzakerenin ademi kifayesine binaen 18/3/942 de tekrar toplanan Heyeti Umumiyeye kırk dokuz zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve mezkur yazı okunduktan ve hadise bir kerre de Birinci Reis ihsan Ezgü tarafından izah edildikten sonra söz alan:
Reis Abdullah Aytemiz: ihtilafın mevzuunu teşkil eden Millî Korunma Kanununun otuzuncu maddesi yakın zamana kadar şu suretle tatbik edilmekte idi. Müddetin hitabından onbeş gün evvel mukaveleyi yenileme ihbarını yapmakla mükellef olan müstecir bunu tahrirî bir vesika ile isbata mecbur tutulurdu ve tahriri beyyinesi olmadığı surette itirazı dinlenmez ve tahliye kararı verilirdi. Bilahare bunun aksine şöyle bir ekseriyet tahassül etti. Müstecir bu iddiasını tahriri beyyine ile isbat edemeyeceğini ve fakat şahitle isbat edeceğini ve ledelhace yemin teklifinde bulunacağını söylerse ve mahkemeye de müracaat etmek isterse kendisine münasip bir mehil verilerek muhakeme neticesine kadar icra durdurulmak lazım gelir. Ben bu son içtihada iltihak edemedim. Ve eski içtihatta sabit kadem kaldım, çünkü takibe karşı vaki iddianın da icra dairesinde tetkiki zaruridir, İşi mahkemeye intikal ettirip neticesine kadar icrayı tehir etmek icra mevzuatına muhalif düşer. Çünkü icra takiplerine karşı itiraz behemehal bir vesika ile isbat olunmak lazımdır. Aksi takdirde icra yürür. Ve borçlu borcunu verdikten ve mecuru tahliye ettikten sonra mahkemeye müracat edebilir, İcra Kanununun 275 inci maddesi gayet sarihtir.
İcra hükümleri bakımından böyle olmakla beraber H.U.M.K. maddeleri de bunu amir ve müeyyiddir. Otuzuncu madde mucibince mucirin tahliye talebine karşı müstecirin müdafaa hakkı var. Buna, mütekabil bir iddia veya def diyelim veya şart ve vecibe mahiyetinde görelim. Netice mucirin iddiasını bertaraf edecek bir taleptir, İddia ile müdafaayı birbirinden ayırmak caiz olamaz. Geçenlerde tevhidi içtihat suretiyle hallettiğimiz mes'ele buna bir örnek olabilir. İltizam ve aşar bedelinden alacağı olan Hazine veya belediye icraya müracaat edince borçlu 2566 sayılı kanun mucibince bir nisbet dairesinde tediyatta bulunduğunu iddia ve isbat ederse borç bakiyyesi terkin olunur. Bu kanuna müstenit defin icrada mı yoksa malî makamlarda mı tetkiki lazım geleceği hususu 18.2.1942 g. ve E. 1942/4 - K. 1942/3 s. Y. İçt. Bir. K. sundaki ihtilaf icra dairelerince tetkiki lazım geleceği suretinde halledildi. Şu halde bu madde hükmünün de icraca tatbiki zarurîdir.
O. Nuri Koni: İş Milli Korunma Kanununa temas eder. Heyet eski içtihadı vazukanunun maksadına münafi görmüştür. Bu ihbar meselesini nasıl tesbit edeceğiz? Bu hususta ihtilaf hasıl olmuştur. Vazukanun müstecirleri himayeye mecbur olmuştur.
Akti icar şifahen de olur. Ne olur, cezayı nakdî alırız ve saire. Birinci akit bitmiştir. Bu yeni bir akittir, şifahi de olur diyorum.
Şemseddin: Kanunun metni sarihtir. Müstecirler mucir tarafından, mukavele hükümlerine riayet etmek şartiyle, çıkarılamaz. Yenilemek iki taraflı bir rızadır.
İbrahim Ertem: Kanunun metinleriyle esbabı mucibe ve müzakere zabıtlarını okuduktan sonra bu on beş günlük müddet, Mecliste Abdurrahman Nacinin teklifi üzerine muciri himaye maksadiyle konmuştur. Bu işin hukukî cephesini salahiyetli arkadaşlarıma bırakarak izahata göre müsait olduğu görülen icra takipleri durmalıdır. Tarafların bunları isbat sadedinde mahkemeye gitmeleri vazukanunun bu defaki tadildeki maksadına da uygun olur.
Abdullah Aytemiz: Kanunun yenileme kelimesine mana vermek lazımdır. Aksi halde bu maddedeki yenileme kelimesini ihmal etmiş oluruz.
Birinci Reis: Müstecirin arzusunu izhar etmesi demektir. Esasen müstecir oturmayacağım, derse ille oturacaksın diye bir şey yoktur.
Sait: Gerek Mecelle ve gerek Borçlar Kanunu muvacehesinde vazukanun icar ve isticari bir akte rabtetmiştir.
Ahvali fevkalade dolayısıyla Hükümet, müstecirler mukavele hükümlerine riayet ettikleri müddetçe bu işlerin icra dairelerine değil, mahkemelere ait olduğu mütalaasındadır.
Kazım: Bay Şemseddinin verdikleri izahata göre bizim dairemizle Dördüncü Hukuk Dairesi arasında da bir ihtilaf vardır.
Müstecirlerin meskenden çıkarılamamaları için iki şartın tahakkuku lazımdır:
1 - Mukavelenin bilcümle hükümlerine riayet etmek,
2 - Aktin bitmesinden onbeş gün evvel akti yenilemiş olması lazımdır.
Bunlar olmadığı takdirde diğer hususatın tetkikine gideriz.
Şefkati: Mecliste müzakereler hukukî edebiyattan ileri geçemezler. Mecliste böyle söylenmiş diye ona sarılamayız. Çünkü bu kanun değildir.
Fuat H. Demirelli: İki tarafın sükutiyle zımnen yenilenmesini Borçlar Kanunu kabul ediyor, İcra Kanununa gelince zımnen teceddüd bir ay geçmesi ile olur. Buna Sait Beyefendinin teklifi de mülayim geliyor, demeleriyle gelecek toplanmada müzakeresine devam olunmak üzere talik kılındı.
İkinci, celse: 18/3/942
A. Aytemiz: Geçen içtimada bu mevzu üzerinde mütalaa yürüten zevatın sözlerini hulasa edeyim:
1 - Otuzuncu maddede yenilemeyi ihbar etmek külfeti müctecire aittir, denildi.
2 - Bu maddenin müzakeresindeki münakaşa ve sözlerin bir kıymeti olamayacağı söylendi.
3 - Hatta bu maddenin ihmale bile layık olduğu ileri sürüldü.
4 - Bu maddenin tatbiki mahkemelere ait bulunmuş ve bununla tahliyeye müteallik icra mevzuatının ilga edilmiş olduğu iddia olundu.
Müsaadenizle bunlara sırasıyla cevap vereceğim:
1 - Bu maddenin hülasası şudur: Mukavelenamenin bütün şartlarına riayet edilmek ve müddetin inkızasından on beş gün evvel mukaveleyi yenilemek şartıyla, mucirin tahliye talebine hakkı yoktur. Bu maddedeki müstecir kelimesini yok farzedelim. Acaba bu iki şarta riayetle mükellef olan hangi taraftır? Mucir mi müstecir mi? Tahliye talebinden mahrum edilen mucire böyle bir vecibe teklif ve tahmili mümkünmüdür? Hiç şüphesizdir ki yenileme akti iki taraflı bir akit olduğu için diğerinin muvafakati olmadıkça hiç bir tarafın elinde değildir. Şu halde külli zikr cüz'ü kast kabiindendir. Bununla mükellef olanın icabı maksuddur. Mucir, mukaveleyi yenilemek yani icabda bulunmakta mükellef tutulursa bunun mefhumu muhalifi şu olur; mucir müddetin hitamından onbeş gün evvel yenileme ihbarında bulunmazsa muciri tahliye edebilir, manası çıkar. Kanunun yalnız mantuku ile değil mefhumu ile de amel olunabilir. Böyle olunca bu madde ile mucirin tahliye hakkının tahdit edilmiş olması manasız kalır.
2 - İhbar vecibesinin hangi tarafa ait olacağında bir tereddüt ve iştibah hasıl olursa evvelemirde bu maddenin müzakeresindeki münakaşaları ve söylenen sözleri, mütalaaları nazara almak lazım gelir. Bu maddenin Meclis zabıtnamesini ben de okudum. Söz alan ve söz söyleyen ve bu husustaki münakaşaya iştirak eden zevatın mütalaa ve maksatları yenileme külfetinin müstecirlere ait olacağı merkezindedir.
3 - Bu maddenin ihmale layık olduğu da söylendi. Filhakika kelamın imali ihmalinden evladır. Bu hukuki bir kaidedir. Bir sözü söyleyen kimse akıllı, izanlı ise her halde sözünün bir manası var. Akılin sözü makul olur ve bundan kastı ne ise arayıp bulmak lazım gelir. Eğer şuursuz, idraksiz ise o vakit söylediği söz lağv ve bunda bir mana aramak da abes olur. Heyeti teşriiyeden geçen bir maddede elbette makul ve mantıkî bir mana aramak lazım gelir. İhmali mucip sebepler hatıra bile gelmez.
4 - Bir de otuzuncu maddenin içinde bir dava kelimesi var. Bundan istidlalen bu maddenin tatbikinden mütevellit ihtilafların mahkemece halli lazım geleceği mütalaası yürütüldü. Böyle bir istidlâl doğru değildir.
Eğer mucirin tahliyesine müteallik işler umumiyetle icra dairelerine ait olsaydı böyle bir mana hatıra gelirdi. Halbuki tahliyeye müteallik hadisatın dörtte üçü mahkemeliktir. Münhasıran kira akti resmî veya imzası ikrar edilmiş bir mukavelenameye müstenit olursa bir ay içinde tahliyesi istenebilir. Şu halde bu maddedeki dava kelimesi ekseri ahval ve hadisat nazara alınarak taglib kaidesince kullanılmıştır, İcra tetimmei kazadandır, derler. Dava hakkı olmayan kimsenin takip salahiyeti de yoktur. Amma aksi böyle değildir. Cebri icra talebinde bulunmak hakkını haiz olmadığı halde dava hakkı vardır. Kanunu Medeninin 165 inci maddesi buna bir misaldir. Evlenmenin devam ettiği müddetçe karı koca arasında cebrî icra mesmu olmadığı halde dava hakları vardır. Hulasa dava takibe şamildir, aksi böyle değildir. Binaenaleyh tahliye davası mesmu değildir, cümlesinin manası ayni zamanda tahliye talebinde de bulunamaz demektir.
Maruzatımın hulasası:
Otuzuncu maddenin icra dairelerince tatbikinde bir ihtilafımız yoktur, ihtilaf müstecir ihbarı şifahen yaptığım söylerse bu def'ini ispat etmek üzere mahkemeye müracaat etmesi için kendisine mehil mi verilmelidir, yoksa itirazı reddedilerek icra muamelesi nihayete mi erdirilmelidir, ihtilaf bu noktadadır. Kanaatına göre bu maddenin icraca tatbiki esas kabul edilince İcra Kanununun 275 inci maddesi sarahati veçhile amel zarurî olur. Yani müstecir itirazını tevsik edemediği surette mecurun tahliyesine karar verilir ve bu madde hükmünce müctecirin umumî hükümler dairesinde mahkemeye müracaat hakkı mahfuzdur, iddianın tetkik merciinde, müdafaanın da mahkemede yapılması teşevvüşü mucip olduğu gibi İcra Kanununun 71 ve 275 inci maddeleri hükümlerine de aykırı düşer.
Fuat H. Demircili: Bay Abdullah daima hakimi göz önüne getiriyorlar Hakim her şeyi bulur. Esbabı mucibeyi bulur. Kanun hakimden evvel vatandaş içindir. Kanunu evvela vatandaş anlar. Vatandaşlar müzakere zabıtlarını ve esbabı mucibeleri anlamak mecburiyetinde değildirler. Bu tarzı tefsir de eskidir. Bir taraflı yenileme yoktur. Muhterem İcra ve İflas Reisinin anladığı şekilde kanunu anlarsak kanunu baltalamış oluruz.
Yenileme deyince İcra ve İflas Kanunundan ve Millî Korunma Kanunundan birer parça alarak tatbikat yapmak doğru değildir.
Bir de bir seneden bahsettiler. Üç ay müddetle kiralamış ise yapamaz veya üç ay tahdid edilir, demek değildir. Öteki birer sene uzatır, bu da üç ay uzatır, devam eder, gider.
Reis Fevzi Bozer: 3954 sayılı kanunla tadil edilen Millî Korunma Kanunu otuzuncu maddesiyle bu kanunda tayin olunan müddet sonuna kadar müstecir aleyhine tahliye davası men olunmuştur.
Ancak müstecirin icar mukavelesi hükümlerine riayet etmesi ve müddetin hitamından on beş gün evvel mukaveleyi yenilemesi şarttır. Müstecir bu şartlara riayet etmezse aleyhine tahliye davası açılabilir. Bundan başka mecuru mesken olarak kullanmak zarureti hasıl olursa bu takdirde de müddet bittiğinde mecurun tahliyesi talep edilebilir.
İhtilafın mevzuunu teşkil eden mesele, müddetin hitamından on beş gün evvel müstecirin mukaveleyi yenilemesi keyfiyetidir. Mukavele ya sarahaten yahut zımnen yenilenir.
1 - Mucir ile müstecirin müddetin hitamından on beş gün evvel yeni bir mukavele yaptıkları yahut müsteci