Yargıtay Büyük Genel Kurul 1941/10 Esas 1944/5 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1941/10
Karar No: 1944/5
Karar Tarihi: 15.03.1944

(818 S. K. m. 135)

Emre muharrer senetlere müsteniden yapılan icraî takiplerde icra dairesine gelen borçlunun yazılı ve imzalı ikrarı ile müruruzaman kesildiği surette bu tarihten itibaren cereyana başlayacak müruruzamanın Ticaret Kanunu hükümlerine göre yine üç sene mi yoksa Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrası veçhile on sene mi olacağı hususunda Temyiz İcra ve İflas Dairesinin 8/10/938 tarih ve 4359/4154 ve 19/2/940 tarih ve 144/756 sayılı kararlarını havi ilamları arasında meydana gelen içtihat ihtilafının halli adı geçen daire reisliğinin 20/2/941 tarih ve 161 sayılı yazısıyla istenilmesine mebni birinci toplanmada karar nisabı hasıl olamamasına binaen 23/2/944 tarihinde tekrar toplanan Heyeti Umumiyeye kırk iki zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten ve zikri geçen yazı ile ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar okunduktan ve hadise bir kerre de Birinci Reis Halil Özyörük tarafından izah edildikten sonra söz alan:

İ. İflas Reisi A. Aytemiz: Dairemizden sadır olan iki mübayin kararın mahiyetini izahtan evvel ihtilafın mevzuunu teşkil eden meselelerin hallinde lüzumlu gördüğüm kanunî hükümlerden bahsedeceğim. Borçlar Kanununda müruruzaman bir, beş, on senedir. Haksız fiilden ve haksız bir fiil ile mal iktisabından doğan borçlar bir Senelik, alelumum kiralarla resülmal faizleri, erzak bedeli, nafaka ve saire ki, Borçlar Kanununun 126 ıncı maddesinde sayılıdır, bunlarda beş senelik müruruzaman caridir. Ve bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmayan hallerde her dava on senelik müruruzamana tabidir.

Müruruzaman borç ikrar edilmekle ve bir miktar para ve faiz vermekle, rehin veya kefil gösterilmekle mahkemede dava açılmakla veyahut icraî takip ile kat edilmiş olur. Kat edilmiş olunca ne olur? Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin dediği gibi olur. İhtilafa mevzu teşkil eden bu maddeyi aynen arzediyorum. Müruruzaman kat edilmiş olunca kat'dan itibaren yeni bir müddet cereyan etmeğe başlar. Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir hüküm ile sabit olmuş ise yeni müddet daima on senedir. Dairenin mübayin kararlarından Bay Asım'ın vekaleti zamanında verilen kararda emre muharrer bir senede müsteniden vaki takibe karşı borçlu icra dairesine gelerek imzası altında borcu ve senedi ikrar etmiş olduğundan bu tarihten sonra işbu emre muharrer senet on senelik müruruzamana tabi tutulmuştur. Çünkü Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrası mucibince borç bir senetle ikrar edilmiştir. Bundan evvel ve sonra verdiğimiz bir çok kararlarda ise böyle bir takibe karşı vukubulan ikrarın senedin mahiyetini ve tabi olduğu müruruzamanı tebdil edemeyeceği ve binaenaleyh mezkur maddenin ikinci fıkrasının hadiseye taalluk ve şümulü bulunmadığı mütalaa edilmiş ve şu suretle dairemizden sadır olan mezkur tek bir kararla bir çok kararları arasında tam bir mübayenet hasıl olmuştur.

Kanunu Medeni şarihlerinden Rosel'in dediği gibi bu madde poliçe ve emre muharrer gibi ticarî senetlerde tatbik edilmez. Emre muharrer bir senede müstenit takip üzerine borçlunun icra dairesine gelip senedi ve borcu ikrar etmesiyle müruruzaman kesilmiş olur. Bu ikrar emre muharrer senedin doğruluğunu kabulden başka bir şey değildir. Böyle yazı ile vaki ikrarın tecdit mahiyetinde olmadığı şüphesizdir, itimadı itibarî sürat esaslarına dayanan ticarî muamelelerde bir hususiyet var. Filhakika Ticaret Kanununun 597 ve 598 inci maddelerinde müruruzamanın altı ay, bir sene ve üç sene olduğu ve müruruzaman kat'ını müstelzim muamele her kim hakkında, vaki olmuş ise ancak onun hakkında hüküm ifade edeceği zikr ve tasrih olunarak müruruzamanın kat' sebepleri ve kat' halinde müruruzaman müddetinin ne olacağı meskût kalmıştır.

Ticaret Kanununun ikinci maddesinde mesaili ticariyenin mukavelelerle, bulunmadığı surette Ticaret kanunlarının sarahat ve delaletleriyle ve bunlarla da hal olunmadığı surette adatı ticariye ile, bu da mevcut değilse ahkamı medeniye ile hal olunacağı beyan edilmiştir. Kat' sebepleriyle kat' tarihinden itibaren nasıl bir müddet cereyan edeceği hususunda Ticaret Kanununda bir gûna sarahat ve delalet bulunmadığından Borçlar Kanununun 133 üncü maddesiyle 135 inci maddesinin birinci fıkrasının tatbiki zaruriir. Çünkü ticaret muamelatının hususiyetine mebni poliçe ve emre muharrer gibi senetlerde nispeten kısa bir müruruzaman kabul edilmiş. Şu halde müruruzaman kesilince o tarihten itibaren başlayacak müruruzamanın ayni müruruzaman olması tabiibulunmuştur. Çünkü birinci fıkra mucibince müruruzaman kat edilince kat'dan itibaren yeni yani ayni müddet cereyan etmeğe başlar, îkinci fıkranın ticari senetlere şümulü yoktur. Bu fıkra münhasıran adi muamelata mahsustur. Bu fıkra hükmü ticarisenetlere tatbik edilecek olursa kat' sebebi mevcut olan yerlerde ticari senetlerin mahiyetini ve mahsus olan müruruzamanı değişmiş ve adi bir senet halini almış olacaktır.

Ticaret Kanununda mesku kalan hususlarda Borçlar Kanunu hükümlerinin mutlak surette tatbiki lazım gelmeyip ticari uamelat hakkında mevzu hükümlerle kabili te'lif olmak şarttır, ikinci fıkra hükmünün tatbiki ise ticaribir senedin hususiyeti ile kabili tevfik değildir.

Hulasa ticarisenetlerde Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrasının tatbikine kanuni imkan yoktur. Hadisede birinci fıkranın tatbiki zaruridir.

Y. K. Arslansan: Dairemizde bu mesele hakkında ihtilafı doğuran sebep ve amilleri anlatabilmek için ticarî senetler hakkındaki mevzuatımızla İsviçre kanunu ile kanunumuz arasındaki ayrılıklar ve sebepleri hakkında izahatta bulunmayı zaruri görüyorum.

Tediye, nakil, itibar vasıtası olan ve bankaların muamelelerinin mevzuunu teşkil eden ticarî senet namı verdiğimiz bu senetler yalnız ihdas olunduğu memleketin hududu içinde tedavül etmekle kalmadığından bunlara müteallik hükümlerin birleştirilmesi lüzumu on sekizinci asrın sonunda hissedilmeye başlanmış ve o tarihten itibaren ilmi ve resmi bir çok konferanslar toplanmış, bu mevzu üzerinde incelemeler yapılmış, bir takım kararlar ittihaz olunmuş ve mevzua dair mühim eserler neşrolunmuştur. Nihayet 19101912 tarihlerinde toplanan ve Hükümetimiz eski Temyiz Mahkemesi Birinci Reisi merhum Osman Halim tarafından temsil olunan lahey konferansında tevhit keyfiyeti tahakkuk ettirilerek poliçe ve emre muharrer senetlere müteallik müşterek bir nizamname, çekler hakkında da muvakkat bir takım mukarrerat kaleme alınmıştır. Fakat 1914 Cihan Harbi kat'i tasdika meydan bırakmamıştır.

Milletlerarası ticarî senetlerin tevhidi keyfiyetini ele alarak 1930 senesinde Hükümetimiz de Bern Elçimiz tarafından temsil Olunan Cenevre Konferansında tevhit kati olarak tahakkuk ettirilmiş ve 1934 senesinden itibaren konferansa iştirak eden devletler tevhit olunan hükümler dairesinde kanunlar veya kanunlarda değişiklikler vücuda getirmeye başlamışlardır.

1926 senesinde Ticaret Kanunumuzu hazırlıyan komisyon, tasdika iktiran etmemiş olmasına rağmen dünyanın tanınmış mümtaz hukukçularından mürekkep murahhaslar tarafından elde edilmiş tecrübelerden istifade edilmek suretiyle büyük bir vukuf ve salahiyetle Lahey Konferansında kaleme alınmış olan müşterek nizamname ve muvakkat mukarrerattan pek ehemmiyetsiz tadilat müstesna olmak üzere aynen iktibas suretiyle ticarî senetler faslını hazırlamak suretiyle büyük bir isabet göstermiştir.

Müşterek nizamnamenin yetmiş ve yetmiş birinci maddelerinden alınan ticari senetlere dair müruruzaman kısmının 597, 598 inci maddelerinde poliçeyi kabul edenler aleyhindeki davaların üç sene, hamilin cirantalarla keşideci aleyhindeki davaların vaktinde tanzim olunan protesto tarihinden itibaren bir sene ve cirantaların yekdiğeri aleyhine ikame edecekleri davaların altı ay içinde müruruzamana uğrayacağı ve müruruzamanın kat'ını müstelzim muamele kimin aleyhinde icra edilmiş ise anın hakkında bir hüküm ifade edeceği gösterilmekle iktifa olunarak protokol da akit devletlerin kanunlarına bıraktığı kat' ve tatil sebepleri hakkında kanunumuzun ticarî senetler faslına gerekli hususî hükümler konulmamıştır.

Halbuki İsviçre Borçlar Kanununun 806, 807 inci maddelerinde ticari senetler için ayrıca kat' sebepleri ve kat'dan sonra cereyan edecek müruruzaman müddetleri hakkında hükümler konmuş ve ticari şirketlerle kıymetli evraka mütedair 1 temmuz 1937 tarihinde yürürlüğe giren yeni kanunun 1070, 1071 inci maddelerinde bu hükümlerde bazı değişiklikler yapılmıştır.

Binaenaleyh Borçlar Kanunu şarihlerinden Virjil Rosel'in ve Fritz Funk'un türkçeye de çevrilen eserlerinde Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrasının kambiyo hukukuna şamil olmadığı hakkındaki mütalaaları İsviçre mevzuatında bu hususa mütedair hususî hüküm mevcut bulunmasından ileri geliyor. Bu mütalaanın İsviçre kambiyo hukukuna münhasır olduğu aşikardır. Kat' sebepleri ve kat'dan sonra cereyan edecek müruruzaman müddetleri hakkında ticarî senetler faslında hususî hüküm konulmamış olmak itibariyle İsviçre'den farklı olan kambiyo hukukumuza bu mütalaanın teşmiline bir veçhile imkan yoktur.

Müruruzaman alacaklının fiilî ve borçlunun kavlen ve fiilen borcu tanıması ile kesilir ve mukabili ikrar ile reconnaissance de dette) mukabili tanıma arasında fark bulunduğu halde 135 inci maddenin ikinci fıkrasında ikrar kelimesinin kullanılması aslına uygun değildir, istanbul Hukuk Fakültesi profesörlerinden Hıfzı Veldet'in türkçeye çevirdiği Fritz Funk'un eserinde de bu cihete işaret olunmuştur. Aslına göre, alacak bir senede rabtedilmek suretiyle veya bir mahkeme kararıyla sabit olmuş ise yeni müruruzaman müddeti-on yıl olduğuna dair olmak lazım gelen 135 inci maddenin ikinci fıkrasının kambiyo hukukumuza da tatbikine kambiyo hukukunun mahiyeti bir engel teşkil edemez,

Binaenaleyh icraya konan ticarî senet muhteviyatı borçlusu tarafından tanındığı takdirde kanunumuzda kat'dan sonra cereyan edecek müruruzaman hakkında ticarî senetler faslında ayrıca hususî bir hüküm mevcut olmamasına binaen kaideten umumî hükümlere gidilmek lazım ve zaruridir. Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrasına uygun olan bu tanımadan sonra işleyecek müruruzaman müddeti bittabi on senedir. Tanıma keyfiyetinde tecdit hükümleri bahis mevzuu olamaz. Bu görüş tarzına muhalif mütalaada bulunan sayın arkadaşlarımı dinledikten sonra tecdide mütedair mütalaamı ayrıca arzederim.

Abdullah Aytemiz: Bay Kemal'in sözlerini hadise ile alakalı bulmadığını ve nihayet bir konferans mahiyetinde telakki ettiğiniz Borçlar Kanununda asil hakkında müruruzaman kesilirse kefil hakkında da kesilir. Ticaret Kanununda kat' sebebi sarî değildir.

Ticaret Kanununda kat'dan sonraki müruruzaman hakkında sarahat olmayınca Borçlar Kanununun 135 inci maddesine gidilmek lazım geldiğini ve borç senede istinaden değilse birinci fıkra, senede müstenit ise ikinci fıkra tatbik edilmek lazımdır.

Hadisemizde alacak senede bağlıdır. Mahiyeti ticariyeyi haiz olan bir senet bu hususiyeti ikrar muvacehesinde kaybetmez, zannederim. Aslı senede bağlı olunca kanunu mahsusundaki müruruzaman cereyan eder. Yani ikrardan sonra da hadisemizde üç senelik müruruzaman cereyan etmek lazımdır.

Memduh Ülkü: Ruznamemizde mesele şu şekilde vaz olunmuştur: Bir emre muharrer noter senedine müsteniden yapılan icraî takip sırasında borçlunun borcu ikrar etmesi halinde müruruzaman müddeti Ticaret Kanununa göre mi yoksa Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre mi hesap edilir. Ben hadisede Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrasının esasen tatbiki kabil olmadığını ve meselenin Borçlar Kanununun 114. üncü maddesinde bahsedilen tecdit hükümlerine göre halledilmesi iktiza ettiğini arz ve izaha çalışacağım.

Evvela Borçlar Kanunumuzun 135 inci maddesinin aslı olan İsviçre Borçlar Kanununun 137 nci maddesinin sadık bir tercümesi şöyle olmak iktiza eder: (Müruruzaman kesilmesinden itibaren yeni bir müruruzaman işlemeğe başlar. Alacak bir senede rabtedilmek suretiyle tanınmış veya bir mahkeme kararıyla sabit olmuşsa yeni müruruzaman müddeti daima on senedir). Sonra bahse mevzu olan mesele çok şümullü ve bütün ticarî senetlerin ve onlarla mesul bulunanların hepsine sarîdir. Fakat bahsi sadeleştirmek için yalnız emre muharrer senetleri ele alalım

Ticaret Kanunumuzun 666 inci maddesi delaletiyle 597 ve 598 inci maddelerine müracaat ettiğimiz zaman görüyoruz ki, müruruzaman hakkında yalnız bu iki maddeye bazı hükümler konmakla iktifa olunmuş ve bu hükümler ise meselemizin halli için kafi bulunmamıştır. O halde yine Ticaret Kanunumuzun ikinci maddesi mucibince ahkamı medeniye ye müracaat etmek ve bu ahkam arasında kanunun ruhuna ve vazııkanunun maksadına en muvafık olanı bulup tatbik etmek zaruridir, İsviçre Borçlar Kanununun son şeklinden evvel yani bizim tercüme ve iktibas ettiğimiz zaman orada ticari senetler hakkında hususî hükümler mevcuttu. Biz bu hükümleri Ticaret Kanunumuzu tedvin ederken almadık. Çünkü poliçe, emre muharrer senet ve çekler hakkındaki muhtelif devletler kanunları hükümlerinin tevhidi maksadiyle Lahey'de toplanan devletlerarası konferansa iştirak etmiş ve yapılan tip projeyi mevzuatımız meyanına ithal etmeği kabul etmiş bulunuyorduk. Bu sebeple bu proje Ticaret Kanunumuzda yer almış bulundu.

606 ncı.

Diğer taraftan biz Borçlar Kanunumuzu tercüme ve iktibas ettiğimiz tarihteki İsviçre Borçlar Kanununda mevcut ticarî senetlere ait maddeler tetkik olunursa görülür ki, bunların müruruzamanı şimdi olduğu gibi sırf mes'ulün şahsan hukukî durumuna göre değil, hem şahsa hem de mesafeye göre müruruzaman müddetleri tayin edilmiş olduğu gibi hususî kat' sebepleri de zikredilmiş bulunmakta idi ve bu sebepler bizim Borçlar Kanununun 133 (İsviçre B.K. 135) maddesinin 2 numaralı bendindeki sebeplerin hemen ayni gibi idi. Fakat l numaralı bendindeki sebepler yani medyunun deyni ikrar etmesi (tanıması), faiz tediye etmesi, alelhesap bir miktar para vermesi ila gibi muameleler kat' sebebi olarak kabul edilmemişti. Nihayet 807 nci maddesinde de yalnız poliçeler için kat'dan sonra yeni müruruzamanın üç sene olacağı hakkında bir hüküm vardı.

İşte bu vaziyette olan İsviçre Borçlar Kanununu şerh edenler ticari senetlerin Borçlar Kanununun 135 inci (İsviçre B.K. 137) maddesinin ikinci fıkrasıyla hiçbir münasebeti olmadığını tebarüz ettirmişlerdir. Ve bu fıkra hükmünün ancak B.K. 126 inci maddedeki beş senelik ve altmışıncı maddedeki bir senelik müruruzamana tabi olan borçlara ait bulunduğunu zikretmişlerdir. (Virjil Rosel, aslı s. 200).

İşte İsviçre Borçlar Kanunu bu sistem üzerine mürettep ve müdevven iken biz iktibas ettik. Sonra mezkur kanun tadil edilirken orada da bahsettiğim milletlerarası tip proje aynen kabul edilmekle beraber yine hususi kat' sebepleri eskisi gibi ilave ve kat'dan sonra yeni müruruzamanın mes'ule göre üç sene, bir sene, altı ay olacağı tasrih edildi. Bu suretle arada yanlış bir tefsir korkusu kalmadı.

Bu maruzatımdan şu netice çıkıyor ki, İsviçre'de evvel ve ahir bir emre muharrer senet başka bir senetle tanılır ise on senelik müruruzamana tabi olabileceği kabul edilmemiş olduğu gibi esasen diğer hiç bir memlekette de muntazam bir emre muharrer senet ortada mevcut bulundukça onun tabi olacağı müruruzaman müddetinin her hangi bir sebep ve suretle adi müruruzaman müddetine çıkabilmesi tasavvur olunmamıştır. Bu mebhasde biz de dahil, ekser devletlerin mevzuatı tevhit edilmiş bulunmaktadır. Bu mevzuata mugayir olarak bizim kanunlarımızın on senelik müruruzamana tabi poliçeler veya emre muharrer senetlere vücut verebileceği yolundaki tefsirler isabetli ve salim birer tefsir olarak ele alınamayacağı kanaatindeyim.

Şimdi elimde bulunan meşhur Fransız Profesörlerinden Marsel Planyol'un Medeni Hukuk nam eserinin ikinci cildinin 221 inci sahifesinin 676 numarasındaki ve Belçikalı Loi Frederik'in Ticaret Hukuku Prensipleri adındaki kitabının birinci cildinin 489 uncu sahifesindeki mütalaalar da maruzatımı müeyyed bulunmaktadır.

Biraz da Ticaret ve Borçlar Kanunlarımıza göre kat' sebeplerini gözden geçirelim. Ve yine emre muharrer senedi ele alalım. Mesela borçlu faiz öder, alelhesap para verir yahut biliyorsa senet hamiline bir mektup yazar ki, vade ister ve o mektubunda borçlu olduğundan bahseder. Bütün bu hallerde müruruzaman kesilir, fakat yeni işleyecek müruruzaman müddetleri aynidir. On sene olmaz, çünkü borcun mesnedi olan emre muharrer senet ortadan kalkmamıştır. Tecdid de yoktur. Alacaklı mahkemeye veya hakime müracaat eder. Borçlu ibraz edilen emre muharrer senedin imzasını hatta borçlu olduğunu da ikrar eder. Bu ikrar zabıtnameye geçer, borçlu imza eder. Müruruzamanı kesen bu hadiseler yeni başlayan müruruzamanın müddetini uzatmaz. Çünkü emre muharrer sene ortadan kalmamıştır, tecdit de olmamıştır. Son muameleden sonra ayni bir müddet geçince müruruzaman hasıl olur.

İcrada da öyledir. Emre muharrer senet icraya tevdi edilir, borçlu bunu ikrar eder. Mal beyanında bulunur veya taksitle ödemeyi taahhüt eder. Yahut malları haczolunur, ila. Fakat, son muameleden sonra bila takip ayni müddet geçerse yine müruruzaman hasıl olur. Bu muameleler müruruzamanı on seneye çıkarmaz. Çünkü bu muamelelerle borç tecdit edilmiş olmaz ve icra dosyasında emre muharrer senet durmaktadır ve hatta hamil müruruzaman müddeti geçmemişse vadesinde ödenmemiş olmasına rağmen mezkûr senedi icradan geri alarak matlubun devri hükmünde olmak üzere ciro da edebilir.

Bir emre muharrer senede bağlanmış borcun müruruzaman müddetinin on seneye çıkabilmesi 135 inci maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre değil, ancak tecdit hükümlerine göre olabilir. Yani o senedin mevcudiyeti avdeti kabil olmayacak şekilde ortadan kalkar ve borç adi bir senede rabtedilirse artık o tarihten itibaren adi müruruzaman hükmü cari olmaya başlar. Ancak tecdit B.K. 114 üncü madde mucibince mutlaka sarih olmak yani yapılan muamelelerden tarafların maksadı açıkça borcu tecdit etmek olduğu anlaşılmak lazım gelir. Tecdit olunca da borçlunun kambiyo mesuliyeti merfu olmuş bulunur.

Netice, bu meselenin halli 135 inci maddenin ikinci fıkrasıyla değil, borçta tecdit vaki olup olmadığına göre halledilmesi lazım gelir.

F. Hulusi Demirelli: Borçlunun borcu tanımayı tazammun eden kavil ve fiilleriyle müruruzamanın kat edilmiş olacağı hakkındaki umumi hükümlerin kambiyo hukukunda tatbik edilememesi için bazı kanunlarda ve mesela İsviçre Borçlar Kanununun Türk Kanununa alınmayan ticari kısmındaki malum maddelerde poliçe, emre muharrer senet ve çekler hakkında mevzu hususi müruruzamanların ancak alacaklının dava ve takip .veya iflas masasına müracaatı ile yahut bazı hallerde davayı ihbarla kesilebileceği tasrih edilmiştir. Bizim Ticaret Kanunumuzda öyle bir tahdit ve tasrih olmadığı için müruruzamanı kat eden sebeplerle hasıl ettikleri neticeler hakkında Borçlar Kanunumuzun umumî hükümlerine müracaat zarurîdir. Ticaret Kanunumuzda kat'a müteallik yalnız bir hüküm vardır ki, kat'ın neticesini yalnız aleyhine dava açılan yahut takip yapılan borçluya hasreden 598 inci maddesinde beyan olunmuştur. Fakat kat'ın sebepleri ve kat' üzerine yeniden başlayan müruruzaman müddetinin ne olacağı hakkında hiç bir hüküm sevketmemiştir. Eğer kambiyo senetlerinin bünyesi ve kambiyo hukukunun hususî mahiyeti Borçlar Kanunumuzun 135 inci ve İsviçre Kanununun 137 inci maddesi hükümlerinin kambiyo hukukunda tatbik edilmemesini temine kafi gelseydi İsviçre kanunu bize alınmamış olan kısmındaki o maddeleri vaz ve tedvin etmeğe lüzum hissetmezdi. Bizde de bu lüzum kat'î ve barizdir ve Borçlar Kanunumuzun 135 inci maddesi hükümlerini kambiyo hukukunda tatbiksiz bırakabilmek için Ticaret Kanunumuzda veya diğer bir kanunda bu maksadı temin edecek hükümlere muhtacız. Yoksa kanunumuzda olmayan bir hükmü içtihat yoliyle icat etmeğe hakkımız yoktur. Bundan dolayı Yüksek İcra ve İflas Dairesinin muhterem reisi tarafından müdafaa edilen son kararını kanunî mesnetten mahrum görüyor ve Ticaret Kanunumuza lazım gelen hükümler konuluncaya kadar 1938 tarihli içtihadın muhafazası lüzumuna kail bulunuyorum.

Şemsettin Temizer: Emre muharrer senetlerin müruruzaman müddetleri Ticaret Kanunu hükümlerine tabidir. Ancak Ticaret Kanununda müruruzaman kat olunduğu takdirde yeni başlayacak müruruzaman müddeti ne olacağına dair sarahat yoktur. Bu itibarla böyle hallerde Borçlar Kanunundaki hükümlere gidilmek icap eder. Bir emre muharrer senetle takip olunan veyahut aleyhinde dava açılmış olan borçlu icrada veya mahkeme huzurunda senedi ikrar edip bu ikrarı zabta yazıldıktan sonra altını imza etmesi halinde bu tarihten sonra cereyan edecek yeni müruruzamanın müddeti emre muharrer senedin tabi olduğu üç senelik mi yoksa Borçlar Kanununun 135 inci maddesi mucibince borcun bir senette ikrarı mahiyetinde addiyle on sene mi olacağı hakkındaki ihtilafın halli için icra veya mahkeme zabıtnamesine geçirilmiş olan bu ikrarın senette ikrar mahiyetinde olup olmadığının halli muktazidir. Bence mahkeme veya icradaki ikrarlar Borçlar Kanununun 133 üncü maddesinin birinci bendi mucibince bir kat'dır ki,435 inci maddenin sarahati veçhile bu tarihten sonra cereyan edecek müruruzaman müddeti üç sene olmak lazımdır. 135 inci maddenin son fıkrasındaki senet tabirinden çıkan mana, borçlunun yeni bir senet vermesi halinden ibarettir, icrada ve mahkemedeki ikrar ise senet değildir. Bundan dolayı bir emre muharrer senetle icrada takip olunan borçlu borcunu ikrar edip zabta geçirildiği takdirde başlayacak yeni müddetin üç sene olması lazımdır.

Fakat emre muharrer senetle borçlu bu borcuna mukabil adi bir senet verirse artık müruruzamanın bu adi senet müruruzamanına tabi olacağında şüphe yoktur.

A. Himmet Berki: Senetle ikrar dendiğine göre bu adi de olur, emre muharrer de olur. Emre muharrer senet ise on senedir. Diğerinde başkadır demeye imkan yoktur. Emre muharrer senedin vasfı başka ve onun müruruzamanı daima üç senedir.

Şefkati Özkutlu: Ticari senetlerin tabi olacakları müruruzaman Ticaret Kanununun 597 inci maddesinde tayin edildiği halde bu müruruzamanların nasıl kesileceklerine dair kanunda bir hüküm mevcut olmadığı gibi Borçlar Kanununa da bir atıf yoktur. Kanunumuzun alınmış olduğu İsviçre Borçlar Kanununda ticari senetler hakkındaki müruruzamanın nasıl kesileceğini gösterir ayrıca hükümler mevcuttur.

İsviçre vazııkanununun bu tarzı hareketi yersiz değildir. Eğer Borçlar Kanununun alelade hükümlerini bu sahada da tatbik kabil olsaydı ticari senetlerde müruruzamanın nasıl kesileceği hakkında ayrıca hüküm konulmazdı. Rosel de şerhinde, Borçlar Kanununun 135 inci maddesi hükümlerinin ticari senetlere tatbik edilemeyeceğini kaydetmektedir. Bu tatbik edilememezlik ticarî senetlerin mahiyetlerinden ileri gelmektedir. Ticari senetler zimmetteki borcun senedi, delili değildirler. Alacaklının hakkı senetle cisimlenmiş oluyor. Senetle hak birbirine o derece sıkı bağlıdır ki, ikisi bir arada olmayınca hakkın bahis mevzuu olmasına imkan yoktur. Bu sebepledir ki, alacaklı senedi ibraz etmedikçe borçluya karşı bir hak iddiasında bulunamaz. Borçlunun mükellefiyeti de ibraza bağlıdır. Senedi almadan borcu öderse borçtan kurtulmuş olmaz. Ticari senetlerin bu istisnai vaziyetleri, bunların kaybedenlerin hukuklarını muhafaza edebilmeleri için hususi hükümler de konulmasını icabettirmiştir. Bu hükümler dairesinde gaip senedi iptal ettirmemiş olan kimse borçluyu takip edemez, bu da hakkın sıkı surette senede bağlı olduğunu göstermektedir. Hak senetle cisimlenmiş olunca bu cisimlenmiş olan hakkın tanınması nasıl mümkün olabilir ki, ikrarla müruruzaman kesilmiş olsun. Çünkü tanımanın husule getireceği netice ona istinat edilerek hak talep edebilmek olacaktır. Halbuki ticarî bir senedin alacaklısı ondan başka bir şeye istinat edemez ve senedi ibraz etmedikçe bir hak iddia eyleyemez. Demek oluyor ki, mesullerden birisi böyle bir tanımada bulunmuş olsa bile bu tanıma hukukî bir netice husule getirmiş olmaz. Bu da hakkın senede bağlı olmasından ve senedin dışında bir hak mevcut olmamasından ileri geliyor. Ticari senetlerin bu hususiyetleri vade hulülünden sonra yapılan cirolarda da kendini gösterir. Bu kabil cirolar alacağın temliki mahiyetinde oldukları halde borçlu Ticaret Kanununun 776 ncı maddesine dayanarak senedi hüsnüniyetle iktisap etmiş olan hamile karşı bir defide bulunamaz. Çünkü hamil onu tıpkı bir menkul gibi kayıtsız ve şartsız olarak iktisap etmiştir. Borçlu senedi iktisap etmiş olan kimseye senet mukabilinde borcu kayıtsız ve şartsız olarak ödemekle mükelleftir. Aksi takdirde vadenin hitamından sonra ticari senetlerin adi senet halini alacağı neticesine varılmak lazım gelir ki, böyle bir netice şimdiye kadar kimsenin aklından geçmemiş olsa gerek. Ticari senedin zimmetteki herhangi bir borcun ispat vasıtası olmadığına işaret etmiştim. Ticari senedin ifade ettiği hak ve borç önceden mevcut değildir. Senedin imzasıyla doğar ve senet mevcut oldukça senetle birleşmiş olarak durur. Keşidecinin ve muhatabın eline geçmekle de kıymetli evrak olmaktan çıkmaz. Yırtılıp yok oluncaya ve ibraz imkanı kalmayıncaya kadar vasfını, kıymetini muhafaza eder. Bu sebepledir ki, keşideci ve muhatap kendilerine ciro edilmiş olan senetleri başkasına ciro edebilirler.

Ticari senetlerin arzettiğim hususiyetlerinden, ticari senede müsteniden hüküm almış olan kimsenin de o hükümle ancak senedin teslimi mukabilinde alacağı cebrî icra yoliyle tahsil edebilmek hakkını kazanmış olacağı neticesi çıkarılabilir. Aksi takdirde borçluya bazı hallerde hem senedi ibraz edene, hem de mahkumunlehe tediyede bulunmak mecburiyeti yükletilmiş olur ki, bunun caiz görülemeyeceğini söylemeye hacet yoktur. Hüküm, senedi ortadan kaldırıp onun yerine kaim olamayınca hükümle on senelik yeni bir müruruzamanın başlayacağından bahsolunamamak icap eder.

İşte bu sebep ve mülahazalarladır ki, Borçlar Kanununun 135 inci maddesi hükümlerinin ticari senetlere tatbiki kabil değildir. 133 üncü maddesi de ancak kabil olduğu nisbette tatbik olunmak iktiza etmektedir.

Osman Nuri Koni: Buraya gelen hadiseler borcu tanımak ve bir de imzayı tanımak Hadisesidir. İmzayı tanımak bahsimizin haricindedir.

Borçlu borcumdur diyor. Mercie gidiyor. İş burada bırakılıyor. İşte bunlarda kanun bize cevap veriyor. Ahkamı umumiyeye gideriz. İcra Kanununun sekizinci maddesi mucibince mahkeme huzurunda ikrar ilam hükmündedir. On senelik müruruzamana tabidir.

İkinci celse: 23/2/944

Zabtı sabık okundu. Geçen celsedeki müzakerenin kifayeti kabul olunarak reye müracaatla neticede:

Emre muharrer senetlere müsteniden yapılan icraî takiplerde icra dairesine gelen borçlunun yazılı ve imzalı ikrariyle müruruzaman kesildiği surette bu tarihten itibaren cereyana başlayacak müruruzamanın Ticaret Kanunu hükümlerine göre yine üç sene mi yoksa Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrası veçhile on sene mi olacağı keyfiyeti İcra ve İflas Dairesinin birbirine mübayin kararları arasındaki ihtilafın esas ve mevzuunu teşkil etmektedir.

Ticaret Kanununun müruruzaman kısmında poliçe ve emre muharrer senetlerin tabi tutulduğu müruruzaman müddetinin altı ay ile üç sene arasında mütefavit olduğu ve müruruzaman kat'ını müstelzim muamele her kim hakkında vaki olmuş ise ancak onun hakkında hüküm ifade edeceği zikr ve tasrih kılınmış ve müruruzamanı kesen sebeplerin neden ibaret bulunduğu ve katı'dan itibaren başlayacak müruruzamanın ayni müddet olup olmadığı hususları da meskût kalmıştır.

Hakkında Ticaret kanunlarında bir gûna sarahat ve delalet veya mukavelename veyahut adatı ticariye bulunmayan ticari meselelerde Kanunu Medeni hükümlerinin tatbik edileceği Ticaret Kanununun ikinci maddesinde beyan edilmiş ve binaenaleyh hadisenin Borçlar Kanununun katı'dan sonra başlayacak müruruzamandan bahis bulunan 135 inci maddesi hükümleri dairesinde hal ve faslı zarurî bulunmuştur.

Sonuç: İtimat, itibar ve sür'at esaslarına dayanan ticari muamelelerin farik vasıftan ve hususiyetleri nazara alınarak bunlar hakkında imtiyazlı ve istisnaî hükümler konulmuş ve bu cümleden olarak poliçe ve emre muharrer senetler de nisbeten kısa müruruzaman müddetlerine tabi tutulmuş olmasına binaen mütearız içtihatların birleştirilmesi zımnında tevhidi içtihat müessesesine intikal edip mahiyeti yukarıda beyan ve izah olunan meselede mezkur maddenin birinci fıkrası veçhile müruruzamanın kesildiği tarihten itibaren ayni müddetin yani üç senelik müruruzamanın cereyanı iktiza edeceği ve münhasıran adi muamelelerde mabihüttatbik olup ticarî senetlerin hususiyet ve mahiyetleriyle telifi kabil olmayan ikinci fıkra hükmünün tatbiki lazım gelmeyeceği ekseriyetle kararlaştırıldı.

AYKIRI GÖRÜŞLER

Aza Y. K. Arslansan: Ticari bir senede müsteniden yapılan icra takibinde borçlu tarafından imzası altında borç tanınmak suretiyle müruruzaman kat' edildiği hallerde, kat' tarihinden itibaren cereyan edecek yeni müruruzaman müddeti hakkında Ticaret Kanunumuzun ticarî senetler faslında hususî hüküm mevcut olmadığından zabıtta yazılı mütalaam veçhile tatbiki gerekli olan Borçlar Kanununun 135 inci maddesinin ikinci fıkrasıdır. Bu itibarla kat' tarihinden itibaren işleyecek yeni müruruzaman müddeti on sene olmak lazım geleceği reyinde bulunarak ekseriyetin kararına muhalifim.

Aza Şemsettin Temizer: İşbu müzakere zabıtnamesinde yazılı mütalaam veçhile emre muharrer senet borçlu tarafından icrada ikrar edilmek suretiyle müruruzaman kat edilirse yeni müruruzaman mutlaka üç senedir. Fakat tevhidi içtihat kararının son fıkrasına muhalifim. (¤¤)



Full & Egal Universal Law Academy