Yargıtay Büyük Genel Kurul 1940/16 Esas 1940/89 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1940/16
Karar No: 1940/89
Karar Tarihi: 26.06.1940

(765 S. K. m. 104, 105, 116)

Dava: Temyiz Birinci Ceza Dairesininin 3038 numaralı Kanunun mer'iyete girdiği tarihten sonra ittihaz edip birinde 765 numaralı Kanunun 116 ncı maddesi delâletile asıl suç için muayyen müruru zamanın hesabı icap edeceği beyanile mebhus 116 ncı maddeye bir tatbik mevkii veren ve diğerinde suçlu aleyhinde olan 116 ncı maddenin mülga olması hasebile 105 inci madde hükmünün tatbiki lüzumunu bildiren 19/11/1936 tarih ve 5875 esas ve 10/4/1940 tarih ve 926 esas numaralı kararları arasındaki içtihad ihtilâfından dolayı toplanan Tevhidi İçtihad Heyeti Umumiyesinde keyfiyet müzakere edilerek:

Neticede : Mülga Usulü muhakematı Ceziye Kanunuun mer'i olduğu zamanda kabul ve neşrolunan 765 numaralı Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesinde "Vicahî ve gıyabî hükmün tefhimile hukuki âmme davası müruru zamanının kesileceği" ve 05 inci maddesinde "Hukuku âmme davası bir çok defalar kesilmiş olsa bile her terk ve kat" tarihleri arasında geçen müddetler mecmuunun, asıl suç için muayyen dava müruru zaman müddetinin yarısından fazlasını geçtiği halde müruru zamanın tahakkuk edeceği" bildirildikten sonra bu hükümlere ilâve olarak sözü geçen usul kanununun mütemerrid gıyabî mahkûmlara müteallik mevzuiyle muvazi olmak üzere (116) nıcı maddesinde "Gıyaben verlien ceza hükümlerinde hükmün ertesi günü dava müruru zamanının işlemeğe başlayacağı ve bu müddetin mahkûmun elde edilmesile kesileceği" hükmün konmuş ve bu mevzu kanun davetini dinlemiyen mütemerrid gıyab"i ceza mahkûmlarının kaçak oldukları müddete haklarında tam bir dava müruru zamanı müddetinin hesabı lüzumunu müfid bulunmuştur. Ceza Kanununun tadilinden evvel bu anlayış ve tatbik hali esasta ihtilâf mevzuu değildir.

3038 numaralı Türk Ceza Kanununun bazı maddelerini değşitiren kanunda ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun un mer'i bulunduğu ve bu kanunun gıyabî hüküm usulünü kabul etmemiş olduğu gözetilerek 765 numaralı Ceza kanununun 116 ncı maddesi hükmü kaldtırılmış ve 104 üncü madde ile de "Mahkûmiyet hükmünün, diğer kesme sebebleri arasında hukuki âmme davası müruru zamanını keseceği ve mürurur zamanın kesilme gününden itibaren yeniden başlayacağı ve müruru zamanı kesin muameleler müteaddid ise bunların; müruru zaman müddetini, asıl suç için muayyen olan müddete yarısının ilâvesile bağlı olacağı müddetten fazla uzatamıyacağı" hükmü konularak 765 numaralı kanunun 105 inci maddesinde gösterilen yarı müruru zaman müddeti en çok bir buçuk misle çıkarılmıştır. Ceza Kanunu tadilâtının mer'i olduğu zamanda suç işliyenler hakkında bu hükümlerin, tatbikı kanun emridir.

Asıl ihtilâf mevzuu olan, mülga Usulmü Muhakemeta Cezaiye Kanununun meri olduğu zamanda bu kanun hükümleri dairesinde verilmi gıyabî ceza hükümlerinin mebhis yeni ceza kanunu tadilatı müvacehesinde tabi olacağı müruru zaman müddetine gelince; Türk Ceza Kanununun ikinci maddesi hükmünce suçlunun lehine olan kanununun tatbikı bir esas kaide oludğundan böyle bir gıyabî ceza mahkûmu hakkında (3038) numarılı kanunla kabul olunan (104) üncü madde hükmünü daha ağır ve aleyhde olduğu hallerde (765) numaralı Ceza Kanunun (105 inci maddesi mevzuu yanında ayrı bir tatbik sahası bulan (116) ncı madde hükmünün tatbiki icab edeceğine ekseriyetle karar verildi.


Full & Egal Universal Law Academy