Yargıtay Büyük Genel Kurul 1932/13 Esas 1932/6 Karar
Karar Dilini Çevir:

Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1932/13
Karar No: 1932/6
Karar Tarihi: 16.03.1932

(6762 S. K. m. 3, 13)

Dava:Su değirmenleri işletmek muamelei ticariyeden olup olmadığı hususunda Temyiz Mahkemesi Üçüncü Hukuk Dairesinin 1/2/931 tarih ve 1429/1171 numaralı kararı ile Dördüncü Hukuk Dairesinin 14/6/931 tarih ve 2372/1650 numaralı kararı arasında hasıl olan içtihat ihtilafı Ticaret Dairesinin 22/4/931 tarih ve 37 numaralı müzekkeresiyle ihbar olunmakla bu baptaki ilam suretleri celp ve nüshaları telhis ve teksir edilerek Heyeti Umumiyeye tevzi olundu;

Karar: 16/3/932 tarihine müsadif çarşamba günü içtima eden Heyeti Umumiyeye kırk üç zatın iştirakettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra sözalan Üçüncü Hukuk Reisi Sait Beyefendi; Herhangi nevi ve nerede olursa olsun su değirmenlerinde ticaret kastiyle nakit veya zahire mukabilinde şunun bunun zahireleri öğütülür. Gerçi bunlara sarahatan fabrika denilmez ise de, fabrikaların haiz olduğu evsafı tamamiyle haizdir. Çünkü zahireyi bir şekilden diğer bir şekle sokar ve un haline getirir. Ticaret Kanununun onüçüncü maddesi aynen (cüz'i sermaye ile birlikte münhasıran sayü amelile geçinen) kimselere ufak tacir denmesine ve mezkûr kanunun üçüncü faslı ahkamına ve bilhassa yirmi dördüncü maddenin ibaresine göre mahiyeten muamelatı ticariyeye makis olan muameleler dahi muamelei ticariyeden madut olmasına nazaran bizzatihi ticaret muamelesi olan değirmenciliğin ticari muameleden olması evleviyette kalır.

Hancılık, pansiyonculuk gibi muamelatın ticari olduğunda hiç bir arkadaşımız tereddüt etmediği halde nasıl olur da daha vasi mikyasta ticaret işiyle meşgul olan değirmencilik ticari muameleden addolunamaz?

Kanaatıma göre zatı muamele ve şahıs itibariyle değirmencilik ticari muameledendir. Bunun hilafını düşünmek hatırıma bile gelmez.

Ticaret Reisi Halil İbrahim Beyefendi;

Ticaret Kanununun muamelatı ticariyenin nelerden ibaret olduğunu irae eden üçüncü faslına dahil bulunan onbeş ila yirmi beşinci maddeden yirminci maddenin ikinci bendinde fabrikacılık, tezgahçılık, matbaacılık gibi muayyen sanatların ticari addedildiğine dair sarahat vardır. Bent aynen şudur, (Fabrikacılık, tezgâhçılık, matbaacılık, fotoğrafçılık, naşirlik, gazetecilik, ilancılık, kitapçılık) Bu sanatların her biri kendine mahsus evsafı haizolmak suretiyle başlı başına birer ticari muameledir ve maddei kanuniyede her biri tahsisan zikir edilerek (gibi) tabiriyle umumileştirilmemiştir. Şu halde fabrikacılık deyince bu kelimenin medlûl ve mefhumu ne ise onu kastetmek zaruridir.

Mevzuu ihtilaf olan hadise şudur: alelâde köy değirmenleri yani malum tarzda bir harkla, bir cedvelle bir dereden su alıp iptidai bir tarzda su ile işletilen taşlı değirmenler de fabrikamıdır ve fabrikacılık mefhumunda bu su değirmenleri de dahilmidir?

Bu pek malûm ve bedihi olan bir keyfiyeti tahlile ve bunun üzerinde uzun boylu tevakkufa lüzum göremem. Çünkü su değirmenine fabrika ıtlak edilmesi henüz memleketimizde bir örf haline girmemiştir. Kanunun maksadı da bu değildir. Burada şayanı dikkat bir nokta vardır. Kanun fabrika demiyor, fabrikacılık diyor. Yani fabrika işletmek sanatını kastediyor.

Ticaret Kanunumuz tedavül nazariyesini daha esaslı olarak kabul etmiştir. Tacirin akit yaparken istihdaf ettiği gaye kendi ithal ettiği veya herhangi bir surette kendi lehine üzerinde irtifak tesis ettiği malı tekrar başkasına devretmek kastını takip eder. Zaten maddei kanuniyede mezkur olan fabrikacılık tabiri ile anlaşılıyorki fabrika tesis eden bir kimse bir takım emvali temellük ettikten sonra umum fabirakada şekli ahara ifraz ederek mevkii tedavüle çıkarmağı kasteder ve bununla meşgul olur. Fabrikacılık budur, yoksa üç kuruşa beş kuruşa beş kuruşa bir çuval bağdayı değildir. Fabrikacılık manai örfi ve malumiyle telakki edildikten sonra âdi değirmenlere de fabrika denemeyeceği şüpheden vâreste kalır.

Acaba köy değirmenleri fabrikacılığa mahiyeten maksi olmazmı?

Kıyas yapabilmek için bir ve vecih bulunmak icap eder. İki muamele arasında kıyasa müsait bir mahiyet bulunmazsa kıyas yapılamaz. Nitekim fabrikacılığın malûm şekil ve manasına göre adi su veya hava değirmenini birfabrika ile kıyas, kıyası maal farik olur. benaberin, alelâde su ve hava değirmenciliği hiç bir zaman kanunun kastettiği fabrikacılık değildir. Eğer daha ileri gidilirse denilirki bir su değirmenile bir el değirmeninin hiç bir farkı yoktur. Kezalik Eskişehir'de bir çok evlerde tezgâzlar vardır. Burada bir ücretmukabilinde bez dokunulur. Şimdi bu evler bir fabrikamıdır ve bunun yani bu tarzdaki kıyasın, asıl fabrikacılıkla köy değirmeninin mukayesesiden farkı nedir? Biri amelini satıyor, fabrikacılıkta ise fabrikacı mahsulün sanatını satıyor. İşte asıl fark budur ve manai örfi ve lûgavisiyle fabrikacılık alelâde bir değirmen işletmek olmadığından su ile işleyen değirmenlere ait davaların mercii tetkiki de hukuk mahkemeleri olmak icap eder.

Kanunun kastı da budur, demelerile neticede:

Sonuç: Su ile müteharrik değirmenleri işletmek, fabrikacılık kabilinden olmakla Ticaret Kanununun on üçüncü faslında dahil ticari muamelattan madut olduğu ekseriyetle takarrür etmiştir.16.3.1932


KARŞI OY YAZISI

Birinci Ceza Dairesi Reisi Semih, Birinci Hukuk Dairesi Reisi Vehbi Beyler: Hariçten buğday mübayaa ederek tahn edenlerin muamelesi ticari muameledir.

Ticaret Dairesi Reisi Halil İbrahim Bey : Muamelâtı adiyedir.

Aza Ali Rıza Bey: Hariçten buğday alarak un haline getirenlerin muamelesi ticaridir.

Aza Ali Himmet ve Kazım Beyler : Hariçten aldığı buğdayın un haline getirenlerin muamelesi muamelei ticariyedendir.

Aza Fuat bey : Kendi namına buğdayı şekli ahare kalbeden değirmencinin muamelesi ticaridir.

Full & Egal Universal Law Academy