Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1929/9
Karar No: 1929/3
Karar Tarihi: 06.03.1929
(6762 S. K. m. 5)
Dava: Bir sahibi arzın emvalini bey'e arz eylemesinden dolayı gelen davalarda Ticaret Kanununun on dokuzuncu maddesinin fıkrayı ulası hükmü ve şümulündeki tarzı telakkisi itibariyle Temyiz Üçüncü Hukuk Dairesi ile aralarında ihtilaf hasıl olduğundan ihtilafı vakiin halli Temyiz Ticaret Dairesi Aliyesinin 19/12/1928 tarih ve 102 numaralı müzekkereleri ile talep ve ihtilafı içtihadı mutazammın karar suretleri irsal olunmakla mezkur karar suretleri teksir olunarak Heyeti Umumiyeye tevzi ve 1929 senesi şubatının yirmi yedinci günü yevmi içtima tayin kılınmıştı.
Yevmi mekzurda Birinci Reis Mehmet İhsan Beyefendinin tahtı riyasetlerinde içtima eden Heyeti Umumiyeye kırk zatın iştirak ettiği görüldükten ve nisabı müzakere tahakkuk ettikten sonra ihtilafı tevlit eden kararlar kıraat olundu.
Ticaret Dairesinin noktai nazar ve içtihadını müdafaa etmek üzere söz alan dairei mezkure Reisi Halil İbrahim beyefendi: Üçüncü Hukuk Dairleri Aliyesiyle aramızda tahassul eden içtihat ihtilafının sebebi Ticaret Kanununun on dokuzuncu maddesinin birinci fıkrasının 20, 21 ve 23. maddeler ahkamiyle telifindeki noktai nazar tebayünetidir. Malumu alileridir ki on dokuzuncu maddenin fıkrai ulasında aynen, bir çiftçinin veya sahibi arzın mahsulatını ve bir maden sahibinin çıkarılmış cevherleri bey etmeleri umuru adiyedendir. Eğer bu mahsulatı satmak için ticari veya sınai bir müessese şekil ve ehemmiyetini haiz daimi bir müessese küşat etmişler ise bu müesseseye ait muamelat muamelatı ticariyedendir, deniyor. Muamelatı adiye, muamelatı ticariye tabirlerinin muayyen olan medlullerine göre bittabi muamelatı adiye hakkında Borçlar Kanunu ve muamelatı ticariye hakkında da Ticaret Kanunu ahkamı tatbik edilmek zaruridir. Binaberin bir tütüncünün veya her hangi bir çiftçinin husule getirdiği mahsulatı arziyesini idarei inhisariyeye veya bir tüccara satması muamelatı adiyeden olmasına göre elbette bu hadiselerin tetkiki de Ticaret Dairesine ait olmamak lazım gelir. İşte bizim istinat ettiğimiz sarahati katiyei kanuniyeye göre noktai nazarımız ve kararımız budur. Üçüncü Hukuk Dairei Aliyesinin kararından anladığımız noktai nazarları ise şu olmak icap eder. Malumu alilerimiz, Ticaret Kanununun yirminci maddesinin birinci fıkrasında, (her nevi emvali menkule itası taahhüdatı) muamelatı ticariyeden addedilmiştir. Bir çiftçinin husule getirdiği tütünü, pamuğu veya zahireyi peşin alınan semen mukabilinde itayı müteahhit olması da bu fıkra zımnına gireceği için muamelatı ticariyedendir, diyorlar. Biz yirminci maddenin fıkrai ulasından çıkarılan manayı 19, 21 ve 22. maddelerle mukayyet görüyoruz. Çünkü bir kere on dokuzuncu maddenin hükmü sarihi bu ıtlaktan hariçtir. Saniyen, yirmi birinci madde delaletiyle kezalik yirminci madde mutlak değildir. Çünkü yirmi birinci maddede, akidin niyet ve vaziyeti nazara alınmıyarak sureti mutlakada bu maddede tadat olunan muamelat muamelatı ticariyedendir, deniyor. Şu halde yirminci maddede böyle bir kayıt mevcut olmamasına göre yirminci maddede akidin niyet ve vaziyetini aramak ve nazarı itibara almak icap edeceğinin vazııkanunca maksut olduğu kanaatindeyiz. Sonra yirmi ikinci maddede bir tacirin muamelatı adiyeye taalluku sabit olmayan akit ve borçları muamelatı ticariyedendir, deniyor. Demekki bir tacirin akit ve borçlarının muamelatı adiyeye taalluku sabit olursa yalnız sıfatı asliyesi muamelatının tayini mahiyetinde miyar olamaz. Nihayet yirmi üçüncü maddede, bir akit tarafeynin yalnız biri için ticari olsa dahi (hilafına kanunda sarahat bulunmadıkça) bilcümle akitlerin akdi mezburdan mütevellit borçları hakkında Kanunu Ticaret ahkamı tatbik olunur, deniyor. Demekki, hilafına kanunda sarahat olursa veya bir tüccarın akit ve borçlarının muamelatı adiyeye taalluku sabit olursa Kanunu Ticaret ahkamı tatbik olunamaz. Bizce mesele basittir. Biz Ticaret Kanununun on dokuzuncu maddesini, ibaresinin manayı sarihi veçhile imal etmek istiyoruz. Diğer taraftan başka bir noktai nazar ihtimali de hatıra gelebileceği için onu da arz edeyim: Bazı zevat diyorlar ki, filhakika bir çiftçinin mahsulatı arzıyesini satması muamelatı adiyedendir. Çünkü çiftçinin bu fiilini ve muamelesini muamelatı ticariyeden addedersek Kanunu Ticaret ahkamına tabi olması ve iflasına da indelhace karar verilmesi lazım gelir. Çiftçiyi bundan korumak için yalnız bu satış muamelesinin çiftçiye taalluk eden kısmını kanun muamelatı ticariyeden addetmiştir. Şu halde demek olur ki, mesela bir çiftçi buğdayını, pamuğunu bir tüccara sattı, bundan mütevellit bir ihtilafa çiftçi hakkında Borçlar Kanunu ve tüccar hakkında da Ticaret Kaununu ahkamının tatbik edilmesi lazım gelecektir. Bir muamelede taraflardan her biri hakkında başka başka kanunların tatbiki imkanı kabul edilebilir mi? Eğer böyle değil de çiftçi hakkında da Ticaret Kaununu ahkamı tatbik edilir, dersek o halde çi