Dairesi: Büyük Genel Kurul
Esas No: 1929/26
Karar No: 1929/20
Karar Tarihi: 08.05.1929
(765 S. K. m. 80)
Tahsildarın muhtelif zamanlarda zimmetine para geçirmesi halinin, müçtemi suç mu, yoksa müteselsil suç mu teşkil etmekte olduğu münakaşa olunmuştur. Evvelemirde müteselsil suç ile ef'ali memnuanın içtimaı arasındaki farkları tayin ve tespit emrinde, müteselsil suçu tarif eden Ceza Kanununun 80. maddesindeki kuyut ve şurutun tahlilinden başlanmak üzere müzakere olunmuştur. Mezkur 80. maddeye göre kasıt tahtında kanunun aynı hükmünü, velev muhtelif zamanlarda olsun, ihlal etmek suretiyle ika edilen suçları bir suç saymak lazım gelir. Taaddüt ve tekerrür edecek ef'alin, aynı hükme tabi olan ef'al hakkında bir kastı cürmi tahtında olması müteselsil suçu teşkil edemeyeceği ve bir kastı cürmi tahtında olmaksızın ika edilen müteaddit efailin içtima halini hasıl edeceği heyetçe ittifakla kabul olunmuştur. Müteselsil suçun teşekkül etmesi için müteaddit fiillerin olması ve bu fiillerin de bir kastın efali icraiyesinden bulunması meşrut olmasına göre kasıttaki birliği tayin etrafında, yani bir şahsın muhtelif zamanda işlediği fiilleri bir kasıt tahtında mı, yoksa muhtelif kasıtları tahtında mı ika eylediğini tespit etmek için kıstasın ne olması lazım geleceği noktasında uzun uzadıya efkar teati olunmuş ve birçok misaller iradı suretiyle hadiseyi bir zabıta altına almaya uğraşılmış ve bu hususta evvelemirde müteselsil suçun hangi nevi ceraimde kabili mülahaza olacağı ve ikinci derecede duçarı taarruz ve tecavüz olan kimselerin taaddüt edip etmemesinin müteselsil suçun teşekkülü emrinde haizi tesir bulunup bulunmadığı cihetleri düşünülmüştür. Eşhas aleyhindeki işlenen suçlar ile mülkiyet aleyhinde işlenen suçları bu hadisede bir birinden ayırarak mütalaa etmek lazım geldiğinde ve eşhas aleyhindeki suçlarda yani eşhasın hayatına, namusuna karşı ika olunan suçlarda düçarı tecavüz olanların taaddüdü müteselsil suçu teşkil edemeyeceğinde müttefik kalınmıştır. Çünkü müteaddit eşhas aleyhinde cürüm işleyen bir kimsenin hareketinde bir kastı cürminin vücudu iddia edilemez. Bilfarz, münazaa esnasında müteaddit kimseleri döven bir şahsın iradesinde tebeddül vardır. Kaç kişiyi dövmüş veya yaralamış ise, her şahsa karşı iradesi tebeddül etmiş demektir. Zira, saik bir olsa da saik müteaddit kastı cürmiler tevlit edebilir.
Binaenaleyh gayesi, maksadı, müteaddit eşhasa karşı suç işlemekten ibaret olan bir şahıs, o gayesine müteaddit kasıt ve kararlarıyla varmıştır. Hülasa, saikin birliği herhalde kastın birliğini icabettirmez. Mülkiyet aleyhinde işlenen suçlara gelince, duçarı taarruz ve tecavüz olan şahsın ayni veya müteaddit olması, müteselsil suçu tayinde mikyas olamayacağında da ittifak edilmiştir. Kastı cürminin vahdetini tayinde, taarruz edilen eşhasın ne taaddüdü ve ne de ayniyet