Yargıtay Asli Yetkili İstinaf Numara 1/1982 Dava No 1/1982 Karar Tarihi 06.01.1982
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Asli Yetkili İstinaf Numara 1/1982 Dava No 1/1982 Karar Tarihi 06.01.1982
Numara: 1/1982
Dava No: 1/1982
Taraflar: Ülfet Emin ile Yüksek Adliye Kurulu ve diğeri
Konu: Certiorari ve prohibition emirleri - Yüksek Adliye Kurulu üyelerinden birinin Yüksek Adliye Kuruluna katılmasının menedilmesi için emir talebi
Mahkeme: AsliYetki/istinaf
Karar Tarihi: 06.01.1982

-D.1/82 Yargıtay/Asli Yetki İstinaf 1/82
(Asli Yetki 5/82)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Salih S. Dayıoğlu, N. Ergin Salâhi, Niyazi F. Korkut.

(Ülfet Emin'in Certiorari ve Prohibit-ion emri istarına izin (leave) verilmesi için yaptığı istida hakkında)

Yüksek Adliye Kurulunun 19.4.1982, 26.4.1982 ve 3.5.1982 tarihinde müstedi ile ilgili aldığı kararlar hakkında.

Müstedi: Ülfet Emin, Lefkoşa.
ile
Müstedaaleyh: 1. Yüksek Adliye Kur-ulu, Mahkemeler Binası.
2. Yargıç Şakir Sıdkı İlkay, Yüksek Mahkeme.
A r a s ı n d a.

Müstedi şahsen hazır
Müstedaaleyh 1 namına: Akın Sait
Müstedaaleyh 2 namına: Ali -Dana.



A R A K A R A R

Salih S. Dayıoğlu: Kararın daha iyi anlaşılabilmesi için istinafın konusu olan meslenin kısa bir tarihçesini yapmağı uygun bulduk.

Müstenif müstedi (bundan sonra sadece müstedi olarak anılacaktır) Yüksek Mahkeme Başkanıdır. Müs-tedi aleyhine yapılan bazı ithamlar ve bunları içeren bazı belgelerin Yüksek Adliye Kuruluna intikal etmesi üzerine Yüksek Adliye Kurulu muhtelif tarihlerde toplanmış ve bu toplantılarda sair kararlar yanında müstedinin aleyhine bir soruşturma açılması, on-a yöneltilen bazı isnatları içeren isnat belgesinin müstediye gönderilmesi, soruşturmanın sonuçlanmasına değin resmi görevinden izinli sayılması ve müdafaasını yapmak üzere 21.5.1982 tarihinde Yüksek Adliye Kurulunda hazır bulunması hususlarında kararlar -almıştı.

Müstedi Yüksek Adliye Kurulu ve onun bir üyesi Yüksek Mahkeme Yargıcı Şakir Sıdkı İlkay aleyhine 13.5.1982 tarihinde dosyaladığı tek taraflı bir istida ile bazı iddialarda bulunarak Yüksek Adliye Kurulu tarafından alınan sözü edilen kararların i-ptali ve Yüksek Adliye Kurulu üyelerinden Yüksek Mahkeme Yargıcı Şakir Sıdkı İlkay'ın müstediyi ilgilendiren meselelerde Yüksek Adliye Kurulu toplantılarına katılmasının menedilmesi istemi ile certiorari ve prohibition emirnamelerinin isdarını sağlamak ama-cıyle bir istida dosyalamak için izin talep etti.

Mevzuat gereği olarak bu istida ilkin bir Yüksek Mahkeme yargıcı huzuruna getirildi. İzin istidasını dinleyen yargıç 17.5.1982 tarihinde verdiği kararla izin talep eden istidayı reddetti. Bu istinaf müste-dinin izin talep eden istidasının ret kararından yapılmıştır.

İstinaf ihbarnamesi 10 istinaf sebebi içermektedir. Ön itirazın karara bağlanmasında bu istinaf sebeplerinin bir ilgisi bulunmadığı için bu safhada bunları belirtmekte yarar görmüyoruz.

İsti-nafın duruşmasına başlandıktan sonra müstedi bir ön itirazda bulunarak şimdiki oluşumu ile Yargıtayın bu istinafta bakma yetkisinden yoksun olduğunu iddia ederek, bizim, yani bu Yargıtayı oluşturan yargıçların bu istinafta, oturmamalarını ve istinafın dinl-enmesi için 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 13(2) maddesinin harekete geçirilerek Kaza Mahkemeleri yargıçları arasından atama yapılmak suretiyle yeni bir Yargıtay heyetinin oluşturulmasını ve bu istinafın o heyet tarafından dinlenip karara bağlanmasını ta-lep etti.

Ön itirazını desteklemek amacıyle müstedi aşağıda serdedilen argümanları yaptı:

1. Hiçbir kimse kendi davasının hakimi olamaz. Bu Mahkemenin üyeleri müstedaaleyh-müstenifaleyh No.1'in (bundan sonra sadece müstedaaleyh No.1 olarak anılacaktır)- üyeleri olup şikâyet konusu kararların alınmasında ve oylanmasında bilfiil hazır bulundular ve bunlara iştirak ettiler ve dolayısıyle bu karar veya işlemler kendilerine aittir. Bu istinafın yapıldığı istida konusu ise bu karar veya işlemlerden ibaret oldu-ğu cihetle bu mahkemenin üyeleri bu istinaf maksatları bakımından Yargıtay olarak görev yapamazlar. Müstedi daha da ileri giderek bu mahkemenin üyeleri veya herhangi bir üyesi Yüksek Adliye Kurulunda müstediyi ilgilendiren meselede oturuma iştirak etmemiş -olsalar bile yine de Adliye Kurulu üyeleri olmaları nedeniyle ne tek yargıç olarak ne de Yargıtay olarak bu davaya bakmak yetkisine sahip olamazlar.

2. Anayasamızın 27. maddesi sair şeyler meyanında "herkes, medeni hak ve yükümlülüklerin ......... karar-a bağlanmasında, yasa ile kurulan bağımsız, tarafsız ve yetkili bir mahkeme tarafından ... dinlenmesi hakkına sahiptir." Bu anayasal güvenceden hareketle bu mahkeme üyelerinin Yüksek Adliye Kurulu üyeliklerinden veya bundan ötürü Yüksek Adliye Kurulunca al-ınan kararlara iştirak etmiş olmaları nedeni ile o üyelerden oluşan bu mahkeme Anayasanın 27. maddesinin öngördüğü "bağımsız ve tarafsız" bir mahkeme değildir.

3. İstidaya ve ondan yapılacak istinafa bakacak başka yetkili birisinin veya heyetin bulunma-ması halinde zorunluluk ilkesi geçerlidir. Ancak bu meselede zorunluluk ilkesinin uygulanmasına gerek yoktur çünkü 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 13(2) maddesi Yüksek Mahkeme görevinin Kaza Mahkemeleri yargıçları tarafından yapılabilmesine olanak vermek-tedir.

Müstedaaleyh No.2 tarafından bulunan avukat ise bu mahkemenin şimdiki oluşumu ile bu istinafa bakmaya yetkili olduğunu iddia ederek aşağıdaki argümanları ileri sürdü;

1. Bir kişinin kendi davasında yargıç olamıyacağı ilkesi doğrudur ve bunun doğ-ruluğuna katılmamak olası değildir. Ancak önemli olan husus bu ilkenin çerçevesinin ve uygulamadaki ölçüsünün belirlenmesidir. Avukata göre bir yargıcın bir meselede ilgisi olabilmesi için o meselede ilgili yargıcın parasal bir çıkarı veya ena ndan şahsi -ve ciddi bir nedenin varolması gerekir. Halbuki bu mahkeme üyelerinin Yüksek Adliye Kurulu üyesi bulunmaları hususu, kendi başına, Yüksek Mahkeme Yargıcı sıfatlarını ortadan kaldırmaz. Bu meselede Mahkeme üyeleri Yüksek Adliye Kurulu üyesi olarak alınan ka-rarlara iştirak etmelerinin onlara herhangi bir şahsi veya parasal çıkar sağladığını söylemeğe imkân yoktur.

2. Anayasanın 107. maddesi sair görevler meyanında Yargıçlar aleyhine başlatılabilecek displin işlemleri konusunda yetkiyi "münhasıran" Yüksek A-dliye Kuruluna verdi. Yüksek Adliye Kurulunun oluşumuna göz atıldığında bunun, Yüksek Mahkemenin Başkan ve yargıçları, Yüksek Mahkeme emekli yargıçlarından biri, K.T.F.D. Başsavcısı ve Kıbrıs Türk Barosunun seçilmiş başkanından oluştuğu görülür. Bu Kurulun- kararlarına karşı Yüksek Mahkemeye, Yargıtay olarak, yapılacak bir başvuruda istinaf edenin ileri sürdüğü nedenlere binaen bu mahkeme oturmayıp görevin Yüksek Mahkeme Yargıcı görevi ile techiz edilecek Kaza Mahkemesi Yargıçlarına bırakılması halinde Anaya-sa tarafından kurulmuş olan Yüksek Mahkemenin devreden çıkarılması ve bu suretle gerek Yüksek Adliye Kurulunun ve gerekse mevcut Yüksek Mahkemenin denetiminin geçici tayin yoluyla gelen Kaza Mahkemesi yargıçlarına verilmesi anlamına gelecektir ki böyle bir- durum Anayasanın özüne ve sözüne ters düşecektir.

Müstedaaleyh No.1 tarafından bulunan Başsavcı yardımcısı ise Müstedaaleyh No.2'nin argümanlarını benimsediğini belirttikten sonra Yüksek Mahkeme Yargıçlarının Yüksek Adliye Kurulundaki üyeliklerinin Anay-asadan kaynaklandığını, bu görevi bir Anayasa gereği olarak yapmak mecburiyetinde olduklarını ve Yüksek Adliye Kurulu kararlarının Yargıtayın denetiminde olması halinde bu görevi de onların üstlenmelerinin yine Anayasa gereği olduğunu iddia ederek bunun ak-sinin düşünülmesi halinde Yüksek Mahkemenin asil üyelerinin bu gibi durumlarda her zaman devreden çıkarılarak Kaza Mahkemelerinden tayin yoluyla gelecek yargıçlara Yüksek Adliye Kurulunun ve dolayısıyle Yüksek Mahkeme Yargıçlarının vereceği kararları denet-leme görevinin verilebileceği anlamına geldiğini ileri sürdü.

Şimdi de ön itirazlarla ilgili olarak taraflarca yapılan argümanları inceleyelim:

Bir kişinin kendi davasında hakim olamıyacağı ilkesi, üzerinde tartışma yapılmasına gerek duyulmayacak kadar- açık bir ilke olduğuna kuşku yoktur. Bu ilkenin en mühim faktörü hakim olacak kişinin tarafgir davranacağının veya davranması ihtimalinin gerçek bir olasılıkla varolmasıdır. İngilterede yasal bir düzenleme veya karşılıklı muvafakat dışında bir kişinin ken-di davasında hakim olamıycağı uzun yıllardan beri yeleşmiş bir ilkedir. Bu hususta Halsbury's Laws of England 3 rd. Ed. Sayfa 67 para.123'de konu şu şekilde işlenmiştir. İktibası sadece ilgili kısımlarla sınırlandırıyoruz.

"Bias by interest. It is an ele-mentary principle that (in the absence of statutory or consensual agreement) no man can be a judge in his own cause.......

Any pecuniary interest however small, in the matter in dispute disqualities a person from acting as judge, unless the disability is- removed by statute.

Where the interest of the person adjudicating is not pecuniary, the order will not be granted unless it is shown that this interest is substantial and of such character that it will give rise to a real likelihood of bias or that his -decision was actually biassed. A mere suspicion or ever a reasonable suspicion of bias will not of itself suffice."

Yüksek Adliye kurulu müstedi hakkında ilgili kararları alırken bu kararların alınmasında toplantı ve oylamaya katılan bu Mahkeme üyelerini-n parasal veya şahsi çıkarları olmadığı açıktır. Esasen bu gibi çıkarları olduğu doğrultusunda müstedi tarafından herhangi bir sav ileri sürülmemiştir. O halde ilgili kararlar alınırken bu Mahkeme üyelerinin Yüksek Adliye Kurulu toplantılarına katılmış olm-aları veya sadece Yüksek Adliye Kurulu üyesi olmaları, bu kararlar aleyhine açılan bir davaya bakmalarına engel teşkil eden bir husus olup olmadığının incelenmesi gerekir.

Anayasanın 109. maddesi Yüksek Mahkemenin oluşumu ve görevlerini belirlemektedir. -Bu madde aynen şöyledir:

"Madde 109.
(1) Kıbrıs Türk Federe Devleti Yüksek Mahkemesi bir Başkan ve en az dört, en çok beş yargıçtan oluşur.
(2) Yüksek Mahkeme, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Yüksek İdare Mahkemesi görevlerini yapar.
(3) Yüksek Mahkeme,- Başkan ve dört yargıç ile toplanarak Anayasa Mahkemesi görevini yapar. Yüksek Mahkemenin bir Başkan ve beş yargıçtan oluşması halinde en son atanan veya en genç yargıç, yedek yargıç olarak görev yapar. Başkanın oturumda bulunmadığı hallerde, en kıdemli ya-rgıç başkanlık eder.
(4) Yüksek Mahkeme, Başkan ve iki yargıç ile veya sadece üç yargıç ile toplanarak Yargıtay veya Yüksek İdare Mahkemesi olarak görev yapar.

Yine Anayasanın 117. maddesinin (3). fıkrası certiorari ve prohibition emirnameleri ile ilgil-i olup bu fıkra aynen şöyledir:

"Madde 177.
(1) ............................
(2) ............................
(3 Yetkisiz tutuklamanın kaldırılması için emirname (Habeas Corpus), bir yetkinin kullanılmasını sağlamak için emirname (mandamus), yanlış bir- kararın uygulanmasını önlemek için emirname (prohibition), bir makamın hangi yetkiye dayanılarak işgal edildiğinin soruşturulmasına ilişkin emirname (quo warranto) ve herhangi bir mahkeme ve yargı niteliğinde yetki kullanan herhangi bir makamın kararının -iptali için emirname (cetiorari) çıkarmaya münhasıran Yüksek Mahkeme, Yargıtay olarak yetkildir.

Yüksek Adliye Kurulunun oluşumu, yetki ve görevlerini düzenleyen Anayasa maddesi ise 107. maddedir. Bu maddenin ilgili kısımları ise aynen şöyledir:

"Madde -107.
(1) Yüksek Adliye Kurulu; Yüksek Mahkemenin Başkan ve yargıçları, Yüksek Mahkeme emekli yargıçlarından biri, Kıbrıs Türk Federe Devleti Başsavcısı ve Kıbrıs Barosunun seçilmiş başkanından oluşur. Bu fıkra amaçları bakımından Yüksek Mahkeme emekli yar-gıcı, Yüksek Mahkeme tarafından seçilir ve görev süresi iki yıldır. Süresi bitince yeniden seçilebilir.

(2) .......................

(3) Yüksek Mahkeme Başkan ve yargıçları ile alt mahkeme yargıçlarının atanmaları, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve-ya görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, görevlerine son verilmesi ve disiplin konuları hakkında münhasıran Yüksek Adliye Kurulu yetkilidir. Yüksek Adliye Kurulu bu yetkisini, Anayasa kurallarına ve Anayasa uygun olarak çıkarılan yasa- veya yasalara göre kullanır.

(4) ........................"

Yapılan alıntılardan açıkça görülebileceği gibi bu mahkeme üyelerinin Yüksek Mahkeme yarıçları olmaları nedeniyle ve bir Anayasa gereği olarak ex officio Adliye Kurulu üyesidirler.

Yargı kon-usunda Anayasal yapımız nevi şahsına münhasır ve belki de dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan bir yapıya sahiptir. Bilindiği üzere en az beş ve en çok altı üyeden oluşturulması Anayasa tarafından öngörülen Yüksek Mahkeme Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve -Yüksek İdare Mahkemesi olarak görev yapmaktadır. Bunlara ek olarak Yüksek Mahkeme, certiorari ve prohibition emirnamelerinin isdarı gibi bazı durumlarda da ilk ve son mahkeme olarak görev yapmaktadır. Bu safhada, seçimlerin genel yönetim ve denetiminin de -anayasa tarafından Yargı organına verildiğini ve Anayasaya uygun olarak çıkarılan Seçim ve Halkoylaması Yasasının ilgili maddeleri uyarınca seçim kurallarının en yüksek kurulu olan Yüksek Seçim Kurulunun da Yüksek Mahkeme Yargıçlarından oluşturulduğunu bel-irtmekte yarar vardır. Bu konuda örnekler çoğaltılabilir.

Muhtelif ünvanlar altında muhtelif görevler yapmakta olan Yüksek Mahkeme de bu görevleri aynı kişiler yani Yüksek Mahkeme yargıçları ifa etmektedir: Bir ünvan altında görev yaparken aynı görevle i-lgili olarak çıkması muhtemel yasal bir ihtilâfın hallinde Anayasanın açıklıkla öngördüğü düzenden ayrılıp bir takım başka suni tebdirler düşünülmesi yoluna gidilmesi Anayasal düzenin yozlaştırılması ve saptırılması demek olacağı kuşkusuzdur. Esasen bu gör-üş Yüksek Mahkemece daha önce verilen kararlarda da benimsenip uygulanmış bulunmaktadır. Bu hususta birkaç örnek vermek yerinde olur. 1976 genel seçimlerden sonra Cumhuriyetçi Türk Partisi ve onun o zamanki genel başkanı Ahmet M. Berberoğlu ileri sürdükler-i bazı nedenlerle bazı seçim sonuçlarına itiraz etmişlerdi. Olağanüstü niteliğinde olan bu itiraz Yüksek Seçim Kuruluna yapılmıştı. Söz konusu itiraz Yüksek Seçim Kurulu tarafından incelendi ve reddolundu. Bunun üzerine itirazcılar bu sefer Yüksek Seçim Ku-rulunu müstedaaleyh olarak göstererek Yüksek İdare Mahkemesinde 27/76 sayılı başvuruyu dosyalayarak Yüksek Seçim Kurulunun olağanüstü itirazları hakkında verdiği kararın hükümsüz ve etkisiz olduğuna ve herhangi bir sonuç doğurmayacağına ilişkin karar veril-mesi isteminde bulundular. Üç Yüksek Mahkeme Yargıcından oluşan Yüksek İdare Mahkemesinin üyeleri sözü edilen itirazın karara bağlanmasında Yüksek Seçim Kurulunun da asil üyeleri idiler ve ilgili kararın alındığı toplantılarda hazır bulunarak kararın alınm-asında oy kullanmışlardı. Hal böyle olmasına rağmen yine bu yargıçlar 27/76 sayılı başvuruda Anayasa ve yasa gereği olan görevleri icabı oturup başvuruyu sonuçlandırmışlardı. Sözü edilen başvuruyu sonuçlandırılan Yüksek İdare Mahkemesi heyetine başkanlık e-den ise bu istinafta müstedi durumunda olan kişiydi.

İkinci bir örnek ise şudur:
Anayasanın 120(2)(ç) maddesi Yüksek Mahkemeye mahkemelerin kayıt kalemlerinin ve mahkeme memurlarının yetki ve görevlerinin saptanması ve düzenlenmesi için mahkeme tüzükler-i yapma yetkisi vermektedir. Bu yetkiye uygun olarak Yüksek Mahkeme 1977 Mahkeme Kayıt Kalemleri (Kuruluşu ve Memurların Yetki ve Görevleri) Tüzüğünü yaptı. Daha sonra müstedi Göksel Şefik Yüksek Mahkemeye, Yüksek İdare Mahkemesi olarak yaptığı YİM 123/79 -sayılı başvuru ile bazı istemlerde bulundu. Yüksek İdare Mahkemesinde yapılan duruşma esnasında müstedi 1977 Mahkeme Kayıt kalemleri (Kuruluş ve Memurların Yeteki ve Görevleri) Tüzüğünün 3. maddesi ile bu madde altında yapılan cetvellerin Anayasanın 93(2) -ve 120(2)(ç) maddelerine aykırı olduğunu iddia ederek konunun Anayasa Mahkemesine havale edilmesi isteminde bulundu. Yüksek İdare Mahkemesi de bu isteme uyarak konuyu Anayasa Mahkemesine havale tti. Anayasa Mahkemesini oluşturan 5 yargıçtan 3'ü havaleyi ya-pan 3 Yüksek Mahkeme yargıcı idi. Konu havalenin duruşmasında Anayasa Mahkemesi heyetini oluşturan yargıçlar aynı zamanda havale konusu tüzüğü bizzat yapan yargıçlardı. Diğer bir deyimle Yüksek Mahkeme yargıçları ilgili Tüzğü yapmışlar ve daha sonra aynı t-üzüğün belirli bir maddesinin Anayasaya uygunluğu hususunu Yüksek Anayasa Mahkemesi yargıcı sıffatıyle Yüksek Anayasa Mahkemesi davasında inceleyip müstedinin iddiasını reddetmişlerdi. (Gör:- 9/80 sayılı Anayasa Mahkemesi davası). Böylece ilgili Tüzük tüm -Yüksek Mahkeme yargıçlarının iştirakı ile yapılmış ve yine ilgili Tüzük hakkında nihai karar yine aynı yargıçlar tarafından verilmiştir. Bu havaleyi sonuçlandıran Anayasa Mahkemesinde başkanlık eden yine sayın Ülfet Emin'di.

Benzeri durum muhtelif mahkem-elerden Anayasa Mahkemesine yapılan havalelerde de vardır. Bilindiği gibi herhangi bir mahkeme önünde olan bir işlemin karara bağlanmasında etkisi olan bir yasanın veya herhangi bir kuralının Anayasaya aykırılığı ileri sürülmesi ve o mahkemenin gerçekten b-öyle bir etkinin var olduğu sonucuna varması halinde konu Anayasal açıdan incelenmek üzere Anayasa Mahkemesine havale edilmesi Anayasanın 114. maddesinin amir hükmünden kaynaklanmaktadır. Konunun etken olduğu hususunda karar veren Yüksek İdare Mahkemesi ve-ya Yargıtay olması halinde aynı yargıçların daha sonra Anayasa Mahkemesinde oturup etkenlik hususunda yapılan tartışmada yer almaları ve bazı durumlarda ilk kararlarının aksine Anayasa Mahkemesinde konunun etken olmadığı doğrultusunda karar verdikleri çok -görülmüştür.

Parasal çıkarların söz konusu olduğu bazı istisnai durumlarda bile üyelerinin parasal çıkarlarını doğrudan doğruya ilgilendirdiği halde Anayasa Mahkememizin oturum yaptığı bilinen bir gerçektir. Sözünü ettiğimiz dava 4/77 sayılı Anayasa Mahk-emesi davasıdır. Bu davada şimdiki müstedi bazı parasal çıkarının haleldar olduğu gerekçesiyle Lefkoşa Kaza Mahkemesinde dava açmış ve Anayasanın bazı maddelerinin yorumu için davayı Anayasa Mahkemesine havale ettirmişti. Müstedi Anayasa Mahkemesince yapıl-acak yorum sonucu parasal çıkarlarını elde etmesi halinde bu çıkarların diğer Yüksek Mahkeme Yargıçlarına da yansıyacağı aşikârdı. Böyle olmasına rağmen üç Yüksek Mahkeme Yargıcının Anayasa Mahkemesinde oturmasına savcılıkça itiraz edilmiş olmasına rağmen -söz konusu yargıçların oturmalarında bir beis görülmemiş ve yapılan bu itiraz oybirliği ile reddedilmişti.

Örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Şayet müstedinin iddiasına itibar etme olanağı olmuş olsaydı yukarıda verilen örneklerde oturum yapan Anayas-a ve Yüksek İdare Mahkemeleri Yargıç heyetlerinin tüm üyelerinin 9/76 sayılı Mahkemeler Yasasının 13(2) maddesi uyarınca Kaza Mahkemesi Yargıçlarından oluşturulması gerekecekti. Bu şimdiye dek yapılmamıştır ve yapılmaması da Anayasanın yargı organı için ön-gördüğü yapı dolayısıyle doğrudur.

Yukarıda söylenenlerden de anlaşılabileceği gibi yargıçların kendilerini ilgilendiren parasal ve şahsi çıkarları söz konusu meselelerde dahi fakat pek istisnai hallerde ve ancak zorunluluk ilkesine dayanılarak oturmalar-ı mümkündür. Parasal ve şahsi çıkarların söz konusu olmadığı hallerde oturmaları ise Anayasa veya yasanın kendilerine yüklediği görevin bir gereği olması halinde aynı yargıçların oturmalarında, yine Anayasanın verdiği yetkiden kaynaklandığı cihetle herhang-i bir sakınca yoktur ve bu gibi durumlarda zorunluluk ilkesinin de konu edilmesi gereksizdir.

Bu safhada Yüksek Adliye Kurulu tarafından atama yoluyla Yüksek Mahkemeye geçici olarak atanacak Kaza mahkemesi yargıçlarının nitelikleri hakkında, bu meselede -gerekmediği için herhangi bir şey söylememeği ve bu konuyu açık tutmayı uygun bulduğumuzu belirtmek isteriz.

Konunun şimdiye dek söylenelerle açıklığa kavuştuğu kanısındayız. Ancak bir an için müstedinin savlarına itibar edilmesi halinde durumun ortaya n-asıl bir tablo çıkaracağına göz atmakta yarar vardır.

Yüksek Adliye Kurulunun sair kişiler meyanında tüm Yüksek Mahkeme yargıçlarından oluştuğunu söylemiştik. Yüksek Adliye Kurulunda görev yapmayı Yüksek Mahkeme Yargıçlarına Anayasa emretmiştir. 3/76 say-ılı Yüksek Adliye Kurulu Yasasının 2(7) maddesi uyarınca toplantılara katılmamaları öngörülen veya vicdani kanaatları hususunda tereddüde düşenlerin veya fiziki imkânsızlık halleri dışında Yüksek Adliye Kurulu üyelerinin kurul toplantılarına katılmaları An-ayasal ve yasal görevleridir. Bu kurulun çalışmalarının Yüksek Mahkemece denetim altında tutulması - ki bu safhada bu hususta herhangi bir karar vermiyoruz - ve bu denetimin yine Adliye Kurulu tarafından yapılacak geçici atama yoluyla Kaza Mahkemesi Yargıç-larına verilmesi Yüksek Mahkemenin asil yargıçlarının geçici yargıçlar tarafından devreden çıkarılması anlamına gelecektir. Dokuz üyeli Yüksek Adliye Kurulunun altısını oluşturan Yüksek Mahkeme Yargıçlarının katılmalarıyle yapılacak atama sonucu devreye gi-recek geçici yargıçların, kendilerini atayanları devreden çıkarmaları anlamına gelen böylesine acaip, tutarsız ve çalışmaz bir düzenin Anayasa tarafından öngörüldüğünü söylemeğe imkân ve ihtimal yoktur. Anayasamızın sözü ve özü çalışmazlığına cevaz veren d-eğil, tam aksine çalışırlığını öngören ve düzenleyen bir yapıya sahip olduğu kuşkusuzdur.

Sonuç olarak ön itiraz reddolunur.


(Salih S. Dayıoğlu) (N. Ergin Salâhi) (Niyazi F. Korkut)
Yargıç - Yargıç Yargıç

1 Haziran 1982

















10






Full & Egal Universal Law Academy