Yargıtay Asli Yetki Numara 6,14/1994 Dava No 2/1995 Karar Tarihi 21.11.1995
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Asli Yetki Numara 6,14/1994 Dava No 2/1995 Karar Tarihi 21.11.1995
Numara: 6,14/1994
Dava No: 2/1995
Taraflar: Suzan Akpınar ile Eren Madencioğlu
Konu: Certiorary emri -
Mahkeme: Asli/Yetki
Karar Tarihi: 21.11.1995

-D.2/95 Birleştirilmiş
Yargıtay/Asli Yetki 6/94 ve 14/94

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Celâl Karabacak, Nevvar Nolan, Mustafa Özkök.

Yargıtay/Asli Yetki 6/94
(Girne D-ava No: 21/94)

Müstedi: Suzan Akpınar, 1/4 , Atatürk Caddesi, Lefkoşa.
ile
Müstedaaleyh: Eren Madencioğlu, 4 Hacı Bulgur Apt. Yenişehir, Lefkoşa
A r- a s ı n d a.

Müstedi tarafından Avukat Gözel Halim.
Müstedaaleyh tarafından Avukat Menteş Aziz.
İlgili kişi Kâni İldeniz tarafından Av. Kıvanç Rıza.


Yargıtay/Asli Yetki 14/94
(Girne Dava No: 21/94)

Müstedi: İbrahim Mazharoğlu yetkili vekili sıfatıyle
- Ergün Kurra, Karakum, Girne
ile
Müstedaaleyh: Eren Madencioğlu, 4 Hacı Bulgur Apt. Yenişehir, Lefkoşa
A r a s ı n d a.

Müstedi tarafı-ndan avukat Erden Algun
Müstedaaleyh tarafından Avukat Menteş aziz.
İlgili kişi Kâni İldeniz tarafından Avukat Kıvanç Rıza.



H Ü K Ü M

Celâl Karabacak: Sayın Yargıç Nevvar Nolan'ın az sonra vereceği hükmü öneden okuma fırsatı buldum. Belirtilen gerekçel-er ve varılan sonuç ile hemfikir olup hükme ekliyecek birşeyim yoktur.

Nevvar Nolan: Müstedaaleyh Eren Madencioğlu, Niziyet Abraşoğlu aleyhine Girne Kaza Mahkemesinde ikâme ettiği 21/94 sayılı hukuk davasında, Girne, Ozaköy'de pafta/harita XII/30.W.2, par-sel 319'daki taşınmaz malı 3.12.1993 tarihli yazılı bir satış sözleşmesi ile Niziyet Abraşoğlu'ndan satın aldığını, sözleşmeyi 7.12.1993 tarihinde Girne Tapu Dairesine yatırdığını, satış bedelini Abraşoğlu'na ödediğini, Abraşoğlu'na çağrıda bulunmasına rağ-men Abraşoğlu'nun Girne Tapu Dairesinde hazır olup konu taşınmaz malı adına devretmediğini veya kendisine sattığını beyan etmediğini öngören bir emir talep etti.

Niziyet Abraşoğlu, aleyhindeki 21/94 sayılı davada avukat vasıtası ile isbat-ı vücut kaydı y-aptırdı ancak süresi içerisinde Müdafaa Takriri dosyalamadı. Davacı Eren Madencioğlu bir istida dosyalayarak Talep Takriri gereği hüküm talep etti. İstidanın tayinli olduğu 2.5.1994 tarihinde Niziyet'in avukatı Talep Takririndeki iddiaların doğru olduğunu -ve aleyhlerine Talep Takriri gereği hüküm çıkmasını kabul ettiklerini Mahkemeye beyan etti. E. Madencioğlu'nun avukatı ise bu beyana rağmen tanık çağırmak isterim diyerek Girne Tapu Dairesinden bir memuru ve E. Madencioğlu'nu şahadete çağırdı. Şahadeti din-leyen Girne Kaza Mahkemesi 4.5.1994 tarihli kararı ile konu taşınmaz malın davacı E. Madencioğlu adına kaydedilmesine emir verdi. 4.5.1994 tarihli karar/emir gereği konu taşınmaz mal 5.5.1994 tarihinde Girne Tapu Dairesinde E. Madencioğlu adına kaydedildi.- Ayni gün E. Madencioğlu konu taşınmaz malı Kâni İldeniz lehine ipoteğe verdi.

Her iki müstedi de ayrı ayrı Yüksek Mahkemeye istida dosyalayarak Girne Kaza Mahkemesinin 21/94 sayılı hukuk davasında vermiş olduğu 4.5.1994 tarihli kararın/emrin iptal edilm-esi için certiorari emri talep ettiler. Müstedilerin 4.5.1994 tarihli karar/emir ile ilgileri nedir? Müstediler neden 4.5.1994 tarihli kararın/emrin iptalini talep ediyorlar? Bu soruların yanıtı oldukça basit. Ne Kaza Mahkemesinin konu taşınmaz malın 21/94- sayılı davadaki davacı E. Madencioğlu adına kaydedilmesine karar/emir verdiği 4.5.1994 tarihinde, ne de davalı N. Abraşoğlu'nun avukatının "aleyhimize hüküm çıkmasını kabul ederiz" dediği, tapu memurunun ve E. Madencioğlu'nun şahadet verdiği 2.5.1994 tari-hinde konu taşınmaz mal davalı B. Abraşoğlu adına kayıtlı değildi. N. Abraşoğlu konu taşınmaz malı 14.4.1994 tarihinde müstedilere satmış ve ayni gün Girne Tapu Dairesinde müstediler adına hisseleri oranında devretmişti. Kaza Mahkemesinin gerek şahadet din-lediği 2.5.1994 tarihinde gerekse iptali istenen kararı/emri verdiği 4.5.1994 tarihinde konu taşınmaz mal hisseleri oranında müstediler adına kayıtlı idi.

Müstedaaleyh E. Madencioğlu her iki istidaya da itirazname dosyalayarak certiorari emri verilmesine- karşı çıktı. Bu Mahkeme Kâni İldeniz'e de söz hakkı tanınmasını uygun görerek lâyihaların Kâni İldeniz'e tebliğine emir verdi. Kâni İldeniz de itirazname dosyalayarak talep edilen certiorari emrinin verilmesine karşı çıktı.

İki istida birleştirilerek di-nlendi. Duruşmada hem müstediler hem de müstedaaleyh tanık dinlettiler, ancak ne müstediler ne de müstedaaleyh şahadet vermediler. Kâni İldeniz ise şahadet verdi.

Şahadetin dinlenmesi tamamlanıp hitap safhasına geçildiğinde müstedaaleyh avukatı iptali is-tenen kararın/emrin bir suretinin istidalara eklenmediğini, halbuki iptali istenen kararın/emrin yemin varakası ile doğrulanarak (verified) yemin varakası ile birlikte dosyalanması gerektiğini, bu eksiklik nedeni ile her iki istidanın da iptal edilmesini t-alep etti. K. İldeniz'in avukatı da bu eksikliğin hükümsüzlük (nullity) ifade ettiğini iddia edip istidaların reddi istemine katıldı. Müstedilerin avukatları ise iptalini istedikleri kararın/emrin bir suretinin istidalara eklenmediğinin doğru olduğunu anca-k bu eksikliğin hükümsüzlük yaratmadığını, bunun sadece usulsüzlük (irregularity) olduğunu, müstedaaleyhin ve K. İldeniz'in bu eksiklikten ilk kez hitap safhasında yakındıklarını, daha önce yakınmadıklarını, bu nedenle iptali istenen kararın/emrin bir sure-tinin istidalara eklenmediği gerekçesi ile certiorari emri talep eden istidaların iptali isteminin reddedilmesini talep ettiler.

Yaptığım araştırmada İngiltere'deki Hukuk Usul Kuralları arasında certiorari veya prohibition istidası dosyalanacağı zaman ip-tali veya uygulanmaması istenen kararın/emrin bir suretinin de istida ile birlikte dosyalanmasını veya istidaya veya istida ile birlikte dosyalanan yemin varakasına eklenmesini öngören bir kural görmedim; ancak uygulamaya getirilen bir düzenleme ile iptali- istenen kararın/emrin izin istidasından önce dosayalanacak bir yemin varakasına eklenmesi istenmektedir. (Bak Annual Practice, 1959 Volume 1, sayfa 1728, Practice Note (1984) S.J.324). Rules of the Supreme Court, O.59, r.8(1) certiorari emri için dosyalan-an istidalarda, müstedinin, iptalini istediği kararın/emrin yemin varakası ile doğrulanmış (verified) bir suretini Crown Office and Associates' Department'e istida dinlenmezden önce dosyalamadığı ve niye dosyalamadığı hususunda Mahkemeyi tatmin etmediği ta-kdirde, kararın/emrin geçerliliğine itiraz edemeyeceğini ifade etmektedir. O.59, r.8(1) altında verilen açıklamada, O.59, r.8(1) de ifade edilmemesine rağmen, iptali istenen kararın/emrin yazılı olması ve bir yemin varakasına eklenmesi gereği, ayrıca karar-/emir ile yemin varakasının izin istidasından önce dosyalanmaları gereği belirtilmektedir. Zaten uygulamaya getirilen düzenleme ile iptali istenen kararın/emrin izin istidasından önce dosyalanacak bir yemin varakasına eklenmesi istendiğini yukarıda ifade e-tmiştim. O.59, r.8(1) altındaki açıklama uygulamanın bir tekrarıdır. Ülkemiz Mahkemeleri ile İngiltere'deki Mahkemeler ve bunlara bağlı daireler arasında esaslı yapısal farklılıklar vardır. Bu farklılıklar ışığında bazı usul kurallarının bize göre uyarlanm-ası gerekir. Certiorari, prohibition emirleri elde edilmesi için uygulanacak usul hakkında bizim Hukuk Usul Kurallarında özel bir düzeleme yoktur; bu durumda İngiltere'de 1964 değişikliğinden önce yürürlükte olan usul kuralları bize göre uyarlanarak uygula-nmalıdır. Ülkemizdeki uygulamaya göre certiorari emri ile iptali istenen kararın/emrin bir sureti izin istidasına dayanıklık eden yemin varakasına eklenmeli, izinin Mahkeme tarafından verilmesi halinde de dosyalanacak certiorari istidasına dayanıklık edece-k yemin varakasına eklenerek karşı tarafa tebliğ edilmelidir.

6/94 ve 14/94 sayılı istidalarda iptali istenen kararın/emrin bir suretinin yemin varakalarına eklenmediği ortadadır. İptali istenen kararın/emrin bir suretinin yemin varakalarına eklenmiş olm-ası 6/94 ve 14/94 sayılı istidaları hükümsüz mü kılar? Hukuk Usul Kurallarımızdan O.64, r.1'e göre hukuk usul kurallarının herhangi bir kuralına veya uygulamadaki herhangi bir kurala uyumsuzluk, aykırılık Mahkeme öyle karar vermedikçe işlemleri hükümsüz kı-lmayacaktır; ancak böyle işlemler Mahkeme tarafından usulsüzlük nedeni ile tamamen veya kısmen iptal edilebilir veya tadil edilebilir veya Mahkemenin uygun gördüğü şekil ve şartlarla düzeltilebilir. Bizim O.64, r.1 ile İngiltere'de 1964 değişikliğinden ön-ce yürürlükte olan O.70, r.1 tamamı ile aynidir.

İptali istenen kararın/emrin bir suretinin 6/94 ve 14/94 sayılı istidalarda yemin varakalarına eklenmemesi, eklenmesini öngören uygulamadaki kural ile uyumlu değildir. Bu uyumsuzluk 6/94 ve 14/94 sayılı is-tidaları ve hali ile bu istidalar ile başlatılan işlemleri hükümsüz mü kılmıştır? Müstedaaleyh ve K. İldeniz'in avukatlarına göre "evet".

İngiliz Mahkemelerinin kararları hukuk usul kurallarına veya uygulamadaki kurallara uyumsuzluğun farklı iki sonuç do-ğurabileceğini ortaya koymaktadır:
işlemleri hükümsüz (nullity) kılan uyumsuzluk,
işlemleri usulsüz (irregular) kılan uyumsuzluk.

Kurallara uyumsuzluğun işlemleri hükümsüz kılan bir uyumsuzluk olması halinde Mahkemenin takdir hakkı yoktur ve işlemleri ipt-al eder; uyumsuzluğun işlemleri usulsüz kılan bir uyumsuzluk olması halinde ise işlemler geçerli olup işlemleri iptal etmek, düzeltmek veya şartlar ışığında uygun gördüğü emri vermek Mahkemenin takdirindedir. İşlemleri hangi uyumsuzlukların hükümsüz, hang-i uyumsuzlukların ise usulsüz kıldığı kapsamlı olarak belirlenebilmiş, bunların kesin tanımlamaları yapılabilmiş değildir.

CRAIG v. KANSEEN (1943) ! AER, 108, dvasında Lord Greene, M.R. sayfa 110, 111:

"Therefore, the substantial question with which we -have to deal is whether to order was a nullity. Before I go more closely into that matter, it is desirable to examine the distinction between proceedings or orders which are nullities and proceedings or orders in respect to which there has been nothing wor-se than an irregularity. No definition is to be found in the rules which draws a line between these two classes, and exactly where that line lies may not, in certain circumstances, be easy to discover. The existence of the distinction is, however, one whic-h has been recognised in the language of many authorities."

FRY v. MOORE (1889) 23 Q.B.D. 395, davasında Lindley, L.J. sayfa 398:

"But then arises the question, whether the order for substituted service was a nullity, rendering all that was some afterwa-rds void, or whether it was only an irregularity. If it was the latter, it could be waived by the defendant. I shall not attempt to draw the exact line between and irregularity and a nullity. It might be difficult to do so. But I think that in general one -can easily see on which side of the line the particular case falls, and in the present case it appears to me that the proceeding was rather an irregularity than a nullity".

-Re PRITCHARD (1963) 1 A.E.R. 873 davasında Upjohn, L.J. sayfa 881:

"I am not so sure that it is so difficult to draw a line between irregularities, by which I mean defects in procedure which fall within R.S.C., Ord. 70, and true nullities, thorugh I agree- that no precise definition of either is possible"

İngiliz Mahkemelerinin kararlarından usul kurallarına veya uygula-madaki bir kurala uyumsuzluğun işlemi esaslı bir şekilde sakatlayan uyumsuzluk olmadıkça, sadece usulsüzlük olarak kabul edildiği ve Mahke-melerin eğiliminin, olabildiğince, uyumsuzluğu, işlemleri hükümsüz kılan bir uyumsuzluk değil de işlemleri sadece usulsüz kılan bir uyumsuzluk olarak değrlendirme yönünde olduğu görülmektedir.

POTIN v. WOOD (1962) 1 A.E.R. 294 davasında Holroyd Pearce, L-.J. sayfa 297:

"The order (Ord.70) gives power to amend and provides that non-compliance with the rules not render the proceedings void unless the court directs. The tenor of the order shows that it is directed to the curing of that which is capable of cu-re, to saving rather than destroying."

Re PRITCHARD (1963) 1 A.E.R. 873 davasında Upjohn, L.J. sayfa 882:

"I do not think that- the earlier cases or the dicta on them prevent me from saying that in my judgment the law when properly understood is that R.S.C., Ord.70, applies to all defects in procedure unless it can be said that the defect is fundamental to the proceedings. A fund-amental defect will make it a nullity. The court should not readily treat a defect as fundamental and so a nullity and should be anxious to bring the matter within the umbrella of Ord. 70 when justice can be done as a matter of discretion, still bearing in- mind that many cases must be decided in favour of the party entitled to complain of the defect ex debito justitiae".

Upjohn, L.J.-'ın Re PRITCHARD davasında sayfa 883 de hükümsüz kabul edilen işlemler ile ilgili şu ifadesi yer almaktadır:

"The authorities do establish one or two classes of nullity such as the following. There may be others, though for my part I would be reluctant to- see much extebsion of the classes.

Proceedings which ought to have been served but have never come to the notice of the defendant at all ...,

Proceedings which have never started at all owing to same fundamental defect in issuing the proceedings;

Proce-edings which appear to be duly issued, but fail to comply with a statutory requirement".

Davalıya tebliği gereken ancak davalın-ın bilgisine getirilmeyen işlemler;

Başlatılmalarında esaslı kusur nedeni ile hiç başlatılmamış sayılan işlemler;

Uygun başlatılmış gibi görünen ancak kanuni bir gereğe uymayan işlemler.

Re PRITCHARD davasında azınlıkta kalan Lord Denning, M.R.in kararı-nın, beni oldukça etkilediğini saklayamayacağım son kısmına da burada yer vermek isterim. (1963) 1 A.E.R sayfa 879:

"My brethern take a differnt view. They think the defect is fatal and that the plaintiff must be driven from the judgment seat without a he-aring. I greatly regret that this should be so: quite recently in POTIN v. WOOD, Holroyd Pearce, L.J. recalled the proud boast of Bowen, L.J.:

'It may be asserted without fear of contradiction that it is not possible in the year 1887 for an honest litigan-t in Her Majesty's Supreme Court to be defeated by any mere techincality, any slip, any mistaken step in his litigation'.

The present case, and some others which I have quoted, show that in this year, 1963 the asserti-on can no longer be made. We have not followed the handwriting of our predecessors. We have marred our copy-book with blots, and the more's the pity of it".

Belirttiklerim ışığında iptali istenen kararın/emrin bir suretinin istidalara dayanıklık eden yem-in varakalarına eklenmemiş olmasını, işlemleri esaslı bir şekilde sakatlayan uyumsuzluk olarak görmüyorum, bu uyumsuzluğu sadece bir usulsüzlük olarak kabul ederim. İptali istenen kararın/emrin bir suretinin istidalara dayanıklık eden yemin varakalarına ek-lenmemiş olmasının istidaları ve bu istidalar ile başlatılan işlemleri, hükümsüz kıldığını iddia eden müstedaaleyh v K. İldeniz'in avukatları bu iddialarını Yargıtay/Asli Yetki 11/78, Yargıtay/Asli Yetki 2/81 (D.3/81) ve Yargıtay/Asli Yetki 8/94 (D.1/95) i-n de desteklediğini ileri sürdüler. Bu içtihat kararlarına göz atıldığında hiçbirinde iptali istenen kararın/emrin yemin varakasına eklenmiş ve birlikte dosyalanmamış olmasının işlemleri hükümsüz kıldığı veya istidanın mutlaka iptalini gerektirdiği kesin o-larak ifade edilmemektedir.

Kurallara uyumsuzluğun ortaya usulsüzlük koyduğu durumlarda Mahkemenin usulsüzlük nedeni ile işlemleri tamamen veya kısmen iptal edip etmemekte takdir yetkisi vardır. Müstediler iptalini istedikleri kararın/emrin bir suretini -yemin varakalarına eklememekle, eklemiş olsalardı sahip olamayacakları bir avantajla, üstünlüğe mi sahip oldular? Hayır. Müstedilerin iptalini istedikleri kararın/emrin bir suretini yemin varakalarına eklememiş olmaları sonucu müstedaaleyh, eklenmiş olsayd-ı sahip olacağı bir avantaj mı yitirdi? İptali istenen kararın/emrin eklenmemiş olması müstedaaleyhi olumsuz mu etkiledi? Hayır. Müstedaaleyh iptali istenen karaın/emrin hangi karar/emir olduğunu gayet iyi biliyordu. Müstedaaleyh 4.5.1994 tarihli Mahkeme k-ararını/ emrini yazılı olarak almış ve Girne Tapu Dairesine dosyalayarak 5.5.1994 tarihinde kararın/emrin gereğini sağlamıştır. Müstedaaleyh ve K. İldeniz'in avukatları yukarıda daha önce de ifade ettiğim gibi iptali istenen kararın/emrin bir suretinin ist-idalara dayanıklık eden yemin varakalarına eklenmediğinden ilk kez, günlerce süren şahadetin tamamlanmasından sonra, hitap safhasında, yakındılar ve bu eksiklik nedeni ile istidaların iptalini talep ettiler. İptali istenen karar/emir duruşmada emare olara-k Mahkemeye sunulmuştur. Böyle bir istemde bulunmakta geç kaldıkları ve O.64, r.2 gereği istemlerinin kabul edilemediği bir yana, her halükârda istemlerini olumlu karşılamak için bir neden de görmemekteyim.

Belirttiklerim ışığında, iptali istenen kararın-/emrin bir suretinin 6/94 ve 14/94 sayılı istidalara dayanıklık eden yemin varakalarına eklenmemiş olması nedeni ile 6/94 ve 14/94 sayılı certiorari istidalarının iptal edilmeleri istemini, uygun görmeyerek reddederim.

Bu safhada Ord. 70'i yorumlayan İng-iliz Mahkemelerinin usul kurallarına uyumsuzlukları, işlemleri hükümsüz kılan uyumsuzluklar ve işlemleri hükümsüz kılan uyumsuzluklar ve işlemleri sadece usulsüz kılan uyumsuzluklar diye iki sınıfa ayırmalarının ve işlemleri hükümsüz kılan uyumsuzlukları O-rd. 70'in kapsamı dışında tutmalarının bazı durumlarda pek adil olmayan sonuçların doğmasına da açık olduğu kanısında olduğumu belirtmek isterim. Eğer bir işlem hükümsüz ise o işlem hukuk aleminde doğmamış, yok sayılır ve böyle bir işleme itiraz hakkından -feragat edilmesi işlemi sağlıklı kılmaz, yok olmaktan kurtarmaz. Re Pritchard davasında sayfa 881 de Upjohn L.J.'in Anlaby v. Pretorius (1888) 20 Q.B.D 764 ve Hewiston v. Fabre (1888) 21 Q.B.D.6 davaları ile ilgili ifade ettikleri ilginçtir. Anlaby davasın-da müdafaa için öngörülen süre dolmadan davacı lehine hüküm verildi. Müdafaa için tanınan süre dolmadan davalı aleyhine hüküm verilmesi, işlemi hükümsüz kılan bir uyumsuzluk kabul edilerek davalı aleyhine verilen hüküm iptal edildi. Davalı, aleyhine verile-n hükümden sonra, hükmün iptali için Mahkemeye müracaat etmek yerine davacı ile hükmün taksitle ödenmesi konusunda anlaşma yapar ancak daha sora bu anlaşmaya uymazsa, davacı hükmü icraya koyamaz mı? Upjohn L.J.'a göre böyle bir durumda davalının, usulsüzlü-k olarak kabul edilecek uyumsuzluğa itiraz hakkından feragat etmiş sayılması ve O.70 altında adil görülen emrin verilebilmesi gerekir; halbuki yukarıda da belirttiğim gibi uyumsuzluğun hükümsüzlük doğurduğuna karar verilmişti. Burada çıkmaz şudur; eğer işl-em hükümsüz kabul ediliyorsa, yani hukuk dünyasında yerini almamış ise, bu işleme itiraz edilmemiş olması işleme hayat kazandıramaz. Anlaby davasında davalı davacı ile hükmün taksitle ödenmesi konusunda anlaşma yaptıktan, hatta bazı taksitleri ödedikten so-nra aleyhindeki hükmün iptali için mahkemeye müracaat ederse ve Mahkeme de davalı aleyhine usul kurallarının müdafaa için tanıdığı süre dolmadan hükmün verildiğini, bu kurala uyumsuzluğun işlemi hükümsüz kıldığını ifade edip bu davalı aleyhineki hükmü ipta-l ederse adil bir sonuç mu çıkar? Usul kurallarına uyumsuzluğu olabildiğince işlemleri hükümsüz kılan değil de usulsüz kılan uyumsuzluk olarak kabul etmenin ve böylece Mahkemeye takdir hakkı tanımanın daha adil sonuçlar vereceği görülmüştür.

Re Pitchard -davasındaki karardan sonra, mutlaka gerek çoğunluk gerekse azınlık kararında belirtilenler de, değerlendirilerek, İngiltere'de Rules of the Supreme Court'a 1964 yılında getirilen değişiklik ile O.70 kaldırıldı, ve usul kurallarına uyumsuzluğun sonucu O.2, -r.1'de yeniden düzenlendi. Bu düzenleme ile işlemleri hükümsüz kılan ve usulsüz kılan uyumsuzluklar ayırımı kaldırıldı, uyumsuzlukların sadece usulsüzlük olarak görülecekleri ifade edildi. Getirilen bu düzenleme ile yukarıda belirttiğim adil olmayan sonuçl-arın gerçekleşmesi olasılığının ortadan kalktığı inancındayım.

Müstediler Girne Kaza Mahkemesinin 21/94 sayılı hukuk davasında 4.5.1994 tarihinde verdiği ve konu taşınmaz malın müstedaaleyh adına kaydını emreden kararın/emrin, doğal adalet ilkelerine ayk-ırılık, yetki yokluğu veya aşımı, tutanaklarda ilk bakışta açıkça hukuki hata görülmesi, hile ve muvazaa nedenleri ile iptal edilmesini talep etmektedirler.
Alt Mahkemenin vermiş olduğu bir karar/emir, yetki yokluğu veya aşımı, doğal adalet ilkelerine ayk-ırılık, tutanaklarda ilk bakışta hukuki bir hatanın açıkca görülmesi, hile ve muvazaa gibi durumların bulunması halinde Yargıtayca verilecek bir certorari emri ile iptal edilebilir.

Girne Kaza Mahkemesinin 21/94 sayılı hukuk davasının konusunu, davadaki -işlemleri ve davanın nasıl sonuçlandığını yukarıda daha önce özetlemiştim. 21/94 sayılı davada ve işbu istidalara konu taşınmaz mal 14.4.1994 tarihine kadar Niziyet Abraşoğlu'nun mülkiyetinde idi. 14.4.1994 tarihinde N. Abraşoğlu konu malı müstediye satıp -Girne Tapu Dairesinde hisseleri oranında devretti. 21/94 sayılı davada davalı olan N. Abraşoğlu'nun hukuk usul kurallarının öngördüğü süre içinde Müdafaa Takriri dosyalamaması üzerine o davadaki davacı E. Madencioğlu'nun Talep Takriri gereği hüküm almak iç-in dosyaladığı istidanın Mahkeme tarafından görüşüldüğü 2.5.1994 tarihinde davalı N. Abraşoğlu'nun avukatı Mahkemeye "Bu davada Talep Takriri gereğince aleyhimize hüküm çıkmasını kabul ederiz, çünkü Talep Takririndeki talep ve iddiaların doğru olduğunu kab-ul ederiz" diye beyanda bulundu. Davacı E. Madencioğlu'nun avukatı bu beyana rağmen yine de şahadet sunmayı takdirine göre uygun görmüş olacak ki E. Madencioğlu'nu ve Girne Tapu Dairesinin bir memurunu Mahkemeye dinlettirir. 2.5.1994 tarihinde davalı N. Ab-raşoğlu'nun avukatı talep Takriri gereği aleyhlerine hüküm çıkmasını kabul eder; yani Mahkemenin konu taşınmaz malın davacı E. Madencioğlu adına kadyedilmesini öngören bir emir vermesine razıdır. İyi, güzel de o tarihte mal davalı N. Abraşoğlu'nun adında k-ayıtlı değildir; N. Abraşoğlu konu malı 14.4.1994 tarihinde müstedilere satıp Girne Tapu Dairesine devretmiştir. N. Abraşoğlu hangi taşınmaz malın Mahkeme emri ile davacı E. Madencioğlu adına kaydedilmesine rıza vermektedir? N. Abraşoğlu müstedilere satıp -devrettiği, kendisinin bir ilişiği kalmadığı taşınmaz malın Mahkeme emri ile E. Madencioğlu adına kaydedilmesine rıza vermektedir. Davacı E. Madenciolu Mahkemede şahadet verdiği 2.5.1994 tarihinde konu taşınmaz malın N.Abraşoğlu adına kayıtlı olmadığını, -N. Abraşoğlu'nun konu taşınmaz malı müstedilere satıp Tapu Dairesinde devrettiğini, konu taşınmaz malın müstediler adına kayıtlı olduğunu bilmekte idi. Böyle olmasına rağmen E. Madencioğlu konu malın müstediler adına kayıtlı olduğunu Mahkemeye söylemedi. H-er nasılsa ne E. Madencioğlu'na ne de tapu memuruna şahadetleri esnasında konu malın kimin adında kayıtlı olduğu kimse tarafından sorulmadı.

Girne Kaza Mahkemesi 21/94 sayılı hukuk davasında 4.5.1994 tarihinde verdiği kararda konu taşınmaz malın davacı E-. Madencioğlu adına Girne Tapu Dairesinde kaydedilmesi için emir veriyor. Bu karardan olumsuz etkilenen kim? Bu karardan olumsuz etkilenen, davacı E. Madencioğlu adına kaydedilmesi için emir verilen taşınmaz malın kayıtlı sahipleri olan işbu certiorari ist-idalarındaki müstedilerdir. Müstediler 4.5.1994 tarihli kararla kayıtlı sahibi oldukları konu taşınmaz malın mülkiyetini yitiriyorlar; ancak müstediler 21/94 sayılı davada taraf değiller.

21/94 sayılı davada 4.5.94 tarihinde verilen karar nasıl bir sonuç- ortaya çıkarmıştır? Mahkeme müstedilerin taraf olmadığı bir davada, müstedilerin gıyabında, müstedilerin mülkiyetindeki bir taşınmaz malı müstedilerin mülkiyetinden çıkaran bir karar üretmiştir.

Kişinin meşru haklarını, menfaatlerini olumsuz etkileyebil-ecek bir karar alınmazdan önce kişiye işitme hakkı, söz hakkı tanınması doğal adalet ilkeleri arasındadır (audi alteram partem kuralı). 21/94 sayılı davda Mahkemenin talep edilen emri vermesi halinde, emirden etkilenecek olanlar, konu taşınmaz malı müstedi-lere satıp devreden davalı N. Abraşoğlu'ndan çok, konu taşınmaz malın kayıtlı sahipleri olan ancak davaya taraf olmayan müstedilerdi; müstediler 21/94 sayılı davaya taraf yapılmadan, müstedilere işitilme hakkı tanınmadan, müstedilerin hak ve menfaatlerini -olumsuz etkileyen yani kayıtlı sahibi oldukları konu taşınmaz malın bir başkası adına kaydedilmesini emreden bir karar üretildi.

Adalet Mahkemeleri kişiye işitilme hakkı tanımadan bir kişinin meşru haklarını, menfaatlerini olumsuz yönde etkileyecek karar- üretme yetkisine sahip değillerdir. Bir Mahkeme görmekte olduğu bir davada, o davanın tarafları arasında yer almayan, dava bilgisine gerektiği gibi sunulmayan bir kişinin hak ve menfaatlerini olumsuz etkileyen bir karar üretmeye yetkili değildir; böyle bi-r karar üretilse bile, kararın, aleyhine üretilen kişi üzerinde, bağlayıcı bir hüküm olmaması gerekir. Bazı kararlara göre, işitilme hakkının tanınmaması (breach of the audi alteram partem rule), geniş anlamda değerlendirildiğinde, ayni zamanda Mahkemenin -işitilme hakkını ihlal ederek ürettiği kararı üretmeğe ihlal nedeni ile yetkisizliğini veya, ürettiği kararı, bu hakkı ihlal ederek üretmekle, yetki aşımını da ortaya koymaktadır. (De Smith's Judicial Review of Adminisrative Action, 4th Ed., Sayfa 241: "..-...there is a substantial body of recent judicial decisions to the effect that breach of the audi alteram partem rule goes to jurisdiction (or is akin to a jurisdictional defect) and renders an order or determination void). Ürettiği kararın, görmekte olduğ-u davaya taraf olmayan, taraf olma olanağı tanınmayan, bir kişinin hakkını, menfaatını olumsuz etkilediğinin bilincinde olmaması, pek tabii ki, Mahkemenin yetkisizliğini ortadan kaldırmamakta veya Mahkemeye böyle bir karar üretme yetkisi vermemektedir.

M-üstedilerin taraf olmadığı, müstedilerin bilgisine getirilmeyen bir yargısal işlemde, müstedilerin gıyabında, müstedilerin mülkiyetindeki bir taşınmaz malı müstedilerin mülkiyetinden çıkaran bir karar üretilmiştir. 21/94 sayılı davada, mahkeme, konu taşınm-az malın o davadaki davacı E. Madencioğlu adına kaydedilmesi için emir verirken taşınmaz malın o davadaki davalı N. Abraşoğlu adına kayıtlı olmadığının, o davada taraf olmayan müstediler adına kayıtlı olduğunun, bilincinde olmayabilir; ancak bu bilinçte ol-maması, verdiği emrin, hakları olumsuz etkilenen müstedilerin işitilme hakkına sahip olmadan verildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.

Certiorari emri Mahkemenin takdirine bağlı bir emirdir. Müste-daaleyhin ve K. İldeniz'in avukatları aşağıda özetlediğim ne-denleri ileri sürerek, Mahkemeden takdirini müstedilerden yana kullanmaması ve talep edilen certiorari emrini vermemesi isteminde bulundular.

a. 6/94 sayılı istidadaki müstedi Suzan Akpınar, konu taşınmaz malı satın ve devralırken, E. Madencioğlu'nun kon-u taşınmaz malı daha önce sözleşme ile satın aldığını ve sözleşmeyi Tapu Dairesine yatırdığını biliyordu, 14/94 sayılı istidadaki müstedi İbrahim Mazharoğlu da konu malı devralırken yeterli araştırma yapmış olsaydı bu durumu öğrenebilirdi. Bu nedenle müste-diler Mahkemeye elleri temiz olarak gelmediler, kötü niyetlidirler.

6/94 sayılı istidadaki müstedinin konu taşınmaz malı müstedaaleyh E. Madencioğlu'nun daha önce sözleşme ile satın aldığını ve sözleşmeyi Tapu Dairesine yatırdığını bildiği doğrudur; anca-k müstediler konu taşınmaz malı devralmazdan önce Tapu Dairesine konu malın adlarına devri için bir engel bulunup bulunmadığını sordular ve tapu memurunun, doğru veya yanlış, konu malın adlarına devri için engel bulunmadığını söylemesi üzerine, konu malı s-atın ve devraldılar.

b. Müstedaaleyh konu taşınmaz malı N. Abraşoğlu'ndan 3.12.1993 tarihli satış sözleşmesi ile satın aldı ve bu sözleşmeyi 7.12.1993 tarihinde Tapu Dairesine yatırdı; konu taşınmaz mal bu tarihten sonra müstediler adına devredildi. Bu d-urumda Cap 232, madde 7 altında müstedilerin konu taşınmaz malın mülkiyetini korumaları mümkün değildir, sadece N. Abraşoğlu'ndan tazminat talep etme hakları olabilir. Cap 232, madde 7 altında müstediler konu taşınmaz malın mükiyetine sahip olamayacakların-a ve müstedaaleyh konu taşınmaz malı Mahkeme emri ile adına devralacağına göre Mahkeme sonuçta bir yarar sağlamayacak certiorari emri vermemelidir.

21/94 sayılı davada söz hakkına sahip olması gereken müstediler 21/94 sayılı davadaki E. Madencioğlu'nun t-alep ettiği aynen ifa emrinin verilmemesi için Mahkemeye olgusal ve hukuksal iddialarda bulunabilirler, davayı N. Abraşoğlu savunmasa da savunabilirler; örneğin müstediler istidalarında belirttikleri gibi Cap 232, madde 2 de öngörülen formalitelerin yerine- getirilmediğini ileri sürebilirler, Mahkemenin Cap 232, madde 8 altına takdir hakkını kullanıp aynen ifa emri yerine davacı E. Madencioğlu lehine tazminata hükmetmesi isteminde bulunabilirler. 21/94 sayılı davaya müstedilerin de davalı olarak eklenmeleri -ve müstedilerin de taraf oldukları yargısal işlemler sonucu karar üretilmesi en azından adalete gölge düşmemesi için gereklidir.

c. Müstediler tek taraflı izin istidasında esaslı konuları Mahkemenin bilgisine sunmadılar.

Bazı olguların özellikle 6/94 s-ayılı istidadaki müstedi Suzan Akpınar tarafından Mahkemenin bilgisine sunulmadığı doğrudur; örneğin daha önce ayni taşınmaz malla ilgili N. Abraşoğlu ile üç kez yazılı sözleşme yaptığı, N. Abraşoğlu'nun damadı Ahmet Öztiryaki'ye N. Abraşoğlu'nu konu malı -kendisine satmaya ikna etmesi için para ödediği, N. Abraşoğlu'nun "yabancı" tarafından terkedilen taşınmaz mal olan konu taşınmaz malı mülkiyetine alabilmesi için gerekli puanları E. Madencioğlu'nun sağladığı.

Müstedilerin izin istidalarında Mahkemenin b-ilgisine sunmadığı olguların işbu certiorari istidalarında esasa ilişkin olgular olmadıkları, her halûkarda bu olguların takdir hakkının müstedilerden yana kullanılmasını gerektirecek ağırlıkta esasa ilişkin olgular olmadıkları kanaatindeyim.

d. Konu taş-ınmaz mal müstedaaleyh E. Madencioğlu tarafından on milyar Türk Lirası borçlu olduğu Kâni İldeniz lehine ipoteğe verilmiştir. Ceriorari emri verilirse ivaz mukabili iyi niyetli üçüncü şahıs olan K. İldeniz'in hakları etkilenecektir.

Yukarıda daha önce de- belirttiğim gibi certiorari Mahkemenin takdirine bağlı bir emirdir. Certiorari emrinin talep edildiği bu istidalarda Mahkemenin K. İldeniz'in konumunu da dikkate alması gerekir. Müstediler, müstedaaleyh ile K. İldeniz arasında borçlu-alacaklı ilişkisi old-uğunu kabul etmemektedirler. Müstedilere göre konu taşınmaz mal, malın müstedilere dönmesini zorlaştırmak amacı ile, müstedaaleyh tarafından, K. İldeniz'e borcu olmamasına rağmen, K. İldeniz lehine ipotek verilmiştir. Aşağıda belirttiklerim nedeni ile müst-edaaleyh ile K. İldeniz arasında gerçekten borçlu-alacaklı ilişkisi olup olmadığı konusunda bulgu yapma gereği duymuyorum.
Şahadet veren K. İldeniz 1990 yılından beri E. Madencioğlu'na zaman zaman borç para verdiğini, en son 1993 yazında £ 35.000.- Sterli-n borç verdiğini, E. Madencioğlu'nun kendisine toplam £ 176,000.-Sterlin borcu olduğunu, E. Madencioğlu'nu doğduğu günden beri tanıdığını, ilişkileri çok iyi olduğu için ona borç verdiğini, konu taşınmaz malı kendisine ipotek etmesini E. Madencioğlu'ndan i-stemediğini, E. Madencioğlu'nun istemi ve girişimi ile konu malın 5.5.1994 tarihinde lehine ipotek edildiğini ifade etmiştir. K. İldeniz konu taşınmaz mala veya başka herhangi bir taşınmaz mala güvenerek, taşınmaz mal güvencesi ile E. Madencioğlu'na borç v-ermiş değildir. Kâni İldeniz, kendi ifadesi ile, E. Madencioğlu'nun şahsına olan güveni nedeni ile E. Madencioğlu'na borç vermiştir. K. İldeniz konu taşınmaz mal kendisine güvence gösterildiği için, konu taşınmaz malın güvencesinde E. Madencioğlu'na borç v-ermiş olsaydı, bunun certiorari istidasında etkisi ne olurdu? Bu konuyu burda açık bırakıyorum.

Belirttiklerimin tümü ışığında, takdir hakkımı, taraf olmadıkları bir davada, gıyablarında verilen ve mülkiyetlerindeki bir taşınmaz malı mülkiyetlerinden çık-aran Mahkeme kararının/emrinin iptalini isteyen müstedilere karşı kullanark talep edilen certiorari emrini reddetmeyi uygun görmüyorum.

Sonuç olarak her iki istidanın da kabul edilerek Girne Kaza Mahkemesinin 21/94 sayılı hukuk davasında 4.5.1994 tarihin-de verdiği, dava konusu taşınmaz malın o davadaki davacı, işbu istidalardaki müstedaaleyh, E. Madencioğlu adına kadyedilmesini öngören kararın/emrin iptal edilmesi için certiorari emri verilmesi gerektiği görüşündeyim.

İstida masraflarına gelince, müsted-ilerin masraflarının müstedaaleyh tarafından ödenmesini, Kâni İldeniz'in kendi masraflarını karşılamasını uygun gördüm.

Mustafa H. Özkök: Katılırım.

Celâl Karabacak: Sonuç olarak, oybirliği ile, her iki istidanın da kabul edilerek Girne Kaza Mahkemesinin- 21/94 sayılı hukuk davasında 4.5.1994 tarihinde verdiği, konu taşınmaz malın o davadaki davacı, işbu istidalardaki müstedaaleyh Eren Madencioğlu adına kaydedilmesini öngören kararın/emrin iptal edilmesi için certiorari emri verilir.

Müstedilerin istida -masraflarının müstedaaleyh tarafından ödenmesine, Kâni İldeniz'in kendi masraflarını karşılamasına oybirliği ile emir verilir.
Masraflar usulüne uygun bir istida üzerine Başmukayyit tarafından saptanacaktır.


(Celâl Karabacak) (Nevvar Nola-n) (Mustafa H. Özkök)
Yargıç Yargıç Yargıç

21 Kasım 1995
















Full & Egal Universal Law Academy