Yargıtay Asli Yetki Numara 5/1991 Dava No 4/1991 Karar Tarihi 11.06.1991
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Asli Yetki Numara 5/1991 Dava No 4/1991 Karar Tarihi 11.06.1991
Numara: 5/1991
Dava No: 4/1991
Taraflar: Erer Selçuk Osman ile Başsavcılık
Konu: Certiorari emri - Mahkumiyet kararının kaldırılması için emir talebi
Mahkeme: Asli/Yetki
Karar Tarihi: 11.06.1991

-D.4/91 Yargıtay/Asli Yetki 5/91
(L/şa Ceza Dava No: 10423/90)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Celâl Karabacak, Metin A. Hakkı, Özkan Tunçağ

Müstedi: Erer Selçuk Osman, Le-fkoşa.
ile
Müstedaaleyh: KKTC Başsavcılığı
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Zaim Necatigil
Müstedaaleyh namına: İsmet Dağlar


K A R A R

Celâl Karabacak: Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Metin A. Hakkı o-kuyacaktır.

Metin A. Hakkı: Müstedi, 28 Mart 1991 tarihinde, asli yetkisini kullanan Yargıtay'a yukarıda ünvanı ve sayısı gösterilen bir istida dosyalayarak özetle, Lefkoşa Kaza Mahkemesinde aleyhine ikame edilen 10423/90 sayılı ceza davasında 8 Kasım 199-0 tarihinde verilen mahkûmiyet hükmünün ya da kararının iptali için (Certiorari) emir verilmesini talep etmiştir. Müstedinin mezkûr istidası, kendisinin yaptığı bir yemin varakası ile desteklenmektedir. Müstedaaleyh tarafı ise Mahkemeye dosyaladığı 9 Nisan- 1991 tarihli bir itirazname ile mezkûr istidaya itiraz edeceğini beyan etmiştir. Müstedaaleyhlerin itirazı da Savcı Gülser Akanyeti'nin yaptığı 9 Nisan 1991 tarihli bir yemin varakası ile desteklenmektedir.

Mezkûr istida Mahkemenin 31 Mayıs 1991 tarihli- oturumunda ele alınmış ve her iki tarafın da iddiaları dinlendikten sonra karar için bilâmüddet ertelenmiştir. Tarafların dosyalamış oldukları yemin varakaları olgular hususunda bazı zıt iddialar içermekteyse de, duruşma sırasında olgularla ilgili olarak -aslında taraflar arasında esasa müteallik bir görüş ayrılığı olmadığı yaptıkları beyanlardan anlaşılmış ve esasa müteallik olgular ile ilgili olarak taraflar arasında mutabakat sağlanmıştır. Tarafların görüş ayrılığını daha ziyade hukuki noktalar teşkil et-mektedir. Başvurunun kökeninde yatan ve ihtilâf konusu olmayan olgular şöyle özetlenebilir:

Bu istidadaki Müstedi, Arap asıllı Mısır uyruklu ve devamlı olarak Kıbrıs'ta mukim olmayan iki kişi ile birlikte Lefkoşa Kaza Mahkemesi önünde 10423/90 sayılı bir- dava ile 64/89 sayılı, Ceza (Değişiklik No.2) Yasası ile tadil olunan Fasıl 154 Ceza Yasasının 115. maddesine aykırı olarak 5 Kasım 1990 tarihinde Lefkoşa Polis Müdürlüğünde görevli PM 706 Fuat Ötüken'e bildirerek hayalı bir suç hakkında sahte ifade yapma-k yani Müstedi ile birlikte itham olunan Mısır uyruklu diğer iki Sanığın pasaportlarının kayıp olmadıklarını bildikleri halde, 3 Kasım 1990 tarihinde Girne'de pasaportlarını düşürüp kaybettiklerini söyleyerek Kamu görevinde bulunan emniyet mensuplarının ha-lka hizmetlerine muvakkaten mani olup hayali bir meselenin tahkikat konusu olmasına sebep olarak "amme fesatçılığı" yapma suçunu işlemekle itham edilmişlerdir. İhtilaf konusu olmayan olgulara göre Sanıklar, 8.11.1990 tarihinde aleyhlerine getirilen ve yuka-rıda özeti verilen dava ile ilgili olarak Lefkoşa Kaza Mahkemesi önüne çıkarılmışlar ve aleyhlerindeki ithamı kabul ederek Mahkeme tarafından kendi ikrarları ile mahkûm edilip muhtelif para cezalarına çaptırılmışlardır. Müstedinin işbu istidası ile talebi,- mezkûr Lefkoşa Kaza Mahkemesinin mahkûmiyet kararının kendini ilgilendirdiği oranda iptal edilmesine yöneliktir.

Müstedinin Lefkoşa Kaza Mahkemesinde mahkûm edildiği suç, 64/89 sayılı Yasa ile tadil edilen Fasıl 154 Ceza Yasasında 115. madde olarak yer- alan suça istinad ettirilmiş olup mezkûr madde aynen şöyledir:

"115. Her kim hayali bir suç ile ilgili olarak hehrangi bir polise kasten yalan bir ifade verirse fesat karıştırmaktan suçlu olur ve beş yüz bin Türk Lirasına kadar para cezasına veya bir yı-la kadar hapis cezasına veya her iki cezaya birden çarptırılabilir."

İlgili madde tetkik edildiğinde görülebileceği gibi maddenin yan başlığı "Fesat karıştırma"dır ve 64/89 sayılı tadil yasasının 3. maddesi esas yasa olan Fasıl 154'ün 115. maddesini kal-dırır ve yerine yukarıda "Verbatim" alıntısı yapılan yani 115. maddeyi getirir. Hukuki durumu iyice değerlendirmek için eski 115. maddeye de göz atmada fayda vardır. Eski 115. madde ise şöyle idi:

"115. Any person who knowingly makes to any police officer- a false statement conceining and imaginary offence, shall be quilty of the offence of effecting a public mischief and shall be liable to a fine not exceeding fifty pounds or to imprisonment for one year."

Yukarıda alıntısı yapılan her iki madde karşılat-ırıldığında esas suçun unsurlarında bir değişiklik yapılmadığı, ancak bir Sanığın ilgili suçtan mahkûm edilmesi halinde çarptırılabileceği azami cezanın miktarında 64/89 sayılı Tadil Yasası'nın bir değişiklik yaptığı görülmektedir. İlga edilmezden önce esa-s Yasa Fasıl 154'de yan başlığı "Effecting public mischief" olarak bilinen suç, 1960'da Kıbrıs Cumhuriyeti ilân olunduğunda Ceza Yasası 154'de yer almakla beraber aynı suçun 1949'da basılıp daha önceki Yasalar arasında olan ve Ceza Yasasını oluşturan Fasıl- 13'te 112. madde olarak yer aldığı görülmektedir. Mezkûr suç ise Kıbrıs'ta ilk defa olarak 1948 de yayınlanan 44 sayılı Yasanın 7. maddesi ile getirilmiştir. Mezkûr 7. madde ise aynen şöyle idi:

"7. The Criminal Code is hereby amended by the insertion th-erein, immediately after section 110, of the following section:-

110A. Any person who knowingly makes to any police officer a false statement concerning an imaginary offence, shall be guilty of the offence of effecting a public mischief and shall be liab-le to a fine not exceeding fifty pounds or to imprisonment for one year."

Bu maddenin kökeni araştırıldığında bu suçun İngilte-re'de Common Law tahtında bir suçtan kaynaklanarak Kıbrıs Yasalarınıa getirilip konduğu sarihtir. Konu ile ilgili olarak "Effecting A Public Michief" başlığı altında Archbold, Criminal Pleading, Evidence & Practice, 35. baskı sayfa 1355'de paragraf 3481 al-tında aynen şöyle denmektedir:

"3481, Common Law. Prosecutions for this offence for a long time fell into desuetude, but they were revived and became comparatively common in the period between 1933 and 1953. The most common class of act held to constitute- the offence was that of making to the police fasle statements concerning imaginary crimes, but the offence has been held to comprise also such acts as disseminating runours calculated to cause widespread alarm. And building defective air - raid shelters"
-(Underline supplied)."

Yukaıda alıntısı yapılan Common Law'daki yasal durum incelenip, mutatis mutandis bu istidanın olguların-a uygulandığında, bir Sanığın mezkûr suçtan mahkûm edilebilmesi için hayali veya varolmayan bir olayla ilgili olarak polise şikâyet konusu hayali olayın da bir "suç" içermesi şarttır ve asılsız olup suç teşkil etmeyen ihbarlar "Public mischief" teşkil etme-z. Nitekim Rex v. Brailsford and Another davasında (Law Journal, (1906), Reports New Series, vol. 75, King's Bench Division page 64, at page 71) Lord Alverstone, C.J. şöyle demişti:

".... It cannot of course, be maintainde that every fraud and cheat const-itutes an offence against the criminal law; but the distinction between acts which are merely improper or immoral, and those which tend to produce a public mischief, has long been recognised;..."

Kıbrıs'ta pasaport almak amacı güderek yalan beyan yapma F-asıl 111 Pasaports (False Represtations) Law tahtında bir suç teşkil eder. Mezkûr suç da Kıbrıs Yasalarına 1920 senesinin 6. sayılı Yasası ile getirilmiştir, ve 2/55 sayılı Yasa ile bilâhare tadil edilmiştir. Ancak Sanığın mezkûr suç tahtında mahkûm edilme-si halinde çarptırılabileceği azami ceza 55 senesinde Yasa Koyucu tarafından çoğaltılmakla birlikte, suçun unsurları değiştirilmemiştir. Bir Sanığın bu madde tahtında mahkûm olabilmesi için pasaport temin etmek amacı ile esasa müteallik yalan beyan yapması- öngörülmektedir. Ancak bu başvuruda Müstedinin mahkûmiyeti Fasıl 111'e değil de tadil edilmiş şekli ile Fasıl 154 madde 115'e istinad ettirildiğine göre Fasıl 111'i bu kararda detaylı olarak incelemeye gerek yoktur.

Kıbrıs Yasaları arasında pasaportun -tarifi yer almamaktadır. Ancak Kıbrıs Yasasındaki mevcut 'Fesat karıştırma' olarak bilinen suçun kökenini oluşturan İngiliz Common Law'unda "public mischief" işlemekle itham edilip yargılanan bir Sanığın davasında (Bak: yukarıda iktibas edilen Rex v. Brail-sford and Another, page 64, Law Journal (1906), Reports, New Series, vol. 75 King's Bench Division, sayfa 71'de Lord Alverstone C.J.) şöyle demiştir:

"Passports have been known recognised as official documents for more then three centuries,...."

Yani pa-saport, Devlet tarafından isdar edilen ve o Devlet'in yurttaşı olan şahsa ücret mukabili verilen resmi bir belgedir. Bu bakımdan yasal açıdan koçan gibidir. Koçan da Devlet tarafından ücret mukabili ilgili gayri menkulün sahibi vatandaşa verilen bir resmi -evraktır. Bir vatandaş doğru olmayarak, veya kanunun kullandığı kelimelerle, "hayali" olarak ilgili Tapu Dairesine beyan yapar veya kayıp olmayan pasaportunu kayıp etti beyanı ile polise ihbar yaparsa tadil edilmiş şekli ile Fasıl 154 madde 115 tahtında "F-esat karıştırma" suçu işler mi? Bu sualin cevabı menfi olmalıdır, çünkü polise bir hayali bilgi verilmekle birlikte hayali bir "suç" işlendiği şikâyeti yapılmamıştır. Bir başka deyişle, pasaport da resmi bir belge olduğuna göre ve aslında kaybolmayan bir p-asaportu birisi kaybetti diye polise şikâyet yaparsa ortada bir suç oluşmaz. "Fesat karıştırma" suçu oluşması için yanlış veya hayali ihbarın bir de suç işlendiği iddiasını içermesi gerekmektedir. Pasaportla ilgili yalan beyan polise yapıldığında "Comon la-w public mischief" teşkil etmesi için bu hayali beyanın, sahtekârlık (suç) içermesi de gerekmektedir. Nitekim yukarıda sözü edilen Rex v. Brailsford davasının başlığında da sayfa 64'de aynen şöyle denilmektedir:

"A combination by two or more persons to ob-tain by false representations from the Foreign Office a passport in the name of one person with the intent that is should be used by another person is an act tending to bring about a public mischief, and is therefore an indictable misdemeanour at Common La-w."

İngiltere'deki yasal duruma göz atıp ve eski İngiliz içtihatalrından yararlanmaya çalışırken şunu belirtmekte yarar görmekteyiz ki 1955 ve 1974 senelerinde "public mischief" konusu "Joshua v. The Queen" (Appeal Cases 1955 sayfa 121) ve D.P.P. v. With-ers and Others davalarında (All Eng. Law Reports, 1974 vol. 3 sayfa 984) sırası ile Privy Council ve House of Lords tarafından incelenmiş ve Common Law suçu olan "effecting public mischhief" ve unsurları tekrar izah olunmuştu, (Re-instated) ve hatta suçun -unsurlarına House of Lords tarafından yanilikler de getirilmiştir. Ancak bizim Anayasamızın 18. maddesinin 1. paragrafının içerdiği hüküm gözönünde bulundurulduğunda İngiltere Common Law altında suç teşkil eden cürümlerin genişletilerek bizde uygulanması s-öz konusu değildir. KKTC Anayasasının 18. maddesinin (1). fıkrası aynen şöyledir:

"(1) Kimse, işlendiği zaman yasaca suç teşkil etmeyen bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz; herhangi bir suç için, işlendiği zaman yasanın bu suç için koyduğu ceza-dan daha ağır bir cezaya çarptırılamaz." (Underline supplied.)

Netice olarak mutatis mutandis bu başvurunun olgularına klasik "Common Law offence effecting public mischief"in Kıbrıs Cumhuriyetinin 1960 ilânından evvelki Common Law tahtındaki suç unsurlar-ı testi uygulanırsa, bu davadaki Müstedinin Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 10423/90 sayılı davadaki hareketi kesinlikle tasvip edilecek bir hareket olmaamsına rağmen bir cürüm (suç) oluşturmaz; ve cezai müeyyideye tabi değildir, dolayısıyle Müstedinin o davada -yasal açıdan hatalı olarak mahkûm edildiği görülmektedir

Müstedinin mahkûm olduğu, tadil edilmiş şekli ile Fasıl 154 Ceza Yasası'nın 115. maddesinin tefsiri açısından (construction of the statutory section) konuya bakıldığında durum ne olur? Burada zihin-de tutulması gereken prensipler Maxwell on Interpretation of Statutes, 12th ed. (1969) sayfa 251'de 'Encroachment rights' başlığı altında şöyle kaleme alınmıştır:

"Statutes which encroach on the rights of the subject, whether as regards person on propert-y, are subject to a strict construction in the same way as penal Acts. tt is a recognised rule that they should be interpreted, if possible, so as to respect such rights, and if there is any ambiguity the construction which is in favour of the freedom of t-he individual should be adopted."

Ve yine aynı eserin, sayfa 239'da 'Strict Construction of Penal Laws' başlığı altında aynen şöyle denmektedir:

"The principle applied in construing a penal Act is that if, in construing the relevant provisions, "there a-ppears any reasonable doubt or ambiguity," it will be resolved in favour of the person whe would be liable to the penalty. "If there is a reasonable interpretation which will avoid the penalty in any particular case," said Lord Esher M.R., "we must adopt t-hat construction. If there are two reasonable constructions we must give the more lenient one. That is the settled rule for the construction of penal se-ctions."

Konuyu karara bağlamazdan önce yine Maxwell on Interpretation of Statutes, den alınan şu prensibin de göz önünde bulundurulması gerekir:

"Few principles of statutory interpretation are applied as frequently as the presumption against alteration-s in the common law. It is presumed that the legislature does not intend to make any change in the existing law beyond that which is expressly stated in, or follows by necessary implication from, the language of the statute in question." (Bak: Aynı eser, s-ayfa 116 başlık Presumption Against Changes in the Common Law.)

Yukarıdakilerden görülmektedir ki bu meselede Lefkoşa Kaza Mahkemesinde 10423/90 sayılı davada, suç teşkil etmeyen olgulardan Müstedi hatalı olarak mahkûm edilmiştir. Lefkoşa Kaza Mahkemesi -10423/90 sayılı davada Müstediyi tadil edilmiş şekli ile Fasıl 154 Madde 115 tahtında mahkûm ederken, mezkur madde'de yer alan "hayali bir suç ile ilgili" söz dizisine gerekli veya hak ettiği ağırlığı vermemiş ve Müstediyi o davada 'cürüm' teşkil etmeyen b-ir eylemden mahkûm etmiştir. Suç teşkil etmeyen bir eylemden ötürü bir kişnin mahkûm edilmesi ise hukuk sistemimiz ile bağdaşmayan bir hatadır ve bu hatanın giderilmesi de "Certiorari" yolu ile Yargıtaya başvurması halinde bu Mahkemenin görevidir. Konu ile- ilgili olarak Halsbury's Laws of England, Third Edition Vol.11, sayfa 61 ve paragraf 118'de aynen şöyle denmektedir:

"Where upon the face of the proceedings themselves it appears that the determination of the inferior tribunal is wrong in law, certiorari- to quash will be granted... Thus, certiorari to quash will be granted where the charge laid before the magistrates, as stated in the information, does not constitute an offence punishable by the magistrates, or where it does not amount in law to the offe-nce of which the defendant is convicted. .................."
(Underline supplied)

Nitekim yine İngiltere'de Rex v. Bolton dava-sında bir sanık alt mahkemede suç teşkil etmeyen bir eylemden dolayı mahkûm edilmiş ve Sanığın bu mahkûmiyeti Yüksek Mahkeme tarafından Certiorari yolu ile iptal edilmişti. (Bak: The Queen v. Bolton, English Reports 113, King's Bench, sayfa 1054).

Tüm yu-karıda belirtilenlerden görülmektedir ki Müstedi başvurusunda haklıdır ve talep ettiği emri bu Mahkemeden almaya hak kazanmıştır. Netice olarak Lefkoşa Kaza Mahkemesinin 10423/90 sayılı davada, 8.11.1990 tarihinde Müstedi aleyhine verilen mahkûmiyet kararı- iptâl edilir.

Meselenin tüm ahval ve şeraiti gözönünde bulundurarak masraflarla ilgili bir emir vermemeyi uygun gördük.


(Celâl Karabacak) (Metin A. Hakkı) (Özkan Tunçağ)
Yargıç - Yargıç Yargıç

6 Kasım 1991












7






Full & Egal Universal Law Academy