Yargıtay Asli Yetki Numara 3/1991 Dava No 5/1991 Karar Tarihi 21.11.1991
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Asli Yetki Numara 3/1991 Dava No 5/1991 Karar Tarihi 21.11.1991
Numara: 3/1991
Dava No: 5/1991
Taraflar: Hatice Kara ile Magosa Kooperatif Bankası Ltd.
Konu: Certiorari ve prohibition emrileri - Tahliye hükmünün iptali ve uygulanmasını önlemek için emir talebi
Mahkeme: Asli/Yetki
Karar Tarihi: 21.11.1991

-D.5/91 Yargıtay/Asli Yetki 3/91
(Dava No. 883/88; Mağusa)

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: Niyazi F. Korkut, Celâl Karabacak, Özkan Tunçağ

Magosa sakinlerinden Hatice Kara-'nın Prohibition ve Certiorari emri isdarı için yaptığı istida hakkında.

Magosa Kaza Mahkemesinde dosyalanan Magosa Türk Kooperatif Bankası Ltd. ile Osman Hasan arasındaki 883/88 nolu davada 29.1.1990 tarihinde verilen Hüküm hakkında.

Müstedi: Hatice Kar-a, Mehmet Ali Görmüş Sok. Magosa.
ile
Müstedaaleyh: Magosa Türk Kooperatif Bankası Ltd.,
Namık Kemal Meydanı, Magosa.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Dolun Üstüner ve Öner Şeri-foğlu
Müstedaaleyh namına: İsmail Sağlamer



H Ü K Ü M

Niyazi F. Korkut: Bu istidada Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Özkan Tunçağ verecektir.

Özkan Tunçağ: Bu istidada Müstedaaleyh olan Mağusa Türk Kooperatif Bankası Ltd., Mağusa Kaza Mahkemesinde açmış- olduğu 883/88 sayılı dava ile Mağusa'da Mehmet Ali Görmüş Sokakta kâin koçan no: 279 ve 280, kıta no: 627 ve 628'de bulunan taşınmaz malda kiracı olarak oturmakta olan Davalı Osman Hasan'ın anılan taşınmaz malı tahliye ederek kendisine teslim etmesi istem-inde bulundu.

Bu dava 29.1.1990 tarihinde hükme bağlandı. Hüküm aynen şöyledir:

"Davacının gıyabında tarafından avukat İsmail Sağlamer ile Davalının gıyabında adına avukat Hüseyin M. Emin'in huzurunda bu davanın duruşmasını müteakip Davacı veya tarafla-r tarafından sıra ile ileri sürülen iddialar dinlendikten sonra bu Mahkeme;

Davalının Mehmet Ali Görmüş Sokak'ta kain koçan no: 279 ve 280 kıta no. 627 ve 628'de bulunan gayrımenkulün tahliye edilmesi hususunda hüküm ve emir verir.

Keza bu Mahkeme: tahli-ye emrinin 29.1.1991 tarihine kadar durdur-ulmasına; keza taraflar arasındaki kira sözleşmesi ile ilgili ve Davalının 31.12.1989 tarihinde kadar muaccel olmuş tüm kiraları ödediği hususunun Mahkeme Nizamatı olarak kaydedilmesine; daha önce verilen masraf e-mrilerinin iptal edilmesine emir verir.

Yine bu Mahkeme Davalının Davacıya bu hüküm masrafı olarak 2,400TL. ödemesi hususunda emir verir."

Mağusa Kaza Mahkemesinde ikame edilen 883/88 sayılı davada 29.1.1990 tarihinde anılan davadaki Davacı Mağusa Türk- Kooperatif Bankası Ltd. ile Davalı Osman Hasan'ın gıyablarında ve avukatlarının huzurunda verilen Davalı aleyhindeki tahliye hükmünün iptal edilmesi ve/veya geçersiz ve/veya hükümsüz sayılması için bir (Certiorari) emir ile Davalı aleyhindeki tahliye hükm-ünün uygulanmamasını ve/veya işbu hükme istinaden herhangi bir işlem yapılmamasını öngören bir (Prohibition) emri verilmesi isteminde bulunmuştur.

Müstedi istidaya ekli yemin belgesinde, sair şeyler yanında, Mağusa Kaza Mahkemesinde açılan bu istidaya ko-nu 883/88 sayılı davada Davalı olarak bulunan Osman Hasan ile kendisi ve müteveffa eşi Osman Kara arasında Mayıs 1988'de veya o tarihlerde Mağusa'da yazılı ve/veya sözlü bir kira mukavelesi yapıldığını, bu mukavele uyarınca Mehmet Ali Görmüş Sokakta kâin i-ki haneyi aylık 75.000TL. icar bedeli mukabilinde Davalıdan kiraladıklarını, bunun bir sonucu olarak mezkûr tarihten itibaren Alt Kiracı (Sub-Tenent) ve/veya Actual Possessor durumunda olduklarını, eşinin vefatından sonra anılan taşınmaz malı tek başına ta-sarruf ve kontrolunda bulundurmaya devam ettiğini, Kasım 1990 tarihine kadar olan kiraları da Davalı Avukatı Hüseyin Mehmet Emine'e ödediğini, dava konusu haneleri Mayıs 1988'den beri "Özlem Yatıevi" ve/veya "Özlem Pansiyon" adı altında pansiyon olarak kul-landıklarını, mezkûr taşınmaz mal ile ilgili olarak tahliye emri bulunduğunu ilk olarak 24.1.1991 tarihinde öğrendiğini, avukatları vasıtasıyle derhal harekete geçerek yasal yollara başvurduğunu, mezkûr hükmün hatalı ve/veya hile ile ve/veya Muhterem Mahke-meyi yanıltarak ve/veya doğal adalet ilkeleri çiğnenmek suretiyle alındığını ve/veya Muhterem Mahkemenin yetkilerini aşmak suretiyle işbu hükmü aldığını avukatlarından öğrenmiş olduğunu, anılan hükmün kendisine hiçbir söz hakkı verilmeden alındığını, Daval-ı Osman Hasan'ın Londra'da oturduğunu, bu hükümden en çok kendisinin etkileneceğini öne sürmüştür.

Müstedi avukatları istidaya ekli Beyannamede, sair şeyler yanında, Müstedinin 883/88 sayılı davaya konu teşkil eden Mehmet Ali Görmüş Sokakta kain koçan no-: 279 ve 280, kıta no: 627 ve 628'de bulunan taşınmaz malda mukaveleli kiracı ve/veya Alt Kiracı olarak oturduğunu ve/veya anılan taşınmaz malı yasal olarak tasarruf ettiğini, anılan davada verilen tahliye hükmü ve emri ile ilgili karar ışığında Muhterem M-ahkemenin Davacının şahadetini almadan ve onun gıyabında Davalı aleyhine tahliye hükmü vermekle yasalara aykırı hareket ettiğini, ayrıca 17/81 sayılı Kira (Denetim) Yasasının 2. ve 7. maddelerini tezekkür etmeden ve/veya mezkûr konularla ilgili bulgu yapma-dan tahliye kararı vermekle hata ettiğini, tahliye hükmünün sadece Davalıyı kapsadığını, Müstedinin meşru menfaatlerinin bu kararlar dolayısıyle doğrudan ve dolaylı olarak olumsuz yönde etkilendiğini ve bu kararın Doğal Hukuk ilkeleri ile Hak ve Nisfet kai-delerine ve KKTC Anayasasına aykırı olduğunu öne sürmüşlerdir.

Müstedaaleyh avukatı tarafından düzenlenen İtiraz İhbarnamesinde, sair şeyler meyanında, iptidai itiraz olarak 883/88 sayılı davada hükmü veren Mahkemenin yetkisini aşmadığı ve/veya temel ada-let kurallarını ihlâl edecek kadar kusurlu davranmadığı, ilgili tüm ahval ve şerait göz önünde bulundurulduğunda Müstedinin herhangi bir yasal hakkı olmadığı, 883/88 sayılı dava ile bir ilgisi olmadığı, başka bir deyişle Locus standisi bulunmadığı, dolayıs-ıyle Müstedinin olumsuz yönde direkt veya dolaylı şekilde etkilenen bir menfaatının söz konusu olamayacağı ve Müstedinin talep ettiği hal çarelerinin haksız ve yasal mesnetten yoksun olduğu öne sürülmüştür.

Müstedaaleyhin yemin varakası müdür sekereteri -Ergün Sever tarafından yapılmıştır. Müstedaaleyh işbu yemin varakasında sair şeyler meyanında, tahliye konusu Mehmet Ali Görmüş Sokakta kain ve Özlem Oteli olarak bilinen taşınmaz malın kayıtlı sahibi olduğunu, Davalı Osman Hasan'ın 9.4.1975 tarihinden iti-baren işbu taşınmaz malı kanuni kiracı sıfatı ile tasarrufunda bulundurduğunu, 9.4.1975 tarihli icar mukavelenamesinin 4'cü maddesi uyarınca mal sahibinin yazılı izni olmaksızın kiracının işbu malı başkalarına icar etmesinin yasal olarak olanaksız olduğunu-, kendilerinin Müstedi ile hiçbir ilişkileri olmadığını, Müstedinin orada oturmasına izin vermediklerini, Müstedinin bu konu ile hiçbir ilgisi olmadığı gibi yasal bir dayanağının da bulunmadığını, dolaylı veya dolaysız olarak etkilenen meşru bir menfaatını-n söz konusu olmadığını, Mahkemece verilen hükmün yetki aşımı ve/veya hukuki hata dolayısıyle malûl olmadığını öne sürmüştür. Müstedi avukatları itiraza cevap lâyihalarında Müstedaaleyh avukatı tarafından hazırlanan 4.4.1991 tarihli itiraz ihbarını yanıtla-yarak kendi Beyannamelerinde öne sürülen hususları bir kere daha vurgulayarak İtiraz İhbarnamesinde öne sürülen hususları reddetmişlerdir.

Müstedi Hatice Kara, istidasının duruşmasında şahadet sunmuş ve Gazi Mağusa Kaza Mahkemesinde görevli Vasfiye Tüfek-çi'yi de tanık olarak çağırmıştır.

Vasfiye Tüfekçi 883/88 sayılı dava dosyasını emare 1 olarak Mahkemeye sunmuştur. Müstedi Hatice Kara şahadetinde, sair şeyler yanında, özetle bu istidada istida konusu binalar ile ilgili yapılan kira anlaşması sonucu a-nılan taşınmaz mala girdiklerini, aylık 75.000TL. kira ödediklerini, tüm ödemeleri avukat Hüseyin Emin'e yaptıklarını ve Davalıyı da tanıdığını öne sürmüştür.

İstintakta ise avukat Hüseyin Emin'in konuya tümüyle vakıf olduğunu, İsmail Gürses isimli şahsı-n da anlaşma yapılırken hazır olduğunu, bu anlaşma sonunda anılan binaları tasarruf ettiklerini ve otel olarak çalıştırdıklarını, 883/88 sayılı davadaki hüküm iptal edilmez ve/veya durdurulmazsa menfaatlarının muhtel olacağını ve bunun sonucu olarak zarar -ziyana uğrayacaklarını öne sürmüştür.

Müstedaaleyh ise Ergün Sever ve İbrahim Rasimer isimli şahısları tanık olarak dinletmiştir.

Ergün Sever şahadetinde, sair şeyler yanında özetle Mağusa Türk Kooperatif Bankası Ltd.'in müdür sekreteri olduğunu, Müste-diyi ilk defa gördüğünü, anılan binalarda oturmaları için herhangi bri izin veya icazet vermediklerini, Müstediden herhangi bir kira almadıklarını, avukat Hüseyin Emin'den de herhangi bir kira almadıklarını beyan ederek 9.4.1975 tarihli kira mukavelenamesi-ni emare 2 olarak sunmuştur.

İbrahim Rasimer şahadetinde, sair şeyler meyanında, özetle 1962 - 1984 yılları arasında Mağusa Türk Kooperatif Bankası Ltd.'de müdür sekerteri olarak çalıştığını, emare 2 olarak sunulan kira mukavelenamesini Davalı ile görüşü-p imzaladıklarını, buna göre Davalının bu taşınmaz malı hiç kimseye mal sahibinin izni olmaksızın devredemeyeceğini öne sürmüştür.

Daha sonra Müstedi ve Müstedaaleyh avukatları mahkemeye hitap ederek kendi görüşlerini destekleyici nitelikte hukuki mevzua-ttan alıntılar yaptılar ve içtihadi kararlara değindiler.

Huzurumuzdaki istidada serdedilen olgular ve şahadeti ilgili hukuk ilkeleri ve içtihadi kararlar ışığında tezekkür etmemiz gerekmektedir.

Olgular şöyle özetlenebilir:

Gazi Mağusa Kaza Mahkemes-i 883/88 sayılı davada 29.1.1990 tarihinde tarafların gıyabında, tarafların avukatlarının hazır bulunduğu bir celsede Davacı lehine ve Davalı aleyhine konu binaların tahliyesine ilişkin bir hüküm ve emir vermiştir.

Davalı bu binalara kira mukavelenamesi -uyarınca kiracı sıfatı ile girmişti.

Müstedaaleyh ile Müstedi ve/veya Müstedinin kocası arasında işbu taşınmaz mal ile ilgili hiçbir görüşme, anlaşma ve/veya herhangi bir ilişki olmamıştır.

Mezkûr mukavelenamenin 4. maddesi uyarınca mal sahibinin yazıl-ı izni olmaksızın Davalı işbu taşınmaz malı başkalarına icar edemeyecekti.

Tüm bu hususlar Mahkeme huzurunda tartışmasız olarak kabul edilen hususlardır.

Müstedi anılan binalarda mukaveleli kiracı ve/veya Alt Kiracı olarak oturduğunu ve/veya bu binalar-ı yasal olarak tasarrufunda bulundurduğunu öne sürdü. Kuşkusuz ki Müstedi bu iddialarını kanıtlamakla yükümlüdür. Müstedaaleyh avukatı Müstedinin 883/88 sayılı davada taraf olmadığı cihetle bu istidayı yapmaya hakkının bulunmadığını, esasen Müstedinin meşr-u bir menfaatının da söz konusu olmadığını, bu nedenlerle menfaatı muhtel şahıs olarak addedilmemesi geerktiği hususları üzerinde ısrarla durmuştur.

Öncelikle Müstedinin 883/88 sayılı davada taraf olmaması nedeniyle bu istidayı yapmağa ehil olmadığı hus-usunda Müstedaaleyh avukatı tarafından öne sürülen savı incelememiz gerekmektedir.
Bu tür istidaların bir davada taraf olanlar tarafından yapılabileceği hususunda Müstedaaleyh avukatının öne sürdüğü sava bir ölçüde katılmakla beraber, davada taraf olmayan- ve yakınılan hükümden veya karardan menfaatı muhtel olan bir kişinin de Mahkemeye başvurabileceğini kabul etmek gerekmektedir.

Bu hususta Yargıtay/Asli Yetki: 6/82 (D.3/82) davasında s.3 ve 4'de aşağıdaki görüşlere yer verilmiştir.

"Genel ilke odur ki -bir karar, emir veya fiilden menfaatı muhtel olan bir şahıs (aggrieved party) certiorari emri için müracaat edebilir. S.A. da Smith Judicial Review of Administrative Action, 2. baskı s.429'da söyle denmektedir:

"It is though that the present law may prope-rtly be stated as follows. Cetiorari is a dicretioanry remedy, and the discretion of the court extends to permitting and application to be made by any member of the public. A person aggrieved, i.e., one whose legal rights have been infringed or who has any- other substantial interset in impugning an order, may be awarded a certiorari ex debito justitiae if he can establish any of the recognised grounds for quashing; but the court retans a discreation to refuse his application if his conduct has been such as -to disentitle him to relief."

The Queen v. Justices of Surrey (1870) L.R. 50. B. p.446 at 473'te şöyle denmektedir:

"In order cases where the application is by the party grieved, so as to answer the same purpose as a writ of error, we think that it ough-t to be treated, like a writ of error, as ex debito justitiae; but where the applicant is not a party grieved (who substantially brings error to redress his private wrong), but comes forward as one of the general public having no particular interest in the- matter, the Court has a discreation, an if it thinks that no good would be done to the public by quashing the order, it is not bound to grant it at instance of such a person."

The English and Empire Digest, cilt 26 p.483'de R.v. Magristrates Court, Ex p-. Greenbaum (1957), 55 L.G.R. 129 davasında şöyle denmektedir:

"Certiorari was discreationary remedy and was not confined to the parties before the lower court, but extended to any person aggrieved, including a stranger, accordingly, although B. was not -a party to the proceedings before the magistrate, he was entitled to relief sought."

A.G. of the Gambia v. N'jie (1961) 2 All E.R. p.504 at 511'de menfaatı muhtemel olan bir şahsın tanımı şöyledir:

"The words "person aggrieved" are of wide import and sh-ould not be subjected to a restrictive interpretation. They do not include, of course, a mere busybody who is interfering in things which do not concern him, but they do include a person who has a genuine grievance because an order has been made which prej-udicially affects his interests."

Yargıtay/Asli Yetki: 5/83 (D.1/83)'te sayfa 2'de Yargıtay/Asli Yetki 5/82'ye atıfta bulunduk-tan sonra aynı konuda şu görüşlere yer verilmiştir:

"Görüleceği gibi menfaati muhtel kişi, menfaatlarını zararlı bir şekilde etkilediğinden dolayı verilen hüküm veya emirden samimi olarak şikâyetçi olan kimsedir."

Aynı şekilde Yargıtay/Asli Yetki: 1/88- (D.3/89) ve Yargıtay/Asli Yetki:12/88 (D.5/88) davalarında menfaatı muhtel olan kişi "aggrieved person" ile ilgili Yargıtay/Asli Yetki: 6/82 ve Yargıtay/Asli Yetki: 5/83'de serdedilen görüşler benimsenerek uygulanmıştır.

Zaim M. Necatigil'in Administrat-ive Law 1974, adlı eserinde sayfa 298'de şöyle denmektedir:

"The applicant for an order of certiorari must show that he had a locus standi. In other words, he should be a "party aggrieved" or a person whose interests are affected. Nevertheless, even a pe-rson who is aggrieved may be refused the remedy in the court's discretion if, for example, his conduct has been such as to disentitle him to relief."

Müstedi isti-dasında, halen Mağusa'da 883/88 sayılı davaya konu teşkil eden Mehmet Ali Görmüş Soakata kain koçan no: 279 ve 280, kıta no: 627 ve 628'de bulunan taşınmaz malda mukaveleli kiracı ve/veya alt kiracı olarak ikamet ettiğini ve/veya anılan taşınmaz malı yasal- tasarrufu altında bulundurduğunu öne sürdü.
İstidanın duruşması esnasında Müstedi Hatice Kara verdiği şahadetle istidada öne sürdüğü iddialarını yinelemiştir. Müstedi şahadetinde, yukarıda belirtildiği gibi, işbu istidaya konu davadaki Davalı Osman Hasan- ile Müstedinin kocası arasında Avukat Hüseyin M. Emin'in Mağusa'daki yazıhanesinde anılan taşınmaz mal ile ilgili olarak yapılan bir kira mukavelenamesi uyarınca kiracı statüsünü iktisap ettiklerini ve Avukat Hüseyin M. Emin'e muntazam olarak her ay kiray-ı ödediklerini ifade etmiştir.

Kanımızca Müstedi Hatice Kara'nın şahadeti yetersiz ve inanılır nitelikte değildir. Müstedi bu işlerde adı geçen ve başvuruya konu taşınmaz malın kiracısı olan Osman Hasan ile kocası Osman Kara arasında kira mukavelesi yapt-ığı söylenen avukata Mahkemede şahadet verdirip öne sürdüğü savları teyit ettirme yoluna da gitmemiştir. Bu durumda Müstedinin şahadeti başka bir şahadet ve/veya belge ile desteklenmediği cihetle kuru bir iddiadan öte değer taşımamaktadır görüşündeyiz.

K-aldı ki; Mahkemeye itirazsız olarak sunulan ve 883/88 sayılı davadaki Davalı ile bu istidadaki Müstedaaleyh arasında aktedilen 9.4.1975 tarihli istida konusu taşınmaz mal ile ilgili emare 2 kira mukavelenamesinin 4. maddesi Osman Hasan isimli kiracıya konu- taşınmaz malı ahara kiralama (Sub - let) yetkisi de vermemektedir.

Açık ve seçik olarak görülmektedir ki; Müstedi istidada anılan taşınmaz malda yasal bir tasarrufu bulunduğu hususunda öne sürdüğü savları kanıtlayamamıştır. Başka bir deyişle, Müstedi bu- taşınmaz maldaki statüsünün yasal bir dayanağı olduğu hususunda Mahkemeyi ikna edememiştir.

Müstedi menfaatı muhtel kişi (Aggrived person) olmadığına göre talep ettiği hal çarelerinin kendisine verilmesine olanak yoktur. Bu görüş ve kanaatimiz ışığında -Müstedinin istidasının ret ve iptal edilmesi gerekir.

Sonuç olarak istida ret ve iptal edilir.

Konunun nitelikleri ve ilgili tüm ahval ve şeraiti göz önünde bulundurarak istida masrafları için herhangi bir emir vermemeyi uygun gördük.

Varılan sonuç ı-şığında huzurumuzda taraflarca tartışması yapılan diğer hususlarla ilgili hukuki argümanlara ilişkin herhangi bir görüş belirtmemize, bu şartlarda bu görüşlerin akademik kalacağı nedeniyle, gerek yoktur kanısındayız.

Müstedi tarafında şahit celbnamesi is-dar edilmiş olmasına rağmen Mahkeme huzuruna gelip şahadet vermeyen ve bir Mahkeme memuru statüsünde olan adıgeçen avukatın bu tutumunu yadırgadığımızı, yapmış olduğu iddia edilen işlemlerin yasal olup olmadığına değinmeden, belirtmek isteriz


(Niyazi F. -Korkut) (Celâl Karabacak) (Özkan Tunçağ)
Yargıç Yargıç Yargıç

21 Kasım 1991











9






Full & Egal Universal Law Academy