Yargıtay Asli Yetki Numara 13/1987 Dava No 1/1989 Karar Tarihi 26.01.1989
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Asli Yetki Numara 13/1987 Dava No 1/1989 Karar Tarihi 26.01.1989
Numara: 13/1987
Dava No: 1/1989
Taraflar: Hamit Şefik ile Vakıflar ve Din İşleri Dairesi
Konu: Certiorary ve prohibition emirleri - Vakfiyeyi tadil eden emrin ve bu emirle ilgili tutanakların iptali talebi
Mahkeme: Asli/Yetki
Karar Tarihi: 26.01.1989

-D.1/89 Yargıtay/Asli Yetki 13/87

Yüksek Mahkeme Huzurunda
Mahkeme Heyeti: N. Ergin Salâhi, Hamdi Atalay, Taner Erginel

Magosa-Larnaka Şeri Mahkemesi tarafından Hatice Salih Ağanın mü-racaatı üzerine 20.4.1927 tarihinde verilen ve Hatice Salih Ağa ile Sıddıka Salih Ağa tarafından müşterken ihdas edilen 21.9.1919 tarihli Vakfiyeyi tadil eden emrin ve bu emirle ilgili Mahkeme tutanaklarının iptal edilmesine mütedair "Certiorari" ve/veya "-Prohibition" emirnameleri istihsali hk.

Müstedi: Hamit Şefik, 120 Vahit Güner Cad. Magosa.
ile
Müstedaaleyh: Vakıflar ve Din İşleri Dairesi, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

M-üstedi namına: Göksel Şefik
Müstedaaleyh namına: Güner Göktuğ



H Ü K Ü M

N. Ergin Salâhi: Bu başvuruda Mahkemenin kararını Sayın Yargıç Hamdi Atalay verecektir.

Hamdi Atalay: Müstedi bu başvurusunda, Hatice ve Sıddıka Hanımların 21.9.1919 tarihinde müş-tereken bir vakfiye isdar ettiklerini, sözkonusu vakfiyenin 20.4.1927 tarihinde Mağusa - Lârnaka Şer'iye Mahkemesi tarafından Sıddıka Hanımın Mahkemede hazır bulunmamasına rağmen tadil edildiğini, bunu yaparken yargıcın tüzük ve usullere uygun hareket etme-diğini, vakfın mütevelliliğinin müstedaaleyh tarafından yürütüldüğünü kabul etmekle beraber tevliyetin müstedinin haklarının gasbı olduğunu, vakıf senedini ihdas edenlerin muratlarının hilâfına olduğunu iddia ederek tadil emri ve mahkeme tutanaklarının ipt-ali için "Certiorari" veya "Prohibition" emri verilmesi isteminde bulundu.

Müstedi, yemin varakasında bunu daha da teferruatı ile şu şekilde belirtmektedir:
21.9.1919 tarihli vakıf senedinde vakfı ihdas edenlerin tevliyet tadili ile ilgili herhangi bir -şekilde yetki saklamadıkları ve bu iki şahıstan birinin diğeri adına tevliyet'i değiştirmeye yetkileri olmadığı halde, bunun yapıldığını, 1/72 sayılı istidada tevliyet talep edilmediğini, Müstedaaleyhin mütevelliliği haksız olarak elde ettiğini, bunun ise -25.6.1987 tarihinde bilgisine geldiğini ve tebdilin hatalı alındığını belirtmiştir.

Müstedaaleyh ise buna karşı itirazname dosyalamış ve itirazına bir de yemin varakası eklemiştir. Yemin varakası incelendiğinde 20.4.1927 tarihli Mağusa - Larnaka Şer'iye- Mahkemesinin kararının yasa ve usullere uygun olduğunu, tevliyet şartlarının değiştirildiğinin müstedinin bilgisine 25.6.1987 tarihinde geldiğinin doğru olmadığını, 1967 veya 1968'den beri müstedinin bildiğini, buna rağmen müstedaaleyhin mütevelliliğine i-tiraz etmediğini, müstedinin 1/72 sayılı başvurusunda mütevelliliğin müstedaaleyhten alınmasını talep ettiğini ancak davayı geri çektiğini, o zamandan bilgisi olduğunu, vakfın mütevelliliğinin Hatice Hanımın vefatından beri yürütüldüğünü, vakfiye şartların-a göre hareket edildiğini, müstediye haklarının buna göre dağıtıldığını, müstedinin 1/86 sayılı başvuru ile vakfın mütevelliliğini talep ettiğini, daha sonra bu talebinden de vazgeçtiğini ve yapılan tadilâtın hatalı olmadığını belirtmiştir.

Müstedi başvu-rusundaki iddialarını ispat için Yüksek Mahkeme Mukayyidini şahit olarak çağırmış ve 1/72 ile 1/86 sayılı dosyaları ibraz ettirmiştir. Müstedaaleyh ise şahadet ibraz etmemiştir.

Müstedi Mahkemeye yaptığı beyanda yemin varakası ve başvurudaki iddiaları te-krarlamış ve müştereken yapılan vakfiyeye göre vakifiyeyi yapanların tağyir ve tebdil hakkı koymadıklarını, Naile Hanımın Sıdkı Efendi ile evli olup istidadaki evlâtları bıraktığını müstedinin ise bu istdiadaki evlatların büyüğü olduğunu, 20.4.1927 tarihin-de Mağusa-Larnaka Şer'iye Mahkemesinin Sıddıka Hanımın 1925 tarihinde ölümünden sonra vakfı yapanın bir tanesi tarafından değiştirilerek mülhak vakıf haline getirildiğini, sadece Hatice Hanımın vakfiyeyi tek olarak değiştirme yetkisini haiz olmadığı halde -değiştirildiğini, buna göre istida gerğince emir verilmesini talep etmiştir.

Müstedaaleyh Avukatı ise bu hususla ilgili beyanında müstedinin 1/72 sayılı başvurusunun Vakıflar İdaresinin mütevellilik görevini ihmal ile galle fazlasının dağıtılması hakkınd-a olduğunu, 1972 yılında Müstedi zamanında yargıç kararı ile vakfiyenin değiştirildiğini bildiği halde makûl bir izahat vermediğini, sürenin geçtiğini, itiraz etmemesi ve başvuruyu geri çekmesinin hakkından feragat manası taşıdığını, Naile Hanımın vefatın-dan sonra müstedinin hemen harekete geçmesi gerektiği halde bunu yapmadığını, tebdilin yargıç kararı ile geçerli olduğunu iddia etmiştir.

K.K.T.C. Anayasasının 151(3) maddesinde Yargıtayın Prohibition ve Certiorari emri hususu ile ilgili yetkileri aynen -şöyledir:

"151/3 Yetkisiz tutuklamanın kaldırılması için emirname (Habeas Corpus), bir yetkinin kullanılmasını sağlamak için emirname (mandamus), herhangi bir Mahkeme veya yargı niteliğinde yetki kullanan herhangi bir makamın yanlış bir kararının uygulanm-asını önlemek için emirname (Prohibition), bir makamın herhangi bir yetkiye dayanılarak işgal edildiğinin soruşturulmasına ilişkin emirname (quo warranto) ve herhangi biri mahkeme veya yargı niteliğinde yetki kullanan hehrangi bir makamın kararının iptali -için emirname (Certiorari) çıkarmaya münhasıran Yüksek Mahkeme, Yargıtay olarak yetkilidir."

Anayasanın bu maddesine dayanılarak Yüksek Mahkemenin birçok Yargıtay/Asli Yetki kararlarında yanlış bir kararın uygulanmasını önlemek için bir emirname (Prohibi-tion) ve herhangi bir Mahkeme veya yargı niteliğinde yetki kullanan herhangi bir makamın kararının iptali için emirname (Certiorari) çıkarmaya Yargıtay olarak yetkisi olduğu açıkça görülmektedir.

Müstedinin işbu istida ile talep ettiği "Prohibition" ve "-Certiorari" emirleri iki nedene dayanmaktadır.

Birincisi, 21.9.1919 tarihinde Hatice Salih Ağa ile Sıddıka Salih Ağa'nın müştereken yaptıkları vakfiyede tevliyetin tadili için yetki saklanmadığı halde 20.4.1927 tarihinde tadil edilmesi;

İkincisi ise ta-dilâtın yapılmasında Sıddıka Ağa'nın vefatı ile sadece Hatice Salih Ağa'nın yaptığı müracaat ile zamanın Mağusa-Laranka Şer'iye Mahkemesi yargıcının tüzük ve usullere aykırı hareket etmesidir.

Yargıtay 10.11.1982 tarihinde verdiği Asli Yetki 1/82 sayılı -kararında şunları söylemiştir:

"Yargısal yetki kullanan bir Alt Mahkemenin vermiş olduğu bir emir yetki yokluğu veya yetki aşımı, doğal adalet ilkelerine aykırılık, tutanaklara ilk bakışta yasal bir hatanın bulunduğunun açıkça görülmesi veya tarafgirlik,- hile veya muvazaa gibi durumların bulunması halinde Yargıtayca verilecek bir Certiorari veya prohibition emri ile iptal edilir veya uygulanması önlenir. Certiorari ve prohibition emirlerinin verilip verilmemesinde Yargıtayın geniş takdir yetkisi vardır. B-u yetkiyi kullanırken başka şeyler yanında Mahkemenin sakat olan yetkisine müstedinin riza gösterip göstermediğine veya itiraz hakkından feragat edip etmediğine, müstedinin hattı hareketine veya makûl olmayan bir gecikmenin olup olmadığına bakılır. Prohibi-tion emri müracaatı için zaman sınırı bulunmamakla beraber makûl olmayan bir gecikme emrin verilmemesi için yeterli bir neden teşkil edebilir. Certiorari emri için yapılan müracaatlarda ise bir zaman sınırı bulunmakta ve iptali istenen emrin verildiği tari-hten itibaren altı ay içinde müracaat yapılmaması halinde certiorari emri müracaatı için izin verilmemektedir. Her ne kadar da altı aylık sürenin uzatılması hususunda müracaatta bulunmak mümkün ise de Mahkeme, kuvvetli bir neden gösterilmedikçe sürenin uza-tılmasına izin vermez."

Müstedinin işbu asli yetki istidası ile iptalini veya uygulanmasının iptalini istediği emir 20.4.1927 tarihinde zamanın Şer'iye Mahkemesi tarafından verilen ve vakfiye şartının tebdil edildiği bir emirle ilgilidir. Müstedi aradan -takriben altmış yıllık bir zaman geçtikten sonra böyle bir müracaatı yapmış bulunmaktadır. Müstedi bu uzun gecikmenin nedeni hakkında Mahkemeyi tatmin edecek hiçbir izahatta bulunmamıştır. Bu hususta herhangi bir mazaret de göstermemiştir.

Esas vakifyede- 1927 yılından beri yapılan değişiklik, tarafların da kabul ettikleri gibi, zamanın yetkili Mahkemesi olan Şer'iye Mahkemesi Yargıcının kararına göre yapılmıştır. O tarihten beri de bu vakfiyeye göre sonradan gallehar olan ve bugün hayatta olmayan müstedin-in annesi Naile Hanım ve onun yerine kaim olacak müstedi tarafından yapılan değişiklik hususunda hiçbir şikâyette bulunulmamıştır.

Yasal durumun incelenmesinde Ömer Hilmi Efendinin Ahkâmülevkaf (Vakıf Hükümleri) adlı eserinde vefat edenin vakfiyede koydu-ğu koşulların değiştirlmesiyle ilgili ikinci kısmın 147. sahifesinde 162. mesele (sorun) okunduğunda aynen şunların mevcut olduğu görülmektedir:

"Vakfın şürûtunu tebdil etmek selâhiyetini kendi yedinde ibka etmiş olan vakıf maraz-i mevtinde vakfının şürû-tunu tebdil eylese, tebdili sahih ve muteberdir."

Bunun bugünkü öztürkçe ile anlamına göre vakfın koşullarını değiştirmek yetkisini elinde bırakmış olan vakfeden ölümle biten hastalığında vakfın şartlarını değiştirise yaptığı değişiklik sağlıklı ve geçer-li olur. 163. Mesele ise aynen şöyledir:

"Vakıf, Hin-i vakfında, vakfının şürutunu tebdil etmek salâhiyetini yedinde, ibka etmese bile, tev-liyet hakkında olan şürtunu tebdil ve tağyir edebilir. Fakat hakimin re'yi munzam olmalıdır.

Meselâ vakıf vakfın-ın tevliyetini acenibden bir kimsye şart ettikten sonra rey-i hakimle o şartdan rücu edip tevliyeti evlâdına şart eylerse sahih olup ikinci şartı mucibince amel olunur."

Bundan da, bugünkü lisana göre anlaşıldığı şekilde vakfeden vakıf sırasında vakfın -koşullarını değiştirmek yetkisini elinde tutmasa bile mütevellilik hakkından şartlarını değiştirebilir ve bozabilir. Fakat hâkimin kararı eklenmelidir.

Dava konusu olan 20 Nisan 1927 tarihli tebdili şürut vakfı tarafların da kabul ettiği gibi kendilerine- herhangi bir tebdil ve tağyir hakkı mahfuz tutmayan esas 1919 tarihli vakfiyeye göre yapılmıştır. Ancak Ahkâmül evkafa göre yargıç kararı ile böyle bir tebdilin yapılabileceği karara bağlanmıştır. Yine tarafların kabul ettikleri gibi 1919 yılında yapılan -vakfiye iki kişi tarafından yapılmış ve bunlardan sadece Hatice Salih Ağa'nın müracaatı üzerine 1927 tarihinde tebdil edilmiştir.

1/86 sayılı davada mevcut ilk vakfiye de incelenmiştir. Orada da görüldüğüne göre Sıddıka Salih Ağa ile Hatice Salih Ağa müş-tereken mallarını vakftemişlerdir. Ancak Sıddıka Salih Ağa'nın vefatından sonra Hatice Salih Ağa gallehar olarak o zamanki Şer'i Mahkemeye müracaat ederek 1919 tarihli vakfiyeyi Mahkeme kararı ile değiştirmiştir. Kanımızca ahkâmül-evkafa göre yargıcın mevc-ut şekliye bir hata yaptığına ikna olmuş değiliz. Ayrıca daha sonra müstedi tarafından Mahkemeye yapılan 1/72 sayılı Asli Yetki müracaatında annesi Naile Hanımın 25.10.1968 tarihinde vefat ettiği, o güne kadar annesi Naile Hanımın o şekilde hareket ettiği- ve daha sonra kendisinin de gallharlarından biri olup sadece Evkaf Dairesinden menfaatlerinin verilmesi, hesap verilmesi, uğradıkları zararın tazminatını talep etmesi, ve 1/72 sayılı Mahkeme tutanaklarının incelenmesinde 5.3.1973 tarihli oturumda vakfı ya-panın 20.4.1927 tarihinde vakfiyede tadilat yaptığının ve buna göre tevliyetin Evkaf Dairesine verildiğinin müstedinin bilgisine getirildiği ve 11.4.1973 tarihinde bunun tekrarlandığı halde müstedi buna karşı aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen tepki gö-stermemiş, herhangi bir harekette bulunmamış ve buna rağmen Evkaf Dairesiyle anlaşma yoluna girerek açtığı Asli Yetki müracaatını geri çekmiştir.

Bu meselede 1927 tarihinde zamanın Şeri'ye Mahkemesi hakimi tarafından verilen emir veya kararı vermeye yetk-isi olup olmadığı iddia edilmemiştir. Diğer bir ifade ile böyle bir tadilat hususunda karar verme yetkisinin kararı veren Mahkemede var olduğu kabul edilmektedir. Müstedinin esas istidası, yukarıda da belirtildiği gibi, böyle bir değişiklik yetkisi vakfı y-apan kişilerin kendilerinde saklı tutmadıklarına göre onların bu gibi değişikliği daha sonra talep etme hakkı olmadığı ve bu nedenle Mahkemenin de bu yönde karar verme yetki ve salâhiyeti olmadığı yönündedir.

Daha önce değinildiği gibi, ahkâmül evkafa gö-re vakıfı yapan taraflar değiştirme hakkını kendilerinde saklı tutmaslar dahi Şeriye Mahkemesi hakiminin onayı ile tasvibi ile tevliyet ile ilgili şartlar değiştirilebilir. Zamanın Şeriye Hakimi başvuru konusu kararı alırken kararını ne gibi bir gerekçeye -dayandırdığını önümüzde zabıtlar bulunmadığından, tespit etme olanağı bulamadık. Şer'iye Hakiminin bu yönde yasal hiçbir yetkisi olmadığı iddia edilmediğine göre de konu kararın yetkisiz ve yasalara aykırı olarak ve prohibition istidasının reddedilmesi ger-ekir.

Ayrıca, müstedi 1/72 sayılı istidasında 1919 yılında yapılmış ve daha sonra kendisini de kapsayacak olan vakfiyenin 1927 yılında tebdil edildiğini ve tevliyetin Evkaf Dairesine geçtiğini öğrendiği halde bir harekette bulunmamış ve sükût kalmıştır.- Müstedinin uzun zamandan beri bu değişikliğe itiraz etmemesi ve üstelik Vakıflar İdaresiyle durumu bildiği halde anlaşma yoluna gitmiş olması mevcut durumu kabul etmiş ve hakkından feragat etmiş anlamına gelmektedir. Ayrıca sonradan yapılan bu asli yetki -müracaatının neden bugüne kadar geciktiği makûl bir şekilde izah edilmemiştir.


Yukarıdaki nedenlerden dolayı ve müstedi müracaatını çok geç yaptığından talep ettiği Prohibition ve Certiorari emirlerinin verilmemesi gerekir kanısındayım.


Souç olarak mü-racaat reddolunur.



Masraflar hususunda herhangi bir emir verilmez.


(N. Ergin Salâhi) (Hamdi Atalay) (Taner Erginel)
Yargıç Yargıç Yargı-ç

26 Ocak 1989



















7






Full & Egal Universal Law Academy