Yargıtay Asli Yetki Numara 1/1990 Dava No 1/1990 Karar Tarihi 13.04.1990
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Asli Yetki Numara 1/1990 Dava No 1/1990 Karar Tarihi 13.04.1990
Numara: 1/1990
Dava No: 1/1990
Taraflar: Aycan Kebapçı ile Merkezi Cezaevi Müdürlüğü
Konu: Habeas Corpus - Kanuna aykırı ve yetkisiz olarak hapiste alıkonma iddiasıyla tahlye talebi
Mahkeme: Asli/Yetki
Karar Tarihi: 13.04.1990

-D.1/90 Yargıtay/Asli Yetki 1/90

Yüksek Mahkemede
Yargıç N. Ergin Salâhi huzurunda

Müstedi: Aycan Kebapçı, Merkezi Cezaevi, Lefkoşa.
ile
Müstedaaleyh: Merkezi Cezaevi Müdürlüğü vasıtasıyle
-KKTC Başsacvılığı, Lefkoşa.
A r a s ı n d a.

Müstedi namına: Rifat Reis
Müstedaaleyh namına: Hakkı Önen


H Ü K Ü M

Müstedi, 15.3.1983 tarihinde Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi önünde 106-2/83 sayılı Ceza davasında yargılanmış ve 8 ay hapse mahkûm edilmişti. Bu cezasını Mekezi Cezaevinde çekmekte iken Mağusa Ağır Ceza Mahkemesi önünde 1263/83 sayılı ikinci bir ceza davası ile yargılanmış ve 5.10.1983 tarihinde infaz edilmekte olan hapis cez-ası ile birlikte çekilmek üzere 18 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. 7 Ocak 1984 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 1/84 sayılı Af Yasası mahkûmu hapiste bulmuş ve Yasanın 10. maddesi uyarınca, 9.6.1984 tarihinde Af Yasasından yararlandırı-larak ¼ oranındaki hapis cezası infaz edilmeden şartlı olarak tahliye edilmişti.

İlgili yasanın 10. maddesi şöyledir:

"Bu Yasanın 7. ve 9. maddeleri uyarınca aftan yararlanan herhangi bir kişi, bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak beş yıl iç-inde üç yılı aşan hapisliği gerektiren bir suç işlediği takdirde, cezasının bu yasa uyarınca infaz edilmeyen kısmı aynen çektirilir."

Görülebileceği gibi mahkûm tahliye edildiği tarihten itibaren 5 yıl zarfında 3 yılı aşan bir hapislik cezası gerektiren -bir suç işlememesi şartına bağlanarak tahliye edilmişti

İhtilâfsız olgulara göre müstedi, yasanın öngördüğü 5 yıl dolmadan 3 yıldan fazla hapis cezası öngören iki suç işlemiş ve ilkin aleyhine getirilen 452/88 sayılı ceza davası ile Lefkoşa Ağır Ceza Mahk-emesi önünde yargılanarak 15.4.1988 tarihinde 18 ay hapis cezasına çarptırımıştır. Sanık hapse gönderilip cezasını çekmekte olduğu bir sırada başka bir suçtan aleyhine getirilen 8542/88 sayılı ikinci bir ceza davasından Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesinde yargı-lanarak 4.10.1988 tarihinde daha öcneki hapis cezası ile birlikte çekilmek üzere 21 ay hapse mahkûm edilmiştir.

Gerek 452/88 ve gerekse 8542/88 sayılı ceza davalarında, sanığa ceza takdir edilirken sabıkalarından söz edilmiş olmasına rağmen bu sabıkalard-an ötürü cezası infaz edilirken Af Yasasından kısmen yararlandırıldığı ve şartlı olarak tahliye edildiği mahkemnin bilgisine getirilmemiştir.

Mahkum birlikte çekilen hapis cezalarını tamamlayıp 15.3.1990 tarihinde tahliye edileceği sırada farkına varan M-erkezi Cezaevi yetkilileri mahkûmun daha önce sözünü ettiğimiz kısmi affa uğrayan cezasının şartını ihlâl ettiği gerekçesi ile 15.3.1990 tarihinden başlayarak 6 ay 15 gün daha şartlı af kaspamındaki infaz edilmeyen cezasını çekmek için mahkûmu tahliye etme-mişlerdir.

Müstedi, avukatı vasıtası ile Yüksek Mahkemeye dosyaladığı işbu "Habeas Corpus" istidasında, Merkezi Cezaevi yetkililerinin mahkûmu kanuna aykırı ve yetkisiz olarak hapiste alıkoyduklarını iddia ederek tahliyesini talep etmiştir.

İstidanın Y-üksek Mahkemedeki duruşmasında bulunan savcı özetle Merkezi Cezaevi yetkililerince alınan karar ve yapılan işlemlerin idari bir karar olduğunu ve müstedi durumundaki mahkûmun ancak Yüksek İdare Mahkemesine yapacğı bir başvuru ile hakkını arayabileceğini, b-u konuda "Habeas Corpus" istidasının ileri gidemeyeceğini iddia etmiştir.

Müstedi ise özetle cezaların infazının ceza hukuku sahasında olduğunu ve Merkezi Cezaevi yetkililerince yapılan işlemler ve alındığı iddia edilen kararın Kamu Hukuku sahasında olma-dığını ve bu nrdenle yapılan işlemler ve alındığı iddia edilen kararın idari yargı sahasına girmediğini iddia etmiştir.

Savcılığın ön itiraz mahiyetinde yapmış olduğu bu argümanın, meselenin esasına dair sair argümanlar dinlendikten sonra karara bağlanma-sı uygun görülerek tarafların esasa ilişkin argümanları dinlenmiştir.

İstidanın duruşmasında bulunan savcı, mahkûmun geçmiş sabıkaları Ağır Ceza Mahkemesine sunulurken mahkûmun kısmi aftan yararlandırıldığı ve şartlı olarak serbest bırakıldığı hususunun -mahkemenin bilgisine getirilmiş olmasının bir hata olduğunu kabul etmiştir. Keza bu durum mahkemenin bilgisine getirilmiş olsa idi sanığa ceza takdir edilirken mahkemece dikkate alınarak pek muhtemelen sair hapis cezaları ile birlikte çekilmesine karar ver-imiş olacağını da teslim etmiştir. Ancak şimdi yapılacak birşeyin kalmadığını, cezalar birlikte çekilmesine karar verilmediği cihetle şartlı olarak kısmi affa uğrayan ve tekrar çekmesi gereken 6 ay 15 gün hapis cezasını daha önce verilen ve 15.3.1990 tarih-inde biten cezalarından sonra çekmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Müstedi avukatı ise özetle kısmi ve şartlı affa tabi olan 6 ay 15 günlük hapis cezasının mahkûmun suçlu bulunduğu ve ilkin mahkûm edildiği 15.4.1988 tarihinden başlaması gerktiğini ileri -sürmektedir. Müstedi avukatının iddiasına göre kısmi affın şartı sanığın ilk mahkûm edildiği tarihte ihlâl edildiğine göre mahkûmun yarıda kalan hapis cezasının infazı bu tarihten başlaması gerekir. Bu tarihten başlamış olduğuna göre de diğer hapis cezalar-ı ile birlikte çekilmesine karar verilmemiş olmasına rağmen yasa gereği olarak cezasını çekmiştir ve serbest bırakılması gerekir. Bu nedenlerle Merkezi Cezaevi yetkilileri mahkûmu yasal olarak cezaevinde tutmadıklarından serbest bırakılmasının emredilmesi -gerekir.

Konunun esasını incelemeden önce yapılan ön itirazı bir karara bağlamayı uygun buldum.

Ceza Yasası ve bunun devamı mahiyetinde olup sıkı sıkıya Ceza Yasasına bağlı olması gereken ceza infaz hükümleri genel olarak özel hukuk sahasında olup idar-i yargı sahasında yer almaması gerekir. Nitekim Profesör Sıddık Sami Onar özel hukuk ile kamu hukukunun mukayesesini yapıp iki hukuk sistemi arasındaki irtibatı izah ederken ceza hukukunun tamamen ayrı olduğunu vurgulamaktadır. Cilt I sayfa 113'de şöyle de-nmektedir:

"Ceza hukuku ise mevzu ve esas bakımından idare hukukundan çok farklı olmakla beraber aralarında sıkı bir alaka vardır; Devletin idari faaliyetlerinden bir çoğu suç işlenmesine mani olmak içindir. Mani zabıta ve teşkilatının hedefi bundan ibare-ttir. Buna mukabil İdare Hukukunun bir çok kaidelerinin müeyyidelerini cezai müeyyideler teşkil eder. Bu suretle bu iki hukuk branşı karşılıklı yardımları ile birbirlerini ikmal ve aynı suretle hukuki emniyet gayesine hizmet ederler."
Ceza infaz kuralları- ceza hukukumuzun bir devamı olduğuna göre bunların uygulanmasında yapılan işlemlerin de genelde idari yargı sahası dışında olması gerekir. Ne var ki geçmişte Af Yasaları ve Cezaların infazından doğan ihtilâflarda Yüksek Mahkemeye Yüksek İdare Mahkemesi ol-arak başvuruda bulunulduğu gibi "Habeas Corpus" istidası ile aynı konularda Yargıtaya da başvurulmuştur. Örneğin Birleştirilmiş YİM 51/84 ve 52/84 Ahmet Köroğlu ile Merkezi Cezaevi vasıtası ile KKTC Başsavcılığı arasındaki davada mahkûmun çekmekte olduğu h-apis cezasının Af Yasası kapsamında olup olmadığı konu edilmiş ve Merekzi Cezaevi yetkililerinin, mahkûmun çekmekte olduğu hapis cezasının Af Yasası kapsamında olmadığı yönündeki kararı ile mahkûmun serbest bırakılmaması yönündeki işlem ve eylemleri, incel-enip karara bağlanmıştır. Ancak bu başvuruda konunun özel hukuk dalında veya kamu hukuku sahasında olup olmadığı tartışma konusu yapılmamış ve bu hususta mahkeme herhangi bir yargıya varmamıştır. Ayni şekilde hapiste cezasını çekmekte olan bir mahkûmun Af -Yasası kapsamına giridği halde hapiste tutuklu bulundurulmasının yetkisiz olduğu ileri sürülerek "Habeas Corpus" istidası ile 1/75 sayılı Hasan Mehmet Rezvan ile Merkezi Cezaevi Müdürlüğü arasındaki ceza istida ile Yüksek Mahkemeye müracaat edilmiş ve Yük-sek Mahkeme "Habeas Corpus" istidasını tezekkür ederek mahkûmun serbest bırakılmasına karar vermiştir. Ne var ki bu istida da daha önce sözü edilen başvurdaki gibi konunun özel hukuk alanında veya idari yargı sahasında olup olmadığı konu edilmemiş ve bu hu-sus karara bağlanmamıştır.

Bu durumda iki ayrı sistem içerisinde karara bağlanan her iki içtihat kararı da bana, karar vermem gereken konuda yardımcı olmaktan uzaktır.

Yukarıda değindiğim gibi ceza hukukumuzun bir devamı ve parçası olan infaz kuralları- ile cezaların infazı sırsında yapılan işlem ve kararlar idari yargı sahası dışında olup bu mahkemenin yetkisi dahilindedir. Nitekim Anavatan Türkiye'de de ceza infazı ile ilgili konular ve bunlardan doğan ihtilâflarda yetkili mahkemeler ceza mahkemeleridi-r. Bak: Nurullah Kunter Ceza Muhakemesi Hukuku sayfa 624, 625. Keza Dr. Sulhi Dönmezer Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku 1966 Baskısı cilt III sayfa 194.

Şimdi de meselenin esasını tetkik etmek gerekir.

Mahkûmun 1984 yılında Af Yasasından kısmi olarak yara-rlandırıldığı ve cezasının ¼'ünü çekmeden 9.6.1984 tarihinde şartlı olarak serbest bırakıldığı ihtilâfsız bir olgudur. Mahkûm 5 sene zarfında 3 seneyi aşan bir cezayı müstelzim suç işlememesi halinde sorun kalmayacaktı. Mahkûm 5 sene süresi dolmadan 425/88- ve 8542/88 sayılı ceza davalarının konusu olan 3 seneyi aşkın hapis cezalarına müstelzim suçlar işlemiş ve Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesince yargılanarak sırası ile 18 ay ve 21 ay hapse mahkûm edilmişti. İlk mahkûmiyet tarihi 15.4.1988'dir. Bu durumda müsted-i mahkûm 1/84 sayılı Af Yasasının 10. maddesi kapsamındaki şartı bu tarihte ihlâl etmiş oluyordu. Bu husus sanık suçlu bulunduktan sonra sanığa ceza vermek durumunda olan mahkemenin bilgisine getirilmesi gerekirdi. Bunun yapılmamış olması büyük bir hatadır-. Durum böyle olmakla beraber cezası yarıda kalan mahkûmun, şartı ihlâl ettiği andan itibaren bir yasa gereği olarak cezasının infazına başlanması gerektiğine göre başka bir suçtan suçlu bulunduğu ve Cezaevine sevkedildiği andan itibaren yarıda kalan cezas-ının başlamış olması gerekir. Bu durumda 15.4.1988'de Cezaevine sevkedilen sanığın baki kalan 6 ay 15 günlük cezası başlamış olur. Bu durum mantıki bir netice olmakla beraber bu hususu destekleyici Kıbrıs kararlarına rastlayamadım. Anavatan Türkiyede ise i-nfaz sistemi bizim yasalarımızdan oldukça farklıdır. Ancak temelde müelliflerin birleştikleri husus durdurulan, yarıda kalan cezalar ile şartlı serbest bırakılma hallerinde infaz edilmekte olan cezanın, şartın ihlâl edilmesi veya infazını durduran sebepler-in ortadan kalkması halinde cezanın infazına bırakıldığı yerden başlanacağı yönündedir. Bak Nurullah Kunter Ceza Muhakemeleri Hukuk Sayfa 626 "infazın geri bırakılması, durdurulması" yine sayfa 628 "infazın durması" keza sayfa 633 "şartlı salıverme", başlı-kları altında konunun detaylı olarak incelendiği görülür.

Yukarıda değinildiği gibi bizim ceza yasamızdan farklı olmakla beraber Af Yasası ile şartlı olarak serbest bırakılma durumuna olan müstedinin temelde farklı bir muameleye tabi tutulmaması gerekir.- Mahkûmun Af Yasasında öngörülen şartı ihlâl ettiği sabit olup cezaevine sevkedildiği andan itibaren eski cezasının infazının başlamış olmasına karar verilmesi gerekir ve ilk çekeceği ceza yarıda kalan cezasıdır. Daha sonra çarptırıldığı hapis cezalarını i-se mahkeme aksine bir hüküm vermediği takdirde ilk hapse mahkûm edildiği cezasını çektikten sonra çekmesi gerekir. Bak: Ceza Usulü Yasası Fasıl 155 madde 17(2). Bu madde mahkemece aksine bir hüküm verilmemesi halinde hapse mehkûm edilen bir kişinin mahkûm -edildiği hapis cezasının ilk çarptırıldığı hapis cezasının bitmesinden sonra başlayacağına dair hüküm içermektedir. Önümüzdeki mesele bu maddeye tam anlamı ile uymamakla beraber, müstedinin ilk mahkûm edildiği cezasının son bulmasından sonra, diğer hapis c-ezalarını çekmesi gerektiği maddeinin ruhuna uymaktadır. Esasen ilk çarptırıldığı ve yarıda kalan hapis cezalarını bu cezadan sonra çarptırıldığı hapis cezalarından sonra çekeceğine dair herhangi bir madde mevcut değildir. Bu durumda mahkûmun ilkin yarıda -kalan hapis cezasını çekmesi ve daha sonra birlikte çekilmek üzere mahkûm edildiği 18 ay ve 21 ay hapis cezalarını çekmesi gerekirdi. Ancak daha önce değindiğim gibi bu durum sanığı yargılamakta olan İlk Mahkemenin bilgisine getirilmediği cihetle bu husust-a karar verilmemiş ancak mahkûmun 452/88 ve 8542/88 sayılı davalarda çarptırılmış olduğu hapis cezalarının başlangıç tarihleri, ilkinin 15.4.1988 ikincisinin ise diğeri ile birlikte çekilmek üzere 4.10.1988 olduğu dikkate alındığında mahkûmun yarıda kalan -cezasını ilkin çekmesi gerektiği bulgusuna vardıktan sonra tüm bu cezaların birlikte çekilmesine zımnen karar verilmiş olduğunun kabul edilmesi gerekir.

Bu durumda 15.3.1950 tarihinde müstedinin, Af Yasası kapsamında olan yarıda kalmış hapis cezası dahil- tüm hapis cezalarını çekip tamamlamış olduğundan bu tarihten itibaren tutukluluk halinin devam etmesi yasal değildir ve serbest bırakılması gerekir.

Netice olarak istida kabul edilir ve müstedinin derhal serbest bırakılmasına karar verilir.


(N. Ergin -Salâhi)
Yargıç

13 Nisan 1990












6






Full & Egal Universal Law Academy