Yargıtay Asli Yetki Numara 1/1972 Dava No / Karar Tarihi 14.05.1973
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Asli Yetki Numara 1/1972 Dava No / Karar Tarihi 14.05.1973
Numara: 1/1972
Dava No: /
Taraflar: Hamit Şefik ve diğerleri ile Vakıflar ve Din İşleri Dairesi
Konu: Mülhak vakfın mazbut vakfa dönüşmesi - Vakıf gelir ve giderleri - Vakıf gelirlerinin galleharlara dağıtılması
Mahkeme: Asli/Yetki
Karar Tarihi: 14.05.1973

-İstida No. 1/1972

Yüksek Mahkeme Huzurunda (Asli Yetki)
Hâkim Ülfet Emin.
Larnaka'lı Hatice ve Siddika Hanımlar Vakfı Hakkında.

Davacılar: Larnaka'lı Hamit Şefik ve diğerleri
ile
Davalı: Vakıflar ve Din İşleri dairesi, Lefkoşa.
- A r a s ı n d a.

Davacılar namına: H. Cahit Yılmazoğlu.
Davalı namına: Ümit Süleyman.



K A R A R

Davacılar Lârnaka'da Hatice ve Siddika Hanımlar Vakfının galleharları olduklarını iddia ederek vakfı idare eden -Davalı aleyhine aşağıdakilerini talep ettiler.

"(a) Davalının, Hatice ve Siddika Hanımlar Vakfının idaresinin kendilerine geçtiği tarihten bu yana davacılara Vakfın gelir giderlerle ve bugünkü mali durumunu gösterir yıllık bilânço itasını âmir bir emir;-

Mezkur Vakfın İdaresinin davalıya intikal ettiği tarihten bu yana yıllık gelirden Vakfiye gereğince Nayle Hanıma ve evlâdına tevzini gerekli galle fazlasının tesbiti ve ödenmemiş bulunan geçmiş senelere ait kısmından davacılara düşen miktarın ödenmesi iç-in hüküm ve emir;

Dava tarihinden itibaren her yıl sonunda davalının davacılara mezkûr Vakıfla ilgili mufassal hesap bilânçosu vermesi için emir;

Davalının Nitsa Otel ve Skourno'nun dükkânı diye bilinen ve Hatice ve Siddika Hanımlar Vakfına ait olan mall-arla ilgili olarak aldığı tekliflerin ve giriştiği bilumum muamelelerin, Mahkemenin tayin edeceği bilir kişilerce tahkiki ve ortada davalının kusuruna arfedilebilecek kötü idare olup olamdığının, varsa Vakfın bu yüzden genel olarak ve davacıların özel olar-ak uğradıkları zararın tesbiti ve bu suretle tayin edilecek zarar ziyanın ödenmesini amir bir emir;

Adı geçen Vakfın mütevelliliğinin ve/veya idaresinin galleharlardan veya davacılardan mütevelliliğe ehil olana iadesi için emir;

Meselenin maliyetinin ger-ektirdiği sair hal şekli;

İşbu dava masrafları."

Davacılar iddialarını destekleyen 14 Nisan 1972 tarihli Yemin Verekasında davalının mezkûr vakıftan ortalama £2,500. yıllık gelir sağladığı halde galleharlara takriben 1967 yılına kadar vakıf ile ilgili hi-ç hesap vermediği, sadece ilk önce yılda bazı galleharlara ayda £5.dan cem'an yıllık £300.- tahsisat ödediklerine, daha sonra aylık £7.ya, daha sonra da aylık £9.ya çıkarıldığını belirttiler. Davacılar 1955 yılından beri vakıftan hak ettikleri menfaatları -alamadıklarını ve bu suretle davalıdan £20,000'yı mütecaviz alacakları bulunduğuna inandıklarını, davalının hatalı idaresi yüzünden vakfın gelirinin azaldığını ve galleharların zarar gördüklerini iddia ettiler.

Davalı davacıların İstidasına itiraz etti v-e itiraznameyi destekleyen bir Yemin Verekası dosyaladı. İşbu yemin verekası ile vakfiye şartlarına göre vâkıfın vefatından sonra vakfın tevliyeti Evkaf Dairesine intikal ettiği, mavalı mezkûr vakfı 1940'dan beri vakfiye şartlarına uygun olarak idare etti-ği, mer'i mevzuat gereğince mezkûr vakfın 1957 senesinde Evkaf Yüksek Meclisi tarafından mazbuta vakıf olunması hususu karara alındığı ve o zamandan beri mazbut vakıf olarak idare edildiği belirtilmektedir. Davalının mazbut vakıfların hesaplarını vermek me-cburiyetinde olmadığı, vakıftan temin edilen gelir evvelâ vakfın tamiri için masraf yapıldıktan sonra vakfiye şartlarına uygun olarak hazırlanan tevzin cetveline göre hayır hizmetlerine v.s. hususlara ödenen veya harcanan paralardan sonra artan miktar vakı-ftan istifade eden şahıslara mer'i mevzuata uygun olarak tahsisat olarak ödendiği ileri sürüldü. Ayni yemin verekasında davalının mezkur vakfa ait gayri menkul malları en iyi şekilde idare etmekte olduğu ve davalıya atfedilebilecek herhangi bir ihmalkârlık- ve/veya kötü idare durumu mevcut olmadığı ileri sürüldü.

Davacılar Mahkemenin müsaadesi ile davalıların itirazına cevap verdiler ve işbu cevapta davacılar davalının itirazlarını dayandırdığı hukuki mesnetlerden Evkaf ve Vakıflar Kanunu Nizamnamesinin 15-. nizamının bu nizamların yapılması için yetki bahşeden Evkaf ve Vakıflar Kanunu Fasıl 337, madde 63'ün bahşettiği yetkiyi tecavüz ederek (ultra vires) yapılmış olması sebebi ile hukuken muteber olamayacağını ve dolayısıyle Evkaf Yüksek Meclisinin mezkûr 1-5. nizama istinad ederek yaptığı tasarrufların da batıl bulunduğunu iddia ettiler.

Davalı davacıların cevabına cevap vererek Evkaf ve Vakıflar Kanunu Nizamatının 15. nizamının muteber olduğunu ileri sürerek davacıların İstidada taleb ettiklerinin müruru -zamana uğradığını, ve nizamlar ultra vires kabul edilseler dahi, davacıların davalıdan geçmiş tasarrufları aleyhine herhangi bir talepte bulunmaya hakları olmadığını iddia etti.

İstidanın duruşmasına başlandığında en mühim ihtilaf konusunun Evkaf ve Vakı-flar Nizamnamesi 1957'nin 15(2) nizamının yetki çerçevesi dahilinde (ultra vires) yapılıp yapılmadığı hususu olduğu cihetle, mahkeme ilk önce bu hukuki noktanın karara bağlanmasının uygun olacağı görüşünü izhar etti. Bu görüşe tarafların avukatları da işt-irak etti ve ilk önce bu hukuki ihtilâf konusu hakkında avukatların argümanlarının dinleyerek hukuki konuyu karara bağlamak kararlaştırıldı. Dolayısıyle bugün Mahkemnin kararı sadece işbu ihtilâf konusu olan hukuki nokta ile ilgilidir.

Fasıl 337, Evkaf v-e Vakıflar Kanununun 63. maddesi tahtında Evkaf Yüksek Meclisi Vali'nin tasvibi ile Kanunun daha iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacı ile Resmi Gazetede ilân edilecek Nizamname yapabilir ve işbu madde ile verilen yetkinin genelliğine halel gelmeksi-zin aşağıdaki hususlar veya herhangi birisi için Nizamname yapabilir.

Vakıf mallarının idaresi ile ilgili bütün hususları düzenlemek.

Evkaf Dairesi tarafından alınacak olan ücreti tayin ve harcı tesbit etmek.

......................

....................-..."

1957'de Evkaf Yüksek Meclisi, Vali'nin tasvibi ile Fasıl 337, Evkaf ve Vakıflar Kanununun 63, maddesi uyarınca verilen yetkiye istinaden Evkaf ve Vakıflar (Mülhak Vakıflar) Nizamnamesi, 1957 olarak isimlendirilen nizamnameyi yaptı. Bu nizamnamenin 15-(1) nizamına göre 15 seneden beri devamlı olarak Evkaf Yüksek Meclisi tarafından idare olunan herhangi bir mülhak vakıf, herhangi bir şahıs vakfın haklı ve başarılı olarak mütevelliliğini talep etmediği takdirde, mazbut vakıf haline dönmüş olur (vest). 15(-2) nizamına göre ise böyle bir dönüş (veasting) olduğu zaman sözü geçen vakıftan herhangi bir menfaat sağlayan galleharlar olduğu takdirde, Evkaf Yüksek meclisi dönüşe (vesting) tekaddüm eden 3 sene zarfında alınan vasati yıllık gelire istinaden, vakfiye, -Evkaf ve Vakıflar Kanunu ve Nizamname tahtindeki hakları uyarınca sözü geçen galleharlara bir tahsisat ödenmesine devam edecektir.

Bu İstidada davacılar 15(2) nizamının yetki çerçevesi haricinde (ultra vires) olduğunu iddia etmektedirler.

Hiç şüphe yok-yur ki bir Kanun, herhangi bir organın, Makamın Kanunun öngördüğü şekilde Nizamname yapmasına yetki verebilir. Ancak bu gibi hallerde yapılacak olan Nizamnamenin Kanuna uygun olması ve Kanunun öngrdüğü bir şekilde yapılması gerekir. Herhangi bir Kanun taht-inde yapılan herhangi bir Nizamname aşağıdaki hususlara uyması gerekir.

Nizamnamenin Kanunun öngördüğü bir şekilde yapılması, tasvip ve ilân edilmesi.

Nizamnamenin Memleket kanunlarına zıt (repugnant) olmaması.

Nizamnamenin yapıldığı Kanuna zıt olmaması- ve Kanun tahtinde verilen yetki çerçevesini aşmaması.

Nizamnamenin gayri muayyen olmaması.

Nizamnamenin gayri makul olmaması.

Bu hususta Craies On Statute Law, 3. baskı, s.268'de şunlar yer almaktadır:-

"There ara five main grounds on which the byla-ws may be treated as ultra vires -

That they are not made, sanctioned and published in the manner prescribed by the statute which authorises the making.
That they are repugnant to the laws of England.
That they are repugnant to the statute under which th-ey are made.
That they are uncertain.
That they are unreasonable."

ve Maxwell On Interpretation of Dtatutes 11. baskı, s.290'da- şunlar yer alamktadır:-

"They must, on pain of invalidity, be clear and definite and free from ambiguity, and should not make unlawful things that are otherwise innocent. They must not be in excess of the statutory power authorising them, nor repugnant- to that statute or to the general principles of law."

ve sayfa 291'de ise şunlar yer almaktadır:-

"But on the other hand, if a by-law necessarily involves that which is unreasonable, it is the duty of the court to declare it to be invalid."

Mixnam's- Properties Ltd. v. Chertsey Urban District Council (1963) 2 A.E.R. 787, s. 791'de Willmer L.J. şunları söyledi:

"In the light of the authorities cited to us, I think it is possible to say that such a statutory power to impose conditions, even though exp-ressed in the widest terms, must be held to be subject to limitation in four well defined respects.

The conditions must not be such as to effect a fundamental alteration in the general law relating to the rights of the persons on whom they are imposed unl-ess the power to effect such an alternation is expressed in the clearest possible terms. This is no more than an application of the general principle that no statute is to be construed as effecting a substantial alteration in the law beyond what it express-ly declares; see National Assistance Board v. Wilkinson (1952) 2 All E.R. 255, for a wery clear statement of the principle involved.
The power to impose conditions must be limited by refernce to the subject-matter of the statute - i.e. the condions must be- such as fairly fall within the ambit of the statute. ..........................
The conditions must not ve unreasonable, i.e. such as Parliament clearly cannot have intended should be imposed. In this respect it seems to me that the construction of a stat-utory power to impose conditions should be approached in the same way as that of a power to make bye-laws." ........................
Although I do not think it is strictly a question of vires, it must be accepted that a condition may be held void for uncer-tainty, and consequently unenforceable, if it is ambiguous or uncertain in its application. It is to be remembered, that, in the event of non-compliance with one of the conditions, penal consequences- may follow. It is therefore important that the conditions sought to be imposed should be unambiguous and free from uncertainty."

Diplock L.J. ise s.779'da şunları söyledi.

"This general rule of construction has a particular application to clauses in st-atutes by which Parliament authorises other persons or authorities to exercise powers of subırdinate legislation whether directly by means of bye-laws or (as in the present case) indirectly bu subjecting what would otherwise be lawful activities of citizen-s to conditions the breach of which gives rise to penal sunctions Parliament can make whatever cahnges it likes in the law, but subordinate legislative authorities can make only such changes in the las s Parliament has expressly empowered them to make.

T-he various special grounds on which subordinate legislation has sometimes been said to be void - e.g. because it is unreasonable; because it is uncertain; because it is repugnant to the general law or to some other statute-can, I think, today be properly r-egarded as being particular applications of the general rule that suboradinate legislation, to be valied, must be shown to be within the powers conferred by the statute."

Ve Regina v. lewis (Stipendiary Magistrate) and Moss XII T.L.R. e.368'de şunlar yer- almaktadır: -

"Mr. Ballhache argued in support of the rule. Volubeer corps have power under section 24 of the Volunteer Act, 1863, to make rules relating to the "management of the property, finances, and civil afafirs of the corps." Section 27 of the A-ct provides that any sum due under rules is to be recoverable as a penalty is recoverable under the Act, adn the case, therefore, comes within the words of section 1 of Jervis's Act, and the sum is recoverable on informatıon. The case is of great importanc-e to Volunteer corps, ffor if a Volunteer will not ake himself efficient the corps wish to compel him to pay the sum, £5 in this case, which has been lost through his failure to become efficients.

The Lord Chief Justice said that, in order tp give effect- to the rules of the corps under which these proceedings were taken, it must be shown that these rules conformed to and came within the satute authorising them. He particular rule in question provided that any officer or member who failed to make himself e-fficient and to earn the capitation grant should be liable to pay to the funds of the corps the amount of the grant which he had failed to earn. It was contended that, by reading that rule inyo the Act of 1863, the sum was recoverable as a penalty, and the-refore within Jervis's Act, and that on non-payment to Volunteer in default could be sent to prison. Section 24 of the Volunteer Act, 1863, enacted that rules shouldd be made relating to the management of the property, finances, and civil afafirs of the co-rps. His Lordship did not think the rule in question came within any of those words. There was, therefore, no stattory authority for the rule."

İhtilâf konusu Nizamnamenin Kanunun 63. maddesinin öngördüğü bir şekilde Evkaf Meclisi tarafından yapıldığına,- Vali tarafından tasvip edildiğine ve Resmi Gazetede ilân edildiğine şüphe yoktur. Ancak bu yapılan Nizamnamenin Kanun tahtinde verilen yetki çerçevesi içersinde yapılıp yapılmadığını eleştirmek gerekir. 63. madde Evkaf Yüksek Meclisine Kanunun daha iyi bi-r şekilde yürütülmesini sağlamak amacı ile Nizamname yapma yetkisi verir. O halde yapılan Nizamnamenin Kanunun öngördüğü hususlar ile ilgisi olup olmadığını eleştirmek gerekir. 15(2) nizamı mülhak bir vakfın mazbut vakfa dönüşü halinde galleharların alacağ-ı tahsisatı tesbit etmektedir. Acaba Esas Kanunda bu hususta yani mülhak bir vakfın mazbut bir vakfa dönüşü (vest) halinde galleharlara verilecek olan galleyi tesbit etmek için Yüksek Meclise herhangi bir yetki verilir mi? Fasıl 337 Kanununu madde madde in-celedim. Maalesef kanunun herhangi bir maddesinin Evkaf Yüksek meclisine böyle bir yetki verdiğini görmedim. Bu durumda Esas Kanunda Evkaf Yüksek Meclisine böyle bir yetki verilmediği cihetle Evkaf Yüksek Meclisinin bu hususu ile ilgili herhangi bir nizamn-ame yapmaya yetkisi yoktur. Nitekim nizamnamenin ismine bakıldığında nizamnamenin sadece mülhak vakıflara şamil olduğu aşikârdır. Dolayısıyle bu husus ile ilgili yapılan Nizamnamenin Evkaf Yüksek Meclisinin yetki çerçevesi dışında çıktığı aşikârdır kanaatı-ndayım. Bunun için Evkaf ve Vakıflar Nizamnamesi 1957'nin 15(2) maddesinin yetki çerçevesi haricinde (ultra vires) olduğu için muteber sayılmaması gerekir kanaatindeyiz. Kaldı ki bir an için sözü geçen nizamın yetki çerçevesi dahilinde yapıldığı addolunsa -bile, yapılan nizamın memleket kanunlarına zıt ve/veya makul olup olmadığı araştırıldığında bir vakfın gallesini almaya hakkı olan şahısların haklarını kısıtladığı cihetle memleketin genel kanunlarına aykırı olduğu aşikârdır. Hiç şüphe yoktur ki herhangi b-ir şahsın haklarını kısıtlayıcı kanun yapılabilir. Ancak böyle bir kanunun bizzat Yasama meclisi tarafından sarih olarak belirtilmesi gerekir. Kanunda Yasama Organının galleharların haklarını kısıtlayan herhangi bir madde mevcut değildir. Buna ilâveten iht-ilaf konusu olan Nizamın makul olup olmadığını da araştırmak gerekir. Esas kanunda galleharların haklarını kısıtlayıcı nitelikte sarih bir madde olmadığı cihetle Mahkemenin yapılan nizamın makul olup olmadığını araştırmaya yetkisi vardır. Evkaf ve Vakıflar- Kanunun 26(1) maddesi bir vakfın gallesinin nasıl uygulanacağını gösterir. 26(1) maddesine göre bir vakfın gallesi ilk önce mevkufun idamesi ve tamirine hasrolunacak, daha sonra da vakıfta belirtilen özel gayelere hasrolunacaktır. Vakıflarda en mühim hus-us vakfın arzularına yani vakfiye şartlarına uymaktır. Vakfı idare eden herhangi bir şahıs veya makam veya organ vakfiyenin şartlarının tamamını yerine getirmek mecburiyetindedir. Vakfı yapan vakıf vakfiyesinde gallenin kimlere nasıl ve ne nisbette verilec-eğini tesbit etmiştir. Kanaatımca vakfı idare eden herhangi bir şahıs, makam veya organ, vakfiyenin şartlarını (bunun hilâfına belirli bir Kanun yapılmadıkça) aynen uyulması gerekir. Halbuki 15(2) nizamı galleharların alacağı galleyi kısıtlamıştır. Çünkü b-ir an için mülhak vakfın mazbut vakıf haline dönüşüne (vesting) tekaddüm eden 3 yıl zarfında mevkufun tümünün veya herhangi bir kısmının şu veya bu sebepten dolayı herhangi bir gelir getirmediği kabul edildiğinde veya herhangi bir sebepten dolayı 3 sene za-rfında vakfın gelirinin az olduğu kabul edildiğinde veya 3 seneden sonra vakfın gelirinin 3-5 veya 10 misline çıktığı veya çıkma ihtimali olduğu göz önünde tutulduğunda galleharları vakfiye tahtinde almaları gereken galle sınırlandırılmış olur. Kanaatımca -bu sınırlandırma eylemi ancak belirli bir kanun ile veya kanunun belirli bir maddesinin daha iyi bir şekilde yürütülmesini sağlayacak bir nizamname ile yapılabilir. Fakat esas Kanunda bu hususun açık olarak belirtilmesi gerekir kanaatındayım. 15(2) nizamın-ın normal olarak gayri makul olduğu aşikârdır kanaatındayım. Bunun da sebebi galleharların vakfiye uyarınca haklarının kısıtlanmasıdır. Makul deyiminden neyin kastedildiği hususunda Kruse v. Johnson (1898) 2 Q.B.D. 91, s.99-100'de Lord Russell of Killowen -C.J. şunları söyledi:-

" But unreasonable in what sebse? If, for instance, they were found to be partial and unequal in their operation as between different classes; if they were manifestly unjust; if they disclosed bad faith; if they involved such oppre-ssive or gratutious interference with the right of those subject to them as could find no justification in the minds of reasonable men, the Court might well say, "Parliament never intended to give authority to make such rules; they are unreasonable and ult-ra vires." But it is in this sense, and in this sense only, as I conceive, that the question of unreasonableness can properly be regarded."

-Kanaatımca 15(2) nizamı aşikâr surette adil olmayıp vakfiye uyarınca galleharların haklarını kısıtlamaktadır. Bu yüzden Esas Kanunda belirli bir madde olmadığından, 15(2) nizamı garyi makuldür kanaatındayım.

Davalının avukatı 12/60 sayılı Türk Cemaat M-eclisi Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Teşkilat Kanununun 55. maddesi ve 31/70 sayılı 1970 sayılı 1970, Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Teşkilât Kuralının 28. maddesi tahtinde Evkaf ve Vakıflar Kanunu gereğince yapılan herhangi bir nizamnamenin kanun oalarak- addedilmesi gerektiğini iddia etti. 12/60 sayılılı Kanunun 55. maddesi aynen şöyledir:-

"Evkaf ve Vakıflar Kanunu bölüm 337, Türk Din Reisi (Müftü) Kanununun (Bölüm 340) veya bunlar gereğince yapılan herhangi bir Nizamnamenin bu Kanun ile açıkça gösteri-len hususlar hakkındaki ve bu Kanunun hükümlerine aykırı veya uygun olmayan hükümleri yürürlükten kaldırır; bunlar dışındaki hükümleri bu Kanuna uymaları için yapılması gerekli tahvillerin yapılması sureti ile yorumlanır veya uygulanırlar."

31/70 sayılı -Kuralın 28. maddesi ise aynen şöyledir:

"28. Evkaf ve Vakıflar Kanununun, Türk Cemaat Meclisi Vakıflar ve Din İşleri Dairesi Teşkilât Kanununun ve bu kanunlar gereğince yapılan Nizamnamelerin bu Kurala aykırı olan hükümleri kaldırılır ve korunan kısım ve- maddelerdeki hükümler, Temel Kurallara, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının ve yürürlükteki bir Kanun, kural ve Tüzüklere göre tefsir edilir veya uygulanır."

Kanaatımca 12/60 sayılı Kanunun 55. maddesi ve 31/70 sayılı Kuralın 28. maddesi daha önce yapılan n-izamnamelerin hükümlerini kanun kuvvetine sokmuş değildir. Kanaatımca her iki maddenin gayesi kanun veya kuraldan evvel yapılan nizamnamelerin kanun veya Kurala aykırı olmayan hükümlerinin nizamname olarak muteber kaldığını belirtmektedir.

Yukarıda belir-tilenlerin ışığında Evkaf ve Vakıflar Nizamnamesi, 1957'nin 15(2) nizamının yetki çerçevesi haricinde (ultra vires) olduğuna karar verilir. Bu nedenle Evkaf ve Vakıflar (Mülhak Vakıflar) Nizamnamesi, 1957'nin 15(2) nizamı geçerli ve muteber değildir.

14 M-ayıs 1973 (Ülfet Emin)




















1






Full & Egal Universal Law Academy