Yargıtay Aile Dairesi Numara 7/2014 Dava No 3/2017 Karar Tarihi 07.03.2017
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Aile Dairesi Numara 7/2014 Dava No 3/2017 Karar Tarihi 07.03.2017
Numara: 7/2014
Dava No: 3/2017
Taraflar: Kemal Erçelik ile Ayşe Naciye Yalınkaya ve Haldun Erçelik arasında
Konu: Nesebin reddi - Babalık karinesi - Hile nedeni ile zamanaşımı süresinin geçirilmesi - Teyit edici şahadet.
Mahkeme: Yrg/aile
Karar Tarihi: 07.03.2017

-D. 3/2017 Yargıtay/Aile/Hukuk No: 7/2014
(Girne Aile Dava No: 136/2009)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti:Ahmet Kalkan, Gülden Çiftçioğlu, Bertan Özerdağ

İstinaf eden: Kemal Erçelik, Lapta - Girne -
(Davacı)

ile

Aleyhine istinaf edilen: No.1- Ayşe Naciye Yalınkaya, Arabahmet - Lefkoşa
No.2- Haldun Erçelik, Köroğlu Sokak No.6 Arabahmet - Lefkoşa
- (Davalılar)

A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Tevfik Mut
Aleyhine istinaf edilen No.1 ve No. 2 şahsen hazır

Girne Aile Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Talat Usar'ın, 136/2009 sayılı davada, -7.5.2014 tarihinde verdiği karara karşı, Davacı tarafından yapılan istinaftır.

------------

K A R A R

Ahmet Kalkan: Bu istinafta, Mahkemenin kararını, Sayın Yargıç Bertan Özerdağ okuyacaktır.

Bertan Özerdağ: Bu istinaf, Davacı/İstinaf Edenin (Bunda-n böyle sadece Davacı olarak anılacaktır) Girne Aile Mahkemesinde Davalı/Aleyhine İstinaf Edilenler (bundan böyle sadece Davalılar veya yeri geldikçe Davalı No.1 veya Davalı No.2 olarak anılacaktır) aleyhlerine dosyaladığı 136/2009 sayılı davada, Alt Mahke-menin 7.5.2014 tarihinde aldığı davanın ret ve iptal kararına karşı dosyalandı.
İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR

İstinaf ile ilgili olguların büyük bir kısmı ihtilafsızdır. İhtilaflı olan olgular aşağıda açıkça belirtilecek olup, bunlar dışında aşağıda belirt-ilen olgularda taraflar ihtilaflı değildirler. Mesele ile ilgili olgular özetle şöyledir:

Davacı ile Davalı No.1 1958 yılında Güney Kıbrıs'ta Binatlı köyünde evlendiler. Davacı ile Davalı No.1'in bu evlilikleri içerisinde Hüseyin, Hülya ve Davalı No.2 ol-an Haldun isimli üç çocukları oldu. Davalı No.2 Haldun Erçelik, Davacı ve Davalı No.2'nin boşanmasından takriben 2 yıl kadar önce, 19.7.1966 tarihinde doğdu.

Davacı ile Davalı No.1, 22.2.1968 tarihinde, Limasol Aile Mahkemesinin emri ile boşandılar. Mahk-eme emri ile Hülya ve Hüseyin isimli çocukların velayeti Davacıya, Davalı No.2 Haldun'un velayeti ise Davalı No.1 olan annesine verildi.

Davalı No.2 büyüyüp reşit olduktan sonra evleneceğinde, Emare No.1 Düğün Davetiyesinde baba olarak Süleyman Soyukas-ap ismini yazdırdı.

Davacıya göre, Davalı No.1'i boşanmadan önce kendi kuzeni olan Süleyman Soyukasap ile birlikte uygunsuz şekilde yakaladı ve bu nedenden dolayı boşandı. Buna bağlı olarak Davacı, Davalı No.2'nin kendi çocuğu olup olmadığından her zaman- şüphelendi. İhtilaflı olan bu olguya göre, Davacı takriben 19 Eylül 2009 tarihinde, büyük oğlu Hüseyin'in yurt dışından Lapta'ya taşındığı dönemde naklettiği vitrinli dolabın içerisinde, Davalı No.2'nin düğün davetiyesini buldu. Bu davetiyede, Davalı No.2-'nin baba olarak ismini yazdığı yerde Süleyman Soyukasap ismini görünce, Davalı No.2'nin kendi çocuğu olmadığı hususundaki şüphesi kesinleşti.

Davacı, bu şüphesinin davetiyeyi bulması ile somut bir gerçeğe dayandığı düşüncesiyle huzurumuzdaki istinaf-a konu, Girne Kaza Mahkemesinde, 136/2009 sayılı nesebin reddi davasını dosyaladı.

Davalı No.1 ve No.2, bu davanın kendilerine tebliğ edilmesinden sonra, avukatları vasıtası ile müdafaa dosyaladı. Davacı Avukatı ise müdafaaya cevap dosyaladı. Alt Mahke-me, 26.4.2010 tarihli celsede, Davalıların Mahkemede hazır olmamasına istinaden Davacıya davasını ispata izin verdi. Mahkeme sunulan şahadet sonrasında, Davacının talepleri uyarınca, Davacının Davalı No.2'nin biyolojik babası olmadığına ve nüfus kayıtların-da gerekli düzeltmelerin yapılmasına emir verdi.

Davalıların bu emrin iptalini talep eden bir istida dosyalamaları üzerine, dosyalanan istidayı dinleyen Alt Mahkeme, 8.10.2013 tarihinde, 26.4.2010 tarihinde verilen hükmü iptal etti.

Bu aşamadan sonra- davanın duruşması yapıldı. Duruşma neticesinde Alt Mahkeme, kararında, yasada öngörülen süre geçtiğinden ve öngörülen sürede başvurulmadığından Davacının davasını ret ve iptal etti. Alt Mahkeme, kararında, meselenin istinafa gitme ihtimaline binaen yapıla-n incelemede, başvurunun süresinde yapılmış olması halinde, Davacının davasında talep ettiği şekilde emir verilmesi gerektiğine bulgu yaptı. Alt Mahkeme, Davalıların masraflarının Davacı tarafından ödenmesine emir verdi.

Davacı davasının ret ve iptal ed-ilmesine ve aleyhine masraf emri verilmesine binaen huzurumuzdaki istinafı dosyaladı.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Davacı istinafında 6 istinaf sebebi ileri sürmekle birlikte, istinafını iki başlık altında özetlemek mümkündür:

Muhterem Alt Mahkeme, Davacının ş-ahadetine inanıp inanmadığına bulgu yapmadan teyit edici şahadet aramakla ve Davacı teyit edici şahadet sunmadığından davasını ispat edemediğine bulgu yapmakla ve/veya davasındaki talepleri uyarınca emir vermemek ve davayı reddetmekle hata yaptı.

Muhtere-m Alt Mahkeme, Davacı aleyhine masraf emri vermekle hata yaptı.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI

Davacı Avukatı, hitabında, özetle aşağıdaki argümanlarda bulundu:

Davacı, Davalı No.1'i başka bir kişi ile uygunsuz vaziyette yakaladığı için boşandı. Dava-cı, Davalı No.2'nin bu olaydan hemen önce doğması nedeniyle kendi çocuğu olmadığından her zaman şüphelendi. Bu şüphesi nedeniyle de Davacı, Davalı No.1'den boşandı. Davalı No.1, Davacıdan boşandıktan bir süre sonra bu kişi ile evlendi. Davacı düğün davetiy-esini bulana kadar, Davalı No.2'nin biyolojik babasının Süleyman Soyukasap olduğundan şüphelenen Davacı, davetiyeyi bulduğunda ise şüphesinde haklı olduğuna inandı.

Davacı, davetiyeyi bulana kadar Davalı No.1'in Davalı No.2'nin nesebi ile ilgili kendisi-ne bilgi vermediğinden nesep ile ilgili başvuru yapamadı.

Alt Mahkeme teyit edici şahadet aramakla hata yaptı. Davacı, Alt Mahkemede davetiyeyi bulduğu esnada, oğlu Hüseyin Erçelik ile birlikte olduğunu söylemedi. Davacının bu hususta şahadetinde sadece,- oğlu Hüseyin Erçelik'in yurt dışından eşyalarını taşıdığını ve evin önüne getirildiğinde vitrinli dolabın içerisinde bir davetiyeyi fark ettiğini, bu davetiyenin Emare No.1 Davetiye olduğunu ve bu Davetiyede Davalı No.2'nin baba olarak S.S. ismini yazdığı-nı gördüğünü ifade etti. Bu şahadeti hatalı değerlendiren Alt Mahkeme, Davacının davetiyeyi bulduğu esnada yanında oğlu Hüseyin Erçelik'in de olduğundan hareket ederek, oğlu Hüseyin Erçelik'in mahkemede şahadet vermemesi nedeni ile bu olguyu teyit etmediği-nden Davacının bu husustaki iddiasını ispat edemediği sonucuna vardı. Alt Mahkeme, gerek Davacının bu yönde şahadet vermemesine rağmen Hüseyin Erçelik'in Davacı ile birlikte olduğu sonucuna varmakla ve gerekse teyit edici şahadet aramakla hata yaparak hata-lı bir sonuca ulaştı.

Davalı No.1 Alt Mahkemede şahadet vermedi, bu konu ile ilgili hiçbir açıklama yapmadı veya Davacının iddialarına cevap vermedi. Alt Mahkeme, Davalı No.1'in şahadet vermeyerek Davacının iddialarını tekzip etmemesini de Davacı -lehine dikkate almamakla hata yaptı.

Belirtilenler ışığında istinafın kabul edilerek, Alt Mahkemenin Davacının davasını ret ve iptal eden kararının iptal edilmesi gerekir.

Davalı No.1 mahkemeye şahsen hitapta bulundu ve kısaca Alt Mahkemenin kararın-ın hatalı olmadığını, kendisinin hiçbir hususta yalan söylemediğini, Emare No.6'nın gerçekleri ve doğruları gösterdiğini ileri sürdü.

Davalı No.2 de istinafındaki hitabında özet olarak, Davacının Emare No.1 Davetiyeden, davetiyenin dağıtıldığı dönemde h-aberdar olduğunu, bilgi sahibi olduğunu,davetiyede Davacının isminin yazılmamasının gerekçesinin Davacıdan hiçbir zaman babalık görmemesi olduğunu, davetiyeye baba olarak dilediği kişinin ismini yazma hakkı olduğunu, davetiyede baba olarak biyolojik babası- yerine kendisine biraz babalık yapan kişinin isminin yazılmasını uygun gördüğünü, Alt Mahkemenin kararının hatalı olmadığını ileri sürdü ve Alt Mahkemenin masrafları lehine vermekle hata yapmadığını, verilen masrafın üzerinde masraf yaptığını iddia etti. -

İNCELEME

Muhterem Alt Mahkeme, Davacının şahadetine inanıp inanmadığına bulgu yapmadan teyit edici şahadet aramakla ve Davacı teyit edici şahadet sunmadığından, davasını ispat edemediğine bulgu yapmakla ve/veya davasındaki talepleri uyarınca emir vermem-ek ve davayı reddetmekle hata yaptı.

Davacının 1.istinaf sebebinin esası, Alt Mahkemenin davasını ret ve iptal etmekle hata yaptığıdır.

Alt Mahkeme, yasanın öngördüğü sürede başvuru yapılmadığından dolayı Davacının davasını reddetmiş, meselenin istinaf-a gitme ihtimaline binaen incelemesine devam ederek, "bu başvuru yasanın öngördüğü sürede yapılmış olsaydı talep edildiği şekilde emir verilmesi gerekirdi" bulgusuna varmıştı.

Alt Mahkemenin meselenin istinafa gitme ihtimaline binaen yapmış olduğu bulgu- Davacı lehine ve talepleri uyarınca olup bu hususta herhangi bir istinaf yoktur. Bu nedenle, Alt Mahkemenin kararı ile ilgili incelemenin, yapılan istinaftan hareketle, Davacının nesebin reddi başvurusunun süresinde yapılıp yapılmadığı hususu ile sınırlı -olması gerekir.

Davacı "OLGULAR" kısmında özetlediğimiz üzere bu davayı 9.10.2009 tarihinde dosyalamıştır. Davalı No.2'nin doğum tarihi ise 19.7.1966'dır. Davacı, Talep Takririnde, Davalı No.2'nin biyolojik babası olmadığını ve/veya Davalı No.2'nin babas-ının Süleyman Soyukasap olduğunu 19.9.2009 tarihinde öğrendiğini iddia etmiştir.

Davacı Alt Mahkemede sunduğu şahadette ise, Davalı No.2'nin oğlu olduğundan şüphe duyduğunu, Davalı No.1 ile evliliklerinin son döneminde Davalı No.1'in Süleyman Soyukasap i-le ilişkisi olduğunu, onları birlikte uygunsuz şekilde yakaladığını, Davalı No.2'nin doğum tarihi ile boşanma tarihi arasında kısa bir süre olduğundan Davalı No.2'nin kendi oğlu olamayabileceğinden şüphelendiğini, bu şüphesinin büyük oğlu Hüseyin Erçelik'i-n Kıbrıs'a taşınmak üzere eşyalarını evin önüne getirdiği bir gün, vitrinli dolabın içerisinde bulunan Emare No.1 Davetiyede baba olarak Süleyman Soyukasap'ın isminin yazılmış olduğunu görmesi ile kesinleştiğini, bu Davetiyede yazılanları gördükten sonra i-çindeki şüphenin doğru olduğuna kanaat getirdiğini ve bu davayı dosyaladığını ileri sürmektedir.

Davacının olgusal şahadetine bakıldığında, Davacının nesebin reddedilmesi başvurusunu, içindeki şüphenin doğru olduğuna inandığı tarihte yaptığı anlaşılmakta-dır. Davacıya göre, Davalı No.2'nin kendi çocuğu olmadığına inandığı ve bilgisine geldiği tarihten itibaren 1 ay içinde davayı dosyalamıştır ve bu nedenle yapılan başvuru, süresinde yapılmış bir başvurudur.

Alt Mahkeme bu şahadeti inceledi ve özetle: Sür-esinde başvuru yapıldığı hususundaki ispat külfetinin Davacıda olduğuna, bunu ispat etmek için davetiyeyi gördüğü tarihte yanında olan büyük oğlu Hüseyin Erçelik'i, iddiasını teyit etmek amacıyla mahkemede dinletmesi gerektiğine, bu Tanık mahkemede dinleti-lmediğinden Davacının davetiyeyi o tarihte gördüğüne ve o tarihte bilgisine geldiği iddiasını ispat edemediğine bulgu yaptı. Alt Mahkeme, bu bulgusuna bağlı olarak davayı ret ve iptal etti.

Davacı Avukatı ise, Davacının şahadetinde Hüseyin Erçelik'in yan-ında olduğunu ifade etmediğinden, Davacının şahadetinin Hüseyin Erçelik tarafından teyit edilmesi gerektiğine ve bu şahadetin sunulmaması nedeniyle davanın ispat edilemediğine bulgu yapan Alt Mahkemenin hata yaptığını ileri sürdü. Davacı tarafa göre, ortad-a herhangi bir teyit edici şahadet mevcut olmadığı bir yana, Davacının şahadeti de teyit edici şahadete muhtaç değildir.

Meselenin olgusal incelenmesine geçmeden önce yasal duruma değinmek gerekir.

Bu meseledeki ihtilafı konu alan yasal mevzuat, son- tadilattan önceki 1/1998 sayılı Aile Yasası'nın 42.maddesidir. Bu Yasa maddesi, Aile Yasası'na son yapılan 34/2015 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılmıştır. Aile Yasası'na yapılan tadilattan önce, yürürlükte olan ilgili madde aynen şöyledir:

"Koca Tar-afından Çocuğun Nesebinin
Reddedilmesi
42(1)
Koca, çocuğun doğumunun bilgisine geldiği tarihten başlayarak bir ay içinde dava açarak çocuğun nesebini reddedebilir.Böyle bir davada çocuk ve anası davalı olarak gösterilir.
(2)Kocanın, açıklıkla veya d-olaylı olarak çocuğun nesebini tanıması veya yukarıdaki (1)'inci fıkrada öngörülen bir aylık sürenin geçmesi durumunda koca çocuğun nesebini reddedemez.
Ancak mahkeme böyle bir tanımanın veya zaman aşımının hile ile sağlandığına veya olduğuna inanırsa- koca, çocuğun nesebini reddedebilir.Hile iddiasının söz konusu olduğu bir durumda davacı taraf, hilenin bilgisine gelmesinden başlayarak bir ay içerisinde red davası açabilir."

Bu davanın dosyalandığı tarihteki yasal mevzuat nesebin reddedilmesi davas-ının çocuğun doğumunun kocanın bilgisine geldiği tarihten başlayarak bir ay içinde açılabileceği hükmünü içermektedir.

Aynı maddenin (2) fıkrası ise "kocanın nesebi tanımasının veya böyle bir tanıma süresi için öngörülen zaman aşımı süresinin hile ile sa-ğlandığına veya olduğuna mahkemenin inanması halinde, nesebin reddi davası, hilenin kocanın bilgisine gelmesinden başlayarak 1 ay içinde de açılabilir" kuralını koymaktadır.

Davalı No.2, 1/1998 sayılı Aile Yasası'nın yürürlüğe girmeden önceki bir döne-mde doğduğu cihetle, önceki yasal duruma da bakılması kaçınılmazdır.

1/1998 sayılı Aile Yasası'nda önce nesebin reddedilmesini düzenleyen yasal mevzuat Fasıl 339 Türk Aile Yasası'ydı. Fasıl 339 Türk Aile Yasası'nın konu ile ilgili 44. ve 46.maddeleri ayn-en şöyleydi:

"44. Koca, çocuğun doğumu bilgisine geldiğinden başlayarak bir ay içinde, o hususta dava açarak çocuğun nesebine itiraz edebilir. Böyle bir davada çocuk ile anası davalı olarak gösterilir."

"44. The legitimacy of a child may be contested -by the husband suing therefore within one month from the discovery of the child's birth.In every such suit, the child and its mother shall be cited as defendants."

"46. Koca, doğrudan ya da dolaylı olarak çocuğun nesebini tanır ya da nesebine itiraz süres-i geçerse, çocuğun nesebine itiraz edemez., meğer ki Mahkeme böyle bir tanıma ya da zamanaşımının sahtekarlık yolu ile sağlandığına kani olsun, ve bu gibi bir durumda sahtekarlığın meydana çıkarılmasından başlayarak bir ay daha süre verir."

"46. If the h-usband has, directly or indirectly, recognized the legitimacy of the child, or if the period for contesting such legitimacy has lapsed,he cannot contest the legitimacy unless the Court is satisfied that such acknowledgement or lapse has been procured o-r occasioned by fraud and, in every such case, a further period of one month is allowed as from the date of the discovery of the fraud."

Değinilen her iki Yasa maddesine bakıldığında, tıpkı 1/1998 sayılı Yasanın tadilattan önce yürürlükte olan 42.maddesin-de olduğu gibi kocanın, çocuğun doğumunun bilgisine geldiğinden başlayarak 1 ay içinde nesebin reddi davası açma hakkının bulunduğu görülmektedir. Fasıl 339 Türk Aile Yasası'nın bu hükmünde 1/1998 sayılı Aile Yasası'na benzer şekilde bu süreye getirilen te-k istisna, çocuğun nesebinin tanınması veya zaman aşımı süresinin Fasıl 339'da "sahtekarlık", 1/1998'de ise "hile" ile alınmış olması durumunda, bu sahtekarlık veya hilenin Davacı tarafından öğrenildiği veya Davacının bilgisine geldiği tarihten itibaren 1 -aylık sürenin başlayacak olmasıdır. Fasıl 339 Türk Aile Yasası'nın Türkçe tercümesinde her ne kadar da "sahtekarlık" olarak yazılmışsa da, orijinal metinde kullanılan kelime "fraud" yani hile olup, 1/1998 sayılı Aile Yasası'ndaki düzenleme ile aynıdır.

Y-argıtay/Aile/Hukuk 14/2003 Dağıtım 2/2005 sayılı kararda değindiğimiz her iki Yasayı inceleyen Yargıtay şu görüşe varmıştır:

"..evlilik süresi içinde karısının bir çocuk dünyaya getirmesi halinde, çocuğun nesebini dava açarak reddetme hakkı verirken, bu -hakkı da zaman süresi ile 1 ay olarak sınırlamış, ancak hile olması halinde, hilenin, kocanın bilgisine geldiği tarihten itibaren dava açmak için öngörülen süreyi 1 ay olarak saptamıştır. Bir başka deyişle, ortada hile varsa, babanın dava açma hakkı, çocu-ğun doğmasının bilgisine geldiği tarihten itibaren 1 ay ile sınırlı değildir. 1 aylık süre hilenin bilgisine geldiği tarihten başlar."
Aynı kararda, "hile" konusu da incelenmiş ve nesebin reddi davası açma süresinin başlamasını etkileyen hile unsuru ile il-gili aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:

"Evlilik süresince kadının dünyaya getirdiği bir çocuğun babasının o kadının kocası olup olmadığını en iyi kadın kendisi yani bu meselede Davalı bilir. Davacı (yani koca) sadece karısının dünyaya getirdiği çocuğun kend-isinden olup olmadığından şüphe edebilir. Kadın ısrarla kocasını kandırmaya yönelik zina yapmadığını iddia ederse, bir başka deyişle gerçeğin hilâfına iddialarda bulunursa ve bu iddialar kocası üstünde şüphe uyandırırsa veya kocası bu yalan iddialara inan-ırsa ve ona inanarak hareket ederse, bu hukuki anlamda hile veya "fraud" teşkil eder."

Buna göre, nesebin öğrenilmesindeki veya nesebin reddedilmesindeki zaman aşımı süresinin geçirilmesinde hile olabilmesi için karının kocaya gerçeğin hilafına iddialarda- bulunması, kocayı zina yapmadığına inandırması, kocanın şüphelerini ortadan kaldıracak şekilde inandırması ve kocanın, karının beyanlarına inanarak hareket etmesi gerekir. Kocanın, karının beyanlarına inanarak hareket etmesinden kasıt, çocuğun nesebini ta-nıması ve çocuğun doğumundan itibaren 1 ay içerisinde nesebin reddi davası açmamasıdır.

Evlilik içerisinde doğan çocukların doğumunu yapan karının kocası, doğan çocuğun, babalık karinesi uyarınca babası olarak kabul edilir (Bk: Türk Özel Hukuku Cilt III -Aile Hukuku Prof. Dr.Mustafa Dural sayfa 257). Davalı No.2, 19.7.1966 tarihinde doğduğunda, Davacı ve Davalı No.1 hala daha evliydiler ve daha boşanmamışlardı. Davalı No.2 evlilik içerisinde doğmuş bir kişidir. Salt bu olgu dikkate alındığında, Davacının D-avalı No.1 ile evli olduğu bir dönemde doğan Davalı No.2'nin, doğum tarihinde, Davacının bilgisine gelmesi gerektiğinden, "nesebin reddi doğum tarihinden başlayarak 1 ay içerisinde talep edebilirdi" gibi bir sonuca varılması gerekirdi.

Buna karşın Davac-ı, Talep Takririnde, Davalı No.1 tarafından hile yapıldığı nedeniyle, Davalı No.2'nin kendi çocuğu olmadığı bilgisini 19.9.2009 tarihinde öğrendiğini ileri sürdü.

Bu nedenle, Davacının, Davalı No.2'nin çocuğu olmadığının bilgisine geldiğini iddia ettiği- tarihte yürürlükte olan 1/1998 sayılı Aile Yasası meseleye uygulanmalıdır.

Davacı, davasında hile yapıldığını iddia eden taraf olarak, Davalı No.1'in yaptığı hile ile Davalı No.2'nin nesebini tanıdığını ve bu hile nedeniyle zaman aşımı süresini geçirdiği-ni ispat etmesi gerekmektedir.

Davacıya göre, Davalı No.1'den boşanma sebebi, Davalı No.1'i başka bir kişi ile uygunsuz şekilde yakalamış olmasıdır. Davacının iddialarına bakıldığında, Davalı No.1'i başka biri ile uygunsuz vaziyette yakalamış, o kişi il-e ilişkisi olduğunu tespit etmiş, Davalı No.2'nin de bu ilişkiden olduğundan şüphelenmiştir. Bunun yanında, Davacı şahadetinde herhangi bir şekilde Davalı No.2'nin nesebi ile ilgili olarak Davalı No.1'in yalan söylediği, ilişkisini inkar ettiği, Davalı No.-1'in yalanlarına veya inkarlarına inandığı, Davalı No.2'nin kendi çocuğu olmadığına dair şüphesinin Davalı No.1'in yalanlarına inanması nedeniyle hile ile ortadan kalktığı veya bu hususta, Davalı No.1'in yalanlara inanarak hareket ettiği yönünde bir ifades-i yoktur. Kaldı ki, tam aksine Davacı, Davalı No.1'in başka bir kişi ile yaşadığını iddia ettiği bu ilişki nedeniyle Davalı No.1'den de boşanmış ve bu ilişki nedeniyle Davalı No.2'nin nesebinden hep şüphelenmiştir. Buna göre Davacının, boşanma ile ilgili z-amanlardan beridir şüphe duyduğu Davalı No.2'nin nesebi ile ilgili olarak Davalı No.1'in beyanlarına inanarak hareket ettiğini veya duyduğu şüphenin Davalı No.1'in yalan beyanlarına inanması nedeniyle zaman aşımı süresini geçirdiğini söyleyebilmek mümkün d-eğildir.

Keza Davacı, bu dava altında dosyalanan "set aside" istidasına mukabil dosyaladığı itiraznamesine ekli yemin varakasının 7.paragrafında, "Müstedialeyh No.2'nin biyolojik babası olmadığımdan kendisi ile ilgilenmedim" ifadesini kullanmıştır. Davac-ının bu beyanı, Davacının, Davalı No.1'den boşanırken, taraflar arasındaki müşterek 3 çocuğun 2'sinin velayetini alırken, sadece Davalı No.2'nin velayetini almaması ile örtüşmekte ve bu ifadesini teyit etmektedir. Bu olgulara bağlı olarak, Davacının, Daval-ı No.2'nin nesebi hususunda Davalı No.1'in hilesi ile yanıltıldığından söz etmek imkansızdır.

Öte yandan, Davacının sunduğu şahadete bakıldığında hilenin ispatında başarılı olamadığı aşikardır. Davacı Talep Takririnde, hilenin tafsilatında, Davalı No.1'in- S.S. ile ilişkisini gizlediğini, Davalı No.1'in Davalı No.2'nin evlilik dışı başkasından bir çocuk olduğunu Davacıdan gizlediğini, gerçek olmadığı halde, Davacıya, Davalı No.2'nin babası olduğunu beyan ettiğini iddia etmiştir. Davacı şahadetinde, Mavi 46'-da davayı neden doğumdan hemen sonra, zaman aşımı süresinde açmadığı ve şimdi açtığı sorusuna verdiği cevap ise, Davalı No.2'nin kendi çocuğu olmadığından emin olmaması ve davetiyeyi gördüğünde emin olmasıdır. Davacının Talep Takririndeki iddiaları ile yuk-arıda yer verdiğimiz bu hususla sunduğu şahadet birbiri ile örtüşmediği gibi, şahadetinde, Talep Takririndeki bu iddialarını aksine, Davalı No.1'in kendisine hile yaptığı ve nesebin tanınmasının ve zaman aşımı süresinin hile ile sağlandığı hususunda bir id-dia ileri sürmemiştir. Kaldı ki Talep Takririndeki Davalı No.1'in ilişkisini gizlediği veya itiraf etmediği iddialarının aksine, Davacı şahadetinde, Davalı No.1'i Süleyman Soyukasap ile uygunsuz vaziyette yakaladığını, ilişkisini tespit ettiği için boşandı-ğını beyan etmiştir. Bunlar birlikte değerlendirildiğinde, Davacının hile iddiasında başarılı olamadığı sonucuna varılması gerekmektedir.

Davacı, oğlu Hüseyin'in taşınması esnasında eşyaları evinin önüne indirdiğinde, vitrin dolabının içerisinde bulunan -davetiyeyi fark ettiğini ve bu davetiyeyi gördüğünde Davalı No.2'nin biyolojik oğlu olmadığını tespit ettiğini iddia etmiştir. Alt Mahkeme, Hüseyin Erçelik'in teyit edici şahadetinin mahkemede dinletilmemesine bağlı oluşan şüphenin, iddiasını teyit edecek -şahadeti mahkemeye sunmayan tarafın aleyhine alınması gerektiği kuralından hareket ederek davanın ispat edilemediğine bulgu yapmıştır. Davacının istinafta, bu bulguyla ilgili argümanı, davetiyeyi gördüğü esnada oğlunun yanında olmadığından ortada teyit edi-ci bir şahadetin mevcudiyetinin bulunmaması yönündedir.

Davacının sunmuş olduğu tüm şahadet irdelendiğinde, Alt Mahkemenin taşınma esnasında oğlunun da Davacı ile birlikte olduğu çıkarımında hata olmadığıdır. Bunun yanında davetiyeyi bulduğu esnada oğlu -Hüseyin'in yanında olup olmamasından daha da önemli husus, Davalı No.2'nin kendi çocuğu olmadığını o tarihte öğrendiğini ortaya koyacak herhangi bir teyit edici şahadet sunmamış olmasıdır. Davacının, 1993 yılındaki kendi çocuğunun düğününe ait bir davetiye-de kendi isminin yazılmamasını 16 yıl sonra öğrenmiş olması iddiası da, teyit edici bir şahadet bulunmadan makul ve inanılır olarak kabul edilemez. Bu nedenle, Davacının, nesebin reddine karar verebilmesi için Davacının şahadetinin tek başına yeterli olduğ-u ve teyit edilmeye ihtiyacı olmadığı iddiasının bir mesnedi bulunmamaktadır.

Belirtilenler ışığında Alt Mahkemenin, hile nedeniyle Davacının Davalı No.2'nin nesebini doğumdan 1 ay geçmesinden çok daha sonra öğrendiği hususunda aramış olduğu teyit edici- şahadetin eksik olduğu bulgusunda hata yoktur.

Davacı, Davalı No.1'in kendisini böyle bir başvuru yapması için öngörülen sürenin zaman aşımına uğraması, Davalı No.2'nin bu sürenin aşılması amacıyla veya nesep ile ilgili olarak Davacıyı yanılttığı ve bu- hususta Davalı No.2 tarafından hile yapıldığı ispatlanamadığından hareketle, Davacı, Davalı No.2'nin nesebinin reddini doğumundan 1 ay içinde talep etmesi gerekirdi ve bu süre aşıldığından, zaman aşımı süresi dolmadan böyle bir başvuru yapılmadığı gerekçe-si ile davanın reddedilmesi gerekirdi. Bu sonuca varan Alt Mahkemenin varmış olduğu sonuç hatalı değildir. Belirtilenlerle Davacının 1.istinaf sebebinin reddedilmesi gerekir.

Muhterem Alt Mahkeme, Davacı aleyhine masraf emri vermekle hata yaptı.

-Alt Mahkeme Davacının davasını ret ve iptal etmesine istinaden masrafları Davacı aleyhine takdir etmiştir. Bir davada, davayı kaybeden, davası ret ve iptal edilen tarafın aleyhine masraf emri verilmesinde mahkemenin takdir hakkını hatalı kullanmış olduğund-an söz etmek mümkün değildir.

Bu nedenle, Alt Mahkeme masrafları Davacı aleyhine vermekle hata yapmamış veya takdir hakkını hatalı kullanmamıştır. Alt Mahkeme masrafların mukayyit tarafından takdir edilmesine emir vermiş olup, bu emri de adil ve uygundu-r.

SONUÇ

Davacının istinafı ret ve iptal edilir. İstinaf masraflarının Davacı tarafından Davalı No.1 ve No.2'ye ödenmesine emir verilir.



Ahmet Kalkan Gülden Çiftçioğlu Bertan Özerdağ
Yargıç Yargıç Yargıç-

7 Mart 2017









9






Full & Egal Universal Law Academy