Yargıtay Aile Dairesi Numara 6/2008 Dava No 3/2011 Karar Tarihi 24.11.2011
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Aile Dairesi Numara 6/2008 Dava No 3/2011 Karar Tarihi 24.11.2011
Numara: 6/2008
Dava No: 3/2011
Taraflar: Aydın Kenan n/d Aydın Tilki ile Dr. Sait Kenan arasında
Konu: Boşanma - Davalının mukabil talep ile boşanma, tazminat ve nafaka talebi - Mukabil talep gereğine boşanma,tazminat ve nafaka emri verilmemesi - Davalının kararı istinaf etmesi - İstinafın kısmen kabul edilerek boşanma ve tazminata emir verilmesi.
Mahkeme: Yrg/aile
Karar Tarihi: 24.11.2011

-D. 3/2011 Yargıtay/Aile Hukuk: 6/2008
(Lefkoşa Aile Dava No: 236/2007)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti : Narin F.Şefik, Hüseyin Besimoğlu, Ahmet Kalkan.

İstinaf eden: Aydın Kenan n/d Aydın Tilki, Köşklüçiftlik,
- Lefkoşa.
(Davalı)

-ile -

Aleyhine istinaf edilen: Dr.Sait Kenan, Köşklüçiftlik-Lefkoşa.
(Davacı)


A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Fuat Veziroğlu
Aleyhine istinaf edilen namına-: Avukat Ata Dayanç.

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Gülden Çiftçioğlu'nun 236/2007 sayılı davada 27.6.2008 tarihinde verdiği karara karşı, Davalı tarafından yapılan istinaftır.

-------------------------

H Ü K Ü M

Narin F.Şefik- : Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan : Aleyhine İstinaf Edilen/Davacı, İstinaf Eden/Davalı aleyhine Lefkoşa Aile Mahkemesinde 236/07 sayılı boşanma davasını ikame ederek 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanm-a) Yasası'nın 24(8). maddesi gereğince Boşanma Hükmü talep etti.

İstinaf Eden/Davalı dosyaladığı Müdafaa ve Mukabil Talep Takriri ile Aleyhine İstinaf Edilen/Davacının iddialarını reddederek, mukabil talep altında 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Y-asası'nın 24(6) maddesi gereğince Boşanma hükmü; 200.000.Stg. tazminat ve 5.000.TL nafaka talep etmiştir.

Davayı dinleyen Lefkoşa Aile Mahkemesi 27.6.2008 tarihinde Aleyhine İstinaf Edilen/Davacının talepleri doğrultusunda bulgu yaprak 1/98 sayılı Aile -(Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24(8) maddesi gereğince tarafların boşanmalarına hüküm verdi.

Lefkoşa Aile Mahkemesi İstinaf Eden/Davalının Mukabil Talebini reddetti.

İstinaf Eden/Davalı Lefkoşa Aile Mahkemesinin bu hükmüne karşı istinaf dosyaladı.
-
İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Bundan böyle İstinaf Edenden Davalı, Aleyhine İstinaf Edilenden ise Davacı olarak bahsedilecektir.

Bu mesele ile ilgili olgular özetle şöyledir.

Davacı ile Davalı 1983 yılında tanışıp arkadaş oldular. Davacı o tarihte -başkası ile evli Davalı ise bekardı. Davacı ile Davalının arkadaşlıkları bu çerçevede ilerledi ve birlikteliğe dönüştü.

Davacı 1997 yılında eşinden boşandı. Davacının ilk evliliğinden 1 çocuğu bulunmaktadır.

Taraflar 5.1.2004 tarihinde evlendiler.
T-araflar evlendikten sonra aralarında huzursuzluk başgösterdi, Davacı evi terk etmeye ve Davalı ile ilgilenmemeye, aile birliğindeki görevlerini savsaklamaya başladı. Önce Davacı, Davalı aleyhine Lefkoşa Aile Mahkemesinde 5/2005 sayılı boşanma davasını açtı- ve bu davayı geri çekti. Daha sonra Davalı, Davacı aleyhine Lefkoşa Aile Mahkemesinde 82/2006 sayılı davayı dosyaladı.

Davalı konu davada evlilik birliğindeki görevlerini savsaklayan Davacının (Mezkûr davada Davalı) dikkatinin çekilmesini ve/veya ona i-htar edilerek görevlerini savsaklamaması ve/veya tehlike yaratmamasını ve/veya maddi zarar vermemesini; ilaveten 5.000 TL nafaka ödenmesini talep etti.

İlk Mahkemeye Emare 2 olarak ibraz edilen 82/06 sayılı dava dosyasına göre, Lefkoşa Aile Mahkemesi 20-.6.2007 tarihinde verdiği hükmünde, Davacının (Mezkûr davada Davalı) 23.10.2004 tarihinde müşterek aile yuvasını haklı bir neden olmaksızın terk ettiğine ve böylece evlilik birliğindeki görevlerini savsaklayıcı hal ve hareketlerde bulunduğuna ve bu hususta- dikkatinin çekilmesine ve ihtar edilmesine karar verdi.

Lefkoşa Aile Mahkemesi ilaveten bu davadaki Davacı aleyhine 1.7.2007 tarihinden itibaren başlamak üzere ayda 750 TL nafaka ödemesine emir verdi.

Lefkoşa Aile Mahkemesinin bu hükmünden sonra Dav-acı, 1 Kasım 2007 tarihinde huzurumuzdaki istinafa konu 236/07 sayılı davayı ikame ederek Davalı aleyhine 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24(8) maddesi gereğince, davanın açıldığı tarihte tarafların sürekli bir biçimde 3 yıl ayrı yaşadıkla-rı nedeniyle boşanma talep etti.

Davalı ise dosyaladığı müdafaa ve mukabil talep takriri altında evlilik birliğinin Davacının kusur ve kabahatleri nedeniyle bozulduğunu ileri sürerek Davacı aleyhine Aile Yasası'nın 24(6) maddesi gereğince boşanma, tazmi-nat ve nafaka talep etti.

İlk Mahkeme, tarafların 23.10.2004 tarihinden beri ayrı yaşadıklarının Davalı tarafından da kabul edildiği olgusundan hareketle, davanın açıldığı 1 Kasım 2007 tarihinde tarafların 3 yıl süreyle ayrı yaşadıklarının ispatlandığın-a ve Yasa'nın 24(8) maddesindeki boşanma sebebinin ispatlandığına bulgu yaparak Davacı leyhine boşanma hükmü verdi.

İlk Mahkeme kararında boşanma sebeplerini özel ve genel boşanma sebepleri olarak tasnif ederek, özel boşanma sebebinin ispat edilmesi hal-inde genel boşanma sebebinin incelenmesine gerek olmadığı ve özel boşanma sebebinden boşanmaya hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.(Mavi 237)

Bu düşünceden hareket eden İlk Mahkeme, 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24(8) maddesinde-ki boşanma sebebini özel boşanma sebebi, 24(6) maddesindeki boşanma sebebini genel boşanma sebebi olarak kabul etmiş ve Davacının 24(8) maddesi altındaki boşanma sebebinin isbatlandığından hareketle Davalının 24(6) maddesi altındaki mukabil talebini incele-meden reddetmiştir.(Mavi 237)

İlk Mahkeme Davalının tazminat ve nafaka taleplerini de reddederek davayı sonuçlandırmıştır.




İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davalı dosyaladığı istinaf ihbarnamesinde (26) istinaf sebebi ileri sürmüştür.

Davalı Avukatı istinaf -duruşmasındaki hitabında istinaf sebeplerini 5 başlık altında toplayacağını söylemesine rağmen hitaptan çıkan sonuç, istinaf sebeplerinin 2 ana başlık altında ele alındığıdır.

Buna göre istinaf sebepleri ile ilgili tüm hukuksal ve olgusal iddia ve argüm-anları aşağıdaki ana başlıklar altında inceleyeceğiz.

İlk Mahkemenin 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24(8) ve 24(6) maddelerinde belirtilen boşanma sebepleri ile ilgili hukuki değerlendirme ve bulguları hatalıdır. Dolayısıyle İlk Mahkeme- Davalının mukabil talebi gereğince boşanma talebini reddetmekle hata etmiştir.
İlk Mahkeme Davalı leyhine Tazminat ve Nafakaya hükmetmemekle hata etmiştir.


İstinaf sebeplerini yukarıdaki gibi 2 ana başlık altında tasnif ettikten sonra şimdi tarafların -iddia ve argümanlarına özetle değinmeyi uygun gördüm.

TARAFLARIN İDDİA VE ARGÜMANLARI:

İstinaf Eden/Davalı Avukatı, istinaf duruşmasındaki hitabında özetle, Davacının davasını Aile Yasası'nın 24(8) maddesine dayandırdığını, tarafların 3 yıl sürekli bir- biçimde ayrı yaşadıkları bulgusunu yapan İlk Mahkemenin bu sebeple Davacı leyhine boşanma hükmü verdiğini, İlk Mahkeme tarafından özel boşanma sebebi olarak değerlendirilen 3 yıl ayrı kalma halinin ispatı durumunda Davalının mukabil talebinin hiçbir önemi- kalmayacağına ilişkin bulgusunun hatalı olduğunu, İlk Mahkemenin Davalının mukabil talebini incelemesi gerektiğini, İlk Mahkemenin bu bulgusunun hatalı olması halinde alternatif olarak incelediği mukabil talep ile ilgili bulgularının yanlış temele dayandı-ğını, sürekli olarak Davalı için teyit edici şahadet arandığını oysa aynı kriterin Davacı için gözetilmediğini, İlk Mahkemenin Yasa'nın 24(8) maddesi altında boşanma talep edilen hallerde kusur aranmayacağı şeklindeki bulgusunun doğru olduğunu ancak bu huk-uki sonucun Davalının tazminat taleplerinin reddi sonucunu doğurmayacağını, Davalının tazminat talep etmesinde hukuki engel bulunmadığını aksi takdirde hukukun kusurlu taraf karşısında çaresiz kalacağı sonucunun çıkacağını, böyle bir sonucun ise yargılama-nın amaçları ile bağdaşmadığını, İlk Mahkemenin hem 24(8) hem de 24(6) maddeleri altındaki boşanma taleplerinin incelemesi gerektiğini, 24(8) altında kusur aranmadığı cihetle tazminata hükmedilemeyeceği bulgusunun ve buna bağlı olarak mukabil talebin incel-enmeden reddedilmesi gerekir şeklindeki kararının hatalı olduğunu, İlk Mahkemenin alternatif olarak incelediği tazminat talebinde vardığı sonucun hatalı olduğunu, genel olarak şahadetin değerlendirilmesinde ve olgusal bulgularında hatalar olduğunu, Davacın-ın çelişkiler ile dolu şahadetine itibar ederek yanlış sonuca ulaştığını belirterek istinaf sebeplerinin kabulunü talep etmiştir.

Davacı Avukatı ise hitabında özetle, İlk Mahkemenin hükmünün doğru olduğunu, özellikle boşanma ve tazminat ile ilgili sonucu-n Yargıtay/Aile/Hukuk 3/2006 (D.1/2006) sayılı kararda belirtilen prensipler ile uyumlu olduğunu, kararda hata bulunmadığını, şahadetin değerlendirildiğini İlk Mahkemenin Davacının şahadetine itibar etmekle doğru yaptığını, tazminatın kusurlu olan tarafınd-an ödenmesi gerektiğini Yasa'nın 24(8) maddesinde kusur aranmadığını, dolayısıyle kusuru olmadan boşanan Davacının aleyhine tazminata hükmedilmesinin hukuken mümkün olmadığını ve davanın olguları ışığında istinafın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

İSTİ-NAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ:

Tarafların iddia ve argümanlarını bu şekilde özetledikten sonra istinaf sebeplerini daha önce belirttiğim ana başlıklar altında sıraya göre inceleyeceğim.

İlk Mahkemenin 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma)
Yas-ası'nın 24(8) ve 24(6) maddelerinde belirtilen
boşanma sebepleri ile ilgili hukuki değerlendirme ve
bulguları hatalıdır. Dolayısıyle İlk Mahkeme Davalının
Mukabil Talebi gereğince boşanma talebini reddetmekle
hata etmişt-ir.

1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24. maddesinin kenar başlığı Boşanma Sebepleridir. Yasa'nın 24(6) ve 24(8) maddeleri şöyledir.

"24(6). Taraflar arasındaki ailevi ilişkiler birlikte
yaşamı olanaksız veya çekilmez bir hale koyaca-k kadar önemli surette gerginleşmişse;
Ancak böyle bir gerginlik bütünüyle bir tarafın hatasına yüklenebilecek nedenler içeriyorsa, boşanma davasını yalnız diğer taraf açabilir."

"24(8). Boşanma davasının açıldığı tarihte, taraflar
sürekl-i bir biçimde üç yıl ayrı olarak
yaşamışlarsa;
Bu durumda taraflardan herhangi birisi, kusurlu
olup olmadığına bakılmaksızın üç yıl süre ile birbirlerinden ayrı yaşadıkları sebebine dayanarak diğer taraf aleyhine boşanma davası açabili-r."


İlk Mahkeme, her iki boşanma sebebinin hangi hallerde oluşacağını inceledikten sonra iki boşanma sebebinin hukuki karşılaştırmasını yapmış ve Aile Yasası'nın 24(6) maddesinde yer alan taraflar arasındaki ailevi ilişkilerin birlikte yaşamı olanaksız -veya çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleşmesine dayanan boşanma sebebini genel boşanma sebebi, Aile Yasası'nın 24(8) maddesinde yer alan tarafların sürekli bir biçimde 3 yıl ayrı olarak yaşamalarına dayanan boşanma sebebini ise özel boş-anma sebebi olarak nitelendirmiştir.(Mavi 234)

İlk Mahkeme, genel ve özel boşanma sebeplerinin bir araya gelmesi durumunda öncelikle özel boşanma sebebinin ihtimaller dengesi prensibi ışığında ispat edilip edilmediğinin inceleneceğini, ispat külfetinin y-erine getirilmemesi durumunda genel boşanma sebebinin ispat edilip edilmediğinin karara bağlanacağını belirterek, bu görüşlerini Prof.Dr.Bilge Öztan'ın Aile Hukuku 5. baskı sayfa 426'daki görüşlerine dayandırmıştır. (Mavi 235)

İlk Mahkeme daha sonra Da-vacının iddia ve taleplerini inceleyerek aşağıdaki gibi bulguya varmıştır.

"Davacının 1/98 sayılı Aile Yasası'nın 24(8) maddesine istinad eden özel boşanma sebebini ispat ettiği kanaatine vardıktan sonra, Davalının mukabil davasında istinad ettiği genel -boşanma sebebi olan 1/98 sayılı Aile Yasası'nın 24(6) maddesine istinad eden boşanma talebinin irdelenmemesi gerektiği açıktır.

İşbu durum ışığında, Davalının mukabil davasındaki 1/98 sayılı Aile Yasası'nın 24(6) maddesindeki genel boşanma sebebine istin-ad eden mukabil boşanma talebinin irdelenmeden red ve iptal edilmesi gerektiği açıktır, red ve iptal edilir." (Mavi 237)


Davalı Avukatı İlk Mahkemenin bu bulgusuna karşı bizim mevzuatımızda böyle bir ayırım yapılmadığını, yapılsa bile İlk Mahkemenin Dava-lının mukabil talebini incelemeden reddetmeye hakkı bulunmadığını ileri sürmüştür.

İlk Mahkemenin kararı incelendiğinde tarafların 3 yıl süre ile sürekli bir şekilde ayrı kaldıkları bulgusuna vardığı, Mezkûr bulgu ışığında tarafların Yasa'nın 24(8) maddes-i altında boşanmalarına hükmettiği,3 yıl sürekli bir biçimde tarafların ayrı oldukları ispatlandıktan sonra Davalının 24(6) maddesi altındaki mukabil talebinin incelenmesine gerek olmadığı sonucuna ulaştığı, buna rağmen bu bulgusunun hatalı olabileceği iht-imaline karşılık Davalının mukabil talebini incelediği ve Yasa'nın 24(6) maddesi altındaki talebini inceleyip reddettiği açıkça görülmektedir.

Bu nedenle önce İlk Mahkemenin yaptığı tasnifi ve vardığı sonucu daha sonra Davalının mukabil talebi ile ilgili- bulgularının hatalı olup olmadığını incelememiz gerekmektedir.

Yürürlükten kaldırılan Fasıl 339 Aile Yasası ile yürürlükte olan 1/98 sayılı Aile Yasası'nın mehazı Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulanan Medeni Kanundur.

Bu gerçekten hareketle ülkemizde açıl-an aile davalarında özellikle benzer meselelerde Türkiye'de uygulanan prensipler büyük önem arzetmekte, özellikle Yargıtayımız gerek Aile Hukukunun akademik esaslarından gerekse Türkiye Yargıtayı'nın kararlarından yararlanmaktadır.

Türk Medeni Kanununun -161-166 maddeleri boşanma sebeplerini düzenlemektedir. Türk Medeni Kanununda düzenlenen boşanma sebepleri sırasıyle zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı ve evlilik birliğinin sar-sılmasıdır.

Türk Medeni Kanununda ve Aile Yasamızda boşanma sebepleri kanun metninde özel ve genel boşanma sebepleri şeklinde düzenlenmiş değildir.

Böyle olmakla beraber Aile Hukuku temel prensiplerine göre boşanma sebepleri özel ve genel boşanma sebep-leri olarak tasnif edilmiştir. Özellikle Türkiye Yargıtayı kararlarında bu ayırımı açık surette yapmaktadır.

Gerçekleşmesi belli olaylara dayanan boşanma sebepleri özel boşanma sebepleri, gerçekleme koşulları tam olarak belli bir olaya dayanmayan, öncede-n belirlenmesi ve saptanması mümkün olmayan çok çeşitli olayların yarattığı "bir durumu" esas alan boşanma sebepleri ise genel boşanma sebepleri olarak tanımlanmaktadır.

İlk Mahkemenin temas ettiği esere ilaveten Prof.Dr.Turgut Akıntürk'ün Aile Hukuku, 1-996 baskı sayfa 209'da yer alan görüşler şöyledir.

"Kanunumuzun kabul etmiş olduğu boşanma sebepleri, nitelik ve kapsamları bakımından birbirinden farklıdır. Gerçekten bunlardan bir kısmı zina, cana kast ve pek fena muameleler, cürüm ve haysiyetsizlik, t-erk, akıl hastalığı gibi belli olaylara ilişkin bulunmaktadır. Bunlara "özel boşanma sebepleri" diyoruz. Oysa boşanma sebeplerinden bir diğeri, yani evlilik birliğinin sarsılması ile aynı maddede düzenlenen eşlerin anlaşması ve eylemli ayrılık ise "genel b-oşanma" sebepleridir. Çünkü "temelden sarsılma" kavramı çok geneldir. Belli bir olguyu gözetmez. Gerçekten belli bazı olaylar değil fakat çok çeşitli olaylar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açabilir ve boşanma sebebi oluşturabilir. Bunları ö-nceden teker teker saptamanın imkanı yoktur."


Görülebileceği gibi boşanma sebeplerinin tasnifi kanundan değil hukuki karakterlerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle benzer prensipleri içeren kanunlar farklı ülkelerde uygulansalar bile hukuki karakterleri-nden birşey kaybetmezler ve aynı tasnife tabi tutulabilirler.

Bu sonuçtan hareket ettiğimde 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24. maddesinde yer alan zina, hayata kastetme, kötü muamelede bulunma, cinayet veya yüz kızartıcı suç işleme vey-a onursuz harekette bulunma, terk ve akıl hastalığı özel boşanma sebepleri; ailevi ilişkilerin birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleşmesi ile evlilikleri en az bir yıl süren karı ile kocanın birlikte başvurm-ası ise genel boşanma sebepleri arasında kabul edilmelidir.

Bunun dışında bizim Yasamız açısından 24(7) ve 24(8) maddelerinde yer alan boşanma sebeplerinin hangi boşanma sebepleri kapsamında olduğunu belirlemem gerekmektedir.

Aile Yasası'nın 24(7) mad-desine göre yukarıdaki boşanma sebeplerinden herhangi birisine dayanılarak açılan boşanma davasının reddedilmesi tarihinden itibaren iki yıl süre ile birbirinden devamlı surette ayrı yaşamış olanlara veya Aile Yasası'nın 24(8) maddesine göre boşanma davası-nın açıldığı tarihte sürekli bir biçimde üç yıl ayrı yaşamış olan taraflara boşanma için Mahkemeye başvurma hakkı verilmiştir.

1/98 sayılı Aile Yasamızın 24(7) maddesi Türk Medeni Kanunu içerisinde "eylemli ya da fiili ayrılık" olarak tanımlanmakla ve "-evlilik birliğinin sarsılması" başlıklı 166. madde içerisinde düzenlenmiş olmasına rağmen, özellikle fiili ayrılık "ortak hayatın yeniden kurulamaması" tanımı ile genel boşanma sebebi olarak kabul edilmiş ve oluşması için kusur veya evlilik birliğinin sars-ılması şartı aranmamıştır.

Önceden belirlenmesi ve saptanması mümkün olmayan çok çeşitli olayların yarattığı "bir durumu" esas alan genel boşanma sebepleri arasında gösterilen fiili ayrılık genel boşanma sebepleri arasında gösterildiğine göre bizim Aile- Yasamızın 24(8) maddesinin konumu ne olacaktır?

Aile Yasası'nın 24(8) maddesinin 24(7) maddesinden
farkı, 24(7) maddesinde daha önce Mahkemeye başvurup reddedilme şartının getirilmesi ve ayrılığın 2 yıl süreyle devam etmesidir. Aile Yasası'nın 24(8) ma-ddesinde ise fiili ayrılığın boşanma tarihinde 3 yıl süre ile devamlı bir
biçimde sürmesi gerekmektedir. Önceden Mahkemeye başvurma şartı aranmamaktadır.

Aile Hukukunda fiili ayrılık "ortak hayatın yeniden kurulamaması" olarak tanımlanmaktadır. (Bkz. Pro-f Dr.Turgut Akıntürk, Aile Hukuku 1996, sayfa 237)

Fiili ayrılığın boşanma sebebi olarak kabulüyle güdülen amaç birbirleri ile ortak hayatı sürdürme konusunda anlaşamayan, uzunca bir süre ayrı yaşayan ve bir türlü bir araya gelmeyen eşlerin boşanmalarına -"maddesel olarak çökmüş olan evliliklerin hukuksal yönden de sona ermesine imkân sağlamaktır." (Bkz.Prof.Dr.Turgut Akıntürk'ün Aile Hukuku 1996, sayfa 237, Köprülü/Kaneti, Sh.176, Oğuzman/Dural Sh.129
- 130)

Bizim Aile Yasamızda fiili ayrılık nedeniyle b-oşanmaya imkan veren maddeler 24(6) maddesindeki düzenlemeden yani "evlilik birliğinde ilişkilerin önemli surette gerginleşmesi" boşanma sebebinden sonra ayrı maddeler halinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme 24(6), 24(7) ve 24(8)'de belirtilen boşanma sebeple-rinin oluşma şartları farklı olduğundan bizce son derecede sağlıklıdır.

Hangi olayların fiili ayrılık halini oluşturacağı önceden bilinebilen bir durum olmadığı gibi gerçekleşme koşulları tam olarak belli bir olaya dayanmamaktadır. Nitekim, Yasamızda eş-lerden birine ayrı yaşama hakkı veren düzenlemeler bulunmaktadır. Aile Yasası'nın 37. maddesindeki düzenleme gibi; dolayısıyle fiili ayrılıktan kaynaklanan bir boşanma davasında Yargıç öncelikle ayrılık halinin oluştuğuna ilişkin bulgu yapmak zorundadır.
-
Bu esastan hareket ettiğimde Türk Aile Hukuku bakımından genel boşanma sebebi olarak kabul edilen fiili ayrılığa bağlı ortak hayatın yeniden kurulamamasına dayanan boşanma sebebi bizde de genel boşanma sebebi olarak kabul edilmelidir. Bizim Yasamızda fark-lı bir tasnifi gerektirecek düzenleme veya şart bulunmamaktadır. Boşanma sebebinin ayrı maddeler halinde düzenlenmiş olması fiili ayrılığı genel boşanma sebebi olmaktan çıkarmamaktadır.

Buna göre İlk Mahkeme, 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'-nın 24(8) maddesindeki 3 yıl süre ile fiili ayrılık öngören boşanma sebebini özel boşanma sebebi olarak kabul etmekle hata etmiştir.

İlk Mahkeme daha önce kararda aktardığım gibi 24(8) maddesine istinad eden boşanma sebebini özel boşanma sebebi olarak de-ğerlendirdi ve özel boşanma sebebi ispat edildiği cihetle Davalının mukabil boşanma talebini incelemeden red ve iptal etti.(Mavi 237)

Bu durumda hem özel hem genel boşanma sebeplerinin ileri sürüldüğü hallerde Mahkeme ne yapmalıdır, bu soruya cevap verme-m gerekmektedir.

Bu konuyu incelerken meseleyi önce Davacı açısından sonra Davalı bakımından incelemeyi uygun buldum.

Türk Yargıtayı 2. Hukuk Dairesinin 2009/8440 E,2010/1294/K sayılı kararı ile bu meseleyi kendileri açısından çözmüştür. Kararda şöyle -denmektedir.

"Eş dilerse özel sebepler yanında genel sebebe, dilerse birine veya birkaçına birlikte dayanarak boşanma talep edebilir. Hem özel hem de genel sebebe dayanılarak boşanma davası açılmış ise, doğuracakları hukuki sonuçlar farklı olacağından önc-elikle özel boşanma sebeplerinin bulunup bulunmadığı belirlenmeli, özel sebep varsa, bu sebebe dayanılarak, özel boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi veya özel sebebe dayalı dava hakkının düşmüş olması halinde, deliller, genel boşanma sebebi çerçevesinde d-eğerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir."


Bizde de durumun farklı olduğu kanaatinde değilim. Bir Davacı hem özel hem de genel boşanma sebeplerine dayanarak dava açabilir. Mahkeme öncelikle özel boşanma sebebini incelemeli ve özel boşanma sebe-binin ispatlandığı kanaatine varırsa, özel boşanma sebebinden boşanmaya hükmetmeli, diğer sebepleri ise meselenin Yargıtaya gidebileceği ihtimalinden hareketle sadece bu maksatla incelemelidir.

Örneğin hem zina hem de ailevi ilişkilerin önemli surette g-erginleşmesi boşanma sebeplerine dayanarak boşanma davası açan bir Davacı zinayı ispatladığı anda, Mahkeme boşanmaya zinadan hükmetmelidir. Zinanın ispatlanmaması halinde evlilik birliğinde ilişkilerin gerginleşmesi ile ilgili iddialar ele alınmalıdır. Dah-a açık bir ifade ile anlatmak gerekirse, eşlerden biri zina fiilinde bulunursa veya cana kastedildiği kanıtlanırsa, ailevi ilişkilerin gerginleşip gerginleşmediğine veya ayrı yaşayıp yaşamadıklarına bakılmaz, boşanmaya karar verilir.

Aynı esaslar mukabi-l dava için de geçerlidir.

Bunun dışında eşlerden biri davasını genel bir boşanma sebebine dayandırır, diğer eş mukabil talep ile genel bir boşanma talebinde bulunursa, hukuki sonuçları farklı durum yaratacağından her iki talebin incelenmesi gerekmektedi-r.

Örnek verecek olursam, Davacı Aile Yasamızın 24(7) veya 24(8) maddeleri altında yer alan fiili ayrılık sebebi ile boşanma talebinde bulunur. Davalı da mukabil talep doğrultusunda 24(6) altında boşanma ve tazminat talep ederse, 24(8) maddesindeki 3 y-ıllık fiili ayrılığın ispatlanması halinde kusur aranmadığı cihetle Davacı leyhine boşanmaya hükmedilmesi gerekmektedir. Ancak Davalının mukabil talebi de dikkate alınmalı ve değerlendirilmelidir. Eğer 24(6) maddesi altında Davacının kusurları yüzünden tar-aflar arasındaki ailevi ilişkilerin gerginleştiği bulgusu yapılırsa mukabil talep gereğince kusurlu taraf aleyhine 24(6) maddesi kapsamında boşanmaya karar verilebilir ve Davalının tazminat talepleri karara bağlanır. Kısacası Davacının fiili ayrılıktan dol-ayı boşanma davası açıp iddialarını ispat etmesi, Davalının 24(6) maddesi altındaki boşanma ve tazminat taleplerinin reddedilmesini gerektirmez. Görüleceği gibi her ikisi de genel boşanma sebebi olmakla birlikte farklı hukuki sonuçları bulunmaktadır.

B-u konuda son sözü söylemeden önce bir hususa daha değinmek istiyorum. Davacının Aile Yasası'nın 24(8) maddesi altında talep ettiği boşanma talebi, İlk Mahkemenin bulgu yaptığı gibi özel boşanma sebebi olarak kabul edilseydi dahi İlk Mahkemenin mukabil tal-ebi incelemeden reddetmesi hatalıdır. İlk Mahkeme mukabil talep gereğince neden hüküm veremeyeceğini belirtmeli ve o şekilde reddetmeliydi.

Yukarıda izah ettiğim hukuki gerekçeler ışığında İlk Mahkeme Davalının mukabil talebini incelemeden reddetmekle h-ata etmiştir.

Şimdi sırası ile İlk Mahkemenin boşanma ile ilgili bulgularda hata edip etmediğini incelemem gerekmektedir.

İlk Mahkeme kararında davanın 1.11.2007 tarihinde açıldığını, Davacı ile Davalının 23.10.2004 tarihinden beri ayrı yaşamakta old-uklarını, dolayısıyle tarafların 3 yılı aşkın sürede sürekli bir biçimde ayrı yaşadıklarının ispatlandığını, bu olgu karşısında tarafların kusurlu olup olmadıklarına bakılmaksızın Aile Yasası'nın 24(8) maddesi gereğince boşanmalarına hükmedilmesi gerektiği- sonucuna ulaşmıştır. (Mavi 236-237)

Davalı şahadetinde 23.10.2004 tarihinden beri ayrı yaşamakta olduklarını kabul ettiği gibi, istinaf duruşmasında Davalı Avukatı bu olguyu ihtilâf mevzu yapmadı.

Yargıtay Aile Hukuk 3/06 (D.1/08) sayılı kararında A-ile Yasası'nın 24(8) maddesi altında talep edilen boşanmalarda tarafların kusurunun aranamayacağını açık surette belirtmiştir.

Mezkûr içtihat kararı ışığında, İlk Mahkeme Davacının talebi doğrultusunda 3 yılı aşkın bir süreden beri sürekli bir biçimde a-yrı yaşayan tarafların kusurlu olup olmadıklarını belirlemeden boşanmalarına hükmetmekle herhangi bir hata yapmadı.

Şimdi Davalının mukabil talebi ışığında, Aile Yasası'nın 24(6) maddesi altındaki boşanma talebini incelemem gerekmektedir.

İlk Mahkeme- Davalının mukabil talebini daha önce ifade ettiğim ve hatalı bulduğum şekilde incelemeden reddetmekle beraber, meselenin Yargıtaya gidebileceği ihtimaline karşı Davalının mukabil talebini ispatlayıp ispatlamadığını incelemiştir.

İlk Mahkemenin kararı i-ncelendiğinde Aile Yasası'nın 24(6) maddesinde düzenlenen ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleşmesi sebebine ilişkin hukuki prensipleri doğru şekilde kararına aktardığı görülmektedir.

Aile Yasası'nın 24(6) maddesinde düzenlenen boşanma sebebi ince-lenirken aşağıdaki hususların Mahkeme tarafından belirlenmesi gerekmektedir.

Ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleşmiş olması,
Birlikte yaşamın olanaksız veya çekilmez hale gelmiş olması, ve
Kusurun saptanması.

Bu unsurların hukuki mahiyetleri ile- ilgili tekrarı önlemek için Yargıtay Aile Hukuk 2/2010 D.1/11 sayılı karara atıfta bulunurum.

Davalı, Davacının kusur ve kabahatlerini müdafaa ve mukabil talep takririnin 9. paragrafında açıklamıştır.

İlk Mahkeme Davacıya isnad edilen kusur ve kabaha-tleri 2 başlık altında incelenmiştir.

1. Davacıya evlilik tarihi olan 5.1.2004 tarihinden evvel
isnad edilen kusurlar.

2. 5.1.2004 tarihinden sonra isnad edilen kusur ve
kabahatler.

İlk Mahkemenin saptadığı gibi 5.1.2004 tarihinden evvel is-nad edilen kusurlar 9(1)(aa)(bb)(cc) paragraflarında yer almaktadır.

Tarafların beraberliklerinin başladığı 1983 yılından evlilik akdinin kurulduğu 5.1.2004 tarihine kadar çok uzun süren bir birliktelikleri bulunmaktaydı. Esas itibarıyle Davacının önceki- eşinden boşandığı 1997 yılından itibaren hesaplayacak olursak taraflar evlilik akdi olmadan yaklaşık 7 yıl birlikte yaşadıktan sonra evlenmişlerdir.

Bu kadar uzun süre beraberlikleri olan çiftler evlenmeden önce bazı olumsuzluklar yaşayabilirler. Ancak -İlk Mahkemenin doğru şekilde bulgu yaptığı gibi evlenmeden önce meydana gelen olaylar bir boşanma nedeni teşkil etmeyeceğinden bu kusur isnadlarının boşanma açısından değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir.

İlk Mahkeme evlilik akdinin kurulduğu 5.1.20-04 tarihinden önce isnad edilen kusurların boşanma sebebi olarak değerlendirilemeyeceği bulgusuna varmakla hata etmiş değildir. Dolayısıyle isnad edilen olayların gerçekleşip gerçekleşmediğini incelemeye gerek yoktur.

5.1.2004 tarihinden sonra Davacıya i-snad edilen kusur ve kabahatlere gelince;

Müdafaa ve Mukabil Talep Takririnin 9. paragrafında Davacının kusur ve kabahatlerinin tafsilatı belirtilmiştir.

Davacıya atfedilen kusurları İlk Mahkemenin bulgularına göre incelemeyi uygun buldum.

İlk Mahkem-e kararında Mavi 249'da şöyle demektedir.

"Davalı, Davacının haklı bir neden olmaksızın 29.10.2005
tarihinde (23.10.2004 olması gerekmektedir.) evi terk ettiği iddiasında iseydi terk nedeniyle Davalı aleyhine mukabil talep yoluyla boşanma talep edebile-ceği gibi, 29.10.2005 tarihi itibarı ile Davalının haklı bir neden olmaksızın evi terk etmesinin taraflar arasındaki ailevi ilişkilerin birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez hale koyacak kadar gerginleşmesine binaen boşanma talep edebilirdi."

Davalı mu-kabil davasında özellikle terk sebebine dayanmak zorunda olmadığı gibi zaten ailevi ilişkilerin gerginleşmesi nedeni ile mukabil boşanma talebinde bulunmuştur.

İlk Mahkeme yukarıda iktibas ettiğimiz düşüncesinden hareketle aynı sayfada Davalının, Davacın-ın haklı bir neden olmadan 23.10.2004 tarihinde evi terk ettiği hususunu kusur olarak ileri sürmediğini belirterek, bulgusunu şu şekilde yapmıştır.

"Davacı işbu hususu kusur olgusu olarak iddia etseydi, Davacının 29.10.2005 tarihinde (23.10.2004 olacak) -evden ayrıldığı ihtilâfsız olgusunun haklı olup olmadığı irdelenerek işbu olayın taraflar arasındaki ailevi ilişkileri birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez hale koyacak kadar gerginleşmesine yol açıp açmadığı hususunda bulguya varılacaktı."


Görülebil-eceği gibi İlk Mahkeme mukabil talepte Davacının evi terk ettiği hususunun yer almamasını eksiklik olarak nitelendirmiştir.

Davalının boşanma talebi terk sebebine dayanmamaktadır. Ailevi ilişkilerin gerginleşmesine yol açan Davacının kusurları 9. paragr-afta sıralanırken Davacının evi ve Davalı ile ilgilenmediği, sevgi göstermediği, bir eşten beklenen görevleri yerine getirmediği, Davalı ile sık sık kavga çıkarıp evi terkettiği yazılmıştır.

Davacı kendi iddiaları doğrultusunda 3 yıl fiili ayrılığı ispa-tlamak için daha önce Davalının ikame ettiği 82/06 sayılı aile davası dosyasını itirazsız Emare 2 olarak dosyalamıştır.

İlk Mahkeme mezkûr davadaki 23.10.2004 tarihini esas alarak bu tarihten beri tarafların ayrı yaşadıkları bulgusuna varmıştır. (Mavi 2-36)

Durum böyle kabul edildiğinde 5.1.2004 tarihinde evlenen tarafların 23.10.2004 tarihinden beri ayrı yaşadıkları dikkate alındığında, evlilik birliği içerisinde sadece 9 aylık bir beraberlikleri oldukları görülmektedir.

Bu durumda Davalı terkten do-layı mukabil dava açmadığına göre evlilik akdinin gerçekleştirdiği 5.1.2004 tarihinden tarafların ayrıldığı 23.10.2004 tarihine kadar, aralarındaki ilişkilerin ailevi ilişkileri önemli surette gerginleştirip gerginleştirmediğini incelemem gerekmektedir.
-
Emare 2 82/06 sayılı davadaki hükmün A paragrafı aynen şöyledir.

"A. Davalının, 23.10.2004 tarihinde müşterek aile ocağını
haklı bir neden olmaksızın terk ettiği, böylece
Davalının evlilik birliği görevlerini bu yönde
s-avsaklayıcı hal ve harekette bulunduğu ve bu hususta
dikkatinin çekilmesine veya ihtar edilmesine;"


Davalı, Davacının eşi ve evi ile ilgilenmediği, eşten beklenen görevleri savsakladığını ileri sürdüğüne göre bu iddiasını ispatlamak zorundadı-r.

Emare 2, 82/06 sayılı davadaki hüküm Davacının haklı bir sebebi olmadan evlilik birliğini savsaklayıcı hal ve hareketlerde bulunduğunun kesin kanıtı olduğu bir yana, Davacının bu Mahkeme hükmüne riayet etmediği ve bir eşten beklenen görevleri yerine g-etirmediği, İlk Mahkeme huzurunda yeterince ispatlanmış olup, İlk Mahkemenin terk fiilinin özel olarak ileri sürülmemesini eksiklik olarak kabul etmesi hatalıdır.

Aksi bir yorum, Mahkeme kararına rağmen görevlerini yeri getirmeyen birisinin Mahkemede i-stediği sonucu alabileceği, buna karşın haklılığı kanıtlanan kişinin fiili ayrılık karşısında çaresiz kalacağı sonucu çıkmasına sebep olacaktır. Böyle bir sonucun adil sayılamayacağı aşikârdır.

Son olarak bir hususa daha değinmek istiyorum. İlk Mahkeme M-avi 250'de şöyle bir bulguya varmıştır.

"Her halûkarda, Davacının sık sık küsüp evi terk ettiği iddiasını Davalı, Davacı ile 3 yıllık fiili ayrılığın gerçekleşmesinden sonra yaptığı, 3 yıllık fiili ayrılığa rağmen daha önce işbu hususu şikayet konusu yap-madığı, Davacının boşanma talebinden sonra 3 yıl önceki olaylara istinaden ailevi ilişkileri birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleştiğini iddia ettiği sabittir.
Bu çerçevede, yukarıdaki şahadetten, makul ol-arak, doğal olarak Davacının küsüp evi terk etmesinin Davalı tarafından hoşgörü ile karşılandığı veya affedildiği ve yine konu olayın ailevi ilişkilerin birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleşmediği sonucunun- istihraç edilmesi kaçınılmazdır."


Davacının evi küsüp terk ettiği iddiasının 3 yıllık sürenin dolmasından sonra ileri sürülmesine herhangi bir hukuki engel olmadığı gibi Davalı eş, Davacının bu davranışları nedeni ile Mahkemeye başvurarak Davacıya ihta-r edilmesini sağlamış ve daha sonra şahadetinde kabul ettiği gibi kendisine ihtar edilen Davacı eve dönmemiş, tekrar bir araya gelmemiştir. Bu durumda Davalının, Davacıya atfedilen kusurları affettiği ve hoşgördüğü sonucunun istihraç edilmesi hukuken mümkü-n değildir. İlk Mahkemenin bu yöndeki bulgusu hatalıdır.

Davalı, Davacının aile yuvası ve eşi ile ilgilenmediğini, evlilikte bir eşten beklenen görevleri yerine getirmediğini ve savsakladığını, Emare 2, 82/06 sayılı Mahkeme hükmüne rağmen dava tarihine -kadar bu görevleri yerine getirmediğini yeterince ispatlamasına rağmen İlk Mahkeme Davalının bu yöndeki şahadetine itibar etmemekle ve huzurundaki emareleri yanlış değerlendirmekle hata etmiştir.

Evlilik birliğinin kurulduğu tarihten itibaren eşi ile il-gilenmeyen bir eşten beklenen görevleri yerine getirmeyen ve savsaklayan ve bu davranışını sürdüren Davacının bu davranışları kusurludur ve bir tek bu olgu bile ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleşmiş olduğuna ve birlikte yaşamı olanaksız veya çekil-mez hale getirdiğine ilişkin bulgu yapılmasına ve Davalı leyhine mukabil talep doğrultusunda boşanma hükmü verilmesine yeterlidir. İlk Mahkeme bu yönde karar vermesi gerekirken Davalının Aile Yasası'nın 24(6) maddesi altındaki talebini reddetmekle hatalı d-avranmıştır.

Davacının, Davalıyı evlilik birliği içerisinde dövdüğü, çocuk yapmasına engel olduğu ve başka kadınlarla uygunsuz ilişkide bulunduğu iddialarını inceleyen İlk Mahkemenin bu iddiaları incelerken herhangi bir hata yaptığına ikna olmadım.

Y-ukarıda belirttiklerimiz ışığında İlk Mahkemenin herhangi bir kusur aramadan Davacı lehine Aile Yasası'nın 24(8) maddesine göre boşanma hükmü vermekle doğru yaptığı; buna karşın Davalının Aile Yasası'nın 24(6) maddesi altında Davalının kusurlarından neşet -eden ailevi ilişkilerin gerginleşmesi ve birlikte yaşamın olanaksız hale gelmesinden kaynaklanan mukabil boşanma talebini reddetmekle hata ettiği sonucuna varmış bulunuyorum.

Davalı 1. istinaf sebebinde kısmın başarılı olmuştur.

Şimdi II. İstinaf sebeb-i ana başlığı altında ileri sürülen istinaf sebeplerini inceleyeceğim.


İlk Mahkeme Davalı leyhine Tazminat ve Nafakaya
hükmetmemekle hata etmiştir.

İlk Mahkeme hukuki gerekçesini verdikten sonra Mavi 254'te tazminat ile ilgili şöyle sonuca ulaşmış-tır.

"1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 30(1) ve 30(2)(A) maddesi tahtında tazminata hükmedebilmek için Mahkeme huzurunda kusura dayanan bir boşanma sebebinin mevcudiyeti şart olduğu göz önüne alındığında, 1/98 sayılı Aile Yasası'nın 24(8) -maddesine istinaden boşanmaya hükmedildiği durumlarda, karşı tarafa maddi veya manevi tazminata hükmedilmesine yasal olanak yoktur".

İlk Mahkeme bu bulgu ve görüşü ışığında Davalının tazminat talebini reddetmiş meselenin Yargıtayda incelenebileceği ihtima-lini dikkate alarak Davalının tazminat talebini inceleyerek Davalıya ödenmesi gereken tazminatı 25.000 TL olarak belirlemiştir.

Davalı Avukatı hitabında Aile Yasası'nın 24(8) maddesi altında talep edilen bir boşanmada, boşanma sebebi olarak kusur aranmadı-ğının doğru olabileceğini ancak maddenin yazılış biçiminin yasa koyucunun iradesinin tazminatı engelleyici nitelikte olmadığını gösterdiğini, Yasa maddesinin ikinci paragrafında "tarafların herhangi birisinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın" ibaresin-in kullanıldığını, bunun hukuki sonuçları dikkate alındığında boşanma sebebi olarak kusur aranmayabileceğini fakat taraflardan birisi tazminat talep ettiği takdirde tazminat maksatları bakımından kusurlu tarafın saptanması gerektiğini iddia etmiştir.

Dava-cı Avukatı ise Yargıtay Aile Hukuk 3/06 sayılı (D.1/08)'e atıfta bulunarak bu konunun Yargıtayda tartışılıp karara bağlandığını dolayısıyle 24(8)'e dolaylı bir boşanma talebinde tazminata hükmedilemeyeceğini ileri sürmüştür.

Yargıtay Mezkûr kararda (çoğun-luk kararı) şöyle demiştir.

"Yasa'nın 30(2)(A) maddesine göre kabahatın esas faktör
olarak alınması kastedilmektedir. Tazminat verilebilmesi için boşanmaya, taraflardan birinin kusurlu hareketi sebep olmaktadır. Boşanmada taraflara kusur yüklenemiyorsa,- tazminat verilmez. Bu hususta Gör TCM İstinaf No 3/63. Bu durumda ancak yoksulluk nafakası talebi yoluna gidilebilir.
Önümüzdeki davada boşanma kararı 1/98 sayılı Yasa'nın
24/8 maddesi altında, taraflar üç yılı aşkın bir süre sürekli bir biçimde ayrı ya-şadıkları için verilmiştir. Davalının mukabil davada Davacının kusur ve kabahatlerine dayanan boşanma talebi ise uygun görülmeyerek reddedilmiştir. Bu red kararı ışığında yukarıda verilen Yasa'nın 30(2)(A) maddesi altında Davalıya tazminat ödenmesi kararı -hatalıdır."


Yukarıda iktibas ettiğimiz karara göre İlk Mahkeme, Aile Yasası'nın 24(8) maddesi altındaki boşanmalarda kusur aranmadığı cihetle tazminata hükmedilemez şeklinde bulgu yapmakla hata etmiş değildir.

Huzurumuzdaki meselede İlk Mahkemenin Dav-alının mukabil talebini reddetmekle hata ettiğini ve mukabil talep gereğince Davacının kusurlarından kaynaklanan ailevi ilişkilerinin önemli surette gerginleşmesi nedeniyle 24(6) maddesi altında Davacı aleyhine boşanma hükmü verilmesi gerektiğini birinci i-stinaf sebebi başlığı altında karara bağlamıştım.

Davalı mukabil talebinde başarılı olduğu ve Davacının kusurlu olduğunu ispatladığı cihetle Davacı aleyhine olan tazminat talebinin Yasa'nın 24(6) maddesine istinad eden mukabil talep gereğince incelenmesi- gerekmektedir.

Daha önce belirttiğimiz gibi İlk Mahkeme bulgularında hatalı olabileceği ve meselenin Yargıtaya gidebileceği gerekçesi ile tazminat talebini incelemiş ve ödenmesi gereken tazminatı 25.000 TL olarak saptamıştır.

İlk Mahkemenin kararında -doğru olarak ifade ettiği gibi 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 30(1) ve 30(2)(A) maddesi tazminat, nafaka ve diğer ödemelere ilişkin kuralları ortaya koymaktadır.

Yasa'nın 30(1)(2) maddesi Tazminat, Nafaka ve Diğer Ödemelere İlişkin Kura-llar yan başlığı altında aynen şöyledir:

"30(1).Bu Yasa'nın 24.madde kurallarına istinaden
boşanmaya hükmedildiği durumlarda Mahkeme tazminat,
nafaka ve diğer ödemelerle ilgili karar verirken bu
Yasa'nın 26. maddesinde öngörülen- kıstasları
dikkate alır.
(2).(A) Kabahatli tarafın maddi durumu veya beklenen
çıkarları ve kabahatsiz tarafın kişiliğine ve
onuruna olan zarar dahil olmak üzere meselenin
bütün olgularını göz önüne alarak, kabahatli
tarafın kabahat-siz tarafa Mahkemece uygun
görülecek bir tazminat ödemesine hükmedebilir."

Yasa'nın 30(2)(A) maddesi ile yürürlükten kaldırılan Fasıl 339 Türk Aile Yasası'nın 32. maddesi aynıdır.

Yürürlükten kaldırılan Fasıl 339 Türk Aile Yasası'nın 32. maddesi Tür-k Medeni Kanunundaki uygulamalar ile kıyaslayan ve tazminatta esas alınacak faktörleri belirleyen kararlardan birisi TCM İstinaf No 3/75'tir. (Bkz. Yargıtay Aile Hukuk kararları 1975-1991 Sayfa 189)

Mezkûr kararda maddi ve manevi tazminat ile ilgili pren-siplerin değerlendirilmesi yapıldıktan sonra söyle denmiştir.

"Bütün bu söylenenlere göre İstinaf konusu davada maddi ve
manevi tazminat kesilirken bilhassa aşağıdaki hususların nazarı itibara alınması gerekmektedir. Davalının mali durumu babasından da- kendisine mal intikal edeceği; Davacının yaşının ilerlemiş olması ve muhtemelen başka bir izdivaç yapamayacağı, sıhhatinin ve sinirlerinin bozulmuş olması Davalının Davacıyı üçüncü şahıslara karşı küçük düşürücü hareketlerde bulunması, kocasının maldar o-lması nedeniyle müreffeh bir hayattan mahrum kaldığı, Davacı ile Davalı arasındaki evliliğin çok kısa sürmesi, evlenmeden önce örgü işi yaparak bir miktar para kazanması ve boşanmadan sonra da bu yapmaya devam edebileceği."

Halen yürürlükte olan Aile Yas-amız, Fasıl 339 Türk Aile Yasası'ndan farklı olarak, 30(1) maddesinde tazminat, nafaka ve diğer ödemelerle ilgili karar verirken 26. maddede belirlenen kıstasları dikkate alır demiştir. Aile Yasası'nın 26. maddesi mal varlıklarının paylaşılmasını düzenleme-ktedir.

1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 26(1) maddesinde sıralanan kıstaslar ışığında hakkaniyete uygun bir paylaştırma yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Aynı prensip tazminat için de gerçerli olup tespit edilecek tazminatın "hakka-niyet'e uygun olması esastır.



Aile Yasası'nın 26. maddesinde yer alan kıstaslar aynen şöyledir.

"(A) Tarafların mevcut geliri, kazanım kapasitesi,
mülk ve maddi kaynakları ve yakın gelecekte elde
edebilecekleri maddi menfaatleri;

(B)- Tarafların yakın gelecekte ortaya çıkabilecek
maddi ihtiyaçları, yükümlülükleri ve
sorumlulukları;
(C) Evlilik Birliğinin boşanmadan önceki yaşam
standardı;
(Ç) Tarafların evlilik süresince evlilik birliğinin
veya evlilik sona erdi-kten sonra ailenin refahı
için yaptıkları veya yapacakları ev işleri ve
çocuk bakımı gibi hizmetler de dahil katkılar;
(D) Tarafların fiziksel ve ruhsal sağlığı;
(E) Tarafların yaşı ve evliliğin süresi;
(F) Çocukların maddi ihtiyaçları;
(G) Ço-cukları geliri, kazanım kapasitesi, mülkiyet ve
diğer maddi kaynakları;
(Ğ) Çocukların fiziksel ve ruhsal yetersizliği;
(H) Evlilik esnasında çocukların içinde bulunduğu
durum ve tarafların çocukların eğitimi ve tahsili
için nasıl bir bek-lenti içinde oldukları;
(I) Tarafların yukarıdaki (F),(G),(Ğ) ve (H)
bentlerinde belirtilenlere ilişkin beklentileri;
(İ) Paylaşıma konu malvarlığının edinilmesinde
tarafların kişisel mallarının getirisinin katkı
- payı;
(J) Mahkemenin bu madde amaçları için dikkate almayı
uygun göreceği başka herhangi bir kıstas."

Kanun Koyucu (J) paragrafını yasaya dahil etmekle Mahkemenin uygulayacağı kıstasları belirlenen ölçülerle sınırlı bırakmamış adil ve uygun t-azminatı saptarken Mahkemenin uygun göreceği başka herhangi bir kıstası uygulamak takdir hakkını vermiştir.

Bu durumda tazminat belirlenirken daha önce belirttiğimiz TCM 3/75 sayılı Yüksek Mahkeme kararından ve diğer içtihatlardan yararlanılabilecek veya- uygun görülecek başka bir kıstas uygulanabilecektir.

Türk medeni Kanununun 174. maddesinde tazminat konusu düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanununda yapılan düzenleme içerisinde aynı maddede maddi ve manevi tazminat ayrı ayrı yer almıştır. Buna göre mevcut -ve beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafa maddi tazminat, boşanmaya sebep olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafa manevi tazminat ödenmesi öngörülmüştür.

1/98 Aile Yasası'nın 30(2)(A) maddesi her iki tanımı bi-rlikte içine alacak şekilde "kabahatli tarafın maddi durumu veya beklenen çıkarları ve kabahatsiz tarafın kişiliğine ve onuruna olan zarar dahil olmak üzere" denmek suretiyle bizde de hem maddi tazminat unsurları hem de manevi tazminat unsurlarının tazmina-t adı altında dikkate alınıp değerlendirileceği açık surette belirtilmiştir.

Huzurumuzdaki meselenin olgularına göre evlendikten kısa sayılabilecek bir süre sonra evlilik birliğini haklı bir neden olmaksızın evlilik birliğindeki yükümlülüklerini yerine -getirmeyen, savsaklayan bu hususta Mahkeme kararı ile dikkati çekilen buna rağmen evlilik birliğindeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen Davacı tam kusurludur ve Mahkemenin belirleyeceği uygun tazminatı ödemekle yükümlüdür.

Bu safhada 1/98 sayılı Aile (E-vlenme ve Boşanma) Yasası'nın 30. maddesinde düzenlenen tazminatı belirlerken, 26. maddedeki kıstasların uygulanmasındaki ölçünün ne olacağını belirlemem gerekmektedir. Aile Yasası'nın 30(2)(A) maddesine göre;

a)Tazminat isteyen eşin mevcut ve beklenen- bir menfaati ihlâl edilmiş olmalıdır.

Prof.Dr.Akıntürk'ün Aile Hukuku isimli eserinin 260. sayfasında Türk Yargıtayının 2.HD 2.10.1951, 6042/6233; 2.HD 21.1.1974, 3228/282 sayılı kararlardan atıfta şöyle denmiştir.

"Mevcut menfaattan maksat, evlilik -birliği boşanmayla ortadan kalkmamış olsaydı, kusursuz eşin sağlamaya devam edecek olduğu yararlardır. Bunlara örnek olarak karı veya kocanın nafaka ve bakım haklarının ortadan kalkmasını, evlenme mukavelesinden doğan istifade (yararlanma) haklarının kaybe-dilmesini, kusursuz olan eşin boşanma sonucunda diğerine ait malları ve sermayeyi geri vermeye, ticarethaneyi tasfiyeye mecbur olmasını gösterebiliriz. Buna karşılık, evlenme sırasında yapılan giderler (masraflar) ile evlenme münasebetiyle verilen hediyele-r, maddi tazminat olarak istenemez."

"Beklenen menfaat ise, sağlanmış veya sağlanmakta olan bir menfaat olmayıp, kusursuz eşin evlilik devam etmiş olsaydı ileride sağlıyacak olduğu bir takım yararlar demektedir. Bunlara örnek olarak nafaka, eşler arasınd-aki ölüme bağlı tasarruflardan veya sigortadan doğacak bir alacak, karının kocasının işyerinde çalışmasından elde ettiği gelir gibi menfaatlar gösterebilir."

Yukarıda iktibas ettiğimiz ölçüler Aile Yasamızın 26. maddesinde belirlenen kıstaslar ile uyumlu- olup özellikle 26(A)(B) ve (C)'de yer alan kıstaslar açısından dikkate alınmalıdır.

b) Kabahatsız tarafın kişiliğine ve onuruna zarar verilmelidir:

Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar, kabahatsız
karı veya kocanın kişilik haklarına (kişilik ve on-ur)
zarar vermelidir.

Kusursuz eşin kişilik haklarının hangi hallerde zarar görmüş olacağı, boşanmaya sebep olan olayların mahiyetine ve kusursuz eşin duyduğu elem ve üzüntünün derecesine göre tayin edilebilir. Bunların neler olabileceğini önceden sıra-lamak zordur. Örneğin kabahatsiz eşin içerisine düşeceği manevi ıstırap yüzünden sıhhati bozulmuş veya yaşadığı toplumda küçük düşürülmüş ise tazminatın hesaplanmasında dikkate alınmalıdır. Bu örnekleri her meselenin koşullarına göre çoğaltmak mümkündür.
-
c) Tazminatın miktarı:

Aile Yasası'nın 30(2)(A) maddesinde tazminatın
miktarı Mahkeme tarafından belirlenecek uygun
tazminat olarak ifade edilmiştir.

Bu tanımın hukuki anlamı, tazminatın belirlenmesinde Mahkemenin takdir hakkının önemli rol oynaya-cağıdır.

Mahkeme takdir hakkını keyfi değil adli olarak kullanacaktır.

Yargıç takdir hakkını kullanırken her iki tarafın ekonomik ve sosyal durumlarını, evliliğin devam süresini ve boşanmadaki kusuru ve kusursuz olan eşin kişiliğine olan zararı dikkate a-lacaktır.

Yasa koyucu uygun tazminat dediğine göre buradan çıkan netice Mahkemenin bütün zararı karşılamasını öngören tam bir tazminatı değil, uygun ve adil olan tazminatı belirlemesi gerektiğidir.

Bu konuda Türk Yargıtayı da aynı prensibi kabul etmişt-ir. (Bkz.2 HD 10.12.1993, 11319/12087. Y/CD.1994 sayfa 7)

Son olarak, Mahkeme, tazminatı belirlerken kusursuz eşin kişiliğine ve onuruna bir zarar verilmediği sonucuna ulaşabileceği gibi, sadece mevcut ve beklenen çıkarlarını dikkate alarak tazminat beli-rleyebilir veya tam tersi şekilde kişiliğine zarar verildiğini maddi herhangi bir kaybının olmadığı sonucuna ulaşabilir veya her ikisinin zarar görüdüğü sonucuna varabilir. Mahkeme hangi kıstasları dikkate alarak tazminata hükmettiğini kararında açıkça yaz-malıdır.

Şimdi yukarıdakiler ışığında Davalının tazminat taleplerini incelemem gerekmektedir.

İlk önce Davacının davranışlarının kabahatsiz olan Davalının kişilik ve onuruna zarar verip vermediğini incelemeyi uygun gördüm.

İlk Mahkeme kararında "Mah-keme huzurunda Davacının Davalının onuruna ve kişiliğine zarar verdiği hususunda herhangi bir şahadeti mevcut olmadığı sabittir" şeklinde bir bulgu yapmış ve devamla Emare 2 82/2006 sayılı davaya atıfta bulunarak, istintakta Davacının şu anda tehlike yarat-madığını veya fiilen utanç veren bir duruma sokmadığını kabul ve teslim ettiğini belirtmiştir. (Mavi 264)

İlk Mahkemenin emare 2 82/2006 sayılı dava dosyasına atıfta bulunarak Davalının bu davadan sonra rahatsız edilmediğini söylemesi Davalının kişilik v-e onuruna zarar verilmediğini gösteren doğru bir örnek değildir. Daha önce de ifade ettim gibi 82/2006 sayılı davanın kararından sonra taraflar biraraya gelmediler.

Burada önemli olan Davacının tutum ve davranışlarının Davalının kişilik ve onuruna zarar- verip vermediğidir. Bu hususta karara varmak mutlaka doğrudan şahadet olması gerekmemektedir. Eğer Mahkemenin huzurundaki tüm şahadet ve mevcut olgular böyle bir sonucu doğuruyorsa Mahkeme tazminatın belirlenmesinde kişilik ve onura yapılan zararı gözönün-de bulundurur.

Huzurumuzdaki istinafa konu davanın taraflarının gerçekleştirdikleri evlilik, geçirdiği süreç itibarıyle normal evliliklerden farklıdır.

Tarafların evlilik aktinin kurulmasından önce uzun bir beraberlikleri olmuştur. Özellikle tarafları-n ilişkilerinin başladığı 1983 yılında Davacı bir başkası ile evliydi. Tarafların o dönem içerisindeki davranışlarını evlilik ve aile kavramı ile bağdaşır bir ilişki olarak kabul etme imkânı yoktur. Tarafların birlikteliğinden mağdur olan kişi Davacının o -zamanki eşidir ve mezkûr kişi bu davada taraf değildir. Bu anlamda bu davadaki taraflar o yıllardaki davranışları ile eşit kusurludur ve bu şekildeki evlilik dışı beraberliklerindeki hareketlerini boşanma davasında birbirlerine karşı ileri sürmelerinin huk-uki bir anlamı yoktur.

Davacı 1997 yılında o zamanki eşinden boşandıktan sonra evlilik aktinin kurulduğu 5.1.2004 tarihine kadar yaklaşık 7 yıl birlikte yaşadılar, çevrelerinde herkes onları karı koca gibi bildi. Taraflar şahadetlerinde bu hususu kabul -etmektedirler. Bu kadar uzun bir beraberlikten sonra evlilik birliğini kurup müşterek hayatlarının devamını sağlamak beklentisi içerisinde olan Davalının evlendikten sonra kusurlu eş yüzünden haksız şekilde bir anda ortada bırakılması, kusursuz eşin kişili-ğine ve onuruna zarar verici bir davranıştır ve tazminat hesaplanırken dikkate alınması gerekmektedir.

Bu neticeden hareket ettiğimizde İlk Mahkemenin Davalının kişiliğine zarar verildiği yönünde şahadetin mevcut olmadığı bulgusu hatalıdır.

Kusursuz t-arafın mevcut ve beklenen menfaatlerini tespit ederken, mahkeme, kusurlu olan tarafın mevcut ve beklenen menfaatlerini belirlemesi gerekmektedir. Bunlar genellikle maddi menfaatlerdir.

1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasamız evlilik birliği içeris-indeki menfaatlerin gözetilmesini öngörmüştür. Tarafların daha önceki fiili beraberliklerinden meydana gelmiş kazanç ve kayıpları Aile Yasamız içerisinde korunan mnefaatler değildir. Bu nedenle Yasa'nın 30(2)(A) kapsamında mevcut ve beklenen menfaatler dik-kate alınırken evlilik birliği içerisindeki mevcut ve beklenen menfaatler dikkate alınır. Dolayısıyle İlk Mahkeme evlilikten önceki döneme ilişkin maddi talepleri dikkate almayarak doğru yapmıştır.

Aile Yasası'nın tazminat belirlenirken dikkate alınması-nı öngördüğü Evlilik birliğinin boşanmadan önceki yaşam standartı kıstası en çağdaş düzenlemelerden birisidir.

İlk Mahkemenin bulgularına göre Davacı boşanma davasının açıldığı tarihte Doktorluktan emekli bir şahıs olup Cyprus Life Hospital'ın Başhekimi- olarak çalışmaktaydı. Yine İlk Mahkemenin bulgularına göre Davacı Nisan 2008'de 3661.23 TL emeklilik, Cyprus Life Hospital'den 2000 ABD Doları maaş ve hasta sayısına göre prim almaktaydı. (Mavi 258)

İlk Mahkeme Kasım 2007 tarihi itibarıyle Davacının ayl-ık gelirini 6.793 TL Davalının ise aylık geliri 1.247 TL saptanmıştır.

Davacının Cyprus Life Hospital'den aldığı prim dışındaki aylık maaşı 2.000 ABD dolarıdır ve bu miktar sabit kalsa bile kur üzerinden TL olarak artma olasılığının yüksek olduğu açıktır-.

Yine İlk Mahkemenin bulgusuna göre, Davacı Davalıya evlilik birliği içerisinde meydana gelen hamileliğin Davalının yaşı itibarı ile tehlikeli olabileceğinden hareketle sonlandırılması nedeniyle moralinin düzeltilmesi için 15.000 Stg ödemiştir.

İlk Ma-hkeme huzurundaki şahadet ışığında, tarafların gelirleri ve mal varlıklarıyla ilgili bulgu yaparken herhangi bir hata yapmadı.

İlk Mahkeme bulgularına göre evlilik süresince iyi bir yaşam standartları olan sadece moralinin düzelmesi için kendisine 15.00-0 Stg verilen Davalının hiçbir kusuru olmadan evliliğinin Davacının kusurları yüzünden bozulması karşısında evlilik birliğindeki yaşam standartından mahrum kalacağı, mevcut geliri ile böyle bir yaşam standartını yakalamasının imkânsız olacağı aşikâr surett-e ortadadır.

Emare 1 evlenme belgesine göre Davacı 1944, Davalı ise 1949 doğumludur.

İlk Mahkeme kararında tarafların evlenme ihtimalinin az olduğu bir yaşta evlendiklerini ve evliliğin kısa sürdüğü gerekçesi ile boşanma nedeniyle Davalının evlenme iht-imalinin azaldığını kabul etmemiştir. (Mavi 266)

İlk Mahkemenin bu bulgusu ile hemfikir değilim. Bu meseledeki tarafların nasıl ve ne şekilde evlendiklerini gözardı ederek zaten geç evlendiler erken boşandılar bu nedenle Davalının başka bir evlilik şansı- azalmamıştır demek yaşananların tüm sorumluluğunu Davalıya yüklemek demektir. Böyle bir sonuç adil ve hakkaniyete uygun değildir.

İlk Mahkemenin hüküm tarihinde 59 yaşında olan Davalının evlenme ihtimalinin azalmadığına ilişkin bulgusu hatalıdır.

Tara-fların ispatlanmış gelirleri, kazanım kapasiteleri, mülk ve maddi kaynakları ve yakın gelecekte elde edebilecekleri maddi menfaatleri evlilik birliğinin boşanmadan önceki yaşam standartını, Davalının ikinci bir evlilik yapma ihtimalinin azaldığını, kişilik- ve onurunun aldığı zararı dikkate aldığımızda İlk Mahkemenin Davalıya ödenmesini öngördüğü 25.000 TL tazminat aşikar surette azdır.

Yukarıdaki kıstaslar dikkate alındığında kusursuz olan Davalıya ödenmesi gereken hakkaniyete uygun tazminatı
50.000 TL o-larak saptarım.

İlk Mahkeme yoksulluk nafakası taleplerini incelerken hata yapmamıştır. Bu nedenle yoksulluk nafakası taleplerinin incelenmesine gerek yoktur.

Davalı, II. istinaf sebebi başlığında esas alınan tazminat ile ilgili istinaf sebeblerinde b-aşarılı olmuştur.

SONUÇ:

Tüm yukarıdakiler ışığında İlk Mahkemenin hükmü kısmen iptal edilir ve dava aşağıdaki gibi karara bağlanır.

Davacının Talep Takririnin 14(a) paragrafı gereğince 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24(8) maddesi ger-eğince tarafların boşanmalarına;
Davalının mukabil talebinin 14(A) paragrafı gereğince Davacının kusurları nedeniyle evlilik birliğinin temelden sarsıldığına ve ailevi ilişkilerin birlikte yaşamı olanaksız ve çekilmez bir hale koyacak kadar gerginleştiği i-spatlandığından 1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24(6) maddesi gereğince tarafların boşanmalarına;
Davacının Davalıya 50.000 TL tazminat ödemesine;

Hüküm ve Emir verilir.

İstinaf masrafları Davacı tarafından ödenecektir.


Narin F. Şefi-k: Meslektaşımın okuduğu kararı daha önce okuma fırsatım oldu. İstinaf Edenin istinaf sebepleri 2 başlık altında toplanmıştır. Bu şekilde toparlanan istinaf sebeplerinden 1. istinaf sebebi ile ilgili belirtilen görüşle hemfikirim ve 1. istinaf sebebinin ka-bul edilmesine ve varılan sonuca katılırım. Ancak 2. istinaf sebebi ile ilgili belirtilenle hemfikir değilim.
İlk Mahkeme Davalının tazminat talebini reddetmiştir. İlk Mahkeme Davacı lehine ve Davalı aleyhine 1/98 sayılı Aile Yasası'nın 24(8) maddesi alt-ında tarafların davanın açıldığı 1.1.2007 tarihinde 3 yıl süreyle ayrı yaşadıklarını kabul ederek bu başlık altında Davacı lehine boşanma hükmü vermiştir. Davalının Davacının kusur ve kabahatleri nedeniyle evlilik birliğinin bozulduğu iddiası ile ilgili bo-şanma talebini, madde 24 (8) altında boşanma hükmü verdikten sonra Yasa'nın 24(6) maddesinin incelenmesine gerek kalmadığını belirterek, mukabil talebi reddetmiştir. Bidayet Mahkemesi boşanma hükmünün kusura dayanan bir neden altında verilmediği için Daval-ının tazminat talebini reddetmiş, ancak istinafta tazminat talebinin irdelenmesi gerektiği kanaatina varılması ihtimaline karşı Davalının tazminat talebini incelemiş ve detaylı bir inceleme neticesinde tazminat miktarını 25.000TL olarak belirlemiştir.

B-idayet Mahkemesi Davalının talebini Mavi 256'da şu şekilde toparlamıştır.

"Davalı şahadetinde Davacıdan maddi ve manevi tazminat
talep etiğini, bunun nedeninin kürtajlardan dolayı
sağlığının bozulduğunu, Davacı nedeniyle 10 yılda
emekli- olduğunu, çok az bir emekli maaşı ve emekli
ikramiyesi aldığını iddia etmiştir. Davalı keza
şahadetinde, Davacının kendisini işinden aldığını
ve maddi kayba uğradığı için, manevi yönden de
sağlığının bozulduğu, bebek sahibi olamad-ığı, anne
olamadığı için tazminat talebi olduğunu, kendisini
defalarca vurup gözünden defalarca göz doktorunda
ameliyat olduğunu, sağlığının şu anda son derece
bozuk olduğunu, haplarla ayakta durduğunu, kendisini
16 yıl evlilik vaadi ile oy-aladığı, anne olmaktan
mahrum ettiğini, evlilik yapma şansının ona nazaran
çok daha düşük olduğunu iddia ederek, 200 bin
sterling tazminat talep etmiştir."


Bütün iddiaları detaylı bir şekilde inceledikten sonra ise İlk Mahkeme şu şekilde karar verm-iştir.

"Netice ile, yukarıdaki tüm olgular göz önüne alındık-
tan sonra, özellikle Davacının ve Davalının aylık
mali gelirleri, diğer deyimle, Davacının aylık
6793.23 YTL geliri olduğu, Davalının ise aylık
1247.17 YTL geliri olduğu, yine, Davalının -biri
adına kayıtlı sosyal konut, diğeri ise bir kısım
taksitleri ödenmiş adına kayıtlı olmayan Mertcan
Apartmanında bir daire olan gayrimenkul malvarlığına
sahip oluşu, ve yine Davalının aylık mali gelirine
dahil edilen 600 YTL kira gelirine sahip olu-şu,
Davacının herhangi bir kira gelirinin olmadığı,
evlilik akdi sırasında tarafların yaşlarının ileri
oluşu, Davacı ve Davalının şu andaki yaşları,
evlilikteki fiili beraberliğin ve de evlilik
süresinin kısa oluşu, tarafların işbu evlilikten
herhan-gi bir çocuklarının olmayışı, evlilikteki
yaşam standardının iyi oluşu ve yukarıda vurgulanan
sair tüm olgular nazari dikkate alındıktan sonra
tazminat miktarı 25.000 YTL olarak saptanacaktı."
(Mavi 268)


Davalı istinaf sebepleri arasında Bidayet Ma-hkemesinin lehine tazminat hükmetmemekle hata ettiğini ileri sürmüştür. Davacı/Aleyhine İstinaf Edilen ise Bidayet Mahkemesinin kararında (Mavi 268) tazminat başlığı altında yaptığı bulgular ile ilgili karşı istinaf dosyalamış değildir.

Tarafların 1983-1-997 yılları arasındaki ilişkileri esnasında Davacı bir 3. kişi ile evliydi, 1997-2004 yılları arası ise Davacı ve Davalı nikahsız birlikteydiler. Tarafların evlilikleri 5.1.2004 tarihinden 23.10.2004'e kadar yani toplam 9 1/2 ay sürmüştür. Bidayet Mahkemes-i her ihtimale binaen tazminat takdir ederken evliliğin çok kısa sürdüğü hususunu da değerlendirmiştir. Bidayet Mahkemesi 25,000 TL tazminat takdir ederken tüm hususları değerlendirerek hata yapmış değildir. Bu kadar kısa süren bir evliliğin sona ermesi -neticesinde Davacının Davalıya ödeyeceği tazminatın, bidayet Mahkemesinin takdir ettiği 25.000 TL'den daha fazla olması gerektiği kararına katılmam.

Bidayet Mahkemesinin tazminat miktarı ile ilgili tesbit ettiği 25.000 TL'sı ile ilgili karşı istina-f yokluğunda, huzurumuzdaki Davalıya 1. istinaf sebebi altında muvaffak olduğu nedeniyle takdir edilecek tazminatın miktarının 25.000TL olması gerektiğine karar veririm.


Hüseyin Besimoğlu: Meslektaşım Ahmet Kalkan Bey'in kararına katılırım.






Başkan-:

Netice itibarıyla bidayet Mahkemesinin hükmü kısmen iptal edilir; ve
1.Oy birliği ile;
A.Davacının Talep Takririnin 14(a) paragrafı gereğince
1/98 sayılı Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası'nın 24(8)
maddesi gereğince tarafların -boşanmalarına;
B.Davalının mukabil talebinin 14(A) paragrafı gereğince
Davacının kusurları nedeniyle evlilik birliğinin
temelden sarsıldığına ve ailevi ilişkilerin birlikte
yaşamı olanaksız ve çekilmez bir hale koyacak kadar
gergi-nleştiği ispatlandığından 1/98 sayılı Aile (Evlenme
ve Boşanma) Yasası'nın 24(6) maddesi gereğince
tarafların boşanmalarına;
2. Oy çokluğu ile Davalıya Davacının 50,000 TL tazminat
ödemesine hüküm ve emir verilir.

İstinaf masraflar-ı Aleyhine İstinaf Edilen aleyhine verilir.



Narin F. Şefik Hüseyin Besimoğlu Ahmet Kalkan
Yargıç Yargıç Yargıç

24 Kasım, 2011





39






Full & Egal Universal Law Academy