Yargıtay Aile Dairesi Numara 2/2010 Dava No 1/2011 Karar Tarihi 23.03.2011
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay Aile Dairesi Numara 2/2010 Dava No 1/2011 Karar Tarihi 23.03.2011
Numara: 2/2010
Dava No: 1/2011
Taraflar: Gülen Çelebi n/d Gülen Elibol ile Mehmet Çelebi arasında
Konu: Boşanma talebi - Mahkemenin boşanma yerine 6 ay müddetle yasal ayrılık kararı vermesi - Kararınistinafı
Mahkeme: Yrg/aile
Karar Tarihi: 23.03.2011

-D.1/2011 Yargıtay/Aile Hukuk: 2/2010
(Girne Aile Dava No: 146/2007)

YÜKSEK MAHKEME HUZURUNDA.

Mahkeme Heyeti : Mustafa H.Özkök, Narin F.Şefik, Ahmet Kalkan.

İstinaf eden: Gülen Çelebi n/d Gülen Elibol, 100. yıl sokak
3 /A -2, Baykal Ma-ğusa
(Davalı)
-ile -

Aleyhine istinaf edilen: Mehmet Çelebi, Çelebi Sokak, Çelebi
Hoca Apt. No.25/4, Girne
(Davacı)


- A r a s ı n d a.

İstinaf eden namına: Avukat Şefika Durduran
Aleyhine istinaf edilen namına: Avukat Kıvanç Rıza.

Girne Kaza Mahkemesi Kıdemli Yargıcı Gülen Özkamil'in 146/2010 sayılı davada 6.1.2010 tarihinde verdiği karara karşı Davalı tarafın-dan yapılan istinaftır.

-------------------------

H Ü K Ü M

Mustafa H. Özkök: Bu istinafta Mahkemenin hükmünü Sayın Yargıç Ahmet Kalkan okuyacaktır.

Ahmet Kalkan : Aleyhine İstinaf Edilen/Davacı, İstinaf Eden/Davalı aleyhine Girne Aile- Mahkemesinde 146/07 sayılı boşanma davasını açtı. Dava dinlendikten sonra 06.01.2010 tarihinde Girne Aile Mahkemesi taraflar arasında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı bulgusunu yapmasına rağmen tarafların ileride barışmalarının muhtemel olduğuna k-anaat getirdi ve 1/98 sayılı Aile Yasasının 27. maddesi altında tarafların 6 ay süre ile yasal ayrılığına karar verdi.

İstinaf Eden/Davalı bu hükümden istinaf dosyaladı.

İSTİNAF İLE İLGİLİ OLGULAR:

Bu mesele ile ilgili olgular özetle şöyledir.

T-araflar 6.3.1988 tarihinde Kaleburnu Evlendirme Memurluğunda evlendiler. Evlenmelerini müteakiben evlilik yuvalarını Mağusa'da tesis ettiler.

Tarafların evliliklerinden 9.1.1989 doğumlu Hüseyin Çelebi isimli bir çocukları oldu. Davacı 6.10.2007 tarihind-e evlilik birliğinden ayrılarak daimi ikametgahını Girne'de tesis etti.

Davacı 24.10.2007 tarihinde Davalının kusur ve kabahatlerinden kaynaklanan şiddetli geçimsizlik ve/veya karakter ve mizaç ayrılığı iddiaları ile Davalı aleyhine bu istinafa konu boş-anma davasını açtı.

Dava layıhaları tamamlandıktan sonra Girne Aile Mahkemesi önce yetki ön itirazını karara bağladı ve Girne Aile Mahkemesinin yetkili olduğuna karar verdi.

Davanın duruşmasına geçildiğinde taraf Avukatları Mahkemeye müracaatla önceli-kle boşanma konusunun ele alınmasını, boşanma bulgusu yapılması halinde mal paylaşımının karara bağlanmasını talep ettiler.

Mahkeme taraf Avukatlarının bu müracaatını kabul etti ve öncelikle boşanma talebini karara bağladı. Bu yöntemin Aile davalarında -doğru olup olmadığını istinaf konusu olmadığı için incelemeyi uygun görmedik. Girne Aile Mahkemesi hükmünde tarafların 6 ay müddetle yasal ayrılığına karar verdi.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

İstinaf Eden/Davalı dosyaladığı istinaf ihbarnamesinde 11 istinaf seb-ebi ileri sürmüştür.

İstinaf Eden/Davalı Avukatı istinaftaki duruşma sırasında 1. istinaf sebebinde ısrarlı olmayarak geri çektiğini belirttikten sonra geriye kalan 10 istinaf sebebini toparlayarak tek başlık altında hitap etmesine rağmen 1. istinaf sebe-bi hariç tüm istinaf sebeplerine ayrı ayrı temas etmiştir.

İstinaf Edenin istinaf sebeplerini şöyle özetleyebiliriz:
Geri çekilmiştir.
Muhterem İlk Mahkeme, Aleyhine İstinaf Edilen/Davacının evi terk etmeden önce tarafların aynı evde farklı odalarda yat-tıkları hususunu ihtilâfsız olgu olarak yanlış ve hatalı değerlendirmiştir.
Muhterem İlk Mahkeme, Aleyhine İstinaf Edilen/Davacı tanığının yeğeni Anıl Üstün'ün 6 yıl önceki şahadetine değer verip teyit edici şahadet olarak kabul etmekle hata etmiştir.
Mu-hterem İlk Mahkeme, geçimsizlik, çekilmezlik ve kusur gibi hukuki kavramları yanlış değerlendirmiştir.
Muhterem İlk Mahkeme, ispat külfetini hatalı değerlendirmiştir.
Muhterem İlk Mahkeme bir evlilikte karı kocanın görevlerini hatalı değerlendirmiş, taraf-lara "siyah ve beyaz" gibi görevler yüklemiştir.
Muhterem İlk Mahkeme, Aleyhine İstinaf Edilen/Davacının evliliği yürütmesinin imkânsız olduğu bulgusunu yapması hatalıdır.
Muhterem İlk Mahkeme, taraflar arasındaki evliliğin çekilmez bir hal aldığı ve kök-ünden sarsıldığı neticesine varmakla hata etmiştir.
Muhterem İlk Mahkeme, taraflar arasında karakter ve mizaç farklılığı nedeni ile evliliğin kökünden sarsıldığı bulgusunu yapmakla hata etmiştir.
Muhterem İlk Mahkeme, Aleyhine İstinaf Edilenin davasını r-eddetmemekle ve yasal ayrılık hükmü vermekle hata etmiştir.

TARAFLARIN İDDİALARI:

İstinaf Eden Avukatı istinaf ile ilgili olarak hukuki argümanlarını ileri sürerken genellikle üç başlık üzerinde durmuştur. Buna göre şahadetle ilgili İlk Mahkeme huzuru-ndaki şahadeti yanlış değerlendirerek sadece Davacının iddialarını esas almış, Davalının iddialarını değerlendirmeyerek geçimsizliği ortaya koyarken teyit edici şahadet olarak 6 yıl önce taraflarla birlikte kalan Davacının yeğenini esas almıştır. Yasal ola-rak şiddetli geçimsizliğe ilişkin değerlendirmeleri yanlış esas üzerine oturtarak hatalı sonuca ulaşmış, ispat yükümlülüğünü hatalı değerlendirerek davayı reddetmesi gerekirken yasal ayrılığa hükmettiğini belirtmiştir.

Aleyhine İstinaf Edilen Avukatı İl-k Mahkemenin kendi takdir hakkını kullanarak yasal ayrılığa karar verdiğini, bulgularının doğru olduğunu esas itibarıyle bu evliliğin devamının mümkün olmadığını belirterek istinafın reddini talep etmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ:

Yukarıda be-lirttiğimiz istinaf sebepleri ayrı ayrı paragraflarda yer alsalar bile davada ileri sürülen boşanma sebebine bağlı olarak bir bütünlük içerisindedirler. Bu nedenle tüm istinaf sebeplerini davadaki boşanma sebebinin hukuki niteliğinden başlayarak, şahadet, -bulgular ve sonucu ele alıp incelemeyi uygun gördük.

Aleyhine İstinaf Edilen/Davacı(Bundan sonra sadece Davacı olarak anılacaktır.) İstinaf Eden /Davalı(Bundan sonra sadece Davalı olarak anılacaktır.) Aleyhine açtığı davada boşanma sebebini şiddetli ge-çimsizlik ya da Aile Yasasındaki hali ile "ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleşmesi" sebebine dayandırmıştır.

Bu konuda Davalı Avukatı talep takririninin talep kısmının açık olmadığı nedeniyle ön itirazda bulunmasına rağmen, İlk Mahkeme kararında- bu ön itirazı reddederek Davacının 1/98 sayılı Aile Yasasının 25(6) maddesine istinaden boşanma talep edildiği sonucuna ulaşmıştır.

İlk Mahkemenin bu bulgusu istinaf nedeni değildir.

Yargıtay 1/2000 sayılı kararında geçimsizlik nedeni ile açılan bir- boşanma davasının hukuki niteliği ile ilgili şunları söylemiştir.

"Aile Yasasının 24(6) maddesinde "taraflar arasındaki
ailevi ilişkilerin birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleşmesi bir boşanma sebebi o-larak verilmiştir. Şiddetli geçimsizlik kendiliğinden bir boşanma sebebi değildir, ancak ailevi ilişkilerin birlikte yaşamı çekilmez kılacak kadar gerginleşmesine yol açarsa, Aile Yasasında ifadesi bulunan boşanma sebebinin gerçekleşmesi sonucunu doğurabil-ir."(Gör sayfa 4)

Aynı kararda Mahkemelerin bir boşanma kararı verirken Aile Yasasındaki deyimlerin kullanılmasına özen göstermeleri istenerek şöyle denmiştir.

"Bir boşanma kararı verilirken kararın hangi sebebe
dayandığı, olabildiğince yasada kull-anılan ifadelere sadık kalınarak, kararın içerisinde açıklanmalıdır."


Yargıtay mezkûr kararda Aile Yasasının 24(6) ve 24(9)arasındaki fark açısından meseleyi incelemiştir.

Huzurumuzdaki meselede konu sadece Aile Yasasının 24(6) maddesi ile ilgilidir.
-
Yargıtay Aile 1/2000 sayılı kararda şiddetli geçimsizliğin ayrı bir boşanma sebebi olarak yeni Aile Yasasında düzenlenmediği ifade ediliyor olsa bile, ilga edilen Fasıl 339 Aile Yasasının 26(f) maddesi ile 1/98 sayılı Aile Yasasının 24(6) maddeleri arası-nda kullanılan Türkçe dışında bir fark bulunmamaktadır.

1/98 sayılı Aile Yasasında 24(6) madde aynen şöyledir.

"24(6). Taraflar arasındaki ailevi ilişkiler birlikte
yaşamı olanaksız veya çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleşmişse;-
Ancak böyle bir gerginlik bütünüyle bir tarafın hatasına yüklenebilecek nedenler içeriyorsa boşanma davasını yalnız diğer taraf açabilir."

İlga edilen Fasıl 339 Aile Yasasının 26(f) maddesi TCM 1/62'de tanımlanırken şöyle denmiştir.

"İzdivaca taraf- olanlardan her hangisi diğerinden,
aşağıdaki sebeplerden birine dayanarak boşanma isteyebilir." (f) Karı koca münasebetlerinin birlikte yaşamanın imkânsız veya çekilmez kılacak derecede ciddi sarsılması "Gerginleşmesi" yalnız şu var ki, bu sarsılmanın s-ebebi eşlerden birinin kusuruna başlıca kabili isnad ise yalnız öteki eş boşanma davası getirebilir."(Gör.TCM İstinaf Mahkemesi 1960-1975 ile Yargıtay/Hukuk Kararları, Emekli Yargıç Hamdi Atalay 1994 sayfa 8-9)


Görülebileceği gibi eski Aile Yasasının 2-6. maddesinde geçen "ciddi sarsılma" ibaresi "gerginleşmesi" anlamında değerlendirilmiş,bir yerde her iki yasadaki boşanma sebebi farklı kelimelerle de olsa aynı şekilde tanımlanmıştır.

Buna göre Yeni Aile Yasasının 24(6). maddesinde belirtilen boşanma -sebebi eski yasadaki 26(f)'deki şiddetli geçimsizliğin aynısıdır ve bu anlamda unsurları değerlendirirken şiddetli geçimsizlik ile ilgili hukuksal olgulardan istifade edilerek 1/98 sayılı Aile Yasasındaki ifadeler kullanılarak 24(6) maddesindeki boşanma se-bebi izah edilebilir.

Eski bir karar olmasına rağmen geçimsizlik sebebi ile açılan boşanma davasında ispat yükümlülüğünü ortaya koyması açısından önemli bir karar olan TCM 1/62 sayılı kararda Baş Hakim Zeka Bey şöyle demiştir. (Gör. Aynı eser sayfa 9)
-
"Bizde geçimsizliğe başlıca sebebiyet veren taraf boşanma
davası getiremez. Geçimsizliğe dayanan boşanma davalarında davacı lehine bir karar almak için tarafların birlikte yaşamasının imkânsız veya çekilmez olduğunu isbat etmesi gerekir. Eşler arasında- bu durumun vaki olup olmadığını anlamak için yargıç geçimsizliği doğuran amilleri incelemekte hür ve bazı ahvallerde mükelleftir. Zira karı koca birliğini temelinden sarsan ve geçici olmayan bir geçimsizliğin olup olmadığını, bu durumun amillerine girmede-n bulması çok güç olur. Bu böyle olmakla beraber geçimsizlikten doğan bir boşanma davasında ne davacı ve ne de davalı ötekine eşler arasında bu durumun doğmasından bir kusur isnad etmezse yani gerek talep ve gerekse müdafaa beyannamesinde öyle bir iddia yo-ksa Mahkemenin bu noktayı incelememesi muhakeme usullerimize daha uygun düşer. Şüphe yok ki, davacı davalıya kusur atfetmeden geçimsizliğin kanunun bir boşanma sebebi olarak kabul ettiği mahiyetini taşımadığını iddia edebilir. Yargıç, ibraz olunan şahadete- ve bu konuda tanınmış prensiplere dayanarak durumu inceler ve bir karara varır. Bu gibi davalarda yargıç evvelâ eşler arasında kanunun belirttiği mahiyette geçimsizliğin olup olmadığını tetkik etmeli, eğer taraflardan biri ötekine bu durum için kusur isna-d ederek boşanma isteme hakkını inkâr etmiyorsa, Mahkeme davacının kusurlu olup olmadığını incelemeğe lüzum görmeden bir karara varabilir. Eşlerden biri ötekine kusur isnad eder ve bu kusurun aile ocağını temelinden sarsan başlıca amil olduğunu tebaruz ett-irirse bundan sorumlu olan taraf boşanma davası getirme hakkına sahip olmadığı için isteği reddolunur. Ekseri ahvalde her iki taraf yekdiğeri,ne kusur isnad eder ve aile birliğini çöktüren amili bu kusura atfeder. Her iki taraf kabahatli olduğu ahvalde hak-im, bir taraftan öteki tarafa nisbeten önemli bir derecede daha kusurlu bulmazsa geçimsizlik bulduğu takdirde boşanma kararı verebilir."


Yukarıdaki prensipleri 1/98 sayılı Aile Yasası 24(6) maddesi açısından ele alacak olursak şu şekilde izah etmemiz mü-mkündür.

Ailevi ilişkilerin gerginleşmesine dayanan ve 24(6) madde altında açılan boşanma davalarında Davacı lehine bir karar almak için tarafların birlikte yaşamasının olanaksız veya çekilmez olduğunu ispat etmesi gerekir.

Eşler arasında bu durumun va-ki olup olmadığını anlamak için yargıç geçimsizliği doğuran sebepleri incelemekle yükümlüdür. Eşlerden biri ötekine hata isnad eder ve bu kusurun ailevi ilişkileri birlikte yaşamı olanaksız ve çekilmez bir hale koyacak kadar önemli surette gerginleşmesinin- başlıca sebebi olduğunu ispat ederse bundan sorumlu olan taraf boşanma davası açamaz; açmış ise davası reddolunur. Her iki tarafın hatalı olduğu ortaya çıkarsa daha az hatası olan davayı açmış ise leyhine hükmedilebilecektir.

Aile Yasasının 24(6) maddes-i altında açılan bir boşanma davasında boşanmaya karar verilmesi için ne gibi şartların aranması gerektiğini incelemeye devam edecek olursak;

Prof.Dr.Turgut Akıntürk'ün Aile Hukuku adlı eserinin 1996 yılı baskısından 228-230. sayfalarında bu konu üzerind-e durulmuştur.

Bu eserdeki görüşlere göre evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayanılarak açılmış olan bir davada boşanmaya karar verebilmek için biri objektif, diğeri subjektif olmak üzere iki şartın gerçekleşmesi lazımdır. Objektif şart evlilik birl-iğinin temelden sarsılmış olması; subjektif şart ise, ortak hayatın çekilmez hale gelmiş bulunmasıdır.

Durumun bizde de aynı olduğu kanaatindeyiz.

Buna göre, boşanmaya karar verebilmek için objektif şart olarak ailevi ilişkilerin önemli surette gerginle-şmiş olması, subjektif şart olarak da ortak yaşamın olanaksız veya çekilmez hale gelmiş olması gerekmektedir.

Ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleşmesi eşler arasındaki geçimsizliği ve anlaşmazlığı ifade etmektedir.

Eşler arasında başgöstermiş ol-an geçimsizlik ve anlaşmazlığın şiddet derecesinin saptanmasında, bunun eşler arasındaki ilişkiyi, evlilikten beklenen amacı gerçekleştirmeyecek derecede sarsmış olup olmadığına bakmak gerekir. Eğer eşler arasında evliliği sürdürme konusunda ruh ve istek k-almamışsa, aralarındaki anlaşmazlık onlardaki bu ruh ve bilinci söndürmüşse, ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleştiği sonucuna varmak gerekir. (Bu konuda gör.Prof.
Dr.Turgut Akıntürk, Aile Hukuku 1996 sayfa 228)

Eşler arasındaki ailevi ilişkileri -önemli surette gerginleştirecek olay veya sebepler çok çeşitli olabilir, bunun önemi yoktur. Önemli olan geçimsizlik veya anlaşmazlığın ailevi ilişkileri gerginleştirecek derecede önemli olmasıdır.

Tüm bunların yanısıra eşler arasında başgöstermiş olan -ailevi ilişkilerdeki gerginliğin aynı zamanda birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez hale getirmiş olması gerekmektedir.

Ortak yaşamın olanaksız veya çekilmez hale gelmesi eşlerin durumuna göre tayin edileceği için bu şart subjektiftir. Bunun nedeni bi-ri için çekilmez olan bir sebep başkaları için ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleşmesi sebebi olmayabilir.

Subjektif şartın oluşmasında Yargıcın geniş takdir hakkı olacağı için doğal olarak eşlerin karakteri, mizaçları, öğrenim ve kültür durumlar-ı, sosyal konumları, yetişme şartları gözönüne alınmalıdır. (Gör. Prof.Dr.Turgut Akıntürk,
Aile Hukuku 1996 sayfa 231)

Aile Yasasının 24(6) maddesi ile ilgili genel hukuki durumu bu şekilde belirledikten sonra İlk Mahkemenin kararı ışığında istinaf sebe-plerinin incelenmesi gerekmektedir.

İlk Mahkeme hükmünde mavi 124'de Aile Yasasının 24(6) maddesi ile ilgili hukuki prensipleri doğru bir şekilde aktardıktan sonra ispat külfeti ile ilgili şöyle demiştir.

"Davacının kusurlu olduğunu Davalının ise kusu-runun
bulunmadığını ispat etmek Davalıya düşer."

Mavi 6-24 arasında tarafların talep ve müdafaa takrirleri bulunmaktadır.

Davalının müdafaa takririnde Davacıya herhangi bir kusur atfedilmediği gibi Davalıya isnad edilen kusur ve kabahatler reddedilm-iştir.

Davacı, Davalının münhasır kusur ve kabahatlerine dayalı boşanma davası açmıştır.

Daha önce belirttiğimiz prensipler ışığında, Davacı Davalıya kusur isnadında bulunduğu cihetle Davalının kusurlu olduğunu ispat Davacıya düşmektedir.

Davalı, -Davacıya herhangi bir kusur isnadında bulunmadığından Davalının, Davacının kusurlu olduğunu ispat etme mükellefiyeti yoktur. Bunun yanısıra Davalı evlilik birliği içerisinde kusursuz olduğunu ispat etmek zorunda değildir. Eşlerden biri aleyhine Aile Yasası-nın 24(6) maddesi altında bir boşanma davası açıldığında, aleyhine boşanma davası açılan diğer tarafa kusur isnad etmiyorsa, evliliğinin mutlu bir şekilde sürdüğünü ispat etmek mükellefiyeti yoktur. Kusur isnad eden, evliliğin çekilmez bir hal aldığını gös-teren iddialarını ispatlayacaktır. Neticede ispatlanan olgular ailevi ilişkileri birlikte yaşamı olanaksız veya çekilmez hale getirecek ölçüde önemli surette gerginleşmiş olduğunu gösteriyorsa Mahkeme boşanmaya hükmedebilecektir.

Yukarıdakiler ışığında -İlk Mahkemenin "Davacının kusurlu olduğunu, Davalının ise kusurunun bulunmadığını ispat etmek Davalıya düşer." bulgusu hatalıdır. Buna göre 5. istinaf sebebini kabul ederiz.

İlk Mahkeme Aile Yasasının 24(6) maddesini yorumlarken geçimsizlik ve çekilmezl-ik konularını yüzeysel yorumlamasına rağmen hata yapmadığından 4. istinaf sebebini reddederiz.

İlk Mahkeme kararında Davalının kusur ve kabahatleri nedeniyle ve taraflar arasındaki karakter ve mizaç farklılığı nedeniyle evliliğin kökünden sarsıldığı ve D-avacı açısından evliliğin çekilmez bir hal aldığı kanaatine varmıştır. (Mavi 126)

İlk Mahkemenin bu bulgusuna ulaşırken esas aldığı olguların huzurundaki şahadet ile ispatlanmış olup olmadığını ve bulgu yaptığı olayların Davalının kusuru sayılıp sayılmay-acağını istinaf sebepleri ışığında incelememiz gerekmektedir.

Öncelikle tarafların karakter ve mizaç farklılığı iddialarını ele almayı uygun bulduk.

Davacı talep takririnin 6. paragrafında Davalının kusur ve kabahatleri ile ilgili tafsilât vermeden önc-e aynen şu ibareyi kullanmıştır.

"Taraflar arasındaki münasebetlerinin gerginleşme
sebeplerinden bazıları, tarafların mizaç ve karakter ayrılıklarından ziyade, Davalının kusur ve/veya kabahatleridir."

Paragrafın yazılım şeklinde dahi taraflar arasınd-aki karakter ve mizaç ayrılığının ailevi ilişkilerin gerginleşmesinin esas sebebi olarak gösterilmediği açık surette anlaşılmaktadır.

Buna rağmen Davalı "Davalının kusur ve kabahatlerinin tafsilâtı" başlığı altında tafsilât verirken özellikle a,b,c alt pa-ragraflarında karakter ve mizaç ayrılığı sayılabilecek iddialar ileri sürmüştür.

Talep takriri bakımından durum böyleyken İlk Mahkeme tarafların karakter ve mizaç farklılıklarını ortaya koyacak davranış ve somut belirtileri ortaya koymadan taraflar arası-nda karakter ve mizaç ayrılığı bulgusu yapmıştır.

Karakter ve mizaç farklılıkları karı - kocanın his ve fikir, mizaç ve seciyeleri bakımından mutlak olarak uyuşamamaları sonucunu doğurmalıdır. Bu nedenle bu farklılığın somut belirtileri olmalı ve evlili-k birliğini çekilmez hale getirdiğini kabul ettirecek nitelikte bulunmaları icap eder. Bunun için ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleştiğini ve taraflardan birinin bu evliliği devam ettirmesinin olanaksız veya çekilmez hale geleceğini kabule yeter d-elil ve olgular ortaya konmalıdır. (Gör.Prof.Dr.Feyzi H.Feyzioğlu Aile Hukuku 1971 sayfa 261)

İlk Mahkeme taraflar arasındaki karakter ve mizaç farklılığını ortaya koyacak şahadetin ne olduğuna ve somut olaylarla ilgili bulgular yapmadığı cihetle taraflar-ın karakter ve mizaç farklılığı nedeniyle Davacı açısından evliliğin çekilmez bir hal aldığı kanaatine varmak ve bu hususta bulgu yapmakla hata etmiştir.

Buna göre 9. istinaf sebebini kabul ederiz.

Şimdi de İlk Mahkemenin Davalının kusurlarını içeren b-ulgularını 2.,3.,7.,8. ve 10. istinaf sebepleri ışığında ele alacağız.

İlk Mahkemenin Davacı ve tanığı Anıl Üstün'ün şahadetine inanarak Davalının kusurları olarak adlandırdığı bulgular yapmıştır. Bu bulguları sırası ile inceleyeceğiz.

İlk Mahkeme Dava-lının genellikle işi ile ilgilendiğini, ev işi yapmadığını, temizlik ve yemek yapmadığını, Davacı ile ilgilenmediğini, ev işlerini Davacının yaptığını kabul etmiş ve bu olguyu kusur olarak tespit ederken şu görüşü belirtmiştir.

"Evlilik müessesinde karı--kocaya düşen görevler vardır. Ev
temizliği, yemek yapmak, çocuklara bakmak kadına düşen bir görevdir ve kadının bu görevlerini yerine getirmemesi evlilik birliğinde kendisine düşen görevi yerine getirmediği anlamındadır."


İlk Mahkemenin hükmüne esas a-ldığı bu görüşler uzun yıllar önce terkedilmiş bugünün koşullarında geçerliliği olmayan ve 1/98 sayılı Aile Yasasının amacı ile bağdaşmayan hususları içermektedir.

Yeni Aile Yasası, ilga edilmiş eski Aile Yasasında geçerli olan "erkek evin reisidir" pren-sibini ortadan kaldırmış eşlere müşterek yükümlülükler yüklemiştir.

1/98 sayılı Aile Yasasının 34. maddesi evlenenlerin sadakatle işbirliği içinde ve karşılıklı yardımlaşma ile birlikte yaşamayı, evlilik yaşamını sürdürmeyi, çocuklarına bakmayı ve özen g-östermeyi kabul etmiş olduklarını ve evlilik birliğini eşitlik ve uyum içinde yürüteceklerini düzenlemektedir.

Günümüz koşullarında çalışan kadınlar erkekler gibi iş yaşamının her türlü görevinde bulunmakta ve ağır iş yükünü omuzlamaktadırlar.Eşlerin bir-birlerine karşı görevi eşit şekilde bütün yükü karşılamaktır. Kadının çalışması tek başına bir kusur olarak kadının karşısına çıkarılamaz. Taraflardan birine çalışma hayatından kaynaklanan bir kusur atfedilerek mevcut durumun ailevi ilişkileri önemli suret-te gerginleştirdiği iddia ediliyorsa, bunun somut delillerinin ortaya konması ve o eşin görevlerini savsakladığının ispat edilerek Mahkemenin bu hususta bulgu yapması gerekmektedir. Aksi halde Mahkemenin çalışan kadın için ev temizliği, yemek yapmak, çocuk-lara bakmak kadının görevidir bunu yerine getirmeyen kadın evlilik birliğindeki görevini yerine getirmemektedir deme hakkı hukuken yoktur.

Huzurumuzda İlk Mahkemenin kabul ettiği olgulara göre Davalı ailesine ait bir Otelde yönetici olarak çalışmakta idi-. Davalı işi gereği geç saatlere kadar çalışmaktaydı. Çalışan kadının çalışma saatleri, evin temizliği ve yemek yapılması konuları taraflar arasında gerginlik yaratıyorsa önce tarafların bu sorunu çözebilme yollarını aramaları gerekmektedir.

Eşler çalışm-a hayatlarının getirilerinden istifade ederken külfetlerini de paylaşmak zorundadırlar.

İlk Mahkeme kararında mavi 125'te Davalının şahadetinde işten gece 20.00'de geleceği için akşam yemeklerini otelden alıp getirdiğini, çamaşır yıkamadığını otelde yıka-ttığını, cuma günleri ise Davacının işten erken geldiği için iç çamaşırlarını makineye koyup yıkadığını söylediğini belirtmesine rağmen Davalının bu konuda doğru söyleyip söylemediğini belirtmediği gibi Davalıya inanmamış ise neden inanmadığını ortaya koym-amıştır.

Bu durumda İlk Mahkemenin kararını daha önce belirttiğimiz hatalı görüşü üzerine kurduğu ve Davalıyı sırf bulaşık yıkamaz ve ev temizliği yapmadığı için kadınlık görevlerini yerine getirmediği nedeniyle kusurlu bulduğu sonucu çıkmaktadır.Bu sonu-ç hatalıdır ve İlk Mahkeme huzurundaki şahadet ışığında bu sonuca ulaşamazdı.

Buna göre istinaf edenin 6. istinaf sebebini kabul ederiz.

İlk Mahkeme, Davacının evden ayrıldığı Ekim 2007 yılına kadar son bir yıldan beri tarafların ayrı ayrı yattıklarını,- bunun ailevi ilişkilerin gerginleşmesi için önemli bir sebep olduğu bulgusunu yapmıştır.

Eşlerin ayrı ayrı yatmaları önemli bir gerginlik sebebi olabileceği gibi haklı bir sebebe dayalı olarak gerçekleştiği takdirde o oranda kusur sayılmayabilir.

İlk -Mahkemenin bu konu ile ilgili bulgusu şöyledir.

"Her ne sebeple olursa olsun hastalık dahi olsa aile
yuvasında karı kocanın ayrı ayrı odalarda yatması normal bir aile yaşamında doğru bir hareket olarak görülmez. Bu nedenle ayrı ayrı odalarda yatmak Dav-alının bir kusuru olarak görülmektedir. (Mavi 125)"


Görülebileceği gibi ayrı ayrı odalarda yatılmasının gerekçesini İlk Mahkeme yanlış temel üzerine kurmuştur.

Evlilik tüm hayatın paylaşılması için sevgi, sadakat ve saygı üzerine kurulur. Bu paylaşım- hayatın tüm zorluklarını karşılamak yükümlülüğünü ortaya çıkarabilir. Hastalık eşin kusuru sayılmaz. Böyle ahvallerde Mahkemeler meseleyi ayrıntılı şekilde incelemeli ve bir hastalığın yol açacağı çekilmezlik hali varsa, bunun haklı sebebe atfen böyle bir- sonuca yol açtığını kararında belirtmelidir.

Nitekim Aile Yasasının 37. maddesi karı kocadan birinin sağlığı, ünü veya işi birlikte yaşam sonucu önemli surette zarar görürse kabahatsiz tarafın zarar tehlikesi devam ettiği sürece öteki taraftan ayrı yaş-ama hakkını vermektedir.

Huzurumuzdaki meselede tarafların ayrı odalarda kaldıkları bulgusu yapıldığına göre, İlk Mahkemenin tarafların aynı evde farklı odalarda kalmasının sebebini bulmalı, kabahatli tarafı belirlemeli ve ondan sonra diğer tarafa kusur- yüklemeliydi.

İlk Mahkeme kararında sadece Davacının bel fıtığından bahisle klimalı odada kalamadığı üzerinde durmuştur. İlk Mahkeme Davacıya inandığına göre Davacının Davalı ile ilgili menopoz döneminden dolayı klimasız uyuyamadığı iddiasını da değerl-endirmesi gerekirdi. Mevcut kararda sadece Davacının bel fıtığından dolayı klimalı ortamdan kaçmak için ayrı odada yattığından bahsedilmektedir. Durum böyleyse odayı ayıran Davacıdır. Bu durumda Davacının ayrı odalarda yatma konusunu Davalıya kusur olarak -isnad etme hakkı yoktur. İlk Mahkeme Davacıya inandığına göre Davalının menopoz nedeni ile klimalı ortamda yatmak istediğini değerlendirmesi gerekirdi. Her iki ahvalde de durumun geçicilik arzettiği ve sağlıktan kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda- odaların ayrılmasını Davalının kusuru olarak saptaması hatalıdır.

Buna göre 2. istinaf sebebini kabul ederiz.

İlk Mahkeme açık şekilde bulgu yapmamakla beraber mavi 125'de Davacının şahadetinde Davalının kendisine karşı ilgisiz ve uyumsuz olduğunu, -bir yıldan beri ayrı ayrı yattıklarını, ev işi ve temizlik yapmadığını söylediğini belirterek mavi 126'da Davacı ve tanığının şahadetine inandığını söylemiştir.

Daha önce ev temizliği ve ayrı yatma ile ilgili kusur bulgularının hatalı olduğu sonucuna ula-şmıştık. Şimdi Davacının ilgisizlik ve uyumsuzluk iddialarını ele alacağız.

Bir Mahkeme tanıklara inanıp inanmamakla, hatta tarafların ve tanıkların şahadetinin bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamakta tamamıyle serbesttir. Doğru bir sonuca varmak için- huzurundaki şahadeti titizlikle incelemeli. (Gör. TCM 1/75) ve o taraf ya da tanığa niçin inanmadığına ilişkin kararında gerekçe vermelidir. (Bir.Yargıtay/Aile 2/88,13/88 ve 14/88)

Bir boşanma davasında hangi olayların ailevi ilişkilerin gerginleşmesine -sebep olduğunu ortaya koyarken, olayların yaşanmakta veya henüz yaşanmış olmasına dikkat edilmelidir.

Bu konuda Prof.Dr.Feyzioğlu'nun daha önce referansının verdiğimiz eserinin 254.sayfasında şöyle denmektedir.

"Geçimsizliği doğuran olaylar, genellikle- yaşanmakta veya
henüz yaşanmış olaylar olmalıdır ki boşanma davasının sebebini teşkil edebilsin. Üzerinden uzunca bir süre geçtikten, tarafların barışarak ortak hayatlarına yeniden bir düzen vermelerinden sonra, bu eski olayları - kül altında kömürleşm-iş eski ateşleri tekrar körüklemek gibi - bir geçimsizlik nedeni diye hakimin karşısına getirmek boşanma talebinin kabülüne imkân vermez. Davanın haklı sayılabilmesi için yeni geçimsizlik olaylarına dayanmak gerekir."


İlk Mahkeme Davacı tanığı Anıl Üstü-n'ün şahadetine itibar ederek, şahadetini Davacının iddialarını teyit eder nitelikte bulmuştur.

Anıl Üstün şahadetinde 1997 - 2001 yılları sırasında tarafların evlerinde kaldığını söylemiştir. (Mavi 68). Bu tanığın anlattıkları dava takririnden yaklaşık 6- yıl öncesinde birlikte yaşadıkları zamana ilişkin gözlemleridir.

Davacı tanığı Anıl Üstün Davalının eve geç geldiğini bu nedenle sosyal yaşantıları olmadığını, müştereken televizyon seyretmediklerini, el ele tutuştuklarını görmediğini, aralarında sıcakl-ık olduğunu gözlemlemediğini söylemiştir. (Mavi 69-70-71)

İlk Mahkemenin bu tanığın söylediklerinin gerginliğin ve çekilmezliğin varlığına delil teşkil eden Davalının kusurlu hareketleri olarak dikkate alabilmesi için 2001 yılından sonra da bu olayların -devam ettiği bulgusunu yapması gerekirdi. Bu konuda somut bir olayla ilgili bulgu yapmamıştır. İlk Mahkeme kararında tarafların barışma ihtimalinin varlığı sonucuna ulaşırken 20 yıldır süren evlilikte tarafların hiçbir zaman şiddetli bir kavga ve münakaşa -yapmadıklarını gerekçe göstermiş, bu bulgusu ile açıkca söylemese bile Davalıya inandığı görüntüsünü vermiştir.

Bu durumda Davacı tanığı Anıl Üstün'ün dava tarihinden 6 yıl öncesinde gözlemlediği hareketlerin ailevi ilişkilerin önemli surette gerginleşme-sinde Davalının kusuru olarak gösterilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, tarafların evde bulunan kişiler karşısında el ele tutuşmadıkları olgusu sevgisizliğin delili olarak tek başına bir mana ifade etmez.

İlk Mahkemenin huzurunda Davacının Davalıya sevgi g-östermek için çaba sarfettiği ancak bunun Davalı tarafından reddedildiğine ilişkin somut olaylara dayanan şahadet sunulmamıştır.

Eğer televizyon seyrederken el ele tutuşmamak, birbirine sarılmamak kusur olarak gösterilecekse bunun Davalıdan kaynaklandığ-ının ortaya konması gerekmektedir. İlk Mahkemenin bu konuda somut bulgusu yoktur.

İlk Mahkemenin huzurunda Davalının Davacıya karşı ilgisiz ve uyumsuz olduğu bulgusunu yapması için yeterli şahadet yokken bu hususta bulgu yapmakla hata etmiştir.


Tüm yu-karıdakiler ışığında İlk Mahkeme Davalıya atfedilebilecek kusur yokken ailevi ilişkileri Davalının kusurları yüzünden önemli surette gerginleştiği ve Davacı bakımından birlikte yaşamın olanaksız veya çekilmez hal aldığı bulgusuna varmakla hata etmiştir.

-Bu sonuçtan hareketle 2.,3.,7. ve 8. istinaf sebepleri kabul edilir.

Davacı Davalıya atfedilebilecek kusurlar nedeniyle ailevi ilişkilerin gerginleştiği ve Davacı için çekilmez bir hal aldığını ispatlayamadığından davasının reddedilmesi gerekirdi. İlk Ma-hkeme hükmünde yasal ayrılığa hükmetmekle hatalı davranmıştır.

Bu nedenle 10. istinaf sebebi kabul edilir.

Tüm yukarıdakiler ışığında istinafın kabul edilerek, İlk Mahkemenin hükmünün iptali ve Aleyhine İstinaf Edilen Davacının davasının reddi gerekmek-tedir.

SONUÇ:

İlk Mahkemenin hükmü iptal edilerek Aleyhine İstinaf Edilen/Davacının davası red ve iptal edilir.

İstinaf maraflarını Aleyhine İstinaf Edilen ödeyecektir.



Mustafa H. Özkök Narin F.Şefik Ahmet Kalkan
Yargıç - Yargıç Yargıç

23 Mart, 2011



20






Full & Egal Universal Law Academy