Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/14633 Esas 2016/4889 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: 3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/14633
Karar No: 2016/4889
Karar Tarihi: 30.03.2016

3. Hukuk Dairesi         2015/14633 E.  ,  2016/4889 K.
"İçtihat Metni"



Davacı(birleşen dosya davalısı) ... ile davalı(birleşen dosya davacısı) ... aralarındaki eşya alacağı davasına dair Mahkemesinden verilen 23.09.2014 günlü ve 2014/440 E.-2014/637 K.sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 23.06.2015 günlü ve 2015/1116 E.-2015/11615 K.sayılı ilama karşı davalı(birleşen dosya davacısı) ... vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 03/07/2010 tarihinde evledikleri, müşterek çocuklarının bulunmadığı, davalının evlilik birliğinin sürdürülmesi için gerekli anlayış ve özveriden uzak olması ve üzerine düşeni yapmayarak kusurlu davranışlarda bulunması nedeniyle tarafların boşanmasına, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınmasına ayrıca Tekirdağ Aile Mahkemesi'nin 2010/138 D. İş Esas-Karar sayılı dosyası ile tespiti yapılan eşyaların aynen iadesine, olmadığı takdirde değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin tamamen kusursuz olup, kusurun davacıda olduğunu, müvekkilinin daha kötü durumlar meydana gelmemesi için Tekirdağ Aile Mahkemesi'nin 2010/783 Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açtığını belirterek, iş bu dava ile açmış oldukları boşanma davalarının birleştirilmesine, kusurlu olan davacı olduğundan davacının davasının reddine, dava dilekçesinde talep edilen eşyaların davalı kadına ait olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin 21.05.2013 tarih ve 2010/764 Esas- 2013/411 Karar sayılı ilamı ile rahatsızlığında eşi ile yeteri kadar ilgilenmeyen, eşine başkalarının yanında dahi hakaret eden koca, tam kusurlu olup, davalı (birleşen dosyanın davacısı) kadına atfedilecek kusur bulunmadığı, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle, davalı(birleşen dosyanın
davacısı) kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı (birleşen dosyanın davalısı) koca kusurlu olduğundan, boşanma ve tazminat isteminin reddine, toplanan deliller ve tanık anlatımları ile mahkemenin 2010/138-138 D. İş Esas-Karar sayılı dosyası ile tespit edilen eşyaların davacı (birleşen dosyanın davalısı) koca tarafından alındığının anlaşıldığı belirtilerek davacının ( birleşen dosyanın davalısı) eşyalara yönelik alacak talebinin kabulü ile aynen davacıya iadesine karar verilmiştir.
Söz konusu kararın temyizi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 18.04.2014 tarih ve 2013/19136 Esas-2014/9337 Karar sayılı ilamı ile; "....1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı (koca)'nın tüm, davalı-davacı (kadın)'ın ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece dava konusu eşyalarla ilgili olarak, tespit dosyasındaki bilirkişi raporuna atıf yapılarak "aynen iade, olmadığı takdirde toplam bedele hükmedilmek" suretiyle hüküm kurulduğu görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2). fıkrasında: hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı Yasanın 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; Dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde eşyaların adet, cins ve değerleri gösterilmeksizin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple bozulmasına, bozma sebebine göre eşyaların iadesine ilişkin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan ve incelenmeyen yönler haricindeki bölümlerinin yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple onanmasına ..." karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece, kısmi bozma kapsamı dışında kalan kesinleşmiş talepler yönünden karar verilmesine yer olmadığına, gerekçe gösterilmeksizin, davacı birleşen dosya davalısı Enis Girgin'in eşyalara yönelik alacak talebinin kabulü ile Mahkemenin 2010/138-138 D. İş Esas Karar sayılı dosyası ile tespiti yapılan ve 28/10/2010 tarihli bilirkişi raporu ile bedelleri bildirilen eşyaların davacı birleşen dosyanın davalısı ...'e aynen iadesine, olmadığı takdirde 17.556,00 TL değerinin harcın yatırılma tarihi olan 05/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı - birleşen dosyanın davacısı Serap Girgin'den alınarak, davacı - birleşen dosyanın davalısı ...'e verilmesine karar verilmiş, davalı (birleşen dosyanın davacısı) tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 23.06.2015 tarih ve 2015/1116 Esas- 2015/11615 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır.
Sözkonusu onama ilamına karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi talep edilmiş olmakla, yeniden yapılan incelemede;
Boşanma kararı ile birlikte dava konusu eşyaların, davalıdan alınıp davacıya verilmesine ilişkin kararın temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından eşyalara ilişkin esastan inceleme yapılmamış, usulden bozma yapılmış sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığı belirtilmiş, bozma ilamınca yeniden yapılan yargılama sonucunda eşyaların cins, nitelik, miktar ve değerleri ayrı ayrı gösterilerek başkaca bir inceleme yapılmaksızın hüküm tesis edilmiştir.
Mahkemenin kararında tarafların, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş gerekçe bölümünün bulunması zorunludur.
Bu bağlamda mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olmalıdır. (1982 Anayasası m. 141/3 ) Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir.
Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Gerekçe sayesinde hükmün doğru olup olmadığı denetlenebilir. Taraflar ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz.
Bir hükmün neleri içermesi gerektiği, HMK'nın 297. maddesinde düzenlenmiştir. Hükümde, iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri gösterilmelidir.(HMK m. 297, 1/c) Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp, hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklamalıdır.
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmelidir. (HMK m. 297, 2) Hüküm fıkrası, davacı ve davalının, talep sonuçlarına mahkemenin verdiği cevap olup, bu nedenle hüküm fıkrası açık olmalıdır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde;temyize konu hükümde, dava konusu eşyaların davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş ise de, bu eşyaların hangi gerekçe ile davacıya (koca) ait olduğu, davacının hangi delillerinin üstün tutulduğu, davalı kadın tarafından,davacının dava konusu ettiği iadesi istenilen bir kısım eşyalara ilişkin dava dosyasına sunulan fatura, kredi kartı ödeme belgeleri, hesap ekstreleri, tanık olarak dinlenen eşyaların satın alındığı firma sahiplerinin beyanlarının neden itibar edilmediği gerekçeli kararda tartışılmamıştır.
Bu bağlamda, temyize konu mahkeme hükmünün, yukarıda açıklanan nitelikte yasal gerekçe içermediği, bu haliyle de hem Anayasa'nın 141/3.maddesine, hem de HMK'nın 297.maddesine aykırı olduğu açıktır.
Hal böyle olunca; ortada yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hükmün olmaması ve denetlenebilecek gerekçeli bir kararın bulunmaması nedeniyle, temyize konu karar, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Açıklanan bu nedenle; ...Aile Mahkemesi'nin 23.09.2014 tarih ve 2014/440 E.- 2014/637 K.sayılı ilamının bozulması gerekirken, Dairemizce zuhulen onandığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla yukarıda belirtilen gerekçeye binaen karar düzeltme talebinin kabulü ile; Dairemizin 23.06.2015 tarih ve 2015/1116 Esas- 2015/11615 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına,...Mahkemesi'nin 23.09.2014 tarih ve 2014/440 E.-2014/637 K.sayılı hükmünün BOZULMASINA ve peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 30.03.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamında açıklanan gerekçelere göre düzeltme dileğinde ileri sürülen sebepler HUMK.nun 440.nci maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymadığından, usul ve kanun hükümlerine uygun olarak tesis olunan kararda bir isabetsizlik olmamasına, toplanan deliller ve tanık anlatımları ile mahkemenin 2010/138-138 D. İş Esas-Karar sayılı dosyası ile tespit edilen eşyaların davacı (birleşen dosyanın davalısı) koca tarafından alındığının anlaşılmasına ve bu hususunda gerekçeli kararda belirtilmiş olmasına göre dairenin 23.06.2015 günlü ve 2015/1116 E.-2015/11615 K.sayılı ONAMA kararı yerindedir.
Bu nedenle Sayın çoğunluğun kabul-bozma görüşüne katılmıyorum. Davalı (birleşen dosya davacısı) ... tarafından yapılan karar düzeltme talebinin reddi gerektiği düşüncesindeyim. 30.03.2016








Full & Egal Universal Law Academy