Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2012/15831 Esas 2012/21579 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: 3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/15831
Karar No: 2012/21579
Karar Tarihi: 15.10.2012

3. Hukuk Dairesi         2012/15831 E.  ,  2012/21579 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Dava dilekçesinde 33,984 TL ecrimisilin kademeli yasal faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; davacının 697.55 m² alanlı taşınmazın maliki olduğunu, davalının hiçbir akdi ve kanuni sebebe dayanmaksızın taşınmazı ahır olarak kullandığını belirterek 01/04/1999 ile 31/03/2009 tarihleri arasındaki dönem için (fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak) 33.984 TL işgal tazminatının kademeli yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; bina kullanılıyor iken sonradan belediyece yapılan imar uygulaması sonucu vakfın mülkiyet alanında kalmasının ecrimisil isteme hakkı vermeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece davacıya ait taşınmaza yönelik müdahalenin imar uygulamasından kaynaklanması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden davacı adına kayıtlı 8638 Ada 1 Parsel sayılı taşınmazın öncesinin Hazine adına kayıtlı 587 Ada, 3 ve 4 Parsel olduğu, davaya konu edilen binanın Hazine adına kayıtlı 587 Ada, 3 Parselin içinde bulunduğu, bölgede yapılan imar uygulaması sonucu Hazine adına kayıtlı 587 Ada, 3 ve 4 Parsel sayılı taşınmazların bulunduğu yerde oluşturulan davaya konu 8638 Ada, 1 Parselin davacıya başka bir taşınmazdaki payına dayanılarak tahsis edildiği, sabit olan elatmanın imar uygulaması sonucu oluştuğu, binanın davacının taşınmazının zemininde kapladığı alanın 244 m² olduğu anlaşılmaktadır.3194 sayılı İmar Yasasının18.maddesi gereğince şuyulandırma öncesinde mevcut bulunan yapılar hakkında muhdesat bedeli ödenmeksizin men, kal ve ecrimisil istenemeyeceği tartışmasızdır. Ancak davacının, davalının davaya konu kapalı ahır olarak kullanılan yapı dışında parselin geri kalan kısımlarını da açık alan ve açık ahır olarak kullandığı, taşınmazın tamamına el attığı iddiasını ortaya attığı ve buna ilişkin fotoğrafları dosyaya sunduğu görülmektedir.
Bu durumda 3194 sayılı İmar Yasasının 18.maddesi uyarınca zemindeki yapıdan kaynaklanan elatmanın imar uygulaması sonucu oluştuğu anlaşıldığından davacının bu nedenle ecrimisil isteyemeyeceği, davaya konu edilen bu bina dışında davacının taşınmazının davalı yanca kullanıldığı iddiasının yöntemince araştırılıp incelenmesi gerektiği, el atma var ise davacının ecrimisil isteyebileceği kabul edilerek (yapılacak keşif ve alınacak bilirkişi raporu ile) varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.Şuyulandırma işlemlerinin zemine ilişkin bulunduğu, üzerindeki yapılar bakımından imar parseli malik veya paydaşlarınca kaim bedeli ödenmeksizin yapı sahibinin bu yerden men edilemeyeceği ve yapının da yıkılamayacağı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere imar yasaları düzenli şehirleşme ve yapılaşma amacı ile oluşturulan düzenlemelerdir. Bu nitelikleri gereği de kamu düzeni ile ilgili hükümleri içerirler. Anılan yasalar uyarınca meydana getirilen imar parsellerinde, imar mevzuatına aykırı yapıların korunması, nitelikleri belirtilen bu yasaların amacına uygun bir düşünce tarzı olamaz. Aykırılığın giderim biçimi de, haklar dengesi gözetilmek suretiyle gerek 6785 sayılı Kanunun 42/c, gerekse 3194 sayılı Kanunun 18.maddelerinde düzenlenmiştir. Aksi hal, imar parselinde yapısı bulunan kişinin diğer paydaşlar aleyhine haksız korunması sonucunu doğuracaktır.Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, ecrimisil zilyet olmayan malikin haksız zilyetten isteyebileceği kira veya gelir esasına dayalı bir tazminat türü olup, paydaşlar arasında ecrimisil taleplerinin dinlenmesinin de ön koşulu taşınmazdan yararlanmanın men edilmesi olgusudur.Yukarıda da açıklanan dosya kapsamına göre; tarafların dava konusu taşınmazda paydaş bulundukları ve davacının taşınmazdan faydalanamadığı, davalının taşınmazdaki tasarrufuna davacının razı olmayarak açtığı davalarla belirgindir. (HGK.07.06.2006 gün ve 3-334 Esas-340 Karar) Bu bağlamda; kırılma noktasının, davacının bina dışındaki bölgeye de elatıldığı iddiası olup; belirtilen uyuşmazlığın aydınlığa kavuşturulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15/10/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








Full & Egal Universal Law Academy