Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2012/14862 Esas 2014/6288 Karar
Karar Dilini Çevir:
Yargıtay
Dairesi: 15. Ceza Dairesi
Esas No: 2012/14862
Karar No: 2014/6288
Karar Tarihi: 03.04.2014

15. Ceza Dairesi         2012/14862 E.  ,  2014/6288 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın sabıka kaydında görülen Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi'nce verilen 2010/69 E-411 K. sayılı 06.09.2010 tarihinde kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün TCK'nın 58. maddesinin tatbikini gerektirdiği halde, uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir.Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Somut olayda; Karşıyaka mezarlığında kabir ziyaretinden yaya olarak dönmekte olan katılana tescil sahibi olduğu ...plakalı jeep marka aracı ile yaklaşan ve onu "gideceğiniz yere bırakayım..." diyerek aracına alan sanığın, seyahat halindeyken oluşan sohbet ortamında "...oğlum kaza geçirdi... hayrına 1.000 TL bir ihtiyaç sahibine yardımda bulunacağım... üzerimde 1.000 Euro var..." gibi sözlerle inanç sağladıktan sonra, baştan beri fikir ve eylem birliği içinde olduğu hakkında "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" kararı verilen damadı-diğer sanık ...'a yönlendirerek, şikayetçiye 1.000 Euro denilip 170 TL karşılığı tedavül değeri olmayan 1.000 Peru parası verilerek haksız yarar sağlanması eyleminin "nitelikli dolandırıcılık" suçunu değil TCK'nın 157/1. maddesinde tanımlanan "dolandırıcılık" suçunu oluşturduğunu takdir eden mahkemenin kabul ve uygulamasında yukarıda belirtilen eleştiri ile aşağıda gösterilen bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Temel hapis cezası, alt sınırdan takdir ve tayin olunduğu halde "...temel ceza alt sınırdan belirlenmiştir..." şeklindeki aynı gerekçeye dayanılarak, adli para cezasının belirlenmesine esas alınan temel tam gün birim sayısının soyut "teşdiden" gerekçesiyle alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle çelişkiye neden olunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince ugyulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hüküm fıkrasının 1 no'lu ana başlığının 1. paragrafında yer alan "30", 2. paragrafında yer alan "15", 3. paragrafında yer alan "12" ve 4. paragrafında yazılan "240" rakamlarının çıkartılarak yerlerine sırasıyla "5"; "3"; "2" ve "40" rakamları yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










Full & Egal Universal Law Academy