Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 1, 2, 9, 34, 38, 158) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 11)
E. 2007/281
K. 2007/345
T. 02.11.2007
Şikâyetli Avukat hakkında, Garanti Bankası Hukuk Müşaviri sıfatıyla “ avukat kimliği ile hiçbir işlem yapılamayacağı” yönünde görüş bildirdiği ve bu nedenle Yasa ve Meslek Kurallarına aykırı davrandığı iddiasıyla açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikâyetli avukat savunmasında, Bankacılık işlemlerinde işlem yapan müşterilerin “Kimlik Tespiti Usulü” ile ilgili prosedürün uygulandığını, “Kara paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair 4208 Sayılı Kanun” ile bu kanunun 15.maddesi uyarınca yayınlanan “4208 Sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik” ve aynı kanuna ilişkin “Mali Suçları Araştırma Kurulu tebliğleri” ile düzenlendiğini, Yönetmelik gereği “Kimlik Tespitine İlişkin Esaslar”ın 4.maddesi uyarınca bankacılık işlemlerinde işlem tutarının 2000,00 YTL (01.08.2003 tarihinden itibaren 12.000.00 YTL) veya muadili dövizi aşması durumunda ve bankacılıkla ilgili kasa ve hesap işlemlerinde “Kimlik tespiti usulü” başlığını taşıyan 6.madde uyarınca kimlik tespitinde kullanılacak belgelerin belirlendiğini, buna göre “Nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi ve pasaport” dışında herhangi bir hüviyet belgesi ile işlem yapılamayacağının bildirildiğini, kendisinin de Yasa ve Yönetmelik gereği talimat vermesi nedeniyle disiplin suçunun oluşmadığını bildirmiştir.
Şikâyetlinin savunması, çalıştığı kurumun uygulamasına yöneliktir ve bildirdiği yasa ve yönetmeliklere uygundur. Ancak belirtilen Kara paranın aklanmasının önlenmesine dair yönetmelik ve tebliğlerin Avukatlık Yasasının 9.maddesine aykırı olduğu da bir gerçektir.
Örneği dosyada mevcut “Şüpheli İşlem Bilgi Formu”nun tetkikinden görüldüğü üzere, şüpheli işlem yapanın kimlik ile ilgili bildirimin formunda “Nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi ve pasaport ” yanında “Diğer” belgeler bölümü de bulunmaktadır.
Bu formda göstermektedir ki, bankacılık işlemlerinde ve özellikle 12.000.00 YTL altındaki işlemlerinde diğer hüviyet belgeleri de geçerlidir ve kullanılmaktadır.
Avukatlık Yasasının 9.maddesi, 4208 Sayılı Kara Paranın aklanmasının önlenmesine dair kanundan sonra çıkartılmış özel hüküm olup, 1136 Sayılı Avukatlık Yasasının 13.01.2004 tarih ve 5043 Sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle yürürlüğe giren madde uyarınca “Avukatlık kimliği resmi belge hükmünde olduğu” bildirilmiştir.
Evrensel hukuk bilimi, daha sonra çıkan yasa hükmünün yönetmelik ve genelgeler ile etkisiz hale getirilemeyeceğini kabul etmiştir.
Gerek Avukatlık Yasasındaki açık hüküm ve gerekse Kara Paranın aklanmasının önlenmesine dair Yasa ve yönetmeliklerdeki istisnalara karşın şikâyetli avukatın Bankacılılıkla ilgili tüm işlemlerde, “Avukatlık kimliğinin” kabul edilemezliğine ilişkin görüşünün gerek yasa ve gerekse uygulamaya aykırı olduğu tartışmasızdır.
Kaldı ki; Avukatlık Yasasının 2.maddesi “Avukatlığın amacı; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derece yargı organları, hakemler ve resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.
Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.” hükmünü amirdir.
Hukuk Devleti biri diğerine tercih edilemeyecek olan üç temel öğe üzerine oturur. Bunlar insan haklarının gerçekleştirilmesi, adaletin sağlanması, hukuk güvenliğinin tam olarak temin edilmesidir. İnsan haklarının gerçekten kullanılabildiği ülkelerdir ki, hukuk devletinin en baş koşulunu gerçekleştirmiş demektir. Hukuk devleti, insan haklarına sadece mevzuatlarında yer veren değil, bunun yanı sıra uygulamada da gerçekleştiren devletlerdir. Hukuk devletinde “hukukun üstünlüğünü” gerçekleştirmek ve uygulamada yerleşmesini sağlamak, avukatın en temel görevlerinden biridir.
Her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkta adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözüm üretmek ve üretilecek çözümlere yardımcı olmak zorunda bulunan şikâyetlinin yasa, yönetmelik ve uygulamaya aykırı olarak tüm bankacılık işlemlerinde “Avukatlık kimliğinin kabul edilmemesi” gerektiği yönünde görüş bildirmesinin, ettiği avukatlık yeminine ve mesleki dayanışma ile de bağdaşmadığı açıktır. Zorunlu olarak sürekli bir çatışmayı temsil eden avukatlıkta “mesleki dayanışma” diğer mesleklerden daha da gerekli ve önemlidir.
Yasaya rağmen vatandaşa tanınan istisna ve uygulamanın avukattan esirgenmesi kabul edilemez.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı en az kınama cezası verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiş ise de; Uyarma da bir disiplin cezasıdır ve avukata mesleğin icrasında daha dikkatli davranması gerektiğinin bildirilmesidir. Şikayetlinin eylemi her ne kadar kınama cezasını gerektirmekte ise de; Avukatlık Yasasının 158.maddesindeki ilkeler ve şikayetlinin disiplin sicilinde herhangi bir ceza bulunmaması karşısında, yapılan takdirde bir isabetsizlik bulunmadığı da tartışmasızdır. Bu nedenle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu yöndeki itirazının reddi gerekmiştir.
Şikayetli Avukatın eylemi Avukatlık Yasasının 1,2, 9, 34, 38-f maddeleri ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralarının 3 ve 11.maddelerine aykırı olmakla Baro Disiplin Kurulunca yapılan hukuksal değerlendirme ve tayin olunun disiplin cezasında hukuka aykırılık görülmemiş ve kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Şikâyetli Avukat Ebru Bilge Babül’ün itirazlarının reddine, İstanbul Barosu Disiplin Kurulunun UYARMA cezası verilmesine ilişkin kararın ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy