Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 134, 135, 158, 164) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 2, 3, 4, 42, 43)
E. 2006/200
K. 2006/278
T. 28.07.2006  
Şikayetli avukat hakkında, Akşehir Mahkemesi’nin 2000/563 Esas, 2001/879 Karar sayılı dosya ile görülen şufa davasında teminat olarak mahkeme veznesine yatırılmak üzere kendisine 9.796.000.000,00 TL peşinen ödenmesine karşın, davanın süre yönünden reddedilmesi sebebiyle yatırılmayan paranın istemlere rağmen geri verilmediği, ödenen paranın istirdadı için açılan davada da yetki itirazında bulunduğu ve itirazı kabul edildiği halde hükmü temyiz ettiği ve bu suretle mesleğin kötüye kullanıldığı, toplumun güveninin sarsılmasına neden olunduğu iddiası ile açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli savunmasında “Görüşme Zaptıdır” başlıklı sözleşmeden de anlaşılacağı üzere; ödenen paranın avukatlık ücreti ve giderlere ilişkin olduğunu, mahkemenin teminat istemesi halinde onun ayrıca gönderileceğinin yazılı bulunduğunu bildirmiş, suçsuz olduğunu savunmuştur.
Konya Barosu Disiplin Kurulu taraflar arasındaki sözleşmede ücret hakkındaki ifadelerin çelişkili olduğu, gerek nispi ücretin dava değerinin %25’ini aşamayacağı ve gerekse sözleşmede ücretin 5.000,00 YTL olduğu hükmü karşısında, yapılan ödemeye karşılık şikayetlinin iade ile yükümlü olduğu bir miktarın bulunduğu, müvekkiline bilgi ve hesap vermediği, hakkında açılan istirdat davasında yetki itirazında bulunduğu ve itirazı kabul edildiği halde, hükmü temyiz etmekle işi uzatmak gibi mesleğe uygun davranış içinde bulunmadığı ve bu eylemleri Avukatlık Yasası’nın 34, 134 ve TBB Meslek Kuralları’nın 3, 4, 42 ve 43 üncü maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden şikayetlinin uyarma cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
İncelenen dosya kapsamından, şikayetçinin şikayetliye Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2000/563 Esas sayılı dosya ile görülen önalım davası işini verdiği, bunun için İş Bankası aracılığıyla 9.769,00 YTL havale gönderdiği, şikayetlinin de 7.000,00 YTL değerle şufa davası açıp davanın süre yönünden reddedildiği, hükmün Yargıtay tarafından onandığı ve onama kararına karşı karar düzeltme yoluna gidildiği görülmektedir.
Yine şikayetçinin, bu iş sebebiyle şikayetliye ödediği paranın tamamının istirdadı amacıyla şikayetli hakkında Akşehir Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2003/118 Esas sayılı davayı açtığı, şikayetlinin yetki itirazında bulunduğu, mahkemenin yetki itirazını kabul ettiği, buna rağmen isteği doğrultusunda verilen kararın şikayetli tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
Şikayetçiler tarafından imzalı ve örneği şikayetli tarafından sunulan “Görüşme Zaptıdır (olaya ve ücrete dair)” başlıklı yazıda ücret konusunda; “Bu davalar için avukatlık asgari ücret tarifesine göre serbest olarak istenilecek olan avukatlık ücreti ödenecektir. Mahkemece tayin edilecek olan miktarlar esas alınarak ücret ödenecektir, ancak beş milyar avukatlık ücreti ve dört milyar avans ödemeyi kabul ediyorum. Bunun dışındaki hususlar ileride konuşulacaktır..” hükmü vardır.
Her ne kadar bu sözleşmede şikayetlinin imzası yok ise de, taraflar arasında uygulandığına ve sözleşmenin imzası olmayan şikayetli tarafından sunulmuş olmasına göre, icap ve kabulün birleşmesiyle oluşmuş bir akdin belgesi olduğunda kuşku yoktur. Ne var ki bu sözleşmede avukatlık ücreti belirgin değildir. Bir yandan asgari ücret tarifesine göre ücret ödeneceği, bir yandan serbest olarak ücret isteneceği, diğer yandan da 5 milyar ücret ödeneceği gibi çelişkiler taşımaktadır.
Avukatlık Yasası’nın 164 üncü maddesinde, ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı, veya tartışmalı olduğu hallerde yetkili merci tarafından, davanın kazanılan bölümüne ve avukatın emeğine göre müddeabihin %10’u ile %20’si arasında ücret belirleneceği hükmü vardır. Bu hükümler muvacehesinde şikayetlinin sonuçlandırdığı dava sebebiyle bir hakkı var ise de, süre yönünden reddedilen ve dava değeri 7.000,00 YTL olan bir dava sebebiyle, miktarı ne olursa olsun iadesi gereken önemli bir kısmın olduğunda da duraksama yoktur.
Avukatlık Yasası’nın 34 üncü maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Türkiye Barolar Meslek Kuralları’nın 3 üncü maddesi, “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”, 4 üncü maddesi, “Avukat mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranışlardan kaçınmak zorundadır.”, 42 nci maddesi, “Avukat işle ilgili giderleri karşılamak üzere avans isteyebilir. Avansın gereğini çok aşmamasına, avanstan yapılan harcamaların müvekkile zaman zaman bildirilmesine ve işin sonunda avanstan kalan paranın müvekkile verilmesine dikkat edilir.”, 43 üncü maddesi, “Müvekkil adına alınan paralar ve değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir. Müvekkil ile ilgili bir hesap varsa uygun sürelerle durum yazıyla bildirilir.” hükümlerini amirdir.
Avukatlık mesleği, özen, doğruluk ve güven mesleğidir.
Bu nedenlerle şikayetlinin dava değerinin üzerinde teminat adı altında aldığı bir paranın hesabını müvekkiline vermemesi, iadesi gereken kısmı iade etmemesi, yargılamaya sebebiyet vermesi, güven sarsıcı ve kamunun mesleğe olan inancını zedeleyecek bir davranıştır.
Hakkında açılan istirdat davasında yetki itirazında bulunduğu ve itirazı kabul edildiği halde hükmü temyiz etmesi de, diğer davranışlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, ödemeyi geciktirmeye matuf bir eylem olması sebebiyle, salt hukuk açısından yapılmış bir başvuru olarak nitelendirilemez.
1136 sayılı yasanın 135 inci maddesinde disiplin cezalarının tanımı da yapılmıştır. Avukatlık Yasası’nın 34 ve 158 inci maddesindeki ilkeler de göz önünde bulundurulduğunda eylem mesleğin icrasında daha dikkatli davranması gerektiğine ilişkin uyarı cezasını değil, en az davranışında kusurlu sayıldığının bildirilmesine ilişkin kınama veya daha üst bir cezayı gerektirmektedir.
Konya Barosu Disiplin Kurulu’nun eylemin disiplin suçu oluşturduğuna ilişkin hukuksal değerlendirmesi isabetli ise de; eylem Avukatlık Yasası 34, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3, 4, 42, 43 üncü maddelerine aykırı olduğundan tayin olunun disiplin cezasında eylemin ağırlığı ve davranışın tüm avukatlık mesleği hakkındaki kamu inancını ilgilendirmesi de nazara alınarak, 158/2 nci maddesi muvacehesinde şikayetlinin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, şikayetli avukat M.B.’nin itirazının reddine, şikayetçi M.Y. vekili avukat E.A.’nın itirazının kabulüne, yeniden inceleme ve araştırmayı gerektirir bir husus bulunmadığından, Konya Barosu Disiplin Kurulu’nun uyarma cezasının kaldırılarak kararın düzeltilerek onanmasına ve şikayetli avukat M.B.’nin 100,00 YTL para cezası ile cezalandırılmasına oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy