Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(2709 S. K. m. 36) (765 S. K. m. 486) (5237 S. K. m. 128) (YCGK 20.10.1998 T. 1998/4-225 E. 1998/316 K.) (4. HD. 02.05.1975 T. 1974/1160 E. 1975/5782 K.)
E. 2005/218
K. 2005/307
T. 30.09.2005 
Şikayetli avukat hakkında, “Antalya Barosu Hakem Kurulu’nun 2003/50 Esas sayılı dosyasına sunduğu 6 sahifeden ibaret 19.09.2003 tarihli dilekçede kullandığı ‘giderek bataklığa dönüşmüştür’, ‘Hukuk etiği açısından şaheser bir belge’, ‘davalıların kötü niyeti’ (...)” sözlerinden dolayı açılan disiplin kovuşturması sonucu disiplin cezası tayinine yer olmadığına karar verilmiştir.
Şikayetli savunmasında, “(...) ‘Hukuk etiği açısından şaheser bir belge’ sözlerini dosyaya delil olarak sunulan ve müvekkiline şikayetçi tarafından faks ile gönderilen, ‘Sizinle sözlü olarak mutabık kaldığımız üzere, vekaletini yürüttüğümüz şirketleriniz İ. Ltd. Şti. ile Ş. Ltd. Şti.’nin tarafımızdan takibi yürütülecek olan dosyaları nedeniyle; şirketlerinizden almamız gereken aylık ücretleri karşı taraflardan tahsil edecek ve şirketlerinizden ayrıca ücret talep etmeyeceğiz. Bilgilerinize sunarız’ metnini içeren, altlarında sadece isim açılı, imzasız yazı için sarf ettiğini, bu faksta gönderici olduğu bildirilen Av. Ali ve Av. Melek’in imzalarının dahi bulunmaması sebebiyle, HYUY açısından delil olarak kabul görmeyecek bir belgenin, davanın esasına yönelik olarak sunulması nedeniyle sarf ettiğini, ‘giderek bir batağa dönüşmüştür’ sözlerinin, ‘Sözleşme içeriğine ilişkinde vekiller Ş. Ltd. Şti’ne ait sadece bir iş yapmışlardır ve sözleşmenin hazırlanma tarihi kendi dilekçelerinde de beyan ettikleri gibi Mart ayıdır. Oysa hazırlanan müvekkil tarafından imzalanmayan sözleşmenin. 6. maddesinde ‘iş bu sözleşme 20 Kasım 2002 tarihinde, Antalya'da imzalanmıştır.’ yazılmıştır. Hazırlanan sözleşmeye böyle bir madde konulması ve Ş. Ltd. Şti’nin de dahil edilmesi açıkça, müvekkile haber verilmeden gerek dosyadan ve gerekse haricen tahsil edilen yedilerinde bulunan bedellerin doğuracağı hukuksal sorumluluktan kurtulma çabalarını göstermektedir. Ancak işler tahmin edildiği gibi gitmemiş ve giderek bir bataklığa dönüşmüştür’ paragrafı içinde yer aldığını, delil olarak sunulan ücret sözleşmesinde müvekkil imzasının dahi bulunmadığını, müvekkile ait Ş. Ltd. Şti’nin Diyarbakır’da olup, Antalya’da şubesinin dahi bulunmadığını, bu sebeple dava sonucunu etkiler bir belge olması sebebiyle, bu belgeye dayalı bir savunmada kullandığını, ‘davalıların kötü niyeti’ sözlerini iyi ve kötü niyet kavramlarının yasaya dayanan ve şikayetçi tarafından da kullanılan sözler olması sebebiyle, davanın esası ile ilgili hukuksal terim olduğundan sarf ettiğini, 6 sahifeden ibaret dilekçenin tümü nazara alındığında, kullandığı sözlerin savunma sınırları içinde ve davanın esası ile ilgili olduğunu” savunmuş, suçsuz olduğunu bildirmiştir.
Anayasamızın “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” biçimindeki 36., eski TCK’nun 486., yeni TCK’nun “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde ceza verilemez” biçimindeki 128. maddesi ile, iddia ve savunma dokunulmazlığı anayasal ve yasal teminat altına alınmıştır. Her hak da olduğu gibi iddia ve savunma dokunulmazlığı da sınırsız olmayıp, madde devamında, “Ancak, bunun için, isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerektiği” bildirilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.10.1998 tarih ve 1998/225-316 sayılı kararında; “Anayasanın kabul ettiği esasa göre, iddia ve savunma hakkının kullanılması ancak meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olmalıdır. İddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması esastır. Bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmaları gerekir. Ancak bu serbesti, dava konusu olayın aydınlığa kavuşması, bir başka anlatımla hakkın meydana çıkarılmasına vesile olması amacına hizmet etmelidir. Böyle olduğu takdirde Anayasanın öngördüğü meşru vasıta ve yollara başvurulmuş olur. Ancak o dava sebebiyle söylenmesinde ve yazılmasında yarar bulunmayan, diğer bir deyişle davanın aydınlığa kavuşmasında ve hakkının meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisi olmayan, hakareti oluşturan yazı ve sözlerin kullanılmasında meşrutiyet vardır denilemez. Bu gibi durumlarda iddia ve savunma sınırı aşılmış ve dolayısıyla haysiyetler korunmamış olur.”, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 02.05.1975 tarih, E. 1974/1160, K. 1975/5782 sayılı kararında da, “Avukat, müvekkillerinin çıkarlarını hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde savunmak zorundadır. Çünkü meslek ödevi bunu gerektirir. Ancak karşılık avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarını korumasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, onu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir. Başka bir deyişle karşı tarafın kişisel ilişkilerini rencide edebilecek savunmasını, davanın amacı haklı gösterdiği, savunma gerçekten esasa yararlı ve etkili olduğu, hatta zaruri bulunduğu takdirde hukuka aykırılıktan söz edilmesi olanaksızdır.”denilmektedir.
Şikayetli avukatın dilekçesinde kullandığı sözlerin, dilekçenin tümü ve delil olarak dosyaya sunulan imzasız belgelerin hukuksal nitelikleri nazara alındığında, yargılamanın hukuksal yönü ile ilgili olarak, “hakkın ortaya çıkarılmasına yararlı, etkili ve hatta zaruri açıklama”, “objektiflik, gerçek ve somut vakıalara dayanma”, “uyuşmazlıkla bağlantılılık ve hukuki açıklama” esaslarına uygun açıklama olarak kabul edileceği ve savunma sınırları içinde olması sebebiyle, Baro Disiplin Kurulunca yapılan hukuksal değerlendirme isabetli bulunmuş, kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetçi avukatın itirazının reddine, Antalya Barosu Disiplin Kurulunun ceza tayinine yer olmadığına ilişkin kararın onanmasına oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy