Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 2, 34, 136) (Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları m. 3, 4)
E. 2012/534
K. 2013/83
T. 02.01.2013 
Şikâyetçi, şikâyetli avukatın … İcra Müdürlüğünden kendi adına 56.512,70. YTL. sını 03.07.2008 tarihinde tahsil ettiği halde kendisine ödemeyerek oyaladığını, ayrıca açtığı dava devam ederken işgücü kaybı ile gerekli talebi zamanda yapmadığı için mağduriyetine neden olduğunu, iddia etmesi üzerine başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca eylemin disiplin suçunu oluşturmadığı kanaati ile disiplin cezası tayin edilmemiştir.
Şikâyetli avukat savunmalarında, şikâyete konu parayı icradan 03.07.2008 tarihinde aldığını, ödenecek miktarı çıkarıncaya kadar çektiği parayı kendi hesabına yatırdığını, hesaplamalardan sonra da 08.07.2008 tarihinde ibraname karşılığı 35.000,00.-YTL. sını şikâyetçiye ödediğini, trafik kazasına dayanarak açtığı tazminat davasında 2002 yılından 2005 yılına kadar maluliyetin tespiti için 5 kez Adli Tıp Kurumunca inceleme yapıldığını, nihai raporun 30.05.2005 tarihinde geldiğini, 15.09.2006 tarihli hesap raporunun alınmasını takiben de davayı ıslah ettiğini, ancak ıslah talebinin zamanaşımı sebebiyle red edildiğini, kararın Yargıtay tarafından da onandığını, yaklaşık 10 yıl emek verdiği şikâyete konu davayı titizlik ve iyi niyetle yürüttüğünü bildirmiştir.
Baro Disiplin Kurulu, şikâyetli avukatın davanın takibinde gerekli özen ve dikkati gösterdiğini, hakkında açılan ceza davasından beraat etmiş olduğunu kabul ederek, şikâyetli avukat hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar vermiş, karara … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından itiraz edilmiştir.
Şikâyetli avukatın disiplin kovuşturmasına konu eylemi ile ilgili olarak … Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/38 Esasında kayıtlı olarak “Görevi Kötüye Kullanma” suçundan dolayı açılan kamu davası sonunda Mahkemece 2011/226 Karar sayılı ve 16.09.2011 kararı ile “şikayetçi S.G.’nin mağduriyet ve zararının bulunmaması bu hali ile yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması sebebiyle beraatına” karar verilmiş, kararın temyiz edilmeksizin 27.09.2011 tarihinde kesinleştiğinin ilgili mahkemece kesinleşme şerhi ile bildirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, şikâyetçinin 29.04.1998 tarihinde geçirdiği bir trafik kazası sebebiyle şikâyetli avukat tarafından … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/174 Esasında kayıtlı olarak müvekkilinin iş ve güçten kalması sebebiyle maddi ve manevi tazminat talepli dava açıldığı, daha sonra maluliyetin tespiti için Adli Tıp Kurumundan 20.05.2002 tarihli rapor alınarak şikâyetçinin % 18,2 maluliyetinin belirlendiği, 15.09.2006 tarihli hesap raporu alınarak maddi zararın 20.740,39.YTL. sı olduğu,
Şikâyetli avukat tarafından 1999 yılında açılmış olan tazminat davasının, bilirkişi raporu doğrultusunda 06.11.2006 tarihinde ıslah edildiği, ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunulması üzerine Mahkemenin 08.03.2007 tarih ve 2007/193 Karar sayılı kararı ile ıslahla arttırılan miktarın zamanaşımına uğradığı kabul edilerek red edildiği, ilk davada talep edilmiş olan miktarlara göre davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay’ca şikâyetli avukatın itirazlarının tamamının reddi ile onandığı ve 13.05.2008 tarihinde kesinleştiği, anlaşılmıştır.
Şikâyetçinin işgücü kayıp oranı Adlı Tıp Kurumunun 20.05.2002 tarihli raporu ile % 18,2 olarak belirlenmiştir. Şikâyetli avukatın Adli Tıp Kurumunun nihai rapor olarak beyan ettiği rapor şikâyetçinin tedavisinde hata yapılıp yapılmadığına dair rapor olup, işgücü kayıp oranı 2002 yılında tespit edilmiş olmakla faile ve zarara o tarihte muttali olunmuştur. Diğer bir anlatımla üzerinden çok uzun bir süre geçtikten sonra davanın konusu miktar ıslah edilmiş ve bu talebin red edilmiş olması avukatın göstermek zorunda olduğu özen borcu ile örtüşmemekte olup, avukatın mesleği gereği üstlendiği görevi yerine getirirken kendisinden beklenen bilgi ve beceri ile işi takip etmesi icap ederken aksine davranış ile müvekkilinin maddi anlamda mağduriyetine sebep olmasından ibaret eylemi disiplin suçu oluşturmaktadır.
Avukatlık Yasanının 2. maddesine göre “Avukatlığın amacı, hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.”
Avukatlar üzerlerine aldıkları görevi en iyi şekilde ve en kısa zamanda yerine getirmek zorundadırlar. Avukatlık Yasasının altıncı kısmında yer alan 34. maddesi bu görevi en açık şekilde düzenlemiş, avukatların görevlerini mesleğin kutsallığına yakışır şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek zorunda olduklarını vurgulayarak görevin tanımını yapmıştır.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3. Maddesine göre “ Avukat mesleki çalışmasını kamunun inancının ve mesleğine güvenini sağlayacak şekilde işini tam sadakatle yürütür”. 4. maddesine göre “Avukat Mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır”.
Şikâyetli hakkında açılan kamu davası beraatla sonuçlanmış ise de, beraat kararı Avukatlık Yasasının 140/3.maddesinde belirtilen, “Eylemin işlenmemiş veya sanığı tarafından yapılmamış olması sebebiyle beraat hali müstesna” olacağına ilişkin yasal unsurları taşımadığından, Baro Disiplin Kurulunun ceza dosyasındaki delilleri, disiplin dosyasındaki diğer delilerle birlikte Avukatlık Yasasının 158.maddesinde belirlenen ilkeler çerçevesinde değerlendirerek kovuşturmayı sonuçlandırmak zorundadır.
Şikâyetli avukatın Ağır Ceza Mahkemesi kararında belirtilen, şikâyetçinin şikâyetinden vazgeçmiş olması, zararının karşılandığını beyan etmesi ve mağduriyetinin de kalmadığını açıklamış olması gerekçeleriyle beraatına karar verilmiş olması, eylemin disiplin hukuku açısından disiplin suçu olma niteliğini değiştirmemektedir.
Şikâyetli avukat tarafından açılarak sonuçlandırılan maddi ve manevi tazminat davası sonucunda şikâyetçi adına … İcra Müdürlüğünde başlatılan takip sonrası 03.07.2008 tarihinde tahsil edilmiş olan 55.148,50.-YTL ile 20.08.2008 tarihinde tahsil edilmiş olan 1.364,08.-YTL. den şikayetçiye 08.07.2008 tarihinde 35.000,00.-YTL. nin ödendiği dosyaya sunulmuş olan belge ve ibranamelerden anlaşılmaktadır. Şikâyetçinin icradan tahsil edildiği halde kendisine ödenmediği veya çok geç ödendiği konusundaki iddiası dosya içinde bulunan bu belgelere göre ispat edilememiş iddialar olarak nitelenmiş olup bu belgelerin gerçek olmadığı veya altındaki imzanın kendisine ait olmadığı şeklinde bir beyanda olmadığından bahis konusu iddialar değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Avukatlık Kanununun 136/ 1 maddesi “ Bu kanunun avukatların hak ve ödevleri ilgili altıncı kısmında yazılı esaslara uymayanlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası ..... uygulanır.” amir hükmü ile disiplin cezalarının uygulanma şeklini düzenlemiştir.
Bu nedenlere, şikâyetli avukatın eylemi Avukatlık Yasasının 34.maddesi ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3 ve 4. Maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden disiplin suçunu oluşturduğundan, Baro Disiplin Kurulunun “Disiplin cezası verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararında hukuki isabet görülmemiş, kararın kaldırılarak eylemin aynı zamanda Avukatlık Yasasının altıncı kısmında bulunan 34.maddeye de aykırı olması sebebiyle aynı Yasanın 136/1. Maddesi uyarınca en az kınama cezası tayini gerektiğinden şikâyetli avukatın kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, … Cumhuriyet Başsavcılığının itirazlarının kabulü ile, …Barosu Disiplin Kurulunun “Disiplin cezası verilmesine yer olmadığına” ilişkin 15.03.2012 tarih 2010/ 65 Esas, 2012/ 35 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA, Şikayetli Avukat T.Ö.Ç.’in KINAMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy