Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 95, 97) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 27) 
E. 2013-242
K. 2013/754
T. 04.10.2013 
Şikâyetli avukat hakkında “…İcra Müdürlüğü’nün 2010/40163 Esas sayılı dosyayı ile vekâlet ücreti alacağına istinaden borçlu Av.… aleyhine başlatılan icra takibine borçlu vekili sıfatıyla itiraz edip vekâletname ibraz ettiği halde Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 27/2. maddesi uyarınca bildirimde bulunmadığı” iddiasıyla açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülmeyerek disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Şikâyetli avukat savunmasında, 15.11.2010 tarihinde borçlu …’in bürosuna geldiğini, önceki vekiline borcu bulunmadığını belirttiğini, eşinin yazıyı hangi tarihte aldığını bilmediğinde ve itiraz süresinin geçmemesi bakımından aynı tarihte kendisinin beyanları esas alınarak itiraz dilekçesi hazırlanmış ve muhabere yoluyla işleme konulduğunu, işlem tarihinin kurban bayramı arifesi olduğunu, öğleden sonra resmi tatil olması nedeniyle itiraz dilekçesinin işleme konmasıyla birlikte mesainin de bittiğini, bu nedenle bildirimi yapma imkânının olmadığını, yapılan işlemin dava takibi ve devamlılığı olan bir işlem olmadığını ancak bu işlem için şikâyetçi tarafından dava açılması durumunda bu davayı bildirmesi gerektiğini, bildirim için gereken makul sürenin beklenmeden şikâyet yoluna gidilmesinin kuralın amacına aykırı olduğunu, somut olayda makul sürenin kıyasen “şikâyetçi tarafından açılacak itirazın iptali ve takibin devamı hakkındaki davanın ilk celsesine kadar” olmasının hakkaniyet gereği olduğunu, somut olayda şikâyetçi tarafından açılmış bir itirazın iptali davası bulunmadığını, makul süre beklenmeden şikâyet edilmiş olmasının hakkın kötüye kullanımı olduğunu belirtmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, şikâyetli avukatın borçlu … tarafından 09.07.2010 tarihinde vekil tayin edildiği,
… İcra Müdürlüğü’nün 2010/40163 Esas sayılı dosyası ile 10.11.2010 tarihinde alacaklı şikâyetçi vekili tarafından borçlu … aleyhine 187.555,96 TL tutarında ilamsız icra takibi başlatıldığı,
Şikâyetli avukat tarafından … İcra Dairesi Müdürlüğü’ne iletilmek üzere … Nöbetçi İcra Müdürlüğü’ne 15.11.2010 tarihli itiraz dilekçesi sunduğu, dilekçenin 26.11.2010 tarihinde ... İcra Müdürlüğü’ne ulaştığı,
Şikâyetli avukatın bildirimde bulunduğuna dair herhangi bir belgenin bulunmadığı, görülmektedir.
Avukat, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 27/2. maddesi uyarınca “bir başka avukata karşı asil ya da vekil sıfatı ile takip edeceği davayı kendi barosuna yazı ile bildirmek” yükümlülüğündedir.
Maddenin amacı, avukatla avukat ve / veya avukat ile iş sahibi arasında çıkan uyuşmazlığın baro öncülüğünde sulh yolu ile çözümlenmesi için, baronun uyuşmazlıkla ilgili bilgi edinmesini sağlamak olduğu gibi, aleyhine dava açılan avukatın davaya konu olan eylem veya işleminin baroca değerlendirilip, gerekirse re’sen disiplin soruşturması açılmasının sağlanmasıdır.
Avukatlık Yasası’nın 95/1. maddesi ile Baro Yönetim Kurulu, “Avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını, mesleğin adalet amaçlarına uygun olarak, bağlılık ve onurla yapılmasını sağlamakla” genel, 97/6. m. ile Baro Başkanı, “meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgili işlerde kanunlar ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak ve bu konuda doğrudan doğruya ve dolayısıyla kendisini göreve zorlayan hususları yapmakla” özel olarak görevlendirilmiştir.
Görüldüğü üzere bildirimin amacı izin veya avukatı kontrol olmayıp, avukatlık onuru ve meslek düzeninin korunmasında Baro organlarını daha aktif hale getirerek, mesleki dayanışmaya zarar verecek uyuşmazlıkları gerekirse sulhen çözümlemek, avukatlık mesleğine olan saygı ve güvene uygun biçimde davranılmasını sağlamakla sorumlu kılmaktır.
11 Ağustos 1341 (1925) tarihinde yürürlüğe giren, İstanbul Barosu Dahili Nizamnamesi’nin 32. maddesinde, “Avukatlar gerek asaleten ve gerek vekâleten birbirleri aleyhine dava açacaklarında, en aşağı bir hafta evvel İnzibat meclisine yazı ile malumat vermeye mecburdurlar” hükmü mevcut olup,
14 Temmuz 1938 tarihinde yürürlüğe giren 3499 sayılı Avukatlık Yasası’nın 78/F Maddesinde Baro Başkanı, “Baro azası veya avukatla müvekkil arasında tahaddüs eden ihtilafları idare meclisine intikale mahal vermeden dostane bir surette halline çalışmak”la görevlendirilmiştir. Baro başkanına verilen bu görevin önemi, “Baro reisinin Baro azası ile bir avukat ve müvekkil arasında çıkmış olan ihtilafların İdare meclisine intikaline hacet kalmadan dostane bir surette halline çalışması kayde şayandır. Bu suretle Baro reisinin gerek avukatlar arasında yanlış anlayış ve görüş farkları veya basit hissi bazı sebeplerle ihtilaf manzarası arzeden hususlarda işin şüyuuna meydan vermeden halletmek suretile bir muslih rolü yapacağına göre, böyle bir selahiyetin reislere verilmesinin meslek menfaati bakımından büyük faide temin edeceği aşikârdır.“(Adliye Encümeni Mazbatası s. 24) sözleri ile belirtilmiş olup, öğretide bu görev, “şikâyetlerin tetkikinde babalık rolü” olarak tanımlanmıştır.
Uluslararası uygulama da bu yönde olup; Paris Barosu İç Yönetmeliği’nin 43. Maddesinde, “hiçbir avukat, evvelden baro başkanına haber vermeden yargıç, avukat, savcı veya diğer adalet yardımcısı hakkında, şikâyet dilekçesi veremez “, Vod Kantonu Meslek Kuralları’nın 17. maddesinde, “Meslektaşlar arasında ihtilaflar mümkün olduğu kadar dostça çözümlenir. Bu maksatla her iki avukat tecrübeli meslektaşlarının, Baro Başkanının ve Yönetim Kurulu’nun mütalaasını alır” denilmektedir.
Bütün bunlar da göstermektedir ki, tarihsel geçmişi de olan m. ile öngörülen ve “takipten önce” yapılması gereken bildirimle, avukatlar arasındaki dayanışmayı temin eden etik değerlerin özenle korunması, meslektaşlarla ilgili sorunların mümkün olduğu kadar baro bünyesinde dostça çözümlenmesi, meslek itibarının zarar görmemesi amaçlanmıştır.
Baro Disiplin Kurulu’nca dosyada mevcut itiraz dilekçesi bulunmasına karşın “açılmış bir davada vekâlet görevinin üstlenilmemiş olması” nedeniyle disiplin cezası verilmemesi yönündeki hukuksal değerlendirme yerinde görülmemekle, itirazın kabulü ile disiplin cezası tayini gerekmiştir.
Sonuç olarak Şikâyetçi Avukat A Z K’nın itirazının kabulü ile İstanbul Barosu Disiplin Kurulunun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin 17.12.2012 gün, 2012/D.196 Esas, 2012/670 Karar sayılı kararının KALDIRILARAK, Şikâyetli Avukat TO’ın Uyarma Cezası İle Cezalandırılmasına, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy