Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 23, 34, 134) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4)
Esas No: 2009/7
Karar No: 2009/171
Karar Tarihi: 03 04 2009
İtirazın süresinde yapıldığı anlaşıldıktan ve şikâyetli avukatın katılımı ile savunmaları dinlenildikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetçi, şikâyetli avukatın yanında bir süre stajyer olarak çalıştığını, şikâyetli ile birlikte bulundukları bir tahliye işlemi sırasında silahlı saldırıya uğradığını, şikâyetli avukatın bu olayla ilgili ceza davasının karar celsesinden önce mahkemeye yazılı bir ifade sunarak, daha önce polisteki ve mahkeme önündeki ifadelerini değiştirdiğini, bu davranışıyla; resmi merciler önünde birbirine tamamen zıt beyanlarda bulunarak, bu beyanlarıyla şahsına suç isnat edici ifadeler kullanarak ve avukatlık onuruna leke sürmeye çalışarak suç işlediğini ve meslek kurallarını çiğnediğini belirtip cezalandırılmasını talep etmiştir.
Şikayetli avukat, polis ve mahkemedeki ifadeleri ile sonradan verdiği yazılı ifadesi arasında çelişki ve zıtlık olmadığını, iddiaları kabul etmediğini, olayın her anında şikâyetçinin yanında olduğu için bilgisi dâhilindeki ve sanık ile şikâyetçi arasındaki tartışma sırasında söylenen sözleri “bir avukat olarak vicdani bağımsızlığının sesini dinleyerek” ek yazılı ifadeyle mahkemeye sunduğunu belirtmiştir.
Baro Disiplin Kurulunca yapılan disiplin kovuşturması sonucunda şikâyetli avukatın 3 ay süre ile işten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, karara şikâyetli avukat itiraz etmiştir.
Şikayetli avukat itirazında; hakkında verilen kararın gerekçe bölümünün ilk paragrafının kendisiyle ve kovuşturması yapılan olayla ilgisi olmadığını, 31.10.2006 tarihli yazılı ifadesiyle diğer ifadeleri arasında çelişki bulunmadığını, kendi beyanlarının diğer tanık ifadelerinde yer almamış olmasının kendisini ilgilendirmeyeceğini, kendi ifadesini görgüye, bilgiye ve duyuma dayalı olarak verdiğini, Baro Disiplin Kurulunun ceza dosyası içeriğini tam olarak incelemediğini, Mahkemenin şikâyetlinin beyanlarıyla sanık lehine hüküm oluşturduğu görüşünün yanlış olduğunu, hakkında yalan tanıklıktan suç duyurusu yapılmadığını, Baro Disiplin Kurulunun avukatlar arası dayanışmayı yanlış bir mantıkla değerlendirdiğini, 34. maddedeki “kutsal görev” anlayışının vurgulanmasını kavrayamadığını, baskı altında ifade verdiği şeklindeki beyanının yanlış yorumlandığını, bu beyanı ile staj bitim belgesi alamama endişesini belirtmek istediğini, o sırada stajyer olduğunun dikkate alınması gerektiğini ve verilen cezanın çok ağır olduğunu belirterek kararın bozulmasını ve kaldırılmasını talep etmiştir.
Disiplin kovuşturmasına konu sorun; Şikâyetli avukatın, tanık olduğu bir olayla ilgili olarak poliste ve mahkeme önünde verdiği önceki ifadelerini değiştiren sonraki ifadesiyle avukatlık meslek onuruna ve meslek ilkelerine aykırı davranıp davranmadığına ilişkindir.
Dosyanın bir bütün olarak incelenmesinden; Şikâyetli avukatın, yanında stajını yaptığı avukatın bir tahliye sırasında karşı tarafça silahla yaralanması sonucunu doğuran olayla ilgili olarak poliste ve daha sonra mahkemede birbirine koşut ifadeler verdikten sonra, kendiliğinden harekete geçerek, eski ifadelerinin anlamını değiştiren şekilde yazılı bir ifade verdiği anlaşılmaktadır.
Şikâyetli avukat savunmasında verdiği yazılı dilekçe ile ilk ifadeleri arasında çelişki bulunmadığı görüşüne dayanmaktadır. Oysa asıl üzerinde durulması gereken konu, şikâyetli avukatın yaşanan olaylar karşısındaki davranış bütünlüğünün ve davranışının bıraktığı izlenimin, meslek değerleriyle bağdaşıp bağdaşmadığının ortaya çıkartılmasıdır.
Avukatlık Yasasının 34. maddesine göre avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve sevgi güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdürler.
Avukatlık Yasasının 134. maddesine göre de, Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu Kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanacağı belirtilmiştir.
Avukatlık Yasasının 23. maddesi gereğince de stajyerlerin meslek kurallarına tam olarak uymakla zorunlu oldukları belirtilmiştir.
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3. ve 4. maddelerinde avukatın, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürüteceği ve mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorunda olduğu, özel yaşantısında da bu özeni göstermesi gerektiği açıklanmıştır.
Açıklanan yasal çerçeve karşısında, avukatların dürüstlük kuralına ve güven ilkesine uymaları, her koşulda hukuktan ve gerçeklerden ayrılmamaları ve mesleğin saygınlığını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmaları mesleğin toplumsal önemi bakımından en önemli ilkeler olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenledir ki, avukatlardan özel yaşantılarında dahi bu ilkelere uygun davranması beklenmektedir.
Oysa eylemi sırasında stajyer olduğu anlaşılan şikâyetli avukatın, yanında stajını yaptığı avukatın baskısı altında ifade verdiğini ileri sürmesi dosya kapsamı ile bağdaşmamakta, “bir avukat olarak vicdani bağımsızlığımın sesini dinleyerek" yazdığını belirttiği ifadesi, sergilediği tutumuyla çelişmektedir.
Avukat, hayatın olağan akışı dışına çıkan bir durum gelişmedikçe tutum ve davranışlarında yanlış anlaşılmalara yer vermez. Vermemelidir.
Şikâyetli avukatın tanığı olduğu olay, bir avukata karşı işlenmiş bir suçtur. Bu çerçevede mesleki dayanışma içerisinde olmak avukatlar arasında elbette doğal bir anlayış olmalıdır. Kuşkusuz, mesleki dayanışma gerçekleri tersyüz etmek, değiştirmek, saptırmak anlamına gelmemektedir. Eğer şikâyetli avukatın sonradan verdiği ifadesi doğru ise, bu kez önceki ifadeleriyle olayı saptırmış olmaktadır. Yani her iki halde de şikâyetli avukatın davranışı kabul edilemez niteliktedir.
Bütün bu açıklamalar karşısında, Baro Disiplin Kurulunun olayı nitelendirmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak, şikâyetli avukatın olaylar sırasında stajyer olması ve deneyiminin yetersizliği ve sicil durumu da dikkate alınarak Baro Disiplin Kurulunca verilen “3 ay süre ile işten çıkarma” cezası ağır bulunmuş, şikâyetli avukatın para cezası ile cezalandırılmasına karar vermek suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak; Şikayetli avukatın itirazının kabulüne, İstanbul Barosu Disiplin Kurulunun “3 Ay Süre İle İşten Çıkarma Cezası Verilmesine” ilişkin 22.07.2008 tarih ve 2008/102 Esas, 2008/296 Karar sayılı kararının 200.00 TL Para Cezasına çevrilmesi suretiyle düzeltilerek ONANMASINA, Şikayetli Avukat A.K.G’in 200.00 TL. PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, oybirliği ile karar verildi.  (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy