Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 134)

 

E: 2018/488

K: 2018/746

T: 10.08.2018

 

Şikâyetli avukat hakkında; “Şikâyetçinin davacısı olduğu ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/475 esas sayılı dosyasında davalılardan R.K.’yı vekil olarak temsil ettiği halde, 20. celsede R.K.’nın bu dava tarihinden önce kendisini azlettiğini beyan ederek davanın uzamasına sebep olduğu” iddiası üzerine başlatılan disiplin kovuşturmasında, eylem sabit görülerek ceza tayin edilmiştir.

 

Şikâyetli yazılı savunmalarında özetle; Davanın üçüncü celsesinde, davacı vekilinin, Türkmenistan’dan gönderilen havalelerin dökümünü istemesi ve on birinci duruşmaya kadar bu cevapların gelmemesi üzerine on birinci duruşmada bu talebinden vazgeçmesinin gecikmedeki başlıca neden olduğunu, davalı müvekkili R.K. tarafından, vekil tayin edilmesinden bir süre sonra ekonomik nedenlerle vekillikten azledildiğini, azil sonrasında, davalı asil davayı takip etmekte iken bazı tebligatların vekile yapılmış olması sebebiyle, asile, yapılan işlemler ve bilirkişi raporuna karşı diyeceklerini bildirmek üzere iki hafta kesin süre verildiğini, bu işlemler ile ilgili kendisine atfedilebilir bir kusur bulunmadığını, zira davacının alacağını biran önce alma çabasının normal olduğunu ancak kendisinin davalı vekili olarak bu sonucu sağlama gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, söz konusu davanın, R.K. dışında dört davalısı daha bulunduğunu ve onların vekili olduğunu, münhasıran R.K. ile ilgili herhangi bir işlem yapmadığını, esasen dava dosyasına hiçbir zaman R.K.’nın vekâletnamesini de sunmadığını, 11.02.2016 tarihli duruşmada; vekillikten azledildiğini ve dosyada vekâletnamesinin bulunmadığını beyan ederek mahkeme heyetini uyardığını, dolayısı ile davalının hak kaybına uğramasını ve yargılamanın uzamasını engellediğini, bu hususta davacı vekili Avukat F.E.’nin ve R.K.’nın tanık olarak dinlenmelerini talep ettiğini, davanın, şikâyetçi davacının bildirdiği delillerin toplanması için Merkez Bankasına ve Türkmenistan’a yazılan yazılardan kaynaklandığını, bu durumun 30.04.2014 tarihli duruşmada şikâyetçi davacı vekili Avukat F.E. tarafından beyan edildiğini, yargılamanın uzaması hususunun, ancak müvekkil tarafından şikâyet konusu edilebileceğini, müvekkilin bu konuda bir iddiası bulunmadığını belirterek incelemenin duruşmalı yapılmasını talep etmiştir.

 

Sözlü savunmasında; davasının 08.07.2011 tarihinde açıldığını, dava dilekçesinin R.K.’ya 20.07.2011’de tebliğ edildiğini, R.K.’nın da bu dava da kendisini temsil etmesi için 03.08.2011 tarihinde vekâletname verdiğini, vekil tayin edilişinin zaten davadan sonraki tarihe tekabül ettiğini, davadan önce azledilmiş olmasının zaten teknik olarak mümkün olmadığını, dolayısıyla vekâletsiz iş görmediğini, 3 davalının birbirleri ile akraba olduğunu, ne zaman ki Türkmenistan’dan para gelişinin durması ile R.K.’nın kendisini azlettiğini, bir sebebinin diğer ortakların da vekili olma sebebi olduğunu, şahsına yöneltilen suçlamalardan birisinin de duruşmalara katılmayarak davaları gereksiz uzattığı iddiası olduğunu, Mahkemece Türkmenistan makamlarına ödenen paranın miktarının sorulduğunu, ta ki 13. duruşmaya kadar sürekli olarak Türkmenistan’dan gelecek cevabın bekleniyor olması, Ofisinin de … olduğu için duruşma öncesinde Türkmenistan’dan gelen cevaba göre duruşmaya gidip gitmeyeceklerinin belli olacağını, davacı tarafın söz konusu delilden 11. duruşmada vazgeçmesi üzerine dosyanın bilirkişiye gönderildiğini, o tarihten itibaren de davalarına devam ettiklerini, davaların gecikmesinde herhangi bir eyleminin söz konusu olmadığını, arada illiyet bağı bulunmadığını, davanın gecikmesinin tek nedeninin, iki tarafın da delil olarak dayandığı Türkmenistan’dan beklenen kayıtlar olduğunu, davada vekâlet verilmeden önce azledilmiş olmasının zaten teknik olarak mümkün olmadığını, bu şikâyetin sebebi üzerinde baskı kurup parayı müvekkili M.B.’ye ödetmek olduğunu, Noterden gönderilen bir azilnamenin olmadığını, ‘işlerimi takip etmeyin sizi azlediyorum’ şeklinde bir yazı gönderildiğini, ancak büro değiştirdiğinden bu belgenin izini yitirdiğini belirterek, hakkında ceza tayinine yer olmadığına karar verilmesini talep etmiştir.

 

İncelenen dosya kapsamında, Baro Yönetim Kurulu’nun 19.01.2017 günlü toplantısında, Avukatlık Kanunu’nun 34, 134, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3, 4 ve 22. maddesi uyarınca şikâyetli hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar verdiği,

 

Talep gibi incelemenin duruşmalı yapıldığı,

 

Baro Disiplin Kurulu’nca, “... 2. Ticaret Mahkemesinin 2014/475 esas sayılı 18.02.2016 tarihli davalı R.K. tarafından verilen vekâletten azledildiği, buna rağmen davalının vekâletnamesi ile vekil sıfatı ile işlemlere devam ettiği 20. celse, ancak azil keyfiyetini bildirdiği sabittir.

 

Her ne kadar şikâyetli azilnameden bahsetmiş ise de bu konuda Noter azilnamesinin olmadığı dosya içeriğinden anlaşılmış ve esasen azil keyfiyetini içeren başka da bir belge dosya içeriğinde bulunmadığı anlaşılmış olmakla, sicil durumu da gözetilerek…” gerekçesiyle şikâyetli hakkında ceza tayin edildiği,

 

Şikâyetlinin disiplin sicil özetinde ceza olmadığı,

 

Şikâyetçi vekilinin 19.03.2018 kayıt tarihli itiraz dilekçesinde özetle; önceki iddialarını aynen tekrarla şikâyetlinin daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını talep ettiği,

 

Şikâyetli avukatın 26.04.2018 kayıt tarihli itiraza cevabında özetle; sözlü ve yazılı savunmalarını yineleyerek şikâyetçinin ve vekilinin duruşma esnasında kendisine ve Baro Disiplin Kurulu üyelerine hakaret ve hezeyanlarını sürdürdüklerini, kurul üyeleri ile tartıştıklarını, şikâyetçi ve vekilinin dolandırıcı ve yalancı gibi kavramları kime yöneltilmesi gerektiğini yeniden düşünüp değerlendirmelerinde fayda olacağını, şikâyetçi ve vekili hakkında hukuki haklarını saklı tuttuğunu beyan ettiği görülmüştür.

 

Avukatlık Kanunu’nun 34.maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler”, 134.maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu Kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”, 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Avukat, özel yaşantısında da buna özenmekle yükümlüdür.”,  22. maddesi, “Avukat savunma için zorunlu olmadıkça davanın uzaması sonucuna varacak isteklerden kaçınır.” hükümlerini amirdir.

 

Şikâyetli avukatın, vekillikten azledildiği halde, davalı vekili olarak duruşmalara girip işlem yaptığı, bu durumun 20 celseye kadar devam ettiği ve 20.celsede azledildiğini mahkemeye bildirdiği, yukarıda açıklanan kurallara aykırı davrandığı dosya kapsamı ile sabittir. Şikâyetlinin eylemi disiplin suçunu oluşturduğundan, Baro Disiplin Kurulu’nca Avukatlık Kanunu’nun 158. maddesindeki ilkeler nazara alınmak suretiyle yapılan değerlendirmede hukuksal isabetsizlik görülmemiş ve itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.           

 

Gereği düşünüldü:

 

1-Şikâyetçi vekilinin itirazının reddine, ... Barosu Disiplin Kurulu’nun Şikâyetlinin “Uyarma Cezası ile Cezalandırılmasına” ilişkin 15.01.2018 gün ve 2017/D.96 Esas, 2018/7 Karar sayılı kararının ONANMASINA,           

 

2-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemesinde dava yolu açık olmak üzere,

 

Katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy