Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 136, 163) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4, 42, 43)
E: 2011/195
K: 2011/467
T: 22.07.2011
İtirazların süresinde yapıldığı anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetli avukat hakkında, şikayetçinin mahkumiyeti ile sonuçlanan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/128 Esas, 2006/414 Karar sayılı dosyasında yargılamanın yenilenmesi işlemin ile ilgili olarak vekaletname verildiği ve 06.06.2008 tarihli sözleşme yapıldığı, ancak şikayetli avukatın görevini yerine getirmediği, şikayetçinin 17.12.2008’de cezasının infazına başlandığı, sözleşmeden sonuç alınamaması halinde paranın iade edileceğinin yazılmış olduğu, cezaevine girmeden önce Beyoğlu 39. Noterliğinin 08.08.2008 ve 11.09.2008 tarihli ihtarnameleri ile paranın iadesini talep ettiği halde cevap verilmediği, cezaevinde paranın iade edileceğinin söylediği halde gereğini yerine getirmediğini, aile fertlerinin de aramalarında görüşmeden kaçınarak iadeyi geciktirdiği, sadece ihtarnamede bildirdiği kardeşinin banka hesabına 5.000,00 TL. ödediği, ihtarnamelere cevap vermediği, iddiaları ile yapılan şikayet üzerine açılan disiplin kovuşturması sonucunda eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmalarında, avukat ücret sözleşmesinde, yapılacak hukuki yardımın yargılamanın iadesi talebi için olduğunu, bunun olağanüstü kanun yolu olması sebebiyle lehte sonuçlanma ihtimalinin fazla olmadığının açıkça yazıldığı, başarıya bağlı olarak ücret kararlaştırıldığı, işlemin sonucuna bağlı olmaksızın her halde 10.000,00 TL. ücret ödeneceği, olumlu sonuç alınması halinde 100.000,00 TL. ücrete daha hak kazanılacağı, bunun 50.000,00 TL.sının sözleşmede yazılı tarihlerde baştan ödeneceği, ayrıca 2.500,00 TL. masraf avansı ödeneceği, olumlu sonuç alınamaması halinde, 50.000,00 TL’ni iade edileceğinin kurarlaştırıldığını, gerekli girişimin yapıldığını ancak olumlu sonuç alınamadığını, kendisine baştan ödenmesi kararlaştırılan başarıya bağlı ücretin 50.000,00 TL.’sının 45.000,00 TL. olarak ödendiğinin, bu miktarı iade etmesi gerektiğini, bunun 5.00,00 TL’sının şikayetçinin kız kardeşinin hesabına ödendiğini, kalan 40.000,00 TL’nin ödenmesi konusunda şikayetçinin babasının ölmesi üzerine, diğer mirasçıların avukatları vasıtasıyla kendisine ihtarname çekerek miras payları oranında ödeme yapılması gerektiğini iddia ettiklerini, bu sebeple bu miktarı ödeyemediğini ve mirasçıların bu yöndeki muarazasının giderilmesi için dava açtığını, bu davanın halen devam ettiğini ve sonucuna göre ödeme yapılacağını, davanın sonucunu garanti etmediğini, başarıya bağlı olarak ücret sözleşmesi yaptığını savunmaktadır.
Dosyada bulunan belgelerin incelenmesinde;
Şikayetli avukatın Beyoğlu 10. Noterliğinin 29.04.2008 tarih 12790 sayılı vekaletnamesi ile şikayetli avukatın şikayetçi tarafından vekil tayin edildiği 06.06.2008 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinde, iş sahibi olarak Erol, muhatap olarak Erdem, görevlendirilen avukat olarak Avukat Emin Emir’in gösterildiği, sözleşmenin 1. maddesinde İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2002/128 Esas, 2006/414 Karar sayılı dosyasının hükümlü lehine iadei-i muhakeme yoluyla yargılanmasının yenilenmesinin sağlanması ve almış olduğu cezanın kaldırılması veya düşürülmesinin sağlanması tarzındaki olağan dışık hukuk yollarının kullanılması olduğunun belirtildiği, 2/a maddesinde takip edilecek yolun olağan kanun yolu olmadığı ve bu tarz olağan dışı kanun yolları takip edilerek yapılan hukuki yardımların olumlu olarak sonuçlanması oranının çok düşük olduğunun müvekkilin bilgisine sunulduğunun belirtildiği, 4. maddesinde sözleşme konusu hukuki yardımın karşılığı avukatlık ücretinin 110.000,00 TL olduğunu, bunun 10.000,00 TL’sinin sonuç ne olursa olsun avukatlık ücreti olarak alınacağı, 100.000,00 TL’sinin işin başarı ile sonuçlanması durumunda avukat tarafından hak edileceği, bu ücretin 20.000,00 TL’nin ödenmiş olduğu, bakiye ücretin 50.000,00 TL’nin orada yazılı tarihlerde ödeneceği, 12.500,00 TL masraf avansı ödeneceği, dosya olumlu sonuçlanmadığı takdirde 50.000,00 TL’nin kararın kesinleşmesinden itibaren 60 gün içerisinde muhataba iade edileceği, 10.000,00 TL’nin iade edilmeyeceğinin yazılı bulunduğu,
Şikayetli tarafından sunulan belgelere göre, şikayetli avukata yedi ayrı belge ile toplam 57.500,00 TL’lik ödeme yapıldığı, eksik görünen 5.000,00 TL’nin da Erdal’ın hesabında, şikayetli avukata verilen 5.000,00 TL’lik çekle ödendiğinin iddia edildiği, ancak bu yönde bir belge sunulmadığı,
Beyoğlu 39. Noterliğinin 18.08.2008 tarih 27135 ve 11.09.2008 tarih 30611 sayılı ihtarnameleri ile şikayetçinin, şikayeti avukata ihtarname çekerek ödediği 62.500,00 TL.’nın iadesini talep ettiği,
Şikayetli avukat tarafından Şişli 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde 2009/235 Esas sayılı olarak Erdem mirasçılarına karşı muarazanın önlenmesi dava açarak, avukatlık ücret sözleşmesi nedeni ile iade edilmesi gereken 40.000,00 TL’nin kimlere hangi oranlarda ödeneceğinin tespiti talebinde bulunduğu, tevzi formuna göre dava tarihinin 18.11.2009 olduğu,
Şikayetçinin davaya verdiği cevapta, müvekkilinin kendisi olduğunu, ödemelerin büyük kısmının kendisi tarafından yapıldığını, babası tarafından yapılan ödemelerin de kedisi adına yapıldığını, hukuki yardımın konusunun da kendisi hakkında verilen ceza olduğunu, kalan avukatlık ücretinin ödenmesinin gerekmesi halinde de kendisinden talep edileceğini, ihtarnamesinde bildirdiği banka hesabının kız kardeşi Eda’ya ait olduğunu, 5.000,00 TL.’sı ödediğine göre, kalan kısmı ödememekteki bahanelerin iyi niyetli olmadığı ileri sürdüğü,
Davada 23.02.2009 tarihli karar ve Sulh Mahkemesi’nin görevsizliğine karar verildiği, görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilip gönderilmediğine dair belge bulunmadığı,
Taraflar arasında, hukuki girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasında sonra, şikayetli avukat tarafından, Şikayetçinin ihtarnamesinde belirttiği Eda’ya ait banka hesabına 5.000,00 TL ödediği konusunda ittifak bulunduğu, ancak ödemeye ilişkin belge sunulmadığı görülmektedir.
Avukatlık Yasası’nın 163. maddesine göre “Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukuki yardımı ve meblağı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir”
Şikayet konusu avukatlık ücret sözleşmesinde yapılacak hukuk yardımın, olağan dışı bir kanun yolu olan yargılamanın iadesi yolu olduğu, olumlu sonuçlanma oranının fazla yüksek olmadığı belirtildikten sonra, hukuki yardımın her türlü sonuçlanması halinde avukatlık ücretinin 10.000,00 TL olduğu, olumlu sonuçlanması halinde, alınan 50.000,00 TL.’nın iade edileceğinin yazılı bulunduğu, şikayetli avukatın da girişimden olumlu sonuç alınamadığını, ancak başarıya bağlı olarak başkan ödenmesi gereken miktarın 45.000,00 TL. olarak ödendiğini, bunu iade etmesi gerektiğini, 5.000,0 TL. ödediği için kalan 40.000,00 TL.’sı ödemek istediğini ancak kimlere ne oranda ödeneceği konusunda ihtilaf çıktığı için yargıya intikal ettiğini beyan ettiği görülmektedir.
Yargıtay kararlarında da, ücretsiz dava almanın yasaya aykırı olduğu, bu yöndeki sözleşmelerin geçersiz olacağı, ancak, üstlenilen hukuki yardımın sonucuna bakılmaksızın ve asgari ücret tarifesinin altında olmayan bir ücretin ödeneceğinin kararlaştırılması halinde, ayrıca olmadığı kabul edilmektedir.
Disiplin kovuşturmasında, taraflar arasındaki alacak miktarının tespiti ve bunun ödenmesine ilişkin hüküm kurulması mümkün değildir. Bu nedenle, şikayetli avukatın eylemlerinin Avukatlık Yasası ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’na uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine göre; “Avukatlık, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesine göre “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işini tam bir sadakatle yürütür. 4. maddesine göre “Avukatlık, mesleğinin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Avukat özel yaşantısında da buna özenmekle yükümlüdür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 42. maddesine göre “Avukat, işle ilgili giderleri karşılamak üzere avans isteyebilir. Avansın işin gereği çok aşmamasına, avanstan yapılan harcamaların müvekkile zaman zaman bildirilmesine ve işin sonunda avanstan kalan paranın müvekkile geri verilmesine dikkat edilir.” 43. maddesine göre “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir. Müvekkille ilgili bir hesap varsa uygun sürelerde durum yazı ile bildirilir.”
Şikayetli avukatın, hukuki yardımın olumlu sonuçlanmaması sebebiyle iade edilmesi gerektiğini kabul ettiği miktarı, şikayetçinin cezasının infazının başlanmasından önce çektiği iki ihtarnameye rağmen ödememiş olması, yargılamanın iadesi işlemi bir masrafı gerektirmediği halde alınan 2.500,00 TL varsa harcamalar ile ilgili bilgi verilerek derhal iadesi gerekmesine rağmen iade edilmemiş olması, ihtarnamede belirtilen banka hesabına sadece 5.000,00 TL ödemiş bulunması, savunmasına göre ücret sözleşmesinde muhatap olarak yer alan Erdem’e ödenecek bile olsa, ihtarnameye rağmen bu kişiye de ölümüne kadar ödememiş bulunması, ihtarnamede ödenmesi gereken banka hesabı da bildirildiği halde, bu hesaba ödeme yapmakla borçtan kurtulacağı halde hesaba sadece 5.000,00 TL. ödemiş bulunması, 24.07.2009 tarihinden, hakkındaki şikayet tarihine kadar ödeme yapmadığı gibi, şikayetten 4 ay sonra 18.11.2009’da Şişli Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davayı gerekçe göstererek ödemeden kaçınmayı sürdürmesi, tevdi mahalli tayin ettirerek iadesi gereken miktarı uhdesinden çıkarması mümkün bulunduğu halde bunu yerine getirmemesi disiplin suçunu oluşturmaktadır. Zira, doğruluk karinesinden yararlanan avukatlık mesleğinde şikayetli avukatın görevinin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirme ilkesine uygun davranmadığını, mesleğe duyulan saygı, güven ve itibarını zedeleyici tutum ve davranışlarda bulunduğu, artan avans ve elindeki parayı gecikmeksizin müvekkile vermediği, bilgi verme yükümlülüğünün yerine getirilmediği görülmektedir.
Bu sebeple şikayetli eyleminin disiplin suçunu oluşturduğuna ilişkin Baro Disiplin Kurulunca yapılan değerlendirmede hukuksal isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, şikayetli avukatın 31.07.2009 tarihinde kesinleşen uyarma cezası, bu kovuşturma açısından tekerrür oluşturmamakta ise de Avukatlık Yasası’nın 136/1. maddesine göre en az kınama cezası verilmesi gerektiğinden uyarma cezası tayin etmesinde hukuki isabet bulunmamıştır uyarma cezasının kınama cezasına çevrilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak; şikayetli avukatın itirazının reddine, şikayetçi vasisinin itirazının kabulü ile İstanbul Barosu Disiplin Kurulunun, şikayetli hakkında “Uyarma Cezası” verilmesine ilişkin kararın yeniden incelemeyi gerektirir bir husus bulunmadığından Kınama Cezasına çevrilerek DÜZELTİLEREK ONANMASINA, şikayetli avukat Emin’in KINAMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA katılanların oy birliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy