Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 36, 130, 158) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4)
E: 2011/366
K: 2011/634
T: 21.10.2011 
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetli avukat hakkında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde 02.06.2005 tarihinde müşteki polis memurları tarafından olayın mağduru olan kişiye fotoğraf ile teşhis yaptırıldığı esnasında hazır bulunmadığı halde mağdur ile bir kısım şüphelilerin yüzleştirildiği şeklinde gerçeğe aykırı olarak düzenlenen teşhis tutanağını mağdur vekili olarak imzaladığı, iddiası ile başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulu’nca eşlem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikayetli avukat savunmasında, eski müvekkilinin kendisinden haraç isteyen ve vermeyince bürosunda kendisini dövenlerle ilgili şikayeti üzerine şahısların yakalandığını ve Eminönü Asayiş Şubesine çağırıldığını, fakat oradaki bazı polis memurları ile daha önceden karşılıklı davaları olduğundan kendisine kötü davranmalarından korktuğu için arkadaş olarak yanında gelmesini istediğini, böylece emniyete gittiklerini, polislere de avukat olarak değil müştekinin dostu sıfatıyla geldiğini söylediğini, bu nedenle de müştekinin işlemleri bitinceye kadar bekleme salonunda oturulduğunu, ne yaptıklarını görmediğini, bir süre sonra mağdur olan eski müvekkilinin kendisini dövenlerin bunlar olmadığını ve şikayetçi de olmadığını söylediğini, binadan ayrılırken polis memurlarının tutanak tutup mağdur kişinin şikayetçi olmadığını söyleyip tutanağı imzalamasını istediklerinde tutanağı imzalamasına gerek olmadığını, avukat olarak gelmediğini söylemesine karşılık isminin hazirun olmak gösterildiği söylenince yazılanları okuyup teşhisin başka bir avukat huzurunda yapıldığı yazılınca imzalamakta sakınca görmediğini, teşhis tutanağının son paragrafının okununca teşhis esnasında bulunmadığının anlaşıldığını, bildirmiştir.
Baro Disiplin Kurulu, şikayetli avukatın eylemini sabit görerek Avukatlık Yasası’nın 34, 134. maddeleri ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3 ve 4. maddelerine aykırı bularak kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş, karara şikayetli avukat tarafından, 02.06.2005 tarihli teşhis tutanağı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Adalet Bakanlığı’na sunduğu 14.03.2007 tarihli soruşturma raporu, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.10.2010 tarihli karar celsesine ait tutanak ile daha önce savcılığa verdiği savunmaları dilekçesine eklenerek itiraz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, kavuşturma konusu 02.06.2005 tarihli teşhis tutanağının son paragrafında, Asayiş Büro Amirliği teşhis odasında yapılan teşhisin şüpheli vekili (diğer Şikayetli Avukat Raşit) huzurunda yapıldığı, bu esnada şikayetli avukatın bulunduğuna dair bir açıklama olmadığı,
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2007/341 Esasında kayıtlı olarak şikayetli avukatlar hakkında “Görevi kötüye kullanmak” suçundan dolayı açılan kamu davasının sonucunda Mahkemece 2010/320 Karar sayılı ve 19.10.2010 tarihli kararla, şikayetli avukatın görevi kötüye kullandığı sabit görülerek 5237 Sayılı TCK’nın 257/1, 62, maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK. 231/5 maddesi gereğince “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına” karar verildiği, kararın 03.12.2010 tarihinde kesinleştiğinin bildirildiği, görülmüştür.
Avukatlık Yasası’nın 158. maddesine göre Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu ve Barolar Disiplin Kurulları, gösterilen ödülleri, soruşturma ve duruşmaları edinecekleri kanıya göre serbestçe takdir ederler. Şikayetli avukat hakkında, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin özetlenen kararı, mahkumiyet açısından kesin hüküm oluşturan bir karar niteliğinde değil ise de, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasında toplanan deliller, kovuşturma konusu dosya içindeki deliller ve tarafların iddia ve savunmaları şikayetli avukatın eylemini tam olarak tespite yeterli olmaktadır.
Şikayetli Avukat İlyas’ın, olay esnasında başka bir odada beklemekte olduğu ve yapılan teşhis işlemini görmediği halde, “bu olayın usulüne uygun olarak şüphelilerin soldan sağa numaralandırılmak suretiyle şahıslara numara verilerek sıralandırıldıkları olayın mağdurları olan kişilere yaptırılan teşhiste, teşhis odasında numaralandırılmış olan şahısların, olay ile ilgili olarak şikayette bulundukları şahıslar olmadığını beyanla teşhis edemediklerini” anlatır şekilde düzenlenen teşhis tutanağını imzalaması, şikayetli avukatın Asayiş Büro Amirliği’nce yapılan teşhis işlemini görmediği halde görmüş gibi ve görmediği işlemin usule uygun biçimde yapıldığına ilişkin olarak tutulan tutanağı imzalaması, avukatın mesleğine duyulan güven saygınlığı zedeleyici bir davranış olmakla eylem disiplin suçunu oluşturmaktadır.
Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine göre, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdür.”
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesine göre “Avukat mesleki çalışmasını kanunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işini tam bir sadakatle yürütür.”, 4. maddesine göre “Avukat mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.
Şikayetli avukatın eylemi Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3 ve 4. maddesine aykırı olduğundan ve eylem aynı zamanda Avukatlık Yasası’nın 34. maddesine de aykırı olmakla, aynı Yasa’nın 130/1. maddesi uyarınca en az kınama cezası tayini gerektiğinden, Baro Disiplin Kurulu’nun eylemin disiplin suçunu oluşturduğuna ilişkin değerlendirmesinde ve tayin ettiği kınama cezasında hukuki isabetsizlik görülmemiş, kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetli avukatın itirazının reddi ile İstanbul Barosu Disiplin Kurulu’nun “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin kararının ONANMASINA, katılanların oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy