Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 34, 164) (Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Meslek Kuralları m. 3, 4)
E. 2010/574
K. 2011/92
T. 18.02.2011
Şikayetli avukat hakkında, şikayetçinin vekili olarak Ankara 12. İdare Mahkemesinin 2004/1497 Esas sayılı davasını takip ettiği, dava sonunda dava değerinin %1’i oranında avukatlık ücreti alacağına dair belge verdiği halde, daha sonra 2007 yılında avukatlık ücretinin %10 olarak kararlaştırıldığını gösteren 12.05.2004 tarihli avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak şikayetçi aleyhinde icra takibi başlattığı, iddiası ile yapılan şikayet üzerine açılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” karar verilmiştir.
Şikayetli avukat savunmalarında, şikayetçinin vekili olarak İmar Bankasında olan 130.000,00.-TL.sı hazine bonosu alacağı ile ilgili olarak Ankara 12.İdare Mahkemesinde dava açıp sonuçlandırıldığını, mahkemece ana para, yargılama giderleri ve %10 nispi avukatlık ücretine hükmedildiğini, kesinleşme aşamasında Bakanlar Kurulu kararı ile bu tür alacakların ana paralarının ödenmesine, alacaklıların açtıkları davalardan feragat etmesi karşılığı karar verildiğini, şikayetçinin bu uygulamayı kabul ederek alacağını tahsil ettiğini, ayrıca şikayetçinin vadeli mevduat hesabındaki paranın TMSF tarafından takside bağlanarak ödendiğini, faizlerinin ödenmediğini, faizleri ile ilgili olarak da İstanbul İdare Mahkemesinde iptal davası açtığını ve dava sonucunda şikayetçinin faizlerini de aldığını, şikayetçinin sadece dava masrafları ile yol giderlerini ödediğini, avukatlık ücretini ödemediğini, tam yargı davası için dava değerinin %10 u, açılan mevduat faizlerinin ödenmediğine ilişkin iptal davası için %1 alacağının belirtildiğini, bu sebeple yaptığı icra takibine itiraz edildiği için açtığı Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/450 Esas sayıyı davasının devam ettiğini, bildirmiştir.
Aynı iddialar ile ilgili olarak yapılan şikayet üzerine, şikayetli avukat hakkında Adalet Bakanlığının 02.04.2009 tarihli “olur”u ile soruşturma izni verilmiş, yapılan soruşturma sonucunda 16.12.2009 tarihli “olur” ile ihtilafın hukuki nitelik arz ettiği ve merciince çözümleneceği kabul edilerek, kovuşturma izni verilmesine gerek görülmediğine karar verildiği anlaşılmıştır.
Baro Disiplin Kurulu, başkaca inceleme yapmadan, Adalet Bakanlığı gerekçesine dayanarak eylemin disiplin suçunu oluşturmadığını kabul ederek şikayetli avukat hakkında “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” karar vermiş, kararda eylem tarihi 12.05.2004 olarak kabul edildiği halde, zamanaşımı yönünden de bir değerlendirme yapılmamıştır.
Şikayet dilekçesine ekli olarak fotokopileri sunulan belgelerden, 12.05.2004 tarihli avukatlık ücret sözleşmesine göre, yapılacak iş olarak “idari dava tam yargı davası” gösterilmiş, dava değerinin 94.830,40.-TL. sı olduğu belirtilmiş, avukatlık ücretinin dava değerinin %10 u (yüzde on) olduğu hem rakam hem yazı ile yazılmış, yerel mahkemenin kararı safhasında ödeneceği, TMSF ile anlaşma halinde de aynı ücretin ödeneceği belirtilmiştir. Adalet Bakanlığının kovuşturma izni verilmemesine dair yazısında, taraflar arasındaki Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesindeki davada bu sözleşme üzerinde Adli Tıp incelemesi yapıldığı ve ekleme ve tahrifat olmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Şikayet dilekçesine ekli ve şikayetli avukat tarafından da faizlerin ödenmemesine dair açılan iptal davasında avukatlık ücretinin %1 olarak kararlaştırıldığı savunması ile doğrulanan 12.05.2004 tarihli belgede, “Ankara İdare Mahkemesi 2004/1497 Esas sayılı dosyasında görülen tam yargı davasında dava sonunda, dava değerinin %1 i (yüzde biri) alınacaktır.” ibaresinin bulunduğu avukatlık ücret sözleşmesi ile aynı tarih olan 12.05.2004 tarihini taşıdığı görülmüştür.
Yine Adalet Bakanlığı’nın kovuşturma izni verilmesine gerek görülmediğine ilişkin yazısında, %10 avukatlık ücretinin Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2007/11587 sayılı dosyası ile takip konusu edildiği, itiraz üzerine Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/450 Esas sayılı davasının açıldığı anlaşılmıştır. Bu sebeple devam eden eylem karşısında eylem tarihini 12.05.2004 olarak kabul etmek mümkün değildir.
Avukatlık ücret sözleşmesi ile şikayetçinin sunduğu ve Ankara 12.İdare Mahkemesinin 2004/1497 Esas sayılı tam yargı davası ile ilgili olduğu yazılmış bulunan belge arasında açık bir çelişki bulunmaktadır. Bu belgenin, faiz alacaklarının ödenmemesine ilişkin idari işlemin iptali ile ilgili olarak düzenlendiği yönündeki şikayetli avukatın savunması, hem belge içeriğinde Ankara 12.İdare Mahkemesinin 2004/1497 Esas nolu davasına ilişkin olduğunun belirtilmiş olması, hem de bu davanın İstanbul 4.İdare Mahkemesinin 2006/480 Esas sayılı dosyasında kayıtlı olması karşısında, bu belgeden iki yıl sonraya ait olduğu anlaşılmaktadır. Belgenin düzenlenme tarihinde ayrıca iptal davası da açılacağı öngörülmekte ve bunun için de ayrıca %1 avukatlık ücreti kararlaştırılmış olsaydı her ikisinin de avukatlık ücret sözleşmesinde ayrı ayrı olarak belirtilmesi gerekirdi. Kaldı ki, iptal davaları zaten nisbi avukatlık ücretine tabi olmayıp, dava değeri üzerinden hesaplanacak nitelikte değildir.
Bu belgelerin birlikte değerlendirilmesinde, şikayetli avukatın, vekalet ilişkisinin kurulması sırasında, şikayetçiye dosya no.sunu da belirterek, dava değeri üzerinden %1 avukatlık ücreti alacağı yönünde güvence vermek üzere ilgili belgeyi verdiği, ancak avukatlık ücret sözleşmesini dava değerinin %10 olarak düzenleyip imzalattığı, Avukatlık Yasasının 164.maddesine göre avukatlık asgari ücret tarifesinin altında ücret kararlaştırılamayacağına göre, işi elde edebilmek için bu suretle şikayetçinin vekaletini temin ettiği anlaşılmaktadır.
Avukatlık Yasasının 34.maddesine göre “Avukatlar yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdürler.” Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3.maddesine göre “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güveninin sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.” 4.maddesine göre “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”
Kovuşturma konusu olayda, şikayetli avukatın 12.05.2004 tarihli belge ile Ankara 12. İdare Mahkemesinin 2004/1497 sayılı tam yargı davasında dava değerinin %1 i oranında avukatlık ücreti alınacağına, şikayetçinin güvenmesini sağlamak üzere bir yazı, belge verdikten sonra aynı tarihte avukatlık ücretinin %10 olarak belirleyen sözleşmeyi imzalattığı ve buna dayanarak Ankara 25.İcra Müdürlüğünün 2007/11587 sayılı icra takibini başlattığı anlaşılmış, bu durum “görevin kutsallığına yakışır” “avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak” yükümlülüklerine aykırı bulunmuş ve “Kamunun inancını ve mesleğe güvenini sarsacak”, “mesleğin itibarını zedeleyecek” bir durumun ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Bu nedenlerle, Baro Disiplin Kurulunun bu yöndeki eylemin disiplin suçu oluşturduğuna ilişkin bir kanaat oluşmadığına dair çoğunluk görüşünde hukuki isabet bulunmamış, “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin kararın kaldırılarak, yeniden incelemeyi gerektirir bir husus da bulunmadığından ve Avukatlık Yasasının 136/1 maddesi uyarınca en az Kınama cezası verilmesi gerektiğinden, şikayetli avukatın Kınama Cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç olarak, şikayetçi vekilinin itirazının kabulü ile Baro Disiplin Kurulunun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin kararının KALDIRILMASINA, incelenecek başkaca bir husus bulunmadığından Avukat M.T.’nin KINAMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Full & Egal Universal Law Academy