Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu - 06.06.2022
Karar Dilini Çevir:


(1136 S. K. m. 157) (6100 S. K. m. 114, 115, 160, 329)

 

E: 2016/1086

K: 2017/130

T: 15.01.2017

 

 

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün 26.12.2016 günlü ve 92358809-152.03-87476-8774 sayılı “Olur”u ile Kurulumuzun 21.10.2016 günlü ve 2016/462 Esas, 2016/712 Karar sayılı kararı “Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulunca, disiplin soruşturmasına ilişkin duruşmaya müşteki vekilinin mazeret dilekçesi sunmasına rağmen mazeret hakkında kabul ya da ret kararı verilmeyerek işin esası hakkında karar verilmesinin adil yargılama ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle, müşteki vekilinin itirazının kabulü ile Baro Disiplin Kurulunun söz konusu kararının bozulmasına karar verilmiş ise de:

 

Baro Disiplin Kurulunca müşteki vekilinin mazereti konusunda herhangi bir karar verilmediği görülmekle birlikte, müşteki vekili tarafından sunulan mazeret dilekçesinde mazeretinin kabul edilerek talepleri doğrultusunda karar verilmesinin istendiği nazara alındığında müşteki vekilinin yokluğunda karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gözetilmeden müşteki vekilinin itirazının kabulü ile kararın bozulmasına karar verilmesi yerinde görülmemiştir.” gerekçesi ile Avukatlık Yasası’nın 157/7. maddesi gereği bir daha görüşülmek üzere geri gönderilmiştir.

 

Geri gönderme gerekçesi ile birlikte dosya yeniden incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;

 

İncelenen dosya kapsamından; Şikayetli avukat önceki savunmalarında özetle; müvekkilinin haklarını koruma amaçlı olarak dava açma, gerekli itirazda bulunma gibi görevlerinin olduğunu, HMK’nın ‘dava şartları’ başlığı taşıyan 114. maddesi gereğince ‘Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması’ halinde dosyanın durumuna göre ‘davanın açılmamış sayılmasına’ ya da ‘davanın usulden reddi’ sonucuna gidileceğini, bu durumda ikinci açılan davanın reddedileceği gibi halin durumuna göre karşı taraf vekalet ücreti ve yargılama giderine mahkûm olacağını, HMK 329. maddesinde ise kötüniyetli olarak dava açan tarafa yargılama giderinden hariç yüklenecek meblağı düzenlediğini, kötü niyetli olarak dava ikame etmiş olsa idi kendisine bu yaptırımın uygulanacağını, 1086 sayılı HUMK’da ihtiyati tedbirin reddedilmesi halinde başka bir mahkemeden istenebildiğini, davaların UYAP üzerinden açıldığını ve internet bağlantısında meydana gelen problem nedeniyle ilk dava açma girişiminin olumsuz olduğu düşüncesiyle ikinci dava açılmış ve ancak ilk davanın açılmış olduğunun mahkemece taraflarına yapılan tebligattan sonra belli olduğunu, mahkemece müvekkil aleyhine verilen bir kararın da bulunmadığını, müşteki vekilinin yasaya aykırı işlemleri nedeniyle hacizlerin kalktığını beyan etmiştir.

 

… Ambalaj Ltd. Şti vekili şikayetli avukatın, 26.06.2014 günü saat 18.05’te UYAP üzerinden … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/262 esas sayılı iflas erteleme davasını açtığı, davanın Mahkemenin 22.08.2014 gün ve 2014/283 karar sayılı kararı ile icra iflas kanunun 160. maddesi uyarınca “dava şartı niteliğinde olan iflas avansının ve gider avansının yatırılmadığından HMK 115/3. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verildiği kararda kesinleşme şerhinin olmadığı,”

 

Aynı gün saat 18.22’de tarafları ve konusu aynı olan ikinci davayı … 8 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/262 esas sayısı ile açtığı, davanın mahkemenin 12.08.2014 gün ve 2014/265 karar sayılı kararı ile HMK 114/1. maddesi uyarınca davanın daha önceden açılmış ve davanın halen görülmekte olmasına dair dava şartı gereğince HMK 115/2. fıkrası nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği kararda kesinleşme şerhinin olmadığı,

 

… Ambalaj Ltd. Şti vekili şikayetli avukatın 25.08.2014 tarihinde … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1585 esasında iflas erteleme talepli yeni bir dava açtığı mahkemenin 05.11.2014 gün ve 2014/473 karar sayılı kararı ile bu davadan önce açılan “iki ayrı derdest dava olması sebebi ile dava şartı oluşmadığından HMK 114 ve 115. maddeleri gereği usulden reddine karar verildiği kararda kesinleşme şerhinin olmadığı,

 

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 17.03.2016 günlü “Olur”u ile “Adı geçen avukatın, müvekkilinin hak ve menfaatleri doğrultusunda hareket ederek söz konusu davaları açtığı, müvekkilinden aldığı talimat doğrultusunda hareket etmesinden dolayı avukata herhangi bir kusur izafe edilemeyeceği, ayrıca müştekinin iddiasından kaynaklanan anlaşmazlığın hukuki nitelikte olduğu ve merciince çözülmesi mümkün iken şikayete konu edildiği, eylemin muahezeyi gerektirmediği” gerekçesiyle şikayetli avukat hakkında Avukatlık Yasası’nın 58. maddesi uyarınca soruşturma izni verilmesinin gerekli görülmediği,

 

Şikayetli avukatın disiplin sicil özetinde ceza olmadığı,

 

Disiplin Kurulu tarafından; Şikayetli avukatın muhtelif mahkemelerde dava açmış olması disiplin suçu olarak değerlendirilmemiş, hukuki bir ihtilaf olarak görüldüğünden gerekçesiyle şikayetli hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verildiği,

 

Şikayetçi şirket vekilinin 22.03.2016 kayıt tarihli itiraz dilekçesinde özetle, önceki iddialarını tekrarla, şikayetlinin savunmalarında üçüncü davadan hiç bahsetmediğini, oysa ilk iki davaya rağmen şikayetli avukatın derdestlik dava şartını bilmemesi gibi bir durumun söz konusu olmayacağını, şikayetlinin müvekkillerinin telkinlerine uyarak mal kaçırılmasına ön ayak olduğunu, hukuksuz taleplere imza atarak görevini kötüye kullandığını belirterek şikayetli avukatın cezalandırılmasını talep ettiği,

 

İtiraz dilekçesinin şikayetliye tebliğ edildiği, şikayetli avukatın 06.05.2016 kayıt tarihli savunma dilekçesinde; Dava açılan mahkemece HMK’nın 329. maddesindeki yaptırımın uygulanmadığını, şikayet dilekçesinde yer almayan hususları içeren itiraz dilekçesindeki beyanlar göz önünde bulundurulunca ilgili mahkeme dosyalarında yapılan işlem ve beyanların gayet açık olduğunu, mal kaçırma ile ilgili olarak müvekkili hakkında yapılan suç duyurusundan bahsedilmekle birlikte, bu konuda vekili suçlamanın doğru olmadığını beyan ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak itirazın reddi ile mezkûr kararın onanmasına karar verilmesini talep ettiği görülmektedir.

 

Bakanlık geri gönderme gerekçesi yerinde olmakla işin esası hakkında bir karar vermek gerekmiştir.

 

Avukatlık Yasası’nın 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”

 

Avukatlık Yasası’nın 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat mesleki çalışmasını ve kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”

 

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.

 

Şikayetli avukatın “iflasın ertelenmesi” talepli birbirini takip eden üç ayrı dava açtığı dosya kapsamı ile tartışmasızdır.

 

… 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada avans yatırılmadığı, 8. Asliye Ticaret Mahkemesinde derdest dava nedeniyle davanın reddine karar verilmiş iken 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde de dava açılmış, bu dava da derdestlik nedeniyle reddedilmiştir.

 

Görüldüğü üzere her üç davada aynı konuda olup, avukatın istenen sonuç alınıncaya kadar dava açmak gibi bir görevi yoktur.

 

Şikayetli Avukatın yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında eylemi disiplin suçunu oluşturmaktadır.

 

Avukatlar özen ve doğruluk kurallarına göre hareket etmek, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde sadakatle davranmak mesleğin itibarını sarsacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.

 

Sonuç olarak Şikayetçi vekilinin itirazının kabulü ile;

 

1- … Barosu Disiplin Kurulu’nun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin 18.01.2016 gün ve 2015/D.437 Esas, 2016/5 Karar sayılı kararının KALDIRILARAK, Şikayetli avukatın “Kınama Cezası ile Cezalandırılmasına”,

 

2- Sonucun Avukatlık Yasası’nın 157/7. maddesi gereği Adalet Bakanlığı’na bildirilmesine,

 

3- Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,

 

Oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Full & Egal Universal Law Academy